Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OL AYLAR VE GORUŞLER 12 EKİM 1990
tardan Burdan ve
tlümden
MELIH CEVDET ANDAY
Son günlerde, Yahya Kemal Beyatlı'nın "Öliim
asude bahar ülkesidir bir rinde" dizesi dilimden
düşmez oldu nedense. Üstat bu dizeyi, sonradan
"...her rinde" diye değiştirmişti; ama birbiri ar-
dına sıralanan üç "r"den kurtulamadı bir türlü.
Asude (Fars. âsûden, rahat etmek'ten), keder ve
sıkıntıdan uzak, rahat anlamınadır. Ziya Paşa,
"Âsûde olam dersen eğer gelme cihâne demiş.
Toparlarsak, rind için ölüm, rahat bir bahar ül-
kesidir, diyor Yahya KemaJ Beyatlı. Ama herkes
için değil, sadece rind için. Öyle ise kim bu rind,
nasü bir insan?
Bizde "kalender" diye bir sözcük vardır, çok
kullanıiır, o da Farsçadan gelmedir, alçakgönül-
lü, dünyadan elini eteğini çekmiş, iyi huylu, yu-
muşak gibi anlamlarda geçerlidir, "rind" ile eşan-
lamlı olarak kullanıiır: Gönül adamlığı, aldır-
mazhk, kayıtsızlık, parayı, mevkii aşağılama.
Rind daha çok bir yann-şiir kavramıdır. Türk ve
Iran yazınında, ibadet ve zikrin dışında bir şey
düşünmeyen kaba sofu örneğinin karşıtı, "filo-
sof, derviş adam". Demek ölüm onun için rahat
bir ilkyaz ülkesidir. Öyle-bir ülkeye göçmek is-
teyen, dünya malına, dünya dedikodusuna boş
vermelidir.
Ama ben "rind"in böyle bir öteki dünya inan-
ana bağlı olduğunu pek sanmam; bence "rind",
çok şey istemeyen, azla yetinen ve ömriinu hu-
zur içinde geçiren kişidir. Boyle olduğu için de
kimsede kıskançlık uyandırmaz, sevilir, aranır.
Dostum Agop Arad gibi.
Insanoğlu ölüme alışamamıştır. Bir ölüm ha-
beri aldık mı şaşıp kalırız, inanmak istemeyiz
duyduğumuza, "Nasıl olur, bir hafta önce
görüşmuştük" diye düşünüruz. Recep Bilginer,
telefonla Agop'un ölum haberini ilettiğinde de
öyle oldu, "Bir hafta önce gazetenin kapısında
karşılaştık" dedim. Evet, öyle oldu, "Ah karde-
şim başıma neler geldi" dedi, "inme indi bana,
hastahanede yattım. Çok iyi baktı doktorlar, iyi-
leştirdiler benir
Öpüşüp aynldık, meğer veda töreni imiş.
Ölümlerin tümü şaşırtıcıdır ve biz şaşmaktan
bıkmayız. Şasarak, şaşırarak yaşamaktır yazgı-
mız. Hiç ölüm yokmuş gibi. Çünkü yaşamın gü-
rültüsü içinde ölümün sesi duyulmaz. Unuturuz.
Masalda zaman çabuk geçer.
Bir açıkoturumda yazıh edebiyat-sözlü edebi-
yat konusu üzerinde durmuştuk. Değişik yorum-
lara elverişli bir konudur. Son günlerde seve se-
ve okuduğum "Billur Köşk" derlemesinde rah-
metli Tahir Alangu, bu konuda şu ilginç gözle-
mini dile getiriyordu: "Masal derleyicilerinin halk
dilinden alıp bastırdıklan örneklere bakılırsa,
bunların çıkış kaynaklanrun kitap olduğu, halk
ağzından kitaba doğru değil, kitaptan halk ağ-
zına doğru bir yayılma olduğu anlaşılmaktadırî'
Son aylarda, nedense, çok yorgunluk çektim.
Güz havasından diyenler oldu. Beki de ondan-
dır. Yataktan çıkmayı göze alamıyordum. Sıkıl-
mamak için de okuyordum elbet, ama sürekli de-
ğil, çünkü çabuk yoruluyordum. Bu yüzden bir
yöntem buldum: Kitaplan çift çift alıyordum ba-
şucuma, yoruldukça birinden ötekine geçiyor-
dum. Billur Köşk ile birlikte, Ingmar Bergman1
ın özyaşam öyküsü olan "Büyülü Fener" adlı ya-
pıtını okudum. Bu büyük sinema ustasının bü-
yük bir yazar olduğunu bilmezdim. "Carl Da-
yı"ya,ilişkin anı beni hayran bıraktı. O bölümü
baştan okuyacağım. Sonra Patrick Süskind'in
"Kontrabas" adlı yapıtı da yeniliği ile çarptı be-
ni. Yazarı ile ilk karşılaşıyordum. Oysa bize
"Koku" adlı bir romanı çevrilmiş. Bunu llhan
Selçuk'tan öğrendim.
Neşeli bir öğle yemeğinden çıktığınıızda, Agop
Arad, üzüntülü bir yüz ve acılık dolu bir sesle,
"Ben nasıl öleceğim yahu?" diye sormuştu ba-
na. Belki de tam bir soru değildi bu, kendi ken-
dine konuşur gibiydi daha çok. Ama ben yanıt
verme zorununu duymuş olacağım ki,
— Üzülme, ikimiz de kalpten gideriz, dedim.
Doğrusu iyi bir ölüm bulmuştum, yakınmaya
hakkı yoktu.
Fakat Agop kaşlarını çattı:
— Ama nerede, yatağımda mı, sokak ortasın-
da mı diye yeni bir soru yöneltti bana.
diye yeni bir soru yöneltti bana.
— Onu bilemem, dedim. Hem ne fark eder ki
canım...
Agop Arad:
— Oyle deme, dedi, ortahk serseri dolu, so-
kakta düşüp ölürsem, ustümdeki parayı çalarlar.
— Sen de üstünde çok para taşıma kardeşim.
İstanbul'un güzü çok güzeldir ve uzun sürer,
bitmeyecek bir uysallık ve sevecenlik.. gözünuz
uzaklara takılır, dalıp gidersiniz. Burada "dal-
mak", düşüncelere dalmak demek değildir, tam
tersi, doğa sizi düşünmekten alıkoyar bir süre,
durdurur. Budhacılann meditation'u gibi bir içe
dönttş, bir tür tapınımdır bu. Budhacı ermişleT-
den Bodhy Dharma, bir gün meditation yapar-
ken uyuyakalmış da kendine gelince, işlediği gü-
nahı bağışlatmak için gözkapaklarını kesip yere
atmış. Işte çay o gözkapaklarından gelirmiş ve
onun için de uyku kaçırıcı imiş.
Üç gece önce benim de uykum kaçtı, ama çay-
dan değil. Yıllar önce bir yüz felci geçirmiştim,
nedeni anlaşılamadı, tansiyon yüksekliğinden de
olurmuş, neyse... tyileştim, fakat sağ kulağım tı-
kalı kaldı. tşte son zamanlarda sol kulağımda da
tıkanmalar başlayınca bayağj canım sıkıldı. He-
le o gece bunun artması beni uyutmadı, sabahı
zor ettim ve Kuledibi hastahanesine koştum. O
gün işim başımdan aşkındı, araya bir de kulağm
girmesi durumu büsbütün zorlaştınyordu. Bere-
ket Sayın Dr. Nihat Ayan'ın becerisi ile sol kula-
ğım açıldı, rahat ettim. Aman ne çok ses varmış
dünyada! Öğle yemeğinde buluşmak üzere Def-
ter dergisi yazarlan ile (Iskender Savaşır, Orhan
Koçak ve Hulki Aktunç) sözleşmiştik. Oradan
Balıkpazan'ndaki Üç Horon Ermeni kilisesine
gidecek, Agop Arad için yapılacak dinsel törene
katılacaktım. Sonra da Moskova'dan gelen ga-
zeteci arkadaşım Vladimir Khovratovich ile bu-
lusacaktım, akşam yemeğini bizim evde yiyecek-
tik. Işler böyle arkası arkasına sıralandı mı erin-
cim bozulur benim. Oysa bu gibi durumlarda te-
laşa kapılmamalı hiç; bakıyorsunuz ki akşam
oluvermiş, işlerin .hiçbirinde aksakhk yok.
Saat on dörtte Üç Horon kü'sesindeydim, tö-
ren başlamıştı, çoksesli koronun uyumlu dalga-
ları, yumuşak inişler ve çıkışlarla, insanı dünya-
nın maddeselliğinden uzaklaştırıyor, düşünme-
ye fırsat bulamadığımız nice erdemin zenginlik-
lerine götürüyordu. Törenin sonunda Ermeni
Piskoposu, Agop Arad üzerine konuştu; duya-
bildiklerime dayanarak söyleyeyim ki ilginç de-
ğerlendirmeler içeren bir konuşma idi bu. Sayın
Piskopos bir ara, "Agop laikti" dedi. Aklımdan
hiç çıkmayacak. Bu sözün bir tapınakta söylen-
miş olması beni çok düşündürdü.
Kilisenin avlusuna çıktığımda, Rus gazeteci
dostum Vladimir'i yanı başımda bulmaz mıyım?
Sadece bir rastlantı değildi bu. Ermeni tanışla-
n, o gun benim de kilisede bulunabileceğimi söy-
lemişler ona.
Eve vardığımızda hava daha aydınlıktı. Sof-
rayı erken erken kurduk. Yiyip içerek söyleşiye
daldık. Vladimir'in anlattıklarına göre ekonomik
durum korkunç bir bunalım içinde imiş, hiçbir
dukkânda hiçbir mal yokmuş, "Hiçbir mal" di-
ye altını çiziyordu dostum.
Ya ekmek? diye sordum.
Vladimir:
— Kuyrukta beklerseniz alabilirsiniz, dedi.
Artık "Kaç saat?" diye sormadım. Konuşma-
mızın büyük bir bölümü bu konu üzerinde geç-
ti.
Erken yattım. Kulağımdan yana içim çok ra-
hattı. Güzün verdiği yorgunluğa razıydım.
ARADABffi
EROLÇEVİKÇE
Enflasyon ve Kamuoyu
Türkiye son altı yıldır hiçbir ülkede görülmemiş bir propa-
ganda baskısı altındadır. En ciddi iktisatçısından, en iddialı
gazetecisine kadar, anlayan çoğu kişiye bile, enflasyonun yaz-
gı olduğu ve aşılamayacağı düşüncesi egemen olmuştur. Bu
savımla birilerini suçlamak istemiyorum, bir gerçeği sapta-
maya çalışıyorum.
Bu gerçek bütün tartışmaların, önermelerin, hatta politik
savaşımın birincil engeli durumuna gelmiştir.
Bunun sonucu, enflasyonunun sürgit bir durum almasının,
vapısallaşmış, oturmuş olmasının sanki sahibi, sorumlusu
Ozal ve ANAP değildir.
Yaygınlaşan genel yargı: "Kim gelirse gelsin, enflasyonu
önleyemez." işte bu yanlış, giderek bütün toplumu kavrama-
ya varacaktır. Tehlikeli olan budur.
Bu yanlışlığın kaynağı, 24 Ocak kararlannın algılanmasın-
daki tersliktir. O kararların politik-ekonomik tartışması başka
bir konu, ancak o kararlar teknik açıdan çok ayrıntılı, kimse-
lerin bilmediği, yapamadığı, bir dışa açılma ve enflasyonu
önleme programı diye sunuldu, algılandı. O tekniğin sahibi
de Özal oldu.
Bu tanıtım ve propaganda zaman içinde o denli ileri gitti
ki, birisi enflasyonun eleştirisini yapar yapmaz, hemen "sen
ne yapacaksın" diye sıkıştırılırduruma gelmiştir. Yanıtı, belli
bîr düzeyde, tutarlılıkta ve yeterince verildiğinde; karşıdaki,
o yanıtları yok sayarak, "kaynağı nereden bulacaksınız? Büt-
çe açığını nasıl kapatacaksınız? Yatırımları mı durduracaksı-
nız? Ucretleri mi donduracaksınız? Gerçek döviz kurundan
mı vazgeçeceksiniz" gibi arkası gelmeyen sorularla enflas-
yonu durdurmanın sanki yolu yoktur savını pekiştirmeye ça-
lışmaktadır.
Kimse dühyayı yeniden keşfetmedi; etmeye kalkışan da
yok. Enflasyon her ülkede yaşanan, zaman içinde aşılan, bu-
gün çoğu ülkede kesinlikle aşılabilmiş, yani doğru politika-
larla çoğu ülkenin çözümleyebildiği bir olgudur. Önce kabul
edilmesi gereken, Türkiye'de de bunun çözümlenebileceğidir.
İlk iş her önüne gelenin "Özal çözemedi ama başkası da
çözemez" anlayışından kurtanlmasıdır. Bir yeni partinin hü-
kümetinin enflasyona karşı koyma hakkını teslim etmek için
"ekonomi politikası ve teknik uygulamaları düzeyinde" san-
ki zamanı öne alıp, televizyonda provasını izletip, ondan sonra
inanırım, ancak "o yetkiyi o zaman veririm" dercesine bir is-
teri içinde olmaktan belli bir kesimin kesinlikle kurtulması
gerekir.
Ülke 1983'ten sonra doğru dürüst üretememiştir. Daha ön-
ce üretileni satmış, onun da sonu gelmiştir. Ve bu dönemde
bol bol tüketmiştir. Ûretken olmayan birkaç sektör ekonomi-
yi tüketerek, görünümü sürüklemiştir. Artık onun da sonu gel-
miştir.
Bu dönemde ülke 60 yılda aldığı borcun 4 katını 6 yılda
kullanmıştır. Şöyle çevreye bakarsanız bu borcun nerelere
tüketildiğinın hesabını bulmak olası değildir. Son 6 yılda ya-
pılan yatırım, bırakınız iç tasarrufu, dışandan alınan borcun
yarısı kadar bile değildir.
Bu gerçekler karşısında enflasyon bu ülkenin yazgısıdır di-
ye yaklaşmak doğru olmadığı kadar bilimsel de değildir.
Bunu biz gelirsek düzeltiriz diyenlere dönüp, "Nasıl yapa-
caksınız? Tüm aynntılarını, bütün gelecek tablolannı, en in-
ce hesaplanna kadar görmeden, sana bu hakkı tanımam"
demek ise çok acımasız ve bir propaganda baskısı altında
ezilmişlik demektir.
Ayrıca bilimsellikle de hiç bağdaşmaz.
Bunun kesinlikle kırılması gerekir. Bunun belli bir kamuo-
yu baskısının ve ciddi bir propagandanın sonucu yaygınlaş-
tığı gerçeğini sorumlu ve ülkeyi seven aydınların kesinlikle
görmesi gerekir.
"Var olan yönetimin gitmesi ve bir başkasının kesinlikle de-
(Arkası 19. Sayfada)
Yurtdışındaki Türkler
Haftanm Türkiye'sini
CumhurivetHafta'da
okuyorlar.
Cumhuriyet Hafta yurtdışında yaşayan
Türkler için hazırlandı. Okurlar
Cumhuriyet Hafta'da bir hafta boyunca
Cumhuriyet'te yeralan haberlerden
derlemeleri okuyacaklar. Aynca
yurtdışında, özellikle Almanya'da çalışıp
yaşayanları ilgilendiren önemli olaylar da
Cumhuriyet Hafta'nm gündeminde
yeralacak. Okurlar, Cumhuriyet Hafta'da
Cumhuriyet'in köşe yazarlarıru, siyaseti,
yazı dizilerini, kültür ve sanat hayatını, Türk
spor dünyasına ilişkin haber ve yorumlan
da izleyecekler.
Cumhuriyet Hafta her Cuma Almanya'da
bayilerde.
Almanya 'da ve yurtdışında yaşayan
dostlanmu CumhuriyetHafta 'ya kolayca
aborie yapabilirsiniz.
Cumhuriyet Hafta abonelenne her hafta
Cumhuriyet Kitap ekı ücretsız olarak
gondenlecek İlk altı ayöa abone olanlar ise
Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne ücretsız olarak üye
olabılecekler. Aynca Cumhuriyet Hafta abonelen
Bizim Almanca dergısını yıllık 48 DM yerıne
24 DM'a alabılecekler
Abone Ücret Tablosu Aşağıaak: kuponu
3 aylık 36 DM doldurarak dekontunuzıa
- j ^ ^ , b^eOmhuriyet
Abone Servısı-B
12 aylık 144 DM Almanya BÖIOmU:
Turkocağı Caü 39-4 r Cağaloğlu Istanbv! adresme
göndenn. Tel 90-1-512 05 05
Fax 90-1-526 60 72
Abonenın adı:
Soyadı
Adresı.
Abone suresı:
Seçtığınr abone suresı karşılığı
olan DM tutarını,
Türkiye İş Bankası
KaıserStr 3 6000/FrankfurvM
Hesapno 21005002 BLZ 50230600
hesabmıza yatırdım
Imza
^fe Cumhuriyet
F
Doöan
1. Hamur kağıda çok
O
Copy
16O78 28
TO
60
K
TL.
temiz
OP
Ortabahçe
Ncx6OBe<
Cad.
fcta?
Bir sinema edebiyat ödülleri
sekreterliğinde görev alacak
MSÜ'de öğrenim gören bayan
Tel: 149 75 91
(Saat: 19.30-22.30)
PENCERE
Mektup...
Adını saklı tuttuğum okurumdan aldığım mektup "Sayın İl-
han Selçuk" diye başlıyor; beş buçuk sayfa tutuyor, altını çiz-
diğim satırları yayımlıyorum.
•
"Uzun zamandan beri size ulaşmanın yollannı arıyordum
Baktım, sizinle yüz yüze konuşmak uzak bir olasılık. Ben de
bu yola başvurdum.
Ben işletme Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyim. Ailemle
ilgili anımsadığım ilk şey, babamla annemin beni ve kızkar-
deşimi karşılarına atıp 'Yavrum, kimsenin kafanıza vurması-
na izin vermeyirf oğüdüdür. İlk anda bunun 'Sizi kimsenin döv-
mesine izin vermeyirf anlamında olduğunu düşünmüştüm.
Yıllar geçtikçe bunun 'Ne olursa olsun hakkınızı çiğnetmeyin,
kafanızdaki o pırıl pırıl düşünceleri engellemelerine izin
vermeyin' anlamında olduğunu anladım. O günden beri ken-
dimi kimseye ezdirmedim, hep yeni şeyler peşinde koştum,
hep çevreme bir şeyler vermeye çabaladım. Verdiklerimin
çevrede yeşerip büyüdüğünü gördükçe nasıl seviniyorum bil-
seniz. Sanki ben bir bahçıvanım, onlar da benim bahçemin
güzel çiçekleri.
Beni düşünmeye teşvik eden bir babaya sahibim. Ve se-
vindiğim nokta ne biliyor musunuz, ben babamı geçtim; o
benim ustamdı (düşünmeyi öğreten usta) ve ben çırak ola-
rak ustamı geçtim. Benim bir şeyler öğretmeye çalıştığım in-
sanların da beni geçmesinı istiyorum, 'bu ülke başka türlü
ilerleyemez' inancındayım.
Peki, tek ustam babam mıydı? Elbette hayır. Türkiye'de o
kadar çok kıymetli usta var ki!.. Babamın bana yaptığı, o us-
taları tanıtmaktı. Kim mi bu ustalar? İlk başta Aİatürk ve dü-
şüncelerime önderlik eden Nâzım Hikmet, Atatürk'ten son-
ra sevdiğim ikinci insan, sonra... Cumhuriyet yazarlan bana
neler kazandtrdınız, bir bilseniz."
•
"Cumhuriyet okurlarında en çok hoşuma giden ne, biliyor
musunuz, sanki hepimiz birbirimizin eski dostuyuz. Nerede
olursa olsun, bir Cumhuriyet okuru gördüğümde hemen gi-
dip onunla konuşmak isterim. Hiç unutmam, üniversiteye
başlayışımın ilk yılında bir hafta sonu Ankara'ya gidiyordum.
Sabah 7.30 arabasıydı. Otobüse bindiğimde bir tek bayan ol-
madığını gördüm. Biraz çekinerek yürüdüm, öndeki bir be-
yin yanına oturdum. Daha oturalı birkaç dakika olmadan mu- •
avin yanımıza geldi ve 'Hanımefendi beyefendiyle birlikte mi-'
siniz?' dedi. Benden 'hayır1
yanıtını alınca yanımdaki yolcu-
yu kaldırdı ve başka bir yere oturttu. O an o kadar tuhaf ol-
dum ki anlatamam. Birlikte oturmamızın ne sakıncası olabi-
lirdi!.. Neyse, ben bu konuyu düşünürken yola çıkmıştık bi
le. Bir ara şoför durdu ve yoldan bir müşteri aldı. Türbanlı
bir genç kızdı bu. Ayakkabılarına kadar uzanan bir pardösü
giymişti. Tabii benim yanımaoturttular. Düşündüm: 'Sankio-
bayı kaldınp bunu oturtmakla iyi mi ettiier?' Sanınm bunları -
düşünürken dikkatli bakmışım ki kız huzursuz oldu ve çan-
tasını karıştırmaya başladı. 'Tamam' dedim, 'şimdi bir gerici
dergi ya da gazete çıkaracak.' Ama o da ne!.. Kız çantasın-
dan Cumhuriyet çıkarmaz mı!.. Bende şok!.. Kız bana baktı,
gülümsedi. Sonra aa tek laf etmeden gazetenin her köşesi-
ni büyük bir dikkatle okudu. Ne kadar mutlu oldum, bilse-
niz. Şaşkınlıkla gelen mutluluk benimkisi. Dileğim böyle tab-
loların çoğalması, ama aradan geçen zaman içinde bu kızın
kafasını yemeyi başarmışlarsa, çok yazık olur doğrusu..."
•
"Cumhuriyet okuyan insan, ülkenin sorunlarını görebilen
ve bir çözüm yolu arayabilen insandır. Kısacası o insan artık
uyanmıştır. Yalnız garibime giden bir olay var. Tanıdığım ba-
zıları, biigili, kültürlü, çağdaş insan olduklannı kanıtlamak için
Cumhuriyet alıyorlar. Bir ara gösteriş için Cumhuriyet oku-
yanlara çok kızıyordum, fakat daha sonra bu olayın da gü- -
cel bir yanı olduğunu düşündüm: Neden bir başka gazete
ile değil de Cumhuriyet'le bu görüntü yaratılabiliyor?"
•
Okurum diyor ki: "Belki de mektubum elinize geçmeye-"
cek, geçse bile önemsemeyeceksiniz, ama ben artık Içimde
taşıyamadığım duygularımı birine açmak gereksinimini bu
mektupla gidermeye çalıştım."
ANMA
Dört yıl önce kaybettiğimiz
Aktör, Şair
Kâmran S. YüceV
13 Ekim Cumartesi günü (yann)
saat 12.00'de Kozlu'daki aile mezarbğında
dostlanyla beraber anıyoruz.
TÜLÂY-DENİZ YÜCE
tNGİLtZCE'yi
DİL BİLİM'de
yaşayarak öğrenin.
• Her seviyeye herkese sınıflar
• Uzman öğretim kadrosu
• Milli Eğitim'den sertifıka
• Herkese uygun taksitlerle
DİL BİÜM
Söğütlüeşme Cami karşısı, Kadıköy
TEI: 348 01 71_3461947
10. Istanbul Deri FuarıDeri sanayicileri, konu ile ilgili dağıtım kanalları yöneticileri,yeniliğe açık meslek mensupları,
61 Yerli ve 42 Yabancı firmanın, deri, deri konfeksiyonu, ayakkabı, çanta, kemer, eldiven ve
deri aksesuarları ile, bunlarla ilgili tüm makine, alet, gereçlerin topluca tanıtıldığı
bu fuara mutlaka zaman ayırın.
13 -17 Ekim 1990
TÜYfcP İSTANBUL SERGİ SARAY1
T E P E B A Ş I . İ S T A N B U L
Ziyaret Saatleri:Hergün 11.00-20.00
YERÜ FtRMALAR
AKDAİ5 DEB SAN VE TİC A.Ş • Au*FA MÛSAVİRLİK OflGANlZASYON VE
TIC LTD ŞT1 • ALTlNOt; DEFU KONFEKSIYON (THAUT İHRACAT SANAV1 ^E
TİCAHET ÜMtTtD ŞÜKETI • APO DERICİUK SANAY' VE TICAPET LİM TEO
ŞlflKETI • ARS AflPR / THMlfi YAV1NCIUK • BAŞAK DERİ MAKİNALAB!
LTO ŞTİ • BOOUTOĞIU DERİ T1CARE7 VE SANAlCl A Ş • BOOUROGI.U SA-
RACIVt SANAYI VE TİCARET A Ş • BUJtSAN BOilTERI SAN VFT1C A Ş •
CAMCIOĞLU BlLÖfltN aECTBÜNIC MACHINERY CC LTO • CAMSAR SA-
NAYİI AflA MALLARI PAZABLAMA A Ş • OERBOY DERİ ÖMYA VE TJKNIl;
DANIŞMANLK SAN VE TK A Ş • OERI-MAKSAN SAN VE TİC LTD ŞTİ •
DERİCİ DERİ GİYİM Vt AKSESUAfl LTÜ • DERİSET DERİ SANAY1 VE TİCA-
RET LİMİTED ŞlflKETl • DESA DEfll SANAVİ VE TICABET A Ş • DOSüMAi;
0T0M0TN SANAYİ VE PA2ARLAMA A Ş • EMRE DERİ MAMULLERİ SANA-
YJ VE TİCAAET A 5 • ERGIN DERİ AKSESUAfl SAN VE TİC AŞ • ESEfi
YABANCI FİRMALAR .
AYAKKAHOUt: tTHACAT İHRACAT SANAYİ VE TİCARr A Ş • ESER MA|9-
NA MÛHEN0İS11»: MUŞAVİRÜK SAN VE TİC A Ş • ESER MAXİNA SANAYİ
• ESİN KUNCüfiALAfl • ESKİ KOÇAK • ESKİM DEfll SANA^I VE T1CA-
RET LTD ŞTİ • ESPAŞ KJNDURA SANAYİ VE TİCARET LTD ŞT! • ETHEM
ÇANTA • ETHEM ERTURAN • GAŞ'-MOO DERİ GMM • GOKOVA MRI
SAN VE TİC A.Ş • GONLUU OERİ K0^4ftKSİY0N SANAYİ VE TİCARET
LTD ŞTİ • GÜLERYÜZ MAÖNE SANAYİI • GUVEN-IŞ ELDİVEN SANAYİ •
HİSAR MAKİNA SANAYİ • İKİMİZ TRİKO • İSTANBUL DERİ SANAYİ VE Tİ-
CARET A Ş • KAMPANA DERİ VE KOSEIE SAN VE TİC A Ş • KARACA
ÇANTA KUNDURA A Ş • MATRAŞ DER MAMUllEfll SANAYİ VE TİCARET
AŞ • MEB DERİ EŞYA SANAYİ VE TİCARET AN0NİM Ş'RKETİ • MIKRO-
TKS KONfEKSlYDN PA2ARLAMA SANAYİ VE TİC LTTJ ŞTİ • MİKP0N KOL-
LEKTIF ŞIRKETI • MtNK KüRK • NECMI DERİ VE K0NFEKS1Y0M NAZMI Gü
NAY • OZDERSAN DE« MAKİNALARI SAN VE TİC LTB ŞTİ • PANDA
KÜBK DERİ SAN VE TİC A Ş • SAM METAL KAPLAMA VE TOKA SANAYİ •
SEPİCİLER ÇAYBAŞI DERİ SAN VE TİC AŞ • SEPlCILEfl <OSEt
E DERİ SAN
VE TİC A Ş • SEPİCI ŞİRKETLER GRUBU • SERVET DERİ SANAY 1 VE TİCA
RET ÜMİTED SIRKETI • SAHtN MAKİNA HIDROLIK DERİ MAK IMALAT SAN
VE TİC • TKA TEKNİK ClhAZLAR SAN VE TİC A 5 • TERGAN DER' URÛN-
LERİ SAN VE TİC LTD ŞTl • TETAŞ TEKST'L IMALAT1 İTHALAT İHRACAT
DAHİÜ TICARF A Ş • TUNCER MAKİNA VE ^CARET A Ş • TURK HENKB.
KİMYEVI MAOCELEP SANAYİ VE TİC A Ş • LPAR KJRK SANAYİ • ÛMİT
KÛRKÇÛIUK TİCARET VE SANAYİ A Ş • ÜNİTEKS TEKSTIL SAN TİC AŞ •
VATIŞ MAKİNA SANAYİI DERİ ETİKET VE Ç1T-ÇIT RASMA MAKİNALARIIMA
LAT1
A B C M0HNI Srt. tttalya) • A S C 1AMER1CAN SUPflY CORPARATION)
I U S A ) * AT K1NSVV00D AN0 C0 Üngılterel* BARUDAN Uaponya) •
BflAfT PtSTOLE ntalyal • BPOTHEfl ıjaponya) • CERNITAÜA Iltalya) •
CHA1GNAU0 (Framal • DUPLOTEXItolva:« EASTMAN (USA1 • EUFO
DERMA S fl L I latya I • EXACTA 1İTA1YA) • FASCO IUSA] • RSCAGOM-
MASP>/SO-QETEC(halval» fONTANEUA itolya) • FORTUNAVVERtt
MASCHINENFA8RIK GmbH (Federal Almanyal • GALVAN eHUOS SL (b
panya) • GER ELETTRONICA [iratyal • HIROSE HOOK IJspon^al •
J'EXTRA SOtPlE Ifransal • KREBS llsvıçrel • L D S dtalyal • MBO
(Fransaı* MINUTERIE META11ICHE CAHANEO Htalyal • MHUTERIEME
TAlilCHE C0L0M60 (Italyal • M0NDIAI. SLBLE Srt. (halval • NEB &
KUHN IFüderal Almanya) • NISSIN IJaponyaı • 0MC OFF1CINA MECCANI-
CA C0NC1ARIA |lta>al • ORGAN Uaponyal • PLOVIER IFransal • ROGG-
YVUERİFransal» SEOUEL FABRICS LTD ılngıltereî • SHIMA PGM Uapon-
yal • SHIMA SE1KI IJapofyaı • SI-SI S R L Ihalyal • SPERI TESINT
S p A litatyal • SUDHAUS IFede'al Aımanya) • SUISEI (JaDonyal • VI-
RAX ıltalya) • W1ENER MESSEN AND CONGRESS GESaiSCHAH GBH
Seçkin fuarlar... Seçkin Ziyaretçiler...