25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 30 EKİM 1990 Cuııılıuriyeii Anlamak... Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923'te cumhuriyet ilan edildikten ve ilk cumhurbaşkanı olarak TBMM tarafından seçildikten sonra yaptığı te- şekkür konuşmasım şöyle noktalamaktaydı: "..Türkiye Cumhuriyeti mesut, muzaffer ve mu- vaffak olacaktır.." Acaba bu öngörü, fazla iyim- ser bir öngörü müydu? Acaba Türkiye Cumhu- riyeti gerçekten "mesut", "muzaffer" ve "muvaffak" oldu mu? Ayrıntılara biraz aşağıda girmek üzere, şimdi- lik şu kadarını vurgulayalım ki, evet. Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili bu öngörü (belki de umut) gerçekleşmiştir, doğru çıkmıştır. İnançlı bazı Ata- türkçüleri karamsarlığın derin kuyularında bo- ğan kimi gelişmelere; Türkiye'nin sosyo-kültürel birikimini bilmeyen araştırmacılann yaptıkları kimi karşılaştırmalara; tüm cumhuriyet tarihimiz boyunca görmeye hiç alışkın olmadığımız ve bek- Iemediğimiz kimi görüntülere karşın Türkiye Cumhuriyeti mesut, muzaffer ve muvaffak ol- muştur. Muammer Aksoy ve Bahriye Ücok hocalann yüreğimizi dağlayan acıları henüz dinmeden; ta- rikatlar, devletin en üst makamlanna kadar sız- mışken; Ataturk'ün mirası ayaklar altına alınmış- ken, acaba yukarı paragraftaki yargım, fazla iyimser bir yargı mı? Sanmıyorum. Ve zaten cum- huriyetimizin bu kutlu yıldönümünde yazdığım bu yazı çerçevesirtde, bunun kanıtlarını getirme- ye çabalayacağım. Türkiye Cumhuriyeti bir günden öbür güne aniden gerçekleşen bir oldubitti değil, en az ya- rım yüzyıllık bir çabanın ve birıkimin sonucu- dur. 1870'lerde padişaha, Mithat Paşa'yt ".. bu adamın amacı cumhuriyet ilan etmektir.." diye jurnallayan görevli elbette doğru konuşmuyor- du. Mithat Paşa'nın cumhuriyet ilan etmek gi- bisinden bir düşüncesi olamazdı. Ama bu jur- nal en azından şunu göstermektedir ki; cumhu- riyet düşüncesi (kimileri için cumhuriyet korku- su) daha o günlerde gündemdeydi. Gerek o gün- lerde ve gerekse iki meşrutiyet arasındaki dönem- de, ülke içi ve dışında mücadele eden Osmanh aydınlannın kafalarında cumhuriyet düşüncesin- den çok, padişahın yetkilerine bir "sınırlama" ge- tirme düşüncesi,' "meşruti bir monarşi" özlemi vardı. Zaten aynı zamanda Hz. Muhammed'in "halefi" olarak tüm İslam dünyasında etkili olan padişahı "devirmek" için gerekli halk desteğine de sahip değillerdi. Cumhuriyete doğru... Birinci Dünya Savaşı, çok şeyi değiştirdi. Ve bu değişiklik haritalardan çok, insanların düşün- celerinde oldu. Öncelikle "halife"nin İslam dün- yasında ciddi bir etkisinin olmadığı anlaşıldı. "Cihat" çağrısına karşın islam dünyasından pek bir destek sağlanamaması bir yana, Araplar İn- gilizlerle birleşerek "halife ordulannı" sırtından hançerlemekten çekinmediler. Ancak bize kalırsa bundan çok daha önemli olarak, insanlar kendi kaderlerini belirleyebile- cekleri konusunda çok zor, çok acı ve fakat çok başarılı bir deney yaşadılar. Yılmak, yorulmak bilmeyen bir liderin, Mustafa Kemal'in inançlı ve inatçı önderliğinde örgütlenerek "ulus irade- sini egemen kıldılar" ve "padişaha rağmen" (is- ter çaresizlikten, ister satılmışüktan, ister korkak- lıktan) yürüttükleri savaşımla, devletin kökleri- nin atılmış bulunduğu Anadolu'yu ve Trakya- nın bir bölümünü kurtardılar. Savaş sonunda ye- ni yıldızlar parlamaktaydı ve bu yıldızlann ışı- ğında padişaha olan bağlılık duyguları çok yıp- ranmıştı. Yıllarca "padişahım çok yaşa" seslerin- den çok "..Allahıma emanettir Kemalim." "..Çok yaşa Mustafa Kemal Paşa" gibi marşla- rın nakaratları duyulmuştu. Ve TBMM bu or- tam içinde 1 Kasım 1922 gecesi "hilafet" ve "saltanatı" birbirinden ayırarak saltanata son verdiğini dünyaya açıkladı. Vahdettin'in îngiliz- lere sığınması, TBMM'nin, almış olduğu bu ka- rarı uygulamasını kolaylaştırdı. Hilafet makamı- na Şehzade Abdülmecid Efendi'yi seçen Türki- ye Büyük Millet Meclisi, artık tartışılması müm- kün olmayan tek otoriteydi ve TBMM hüküme- ti, fiilen bir "cumhuriyet yönetimi" oluşturmuş- tu. Katılım oranı her ne olursa olsun "ulus iradesine" dayanan bir meclis ve bu meclise da- yanan bir yönetim vardı. Ancak cumhuriyetin ila- nı için yaklaşık bir yıl daha beklemek ve kimile- rinin bu düşünceyi özümsemesini sağlamak ge- rekecekti. Ancak işin bu aşamasından itibaren sorun bir "zihniyet sorunu" değil, bir "zaman" sorunuydu. Cumhuriyetin ilanına ve bunu izleyen gelişme- lere hiçbir ciddi tepki olmadı. "Teokratik bir mo- narşiden, laik bir cumhuriyete" geçilmiş, bir dev- rim gerçekleşmişti. Doğal olarak "eski düzenden" buna tepkiler (reaksiyonlar) beklenirdi. Ama bir- kaç münferit olayı ve dışandan da kışkırtılan ve etnik izler de taşıyan Şeyh Sait ayaidanmasını saymazsak, ciddi bir tepki gelmedi. Bunun iki nedeni vardı: Birincisi, "eski düzenin" tam an- lamıyla çökmüş ve savunulur bir yanı kalmamış olmasıydı. İkincisi ise tepkisi beklenebilecek çev- relerin güçsüz olması, Mustafa Kemal ve arka- daşlanrun prestijleriyle baş edemeyeceklerinin bi- lincinde olmalarıydı. Yetişen kadrolar Aslında o günlerde günümüz anlamında çağ- daş bir referandum yapılsa, padişaha bağlı kit- lelerin geniş boyutlara ulaşabileceğini tahmin ederiz. Zaten 1924-25 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve 1930 Serbest Fırka deneyimleri bu gö- rüşü doğrular. Bir örgüt olanağı doğduğu anda tepkiler dile gelmiştir. Ancak bu kitleler örgüt olanağını uzun süre bulamayacaklardır. Ve çok önemli bir husus olarak cumhuriyet kendi kadrolarını-vatandaşlannı yetiştirmek için uzun bir zaman bulacaktır. Hak ve özgürlüklerinin bi- lincinde, eşit ve özgür insanlar... Devrimleri yü- rekten benimsemiş ve bunun için her türlü sava- şıma hazır insanlar... Cumhuriyetin ilan edildi- ği dönemlerde tepkilerini dile getiremeyen kimi çevreler, duyduklan "kini" bir kalıt (miras) gibi kuşaktan kuşağa devrettiler. Ancak cumhuriye- tin heyecan ve meşalesi de kuşaktan kuşağa dev- rediliyordu. İslami çevrelere çok ödün vermesi- ne karşın (bunun nedenleri ayn bir yazı konusu olabilir), Demokrat Parti'nin de devrimlere de- ğilse de cumhuriyete bağlılığından kuşku duyul- maması gerekir. Ancak 1970'Ierde, değişen dün- ya dengeleri, Türkiye'nin iç siyasetinde ciddi bazı sorunlar ortaya çıİcardı. Soğuk savaşı izleyen yıllarda ABD; sosyaliz- min, SSCB ve Çin'in; eski sömürgelerin bağım- sızlıklarını kazanarak oluşturdukları genç ülke- lerde ve kendi denetimi altındaki ülkelerde "pres- tij kazanmasmı" frenlemek için başka araçların yanı sıra Islamiyeti de kullanmaya başladı. Özel- likle Ortadoğu'da Suudi Arabistan kanahyla teh- likeli serüvenlere girişti. Bölgede IsraiPin varlı- ğını ve petrol rezervlerini düşünürsek bölgenin ABD açısından ne demek olduğu daha iyi anla- şılır. (Zaten son Körfez bunalımı da bu bağlam içinde ele alınmalıdır.) Ve Türkiye'de laik cum- huriyetin "banisi" ve en önemli "güvencesi" olan Silahlı Kuvvetler'in 1971 müdahalesinden sonra "dinci" diyebileceğimiz partiler ortaya çıkarken; 1980 müdahalesinden sonra bunların önemli bir bölümüne iktidar yolu açıldı. Zaten bu dönem- de "reaksiyoner örgütlenme" siyasal partilerden çok, tarikatlar çerçevesinde gerçekleşmekteydi. Ve kimi kurumlarda mücadeîe, tarikatlar arasın- da olmaktaydı. Şimdi, tüm bunlan anlattıktan sonra "..Cumhuriyeti nasıl muvaffak olmuş sa- yarsm" sorusunun sorulacağını biliyorum. Cum- huriyet muvaffak ve muzaffer olmuştur, çünkü devletin en üst makamlanna kadar gelebilmele- rine karşın, ne Atatürk'e dil uzatabilmektedir- ler ne de laik cumhuriyete. lçleri kan ağlasa da 10 Kasım'larda Ataturk'ün huzurunda eğilmek- te; yüreklerinden lanetler de okusalar, 29 Ekim- lerde cumhuriyete bağlılık nutukları çekmek zo- runda kalmaktadırlar. Sonuç Çünkü herkesten iyi bilmektedirler ki belirli dengelerin istisman ve kimi çevrelerin geçici bir basiretsizliği ile buralara gelmişlerdir ve ne ka- dar güçlü görünürlerse göriinsünler, aslında ciddi bir güçleri yoktur. Çünkü bilmektedirler ki; Türk halkı "vatandaş" olmanın, kaderini ilgilendirecek ka- rarların alınmasına "katılımın" nimetlerini çok tatmıstır ve bundan kolay kolay vazgeçmez. Ege- menlik hakkını hiç kimseye, hele şu ya da bu ta- rikata asla devretmez. Çünkü bilmektedirler ki; şimdi sessiz bile dur- sa, karşılarında sayısal olarak ve etkinlik açısın- dan 1920'lerin Türkiye'siyle karşılaştınlamayacak kadar güçlenmiş ve bilenmiş "cumhuriyetçi ve devrimci" kuşaklar vardır. Çünkü bilmekte ve yaşamaktadırlar ki "tari- hin tekerlerini geriye çevirmeye" güçleri yetme- mektedir. Cumhuriyet ve onun getirdiği özgür- lük ortamı, kendileri için de bir yaşam güvence- sidir. Cumhuriyet 1870'lerde atılan tohumlann 1920'lerde filizlenmesiydi. 1990'larda ise balta iş- lemez bir orman vardır. PENCEREİlhan Selçuk, yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından yazılarına bir hafta ara verecektir. YARIŞMAYA ÇAGRI Metal işkolunda birleşme çabşmalanru sürdüren sendikalarıınızdan Otomobil-İş ve Çelik-lş sendikaları birleşme karan aldılar. Yeni sendikanın adı OTO-ÇELlK-tŞ olacaktır. Bu nedenle sendi- kanın ambleminin belirlenmesi için ödüllü yanşma açılması karar- laştırılmışür. Işkolumuzu ve iki sendikarun birleşrnesini simgeleyecek bu yanşma ile ilgilenenlere ve üyelerimize duyurulur. T.OTOMOBÎIrtŞ SENDtKASI ÇELİK-tŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI GENEL BAŞKANI CELÂL ÖZDOGAN METİN TÜRKER YARIŞMAYA KATILMA KOŞULLARI: ' 1. Yarışma tüm ilgilenenlere ve üyelerimize açıktır. 2. Katılma süresi 15 Kasım 1990 günü sona erecektir. 3. Başvurular Otomobil-lş ve Çelik-İş SendAaları'mn Genel Mer- kezlerine yapılacaktır. 4. Yanşma sonucunda Birinciye 1.500.000 TL. tkinciye 1.000.000. TL. Üçuncüye 500.000 TL. ödül verilecektir. Bilgi edinmek için telefonlarımız ve adreslerimiz aşağıdadır: T.OTOMOBİL-İŞ SENDİKASI Adresi: Kırtasiyeci Sok. No: 21 81300 Kadıköy-İSTANBUL Tel.: 345 47 03 - 04 ÇELİK-İŞ SENDİKASI Adresi: Meşrutiyet Cad. Mehtap Apt. 21/3 Kızılay-ANKARA Tel.: 9 (4) 117 84 41 — 125 41 95 AHMET SİPAHİOGLU Biz mi oradayız sen mı burada 365 gun geçlı arada Sene-i devri ya göçtuğün giınün Biz hep beraberiz gerçek manada SİPAHİOĞLU AİLESt VE DOSTLARI HESAPLASMA BURHAN ARPAD Gölgeler Ordusu... Yassıada duruşmaiarını sadece bir gün izleyebildim. İlk otu- rumu. Saat tam dokuzda kapılar açıfmıştı. Yitik ve ürkek bir insanlar yığını sallantılıadımlarlasürüklenip görevlilerin gös- terdiği yere oturmuştu. Demokrat Parti'nin ileri gelenleri en ön sıradaydı. Mende- res, Zoriu, Polatkan ön sıranın tam ortasındaydı. Bayar ön sıranın sağ ucunda tek başına oturuyordu. Sinirli sinirli elin- de tuttuğu fötr şapkasının kenarını kıvırıp durmaktaydı. Ba- sın tribününün hemen önündeydi. Bir ara kaşlarını kaldırıp suçlayan bir bakışla çevreyı süzdü. Hepinizi yakından tanı- rım diyen. suçlayıcı bir bakışla!.. Yassıada duruşmalarında yaklaşık yirmi suçtan cezalan- dırılmak istemiyle adalete verilrnişlerdi. Ünlü bir sopranonun çocuk aldırmaktan, armağan köpeği satmaya kadar... Gizli ödeneklerin nerelere kullanıldığt belgelerle saptanmadığın- dan ötürü... Sonunda Menderes, Zoriu, Polatkan darağacı- nı boyladtlar. Böylesine gülünç suçlamalarla. Oysa çok bü- yük suçlan vardı. Millet Meclısinden onay almadan binler- ce Türk gencinin Kore'de ölüme gönderilmesinden &rt Eylül olaylarına kadar! Oysa bunu yapanlara konuyta ilgili hiçbir şey sorulmadı ve kovuşturma yapılmadı. O günlerin Başsav- cısı Egesel ve yargılamaların başkanı Başol, Kore Savaşı ve 6/7 Eylül olayiarını bilmezlikten geldiler sanırım. Oysa her ikisi de Türkiye Cumhuriyeti için onur kırıcı suçlardı. 27 Mayıs 1960, 23 Nisan günü başladı ya da başlatıldı! Dış- tan bakınca olumlu bir yargıya varılamaz. Atlı polisler mi genç- lere saldırmıştı, yoksa gençler arasına karışmış kimileri mi kışkırtmıştı polisleıi. Bugüne değin tartışma konusu yapılan 28 Nisan başlangıcı üzerine açık seçik bir yorum yapılama- mıştır. Ne var ki 28 Nisan olaylan bir yanıyla ilginçtir. Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın geçmişinde böylesi bir olay ilk kez ger- çekleştirmiştir. İstanbul valiliği'nin ve polis müdürlüğünün ka- pıları sımsıkı kapatılmış ve kilit vurulmuştur. CHP'nin Toprak Reformu Yasası'nı baltalayarak politikaya ayak basan kimi toprak ağaları, ülke yönetimini Mayıs 1950 seçımlerıyle ele alınca Birleşık Amerika'nın Marshall yardı- mının kimi korumalarıyla, başlangıçta bir süre olumlu gös- terişler yapıldı. Fakat 1955'ten başlayarak ülkenin ekonomi- si kötüye gidince Amerika yardımı iyice azalrtı. Keyfince ya- şamaya alışmış bir toprak ağası olan Menderes bu duruma öfkelendi. Başka çıkış yolları aradı ve buldu. Büyük komşu Sovyetler'le ekonomi alanında geniş bir anlaşma yapacaktı. Moskova'da görüşmeler olumlu sonuçlanırsa 500 milyon do- larlık anlaşma imzalanacaktı. Menderes, büyük koruyucusu Birleşik Amerika'ya kafa tutuyordu! 20 Haziran 1960 günü Moskova'ya gidilecekti. Oysa Amerika'nın bu gibi durumlar- da değişmez bir tutumu vardır: Tuttuğu kişi ya da kişiler ül- kede sevimsiz olmaya başlayınca onları devirmek! Bunu Or- tadoğu'da, Afrika'da ve Asya'da her zaman uygulamıştır. Bu açıdan Menderes ve arkadaşlarının sonu gelmişti! Yeni se- çenek aramalıydı! Önce gençlerle etkili bağlantılar kuruldu. Çoğu genç kurmay subaylar çevresiyle yakınlıklar sağlandı. 27 Mayıs 1960 değişimi Amerika yöneticilerinin değişmez po- litikalara uvgun başlatıldı, "Ordu miljet el ele" ve daha baş- ka sloganlarla toplumun bütününe yamanmak istendi! 27 Ma- yıs milli bayramlar listesine alındı. 27 Mayıs'ın sola açık bir girişim olduğu ileri sürüldü. Menderes ve arkadaşları bir ba- kıma büyük koruyucularına ihanet etmişti! Cezalandırılma- lıydı! Adalet Partisi'nden istifa ederek göstermelik bir davra- nışla Ecevrt'e yaklaşarak 1978'de bir işbirliği yönetimi kurmaya inandırmak! Fakat kısa bir süre sonra Ecevit üç yüz milyon dolarlık Türkiye petrol araştırmaları konusunda işbirliğini açıklayınca eski ÂP'liler kabineden ayrılarak Ecevit'i düşü- rüverdiler. AP'den ayrılmış gözükenlerle ortaklık yapmak Ece- vit'in politika hayatında yanlış bir adımdır. Biraz dikkatli dav- ransaydı muhalefet kalmayı yeğler ve AP hükümetinin baş- kanı Demirel'in düşmesini hızlandırırdı. 