Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 EKİM 1990 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN
GenJMü-
düriOğû'nden ajnan bHgiye göre
yurdun bab kesimteri çok bulutlu,
Marmara. Ege Bat) Atöeniz, Iç Ana-
dohı'nun babsı ite Bah Karadeniz yer
yer sağanak yağışlı diğer yerter az
bulutlu ve açık geçecek. HAVA Sl-
CAKLIĞI Artacak RÜZGÂR: Güney
ve bab yönlerden hafif ara sıra orta
kuvvette batısında yer yer kuvvetli
olarak esecek Denizlerde: Kıble ve
lodos&n 3-5 Ege, Marmara Bat Ka-
radentzcfe 6-7 kuvvetinde saatte
10-21 Ege, Marmara ve Bab Kara-
denizde zamanla 27-33 deniz mili
hda esecek. daiga yûksetdiği 05 üe
3 28° 14° Oijartıataf
Y 20° 10° £*ne
A 22° 8°Erancan
Y 22° FEmrum
B 16° *° Estoşet»!
Y 22° 9° Gaziamejı
B 27° 15° Gresun
Y 26° tS° Gümûşlune B
1. Ege. Marmara ve Bat Karadenc'de 25 ila 3 m. gûrüs uak-
lığı 10 ila 15 Km yağış anında 3 ila 5 km. dolayında buluna-
cak. Van Gölü'nde hava: Az boluöu ve açık geçecek. Rûzgâr
güney yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Göl kü-
çük dalgalı gorüş uzaklığı. 10 km. doJayında olacak.
Bakkear
6 * c *
Smgtü
Bitfc
Solu
Bursa
Canjkkate
Çonjm
Oeniz*
ş
8 16° 9°HaWdri
Y 2T13»lsparB
Y 21° 8°lstartıut
Y 2i° 10'b™
B 20° 6°Ka/5
B 18° 5° Kasömonu Y
Y 21° THa/stn
Y 21° 10° Kııiılardi
Y 22° 13P Korça
B 23°.e°KuOhya
Y 28° 12° Matatya
23° 5°Manısa
20° 11° K Maras
17° 5°Mersın
12° 0°Mu9ta
21° 9 Muş
20° 7 NiOde
25°13°0nlu
18° 4°ffaî
23° 6°Samsun
22° 11° Snrt
21°12°Sinop
26°12°Sıva5
12°-1°
21°
20°
20° 11° Uşa*
22° 9°Van
22° 8°Yozsat
18° 6°Zonguld*
Y 24° 10°
S 24° 10°
B 2e°15°
Y 2S»12°
B « ° 4°
B 20° 5°
Y 23°12°
B 28°12°
B 2PM2»
A 23° 11°
Y 23° 12°
B 19° 4°
Y 19° 12°
B 26° 12°
B 18° 9°
Y 23° 10°
B 15° 5°
Y 20° 8°
Y 23° 12°
k
yagmurlu g g 9Sh ftkart A-aç* B-bukıtlu G-gûne$k K-tartı
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5
1/ Bireyin belli koşul
ve durumlann alaca-
ğı biçimler ya da
kendisinden bekle-
nenler konusundaki
ön görüşü. 2/ Topra-
ğın nemi... Eskiden
harman ürünlerin-
den onda bir oranın-
da alınan vergi. 3/
Mason sırlannın ög-
retildiği, belli kural-
lara göre düzenlenen
tören... Yeniçerilerin
kayıtlı oldukları kü-
tük defteri. 4/ Nazar
değmesine karşı tütsü olarak kulla-
nılan bir bitki. 5/ Güney Amerika1
da yaşayan bir yük hayvanı... Yunan
mitolojisinde gençlik tannçası. 6/ Is-
lam dinine göre haram sayılan faiz...
Hile 7/ Bir tembih sözü... Memeli-
lerde ana ile dölüt arasında kan alıp
verme işini sağlayan organ. 8/ Ak-
deniz çevresinde yetişen bir ağaççık...
Hayvanlarda semizlik. 9/ Her tür
mikroptan annmış.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Fasulyeye benzeyen bir bitki. 2/ Vücuttaki AIDS virüsünü
saptamakta kullanılan test... Donuk renkli. 3/ Deride birtakım
kabartılarla kendini gösteren bastalık. 4/ Bir nota... İtalyan
Radyo-Televizyon Kurumu'nun simgesi... Şarkı, türkü. 5/ öl-
çek... Resim ve heykel sanatlannda varlıkrarın biçimi. 6/ Öğüt.
7/ Soluk borusu... Anadolu'da kurulmuş eski bir uygarhk. 8/
Pir Sultan Abdal'ın doğum yeri olan köy. 9/ Kıç tarafı yüksek
ve hızlı giden eski bir yelkenli tipi.
60 YILONCE Cumhuriyet
Merkez Bankası
30 EKİM 1930
Cumhuriyet Merkez Bankası teşkilâtı faaliyetle
ilerlemektedir. Maliye Vekili Saraçoğlu Şiikrü Bey
bankanın teşkilâtına ait işleri şehrimizde telgraf ve
telefonla takip etmektedir.
Millî bankalar ve ecnebi bankalarından bir çoğu hisse
senedi mübayaasına devam etmektedirler. Memurinin
kayıt muamelesi ile tneşgul olmak üzere Maliye Vekâyeti
kavanin şubesi müdürü şehrimize gelmiştir.
Şimdiye kadar
defterdarlıktan 800. Tütün
İnhisarından 1.200,
Müşkirat İnhisarından
1.000, darnga, zarphane ve
zat maaşları muhasipliğinden
200. diğer devairden de
şimdiye kadar 200 ki ceman
l>eş bin kişi kaydedilmiştir.
\ncak ay başında daha
nühim miktarda hissedar
kaydedileceği bildirilmiştir.
Bittabi bunlar memurlann
kendi müracaatlarile
yapılmış kayıtlardır. Bir
HASAN
fv/a depo^ı müstahzarati
Ifosan kuvvet şaraho
llas;ın ko'onvası
Hasan zeylinyağı
Dantos Hasan Diş macunu
hisse yüz liradır. Bedeli maaşlardan kesilmek suretile
(14) ayda ödenecektir.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
Senatonun tebliği
30 EKİM 1960
Üç saat onbeş dakika süren toplantı sonunda Senato şu
tebliği neşretmiştir:
"Millî Birlik hareketini doğuran ideallere samimî olarak
ba^lı bulunan, gerek üniversiteyi gerek bütün memleketi
ilgılendiren meselelerde hükümetle ve Millî Birlik
Komitesi ile işbirüği yapmaya daima hazır olan Ankara
Üniversitesinin Senatosu 29 Ekim 1960 tarihinde yaptığı
toplantıda:
Üniversitelerin yetkili organlarının tamamiyle bilgisi
dışında, Üniversiteler Kanununun değiştirilmesini ve bazı
öğretim üyelerinin ve yardımcılarının teşriî bir tasarrufla
ve hatâlı bir şekilde tasfiyesini üniversitelerin
muhtariyetine ve bünyesine aykın, akademik güvenli|i
sarsıcı mahiyette telâkki ettiği gibi, esasen tamam
olmıyan kadrosu itibariyle sıkışık durumda olan
üniversitemizi daha da müşkül bir duruma düşürmüş
olduğunu müşahede eylemiştir. Bu itibarla:
1- Vâki teşriî tasarruflardan duyduğu üzüntüyü Millî
Eğitim Bakanı vasıtası ile hükümete arzetmeyi.
2- Üniversiteler Kanununun işbirüği hayası içerisinde
yeniden ele alınması ve yapılan tasfiyenin en kısa •
zamanda tamir edilmesi hususunda gerekli teşebbüslere
geçmeyi.
3- Mevcut şartlar içerisinde bu yıl üniversite açıhş
töreninin yapılamıyacağını,
4- Yapılacak teşebbüslerden yakın zamanda müspet bir
sonuç elde edileceği ümit ve güveni ile, öğrencilere her
türlü tezahürlerden çekinmelerini tavsiye etmeyi oy
birliği ile karar altına almıştır."
Komitenin tebliği
Millî Birlik Komitesinden tebliğ edilmiştır:
1- Üniversiteler öğretim heyetleri ile reorganizasyon
kanunu, prensip itibariyle, üniversite muhitinin uzun
zamandır ihtiyaç hissettiği bir mevzu idi. Bu ihtiyaçlar
aynı zamanda inkılâbımızın temel taşlanndan birini
teşkil ettiğinden, Millî Birlik Komitesi, üniversiteye tam
bir muhtariyet sağhyan ve öğretim üyeleri ile
öğrencilerini maddî, manevî huzur içerisinde çahştıracak
kanunu çıkarmış bulunmaktadır.
2- Üniversiteye, yeni bir veçhe veren kanunu ile birlikte,
bazı öğretim üyeleri, kürsülerinden affedilmişlerdir.
Aynca, diğer bir listenin hazırlanacağı söylentileri
duyulmakta ise de mütaakıp bir listenin mevcudiyeti
veya hazırlanacağı hakikatten tamamen uzak ve yeni
kanunun ruhuna aykırıdır.
Değerli üniversiteler ailesine ve Türk milletine bu
kanunun uğurlu, başanlı olmasını temenni ederiz.
GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet
Kuveyt buluşması
30 EKtM 1989
Türkiye için Bulgaristan'daki Türk azınlığına uygulanan
baskılara son verilmesi açısından önem taşıyan üst
düzeyde Türk - Bulgar görüşmeleri bugün başlıyor. Türk
hükümetinden bir yetkili, "Bulgaristan'ın ülkede Türk
azınlığın varhğını inkâr etmeyi sürdürmesi durumunda
görüşmelerin anında çıkmaza girebileceğini" söyledi.
Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz ve Bulgaristan Başbakan
Yardımcısı Georgi Yordanov, görüşmelere kaulmak
üzere dün Kuveyt'e geldiler.
DÜNYA'DA BUGÜN
Amslertam ı 13°
Amraaı A 30°
Atna
Bajdal
Barcdona
Basal
Belgnd
Behin
Bonn
Briiteet
BudapeştE
Cenevrt
Odde
Dubaı
Frankluci
Gime
KaNn
Koptohao
Kötn
Leltoşa
Y 25°
A 26°
B 21°
Y 14°
Y 25°
Y 13°
Y 13°
Y 13°
Y 11°
Y 14°
A 25°
A 34°
A 34°
Y 11°
A 26°
Y 7°
A 28°
Y 12°
Y 11°
A 27°
Lerangrad
lonara
Madnd
Utano
Uontreaı
Moskova
Mûnh
NorYork
Osto
Paris
Prao
Riyad
Rom»
Sotya
Sam
tınus
VeneUk
Vıyana
8 8°
Y W
B W
Y 1<°
Y 11»
B 6°
Y tF
B 18°
Y «°
Y M°
Y 13°
A 26»
Y 22°
Y 15°
* 24°
A 29»
A 2S°
Y 11°
Y 18°
Y 11"
VtehırçjtonA 21°
Z û * Y 13°
TAKTISMA
Yazuıın Özimü KavrayarakTartışmak
Sayın Emrehan Zeybekoğlu'nun yazımı doğru dürüst
okumadan sadece kendi iç dünyasıyla değerlendirdiği, yine
onun deyişiyle "Anglo-Sakson dünyasının komplosu" gibi
anlamsız bir eleştiriyi bana yansıtmasından anlaşıhyor.
Turkej-Hindi adının değiştirilmesi konu-
suyla ilgili yazımın tartışılabileceğini bek-
liyordum, ama yazımın özünü kavrayama-
dan, sadece kuşlar (hindi kuşu) hakkında-
ki bilgilerini sergilemek amacıyla yazılmış
bir eleştiri yazısını hiç beklemiyordum. Ül-
keyi ilgilendiren bir yanlışı düzeltmek için
çaba harcayan kişiyi "asağılık duygusuyla"
değerlendirmek, aynı duygular içinde ya-
şamaya alışmakla eşdeğerlidir.
Sayın Emrehan Zeybekoğlu'nun yazımı
doğru dürüst okumadan sadece kendi iç
dünyasıyla değerlendirdiği, yine onun de-
yişiyle "Anglo-Sakson dünyasının
komplosu" gibi anlamsız bir eleştiriyi ba-
na yansıtmasından anlaşıhyor.
Tam tersine, bizim yanhşımızdan kay-
naklanan bir kavram kargaşasından dola-
yı yabancılan, özellikle tngilizce konuşu-
lan ülkeleri suçlayamayacağırruzı belirtmiş-
tim. Konuyu tamamen saptınp söylemedik-
lerimi söylemiş varsayarak kendi çatışma-
larını ortaya koyduğu bir yazj olarak ka-
bul ediyorum. Sadece Turkey sözcüğünün
İngilizcede karşılığını bilen biri bile
"TÜRK"le Turkey'in anlamdaş olmadığını
anlayabilir. Türk sözcüğüne "ey" eklenir-
se, sözcük anlamını yitirmekte, baska bir
Düşündürücü Sessîzlîk
Idarecilik ve müdürlük her kusuru polise ve adli mercilere
ihbar etmek değildir. İdarecilik babacanhk ister, sevgi ve
şefkat ister.
Pendik Lisesi'ndeki "savaşa hayır" di-
yen küçük kız öğrenci üzerine epey söz söy-
lendi, yazılar yazıldı. Bu günlerdeki gaze-
telerde Milli Eğitim Bakanı Sayın Avni Ak-
yol'un "Bir olayı bahane ederek küçük bir
çocuğun hayatını karartmak bize
yakışmaz" diye görüşü belirlendi.
Benim de öğretmenlerim, müdürlerim
vardı. Ben de öğretmenlik ve müdürlük
yapmıştım. Kusur işlemiş, ikaz edilmiştim.
Kusur işleyeni ikaz ettim. Öğrencilerim üze-
rinde esen rüzgârlara bağrımı siper etmiş-
tün. Onlan başkalanna sövdürüp dövdürt-
memiş, ben okşayıp ben dövmüştüm.
Idarecilik ve müdürlük her kusuru poli-
se ve adli mercilere ihbar etmek değildir.
İdarecilik babacanhk ister, sevgi ve şefkat
ister. Yoksa okullara pedogoji - psikoloji
okumaya gereksinimi olmayan kimseleri
öğretmen ve müdiir yaparlardı.
Sayın Pendik Lisesi Müdürü kendisini
müdafaa için "Ben vazifemi yaptım" diyor.
Yanhş. Asıl vazife o küçüğü ikaz edip ha-
yata dönüştürmekti. Polise ihbar için tele-
fonu hizmetliler de yapardı.
Kendisini, Kars'taki ilköğretim müfettiş-
liğinden tanıdığım Sayın Milli Eğitim Ba-
Sayısal Temsil
Üzun yıllar sabırla beklenen meslek yasamızın, demokrasinin
temel kurallarına ters düşen bazı maddelerinin kamuoyunda
tartışmaya açılmasında fayda vardır.
1.6.1989 tarihinde TBMM'de kabul edi-
lip 13.6.1989 tarihinde yürürlüğe giren 3568
sayılı yasanın 15. maddesi "Bölgesi içinde
kendi mesleği konusunda en az 25 meslek
mensubu bulunan il merkezlerinde bir oda
kunılur" demektedir. Aynı yasanın 21.
maddesi "Oda yönetim kurulu; genel ku-
ruka kendi üyeleri arasından iki yıl için se-
çilen 5 asıl ve 5 yedek üyeden oluşur" di-
yerek devam etmektedir.
1990 haziran ayında yapılan Türkiye ge-
nelindeki ilk oda seçimlerinde şu gerçekler
ortaya çıkmıştır:
• 25 meslektasla kurulan "Oda"yı 5 ki-
şilik yönetim kurulu üyesi temsil etmekte,
• 10.000 meslektasla kurulan "Oda"yı
da 5 kişilik yönetim kurulu üyesi temsil et-
mektedir.
3568 sayılı yasanın 32. maddesi "Birlik
Genel Kurulu, Odaların üyeleri arasından
seçecekleri temsilcilerden meydana gelir.
Her oda, üyelerinin yirmi beşte biri oranın-
da temsilci ile aynı oranda temsilci seçer"
demektedir.
Birlik Genel Kurnlu'nun oluşumunda,
demokrasinin temel kuralı olan sayısal tem-
sil esas ahnırken, Oda yönetim kurulları-
nın oluşumunda esas almmayışını kanun
koyucunun gözünden kaçmış çok önemli
bir noksanlık olarak görmekteyiz.
Kamu kurumu niteliğini haiz mesleki ku-
ruluşlann toplumsal asli ve tali oünak üzere
iki görevi vardır. Asü görev; meslekteki so-
runlann çözümü ve meslekteki standartla-
nn oluşmasını sağlamaktır- Tali görevi ise;
demokrasinin bütün kurallarına kendi için-
de noksansız sahip çıkıp, toplumun bu yön-
de gelişmesine örnek olmaktır.
Meslekteki kuruluşlann varoluş amacı bu
sözcük onun yerine farklı bir anlamla geç-
mektedir.
Kendine güvenli kişiler, özeleştirilerini
rahatlıkla yapabiürler. Gerçeklerden kaçan-
lar ise "üstünluk" duygulanyla baş başa
yaşarlar. Turkey-Hindi sözünün kalması-
nı umursamazhkla karşılamak, sadece ki-
şiyi ilgilendirir, ama bir yanlışın düzeltilme-
si için çabalayanlan engellemek, yıkıcı bir
içgüduden kaynaklanmaktadır.
Eğer sayın eğitim görevlisi Emrehan Zey-
bekoğlu, dünyada hindi olarak tanınmayı
ve bundan memnuniyet duymayı üstünluk
kompleksi sayıyorsa, bu onun kendi soru-
nudur.
Tartışmalar, demokrasinin vazgeçilmez
gerekleridir, ancak demagojiye sapmamak
koşuluyla.
NUR YAYCIOGLU
Psikolog tstanbul
kanı Avni Akyol'un sessizliği fevkalade dü-
şündürücüdür. Ne oldu o halkla kaynaşan
Kars'taki müfettişe? Ne oldu bir okulu de-
netlerken ağlayan öğrenciyi azarladığı için
öğretmeni azarlayan müfettişe?
Sayın bakan beni affetsin. Bu olay üze-
rine hiç düşunmediğim bir konuyu hayal et-
tirn. Politikaya atıldım. "X" partisinden
Meclise gittim. Partim iktidar oldu ve Milli
Eğitim Bakanı görevi bana verildi. Pendik
Lisesi Müdürünü görevden aldım. Okulla-
ra siz polisiye görevden önce eğitimci gö-
revlerinizi yapın diye genelge gönderdim.
N.A.'yı soruşturan, yargılayan mercilere de
"ben de SAVAŞA KARŞIYIM" diye hay-
kırdım.
SELAHATTtN KAYA
Eğitimci
iken; sayısal temsil esas alınmadan onbin-
lerce üyesi olan, 5 kişi ile sınırlandınlmış
Oda yönetim kurullannın, 57 yıl birikmiş
mesleki sorunlan çözmesi mümkün değil-
dir. Diğer meslek yasalannda yönetim ku-
rulunun oluşumu sayısal oranlara bağlan-
mıştır.
Demokrasiye candan inanmış olan biz
muhasebecilere, üye sayısı esas alınmadan
5 kişi ile sınırlandınlmış bir Oda Yönetim
Kurulu oluşturulmasını haksızlık olarak
görmekteyiz. Bu haksızlığın giderilmesi
için, Maliye ve Gümnik Bakanlığı'nca 1136
sayılı Avukatlar Kanunu, 6023 sayılı Türk
Tabipler Birliği Kanunu, 3458 sayılı Mü-
bendislik ve Mimarlık Kanunu, 507 sayılı
Esnaf ve Küçük Sanatkârlar kanunlarının
yönetim kunıllannın teşekkülü ile ilgili bö-
lümlerinin tetkik edilerek, 3568 sayılı ya-
sanın 21. maddesinin yeniden düzenlenmesi
doğrultusunda bir yasa tasarısının
TBMM'ye verilmesini bekliyoruz.
SABRt TÜMER
Serbest Muhasebeci/Mali Müşavir
Daha Once de Içkili Yer Yoktu30 Eylül 1990 ve 1 Ekim 1990 tarihli Gü-
naydın, Güneş, Sabah, Cumhuriyet, Bu-
gün, Tan, Tempo gibi gazete ve dergilerde
Sultanbeyli'de içki yasağını getirdiğim, iç-
ki ruhsatı olan yerleri kapattığım, hatta
bakkal ve büfelerde bile her türlü alkollü
içki ile birlikte bira satışını yasakladığım ya-
yınlanmıştır. Yüz yüze görüştüğümüz kimi
gazete muhabirlerine de söylediğim gibi ko-
nu tamamen asıtsız, doğru haberden uzak
ve maksatlıdır. Göreve geldiğimiz günden
beri Belediye Başkanmın selahiyet ve sını-
nnın şuurunda olarak icraatı'mızı sürdü-
rüyoruz.
Belediye sınırları içinde işyeri kapatma
hadisesi 2559 sayılı Polis Vazife Selahiyet
Kanununun 7. maddesi muvacehesinde "tstanbul Emniyet Müdürlüğü" yazılı bir
gerçekleşebilir. Biz belediye olarak yalnız çelenkle restaurant açmaya kalktığından
1580 sayılı Belediyeler Yasası'nın 15/1
maddesine göre uygulama yapabiliriz.
Başkanlığımız sürecinde hiçbir işyerinin
ruhsatı iptal edilmemiştir. Kaldı ki Sultan-
beyli'de belediye olmadan önce bile ruhsath
içkili yer bulunmuyordu. Yine basında Be-
lediyemizde işe geldikten sonra kadın işçi-
leri attığınuz yaalmaktadır. Belediye olma-
yan yerde nasıl kadın işçi olur diye sorma-
dan edemiyoruz.
Beldemizde sadece bir işyeri kurma izni
ve işletme belgelerini gerekli mercilerden al-
madan, hatta işi istismara kadar götürerek
dolayı jandarma tarafından kapatılmıştır.
Kısacası çok değerli basınımıza şunu söy-
lemek istiyoruz. Doğru haber yazmanızı,
olayları çarpıtmadan kitlelere intikal ettir-
meniz ve halkımızı üzecek maksatlı görüş-
lere yer vermemenizdir.
Şurası unutulamamahdır ki Sultanbeyli'-
de Türkiye Cumhuriyeti Kanunlan geçer-
lidir. "Başkan ve yandaşlan Humeynici"
ifadeleri de beldemize yöneltilmiş karala-
ma ve yıpratma taktikleridir.
ALt NABİ KOÇAR
Sultanbeyli Belediye Başkanı
Serbest Piyasa ve Tarını Sektörü
tthalatı yapılan ürünlerle iç piyasada haksız bir rekabet ortamı
oluşturulmuş ve üretici bu ürünlerin üretiminde çekimser
davranmaya başlamıştır^
1980'ü yıUara "24 Ocak Kararlan" ola-
rak bilinen ekonomik istikrar tedbirleriyle
girilmiş ve bu bağlamda serbest piyasa eko-
nomisi teori ve uygulamalannın benimsen-
digi on yılhk bir dönem geride bırakılmış-
tır.
Tanm sektörü, geride bu-aktığımız on yıl-
lık dönemde serbest piyasa ekonomisi uy-
gulamalaıından olumsuz yönde etkilenen
sektörlerin başında gelmektedir. Çoğu üre-
ticinin elde edebildiği ayhk gelir asgari üc-
retin altmdadır. Bu olumsuz etkileşim de-
vam etmektedir.
Bu olumsuzluklann başhca nedeni bir-
takım yanhş belirlemelere dayanılarak ytl-
rütülen tanm politikalan olmuştur. Hiç
kuşkusuz ki genel ekonomi politikalarıyla
tanm politikalan arasında önemli bir bağ-
lantı bulunmaktadn-. Hemen her yerde dev-
letin rolünü ve işlevini azaltmak, bunun ye-
rine serbest piyasa mekanizmasını yerleş-
tirmek felsefesine dayah hükumet politika-
lannm bir uzantısı şekünde yürütülen ta-
nm politikalan ile tanm sektörü arasında
önemli uyumsuzluklar göriilmüştür.
Tanm kesimine yapılan harcamaların da-
raltılması temel ilke olmuştur. Hiçbir alter-
natif finansman kaynağı düşünülmeden ge-
tirilen bu uygulama sonucunda üretici ol-
dukça önemli bir güvence olan "destekle-
me alımlan"ndan yoksun bırakılmıştır.
Diğer yandan tanm sektörünün doğru-
dan finansmanı için tanmsal plasmanlar-
da yetersiz düzeyde artışlar yapılmış ve üre-
tici önemli bir fınans sıkıntısıyla karşı kar-
şıya bırakılmıştır. Özellikle 1988 yılında ah-
nan ve 4 Şubat Kararlan olarak biünen yeni
ekonomik önlemler paketinin uygulanma-
sıyla tanmsal kredi faizlerinin Vo 50'lere
yükseltilmesi, kanımızca tanm sektörünün
en önemli sıkıntısını oluşturmaktadır.
1989 yılında yem sübvansiyonunun kal-
dınlması ve giderek tüm sübvansiyonlann
kaldınlacağının bilinmesi, tanm sektörü-
nün desteklenmesi yönünden endişe verici
olarak değerlendirilmelidir.
Geçmiş yıllarda tanmsal kooperatifler
sayıca artmış, ancak kendisinden beklenen
işlevleri yerine getirememistir. Kooperatif-
çüiğin temel ilkeleri olan demokratik yöne-
tim ve açıklık yeterince gehşememiştir. Bu-
nun düzeltilmesi yerine, 1980 yılından sonra
yapılan yasal düzenlemelerle kooperatifler-
de demokratik işleyiş tamamen yok edile-
rek bu kuruluşlar birer kamu kuruluşu ha-
Une getirihniştir. Böylelikle önerrüi ve etkili
bir baskı unsurundan yoksun bırakılan üre-
tici, kendisiyle ilgili hemen hiçbir konuda
belirleyici olamamıştır.
Tarımı olumsuz yönde etkileyen uygula-
malardan bir diğeri tanm ürilnleri ithalatı
ohnuştur. Tanm ürünlerinin yüksek fiyat-
larla tüketiciye ulaşmasmın bedeli de üre-
ticiye ödetilmiştir. Pazarlama koşullannı
düzenlemek yerine "terbiyevi ithalat" ile
fıyatlann düzenlenmesi yoluna gidilmiştir.
Bundan zarar gören önce üretici, sonra ta-
nm sektörü olmuştur. İthalatı yapılan
ürünlerle iç piyasada haksız bir rekabet or-
tamı oluşturulmuş ve üretici bu ürünlerin
üretiminde çekimser davranmaya başlamış-
tır.
1980'li yıllarda tanm sektörünün hızlı bir
fakirleşme süreci yaşadığı ve bu sürecin de-
vam ettiği görülmektedir. On yıl önce 1»
22'lerde bulunan tanm sektörünün ulusal
gelirdeki payı % 17'lere gerilemiştir. Bu ge-
lişmeyi olumlu karşılamakla birlikte tan-
mın ulusal gelirdeki payına nüfusumuzun
yaklaşık yansımn ortak olması önemli bir
cebşkidir.
Üreticinin ahm gücü düşmüştür. Genel
bir değerlendirmeyle son 10 yıl içinde ürün
fiyatlan 27 kat, tanmsal girdi fiyatlan ise
36 kat artmıştır.
Izlenen tanm politikalan tekrar irdelen-
meü, ülke gerçeklerine uygun, diğer sekîör-
lerle uyum içinde bulunan, dış dünyadaki
gelişmeleri de dikkate alan yeni politikalar
belirlenmelidir. Üreticinin serbest piyasa
ekonomisinde kendi çıkarlannı koruyabi-
lecek baskı unsurlannı oluşturması sağlan-
malıdır. Gıda güvenüğinin korunması stra-
tejik bir hedef olarak kabul edilmelidir.
Çünkü her ülke bunu elinden geldiğince
gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
NEDtM ARIKBAY
Ziraat Mülıendisi/Ankanı
ANKARA NOTLARI
MUSIAFA EKMEKÇİ
Ekmekçi Hangi Partiden?
26 Ağustos 1990 pazar günkü yazının başlığını "Suyu Çık-
tı..." koymuştum. Yazı şöyle bitiyordu:
"Ankara'yageleli, sağı solu kurcalıyorum. İlginçşeyierol-
muş Ankara'da, DGM de Adalet Sarayı'ndaki yerine taşın-
mış. Geçenlerde Ankara'da küçük çapta bir deprem olmuştu;
depremin ertesi günû, Adalet Sarayı'nın altında su çıkmaya
başlamtş mı? Alt kattaki dosyalar iyice ıslanmış. Su incele-
tilmiş, klorlu değil, demek ki Ankara'nın içme suyu değil. Ad-
liyenin altından çıkan bir kaynak suyu. İçilemiyormuş da.
Kireç oranı yüzde 60 dolayında. Günlerce Adliye Sarayı'nın
altından kova kova su taşınmış. Şimdilerde, her gün iki litre
su boşaltılıyor Adalet Sarayı'ndan. Görevliler, 'Bu işin suyu
çıktı' diye şakalaşıyorlar..."
Haber buydu. Meraklandım, ne oldu Adalet Sarayı'nın al-
tından çıkan su diye. İncelenmiş, herkes üzülmüş. Çünkü
Adalet Sarayı'nın altından çıkan su lağım suyuymuş; kibar-
cası kanalizasyon suyu! Peki, yüzde 60 kireçli oluşu ne olu-
yor? Onu da bulmuşlar; belki elli, belki yüz yıl önce, orada
kireç yakılmış, kireç kuyuları varmış. Lağım sulannın kireçli
oluşu, ondanmış. Adalet Sarayı'nın altından çıkan lağım su-
ları, yine çekilip atılıyor. İki motor yerine bir motor çalışıyor,
şimdilerde...
Yıldırım Akbulut'un eşi Samia Akbulut'un, Anayasa Mah-
kemesi yedek üyeliğine, Yargıtay'dan aday gösterilip, Çan-
kaya'dan atanması bıyık altından eleştirî konusu yapılıyor
ama, işi biraz kurcalayınca, Yargıtay çevreierinde pek de ya-
dırganmıyor hani. Şöyle yorumlanıyor:
— Üç aday bildirilmesi gerekiyordu; üçten çok aday za-
ten çıkmadı. Aday olanlardan birinin emekliliğine beş ay kal-
mıştı. "Oraya gitsem de oradan emekli olsam!" diye mi
düşünüyordu ne? Biri de, çok çalışkan biri değildi hani. Sa-
mia Hanım'a gelince, o da bir çeşıt "protokol" yüzünden ça-
lışamıyor, iki günde bir izin alıyordu. Anayasa
Mahkemesi'nde yedek üye olacak; "protokol" görevlerini ye-
rine getirmek için bol zamanı var, demektir. Bir üye sayn,
ya da izinli olacak da, yerine gidecek! Anlaşılan böylece, Yar-
gıtay, Samia Hanım'dan kurtulmuş mu oluyor ne? Bir taşla
iki kuş vurmayı şevenler için bayram!
TBKP Ankara İl Başkanı Binali Seferoğlu, cuma gecesi sa-
at 22.00'de Hüseyin Gazi Mahallesi'ndeki evinden gözaltı-
na alındı; Emniyet Birinci Şube'de dört saat gözleri bağlı
tutulduktan sonra, sahverildi. Üç görevli polis, Binali Sefe-
roğlu'nu evden alıp götürürlerken Binali Seferoğlu, eşi Gü-
nay Hanım'a:
— Ben gidiyorum, Ekmekçi'ye haber verin! dedi. Polisler-
den biri:
— O hangi partiden? diye sordu. Partisi ne?
— O gazeteci, Cumhuriyet gazetesinde yazar...
— Biliyoruz, ama, onun da bir partisi vardır!
Cuma akşamı, Binali Seferoğlu, evinde otururken üç po-
lis eve, Binali Seferoğlu'nun oğlu Sinan Seferoğlu'nu elleri
kelepçelı getirdiler. Sinan 25 yaşındaydı. Hacettepe Sosyal
Bilimler'i bitirmişti. Sinan, çok perişan bir durumdaydı. O bir
gün önce gözaltına aiınmıştı. Seferoğlu'nun eşiyle, torunla-
n ağlaşmaya başladılar. Polisler, evi aramaya başlamışlar-
dı. Binali sordu:
—Arama emriniz var mı?
—DGM Savcısı'nın emriyle geliyoruz. Arama emri olmaz...
—Ama yasal bir dayanağınız olması gerekir.
—Hayır, yasa biziz! Emir verilmiştir, ararız. (Binali Sefe-
roğlu, itirazlarda bulununca, polisler daha ince davranma-
ya başlamışlardı. Binali konuşuyordu arama yapılırken)
—Siz de bizim gibi halk çocuğusunuz, niye böyle sert dav-
^ ranıyorsunuz? Yani, biz katil miyiz? Horzum muyuz? Ne yap-
tık, neyi çaldık ki böyle sert davranıyorsunuz?
—Yok, öyle değil. Zaten Horzum'lar, ellerini kollarını sal-
layarak geziyorlar. Onlara kimse bir şey yapmıyor...
—Madem bunu biliyorsunuz, niye böyle sert davram-
yorsunuz?
—Bize böyle emir verilmiş, biz onu yerine getiriyoruz.
(Ev arandı, TBKP tüzüğünü, Başsavcılığın TBKP ile ilgili
tebliğnamesini, Nihat Sargın'ın savunmasını, Hak-İş'in açık-
lamasını, Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Gazalcı'nın ku-
rultay konuşmasını, bir de 1980 öncesi yayımlanan 'Barış
ve Sosyalizm' adli dergiyi aldılar. Bir torbaya doldurdular.)
— Siz de geleceksiniz.
—Beni niye götürûyorsunuz?
(Binali Seferoğlu'nu da aldılar. Siteler'i az geçtikten son-
ra, ceketle ikisinin de başlannı örttüler. Binalirgözlerinin bağ-
lanmasına itiraz etti.)
—Benim gözlerimi niye bağlıyorsunuz? Benim suçum ne?
Beni niye alıyorsunuz?
(Olay yoldan çıkmış, DAL'da geçiyordu)
—Konuşma!
—Niye konuşmayayım? Katil miyiz? Ne yaptık ki?
—Bağlayın şunun gözlerini (Gözlerini bağladılar. Üstünü
aradılar; kravatını, bel.kayışını çıkanp aldılar...)
—Biz yaşamayı çok seviyoruz, niye intihar edelim? (Yu-
karı kata çıkardılar) Ben oğlumla birlikte kalmak istiyorum...
— Hayır, sizin yeriniz ayrı...
Saat 02.00'ye geliyordu. Binali'nin gözünü açtırdı. 30-35
yaşlannda kadardı bu polis görevlisi, esmerdi. Bıyıklıydı. Göz-
lerini bağlayanlara çıkıştı:
—Niye bağlamıssınız bu adamın gözlerini? Binali Seferoğ-
lu'nu biz tanıyoruz, taa TÖS'ten, Töb-Der'den, Eğit-Der'den
tanıyoruz. Niye bunun gözlerini bağladınız? (Gözlerini açtı)
Özür dılerız Binali Bey! Bir konuda sizin ifadenize başvura-
caktık, ondan da vazgeçtik. Gerekirse, senin bilgine başvu-
ruruz. Şimdi götüre^eksiniz, Binali Seferoğlu'nu kendi evine
teslim edeceksiniz' (02.00'de getirip eve bıraktılar.)
Eve gelince, Hacı TÖ'ye şu telgrafı çekti:
"Oğlum DAL'da işkencede. Akşam eve getirdiler, perişan-
dı. Siz de babasınız. Ahmet'iniz, Efe'niz var. Oğul sevgisi-
ni, acısını bilirsiniz. Lütfen engel olun. Saygılanmla."
TEŞEKKUR
Açık kalp By-Pass ameliyatımı
başarı ile gerçekleştiren;
Sn.Opt.Dr.İsmailYükseltan
ve eklp arkadaşları;
Sn.Opt.Dr. Tufen Paker
Sn.Dr. Cihangir Ersoy
Sn. Anestezist.Dr. Emine Çakalı
ameliyat sonrası yoğun bakımda
izleyen;
Sn.Doç.Dr. Servet Öztürk
Sn.Dr. Kaya Kocataşkın
Sn.Pervizisyonlst. AIi Ekber Çiçek
servis katında sorumlu;
Sn. Uz. Dr. Hüsnü Altan
cerrahi bölüm hemşireleri;
Sn. Ümran Yavuz
Sn. Zejrnep Satılmış
Sn. Gülşen Kızü
ve tüm diğer uzman, teknis\'en, hemşire ve
görevlilere, aynca tedavinin
gerçekleştirilmesine vesile olan S.S.K. ilgililerl
ve tüm JFL@^AJîı(SIİ SfS©KTIOT(SJMyi
Hastanesi yönetici ve personeline, insaniyet
adına yapılan bu mükemmel organizasyon
için teşekkür ediyorum.
Ergün ARIKDAL
Metapsişik Tetkikler ve İlmî
Araştırmalar Demeği Başkanı