05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EKİM 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN GenJMü- düriOğû'nden ajnan bHgiye göre yurdun bab kesimteri çok bulutlu, Marmara. Ege Bat) Atöeniz, Iç Ana- dohı'nun babsı ite Bah Karadeniz yer yer sağanak yağışlı diğer yerter az bulutlu ve açık geçecek. HAVA Sl- CAKLIĞI Artacak RÜZGÂR: Güney ve bab yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette batısında yer yer kuvvetli olarak esecek Denizlerde: Kıble ve lodos&n 3-5 Ege, Marmara Bat Ka- radentzcfe 6-7 kuvvetinde saatte 10-21 Ege, Marmara ve Bab Kara- denizde zamanla 27-33 deniz mili hda esecek. daiga yûksetdiği 05 üe 3 28° 14° Oijartıataf Y 20° 10° £*ne A 22° 8°Erancan Y 22° FEmrum B 16° *° Estoşet»! Y 22° 9° Gaziamejı B 27° 15° Gresun Y 26° tS° Gümûşlune B 1. Ege. Marmara ve Bat Karadenc'de 25 ila 3 m. gûrüs uak- lığı 10 ila 15 Km yağış anında 3 ila 5 km. dolayında buluna- cak. Van Gölü'nde hava: Az boluöu ve açık geçecek. Rûzgâr güney yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Göl kü- çük dalgalı gorüş uzaklığı. 10 km. doJayında olacak. Bakkear 6 * c * Smgtü Bitfc Solu Bursa Canjkkate Çonjm Oeniz* ş 8 16° 9°HaWdri Y 2T13»lsparB Y 21° 8°lstartıut Y 2i° 10'b™ B 20° 6°Ka/5 B 18° 5° Kasömonu Y Y 21° THa/stn Y 21° 10° Kııiılardi Y 22° 13P Korça B 23°.e°KuOhya Y 28° 12° Matatya 23° 5°Manısa 20° 11° K Maras 17° 5°Mersın 12° 0°Mu9ta 21° 9 Muş 20° 7 NiOde 25°13°0nlu 18° 4°ffaî 23° 6°Samsun 22° 11° Snrt 21°12°Sinop 26°12°Sıva5 12°-1° 21° 20° 20° 11° Uşa* 22° 9°Van 22° 8°Yozsat 18° 6°Zonguld* Y 24° 10° S 24° 10° B 2e°15° Y 2S»12° B « ° 4° B 20° 5° Y 23°12° B 28°12° B 2PM2» A 23° 11° Y 23° 12° B 19° 4° Y 19° 12° B 26° 12° B 18° 9° Y 23° 10° B 15° 5° Y 20° 8° Y 23° 12° k yagmurlu g g 9Sh ftkart A-aç* B-bukıtlu G-gûne$k K-tartı BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 1/ Bireyin belli koşul ve durumlann alaca- ğı biçimler ya da kendisinden bekle- nenler konusundaki ön görüşü. 2/ Topra- ğın nemi... Eskiden harman ürünlerin- den onda bir oranın- da alınan vergi. 3/ Mason sırlannın ög- retildiği, belli kural- lara göre düzenlenen tören... Yeniçerilerin kayıtlı oldukları kü- tük defteri. 4/ Nazar değmesine karşı tütsü olarak kulla- nılan bir bitki. 5/ Güney Amerika1 da yaşayan bir yük hayvanı... Yunan mitolojisinde gençlik tannçası. 6/ Is- lam dinine göre haram sayılan faiz... Hile 7/ Bir tembih sözü... Memeli- lerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ. 8/ Ak- deniz çevresinde yetişen bir ağaççık... Hayvanlarda semizlik. 9/ Her tür mikroptan annmış. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Fasulyeye benzeyen bir bitki. 2/ Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test... Donuk renkli. 3/ Deride birtakım kabartılarla kendini gösteren bastalık. 4/ Bir nota... İtalyan Radyo-Televizyon Kurumu'nun simgesi... Şarkı, türkü. 5/ öl- çek... Resim ve heykel sanatlannda varlıkrarın biçimi. 6/ Öğüt. 7/ Soluk borusu... Anadolu'da kurulmuş eski bir uygarhk. 8/ Pir Sultan Abdal'ın doğum yeri olan köy. 9/ Kıç tarafı yüksek ve hızlı giden eski bir yelkenli tipi. 60 YILONCE Cumhuriyet Merkez Bankası 30 EKİM 1930 Cumhuriyet Merkez Bankası teşkilâtı faaliyetle ilerlemektedir. Maliye Vekili Saraçoğlu Şiikrü Bey bankanın teşkilâtına ait işleri şehrimizde telgraf ve telefonla takip etmektedir. Millî bankalar ve ecnebi bankalarından bir çoğu hisse senedi mübayaasına devam etmektedirler. Memurinin kayıt muamelesi ile tneşgul olmak üzere Maliye Vekâyeti kavanin şubesi müdürü şehrimize gelmiştir. Şimdiye kadar defterdarlıktan 800. Tütün İnhisarından 1.200, Müşkirat İnhisarından 1.000, darnga, zarphane ve zat maaşları muhasipliğinden 200. diğer devairden de şimdiye kadar 200 ki ceman l>eş bin kişi kaydedilmiştir. \ncak ay başında daha nühim miktarda hissedar kaydedileceği bildirilmiştir. Bittabi bunlar memurlann kendi müracaatlarile yapılmış kayıtlardır. Bir HASAN fv/a depo^ı müstahzarati Ifosan kuvvet şaraho llas;ın ko'onvası Hasan zeylinyağı Dantos Hasan Diş macunu hisse yüz liradır. Bedeli maaşlardan kesilmek suretile (14) ayda ödenecektir. 30 YIL ONCE Cumhuriyet Senatonun tebliği 30 EKİM 1960 Üç saat onbeş dakika süren toplantı sonunda Senato şu tebliği neşretmiştir: "Millî Birlik hareketini doğuran ideallere samimî olarak ba^lı bulunan, gerek üniversiteyi gerek bütün memleketi ilgılendiren meselelerde hükümetle ve Millî Birlik Komitesi ile işbirüği yapmaya daima hazır olan Ankara Üniversitesinin Senatosu 29 Ekim 1960 tarihinde yaptığı toplantıda: Üniversitelerin yetkili organlarının tamamiyle bilgisi dışında, Üniversiteler Kanununun değiştirilmesini ve bazı öğretim üyelerinin ve yardımcılarının teşriî bir tasarrufla ve hatâlı bir şekilde tasfiyesini üniversitelerin muhtariyetine ve bünyesine aykın, akademik güvenli|i sarsıcı mahiyette telâkki ettiği gibi, esasen tamam olmıyan kadrosu itibariyle sıkışık durumda olan üniversitemizi daha da müşkül bir duruma düşürmüş olduğunu müşahede eylemiştir. Bu itibarla: 1- Vâki teşriî tasarruflardan duyduğu üzüntüyü Millî Eğitim Bakanı vasıtası ile hükümete arzetmeyi. 2- Üniversiteler Kanununun işbirüği hayası içerisinde yeniden ele alınması ve yapılan tasfiyenin en kısa • zamanda tamir edilmesi hususunda gerekli teşebbüslere geçmeyi. 3- Mevcut şartlar içerisinde bu yıl üniversite açıhş töreninin yapılamıyacağını, 4- Yapılacak teşebbüslerden yakın zamanda müspet bir sonuç elde edileceği ümit ve güveni ile, öğrencilere her türlü tezahürlerden çekinmelerini tavsiye etmeyi oy birliği ile karar altına almıştır." Komitenin tebliği Millî Birlik Komitesinden tebliğ edilmiştır: 1- Üniversiteler öğretim heyetleri ile reorganizasyon kanunu, prensip itibariyle, üniversite muhitinin uzun zamandır ihtiyaç hissettiği bir mevzu idi. Bu ihtiyaçlar aynı zamanda inkılâbımızın temel taşlanndan birini teşkil ettiğinden, Millî Birlik Komitesi, üniversiteye tam bir muhtariyet sağhyan ve öğretim üyeleri ile öğrencilerini maddî, manevî huzur içerisinde çahştıracak kanunu çıkarmış bulunmaktadır. 2- Üniversiteye, yeni bir veçhe veren kanunu ile birlikte, bazı öğretim üyeleri, kürsülerinden affedilmişlerdir. Aynca, diğer bir listenin hazırlanacağı söylentileri duyulmakta ise de mütaakıp bir listenin mevcudiyeti veya hazırlanacağı hakikatten tamamen uzak ve yeni kanunun ruhuna aykırıdır. Değerli üniversiteler ailesine ve Türk milletine bu kanunun uğurlu, başanlı olmasını temenni ederiz. GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet Kuveyt buluşması 30 EKtM 1989 Türkiye için Bulgaristan'daki Türk azınlığına uygulanan baskılara son verilmesi açısından önem taşıyan üst düzeyde Türk - Bulgar görüşmeleri bugün başlıyor. Türk hükümetinden bir yetkili, "Bulgaristan'ın ülkede Türk azınlığın varhğını inkâr etmeyi sürdürmesi durumunda görüşmelerin anında çıkmaza girebileceğini" söyledi. Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz ve Bulgaristan Başbakan Yardımcısı Georgi Yordanov, görüşmelere kaulmak üzere dün Kuveyt'e geldiler. DÜNYA'DA BUGÜN Amslertam ı 13° Amraaı A 30° Atna Bajdal Barcdona Basal Belgnd Behin Bonn Briiteet BudapeştE Cenevrt Odde Dubaı Frankluci Gime KaNn Koptohao Kötn Leltoşa Y 25° A 26° B 21° Y 14° Y 25° Y 13° Y 13° Y 13° Y 11° Y 14° A 25° A 34° A 34° Y 11° A 26° Y 7° A 28° Y 12° Y 11° A 27° Lerangrad lonara Madnd Utano Uontreaı Moskova Mûnh NorYork Osto Paris Prao Riyad Rom» Sotya Sam tınus VeneUk Vıyana 8 8° Y W B W Y 1<° Y 11» B 6° Y tF B 18° Y «° Y M° Y 13° A 26» Y 22° Y 15° * 24° A 29» A 2S° Y 11° Y 18° Y 11" VtehırçjtonA 21° Z û * Y 13° TAKTISMA Yazuıın Özimü KavrayarakTartışmak Sayın Emrehan Zeybekoğlu'nun yazımı doğru dürüst okumadan sadece kendi iç dünyasıyla değerlendirdiği, yine onun deyişiyle "Anglo-Sakson dünyasının komplosu" gibi anlamsız bir eleştiriyi bana yansıtmasından anlaşıhyor. Turkej-Hindi adının değiştirilmesi konu- suyla ilgili yazımın tartışılabileceğini bek- liyordum, ama yazımın özünü kavrayama- dan, sadece kuşlar (hindi kuşu) hakkında- ki bilgilerini sergilemek amacıyla yazılmış bir eleştiri yazısını hiç beklemiyordum. Ül- keyi ilgilendiren bir yanlışı düzeltmek için çaba harcayan kişiyi "asağılık duygusuyla" değerlendirmek, aynı duygular içinde ya- şamaya alışmakla eşdeğerlidir. Sayın Emrehan Zeybekoğlu'nun yazımı doğru dürüst okumadan sadece kendi iç dünyasıyla değerlendirdiği, yine onun de- yişiyle "Anglo-Sakson dünyasının komplosu" gibi anlamsız bir eleştiriyi ba- na yansıtmasından anlaşıhyor. Tam tersine, bizim yanhşımızdan kay- naklanan bir kavram kargaşasından dola- yı yabancılan, özellikle tngilizce konuşu- lan ülkeleri suçlayamayacağırruzı belirtmiş- tim. Konuyu tamamen saptınp söylemedik- lerimi söylemiş varsayarak kendi çatışma- larını ortaya koyduğu bir yazj olarak ka- bul ediyorum. Sadece Turkey sözcüğünün İngilizcede karşılığını bilen biri bile "TÜRK"le Turkey'in anlamdaş olmadığını anlayabilir. Türk sözcüğüne "ey" eklenir- se, sözcük anlamını yitirmekte, baska bir Düşündürücü Sessîzlîk Idarecilik ve müdürlük her kusuru polise ve adli mercilere ihbar etmek değildir. İdarecilik babacanhk ister, sevgi ve şefkat ister. Pendik Lisesi'ndeki "savaşa hayır" di- yen küçük kız öğrenci üzerine epey söz söy- lendi, yazılar yazıldı. Bu günlerdeki gaze- telerde Milli Eğitim Bakanı Sayın Avni Ak- yol'un "Bir olayı bahane ederek küçük bir çocuğun hayatını karartmak bize yakışmaz" diye görüşü belirlendi. Benim de öğretmenlerim, müdürlerim vardı. Ben de öğretmenlik ve müdürlük yapmıştım. Kusur işlemiş, ikaz edilmiştim. Kusur işleyeni ikaz ettim. Öğrencilerim üze- rinde esen rüzgârlara bağrımı siper etmiş- tün. Onlan başkalanna sövdürüp dövdürt- memiş, ben okşayıp ben dövmüştüm. Idarecilik ve müdürlük her kusuru poli- se ve adli mercilere ihbar etmek değildir. İdarecilik babacanhk ister, sevgi ve şefkat ister. Yoksa okullara pedogoji - psikoloji okumaya gereksinimi olmayan kimseleri öğretmen ve müdiir yaparlardı. Sayın Pendik Lisesi Müdürü kendisini müdafaa için "Ben vazifemi yaptım" diyor. Yanhş. Asıl vazife o küçüğü ikaz edip ha- yata dönüştürmekti. Polise ihbar için tele- fonu hizmetliler de yapardı. Kendisini, Kars'taki ilköğretim müfettiş- liğinden tanıdığım Sayın Milli Eğitim Ba- Sayısal Temsil Üzun yıllar sabırla beklenen meslek yasamızın, demokrasinin temel kurallarına ters düşen bazı maddelerinin kamuoyunda tartışmaya açılmasında fayda vardır. 