1960'ta Menderes'in devrilmesi olayıyla 1978'de Ecevit'in düşürülmesi arasında tam bir benzerlik vardır. Amerika'nın bilgisi ve onayı olmadan Türkiye'de hiçbir girişim yapılamaz. Halk bunun bilincine varıncaya değin... PARLIAMENT BİLSAK 1 TA BUGÜN 30 Ekim Salı: 19.00 Islamda Demokrasinın Olabilirliği Mete TUNÇAY, Abdurrahman DÎLtPAK, FaikBULUT 19.00 Sanat Eserinin Anlamı, Yorumu ve Değerlendirmesi: Tehlikeli llişkiler Filminin Yorumu Erol COŞKUNER Ta'i Chi Chu'an Hareketli Meditasyon îlhan GÜNGÖREN (Her Sa. 14.00-20.00) Cafe-Foyer-Bar (Giriş) 12.00-00.30 Rock Cafe-Bar (5.Kat) 12.00-18.00 Heavy Metal 18.00-24.00 Rock Blue Line-2 BtLSAK, Sıraselviler Cad., Soğancı Sok.7 ClHANGtR 143 28 79-99 IMİŞANTAŞI 1 RESTAIMANT Düğün Salonlan t 16. «X» RMW762 39/1477440 Saloniarı«ız kliaalı ve 400-lOno kişiliktir. PMİDÜEItEK TURSEM'İN LONDRA, ÜKFÜ9D, CAMBRIDGB B0URNEM0UTR ,BWGHT0K, HSTKûSEKrrEKGHEffim DE SEÇKİN DILC*UUAR\MOkYAZIÜi YADA. BÜTÜM YILİNÛIUZCE Ö6HENİH 12TAKSİTTE ÖD^E KOLAYUGtrf DEVAM * 1986 YİL' "-E86-109H SAVİ LI BAKAN^F !-.URL_U KARARIMA GORE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLıDtR IMAHKEME İKARARI İLE \Mi \ıu ıtlKiJii rhvıııosn ^ J i ! A A A eroltoy*un 1 PtR SÜMAN ABDAB Ydnelen: ZEKI GOKER MUzık: KIZIIIRMAK S."5 29 Ekim Pazarte»! 18OO-20.3C 31 Ekim Çaf^amba 18.30-21.00 -E ^ BAKIRKÖV AD4LC MASİT KÜLTÜR MERKEZİ'NDE 143 66 83 Bıtetler satıtmakıad" Fuayede,mahkeme k a r a r l a r ı s e r g i s ı TEŞEKKÜR Damar tıkanıkhğı rahatsızlığımm gıderilmesi için gereken by-pass ameliyatımı başanlı bir şekilde gercekleştiren. Florance Nightingale Hastanesi Kardiyoloji Servisi doktorlarından, mümtaz insan, Sayın Prof. Dr. RÜSTEM OLGA'ya başanh ameliyat ekibi; Sn. Doç. Dr. ATIF AKÇEVİN'e, Sn. Dr. SELİM ERENTÜRK'e, Sn. Uzm. Dr. SEMA KAYA'va. Sn. Dr. SERAP BİÇER'e, Anestezi Hemş. YAŞAR SEMRA TÜRKER e, Anestezi Teknikeri SELDA ÖZCANa. ameliyaıhane hemşiresi /tLİHA ÜNLÜ'ye, ve diğcr Florance Nightingale Hastanesi personeline, ayrıca, Haseki Hastanesi Kardi\oloji Servisi doktorlarından Sn. Dr. NİLGÜN İNCESOY'a, ameliyat öncesi \e son-.-ası benı yalnız bırakmayan tüm akraba \e dostlarıma sonsuz teşekkürü bir borç bilirim. SABAHATTlN KOMK ^ " 3 B Ali İhsan Tomruk • P ^ ^ ^ ^ p Kaybedişimizin ikinci yılında W* Wm s e n ' bit m e ye n s e v §i v e özlemle 4 SSff '.tK\ anıyoruz. ^ • • L AİLESt VE ^ ^ • i ^ " ARKADAŞLARI Not: 4 kasım pazar günü mezan başında onu anmak için toplanacağız. SATILIK OTO 85 Renault TX ilk sahibinden yeni motor, yeni boya, yeni tampon 21.000.000. TL. Tel: 359 97 11 KUKSLAR • TİCARI İNÛİLIZC£ • TUüİZM İNGIÜZCESİ •BANKACfLJK İNûİLlZCESl •5INAV KURSURI: Cambndge •Fırst Certificate, Profıcicncy, tursem İNGİLİZ LİSAN 0KULUR1 DANIŞMA MERKEZİ Cumhuriyet Cad 173/4-BEImadağ 80230 Istanbul Hılton Otelı Karşısı Tel 148 39 77 -14« 79 43 - 14fl 28 49 Fax . 132 97 29. Tlx.. 27498 tusm tr lçerenköy'de bayan öğrenciye KİRALJKDAİRE Yeniyol Durağı, sabit pazar yanı, asansörlü, hidroforlu, telefonlu, 11. kat, yeni. 339 67 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle