Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14
Namlunun
ucunda
Brezilya'mn sanayi
merkezi Sao Paulo
kentinde biıytik bir gi-
yim mağazasını sov-
maya kalktşan Marce-
lo de Jesus Bastos
adındaki genç polisk-
rin elinden kartulabü-
mek umnduyla mağa-
zada çalışan tezgahtar-
lardan 14 yaşındaki
Luciana SUva Oliveri-
a'yı rehin aidı. Ensesi-
ne dayalı silahın zoruy-
la 3 saat boyunca Mar-
celo'nun elindc rehin
kalaa Luciana TV ka-
meramanı kılığına gi-
ren bir polisin soygun-
cuyu yakalamasıyla
olaydan yara almadan
kurtuldu. (AP)
12 EKİM 1990
"Elele" de
muzır
ANKARA (AA) — Başba-
kanlık Küçükleri Muzır Neşri-
yattan Koruma Kurulu, "Elele"
dergisinin Eylül-1990 tarihli sa-
yısında yer alan baa fotoğraf-
lann, 18 yaşından küçüklerin
maneviyatı üzerine muzır tesir
yapacak nitelikte olduğuna ka-
rar verdi.
lstanbul Cumhuriyet Başsav-
cıhğı Basın Bürosu tarafmdan
gönderilen "Elele" dergisinin
Eylül-1990 sayısuu inceleyen Kü-
çükleri Muzır Neşriyattan Koru-
ma Kurulu'nun, dergide yeralan
baa fotoğraflann, 18 yaşından
küçüklerin maneviyatı üzerine
muzır tesir yapacak nitelikte ol-
duğuna dair karan, Resmi Ga-
zete'nin sayısında yayımlandı.
hl7İl *?
P a r i s
y a k ı n l a r ı n d a k i S a i n t
Cloud yanş
p |S t i a u n üginç bir mucadeleye sahne
oldu. Daniel Sangouma adındaki Fransız atlet, Joppeloup adlı
ata karşı i>i bir çıkış yapmsa da 80 metrelik mesafe>i önde
tamamiamayı basaramadı. Eylul ayında 4x100 metre yan-
şında 37.79 ile dunya rekoru kıran Fransız takımında >er alan
Sangouma'nın amacı, 1936'da bir ata karşı yanşıp geçmeyi
başaran unlü atlet Jesse Owens'in ola>ını yinelemekti.
(Fotoğraf: AP)
Aksu-2000'e
Doğru davası
ANKARA (AA) — Yayını sü-
resiz durdurulan 2000'e Doğru
dergisi mensuplanndan Hasan
Yalçın ve 28 arkadaşuun Içişle-
ri Bakanı Abdülkadir Aksu
aleyhine açtıklan tazminat da-
vasında mahkeme, görevsizlik
karan verdi. Ankara 16. Asliye
Hukuk Mahkemesi'nde dün ya-
pılan ilk duruşmada mahkeme,
423 ve 424 sayüı kanun hük-
münde kararnameler nedeniyle
bakamn kişiliği aleyhine dava
açümasmın mümkun olmadığı-
na, dava için yetkiti mahkeme-
nin idare mahkemesi olduğuna
karar verdi. Aksu'nun "Hürri-
yet, 2000'e Doğru Dergisi'ni bas-
saydı matbaalannı kapatırdık"
şeklindeki sözleri üzerine dava
açılmıştı.
Mercouri seçim yarışmda Ynnanis-
tan'dapa-
zar günü yapdacak olan yerel seçimler için kızışan propaganda
savaşı meydanlarda, mitinglerde olduğu kadar duvarlarda,
posterlerde de surii>or. PASOKun Atina Belediye Başkanı
adayı, eski Kttltür Bakanı Melina Mercouri'nin dev posterle-
ri de kentin duvarlannı kaplayan posterlerin başında geliyor.
HABERLERÎN DEVAMI
CUHEYT ARCAYUREK yazıyor
Çürümüşlüğün Vardığı Nokta
Hükümete iki gensoru IZMIR'den HİKMET ÇETİNKAYA
ANKARA — Çörümüşlük bir
iktidan sarmaya görsün. Tür-
ban der parçalanır, milletveki-
li maaşları der birbirine düşü-
rür. Bakanların kimileri, gece
gündüz biriikte olduklan kimi
gazeteciler aracılığıyla öteki
bakanlann ya da bir bakamn
kuyusunu kazar.
Tepeden inme buyruklan ki-
şiltğine ve anayasaya saygı du-
yan kimileri sindiremez. Çürük
iktidarlarda tek adama başkal-
dırı çeşitli ve sudan nedenler-
te kendini gösterir.
AN Bozer, birkaç gündür
onuruna duyduğu saygıyla
mücadele ediyordu. Basında
kişiliğini hiçe sayan yayınlann
kabinede hangi kaynakta tez-
gâhlandığını bilıyordu. Üstüne
üstlük TO'nün uyguladığı dış
polıtikalara duyduğu, yeri gel-
diğinde toplantılarda dile getir-
diği muhalefete karşın, benim-
sediği "konsensüs oiuşunca
alınan karara uyma" ilkesinin
artık degeri kalmadığını anlı-
yordu.
Özellikle dün geceyarısına
doğru alınan bilgiler, devletin,
TÖ ve gelişmelerin farkında ol-
mayan Akbulut gibi bir başba-
kan elinde nasıl işlediğine ta-
nıklık ediyordu. Dün sabahtan,
kabınenin toplantıya başlaya-
cağı saate kadar, hem de ka-
binesinde görevli bir bakamn
istifa ettiğini bir başbakan
inançla reddediyordu. Saat
18.30 dolayındaki açıklaması
ise tam anlamıyla Allahlıktı.
Bozer'den memnundu, bakan
görevindeydi!
Oysa bu sözlerinden 20 da-
kika kadar önce Bozer TÖ'nün
yanından ayrılmış, ortalıktan
yitmiştî. Ne var ki, Bozer'i
"ikna" edip görkemlı makam
arabasıyla Bakanlar Kurulu'na
getirmeyi düşleyen TÖ'nün
vazgeçirme çabaları sonuç
vermemişti. Kuşkusuz Akbulut
bundan da habersizdi.
Ya TÖ? Işine geldiğinde ba-
sınla konuşmaya bayılan TÖ,
kabineye girer ve çıkarken go-
rilleri marifetiyle gazeteciler-
den kaçıyordu. O sıralarda Bo-
zer, eniştesi Turgut Göle'ye
"Çankaya'da işin bittiğini"
söylüyordu,
Bozer'in istifasına, Beyaz
Saray'daki ikili toplantıya Ba-
ker'a karşıt olarak alınmayışı
mı neden olmuştu, yoksa isti-
fanın altında bugün bilinmeyen
başka önemli gerekçeler mi
vardı? TÖ ile görüşmeden ön-
ce dün sabah Bozer'den doğ-
rudan alınan bilgiler, Beyaz
Saray'daki dışlama olayını
"büyütüldüğü kadar
önemsemediğini" gösteriyor-
du. Yine doğrudan bilgiler
"ABD'den itibaren cereyan
eden olaylardan sonra" istıla-
mn gerçekleştiğini vurguluyor-
du.
Oyleyse? İstifamn ardında
hem politik, hem de Bozer'e
tuzak kuran kimi iletişim tez-
gâhlarının variığı söz konusuy-
du. Kabine toplantısı ise, TÖ'-
nün girerken yaptığı açıklama-
lara koşut geçmemışti. Başta
söylediklerı kamuoyunayöne-
lik abartmalı sözlerdi. TÖ, ka-
binede ABD gezisini bilinen
masallar çerçevesinde anlat-
mış, terör üzerinde, "tavsiye-
lerde" bulunacağım söylemiş-
ken, bu konuda gentş müzake-
reler açılmasına olanak sağla-
mamıştı. Bütçe tartışılmıştı.
Ne TO ne de Akbulut Bo-
zer'in istifa ettiğini kabineye
duyurmuş, bakanlardan da bir
kişi söz atıp dünün önemli ola-
yıyla ilgıli bilgi istemişti. Dışiş-
leri'ne adı geçen Mehmet Ya-
zar'ın gözlerinde daha canlı
parlaklığı görenler hafifçe gü-
lümsemiş, hele Güneş Taner'-
in şanslı aday olmanın verdiği
rahatlıkla çevresindeki bakan-
larla konuşması dıkkati çek-
mişti. TÖ'nün aradığı uysal ba-
kan tipini Taner'de ya da Ya-
zar'da bulamayacağını varsa-
yanlar ise, hiç duyulmadık bir
adın bakanlığa gelebileceğini
bir olasılık diye öne sürüyorlar-
dı.
Bu arada büyükelçi Morton
Abramovvitz, dün DYP lideri
Demırel'le bir saat görüştü. El-
çiye göre Körfez bunalımında
banşçı olanaklar sonuna kadar
denenecektı. iztediği polıtıka
Türkiye'ye büyuk prestij sağla-
mıştı. Söyledikleri bilinen şey-
lerdi.
Demirel ise ABD'nin sorum-
lu hükümetı dışlayarak, "Çan-
kaya'daki dostu ile" iş görüş-
mesine değindi. Demirel'e gö-
re ABD'nin istediği sonucu
kimden elde ederse onunla iş
görmesi doğaldı ama, hükü-
mette olsa Çankaya'yı devre
dışı bırakırdı. Abramovvitz
Türkiye gerçeklerini ne kadar
umursamadıklarım ifade eden
kısa bir yanıt verdi:
"Bunlar sizin iç işiniz!"
Güneş Taner muradına erer-
se, zaten üst katlarla içli dışlı
ilişkilerı olan ABDyukarıya çı-
kan merdivenlerin basamakla-
rında da giyinişi, yaşamı, ko-
nuşması ve idealleriyte tam bir
müttefik bulacaktı.
Rahşan Ecevit karşı çıktı mı?
(Baftarafi I. Sayfada)
man öuennediğini söyledi.
DSP kurucularından özdal-
ga, Ecevit'in kendisini
'yaiancüıkla' suçlamasına 'Sa-
yın Bülent Ecevit'in, işine gd-
meyen şeyleri soyleyen insanla-
n yaiancüıkla suçbunası yakışık-
sız ve ancak kendi düzeyini gös-
teren bir şeydir. Ben aynı iislap-
la cevap vermem. Zaten olayın
tanıklan da hayattadır" karşı-
lığını verdi. özdalga, tanıklar-
dan birinin de DSP kurucuların-
dan Murtaza Çelikel olduğunu
belirtti.
Gazetemizin 10 ekim çarşam-
ba günlü sayısında yayımlanan
"SHP-DSP birieşmesi nasıl
bozuldu" başhklı haberle ilgili
olarak Ecevit, Cumhuriyet'e şu
açıklamayı yaptı:
"Sayın Haluk özdalga'mn 10
Ekim 1990 çarşamba günlü
'Cumhuriyet'e 'SHP-DSP bir-
leşmesi nasıl bozuldu' başlıgı al-
tındaki demecini yurtdışında
iken ogrendim.
Bu demecinde Sayın özdalga,
benim 1987'de, üzerimdeld siya-
set yasagı kalkar kalkmaz, ken-
di başkanhgımda SHP ile
DSP'nin birteşmesini önerdigi-
mi, fakat Rahşan Ecevit buna
şiddetle karşı çıkınca onerimi
geri aldı|ınu öne sürmüştür.
Bu iddianın gerçekle hiçbir
ilişigi yoktur. Ben hiçbir zaman
DSP ile SHP'nin birieşmesini
önermedim. Ben, öteden beri,
gerçek sosyal demokratlan, De-
mokratik Sol Parti'nin saglıklı
yapısında ve çagdaş dogmltu-
sunda birleşmeye çağınyorum.
Bu konuda DSP yöneümiyle de
Rahşan Ecevit'le de hiçbir za-
man goriis arnlıgımız olmamış-
tır. Sayın Haluk Özdalga'mn
gerçekleri boylesine tahrif etme-
sini ve yalan söyiemesini hayret-
le ve üzüntüyle karşıladım."
Ecevit'in 'yalanlaması' üzen-
ne söz konusu olayla ilgili ola-
rak bir gezi nedeniyle bulundu-
ğu Isveç'te açıklama yapan Öz-
• dalga ise, daha önce 'kamuovu-
na ilk kez duyurdugunu' söyle-
diği söz konusu olayla ilgili şu
aynntıları aktardı:
"Anayasanın geçici 4. mad-
desindeki siyasi yasaklann kal-
dırılması için 1987 eylul ayında
yaprian halkoylamasında 'evet'-
k, 'hayır" oylan arasındaki fark
çok azdı. Kesin sonuç pazartesi
sabahı alındı. Sayın Bülent Ece-
vit. durum de£erlendinnesi yap-
mak üzere o suttda genel başkan
yardımcısı olan beni ve Sayın
Murtaza Çeükel'i sah günü için
evine davet etti. Toplantıya Sa-
yın Rahşan Ecevit de kauldı. Si-
yasi yasaklann, o arada Sayın
Bülent Ecevit'hı siyasi yasağının
kalkmasından sonra neler yapı-
lacagı konuşuiacaktı. O tarihten
kısa bir süre önce SHP tstanbul
İl Başkanı Sayın Hasan Fehmi
Güneş SHP ile DSP birleşsin.
Genei başkanbga da Bülent Ece-
vit gelsu' diye bir açıklama yap-
mış, Sayın Güneş'in bu demeci
de kamuoyunda bir süre tartı-
şılmıştı. Salı günu Ece%itler'in
evinde yapılan toplantının he-
men başlannda Sayın Bülent
Ecevit, 'Arkadaşlar. Sayın Gü-
neş'in formülüne göre birteşme-
ye ne dersiniz' diye sordn. Ben
veya Sayın Murtaza Çelikel he-
nüz bir şey söyleroeye fırsat bu-
lamadan Sayın Rahşan Ecevit,
hem şaşırmış bem de çok sert bir
şekilde 'kıjameti kopannm, kı-
yameti kopannm' diye itirazda
bulundu ve 'şimdi Ecevit'in ya-
sagı kalkü ve SHP'nin bütün ta-
banı bize gelecek. Orada yalnız
hizipçiler ve aşınlar kalacak.
Batan gemiyi mi kurtaracagım'
diye ilave açıklamalarda bulun-
du."
"Sayın Bülent Ecevit, önce
'Güneş formülu' hakkında
Rahşan Hanımı ikna etmeye dö-
nük bazı şeyler soyledi" diyen
özdalga, açıklamasım şöyle sür-
dürdü:
"Ama Rahşan Hanım, Uvn-
m degişnrmedi ve yumosamadı.
Öfkeli bir şekilde toplanü oda-
sını terk ederek, içerideki oda-
lardan birine geçti. Bunnn üze-
rine Sayın Bülent Ecevit öneri-
sini geri aldı. Bu olayı ne Sayın
Bülent Ecevit'in ne de orada bu-
lunan di|er Idşilerin hatıriama-
ması mümkun degildir. Sayın
Bilent Ecevit'in işine gelmeyen
şeyleri soyleyen insanlan yaian-
cüıkla suçlaması yakışıksız ve
ancak kendi düzeyini gösteren
bir şeydir. Ben aynı üslupla ce-
vap veremem. Zaten olayın ta-
nıklan hayattadır."
Türban askıda
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — SHP'nin engellemesi ve
ANAP'taki liberallerle muhafa-
zakârlann görüş aynhğı nede-
niyle üniversitelerde türban ser-
bestisini içeren kararnamenin
TBMM'de görüşülmesi askıya
alındı. Kadının StatUsU ve So-
runlan Başkanhğı kurulmasını
da içeren kararname, ANAP'ın
muhafazakâr kesiminin tüm ça-
balanna karşın dün TBMM'de
görüşülemedi.
SHP'nin engellemesi nedeniy-
le önceki gün görüşmeleri yanm
kalan kararname, TBMM Genel
Kurulu'nda dün ele ahnmadan
önce ANAP Grup Başkanveki-
li Yasin Bozkurt, gazetecilerin
soruları üzerine "Komisyon
Başkanı genel kunıla girmeye-
cek. Böylece görüşmeleri gele-
cek haftaya bırakacagız" dedi.
Ancak Bozkurt, genel kunıla
girmeme ya da kararnameyi ge-
ri çekmesi konusunda Komis-
yon Başkanı Yusuf Bozkurt
Özal ile türban girişiminin ön-
cülerinden Malatya Milletveki-
li Bülent Çaparoglu'nu ikna
edemedi.
Muhafazakârlann ve milliyet-
çilerin genel kunıla girmelerine
rağmen ANAP sıralanmn çoğu
boş kaldı. Bakanlar Kurulu sı-
ralannda da sadece Oltan Sun-
gurhı, Kemal Akkaya, Cemil Çi-
çek, Mehmet Yazar, Abdülkadir
Aksu ve Mehmet Keçeciler bu-
lundu. SHP'li milletvekilleri de
kuliste oturarak toplantının baş-
layabilmesi için DYP ve ANAP
milletvekillerinin çoğunluğu
sağlamasını beklediler.
" 25 dolayında DYP'li milletve-
kilinin de yardımıyla gerekli sa-
yıya ulaşınca toplantı başladı.
Gündem dısı konuşmalardan
sonra sıra kararnamenin görü-
şülmesine geldiğinde, özal ikna
edilemediği için görüşmelerde
hükümeti temsü etmesi gereken
Devlet Bakanı Kemal Akkaya
dışan çıktı. Bunun üzerine bir-
leşimi yöneten DYP'li Başkan-
vekili Yüdınm Avcı, Akkaya ge-
nel kurulda olmadığı için karar-
namenin görüşülmesini gelecek
haftaya erteledi. Böylece muha-
fazakârlar ile milliyetcüerin tüm
direnmelerine karşın kararname
görüşülemedi.
ANAP Grup Başkanvekili
Bozkurt, Cumhuriyet muhabiri-
nin sorusu üzerine Başbakan
Yıldınm Akbulut'un talimatıy-
la görüşmenin ertelendiğini be-
lirtti. Bozkurt, ertelemenin ne-
denini, "muhalefetle' Uişkileri
sertleşnrmemek ve iyi diyalog
içlnde olmaya calışmak" biçi-
minde açıkladı. "Kararnamenin
gelecek hafta da gönişülmeye-
rek geri çekilmesi söz konusu
mo?" sorusuna Bozkurt, "Şu
aşamada gelecek haftaya kaldı"
yanıtım verdi.
(Baştarafı 1. Sayfada)
nnın yetersiz olduğunu ve hiç-
bir sonuç vermediğini anlattı.
Güvenlik güçlerinin 1980 önce-
sine göre çok daha büyuk ola-
naklarla çalıştığını ve böyle bir
ortamda sayısı anan terör olay-
lannın hiçbir izahı olmadığmı
öne süren Kumbaracıbaşı, son
terör olaylanndaki irtica boyu-
tunun da açıkça ortaya çıktığı-
nı vurguladı. Kumbaracıbaşı,
özetle şöyle dedi:
"Hnkümetin totumu ise ibret
verici. trtica hakkında verdigi-
miz araştırma önergesi nedeni
anlaşılamayan bir şekilde
ANAP'lılarca reddedilmişür.
Bahriye Üçok'un ölümünün
tepldleri sürerken bu konuda
ANAP'ın duyarsızlığını anla-
mak mümkun degfldir. Dini po-
litikaya alet etmek isteyen bir
kararname gündemde tutul-
maktadır. Bunun çıkmasım en-
gellemeye çahşıyoruz. Ama bu
konuda önemli olan ANAP'ın
tavndır. Ya hükümet bu olay-
lara yeşil ışık yakan kasıtlı bir
davranış içindedir ya da bu
akunlara, olaylann akışına ken-
disini terk etmiştir. Birincisinin
olmadıgını ummak istiyoruz.
Ama ikincisi de bir çaresizliktir
ve çaresiz bir bukümete de kim-
senin tahammülü kalmamıştır.
tstanbul teröre teslinı ohnuştur,
irtica hareketlerinin güvenlik
güçlerinin içine kadar girdigi bi-
liomektedir. ANAP ise bunu
halen dddiye almıyor. Bu hükü-
metin Türkiye yi aydmhga gö-
türeceğine inanmıyoruz. Bugü-
ne dek yapüan açıklamalann
hepsi safsata olmuştur. Hükü-
metin bu koMda aczini kabul
etmesi Türkiye'nin selameti açı-
sından gereklidir. Bunu kabul
etmesi de çözümün seçim olması
demektir. Bu noktaya gelinme-
sinde hükütnetin ve bakanlann
sorumlulugu vardır. ÇekMmeieri
gerekmektedir. Başta tçişleri
Bakanı olmak üzere hükümeün
çekihnesi ve secime gidümesi ge-
reklidir. Rnflasyondan da, Kör-
fez krizinden de önemli olan
olay budur. Hâlâ seçhne gitme-
mekte direnirlerse gelecekte ve-
remeyecekleri besaplar dogar."
Gensoru gerekçesi
Edirne Milletvekili Erdal Kal-
kan ve Ankara Milletvekili Fu-
at Ercetin tarafından hazırlanan
ve SHP milletvekillerinin imza-
sıyla başkanlığa sunulan öner-
genin gerekcesinde, Tûrkiye'nin
1980 yılında girdiği ekonomik,
siyasi ve toplumsal bunalımdan
hâlâ çıkamadığı, ekonomik soy-
gun, yağma ve olağanüstü terö-
rün sürdüğü vurgulandı. Yöne-
ticilerin kültürsuzlüğü ve düzey-
sizliği nedeniyle Atatürk dev-
rimlerinin, Atatürkçülük mas-
kesi altında katledildiği, Orta-
çağ'ın gerisinde bir eğitim anla-
yışıyla amansız bir kültür
düşmanlığı ve ahlaksal çokün-
tü yaşandığı anlalılan gerekçe-
de, enflasyon, sanayileşmenin
durması, devlet sektörünün sa-
tışa çıkanhnası, yolsuzluk ve
rüşvetin olağanüstü boyutlara
çıkması, dış ve iç borçların ar-
tışına da dikkat çekildi.
Cumhuriyetin en temel nite-
liği olan laiklik ilkesinin de aşın-
dınldığı, yurtdışmdan pompala-
nan ve birdenbire boy atan dinci
akımların bu ortamda çağdışı
ideolojileriyle güçlendikleri be-
lirtilen gerekçede, korkunun kit-
lelere egemen kıhnarak baskıcı
ve aynma savaş kışkırtıa bir ru-
tumun sürdürüİmekte olduğuna
değinildi. Gerekçede, devleti yö-
neten azmlık iktidanmn tepesin-
deki Cumhurbaşkanı'nın "Dev-
let laik, ama ben MüslUmanım"
diyebildiği ve bu davranışıyla la-
iklik ve Müslümanlığın bağda-
şamayacağını söylediğine dikkat
çekildi. 12 Eylül müdahalesine
gerekçe yapılan terörün bu kor-
ku cenderesi için gerekli yer ve
zamanlarda ayarlanabilen bir
manivela gibi kullanüdığına işa-
ret edilen gerekçede, son 8 ay-
da yaratılan terör şokunun kit-
leleri demokrasiden ve politika-
dan soğutmak planının bir par-
çası olduğu ifade edildi. De-
mokrasi ve terörsüz yaşamın
birbirinin seçeneği gibi gösteril-
mek istendiği anlatılan gerekçe-
de, tarikatlann hiçbir dönemde
bu kadar teşvik ve destek gör-
mediği, Cumhurbaşkanı'nın an-
nesinin Nakşibendi şeyhinin ya-
nına gömdürülmesi için karar-
name çıkanldığı, gayriresmi Ku-
ran kurslarının ve imam hatip
okullarının çağdışı bir eğitimle
yüzde 99'u Milslüman olan top-
lurau "inananlar ve
inanmayanlar" olarak ikiye bö-
lünmesi isteğine hizmet ettikle-
ri öne sürüldü.
Türkiye'nin sokaklarında
ayetler okunan, meydanlarında
toplu namazlar kıhnarak siyasal
gösteri yapılan, llahiyat Fakül-
teleri'ni öğretmen okullanna
dönüştüren ve tçişleri Bakanh-
ğı personeunin önemli bir bölü-
münün tarikat Uyesi olduğuna
dair yayguı söylenti bulunan bir
ülke haline geldiği ve siyasal ik-
tidarın da dini istismar ederek
irtica kaynaklı teröre yeşil ışık
yaktığı, memurlann din eğiti-
minden geçirilrnesi, türbanın
serbest bırakılması için yasa ta-
sanlannı TBMM gündemine ge-
tirdiği de vurgulandı.
Gerekçenin son bölümünde,
hacı valilerle yönetilen laik cum-
huriyetin ciddi bir tehlike altında
olduğu, 29.01.1990 - 10.10.1990
tarihleri arasında 12 kişinin te-
rore kurban gittiği ve bunların
katillerinin halen bulunamadı-
ğı bildirilerek "Katillerin bnlu-
namaması, iktidann bu konuda
istekli olmadığı inancını arttır-
maktadır. Bu siyasal iktidann
devamı, laik, demokratik cum-
huriyetimizi ileride telafisi
münikün olmayacak zararlara
sokacaktır" denildi.
DYP, "ülkede dayanılmaz
hale gelen pahalıhğa neden
olduğu" için hükümet hakkın-
da gensoru isteyecek. DYP, be-
lediyeierin içinde bulunduğu
idari ve yasal zorluklann sap-
tanması için Meclis araştırması
vermişti.
Hükümete karşı TBMM'de
atağa geçen DYP'nin Grup Baş-
kanvekili Vefa Tanır, dün dü-
zenlediği basın toplantısmda,
"Seçim öncesi 'Benden olma-
yan belediyelerin elini kolunu
urganla saranm' diyen iktidar
şimdi aynı urgam seçilmiş reis-
leri asmak için kullanıyor"
dedi.
Tanır, "Körfez krizi bahane
edilerek yapılan zamlann, dar-
gelirli büyük kitleleri dayanıl-
maz hayat pahalüığı altında
ezdirdigi" gerekçesiyle hükümet
hakkında gensoru vereceklerini
belirtti.
Nereye Gidiyoruz?
SHP MYK TOPLANDI
Laiklik koıııisyoııu
oluşturulduSHP MYK'ntn aldığı bir dizi kararda Kocaeli'nde
'Banş ve insanca yaşam mitingi', üyelik yenileme
sürecinin 20 kasıma uzatılması yer alıyor. Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Kahraman SHP'ye katıhyor.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — SHP Merkez Yurutme
Kurulu (MYK),'dünku toplan-
tısmda laiklik komisyonu oluş-
turdu, Kocaeli'nde "banş ve in-
sanca yaşam" mitingi yapılma-
sını kararlaştırdı. MYK aynca
uyelik yenileme süresini 20 ka-
sıma kadar uzattı. Diyarbakır
Milletvekili Mebmet Kahraman
da bugün genel merkezdeki tö-
renle SHP'ye geri dönecek.
MYK'nın yaklaşık 4 saatlik
toplantısından sonra Genel Sek-
reter Hikmet Çetin, alınan ka-
rarları açıkladı. Çetin,
MYK'nın laiklik raporunu ha-
zırlayacak komisyonunda, Ge-
nel Sekreter Yardımcısı Abdül-
kadir Ateş başkanhğında MYK
uyeleri Turkân Akyol, Seyfi
Oktay, PM üyesi Necdet U|ur
ile miUetvekılleri Ali Topuz, Tu-
ran Beyazıt ve eski Diyanet tş-
leri Başkanı Lütfi Dogan'ın gö-
revlendirildiğini bildirdi. Üni-
versite ve bazı bilimsel kurum-
lardan da bilgi ahnacağını kay-
deden Çetin, "Aynca laiklik
konusuna değişik açıdan yakla-
şanların da gorüşlerinden
yararlanılacagınf' söyledi. Çe-
tin, bu ay sonuna doğru Koca-
eli'nde "banş ve insanca yaşam
için SHP mitingi" yapılmasının
kararlaştınldığını bildirdi.
MYK'nın dünkü toplantısmda
partiye daha önce uye olan ve
uyeliği yenilenmemiş ya da üye
yenilenmesi için başvuruda bu-
lunmayanlann üyelik haklannı
guvence altına aimak için bilgi-
sayardan ahnacak üye listeleri-
nin 20 ekim tarihine kadar ilçe-
lere yollanması ve 20 kasıma ka-
dar bu listelerin askıda kalması
kararlaştınldı. Genel Sekreter
Çetin, askı süresi sonuna kadar
yapılacak başvurulann en geç
kasım sonuna kadar genel mer-
keze yollanacağını ve burada
karara bağlanacağını belirtti.
Çetin, 7 milletvekilinin ihra-
cından sonra SHP'den istifa
eden Diyarbakır Milletvekili
Mehmet Kahraman'ın, yine ay-
nı tüzük maddesi gereğince
MYK'nın onayıyla bugün saat
12.00'de genel merkezdeki tö-
renle partiye geri döneceğini bil-
dirdi.
MYK'nın dünkü toplantısm-
da çaüşma programı taslağı da
belirlendi. Parti içi eğitim, ör-
güt üye yazımı, gölge kabine uy-
gulaması, genel merkez - grup
işbölumünun etkinleştirilmesi,
yurtiçi ve dışındaki kuruluşlar-
ca ilişkilerin geliştirilmesi, sos-
yal demokratlann birliğinin sağ-
îanması ve genel seçim hazırhk-
lan bölümlerinden oluşan cahş-
ma raporu, MYK'nın pazartesi
günkü toplantısmda görüşüle-
cek.
Üçok'un anısına
sessiz yürüyüş
İç Politika Servisi — Evine
gönderilen bombalı paket sonu-
cu yaşamını yitiren SHP Parti
Meclisi üyesi Doc. Dr. Bahriye
Üçok'un anısına cumartesi gü-
nü (yarın) tstanbul'da "sessiz
yürüyüş" yapılacak. Çok sayıda
profesör, öğretim üyesi, parla-
menter, araştırmacı, gazeteci,
mesleki ve demokratik kitle ör-
gütleri tarafından düzenlenen
yürüyüş Çağlayan Parkı'nda
başlayıp 800 metre sürecek ve
Şişli Abide-i Hürriyet Tepesi
meydamnda sona erecek.
Laikliğjn hedef ahndığı, gerici
terörün Ataturk ilkeleri ile laik-
liği savunanları hedef aldığı ge-
rekçesiyle düzenlenen "Bahriye
Üçok'u anma yürüyüşü" saat
10.00'da başlayacak. lum ka-
muoyunun çağnlı olduğu yürü-
yüşü duzenleyenler "Atatürk il-
ke ve devrimîerine bağlılığımızı
duyurmak amacıyla sessiz bir
yürüyüş yapıyoruz. Bu sessiz yü-
rüyüş sessizlik içinde anlam
taşıyacakür" dediler. Yürüyüşun
yapılabilmesi için gerekli izinle-
rin alındığını beürten düzenleme
kurulu "laiklik düşmanı gerici-
lere karşı laikliği sonuna kadar
savunan milyonlann olduğunu
göstermek istediklerini" vurgu-
layarak yüruyüşte taşınacak dö-
vizleri şu şekilde açıkladı:
"Demokratik ve laik bir
Türkiye için el ele", "Hukuka ve
laikliğe bağlıyız", "Hukuka say-
gılıyız, şiddete karşıyız"
Yaşamı boyunca, laik ve demokratik
Türkiye için emek veren
Doç. Dr.
BAHRİYE ÜÇOK'a
yapılan insanlık dışı saldınyı nefretle
kınıyoruz.
ÖZEL YENİ YILDIZ
DERSHANESİ ÇALIŞANLARI
İZMİR — SHP Genel Başka-
nı Erdal İnönü, Cumhurbaşka-
nı Özal, Dışişleri Bakanı Bozer
ve İçişleri Bakanı Aksu'yu isti-
faya çağırıyor...
Acaba istifa ederler mi?
Bir umutsuzluk çökmüş in-
sanlann üzerine. Sıkıntının ge-
tirdiği çaresizlik sinirleri geri-
yor. Durmadan çalan telefon-
lar, mektuplar, yotda karşılaş-
tıklarımız şu soruyu yöneltiyor
hemen:
—Türkiye nereye gidiyor, bu
film 12 Eylül öncesine çok ben-
ziyor...
Oysa Başbakan Yıldınm Ak-
bulut, gayet rahat. Verdiği de-
meçler, Türkiye'de her şeyin
olağan olduğu yolunda. Kalkı-
nıp büyüyen, çağı yakalayan
bir Türkiye var. Dost ve düş-
man bu gelişmeden çatiıyor.
Sanayici, işadamı, aydın, ev
kadını, işçi, memur, esnaf, dul,
yetim soruyor:
—Biz 12 Eytülleri bir kez da-
ha yaşamak istemıyoruz...
Umutsuzluğu giderek artan
bir kesim tedirginliğini şöyle
yansrlıyor:
—Türkiye, İran mı olacak?
Cinayetler böyle sürerse, terö-
rün önü alınmazsa ordu müda-
hale eder...
SHP lideri İnönü, "Her şey
demokrasıyle çözülür" diyot
sık sık. Türkiye'de terörün de-
mokrasi içinde kökünün kazı-
nacağını anlatıyor.
Şöyle diyor:
—Bugün Türkiye'de bir ikti-
dar boşluğu olduğu su götür-
mez bir gerçektır. ANAP, 26
Mart 1989'dan beri direniyor.
Yirmi ay önce yapılan yerel se-
çimlerde halkımız ANAP'a
'çekil' demiştir.
Bakıyoruz, hiç umursamıyor
ANAP iktidan hızla tırmanan
terörü; Körfez bunalımım baha-
ne ederek hızla artan enf-
lasyonu.
istifa etmelidir...
Dışişleri Bakanı Ali Bozer'in
istifa ertiği söyleniyor, ama
doğrulanmıyor. Cumhurbaşka-
nı Ozal ise İstanbul'da, "Ger-
çi biz aktif politikayı bıraktık,
ama" deyip ekliyor:
—Politikacılar, sorulan soru-
ya cevap yerıne söylemek fe-
tediğini söyler...
Ardından kalkınan Türkiye
masalı, AT'ye nasıl gireceği-
miz, her köye telefon hikâye-
si...
İnsanlar öldürülüyor Türki-
ye'de. Körfez bunalımı işçinin,
memurun cebine, filesine yan-
sıyor.
Hiç, ama hiç umursamıyor
ANAP iktidarı. Gününü gün et-
mekle geçiriyor... Cumhurbaş-
kanı Özal da muhalefet lider-
leriyle, tüm politikacılaıia alay
ediyor "Onlar istediklerini
söyler" diye.
Ya halkın söyledikleri?
26 Mart 1989 yerel secimle-
rinde halk ANAP iktidarına
'çek git' dedi. Ama onlar 'ha-
yır gitmeyeceğiz' diye direni-
yor. Gitmeye, yani bir erken
seçime yanaşmıyor.
Erdal İnönü, İçişleri Bakanı
Aksu'nun terör olayları karşı-
sında görevini yerine getireme-
diği gerekçesiyle gensoru
önergesi vereceklerini açıkli-
yor. Bu konuda tek sorumlu-
nun ANAP iktidarı olduğunu
öne sürüyor.
Ama 'tık' çıkmıyor ANAP
1
-
tan.
Sanki bir şirket yonetimr si-'
yasal iktidar. Bildiğini okuyup
her olayı küçümseyerek yerin-
den kımıldamıyor.
SHP lideri de dün açık açık
söylüyor zaten:
—Böyle işler şirketlerde
olur. Büyük patron, başka bir
patronla konuşur ve ne konuş-
tuğunu kimse bilmez...
Bu bir iktidar boşluğudur.
Terör olayları böyle ortamlarda
—Biz gorev başındayız, t , r m a n ı r .
ANAP bunun farkında mı?
İnsanlar umutsuz, çaresiz.
Körfez bunalımımn faturası iş-
çiye, memura çıkıyor.
Kimi yörelerde mazot yok...
Ama ANAP'lı bakanlar pem-
be görüntüler çizmeyi sürdürü-,
yor:
—Kalkınıp büyüyoruz, çağı
yakalıyoruz...
Bir kandırmaca, göz boya-
ma döneminden geçiyoruz. İn-
sanlar o yüzden yılgın, o yüz-
den umutsuz...
Onun için soruyoriar.
—Nereye gidiyoruz?
Türkiye'de terör 12 Eylül önce-
si gibi degildir. Dış politikada
önemli mesafe aldık.
Ya nasıldır?
Yanıtı, dün inönû'nün ko-
nuşmasından çıkıyor. Cumhur-
başkanı Özal'la ABD Başkanı
Bush arasındaki görüşmede
neler konuşulduğunu kimsenin
bilmediğini söylüyor İnönü...
SHP lideri anlatıyor:
—Bu görüşmeye ABD Dışiş-
leri Bakanı katılıyor. Türk Dışiş-
leri Bakanı katılmıyor. Aslına
bakarsanız, hem Cumhurbaş-
kanı hem de Dışişleri Bakanı
Tunçsel toprağa verildi
Cenazede gazeteciyeengel
lstanbul Haber Servisi — Si
lahh saldırı sonucunda önceki
gün öldürülen MİT Marmara
Bölge Sorumlusu Ertan Ömer-
beyoğlu'nun şoförü Kemal
lunçsel'in (Sİ) cenazesi dün Le-
vent Yeni Cami'de kılınan öğle
namazından sonra Feriköy Me-
zarhğı'nda toprağa verildi. Ca-
mide ve mezarlıkta gazetecilerin
görevlerini yapmalan engellen-
di ve filmlerine el konuldu.
önceki gün Kuştepe"deki evi-
nin yakınlannda oğluna ait kar-
büratör dükkânına girerken uğ-
radığı silahlı saldırı sonucu ba-
şından ve sırtından aldığı Uç
kurşun yarasıyla ölen MİT böl-
ge sorumlusunun şoförü Kemal
Tünçsel'in cenazesi, öğle saatle-
rinde Levent Yeni Cami'ye ge-
tirildi. Geniş güvenlik önlemle-
ri altında getirilen cenazeyi gö-
rüntülemek isteyen gazeteciler,
çok sayıdaki sivil görevli tarafın-
dan camiden uzaklaştırıldılar.
Kılınan öğle namazından sonra
oluşturulan kortej, bando eşli-
ğinde yaklaşık 100 metre yüril-
dükten sonra Tünçsel'in tabutu
cenaze arabasına konuldu. Bu
sırada uzaktan da olsa fotoğraf
çekmek isteyen gazetecilerin
fılmleri sivil görevliler tarafın-
dan alındı. Bazı gazeteciler tar-
taklanırken çantaları da alındı.
Cenaze daha sonra Tunçsel'in
yakınları ve çahşma arkadaşla-
nndan oluşan kortejin önünde
Feriköy Mezarlığı'na götürüldü.
Gazetecilerin mezarhğa girmele-
rine de izin verilmedi. Mezarh-
ğa yaklaşmak isteyen gazetecile-
rin üzerinde bulunan fılmler, si-
vil görevlilerce makine ve kaset-
lerden çıkarüarak parçalandı.
Bazı gazete görev otolan da
arandı. Gazetecilerin durumu
bildirmek istedikleri lstanbul
Emniyet Müdürlüğü üst düzey
yetkilileri ise konunun kendile-
rini ilgilendirraediğini söylediler.
Kemal TUnçsel suikastıyla il-
gili olarak yürütülen soruştur-
manın gizlilik içinde sürdürül-
düğü bildirildi. Konuyla ilgili
olarak emniyet yetkilileri "Aras-
tınnalanmıza devam ediyoruz"
demekle yetindi. TlKKO'nun
üstlendiği Tunçsel cinayetiyle il-
gili olarak çalışmaların
"semsiye" adıverüen operas-
yonla sürdürüldüğü öğrenildi.
Türkiye Gazeteciler Sendika-
sı Genel Başkanı Orhan Erinç,
MİT lstanbul Bölge Sorumlusu
Ertan ömerbeyoğhı'nun şoförü
Kemal Tünçsel'in cenaze töre-
ninde görev yapan emniyet kuv-
vetleri tarafmdan dövülüp füm-
lerinin alınmasını protesto ede-
rek, "Basın özgüriügu önüne
koaan fiili engeiler devam edi-
yor" dedi.
Erinç gazetecilerin kamu gö-
revi yaptıklarmı hatırlatarak
şöyle dedi:
"Terör kurbanı MTT görevli-
si Kemal Tünçsel'in cenaze töre-
ninde görevli fotomuhabiri ar-
kadaşlanmızın filmlcrinin zor-
lamabuia makine ve çanüüana-
dan a*™"»^«"" kınıyoruz. Arka-
daşlanmızm görevlerini yerine
getinneierinin önlenmesi hangi
amaçlara yönelik olursa olsun,
basın özgürlugünün önüne ko-
nan fiili engellerden bir yenisi-
ni oluştunnuştur. Bn fiili engci-
lerin kaldınlması için birçok kez
yaptığımız cagnyı tüm vetidUc-
re bir kez daha yapryomz."