1.6.1989 tarihinde TBMM'de kabul edi- lip 13.6.1989 tarihinde yürürlüğe giren 3568 sayılı yasanın 15. maddesi "Bölgesi içinde kendi mesleği konusunda en az 25 meslek mensubu bulunan il merkezlerinde bir oda kunılur" demektedir. Aynı yasanın 21. maddesi "Oda yönetim kurulu; genel ku- ruka kendi üyeleri arasından iki yıl için se- çilen 5 asıl ve 5 yedek üyeden oluşur" di- yerek devam etmektedir. 1990 haziran ayında yapılan Türkiye ge- nelindeki ilk oda seçimlerinde şu gerçekler ortaya çıkmıştır: • 25 meslektasla kurulan "Oda"yı 5 ki- şilik yönetim kurulu üyesi temsil etmekte, • 10.000 meslektasla kurulan "Oda"yı da 5 kişilik yönetim kurulu üyesi temsil et- mektedir. 3568 sayılı yasanın 32. maddesi "Birlik Genel Kurulu, Odaların üyeleri arasından seçecekleri temsilcilerden meydana gelir. Her oda, üyelerinin yirmi beşte biri oranın- da temsilci ile aynı oranda temsilci seçer" demektedir. Birlik Genel Kurnlu'nun oluşumunda, demokrasinin temel kuralı olan sayısal tem- sil esas ahnırken, Oda yönetim kurulları- nın oluşumunda esas almmayışını kanun koyucunun gözünden kaçmış çok önemli bir noksanlık olarak görmekteyiz. Kamu kurumu niteliğini haiz mesleki ku- ruluşlann toplumsal asli ve tali oünak üzere iki görevi vardır. Asü görev; meslekteki so- runlann çözümü ve meslekteki standartla- nn oluşmasını sağlamaktır- Tali görevi ise; demokrasinin bütün kurallarına kendi için- de noksansız sahip çıkıp, toplumun bu yön- de gelişmesine örnek olmaktır. Meslekteki kuruluşlann varoluş amacı bu sözcük onun yerine farklı bir anlamla geç- mektedir. Kendine güvenli kişiler, özeleştirilerini rahatlıkla yapabiürler. Gerçeklerden kaçan- lar ise "üstünluk" duygulanyla baş başa yaşarlar. Turkey-Hindi sözünün kalması- nı umursamazhkla karşılamak, sadece ki- şiyi ilgilendirir, ama bir yanlışın düzeltilme- si için çabalayanlan engellemek, yıkıcı bir içgüduden kaynaklanmaktadır. Eğer sayın eğitim görevlisi Emrehan Zey- bekoğlu, dünyada hindi olarak tanınmayı ve bundan memnuniyet duymayı üstünluk kompleksi sayıyorsa, bu onun kendi soru- nudur. Tartışmalar, demokrasinin vazgeçilmez gerekleridir, ancak demagojiye sapmamak koşuluyla. NUR YAYCIOGLU Psikolog tstanbul kanı Avni Akyol'un sessizliği fevkalade dü- şündürücüdür. Ne oldu o halkla kaynaşan Kars'taki müfettişe? Ne oldu bir okulu de- netlerken ağlayan öğrenciyi azarladığı için öğretmeni azarlayan müfettişe? Sayın bakan beni affetsin. Bu olay üze- rine hiç düşunmediğim bir konuyu hayal et- tirn. Politikaya atıldım. "X" partisinden Meclise gittim. Partim iktidar oldu ve Milli Eğitim Bakanı görevi bana verildi. Pendik Lisesi Müdürünü görevden aldım. Okulla- ra siz polisiye görevden önce eğitimci gö- revlerinizi yapın diye genelge gönderdim. N.A.'yı soruşturan, yargılayan mercilere de "ben de SAVAŞA KARŞIYIM" diye hay- kırdım. SELAHATTtN KAYA Eğitimci iken; sayısal temsil esas alınmadan onbin- lerce üyesi olan, 5 kişi ile sınırlandınlmış Oda yönetim kurullannın, 57 yıl birikmiş mesleki sorunlan çözmesi mümkün değil- dir. Diğer meslek yasalannda yönetim ku- rulunun oluşumu sayısal oranlara bağlan- mıştır. Demokrasiye candan inanmış olan biz muhasebecilere, üye sayısı esas alınmadan 5 kişi ile sınırlandınlmış bir Oda Yönetim Kurulu oluşturulmasını haksızlık olarak görmekteyiz. Bu haksızlığın giderilmesi için, Maliye ve Gümnik Bakanlığı'nca 1136 sayılı Avukatlar Kanunu, 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanunu, 3458 sayılı Mü- bendislik ve Mimarlık Kanunu, 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar kanunlarının yönetim kunıllannın teşekkülü ile ilgili bö- lümlerinin tetkik edilerek, 3568 sayılı ya- sanın 21. maddesinin yeniden düzenlenmesi doğrultusunda bir yasa tasarısının TBMM'ye verilmesini bekliyoruz. SABRt TÜMER Serbest Muhasebeci/Mali Müşavir Daha Once de Içkili Yer Yoktu30 Eylül 1990 ve 1 Ekim 1990 tarihli Gü- naydın, Güneş, Sabah, Cumhuriyet, Bu- gün, Tan, Tempo gibi gazete ve dergilerde Sultanbeyli'de içki yasağını getirdiğim, iç- ki ruhsatı olan yerleri kapattığım, hatta bakkal ve büfelerde bile her türlü alkollü içki ile birlikte bira satışını yasakladığım ya- yınlanmıştır. Yüz yüze görüştüğümüz kimi gazete muhabirlerine de söylediğim gibi ko- nu tamamen asıtsız, doğru haberden uzak ve maksatlıdır. Göreve geldiğimiz günden beri Belediye Başkanmın selahiyet ve sını- nnın şuurunda olarak icraatı'mızı sürdü- rüyoruz. Belediye sınırları içinde işyeri kapatma hadisesi 2559 sayılı Polis Vazife Selahiyet Kanununun 7. maddesi muvacehesinde "tstanbul Emniyet Müdürlüğü" yazılı bir gerçekleşebilir. Biz belediye olarak yalnız çelenkle restaurant açmaya kalktığından 1580 sayılı Belediyeler Yasası'nın 15/1 maddesine göre uygulama yapabiliriz. Başkanlığımız sürecinde hiçbir işyerinin ruhsatı iptal edilmemiştir. Kaldı ki Sultan- beyli'de belediye olmadan önce bile ruhsath içkili yer bulunmuyordu. Yine basında Be- lediyemizde işe geldikten sonra kadın işçi- leri attığınuz yaalmaktadır. Belediye olma- yan yerde nasıl kadın işçi olur diye sorma- dan edemiyoruz. Beldemizde sadece bir işyeri kurma izni ve işletme belgelerini gerekli mercilerden al- madan, hatta işi istismara kadar götürerek dolayı jandarma tarafından kapatılmıştır. Kısacası çok değerli basınımıza şunu söy- lemek istiyoruz. Doğru haber yazmanızı, olayları çarpıtmadan kitlelere intikal ettir- meniz ve halkımızı üzecek maksatlı görüş- lere yer vermemenizdir. Şurası unutulamamahdır ki Sultanbeyli'- de Türkiye Cumhuriyeti Kanunlan geçer- lidir. "Başkan ve yandaşlan Humeynici" ifadeleri de beldemize yöneltilmiş karala- ma ve yıpratma taktikleridir. ALt NABİ KOÇAR Sultanbeyli Belediye Başkanı Serbest Piyasa ve Tarını Sektörü tthalatı yapılan ürünlerle iç piyasada haksız bir rekabet ortamı oluşturulmuş ve üretici bu ürünlerin üretiminde çekimser davranmaya başlamıştır^ 1980'ü yıUara "24 Ocak Kararlan" ola- rak bilinen ekonomik istikrar tedbirleriyle girilmiş ve bu bağlamda serbest piyasa eko- nomisi teori ve uygulamalannın benimsen- digi on yılhk bir dönem geride bırakılmış- tır. Tanm sektörü, geride bu-aktığımız on yıl- lık dönemde serbest piyasa ekonomisi uy- gulamalaıından olumsuz yönde etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Çoğu üre- ticinin elde edebildiği ayhk gelir asgari üc- retin altmdadır. Bu olumsuz etkileşim de- vam etmektedir. Bu olumsuzluklann başhca nedeni bir- takım yanhş belirlemelere dayanılarak ytl- rütülen tanm politikalan olmuştur. Hiç kuşkusuz ki genel ekonomi politikalarıyla tanm politikalan arasında önemli bir bağ- lantı bulunmaktadn-. Hemen her yerde dev- letin rolünü ve işlevini azaltmak, bunun ye- rine serbest piyasa mekanizmasını yerleş- tirmek felsefesine dayah hükumet politika- lannm bir uzantısı şekünde yürütülen ta- nm politikalan ile tanm sektörü arasında önemli uyumsuzluklar göriilmüştür. Tanm kesimine yapılan harcamaların da- raltılması temel ilke olmuştur. Hiçbir alter- natif finansman kaynağı düşünülmeden ge- tirilen bu uygulama sonucunda üretici ol- dukça önemli bir güvence olan "destekle- me alımlan"ndan yoksun bırakılmıştır. Diğer yandan tanm sektörünün doğru- dan finansmanı için tanmsal plasmanlar- da yetersiz düzeyde artışlar yapılmış ve üre- tici önemli bir fınans sıkıntısıyla karşı kar- şıya bırakılmıştır. Özellikle 1988 yılında ah- nan ve 4 Şubat Kararlan olarak biünen yeni ekonomik önlemler paketinin uygulanma- sıyla tanmsal kredi faizlerinin Vo 50'lere yükseltilmesi, kanımızca tanm sektörünün en önemli sıkıntısını oluşturmaktadır. 1989 yılında yem sübvansiyonunun kal- dınlması ve giderek tüm sübvansiyonlann kaldınlacağının bilinmesi, tanm sektörü- nün desteklenmesi yönünden endişe verici olarak değerlendirilmelidir. Geçmiş yıllarda tanmsal kooperatifler sayıca artmış, ancak kendisinden beklenen işlevleri yerine getirememistir. Kooperatif- çüiğin temel ilkeleri olan demokratik yöne- tim ve açıklık yeterince gehşememiştir. Bu- nun düzeltilmesi yerine, 1980 yılından sonra yapılan yasal düzenlemelerle kooperatifler- de demokratik işleyiş tamamen yok edile- rek bu kuruluşlar birer kamu kuruluşu ha- Une getirihniştir. Böylelikle önerrüi ve etkili bir baskı unsurundan yoksun bırakılan üre- tici, kendisiyle ilgili hemen hiçbir konuda belirleyici olamamıştır. Tarımı olumsuz yönde etkileyen uygula- malardan bir diğeri tanm ürilnleri ithalatı ohnuştur. Tanm ürünlerinin yüksek fiyat- larla tüketiciye ulaşmasmın bedeli de üre- ticiye ödetilmiştir. Pazarlama koşullannı düzenlemek yerine "terbiyevi ithalat" ile fıyatlann düzenlenmesi yoluna gidilmiştir. Bundan zarar gören önce üretici, sonra ta- nm sektörü olmuştur. İthalatı yapılan ürünlerle iç piyasada haksız bir rekabet or- tamı oluşturulmuş ve üretici bu ürünlerin üretiminde çekimser davranmaya başlamış- tır. 1980'li yıllarda tanm sektörünün hızlı bir fakirleşme süreci yaşadığı ve bu sürecin de- vam ettiği görülmektedir. On yıl önce 1» 22'lerde bulunan tanm sektörünün ulusal gelirdeki payı % 17'lere gerilemiştir. Bu ge- lişmeyi olumlu karşılamakla birlikte tan- mın ulusal gelirdeki payına nüfusumuzun yaklaşık yansımn ortak olması önemli bir cebşkidir. Üreticinin ahm gücü düşmüştür. Genel bir değerlendirmeyle son 10 yıl içinde ürün fiyatlan 27 kat, tanmsal girdi fiyatlan ise 36 kat artmıştır. Izlenen tanm politikalan tekrar irdelen- meü, ülke gerçeklerine uygun, diğer sekîör- lerle uyum içinde bulunan, dış dünyadaki gelişmeleri de dikkate alan yeni politikalar belirlenmelidir. Üreticinin serbest piyasa ekonomisinde kendi çıkarlannı koruyabi- lecek baskı unsurlannı oluşturması sağlan- malıdır. Gıda güvenüğinin korunması stra- tejik bir hedef olarak kabul edilmelidir. Çünkü her ülke bunu elinden geldiğince gerçekleştirmeye çalışmaktadır. NEDtM ARIKBAY Ziraat Mülıendisi/Ankanı ANKARA NOTLARI MUSIAFA EKMEKÇİ Ekmekçi Hangi Partiden? 26 Ağustos 1990 pazar günkü yazının başlığını "Suyu Çık- tı..." koymuştum. Yazı şöyle bitiyordu: "Ankara'yageleli, sağı solu kurcalıyorum. İlginçşeyierol- muş Ankara'da, DGM de Adalet Sarayı'ndaki yerine taşın- mış. Geçenlerde Ankara'da küçük çapta bir deprem olmuştu; depremin ertesi günû, Adalet Sarayı'nın altında su çıkmaya başlamtş mı? Alt kattaki dosyalar iyice ıslanmış. Su incele- tilmiş, klorlu değil, demek ki Ankara'nın içme suyu değil. Ad- liyenin altından çıkan bir kaynak suyu. İçilemiyormuş da. Kireç oranı yüzde 60 dolayında. Günlerce Adliye Sarayı'nın altından kova kova su taşınmış. Şimdilerde, her gün iki litre su boşaltılıyor Adalet Sarayı'ndan. Görevliler, 'Bu işin suyu çıktı' diye şakalaşıyorlar..." Haber buydu. Meraklandım, ne oldu Adalet Sarayı'nın al- tından çıkan su diye. İncelenmiş, herkes üzülmüş. Çünkü Adalet Sarayı'nın altından çıkan su lağım suyuymuş; kibar- cası kanalizasyon suyu! Peki, yüzde 60 kireçli oluşu ne olu- yor? Onu da bulmuşlar; belki elli, belki yüz yıl önce, orada kireç yakılmış, kireç kuyuları varmış. Lağım sulannın kireçli oluşu, ondanmış. Adalet Sarayı'nın altından çıkan lağım su- ları, yine çekilip atılıyor. İki motor yerine bir motor çalışıyor, şimdilerde... Yıldırım Akbulut'un eşi Samia Akbulut'un, Anayasa Mah- kemesi yedek üyeliğine, Yargıtay'dan aday gösterilip, Çan- kaya'dan atanması bıyık altından eleştirî konusu yapılıyor ama, işi biraz kurcalayınca, Yargıtay çevreierinde pek de ya- dırganmıyor hani. Şöyle yorumlanıyor: — Üç aday bildirilmesi gerekiyordu; üçten çok aday za- ten çıkmadı. Aday olanlardan birinin emekliliğine beş ay kal- mıştı. "Oraya gitsem de oradan emekli olsam!" diye mi düşünüyordu ne? Biri de, çok çalışkan biri değildi hani. Sa- mia Hanım'a gelince, o da bir çeşıt "protokol" yüzünden ça- lışamıyor, iki günde bir izin alıyordu. Anayasa Mahkemesi'nde yedek üye olacak; "protokol" görevlerini ye- rine getirmek için bol zamanı var, demektir. Bir üye sayn, ya da izinli olacak da, yerine gidecek! Anlaşılan böylece, Yar- gıtay, Samia Hanım'dan kurtulmuş mu oluyor ne? Bir taşla iki kuş vurmayı şevenler için bayram! TBKP Ankara İl Başkanı Binali Seferoğlu, cuma gecesi sa- at 22.00'de Hüseyin Gazi Mahallesi'ndeki evinden gözaltı- na alındı; Emniyet Birinci Şube'de dört saat gözleri bağlı tutulduktan sonra, sahverildi. Üç görevli polis, Binali Sefe- roğlu'nu evden alıp götürürlerken Binali Seferoğlu, eşi Gü- nay Hanım'a: — Ben gidiyorum, Ekmekçi'ye haber verin! dedi. Polisler- den biri: — O hangi partiden? diye sordu. Partisi ne? — O gazeteci, Cumhuriyet gazetesinde yazar... — Biliyoruz, ama, onun da bir partisi vardır! Cuma akşamı, Binali Seferoğlu, evinde otururken üç po- lis eve, Binali Seferoğlu'nun oğlu Sinan Seferoğlu'nu elleri kelepçelı getirdiler. Sinan 25 yaşındaydı. Hacettepe Sosyal Bilimler'i bitirmişti. Sinan, çok perişan bir durumdaydı. O bir gün önce gözaltına aiınmıştı. Seferoğlu'nun eşiyle, torunla- n ağlaşmaya başladılar. Polisler, evi aramaya başlamışlar- dı. Binali sordu: —Arama emriniz var mı? —DGM Savcısı'nın emriyle geliyoruz. Arama emri olmaz... —Ama yasal bir dayanağınız olması gerekir. —Hayır, yasa biziz! Emir verilmiştir, ararız. (Binali Sefe- roğlu, itirazlarda bulununca, polisler daha ince davranma- ya başlamışlardı. Binali konuşuyordu arama yapılırken) —Siz de bizim gibi halk çocuğusunuz, niye böyle sert dav- ^ ranıyorsunuz? Yani, biz katil miyiz? Horzum muyuz? Ne yap- tık, neyi çaldık ki böyle sert davranıyorsunuz? —Yok, öyle değil. Zaten Horzum'lar, ellerini kollarını sal- layarak geziyorlar. Onlara kimse bir şey yapmıyor... —Madem bunu biliyorsunuz, niye böyle sert davram- yorsunuz? —Bize böyle emir verilmiş, biz onu yerine getiriyoruz. (Ev arandı, TBKP tüzüğünü, Başsavcılığın TBKP ile ilgili tebliğnamesini, Nihat Sargın'ın savunmasını, Hak-İş'in açık- lamasını, Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Gazalcı'nın ku- rultay konuşmasını, bir de 1980 öncesi yayımlanan 'Barış ve Sosyalizm' adli dergiyi aldılar. Bir torbaya doldurdular.) — Siz de geleceksiniz. —Beni niye götürûyorsunuz? (Binali Seferoğlu'nu da aldılar. Siteler'i az geçtikten son- ra, ceketle ikisinin de başlannı örttüler. Binalirgözlerinin bağ- lanmasına itiraz etti.) —Benim gözlerimi niye bağlıyorsunuz? Benim suçum ne? Beni niye alıyorsunuz? (Olay yoldan çıkmış, DAL'da geçiyordu) —Konuşma! —Niye konuşmayayım? Katil miyiz? Ne yaptık ki? —Bağlayın şunun gözlerini (Gözlerini bağladılar. Üstünü aradılar; kravatını, bel.kayışını çıkanp aldılar...) —Biz yaşamayı çok seviyoruz, niye intihar edelim? (Yu- karı kata çıkardılar) Ben oğlumla birlikte kalmak istiyorum... — Hayır, sizin yeriniz ayrı... Saat 02.00'ye geliyordu. Binali'nin gözünü açtırdı. 30-35 yaşlannda kadardı bu polis görevlisi, esmerdi. Bıyıklıydı. Göz- lerini bağlayanlara çıkıştı: —Niye bağlamıssınız bu adamın gözlerini? Binali Seferoğ- lu'nu biz tanıyoruz, taa TÖS'ten, Töb-Der'den, Eğit-Der'den tanıyoruz. Niye bunun gözlerini bağladınız? (Gözlerini açtı) Özür dılerız Binali Bey! Bir konuda sizin ifadenize başvura- caktık, ondan da vazgeçtik. Gerekirse, senin bilgine başvu- ruruz. Şimdi götüre^eksiniz, Binali Seferoğlu'nu kendi evine teslim edeceksiniz' (02.00'de getirip eve bıraktılar.) Eve gelince, Hacı TÖ'ye şu telgrafı çekti: "Oğlum DAL'da işkencede. Akşam eve getirdiler, perişan- dı. Siz de babasınız. Ahmet'iniz, Efe'niz var. Oğul sevgisi- ni, acısını bilirsiniz. Lütfen engel olun. Saygılanmla." TEŞEKKUR Açık kalp By-Pass ameliyatımı başarı ile gerçekleştiren; Sn.Opt.Dr.İsmailYükseltan ve eklp arkadaşları; Sn.Opt.Dr. Tufen Paker Sn.Dr. Cihangir Ersoy Sn. Anestezist.Dr. Emine Çakalı ameliyat sonrası yoğun bakımda izleyen; Sn.Doç.Dr. Servet Öztürk Sn.Dr. Kaya Kocataşkın Sn.Pervizisyonlst. AIi Ekber Çiçek servis katında sorumlu; Sn. Uz. Dr. Hüsnü Altan cerrahi bölüm hemşireleri; Sn. Ümran Yavuz Sn. Zejrnep Satılmış Sn. Gülşen Kızü ve tüm diğer uzman, teknis\'en, hemşire ve görevlilere, aynca tedavinin gerçekleştirilmesine vesile olan S.S.K. ilgililerl ve tüm JFL@^AJîı(SIİ SfS©KTIOT(SJMyi Hastanesi yönetici ve personeline, insaniyet adına yapılan bu mükemmel organizasyon için teşekkür ediyorum. Ergün ARIKDAL Metapsişik Tetkikler ve İlmî Araştırmalar Demeği Başkanı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle