02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/18 DIŞ HABERLER 10 EKÎM 1990 KORFEZ KRİZt...KORFFZ KR İZİ... KORFFZ KR İZİ...KORFFZ KR İZt... KÖI KÖRFEZ Yemen sınırına SuudiyığınağıKörfez krizinin başlamasmdan bu yana Suudi Arabistan ilk kez Yemen sınınna yığınak yaptığını açıkhyor. Önceki gün Umman Körfezi'nde durdurularak aranan Irak tankerinde ambargo kapsamına giren pirinç ve un gibi yiyecek maddeleri bulundu. Dış Haberler Servisi — Suudi Arabis- tan'ın Yemen sınınna askeri yığınak yap- tığı açıklandı. Suriye ve Mısır, Irak'a kar- şı alınacak önlemleri görüştüler. Japon- ya Dışişleri Bakanı Taro Nakayama Şam'a gitti. Tokyo hükümetinin Suriye'- yi de yardtm kapsamına almak istediği bildirildi. Suudi Arabistan'ın Yemen sınınna yı- ğınak yapması, Körfez krizinde yeni bir gelisme oluşturuyor. AA, Körfez krizi- nin patlak vermesinden bu yana Suudi Arabistan'ın bu konuda ilk kez bir açık- lama yaptığını bildirdi. Savunma Bakanı Prens Sultan Bin Ab- diilaziz, Cidde'de düzenlenen bakanlar kurulu toplantısında yaptıfı konuşmada, ülkenin güney sınınna askeri birlikler gönderilmiş olmasından duyduğu mem- nuniyeti dile getirdi. S.Arabistan Resmi Haber Ajansı SPA'ya göre Kral Fahd'ın başkanlık et- tiği toplantıda konuşan Savunma Baka- nı, ülkenin güney sınırlannda bir süre ön- ce kendisinin de incelemelerde bulundu- ğunu ve buradaki askeri birliklerin yeterli olduğunu saptadığını kaydetti. Körfez bölgesindeki iyi haber alan kay- naklann bir süre önce verdiği bilgide, S.Arabistan'ın Yemen sınırt yakınlann- da bir hava üssü inşa ettiği ifade edil- mişti. Aynı kaynaklar, bu hava üssUne Ame- rikan avcı-bombardıman uçaklarının mevzilenebileceğini de belirtmişlerdi. Yemen basırunda ağustos ayında yer alan haberlerde de S.Arabistan'ın iki 01- ke sının yakınlanndaki Kamis Mishait hava üssüne, Amerikan askeri yığınağı yapıldığı ifade edilmişti. İki ülke arasındaki ilişkiler, Yemen'in Irak yanlısı tutum belirlemesinden son- ra kötüleşmişti. Dumas'nın açıklaması Fransa Dışişleri Bakanı Roland Du- mas, BM'nin himayesinde olmadığı tak- dirde, Fransa'nın Irak'a karşı hiçbir askeri harekâta katılmayacağını söyledi. "Enrope 1" radyosuna bir demeç ve- ren Roland Dumas, Irak'a uygulanan ambargonun başansız kalması halınde ne olacağının herkes tarafından sorulduğu- na dikkat çekerek, Paris'in BM tarafın- dan konulan kurallara titizlikle uyduğunu ye geleeekte de uyacağını be- lirtti. Dumas, Fransa'nın Irak'a karşı bir askeri harekâta girmesi için, cumhurbaş- kanının da bunu gerekli görmesi gerek- tiğini kaydetti. Fransa Dışişleri Bakanı, kendisini böy- le konuşmaya yönelten bir tehdit olup ol- madığı sorusuna şu karşılığı verdi: "Ortada tebdit olduğunu söylemiyonım, ama çok geç kalmaktansa, her şeyi ön- ceden açık açık söylemek daha iyidir." Görüştüler Mısrf Dışişleri Bakanı tsmet Abdiil Mecit'le Suriye Başkan Yardımcısı Abdül-Halim Haddem Şam'da bir ara- ya geleTek Irak'a karşı alabilecekleri or- tak önlemleri görüştüler. Suriye ile Mı- sır, Suudi Arabistan'a asker gönderen ül- keler arasmda bulunuyorlar. Japonya Dışişleri Bakanı Taro Naka- yama ise iki günlük bir ziyaret için önce- ki gece Şam'a geldi. AA'mn haberine gö- re Nakayama, havaalamnda basına yap- tığı açıklamada Suriye'nin, Arap dünya- sının politikasında karar merkezlerinden biri olmaya devam ettiğini ve özellikle bölgede banşın kurulması ve Lübnan so- runu açısından temel rolü oynadığını söy- ledi. Körfez krizinden etkilenen Türkiye, Mısır ve Ürdün'e iki milyar dolarlık yar- dımı kullamlmaya hazır duruma getiren Japonya, şimdi de Suriye ve Fas'ı yardım kapsamına almak istiyor. Yiyecek maddesi bulundu BM'nin Irak'a uyguladığı ambargo ge- reğince önceki gün Umman Körfezi'nde durdurularak aranan Tadmor adlı Irak tankerinde ambargo kapsamına giren pi- rinç, un ve diğer bazı yiyecek maddeleri- nin ele geçirildiği bildirildi. Tankerin, Irak'a gitmesine izin verümeyerek, adı açıklanmayan bir ülkeye gönderildiği kaydedildi. öte yandan, Körfez'deki uluslararası güç tarafından aranan iki Irak gemisinin Ürdün ve Yemen'den geldikleri bildiril- di. Adlan açıklanmayan Batılı diplomaı- lann bildirdiklerine göre, önceki gün aranan ve içinde ambargo kapsamına gi- ren yiyecek maddesi bulunan Tadmur ad- lı Irak gemisi, aranmadan önce, Ürdün'ün Akabe Limanı'na uğramıştı. Diplomatlar, geminin gıda maddelerini Akabe Limanı'nda yükleyip yüklemedi- ği konusunun henüz bilinmediğini söy- lediler. Sovyet uzman öldti Sovyetler Birliği'nin Irak'taki askeri uzmanlarından birinin 'nedeni belirlenemeyen' bir kaza sonucu öldü- ğü bildirildi. Bu arada, tzvestia gazetesi, Irak'm Ku- veyt'i işgal ettiği tarihte Irak'ta bulunan 216 Sovyet askeri uzmanın yandan ço- ğunun SSCB'ye döndüğünü ve Irak'ta yalnızca 93 uzmanın kaldıgını belirtti. WASHINGTON Ekonomilere Körfez darbesiABD'de, Körfez krizinin dünya konusunda biri karamsar, diğer üzerinde duruluyor. UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON — ABD'de yaşan- makta olan bütçe krizi nedeniyle devlet dairelerinin tatil edilmiş olması, kendi ba- şına önemli bir ekonomik gösterge sayıl- mamakla birlikte, Körfez krizinin olası et- kileri ile birleştirildiği zarnan ciddi bir ekonomik hastalığın işareti olarak algı- lanıyor. Devlet dairelerinin tatil edilmiş olma- sı tek başına anlamlı bir ekonomik kriz değil, çünkü bu Amerikan tarihi boyun- ca zaman zaman yaşanmış ve etkisi sınırlı olmuş bir olgu. Devlet dairelerini tatil et- mek, devletten hoşlanmayan Amerikan sağının, "Amerikan rüyasının" ruhuna uygun olarak yürürlüğe koyduğu ideolo- jik bir gösteri. Örneğin son 10 ydda en az 4 kere bu işleme başvurulmuş. Bu ba- kımdan, asıl sorunu, devletin tatil edil- miş olması oluşturmuyor, bu tatile yol açan çatışmanın kaynağı oluşturuyor. Bu- nun da ardında Amerika'nm büyük büt- çe açığı yatıyor. Amerikan ydnetimi, bu bütçe açığını azaltmak istiyor, çünkü Körfez krizinin daha da derinleşmesi ha- linde Amerikan ekonomisinin büyük dar- be yiyeceği ve depresyon başlayacağı dü- şünülüyor. Dünya ekonomisinin de "hapşırma" metoduyla bundan büyük zarar göreceği hesaplanıyor. Bu konuda iki temel senaryo var. V) Körfez krizi başladıktan sonra artan "belirsiziik" faktörü, dünya finans piya- sasını en fazla ürküten olgu olmayı sür- dürüyor. "Petrol fiyatları ne kadar yük- selecek, o noktada ne kadar kalacak, bu durum dünya ekonomisi üzerinde ne öl- çüde domino etkisi \apacak" gibi soru- lar gundemden düşmüyor. Çünkü ciddi bir petrol şokunun yaratacağı fiyat artış- lannın a'dan z'ye tüm dünya ticaretini et- kileyeceği, faiz hadlerinin yukarı fırlaya- cağı, hisse senetlerinin ise başaşağı düşe- bileceği ileri sürülüyor. Hatta bunu sos- yal patlamalann izleyebileceği iddia edi- liyor. Dünya Bankası ekonomistlerinin bu konuda hazırladığı dört alt senaryo var: a) tlk alt senaryo, krizin yıl sonuna ka- dar ortadan kalkacağını öngörüyor. Bu- na göre ekonomik büyüme yavaşladıkça ve petrol akışı normal düzenine girdikçe petrol fiyatlarının giderek düşeceği tah- min ediliyor. Bu senaryo, petrol fiyatla- nnın artmasmı arzdaki azalmaya değil, savaş korkusuna bağladığı için, bu kor- kunun ortadan kalkmasıyla birlikte pet- rol fiyatlarının düşmesini bekliyor. b) lkinci alt senaryo, Körfez krizine önümüzdeki 18 aylık dönem için çözül- KONUK YAZAR ekonomisine yapacağı etki i de iyimser iki senaryo me şansı tanımıyor. Bu arada petrol üre- timi günde 2 milyon varil kadar azahyor. Barışçı bir çözüm olasılığı bulunmakla beraber belirsiziik ve güvensizlik unsur- lan finans piyasalannı ürkütmeye devam ediyor. Petrol fıyatlan bu süre içinde 40 dolar civannda oynuyor. c) Üçüncü alt senaryo, krizin bir kaç yıl süreceği varsayunı üzerine kurulu. Bu süre içinde petrol üretimi yavaş yavaş ar- tabileceği, petrol talebinde ise düşmeler olabileceği için gerçek anlamda petrol fi- yatlarının düşeceği ve varili 29 dolar ci- vannda seyredeceği hesaplanıyor. d) Dördüncü alt senaryo savaş haline dayanıyor. Dünya Bankası'nm çalışma- sında, olası bir savaşta Kuveyt Irak ve Su- udi petrol üretiminin sekteye uğraması halinde, günlük üretimde meydana gele- bilecek örneğin 10 milyon varülik bir açı- ğın fiyatlarda çok ani fırlamalara yol aça- cağı ve dünya ekonomisinde sonu belir- siz ekonomik yansımalar yaratabileceği düşünülüyor. îyimser senaryo 2) Buraya kadar tartışılan birinci senar- yo ve dört alt senaryosu, petrol fiyatla- nndaki artışm zaten bütçe açığı nedeniyle bir tur ekonomik krizde olan ABD üze- rinde yapacağı hasarın domino etkisi ile tüm dünyayı ekonomik çalkantılara gö- türeceği mantığından hareket ediyor. Oy- sa ABD'de yaygın olarak tartışılmakta olan ikinci senaryo daha "iyimser" sin- yaller veriyor. Her şeyden önce güçlü bir Almanya merkezli Avrupa ekonomisinin, Amerikan ekonomisindeki hastalıkların dünya piyasalanna vereceği zaran denge- leme gücüne sahip olacağı hatırlatılıyor. Yani, bir başka deyişle, "Amerika hapşı- rırsa artık dünya nezle olmaz" savı gün- deme getiriliyor. Bu bakımdan riskin faz- la olmayabileceği ileri sürülüyor. Bu iyim- ser senaryonun ikinci dayanağını ise pet- rolcülük dünyasınm Irak'm askeri gücü- nün bir savaş halinde dahi Suudi Arabis- tan petrol üretimini büyük ölçüde sekte- ye uğratamayacağına olan inancı oluştu- ruyor. Deniyor ki "Arkasında dünya desteği olan Irak 10 yıl süren bir savaşta İran gibi ambargolar altında kıvranan bir ülkenin dahi petrol üretme ve ihraç etme gücünü tahrip edemedi, şu anda karşısın- da Amerika varken bunu nasıl başarabi- lir?" Bu arada Kolombiya'da gerillalar ta- rafından yılda birkaç kez dinamitlenen petrol boru hatlarının birkaç gün içinde tamir edilerek tekrar devreye sokulması örnek olarak hatırlatılıyor. ÇÖLDE GÜN DOGUMU —Suudi Arabistan'da bir hava üssü. Gıineş yeni doguyor. Bir çift F-1S savaş uçağıPatriot füzesavar bataryası öDünde havalanıyor.( Reuter) YUNANİSTAN Atina FIRhattındatehlikeKörfez krizinden sonra Ege hava sahasında sıklaşan askeri uçuşlar, Yunanistan'ın, sorumluluğu altındaki Ege hava sahasını kontrol etmesini çok zorlaştırdı. STELYO BERBERAKİS ATtNA — Türkiye ile Yunanistan'ı ayı- ran Ege'nin hava sahasından geçen yol- cu ve savaş uçaklannın artması bölgede- ki uçuşlan tehlikeli kılmaya başladı. Ege hava sahasının büyük bir bölümü ICAO kurallanna göre Yunanistan'ın denetimi a^ında bulunuyor (Atina FIR hattı). An- cak Yunanistan, söz konusu uçuşlann yo- ğunlaşmasıyla sorumluluğu altında bulu- nan Atina FIR hattına kadar olan Ege hava sahasını yeterince kontrol edememe- ye başladı. Buna neden olarak, Yunan si- ,vü havacılığın kullandığı eski model ra- darlar gösteriliyor. özellikle Körfez kri- zinden sonra Ege hava sahasında yoğun- laşan askeri uçuşlar, Yunan hava denetim memurlannı son derece tedirgin etmeye başladı. Hava Denetim Memurları Der- neği (EEEK), bu nedenle basbakanhğa durumu bildirerek gerek personel yeter- sizliğinden gerekse yoğun uçuşlann eski tip aygıtlarla denetlenmesinin olanaksız hale geldiğinderı yakındılar. EEEK, Ege hava sahasında yoğunlaşan uçuşlardan kaynakknan tehlikeden başka, Körfez'e yönlenen askeri uçaklann kimyasal ve nükleer silah taşıdıklanna da dikkati çek- ti.Hava denetim memurlanmn yıllar ön- ce başlayan bu şikâyetleri karşısında Yu- nan hUkümetleri fiiliyatta hiçbir somut çözüm getiremedi. Gerek PASOK gerek- se YDP hükümetleri, söz konusu şikâyet- leri anlayışla karşıladıklarını ve Ege'deki hava sahasını 'daha iyi denetlemek' ama- ayla yeni model radarlann alınacağını açıklamışlardı. Ancak 1984 yılından bu yana yapılan bu duyuru ve açıklamalar 'sözde 1 kalmış, radar ağında hiçbir 'modernizasyon' yapılmamıştı. Yunan hava denetim memurlan, veri- len bu 'söz'lerin hâlâ yerine getirilmedi- ğinden yakınrrken, zaten zor denetledik- leri hava sahasmın, şimdi daha da zor ha- le geldiğirü ve bu kez tehlikeli boyutlara ulaştığını uyanyorlar. EEEK'mn bu 'ciddi' uyanlardan sonra şimdi olaya sav- cüık el koydu. Yunanistan, bilindiği gibi Atina FIR hattı olarak bilinen Ege'deki sivil uçuş koridorlannın bulunduğu böl- geyi de gayri resmi bile olsa 'ulusal hava sahası' olarak tammlıyor. Bu nedenle Türkiye ile de 'ihtilaf oluşturan bu ko- nuda dışişleri bakanlığunn alacağı karar- lara göre hareket ediyor. Atina'daki ya- bancı gözlemciler ise Türkiye'nin son yıl- larda Ege'de kurduğu radar ağının Yuna- nistan'a oranla çok daha 'modern' oldu- ğuna dikkati çekiyor. tHLALLER... öte yandan dünkü Yunan gazeteleri, NA- TO'nun Ege'de geliştirdiği DISPLAY DE- TERMINATION tatbikatı süresinde Türk ve ABD savaş uçaklarının Yunan hava sahasını '80 kez ihlal ettiğini' öne sürdüler. Aynı haberlerde, ihlal olaylan süresinde NATO eğitimlerine katılmayan Yunan savaş uçaklarının havalanarak Türk ve ABD savaş uçaklarını 'püsktirttii|ü' iddia edildi. Türkiye, Körfez'de arabulucu olmalıdır—5— MEHMET DÜLGER Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcıst Körfez bunalımını, Türkiye kanadında yine tek kisi yönetimiyle geçirmeyi tercih edenler, son bir buçuk aydır Türkiye"de ortaya çıkan tutarsızlıklar ve çelişkiler karşısında, şu mantığı kullanarak demok- rasi anlayışlarını onaya koymuşlardır: "Körfez bunalımı karşısında Batılı dev- letlerin iktidarlan ile muhaJefetleri tam bir birlik gösterrnektedirler. Bu biriik sa- yesinde Irak karşısında sağlam durabil- mektedirler. Batı camiasının bir iiyesi olan Turkjye'de ise muhaJefet. eskiden dış politika konulannda hükümeti destekle- me geleneği geliştirmişken bugün böyle önemli bir dış siyaset konusunda iktida- n desteklemeyi reddetmektedir. Tflr- kiye'ye Batı dünyasımn bir üyesi olduğu- nu gösterme fırsatı vermemektedir. Mu- halefet iktidarla aynı şekilde hareket et- melidir. Bu göriintüyü sağlayabiliriz." Burada, Batı ülkeleri, Türkiye ve dış si- yaset konulannda yapümış öyle varsayun- lar var ki bunlan demokrasiye inanan hiç kimse kabul edemez. Sadece iki boyut üzerinde durmakla yetineceğiz: Birincisi, Batı ülkelerinde iktidarlarla muhalefetlerin Körfez bunalımı karşısın- da birlik sağlayabilmiş olmalan bir ilke meselesi değüdir. Batı Ülkelerinde iktidar- lar ülke çoğunluğunu temsil etmektedir- ler ve iktidara gelirken ülkelerindeki de- mokratik rejimin açık ve dürüst kuralla- nna göre bu yeri hak etmişlerdir. Muha- lefetler de aynı sekilde... Halkı temsil eden iktidar ve muhalefetin, halklarının men- faatleri istikametinde büieşmesinden da- ha tabü ne olabilir? Halbuki, çarpık ve kasıüı seçim siste- mi dolayısıyla, Türkiye"de ne iktidar, ne de muhalefet, halkın gerçek eğilimlerini Meclise yansıtmamaktadır. İktidar Mec- lis'te hak ettiği miktann üç misli sandal- yeyi işgal etmekle bir azınlık tahakkümü getirmiştir. Muhalefetin ise aldığı oylar, Meclise milletvekili sayısı olarak yansıtıl- mamıştır. Halktan kopuk ve onu temsil etmeyen, üstelik muhalefetin sandalyele- rinde oturan bir iktidan muhalefet neye dayanarak destekleyebilir? Nasıl onunla birlik olabilir? Bu vebali nasıl yüklene- bilir? Ikincisi, Türkiye'de bugüne kadar dış siyaset konulannda muhalefetlerin ikti- darlara destek olduğu doğrudur. Muha- lefet, yine BM kararlarına uyması ve Türkiye'nin dış siyaset ilkelerini tutması şartıyla iktidara destek vermektedir. An- cak, iktidarın bu çerçeve dı$ına çıkması halinde tepki ile karşılaşması söz konu- sudur. Yapılan da sadece budur. İtiraz ko- nusu olan hususlan şöylece derlemek mümkündür: a) Cumhurbaşkanı bugün, Türkiye'nin bütün cumhuriyet dönemi boyunca itina ile geliştirdiği, yapıcı "Yurtta Sulta, Cihan- da Sulh", ilkesini terk etmiştir. Saldırı yonu, ne Milli Güvenlik Kurulu, ne de Dı- şişleri Bakanlığı ile zamanında yapılmış istişareler söz konusu olmamıştır. Bu merciler cumhurbaşkammn isteklerini tasdik için kullanılmaktadırlar. TBMM'nin son karan Türkiye içinde bu- na uyulmadığıru göstermiştir. Cumhur- başkamnın, "Türkiye dışına asker gönde- Cumhurbaşkanı bugün, Türkiye'nin bütün cumhuriyet dönemi boyunca geliştirdiği "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesini terk etmiştir. Saldîrıyı planlayanlann yanında yer almaktadır. BM dışında bir yabancı güce destek vermeye uğraşmaktadır. Türk topraklarının, yabancılar tarafından şantaj merkezleri olarak kullanılmasına izin venneyi düşünmektedir. planlayanlann yanında yer almaktadır. BM dışında bir yabancı güce asker des- teği vermeye uğraşmaktadır. Türk toprak- larının, komşularına karşı yabancılar ta- rafından şantaj merkezleri olarak kulla- nılmasına izin vermeyi düşünmektedir. Türk milleti ve meclisinden gizlenen, Türkiye'nin resmi dosyalannda bulunma- yan bilgilerle hareket ettiği izlenimini ya- ratmaktadır. b) Bütün bunlan yaparken ne TBMM, ne hükümet, ne TBMM Dışişleri Komis- rilmesi ve Türkiye'de yabancı asker bu- lundurulması yetkilerinin kullanıhnasına izin verihnesi" tavsiyesini, ona hiç bir so- ru sormaksızın Meclise getiren hüküme- tin, bu yetkileri kendi üzerine devralmış olmasını, Türkiye'nin karar alma süreç- lerinin işletilmesinin engellenmesi olarak görüyoruz. Zaten tıkanmış olan demokrasi, böy- lece bir "tek şahıs idaresi" macerasına so- kulmuştur. Türkiye içinde zeminleri hesaba katma- yanlar, ülke dışında da bu dikkati göster- meyerek Türkiye üstüne kumar oynamak- tadırlar. Türkiye üyesi bulunduğu BM ve NATO dışında vesayet altına sokulmaya çahşılmaktadır. c) Türkiye "köprii rolü oynayan" bir ülke iken "sıçrama tahtası" haline geti- rilmek istenmektedir. Halbuki, Türkiye'- nin Batı ve Ortadoğu arasmda oynayabi- leceği böyle bir role dünya banşının ihti- yaa vardu-. Türkiye, Ortadoğu'yu iyi ta- myan bir ülke olarak hem Batı'nın, hem Ortadoğu ülkelerinin menfaatlerini bağ- daştıracak uygun bir zeminin hazırlanma- smda çok yardımcı olabilir. Türkiye'de bu anlayışla yetişmiş kadrolar vardır. Bun- dan hem Batı, hem Ortadoğu, hatta Is- rail ve Filistin, muhtemel bir savaş sonu- cunda elde edebileceklerinden daha faz- la kâr sağlayabılirler. Türkiye, asılsız va- adler, görülen "avanta" rüyalan.'yersiz riskler yerine, insanhk için yapacağı böyle asil bir hizmet sonucunda itibarını arttı- nr ve kazançh çıkabilir. Türkiye, Ortado- ğu'ya banşın geri dönüşü için önemli bir alternatiftir. Sonuç Körfez bunalımında, Türkiye sınırında savaş, en büyük felaket sayılmalıdır. Türkiye, tarihin kendisine bahşettiği böyle şerefli bir arabuluculuk mevkiini hedef almalı, buna talip olmalıdır. Türkiye'nin böyle bir arabuluculuk için, "banşçı" siyasetine dönmesi ve hal- kının gerçek eğilimlerini temsil eden bir Meclise sahip olması gereklidir. Aksi hal- de, sağlam oturup doğru kararlar alamaz. Ortadoğu'da kısa sürede çözülemeye- ceği belli olan bu bunalımın çözümüne, kendisini gerçek anlamda temsil eden bir Meclis ile katkıda bulunabilmek için, Türkiye, vakit kaybetmeden iki ay içinde erken seçime gitmelidir. Şahıs ve zümre hâkimiyetinin mahzur- lan ve tehlikeleri ancak bu suretle berta- raf edilebüecek ve milletin gerçek temsil- cilerinin ortaya koyacağı politika, mille- tin gerçek "âli menfaatîerinin" savunul- masını ve itibannın korunmasını sağla- yacaktır. Yetkisiz ellerdeki hayati tasarruflann sorumluluğunun kimin tarafından taşın- dığırun büinmediği bir dönemden, rejimin kurallanna uygun tasarruflann, yetki ve sonımluluk çerçevesi içinde yürütüldüğü bir döneme hızla geçebümek için, hâlâ va- kit geçmiş değildir. Böyle bir stratejinin ülke ve millete bü- yük yarar sağlayacağı, bu ülkeyi seven herkesin teslim edeceği açık bir gerçek- tir. BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle