Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/18 DIŞ HABERLER 10 EKÎM 1990
KORFEZ KRİZt...KORFFZ KR İZİ... KORFFZ KR İZİ...KORFFZ KR İZt... KÖI
KÖRFEZ
Yemen sınırına SuudiyığınağıKörfez krizinin başlamasmdan bu yana Suudi Arabistan ilk
kez Yemen sınınna yığınak yaptığını açıkhyor. Önceki gün
Umman Körfezi'nde durdurularak aranan Irak tankerinde
ambargo kapsamına giren pirinç ve un gibi yiyecek
maddeleri bulundu.
Dış Haberler Servisi — Suudi Arabis-
tan'ın Yemen sınınna askeri yığınak yap-
tığı açıklandı. Suriye ve Mısır, Irak'a kar-
şı alınacak önlemleri görüştüler. Japon-
ya Dışişleri Bakanı Taro Nakayama
Şam'a gitti. Tokyo hükümetinin Suriye'-
yi de yardtm kapsamına almak istediği
bildirildi.
Suudi Arabistan'ın Yemen sınınna yı-
ğınak yapması, Körfez krizinde yeni bir
gelisme oluşturuyor. AA, Körfez krizi-
nin patlak vermesinden bu yana Suudi
Arabistan'ın bu konuda ilk kez bir açık-
lama yaptığını bildirdi.
Savunma Bakanı Prens Sultan Bin Ab-
diilaziz, Cidde'de düzenlenen bakanlar
kurulu toplantısında yaptıfı konuşmada,
ülkenin güney sınınna askeri birlikler
gönderilmiş olmasından duyduğu mem-
nuniyeti dile getirdi.
S.Arabistan Resmi Haber Ajansı
SPA'ya göre Kral Fahd'ın başkanlık et-
tiği toplantıda konuşan Savunma Baka-
nı, ülkenin güney sınırlannda bir süre ön-
ce kendisinin de incelemelerde bulundu-
ğunu ve buradaki askeri birliklerin yeterli
olduğunu saptadığını kaydetti.
Körfez bölgesindeki iyi haber alan kay-
naklann bir süre önce verdiği bilgide,
S.Arabistan'ın Yemen sınırt yakınlann-
da bir hava üssü inşa ettiği ifade edil-
mişti.
Aynı kaynaklar, bu hava üssUne Ame-
rikan avcı-bombardıman uçaklarının
mevzilenebileceğini de belirtmişlerdi.
Yemen basırunda ağustos ayında yer
alan haberlerde de S.Arabistan'ın iki 01-
ke sının yakınlanndaki Kamis Mishait
hava üssüne, Amerikan askeri yığınağı
yapıldığı ifade edilmişti.
İki ülke arasındaki ilişkiler, Yemen'in
Irak yanlısı tutum belirlemesinden son-
ra kötüleşmişti.
Dumas'nın açıklaması
Fransa Dışişleri Bakanı Roland Du-
mas, BM'nin himayesinde olmadığı tak-
dirde, Fransa'nın Irak'a karşı hiçbir
askeri harekâta katılmayacağını söyledi.
"Enrope 1" radyosuna bir demeç ve-
ren Roland Dumas, Irak'a uygulanan
ambargonun başansız kalması halınde ne
olacağının herkes tarafından sorulduğu-
na dikkat çekerek, Paris'in BM tarafın-
dan konulan kurallara titizlikle
uyduğunu ye geleeekte de uyacağını be-
lirtti. Dumas, Fransa'nın Irak'a karşı bir
askeri harekâta girmesi için, cumhurbaş-
kanının da bunu gerekli görmesi gerek-
tiğini kaydetti.
Fransa Dışişleri Bakanı, kendisini böy-
le konuşmaya yönelten bir tehdit olup ol-
madığı sorusuna şu karşılığı verdi:
"Ortada tebdit olduğunu söylemiyonım,
ama çok geç kalmaktansa, her şeyi ön-
ceden açık açık söylemek daha iyidir."
Görüştüler
Mısrf Dışişleri Bakanı tsmet Abdiil
Mecit'le Suriye Başkan Yardımcısı
Abdül-Halim Haddem Şam'da bir ara-
ya geleTek Irak'a karşı alabilecekleri or-
tak önlemleri görüştüler. Suriye ile Mı-
sır, Suudi Arabistan'a asker gönderen ül-
keler arasmda bulunuyorlar.
Japonya Dışişleri Bakanı Taro Naka-
yama ise iki günlük bir ziyaret için önce-
ki gece Şam'a geldi. AA'mn haberine gö-
re Nakayama, havaalamnda basına yap-
tığı açıklamada Suriye'nin, Arap dünya-
sının politikasında karar merkezlerinden
biri olmaya devam ettiğini ve özellikle
bölgede banşın kurulması ve Lübnan so-
runu açısından temel rolü oynadığını söy-
ledi.
Körfez krizinden etkilenen Türkiye,
Mısır ve Ürdün'e iki milyar dolarlık yar-
dımı kullamlmaya hazır duruma getiren
Japonya, şimdi de Suriye ve Fas'ı yardım
kapsamına almak istiyor.
Yiyecek maddesi bulundu
BM'nin Irak'a uyguladığı ambargo ge-
reğince önceki gün Umman Körfezi'nde
durdurularak aranan Tadmor adlı Irak
tankerinde ambargo kapsamına giren pi-
rinç, un ve diğer bazı yiyecek maddeleri-
nin ele geçirildiği bildirildi. Tankerin,
Irak'a gitmesine izin verümeyerek, adı
açıklanmayan bir ülkeye gönderildiği
kaydedildi.
öte yandan, Körfez'deki uluslararası
güç tarafından aranan iki Irak gemisinin
Ürdün ve Yemen'den geldikleri bildiril-
di. Adlan açıklanmayan Batılı diplomaı-
lann bildirdiklerine göre, önceki gün
aranan ve içinde ambargo kapsamına gi-
ren yiyecek maddesi bulunan Tadmur ad-
lı Irak gemisi, aranmadan önce,
Ürdün'ün Akabe Limanı'na uğramıştı.
Diplomatlar, geminin gıda maddelerini
Akabe Limanı'nda yükleyip yüklemedi-
ği konusunun henüz bilinmediğini söy-
lediler.
Sovyet uzman öldti
Sovyetler Birliği'nin Irak'taki askeri
uzmanlarından birinin 'nedeni
belirlenemeyen' bir kaza sonucu öldü-
ğü bildirildi.
Bu arada, tzvestia gazetesi, Irak'm Ku-
veyt'i işgal ettiği tarihte Irak'ta bulunan
216 Sovyet askeri uzmanın yandan ço-
ğunun SSCB'ye döndüğünü ve Irak'ta
yalnızca 93 uzmanın kaldıgını belirtti.
WASHINGTON
Ekonomilere
Körfez darbesiABD'de, Körfez krizinin dünya
konusunda biri karamsar, diğer
üzerinde duruluyor.
UFUK GÜLDEMİR
WASHINGTON — ABD'de yaşan-
makta olan bütçe krizi nedeniyle devlet
dairelerinin tatil edilmiş olması, kendi ba-
şına önemli bir ekonomik gösterge sayıl-
mamakla birlikte, Körfez krizinin olası et-
kileri ile birleştirildiği zarnan ciddi bir
ekonomik hastalığın işareti olarak algı-
lanıyor.
Devlet dairelerinin tatil edilmiş olma-
sı tek başına anlamlı bir ekonomik kriz
değil, çünkü bu Amerikan tarihi boyun-
ca zaman zaman yaşanmış ve etkisi sınırlı
olmuş bir olgu. Devlet dairelerini tatil et-
mek, devletten hoşlanmayan Amerikan
sağının, "Amerikan rüyasının" ruhuna
uygun olarak yürürlüğe koyduğu ideolo-
jik bir gösteri. Örneğin son 10 ydda en
az 4 kere bu işleme başvurulmuş. Bu ba-
kımdan, asıl sorunu, devletin tatil edil-
miş olması oluşturmuyor, bu tatile yol
açan çatışmanın kaynağı oluşturuyor. Bu-
nun da ardında Amerika'nm büyük büt-
çe açığı yatıyor. Amerikan ydnetimi, bu
bütçe açığını azaltmak istiyor, çünkü
Körfez krizinin daha da derinleşmesi ha-
linde Amerikan ekonomisinin büyük dar-
be yiyeceği ve depresyon başlayacağı dü-
şünülüyor. Dünya ekonomisinin de
"hapşırma" metoduyla bundan büyük
zarar göreceği hesaplanıyor.
Bu konuda iki temel senaryo var.
V) Körfez krizi başladıktan sonra artan
"belirsiziik" faktörü, dünya finans piya-
sasını en fazla ürküten olgu olmayı sür-
dürüyor. "Petrol fiyatları ne kadar yük-
selecek, o noktada ne kadar kalacak, bu
durum dünya ekonomisi üzerinde ne öl-
çüde domino etkisi \apacak" gibi soru-
lar gundemden düşmüyor. Çünkü ciddi
bir petrol şokunun yaratacağı fiyat artış-
lannın a'dan z'ye tüm dünya ticaretini et-
kileyeceği, faiz hadlerinin yukarı fırlaya-
cağı, hisse senetlerinin ise başaşağı düşe-
bileceği ileri sürülüyor. Hatta bunu sos-
yal patlamalann izleyebileceği iddia edi-
liyor. Dünya Bankası ekonomistlerinin bu
konuda hazırladığı dört alt senaryo var:
a) tlk alt senaryo, krizin yıl sonuna ka-
dar ortadan kalkacağını öngörüyor. Bu-
na göre ekonomik büyüme yavaşladıkça
ve petrol akışı normal düzenine girdikçe
petrol fiyatlarının giderek düşeceği tah-
min ediliyor. Bu senaryo, petrol fiyatla-
nnın artmasmı arzdaki azalmaya değil,
savaş korkusuna bağladığı için, bu kor-
kunun ortadan kalkmasıyla birlikte pet-
rol fiyatlarının düşmesini bekliyor.
b) lkinci alt senaryo, Körfez krizine
önümüzdeki 18 aylık dönem için çözül-
KONUK YAZAR
ekonomisine yapacağı etki
i de iyimser iki senaryo
me şansı tanımıyor. Bu arada petrol üre-
timi günde 2 milyon varil kadar azahyor.
Barışçı bir çözüm olasılığı bulunmakla
beraber belirsiziik ve güvensizlik unsur-
lan finans piyasalannı ürkütmeye devam
ediyor. Petrol fıyatlan bu süre içinde 40
dolar civannda oynuyor.
c) Üçüncü alt senaryo, krizin bir kaç
yıl süreceği varsayunı üzerine kurulu. Bu
süre içinde petrol üretimi yavaş yavaş ar-
tabileceği, petrol talebinde ise düşmeler
olabileceği için gerçek anlamda petrol fi-
yatlarının düşeceği ve varili 29 dolar ci-
vannda seyredeceği hesaplanıyor.
d) Dördüncü alt senaryo savaş haline
dayanıyor. Dünya Bankası'nm çalışma-
sında, olası bir savaşta Kuveyt Irak ve Su-
udi petrol üretiminin sekteye uğraması
halinde, günlük üretimde meydana gele-
bilecek örneğin 10 milyon varülik bir açı-
ğın fiyatlarda çok ani fırlamalara yol aça-
cağı ve dünya ekonomisinde sonu belir-
siz ekonomik yansımalar yaratabileceği
düşünülüyor.
îyimser senaryo
2) Buraya kadar tartışılan birinci senar-
yo ve dört alt senaryosu, petrol fiyatla-
nndaki artışm zaten bütçe açığı nedeniyle
bir tur ekonomik krizde olan ABD üze-
rinde yapacağı hasarın domino etkisi ile
tüm dünyayı ekonomik çalkantılara gö-
türeceği mantığından hareket ediyor. Oy-
sa ABD'de yaygın olarak tartışılmakta
olan ikinci senaryo daha "iyimser" sin-
yaller veriyor. Her şeyden önce güçlü bir
Almanya merkezli Avrupa ekonomisinin,
Amerikan ekonomisindeki hastalıkların
dünya piyasalanna vereceği zaran denge-
leme gücüne sahip olacağı hatırlatılıyor.
Yani, bir başka deyişle, "Amerika hapşı-
rırsa artık dünya nezle olmaz" savı gün-
deme getiriliyor. Bu bakımdan riskin faz-
la olmayabileceği ileri sürülüyor. Bu iyim-
ser senaryonun ikinci dayanağını ise pet-
rolcülük dünyasınm Irak'm askeri gücü-
nün bir savaş halinde dahi Suudi Arabis-
tan petrol üretimini büyük ölçüde sekte-
ye uğratamayacağına olan inancı oluştu-
ruyor. Deniyor ki "Arkasında dünya
desteği olan Irak 10 yıl süren bir savaşta
İran gibi ambargolar altında kıvranan bir
ülkenin dahi petrol üretme ve ihraç etme
gücünü tahrip edemedi, şu anda karşısın-
da Amerika varken bunu nasıl başarabi-
lir?" Bu arada Kolombiya'da gerillalar ta-
rafından yılda birkaç kez dinamitlenen
petrol boru hatlarının birkaç gün içinde
tamir edilerek tekrar devreye sokulması
örnek olarak hatırlatılıyor.
ÇÖLDE GÜN DOGUMU —Suudi Arabistan'da bir hava üssü. Gıineş yeni doguyor. Bir çift F-1S savaş uçağıPatriot füzesavar bataryası öDünde havalanıyor.( Reuter)
YUNANİSTAN
Atina FIRhattındatehlikeKörfez krizinden sonra Ege hava sahasında sıklaşan askeri
uçuşlar, Yunanistan'ın, sorumluluğu altındaki Ege hava
sahasını kontrol etmesini çok zorlaştırdı.
STELYO BERBERAKİS
ATtNA — Türkiye ile Yunanistan'ı ayı-
ran Ege'nin hava sahasından geçen yol-
cu ve savaş uçaklannın artması bölgede-
ki uçuşlan tehlikeli kılmaya başladı. Ege
hava sahasının büyük bir bölümü ICAO
kurallanna göre Yunanistan'ın denetimi
a^ında bulunuyor (Atina FIR hattı). An-
cak Yunanistan, söz konusu uçuşlann yo-
ğunlaşmasıyla sorumluluğu altında bulu-
nan Atina FIR hattına kadar olan Ege
hava sahasını yeterince kontrol edememe-
ye başladı. Buna neden olarak, Yunan si-
,vü havacılığın kullandığı eski model ra-
darlar gösteriliyor. özellikle Körfez kri-
zinden sonra Ege hava sahasında yoğun-
laşan askeri uçuşlar, Yunan hava denetim
memurlannı son derece tedirgin etmeye
başladı. Hava Denetim Memurları Der-
neği (EEEK), bu nedenle basbakanhğa
durumu bildirerek gerek personel yeter-
sizliğinden gerekse yoğun uçuşlann eski
tip aygıtlarla denetlenmesinin olanaksız
hale geldiğinderı yakındılar. EEEK, Ege
hava sahasında yoğunlaşan uçuşlardan
kaynakknan tehlikeden başka, Körfez'e
yönlenen askeri uçaklann kimyasal ve
nükleer silah taşıdıklanna da dikkati çek-
ti.Hava denetim memurlanmn yıllar ön-
ce başlayan bu şikâyetleri karşısında Yu-
nan hUkümetleri fiiliyatta hiçbir somut
çözüm getiremedi. Gerek PASOK gerek-
se YDP hükümetleri, söz konusu şikâyet-
leri anlayışla karşıladıklarını ve Ege'deki
hava sahasını 'daha iyi denetlemek' ama-
ayla yeni model radarlann alınacağını
açıklamışlardı. Ancak 1984 yılından bu
yana yapılan bu duyuru ve açıklamalar
'sözde
1
kalmış, radar ağında hiçbir
'modernizasyon' yapılmamıştı.
Yunan hava denetim memurlan, veri-
len bu 'söz'lerin hâlâ yerine getirilmedi-
ğinden yakınrrken, zaten zor denetledik-
leri hava sahasmın, şimdi daha da zor ha-
le geldiğirü ve bu kez tehlikeli boyutlara
ulaştığını uyanyorlar. EEEK'mn bu
'ciddi' uyanlardan sonra şimdi olaya sav-
cüık el koydu. Yunanistan, bilindiği gibi
Atina FIR hattı olarak bilinen Ege'deki
sivil uçuş koridorlannın bulunduğu böl-
geyi de gayri resmi bile olsa 'ulusal hava
sahası' olarak tammlıyor. Bu nedenle
Türkiye ile de 'ihtilaf oluşturan bu ko-
nuda dışişleri bakanlığunn alacağı karar-
lara göre hareket ediyor. Atina'daki ya-
bancı gözlemciler ise Türkiye'nin son yıl-
larda Ege'de kurduğu radar ağının Yuna-
nistan'a oranla çok daha 'modern' oldu-
ğuna dikkati çekiyor.
tHLALLER...
öte yandan dünkü Yunan gazeteleri, NA-
TO'nun Ege'de geliştirdiği DISPLAY DE-
TERMINATION tatbikatı süresinde
Türk ve ABD savaş uçaklarının Yunan
hava sahasını '80 kez ihlal ettiğini' öne
sürdüler. Aynı haberlerde, ihlal olaylan
süresinde NATO eğitimlerine katılmayan
Yunan savaş uçaklarının havalanarak
Türk ve ABD savaş uçaklarını
'püsktirttii|ü' iddia edildi.
Türkiye, Körfez'de arabulucu olmalıdır—5—
MEHMET DÜLGER
Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcıst
Körfez bunalımını, Türkiye kanadında
yine tek kisi yönetimiyle geçirmeyi tercih
edenler, son bir buçuk aydır Türkiye"de
ortaya çıkan tutarsızlıklar ve çelişkiler
karşısında, şu mantığı kullanarak demok-
rasi anlayışlarını onaya koymuşlardır:
"Körfez bunalımı karşısında Batılı dev-
letlerin iktidarlan ile muhaJefetleri tam
bir birlik gösterrnektedirler. Bu biriik sa-
yesinde Irak karşısında sağlam durabil-
mektedirler. Batı camiasının bir iiyesi
olan Turkjye'de ise muhaJefet. eskiden dış
politika konulannda hükümeti destekle-
me geleneği geliştirmişken bugün böyle
önemli bir dış siyaset konusunda iktida-
n desteklemeyi reddetmektedir. Tflr-
kiye'ye Batı dünyasımn bir üyesi olduğu-
nu gösterme fırsatı vermemektedir. Mu-
halefet iktidarla aynı şekilde hareket et-
melidir. Bu göriintüyü sağlayabiliriz."
Burada, Batı ülkeleri, Türkiye ve dış si-
yaset konulannda yapümış öyle varsayun-
lar var ki bunlan demokrasiye inanan hiç
kimse kabul edemez. Sadece iki boyut
üzerinde durmakla yetineceğiz:
Birincisi, Batı ülkelerinde iktidarlarla
muhalefetlerin Körfez bunalımı karşısın-
da birlik sağlayabilmiş olmalan bir ilke
meselesi değüdir. Batı Ülkelerinde iktidar-
lar ülke çoğunluğunu temsil etmektedir-
ler ve iktidara gelirken ülkelerindeki de-
mokratik rejimin açık ve dürüst kuralla-
nna göre bu yeri hak etmişlerdir. Muha-
lefetler de aynı sekilde... Halkı temsil eden
iktidar ve muhalefetin, halklarının men-
faatleri istikametinde büieşmesinden da-
ha tabü ne olabilir?
Halbuki, çarpık ve kasıüı seçim siste-
mi dolayısıyla, Türkiye"de ne iktidar, ne
de muhalefet, halkın gerçek eğilimlerini
Meclise yansıtmamaktadır. İktidar Mec-
lis'te hak ettiği miktann üç misli sandal-
yeyi işgal etmekle bir azınlık tahakkümü
getirmiştir. Muhalefetin ise aldığı oylar,
Meclise milletvekili sayısı olarak yansıtıl-
mamıştır. Halktan kopuk ve onu temsil
etmeyen, üstelik muhalefetin sandalyele-
rinde oturan bir iktidan muhalefet neye
dayanarak destekleyebilir? Nasıl onunla
birlik olabilir? Bu vebali nasıl yüklene-
bilir?
Ikincisi, Türkiye'de bugüne kadar dış
siyaset konulannda muhalefetlerin ikti-
darlara destek olduğu doğrudur. Muha-
lefet, yine BM kararlarına uyması ve
Türkiye'nin dış siyaset ilkelerini tutması
şartıyla iktidara destek vermektedir. An-
cak, iktidarın bu çerçeve dı$ına çıkması
halinde tepki ile karşılaşması söz konu-
sudur. Yapılan da sadece budur. İtiraz ko-
nusu olan hususlan şöylece derlemek
mümkündür:
a) Cumhurbaşkanı bugün, Türkiye'nin
bütün cumhuriyet dönemi boyunca itina
ile geliştirdiği, yapıcı "Yurtta Sulta, Cihan-
da Sulh", ilkesini terk etmiştir. Saldırı
yonu, ne Milli Güvenlik Kurulu, ne de Dı-
şişleri Bakanlığı ile zamanında yapılmış
istişareler söz konusu olmamıştır. Bu
merciler cumhurbaşkammn isteklerini
tasdik için kullanılmaktadırlar.
TBMM'nin son karan Türkiye içinde bu-
na uyulmadığıru göstermiştir. Cumhur-
başkamnın, "Türkiye dışına asker gönde-
Cumhurbaşkanı bugün, Türkiye'nin bütün cumhuriyet
dönemi boyunca geliştirdiği "Yurtta sulh, cihanda sulh"
ilkesini terk etmiştir. Saldîrıyı planlayanlann yanında yer
almaktadır. BM dışında bir yabancı güce destek vermeye
uğraşmaktadır. Türk topraklarının, yabancılar tarafından
şantaj merkezleri olarak kullanılmasına izin venneyi
düşünmektedir.
planlayanlann yanında yer almaktadır.
BM dışında bir yabancı güce asker des-
teği vermeye uğraşmaktadır. Türk toprak-
larının, komşularına karşı yabancılar ta-
rafından şantaj merkezleri olarak kulla-
nılmasına izin vermeyi düşünmektedir.
Türk milleti ve meclisinden gizlenen,
Türkiye'nin resmi dosyalannda bulunma-
yan bilgilerle hareket ettiği izlenimini ya-
ratmaktadır.
b) Bütün bunlan yaparken ne TBMM,
ne hükümet, ne TBMM Dışişleri Komis-
rilmesi ve Türkiye'de yabancı asker bu-
lundurulması yetkilerinin kullanıhnasına
izin verihnesi" tavsiyesini, ona hiç bir so-
ru sormaksızın Meclise getiren hüküme-
tin, bu yetkileri kendi üzerine devralmış
olmasını, Türkiye'nin karar alma süreç-
lerinin işletilmesinin engellenmesi olarak
görüyoruz.
Zaten tıkanmış olan demokrasi, böy-
lece bir "tek şahıs idaresi" macerasına so-
kulmuştur.
Türkiye içinde zeminleri hesaba katma-
yanlar, ülke dışında da bu dikkati göster-
meyerek Türkiye üstüne kumar oynamak-
tadırlar. Türkiye üyesi bulunduğu BM ve
NATO dışında vesayet altına sokulmaya
çahşılmaktadır.
c) Türkiye "köprii rolü oynayan" bir
ülke iken "sıçrama tahtası" haline geti-
rilmek istenmektedir. Halbuki, Türkiye'-
nin Batı ve Ortadoğu arasmda oynayabi-
leceği böyle bir role dünya banşının ihti-
yaa vardu-. Türkiye, Ortadoğu'yu iyi ta-
myan bir ülke olarak hem Batı'nın, hem
Ortadoğu ülkelerinin menfaatlerini bağ-
daştıracak uygun bir zeminin hazırlanma-
smda çok yardımcı olabilir. Türkiye'de bu
anlayışla yetişmiş kadrolar vardır. Bun-
dan hem Batı, hem Ortadoğu, hatta Is-
rail ve Filistin, muhtemel bir savaş sonu-
cunda elde edebileceklerinden daha faz-
la kâr sağlayabılirler. Türkiye, asılsız va-
adler, görülen "avanta" rüyalan.'yersiz
riskler yerine, insanhk için yapacağı böyle
asil bir hizmet sonucunda itibarını arttı-
nr ve kazançh çıkabilir. Türkiye, Ortado-
ğu'ya banşın geri dönüşü için önemli bir
alternatiftir.
Sonuç
Körfez bunalımında, Türkiye sınırında
savaş, en büyük felaket sayılmalıdır.
Türkiye, tarihin kendisine bahşettiği
böyle şerefli bir arabuluculuk mevkiini
hedef almalı, buna talip olmalıdır.
Türkiye'nin böyle bir arabuluculuk
için, "banşçı" siyasetine dönmesi ve hal-
kının gerçek eğilimlerini temsil eden bir
Meclise sahip olması gereklidir. Aksi hal-
de, sağlam oturup doğru kararlar alamaz.
Ortadoğu'da kısa sürede çözülemeye-
ceği belli olan bu bunalımın çözümüne,
kendisini gerçek anlamda temsil eden bir
Meclis ile katkıda bulunabilmek için,
Türkiye, vakit kaybetmeden iki ay içinde
erken seçime gitmelidir.
Şahıs ve zümre hâkimiyetinin mahzur-
lan ve tehlikeleri ancak bu suretle berta-
raf edilebüecek ve milletin gerçek temsil-
cilerinin ortaya koyacağı politika, mille-
tin gerçek "âli menfaatîerinin" savunul-
masını ve itibannın korunmasını sağla-
yacaktır.
Yetkisiz ellerdeki hayati tasarruflann
sorumluluğunun kimin tarafından taşın-
dığırun büinmediği bir dönemden, rejimin
kurallanna uygun tasarruflann, yetki ve
sonımluluk çerçevesi içinde yürütüldüğü
bir döneme hızla geçebümek için, hâlâ va-
kit geçmiş değildir.
Böyle bir stratejinin ülke ve millete bü-
yük yarar sağlayacağı, bu ülkeyi seven
herkesin teslim edeceği açık bir gerçek-
tir.
BİTTİ