24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbi: Cumhuriyet Maıbaacılık ve Gazeıecilik Turk Anonim Şırkeıı adına Nıdir N«di 0 Genel Yayın Müdürü H l s n Ccmıl. Muessrsc Muduru: Emint l'şıklıgil, Yızı tşleri Mudüru: O k » Gontnsiı. 9 Haber Merkezı Muduru: Y»lçınjlayer, Sayfa Duzenı Yönemıeni: Ali Acar. • Temsılaler ANKARA: Ahnm Tan. İZMİR: HİİODM Çetinluyı. Iç PolıuU: Ccfcj n»|lmn Dış Haberlcr: Eıgaıı B^o, Ekonomı: Crm^ı H s t u . ls Scndıka: Şukna Kelraa, KUItttr: CcU tlscr. Egjtiın G m ı Ş«y*". Habtr Arasurma: bmet Btrfcan, Yur Habcrkri: N « * 1 Dotu. Spof Damşmanj Abdüudir YMcknaa. Dıa Yazılir t a n Çakgkaa. Arasuma Şakııı \Jf«v, Duzntme AMafek Ymna. • KooninaıOn AkaKt Kontauı. • Malı l;ler: Eral Erk«L # Muhasebe: Butenl tearr # BUtçc-Planlama: Sntf O^Miıhryntt. 0 ReUanv Ayjt Tonn. # Ek Yayınlar Hnln AJtyol • ldarc: H « y i » Gum. • Iştanıe: Önder Çttk, # Bugı-I^ar. ">ul lnal. • Pcnond: S«fi Boson .<• Hr*"»1 Cumhun>R Matbıacüık vc Gürtecüık TJLŞ. Ttrk Ocafe Cad. 39/44 M334 Is PH: 246-tsunbul Td 512 0! 05 (20 h*). Tdct 22246 Fax (I) 526 60 72 # BUH^T: .Ukan: Zjja Gökalp BJv tnkılap S. So: 19/4. Td: 133 1] 4M'\ Ttia. 42344 Fı* (4) 133 05 65 • 1™* H. Zıya Hv 1352 SJ/ 3. Td ;3 12 30, T6cı 523S9 Fax. (Sl) 19 53 60 # 44aaK Innnu Cad. 119 S No: I Ka 1. Td: 19 37 "2 (4 haı). Tdct ÖI55. Fu: (71) 19 37 52 TAKVlM: 9 OCAK 1990 Imsak: 5.50 Güneş: 7.21 öğle: 12.16 tkindi: 14.39 Akşam: 17.00 Yatsı: 18.25 tzmir'den AUağa'yu insan zinciriYeşiller Partisi, dükkânlara pullama kampanyası başlatarak "Bu dükkânda Japon balığı satılmaz" diyecek. Havayı Japon teknolojisinin zehirleyeceği belirtilecek. ÜMİT OTAN İZMİR — Aliağa'da kurulma- sı tasarlanan termik santrala kar- şı yürütülecek kitlesel eylemleri "lermik komite" örgütleyecek ve yürütecek. Eylemler arasında "el ele tutuşarak İznıir'den Aliağa'- ya insan zinciri". partilerin ge- nel merkezler düzeyinde organi- ze edecekleri büyük kapsamlı mi- tingler de yer alacak. Yeşiller Partisi, yeni bir eylem biçimi baş- latarak dükkânlara yapacaklan pullamada, "Bu dükkânda Ja- pon balığı salılmaz" diyecekler. Termik Komite'nin kesinleşen üyelerinin yanı sıra DYP ve ANAP'a da çağrı yapılarak ko- miteye katılıp kalılmayacakları sorulacak. Komitenin oluşum ça- lışmalannı üstlenen Eski Foça Belediye Başkanı Nihat Dirim, çevre konusunurı siyasi bir pole- mik haline gelmemesi için her ke- sımden katılımın şart olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: "Bakırçay Belediyeler Birliği adına ben, Yeşiller Partisi'nden Savaş Emek, TMMOB'den Ko- ordinasvon Kurulu'nun önerece- ği bir üye, Sosyalisl Parti'den Le- vent Gedizlioğlu, SHP Aliağa tl- çe Başkanı şu an komisyonun be- lirlenen üyeleri. Refah Partisi güçbirliğine katıldı. Üye verecek- terini sanıyorum. Bu arada DYP ve ANAP'a da çağnda buluna- rak komisyona üye vermeyi dıi- şünüp düşünmediklerini soraca- ğız. Komisyonda, aynca baro, labipler odası, IHD ve Çağdaş Kadınlar da bir üyeyle temsil edi- lecek. Termik komisyon yalnız- ca Aliağa Termik Santralı ve böl- gedeki kirlilik ile ilgili eylemleri örgütleyip yürütecek. Önerilen eylemleri kabul edecek ya da et- meyecek. Amacımız olayı geniş bir tabana yayarak sanlralın ya- pımını önlemek." Yeşiller Partisi İzmir İl Başka- nı Savaş Emek, komisyona Ya- tağan ve Gökova'da büyük çev- re mitingleri yapılmasını önerdi. Bir diğer eylem de tzmir'den Ali- ağa'ya el ele insan zinciri. Öner- diklerinin dışında kendilerinin de hazırlıklarını tamamladığı eylem- ler olduğunu belirten Savaş Emek, bu konuda şunları söyle- di: "Dalyan'da olduğu gibi bir harekec başlatmak istiyoruz. Dalyan'da yapımı tasarlanan otel, Alman Yeşillerin ayağa kalkması ve Alman kredisinin kesilmesi sonucu yapılamamıştı. Üslelik otelin lemeli atılmışken. Biz de şimdi buna benzer bir ey- lem başlatıyonız. 'Bu dükkânda Japon balığı satılmaz' sloganıy- la Japon mallarına karşı caydı- rıcı bir eylem olacak. Dükkânla- ra pullama yapacağız. Bizim ha- vamızı Japonlann teknolojisinin zehirleyeceğini belirtip Japonla- ra karşı tavn işleyeceğiz. Bu ara- da Japon elçiliklerine siyah çe- lenk koyma kampanyalan başla- tacağız." SHP İzmir İl Başkanı Ceyhan Akgün, termik komite ile termik santralın yapılmaması için fırsat- lann daha iyi kullan\lacağını be- lirterek yaptığı çağnda, "Gelin halkın demokralik şamannı hep biriikte savuralım" dcdı. Güçbir- liği toplantısına Refah Partisi'- nin de katılması ve olaya olum- lu yaklaşması çevreciler arasın- da sevinç yarattı. Eski Foça Be- lediye Başkanı Nihat Dirim Doğ- ru Yol Partisi ve ANAP'ın da ge- rekli ilgiyi göstereceklerine inan- dığını belirtti. 'Jhrun alanı çevrelerine santral yapûmasırt BÜLENT ECEVİT ANTALYA — Termik sant- rallardan çıkan gaz ve kül atıkları ile 187 bin 500 hektar- lık alanın olumsuz şekilde et- kilendiği bildirildi. Gazi Üniversitesi Fen Ede- biyat Fakültesi Botanik Bölü- mü öğretim üyesi Doç. Dr. Turhan L'slu, "Yatağan Ter- mik Santralt'nın çevreye etki- leri" araştırmasını açıklarken, özellikle tarım alanları bölge- sine santralların yapılmasını eleştirdi. Uslu, termik santral- ların çevreye yaptıkları olum- suz etkileri; 1- Baca gazlan, 2- Baca külleri, 3- Kül stok sa- hasındaki küller, 4- Kömür stok sahasındaki kömürler, 5- Açık kömür işletme sahaları, 6- Dekapaj sahası, 7- Santral sahası, 8- Kömür nakil yolla- n. 9- Kül nakil bantlan, 10- Kömür nakil bantlan, 11- Kir- li atık sular olduğunu belirtir- ken özellikle baca gazlarının en büyük tahribatı yaptığını anlattı. Uslu, örnek olarak Yatağan Sanıralı'nın 187 bin 500 hektarlık alanda olumsuz etkisinin görüldüğünü söyle- di ve baca gazlarının önlen- mesi gerekti|ini savundu. Us- lu, "Y'öre halkı baca gazları- nı görmediği için bu konuda bir şey söyleyemiyor, ama asıl büyük tehlikeyi bu gazlar oluştunıyor. Halk ilk önce küllerdcn yakınıyor. Küller filtrelerle engelleniyor. Gazlar ise göz ardı ediliyor. Yatağan- dan çıkan gazlar yayıldığı za- mar Kemer Termik Sanlralı- nı ve Yeniköy Termik Santra- lı'nı da içine alıyor. Onlann da yaydıklan gazlan düşün- düğümüzde çok büyük bir alanın tahrip edildiğini görü- yonız" dedi. Kocalarından dayakyiyen kadınlar, buraya sığınıyor Umut, Kadın Evi'ndeDuisburg'daki Kadın Evi'nin konuklarından biri de Halide Hanım. "Boyuna gelmiş çocuklann yanında dayak yemenin ne olduğunu bilemezsin" diye anlatıyor, "Onlar duymasın istersin, kafanı yastıklara gömersin, banyolara, odalara kaçarsın. Ama duyarlar. Hıçkırıklarını, yalvarmalarını, tokat seslerini duyarlar..;' IŞIL ÖZGENTÜRK DLTSBLRG — Halide Hanım, Gülühan, sizlere nice zor günler- den, nice zor kararlardan sonra varılan bir yerde, bir 'frau hause 1 da (kadın es i) rastladım. Türkiye^ de frau hause'ların adını 'sığınma evleri' koyduk. Sonbahar renkle- rinin uçuştuğu bir Duisburg saba- hında sizlere rastladığımda cesa- retinize, >'aşama sil baştan yeniden başlama gözüpekliğinize ve ken- dinize duyduğunuz saygıya hayTan oldum. Geçmişin anılarını, gele- cek için yaptığınız planları hiç sa- kınmadan benimle paylaştınız. Iz- ninizle sizleri anlatmak istiyorum. Kimbilir belki birileri için bir ışık, bir umut olur. Gri boyalı okul görünümünde bir bina; giriş kapısı sımsıkı kapa- lı, zili çalıyorum, yan taraftan bir gözetleme penceresi açılıyor. Or- ta yaşlı iki kadın beni uzun uzun süzüyor. Tarnam, izin verildi, içe- ri girebilirim. Sımsıkı otomatik kapı açılıyor. İçeride 'kadın evi- nin iki Türk konuğu Halide Ha- nım ve Gülühan karşılıyor beni, hep biriikte konuk odasına geçi- yoruz. Burası Duisburg kentindeki iki kadın evinden biri. On beş kadın, onlann okul öncesi on dört, okul yaşında dokuz çocuğu buraya sı- ğınmış durumda. Kilisenin ve çe- şitli yardım kurumlarının bağışla- rıyla yaşayan bu eve sığınan ka- dınların çoğu ya hastanede koma ŞlMDİ MUTI.LLAR — Gülühan'ı ve çocuklannı nasıl bir gelecek bekliyor? Belki yakında Türkiye'ye dönecekJer, belki bir evlilik, belki bir politik sıgınma hakkıyla Almanya'da kalacaklar. Işıl Özgentürk'e (solda) şimdi yaşadıklan bu evde mutlu olduklannı anlatıyoriar. halinde bulunmuş ya da can hav- liyle kaçtıkları karakollardan bu- raya yollanmış. Kurumun telefo- nu kent rehberinde kayıtlı değil. Kapılar çok sıkı denetleniyor ve dış kapının anahtarı hiçbir kadı- na verilmiyor. Dayak yedikleri ko- calanndan kaçıp buraya sığınan kadınlar, mahkemeye de alışveri- şe de gruplar halinde gidiyorlar. Çünkü eninde sonunda kocalar tarafından keşfedilen evin çevre- sinde tehdit savuranlar, günlerce pusuya yatanlar hiç eksik olmu- yor. Kadın evi yöneticileri, özellikie Türklerin buraya sığınan kadınla- ra orospu gözüyle bakf.klarını söylüyorlar. Böyle düşününce de koca ve tüm akrabalar için öç al- mak neredeyse doğal bir hak ola- rak görülüyor. Kadın evinin iki Türk konuğu- na soruyorurn. "Bu tespit doğru mıı?" "Evel" divor Halide Ha- nım, "Kırk bir yaşında orospu da oldum." Yüzü, dini resimlerdeki kadın figürlerine benziyor; duru, apaçık... Sesinde kadınların yüz- yıllardır çektikleri acıların bin bir rengi... Sanki Almanya'nın Duis- burg kentinde değil de Güneydo- ğu'da ya da Istanbul'un bir gece- kondu semtindeyim. Korkunun, ekonomik ve sosyal baskılann ku- şattığı kadınlar dünyasında. Halide Hanım gözlerine dolan yaşları bana göstermemek için bir çırpıda silip unutmak istediğinden hiç kuşku duymadığım pek çok acı oiayı taa en basından anlatma- ya koyuluyor. Onu üzdüğüm için canım sıkılıyor. Üstelik az sonra kalkıp hayatında ilk kez çaiışma- ya gidecek, heyecanlı. Canımın sı- kıntısını anlamış olsa gerek, bana koyu bir kahve uzatıp "Anlatmak insanı ferahlatır" diyor. "Bunu burada ögrendim. Ne kadar zor gelirse gelsin insan anlatmalı. Yir- mi bir, yirmi, on sekiz, on beş ve sekizraşındabeş çocuğum var be- nim. Kızlanmın ikisi universiteye gidiyor, diğerieri lisede... Kimse- nin aklına bu beş çocuk anası, yir- mi yıllık evli kadın neden burala- ra sığındı, diye sormak gelmiyor. Orospu deyip geçiyorlar. İnsanın yirmi yıllık düzenini bozması ko- lay mı? Ama insanın bir gün ca- nına tak der." "Neden" diye soru- yorum. "Neden bunca yıl bekle- diniz?" "Bilemezsin" diyor, "tn- sana en çok ne koyar bilemezsin. Boyuna gelmiş çocuklann yanın- da dayak yemenin ne olduğunu bi- lemezsin... Onlar duymasın ister- sin, kafanı yastıklara gömersin, banyolara, odalara kaçarsır. Ama duyarlar; hıçkınklannı, yalvarma- larını. tokat seslerini duyarlar. Buraya sığınalı tam altı ay olu- yor. O korkunç gece de her gece olduğu gibi gene ölesiye daya yi- yorum. bir yandan çocuklar yal- Ferhan Şensoy'un gençlikfantezisi 20yıl sonra gündemde GoHome Godot, bir gün nıutlaka...Şensoy "Go Home Godot"yu, Beckett'in "Godot'yu Beklerken" ve Bulatoviç'in "Godot Geldi" oyunlarına bir nazire olarak yazdığında Galatasaray Lisesi'nde okuyordu. Beckett'in ölümüyle yeniden gündeme gelen oyun, "Godot'yu Beklerken"le biriikte sahnelenecek. LALE FİLOĞLU ~ "Go Home Godot"-. Henüz bir proje, sezon sonunda ya da yeni sezonda, ama "bir gün mutlaka" sahnelenecek. "Go Home Godol-Güle Güle Godot"yu oynamak Ferhan Şeıı- soy'un kafasında uzunca bir süre- dir yer etmişti. Bu arada "Godot : yu Beklerken"in yazan Samud Beckett'in geçenlerde ölmesi Go- dot'yu bir kez daha güncel kıldı. Ferhan Şensoy'un, Samuel Bec- kett'e ilgisi ve merakı 20-25 yıl ön- cesine uzanıyor. "Go Home Go- dof'nun ilk versiyonunu 1968'de kaleme aldığı düşünülürse, yazdığj bu oyunu sahnelemek için yeterin- ce uzun bir süre beklediği anlaşı- labilir. Şensoy'un kafasında "pi- şen" oyunun bir türlü seyirciye ulaşamamasının nedeni, sanatçı- nın yoğun çahşmasından ve hazır- da bekleyen projelerden kaynak- lanıyor. Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Ti- yatrosu'nu bir süre için Küçük Sahne'de konuk eden Ortaoyun- cular, Küçük Sahne'nin Kültür Ba- kanlığı ile olan davası sürerken Küçük Sahne ve bir süre önce açı- lan Ses 1888'de oyunlarını sürdü- rüyorlar. Ortaoyuncular'ın başı Ferhan Şensoy da tiyatro koştur- macasının yanı sıra "gece" saat- lerini Yavuz Özkan'ın yönettiği son filmde oynamakla geçiriyor. Bu arada Şensoy "e Ortaoyuncu- lar, "Kahraman Bakkal Süper- HIRÇIN KIZ'IN BIYIKLIS1 — Ferhan Şensoy, "Go Home Godot" adlı oyununu, "tki Efendinin L'sağı" ve "Kral Lear"in yönetmeni Işıl Kasapoğlu'nun yönetmesini istiyor. Ama Kasapoğlu da Sha- kespeare'in "Hırçın Kız"ında Şensoy'u oynatmayı tasarlıyor. Şensoy, "Oyundaki kız da erkek gibi. Bıyıklı da oynanabilir" diyor. markete Karşı" adlı oyunun hazır- lıkları içindeler. Bütün bu işlerin yoğunluğu nedeniyle "Go Home Godot" büyük bir olasılıkla önü- müzdeki sezon sahnelenecek. Sanatçımn "Güle Güle Godol" oyununun ilk ortaya çıkışını öğ- renmek için 22 yıl öncesine döıı- mek eerek. Yıl 1968... Ferhan Şensoy, henüz "çiçeği burnunda" bir lise öğren- cisiyken Beckett'in "Godot'yu Beklerken"i bütün dünyada bü- yük ün kazanır. Uyumsuz Tiyat- ro'nun dünyayı sarstığı bir dönem- de Bulgar yazar Miodrag Bulato- viç'in de "Godot Geldi" adlı oyu- nu yazması Şensoy'u hareketege- çirir. Şensoy, yazdığı bu ilk oyun- da Beckett'in "beklenen", Bulato- viç'in "gelen", ancak köylüleri memnun etmeyen Godot'suna bir "nazire" olarak "Go Home Go- dot"yu kaleme alır. Şensoy, Gala- tasaray Lisesi'nde okuduğu yıllar- da yazdığı ilk oyununu 1971'de Fransa'da konservatuvar öğrenci- liği sırasında ve 1973'te tekrar ele alır. 1989'a geldiğimizde "Güle Güle Godof'nun bütün versiyon- ları masaya yatırılır, Fransızca ve Türkçe versiyonlarından yola çı- kılarak yeniden yaratılır. Şensoy'- un Godot'sunun öyküsünü sanat- çımn kendi ağzından dinleyelim: "1968'de bir tiyatro yazan degil- dim, oyunun eksikleri vardı. 1971'de yazdığım ise Türkiye'nin politik ortamından çok etkilenen. biraz 'at gözlüklü keskiıı bir devrimci' versiyonuydu. Fransa- da yazdığım ise biraz 'Fransız' bir versiyondu. Bugün ise önümüzde Çavuşesku gibi giden ve hâlâ ba- şımızda olan Godot'lar var. Son yazdığım 'Güle Güle Godot' bu anlamda ele alındı." Ferhan Şensoy, yazdığı oyunu kendisi yönetmek istiyor. Ancak tiyatrosunda aynı günlerde sahne- lenmesi düşünülen Beckett'in "Godol'yu Beklerken" adlı oyu- nunu başka bir yönetmenin sah- neleyeceğini söylüyor. Şensoy, Beckett'in oyununu kimin yönet- mesini istiyor? Henüz kesin değil, ama bir ısim var ortada: "Yönetmen Işıl Kasapoğlu ola- bilir. Ama onun da kafasında Shakespeare'in 'Hırçın Kız'ı var. Üstelik Hırçın Kızı da bana oynat- mak istiyor. Çıldırmış! Olmaz di- ye bir şey yok tabii. Işıl'ın fante- zisine saygı duyuyorum. Zaten oyundaki kız da erkek gibi bir kız. •Hırçın Kız' bıyıklı da oynanabi- lir." Ferhan Şensoy, Fransa'da bu- lunduğu yıllarda Beckett'le görüş- mek istemiş, ama böyle bir istek- te bulunan birçok kişi gibi başa- ramamış. Beckett, Şensoy için ne ifade ediyor, görüşebilseydi neler konuşmak isterdi Beckett'le? İşte söyledikleri: "Beckett, >azar olarak beni çok ilgilendiren bir kişi; üslubuyla, şiiriyle. Bir de gizemli yaşamıy- la, köşeye çekilmişliğiyle beni çok ilgilendiriyor. Fransa'dayken Lyumsuz Tiyatro'yla ilgiii düşün- celerim vardı. Bunlan konuşmak istiyordum. Beckett'in lyumsuz Tiyatro'ya gelişinde Çehov'un Viş- ne Bahçesi'nden ne kadar etkilen- diğini merak ediyordum. Çehov'- un tiyatrosunda Uyumsuz Tivat- ro'nun ipuçlan var bana göre. Bunlardan etkilenmiş mi, o far- kında mı. değil mi? Böyle bir mu- habbetten çok mutluluk duyacak- tım. Kafamda hep ona sormam gereken şeyler vardı. Beckett, gi- zemli bir insandı, böyle olmaklan da keyif alıyordu." îtalyan seramikleri Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde 600 yıllık seramik geleneğiKültür Servisi — Türk ve îslam Eserleri Müzesi, kısa aralıklarla Iznik ve Faenza seramiklerinin sergi mekânı oldu. Müzede 14 aralıkta sona eren Iznik Seramik- leri Sergisi'nin ardından bugün açılan Faenza Seramikleri Sergi- si'nde 14. yüzyıldan günümüze ttalya'nın Faenza kentinde üreti- len vazo, tabak, ibrik, hokka, ka- vanoz, tepsi gibi kullanım eşyala- rından ve çağdaş seramik heykel- lerinden örnekler sunulacak. Lluslararası Faenza Seramik Mü- zesi'nden gelen 157 yapıttan olu- şan sergi 18 şubata kadar sürecek. Italya'nın Faenza seramikleri tam 6 yüzyıldır kesintisiz olarak üretiliyor. '"Fayans" sozcüğünün de kökenini oluşturan Faenza se- ramiklerinin bunca zamandır ününü koruması büyük bir oran- da coğrafi konumundan ileri ge- liyor. Serginin Türkiye'ye gelişin- de katkıları olan İtalyan Kültür Merkezi'nin müdürü Amalia Coppola Fozletti ile Uluslararası Faenze Seramik Müzesi'nin uz- manlarından Bnınetta Guerrini'- nin verdikleri bilgilere göre, bu bölgenin killi toprağının seramik yapımma çok uygun olması, Fa- enza'yı doğal olarak bir seramik merkezine dönüştürüyor. Türk ve İslam Eserleri Müze- si'nde de 14. yüzyıl-20. yüzyıl dö- nemini kapsayan çeşitli boyutlar- daki tarihi tabaklar, leğenler, va- zolar, hokkaiarın yanı sıra Carlo Zauli, Alfonso Leoni gibi çağdaş seramik sanatçılarırun yapıtları da sunulacak. tTALYA SERAMİKLERİ — Sergide yer alan parçalar 14. yüzyıl-20. yüzyıl dönemini kapsıyor. (Fotoğraf: Muharrem Aydın) vanyor, büyük kızım deli gibi elin- de telefon. polisi arıyor... Bir an dayanamıyorum, çocuklarımın yüzündeki aaya dayanamıyorum, fırlıyorum dışarı... Gecelikle, ayakkabılanm bile yok, terlikle- yim. Koşuyorum, koşuyomm, bir telefon kulübesine girip saklanı- yorum. Beni orada koma halinde buluyoriar. Sonra buradayım işte." Her tarafı titriyor Halide Ha- nım'ın. Gülühan ellerini sımsıkı tutup sarılıyor ona, "Geçti artık, geçti" diyor. Halide Hanım, Almanya'da ge- çen uzun yaşamı boyunca kadın evinin adını hiç duymamış, ama şimdi sorumlu yönetici. Halide Hanım beş çocuğunu da yanına almış, çünkü çocuklar babayı is- tememişler. Şimdi iki ayrı odada hep biriikte yaşıyorlar. Kadın Evi'n- de her konuğun kendine ait eş- yası, ocağı, buzdolabı var, çama- şır ve kurutma makineleri ortak- laşa kullamhyor. Devlet her konu- ğa yardım parası olarak yaklaşık dokuzyüz mark veriyor, bünunla temel ihtiyaçtar karşılanıyor. Ka- dın Evi'nin hemen altında okula gitmeyen çocuklar için çok geliş- miş bir yuva var. Halide Hanım- ın kocası intikam almak için he- men işten çıkmış. Böyle olunca Halide Hanım ve çocuklar hasta- lık sigortasından yararlanamıyor- lar. Aynca Halide Hanım boşan- dıktan sonra üç ay içinde iş bula- mazsa oturrna izni geri alınacak ve o Türkiye'ye dönmek zorunda kalacak. Halide Hanım'ın işe gitmesi ge- rek. Bu onun ilk iş günü. Bulaşık- çılık yapacak. Yüzü bir anda gençleşiyor, öyle heyecanlı. "Bu yaştan sonra zor olmayacak mı", diyorum. Gülerek "hayır" diyor, "Oyle çok mutluyum ve sonuna kadar gidecegim." Kadın Evi'nin konuk odasında Gülühan'la başbaşa kalıyoruz. Sözcükler su gibi akıyor, Türkçe- sinin guzelliği, deyimleri şaşırtıyor beni. Öylece dinliyorum. "Burada mutluyum. tlk kez kendim için yaşadığımı, her şeye kendim karar verdiğimi görüyo- rum. Paramı hiç kimseye sorma- dan kendim harcıyorum. Her pa- zartesi bütün kadınlar bir araya gelip konuşuyoruz. Deneylerimi- zi, duygulanmızı birbirimize hiç çekinmcden anlatıyonız. Ekmeği- mizi, emeğimizi paylaşıyoruz. Kendimi çok hür hissediyorum ve çok güzel hissediyorum. Benimki uzun bir hikaye, çok küçük yaşta evlendirildim ben ve kocamdan hep kaçtım. Birincide kaçıp Tür- kiye'ye gittim. peşimden geldi. Da- yanamadım, bir şoföre iki milyon lira verip çocuklanmla kendimi bu kez Almanya'ya altım. Sınırda pa- saportu da attım. Politik sığınma istedim. Kocam duramadı mem- lekelte, gene peşimden geldi. Ben de buraya sığındım." Burada sözünü kesip soruyo- rum Gülühan'a. "Nedir seni bun- ca kaçmaya zoriayan. Nedir?" Su- suyor, sıkıntılı. Neden sonra "İn- sanı kadın oldnğu için, ana oldu- ğu için utandıran bir şey", diyor. "Ne?" Susuyor gene, "Söyleye- mem" diyor. "Söylenmeyecek bir şey. Belki mahkeraede söyleyece- ğim. Evet, evel kararlıyım, utan- madan söyleyecegim." Onu utan- dığı sırrıyla baş başa bırakıp me- rak ettiğim başka bir şeyi soruyo- rum. "Gülühan, nasıl politik sı- gınmacı olacaksın sen? Bunun için pek çok belge gerek, kolay değil. Haklısın" diyor. "Beni kabul et- meyecekler, sanırım o zaman Türkiye'ye dönmem gerekecek, çok zor olacak bu, çocuklar bu- raya alıştı. Zoriuğa rağmen boşan- makta kararlıyım. Kimbilir belki bir gün beyni beynimi saran biri- ne rastlarım." Ona bakıyorum, otuz iki yaşın- da, genç, guzel ve belirsiz bir ge- leceğin karşısında dimdik duru- yor. Onu hiçbir şey korkutmuyor, ne kocasının tehditleri ne ülkeden atılmak. Çünkü ilk kez kendi için yaşıyor. Kendi yaşamını çiziyor. Dört saat sonra Kadın Evi'nin sımsıkı otomatik kapısı yeniden açılıyor. Gülühan'la dığcr konuk kadınlarla vedalaşıp çıkı\orıım Kadın Evi geceye hazırlanıyor. Ka- pılar kapanıyor, gece nöbetçisi te- lefonun başına geçiyor. HerkOT te- tikte, her an bir lelefon gelebilir. Biri. bir kadın koma halinde... Hipertansiyon hastahğı • İSTANBUL (AA) — 2^amanla yanşan, mükemmeli arayan, hırslı, hata kabul etmeyen, kolaylıkla mutsuz olabilen insanların, hipertansiyon olarak adlandırılan yüksek kan basıncı hastalığına daha kolay yakalandıklan bildirildi. Isıanbul Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aykan Canberk, Arkadaş Kulübü'nce düzenlenen ayhk toplantıda, hipertansiyon ve tedavisi üzerinde durdu. Canberk, şöyle devam etti: "Düzenli yaşam, stresten, sigara ve alkolden uzak durma, diyet ve egzersiz faktörlerini yerine getirme, ömürboyu düzenli ilaç kullanma gibi hastanın hayat stilini zoriayan kurallara uyma şartıyla, hipertansiyon kontrol altına alınabilen bir hastalıktıK' Kültür diyalogu • tstanbul Habcr Servisi — Alman Kültür Merkezi, "Türk-Alman kültür diyaloğunun geliştirilmesi" amacıyla tasarladığı bir dizi etkinliği önümüzdeki haftalarda gerçekleştirecek. Alman Kültür Merkezi tarafından yapılan yazılı açıklamada, etkinliklerde ele alınacak konulann, "Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na girme çalışmaları çerçevesinde Türk-Alman kültür diyaloğu için orta vadeli beklentileri, öncelik tanınan konular ve tasarılar" ana başlığında toplandığı belirtildi. l^rgıtay'dan 4 çöp ? uyansı • ANKARA (AA) — Yargıtay, Elazığ Belediyesi'nin çevrenin kirlenmesine yol açan çöp alanını kullanmasının durdurulmasına karar verdi. Kararda "Belediye bir alanı çöplük olarak kullanırken çevredeki unsurlara zarar vermemelidir" denildi. 14. Hukuk Dairesi'nce alınan "yeşil" kararda, Elazığh bir vatandaş\n belediye aleyhine açtığı davada, kentten toplanan çöplerin Meryem Dağı eteklerine "rastgele" döküldüğünün saptandığı belirtildi. Yargııay karannda bu çöplükten sızarak gelen pis suların yeraltı suyunu da kirlettiği belirtilerek "Belediye, çöpleri düzenli olarak toplayıp, en yakın meskûn mahalden 4-5 kilometre uzağa atmalıdır" denildi. 'Santraldan vazgeçilmelT • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği Başkanı Teoman Alptürk, "Muhendisler cennetleri cehenneme çevirecek kişiler değildir" diyerek Aliağa'da termik santral yapımından vazgeçilmesini istedi. Alptürk, 1983'te yatırımı başlayan Kemerköy Termik Santralı konusunun da yeniden gözden geçirilmesi eerektiğini vurguladı. f MMOB Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda görev alanların en üst düzeyden en alt düzeye kadar Türkiye'de enerji fazlası olduğunu söylediklerini belirten Teoman Alptürk, buna karşılık yine de Aliağa'da termik santral yapımındadiretildiğini söyledi. Uçaklara güvenli iniş • İSTANBUL (AA) — Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Müdürü Turgut Kaya Yolsal, bir süre önce hizmete konulan "pist frenleme ölçüm aleti" ile uçakların Atatürk Havalimanı'na inişlerinin daha güvenli hale geldiğini söyledi. DHMİ Müdürü Turgut Kaya Yolsal, tamamen bilgisayar sistemiyle çalışan pist frenleme ölçüm aletinin, pistteki gerekli ölçümleri yaparak bilgilerin, iniş için hazırlık yapan uçaklara iletilmesini sağladığını bildirdi. Yolsal, bu sistemle, uçağın tekerleklerinin piste değdiği anda nasıl bir frenleme yapacağı hakkında pilotlara bilgi aktarıldığını belirtti. Yolsal, bu ölçümlerin Atatürk Havalimanı'nda günün 24 saatinde, iklim şartlarına göre si'itemli olarak yapıldığını kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle