19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 OCAK 1990 HABERLER CUMHURİYET/11 Inönü, Özallahirarayagelmedi • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) — Milliyet Gazetesi'nin Ankara Bürosu yeni binası dün törenle hizmete açıldı. Açılışa Cumhurbaşkanı Turgut özal, Başbakan Yıldınm Akbulut, SHP Genel Başkanı Erdal Inönü, çok sayıda bakan, milletvekili ve bürokrat katıldı. SHP Genel Başkanı înönü, Cumhurbaşkanı özal'la karşılaşmamak için törene geç geldi. Tören sırasında özal, Milliyet yazarı Mümtaz Soysal'a "Köşe yazarlan ne kadar ücret alıyor?" diye sordu. Soruyu, gazetenin Genel Yayın Müdürü Doğan Heper, "O söylenmez efendim" diye yanıtladı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı özal da "Olmaz, o zaman adama sorarlar, nereden buldun?" karşıhğını verdi. özal, Milliyet Gazetesi'nin ilk sayılanm da inceledi. Bu arada bazı bakanlar, gazetecilerle bol bol sohbet etti. Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Ali Bozer ile devlet bakanlan Güneş Taner ve Mustafa Taşar birlikte fotoğraf cektirirken, kabinede "çatlak" olmadığını söylediler. Taşar gülerek, "Kabinede çatlak yok. SHP ve DYP'nin gölge kabinelerinde çatlak var" dedi. OzaPın gelişine sis engeli • Haber Merkezi — Katma Değer Vergisi'nin Türkiye'de beşinci uygulama yılını tamamlaması nedeniyle bugün Istanbul'da yapılacak bir toplantıya katılacağı açıklanan Cumhurbaşk*nı Turgut özal, Esenboğa Havalimanı'ndaki yoğun sis nedeniyle özel uçağı kalkamayınca dün gece İstanbul'a gelemedi. TRT, dün 23.00 radyo bülteninde, "Cumhurbaşkanı Turgut özal İstanbul'a gitti" şekünde haber verdi. Ancak Ozal'ı İstanbul'a getirecek olan özel uçak saat 22.20'de Esenboğa'daki şeref salonu önünden hareket ederek pist başına kadar geldi. Uçak, görüş mesafesinin sis nedeniyle 400 metreye kadar düşmesi üzerine geri dönüş yaptı. Radyodaki haberin, Özal'uı dün açıklanan programına göre verilmiş olabileceği belirtilirken, olay "gaf" olarak nitelendirildi. özal, uçağın kalkamaması nedeniyle Çankaya Köşkü'ne geri döndü. Cumhurbaşkanı Özal, bir süredir Türkiye'de bulunan Azerbaycan Sosyalist Cumhuriyeti Başbakanı Ayaz Niyazioğlu Muttalibov'u dün Cankaya Köşkü'nde kabul etti. Erdem, İshak Hania görüştü • İSLAMABAD (Cumhuriyet) — Pakistan'a yaptığı resmi ziyareti sürduren TBMM Başkanı Kaya Erdem ve beraberindeki Türk Parlamento heyeti, dün Pakistan Cumhurbaşkanı Gulam İshak Han tarafından kabul edildi. İshak Han, Erdem ve Türk Parlamento heyeti ile yaklaşık 45 dakika görüştü. Görüşmede iki ülke arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin yanı sıra, doğu-batı ilişkileri ve Doğu Avrupa'daki gelişmeler üzerinde durulduğu öğrenildi. Öte yandan Pakistan Radyo Televizyon Kunımu, TBMM Başkanı Kaya Erdem ile bir görüşme yaptı. Dün akşam Pakistan TV'sinde yayımlanan görüşmede Erdem, "Dünyamızda çok önemli gelişmelerin olduğu şu dönemde Türkiye ile Pakistan'ın bölgelerinde istikrar unsuru olarak yer almalan dünya banş ve gûvenliği açısından önem taşımaktadır" dedi. Tarun politikasına muhalefet • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen "Ziraat Mühendisliği 3. Teknik Kongresi"ne katılan SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, "AT Komisyonu raporunda tarımın Türkiye'deki en geri sektör olarak belirtildiğini" söyledi. Erdal Inönü, Türkiye'de tarımdan çok şey beklendiğini, herkesin bu konuyla ilgili olmasına karşın tanmın geri kalmaktan kurtulamadığını belirtti. ANAP hükümetinin "Tarım Onman ve Köyişleri" bakanlıklannı birleştinnesini de eleştirerek, "Ekonomide korumacılıktan vazgeçilmeyecek tek alan varsa bu da tanmdır" dedi. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel ise kongrede yaptığı konuşmada Türkiye'nin hâlâ bir tanm toplumu olmaktan kurtulamadığını belirterek, "Tanmda çalışan nüfusun yüzde 15'e indirilmesi gerekir" dedi. Emeklilerden tepki • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Maliye Bakanhğı'nın, çeklerini kırdıran emeklilerle ilgili olarak aldığı kararın ardından, yeni yılın ikinci günü bankalara giderek çeklerini kırdırmak isteyen emekliler, maaşlarının yaklaşık yüzde 16'sımn kesilmesine tepki gösterdi. "Bu parayla geçinmek zaten olanaksız" diyen emekliler, "Maliye Bakanı faiz kesintisinin indirileceğine söz vermişti. Sokağa dökülmemizi mi istiyorlar, gerekirse örgütlenip onu da yapanz" biçiminde konuştular. Veysel Kııkııl tutuklandı • Istanbul Haber Servisi — Bayrampaşa Cezaevi'nden 2 ocak günü yapılan açık görüş sırasında Devrimci Sol liderlerinden Sinan Kukul'un kaçmasına yardımcı olduğu öne sürülerek gözaltına alınan Veysel Kukul tutuklandı. Sinan Kukul'un fîrar eyleminin ardından başlatılan operasyonlarda kaçış ile ilgili oldukları savıyla yakalanan Yeni Çözüm Dergisi sahibi Metin Yavuz ile aynı derginin. muhabirlerinden Metin Türker ise DGM Savcılığı'nca yapılan sorgulanndan sonra serbest bırakıldılar. Sinan Kukul'un amcaoğlu ve Yeni Çözüm Gebze muhabiri Veysel Kukul ile öteki sanıklar, sevk edildikleri Eyüp Adliyesi'nde, "Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz" ve "Sosyalist basın sustunılamaz" sloganları attılar. 13 gözaltı, 5 tutuldama • Haber Merkezi — Gültepe Kültür Araştırma ve Yaygınlaştırma Derneği'ni basan polis, 13 kişiyi gözaltına aldı. Dün saat 17.00 sıralarında derneğe gelerek 13 kişiyi karakola götüren polis, gözaltına alınma nedeni konuşunda açıklama yapmadı ve kimlik tespiti yapıldığmı bildirdi. Gözaltına alınanlardan bazılannın Erturan Yavuz, Sevda Harmancı, Deniz Salkut, Altan Sulh, Ogün Talu ve Nurali Özcan olduğu öğrenildi. Bu arada Ankara'da polisçe yakalanarak DGM Savcıhğı'na sevk edilen Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) üyesi 22 kişiden 5'i tutuklandı. Erdem Çankaya, Recep Kurt, Gültekin Koçuşağı, Selçuk Çakıa ve Behzat Çınar adh sanıkların "yasadışı örgüte üye olmak ve izinsiz bildiri dağıtmak" suçlarından tutuklandıkları açıklandı. 17 sanık da serbest blrakıldı. Bir süre önce de 2 kişi TDKP sorusturması sırasında tutuklanmıştı. Başbakan millimutabakat çağrısı yaptı Akbulut: Sorun anayasaANKARA (Cumhnriye! Biiro- su) — Başbakan Yıldınm Akbu- lut, "Anayasarun hukuka, demok- rasiye aykın düşen maddeleri, de- mokrasiyi engelleyen hükümleri" bulunduğunu bildirerek "Tarnş- maya meydan verraeyecek bir bi- çimde anayasa hazırlanmalıdır" dedi. Akbulut, anayasarun uzlaş- mayla hazırlanması gerektiğine işaret ederek tartışmaların kesil- mesi için bunu, "seçilen insanla- nn yapması gerektiğini" söyledi. Başbakan, laiklik çerçevesinde ha- reket etmekten vazgeçmeyeceğini ifade ederek "Bu prensip hilafına müspet bir puan kazanmamız söz konusu olamaz. Olsa bile vazgeçerim" diye konuştu. Akbulut, göreve başlamasının 60. gunünde Cumhuriyet'in soru- lannı yanıtlarken anayasa degişik- liğinin, birçok tartışmaya son ve- receğine işaret etti, seçim kanunu- nun da değişmesi gerektiğini be- lirtti. Akbulut, işkence konusun- da da gerçeklerin ortaya çıkması için gerekii çalışmaları yaptıraca- ğını açıkladı. Başbakanın Cumhu- riyet'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle: "— Sizce Türkiye'nin siyasi gün- demindeki en önemli sorun oedir? AKBULUT — Bugünkü boruıı- lann başında anayasa vardır. Ana- yasanın hukuka aykın, demokra- siye aykın düşen maddeleri vardır. Demokrasiyi engelleyici hükümle- ri vardır. Mutabakat sağlanırsa değiştiririz, ama değiştiremiyoruz. Arzu ederiz ki bugünkü anayasa tartışmaları ortadan kalksın. — Nasılî AKBULUT — Mesela 195CH yıllann sonu taruşmalı geçti, 1961 Anayasası yapıldı. Kimisi anaya- sayı mükemmel kabul etti, kimisi 'Hayır, bu anayasa uygun degikür' dedi. Bu çelişkiler hazırlamsından kaynaklanıyor. Şimdi '82 Anaya- sası da tartışılıyor, çünkü bugün- kü partilerin yer aldığı bir muta- bakat içinde hazırlanmadı. Tartış- maya meydan vermeyecek bir bi- çimde anayasa hazırlanmalıdır. Hazırlanmalı ki o yönüyle de is- tikrar sağlansın. Mutabakat sağ- lanamayınca siz en iyi kaideyi de getirseniz, ben diyorsunuz yapma- dım, vatandaş yapmadı bunu, o halde sahip çıkmıyor.um. — Bu uzlaşmanın zemini bu- günkü siyasi partOer midir? AKBULUT — Tabii Meclis'e düşer. Açıkça da söylüyorum. ts- tiyorum ki eğer mutabakat sağla- nabilirse ülke rahat eder. — O zaman loplumsal uzlaş- manın da çerçevesioi çizmiş olu- yorsunuz. AKBULUT — En güzel anaya- sayı da yapsaruz, eğer o uzlaşma çerçevesinde yapamamışsanız, yi- ne eleştirilecek taraflan, kabul edilmeyecek larafları bulunacak- tır. Ama benim dediğim şekilde yapılırsa herkes artık ona sahip çı- kar. — Nasıl bir anayasa düşünü- yorsunuz? AKBULUT — Bakın anayasa- Iarı çok teferruata boğmak doğ- ru değildir. Cemiyetin ve dünya- nın değişmesine engel hükümler yer almamalıdır. Anayasa, engel- leyici olmamalıdır. Önü açık ol- mahdır. Bizim gelişen cemiyetimi- ze ve insanımıza cevap verebilme- lidir. Buna uygun yapılacak ka- nunlarla kanun hâkimiyeti sağla- nacak ülkede. Herkes sabahleyin kalkıp kendisine göre *Şu hadise- nin çözüm tara nedir?' dediğin- de çareyi kendi kafasında değil, anayasada aramaya alışacaktır. — Muhalefet bu anayasayla se- çime gitmeyi, daha sonra anaya- sa değişikliği döşünüyor. AKBULUT — Bakın, seçim kanunu da değişmelidir. Seçim ka- nunlarında da esasında mutaba- kat sağlanamamıştır. — Yani seçimden önce bu ol- ması gerekir. AKBULUT — Hayır, ben se- çim kanununda bir değişiklik ya- püacaktır, yapılmayacaktır diye söylemiyorum. — Bugünkü partiler bu anaya- sa yapılırken yoktu. AKBULUT — Sıkıntılar ora- dan geliyor. 1961 Anayasası da öy- le yapıldı. 1982 Anayasası da öy- le yapıldı. — O zaman anayasa, toplum- sal uzlasmanın başlangıç noktası mı olmalıdır? AKBULUT — En temel odur, yani şimdi 50'den bu yana da hep münakaşa edilen şey değil mi, yani 40 senedir. Hâlâ konuşulrnuyor mu, ee biz bunu kaç sene daha ko- nuşacağız? Şimdi Amerika'da, Fransa'da, İtalya'da böyle bir tar- tışma yok, ama bizim gündemi- mizden inraiyor. — Bunun nedenini mevcul si- yasi partilerin katılmadıklan or- tamlarda yapılmasına bağhyorsu- nuz. AKBULUT — Ben öyle görü- yorum. Ve o nedenle de bu tartış- malar devam ediyor. — Peki ANAP Genel Başkanı olarak öteki partinin liderlerine bu bir çağrı mıdır? AKBULUT — Sizin sorunuz üzerine düşüncelerimi söylüyo- AKBULUT -y Benim tek üs- tünde durduğum, hukukun üstün- lüğü prensibinin tüm memlekete egemen olmasıdır. Mükemmel de- mokrasi böyle gerçekleşir. — Hukuk üstünlügünü pratik olarak biraz açar mısıoız? AKBULUT — Mesela işte in- san haklanndan bahsediliyor, biz hiçbir zaman insanımızı zora so- kacak, insanımızı küçük düşüre- cek bir idarenin olmasına, bir sis- temin olmasına razı değiliz, zaten böyle bir şey yok. Eğer var ise o da en iyi biçimde düzenlenmelidir ve düzenleyeceğiz. 'Türkiye'de iş- kence var* deniyor. Çalışmalar yaptıracağım, bu iddiaların sıfıra inmesi için ne lazımsa yapacağım. — Tek lek kavuşturacak bir sis- tem kurmayı mı planlıyorsunuz? ruz. bunun böylf görünür tarafı yok. Şöyle olacak böyle olacak de- yip de onu yapamadığınız takdir- de zor duruma düşersiniz. — Sendikalaşma ve dernekleş- me fl« ilgili engelltr için bir döşün- ceniz var mı? AKBULUT — Bakın daha on- lar hakkında biraz daha başka ça- reler bulmak lazım. Mesela sendi- kalarla olan düzenlemeler, orada rahatsızhklar varsa onu da düzelt- meyi düşünüyorum. Anayasada şu, belki telaffuz etmiyorum. Anayasada hukuka aykırı düşen kaideler varsa tabii ayıklamak is- terirn. Ama anayasanın degişikli- ği zor. Yalnız biz gündeme getiri- riz. — Bu, muhalefete bir çagn ol- duğuna göre onlardan yanıt bek- iklik çerçevesinde hareket etmek- ten vazgeçemeyiz. Bu prensipler hilafına müspet bir puan kazan- mamız söz konusu olamaz. Olsa bile vazgeçerim. Demek ki bize şöyle puan getirecek, böyle puan getirecek diye politika yapamayız. — Bazı ekonomik konularda muhalefetie birlikte görüşlerini acıklayan partili mületvekiUeri var. Bunlar için ne düşünüyorsunuz? AKBULUT — Tabii o göriinü- mü veren arkadaşlarımın, ben o kasıtla hareket ettiklerini zannet- miyorum. Ama o görünümü ve- ren, sanki partinin içinde bir mu- halefet varmış görünümünü veren davranışlara da müsaade etmeye- ceğim. Bunu grup toplantısında da söyledim. Şimdi de söylüyo- rum, herkes partiye zarar verme- Bugünkü sorunların başında anayasa vardır. Anayasanın hukuka aykın, demokrasiye aykırı düşen maddeleri vardır. pemokrasiyi engelleyici hükümleri vardır. Mutabakat sağlanırsa değiştiririz. Seçim Kanunu da değişmelidir. Seçim kanunlarında da esasmda mutabakat sağlanmamıştır. Türkiye'de işkence var' deniliyor. Çalışmalar yaptıracağım, bu iddiaların sıfıra inmesi için ne lazımsa yapacağım. Soruşturmada avukaj bulunduracağım. Yani o yasayı çıkaracağım. 141,142,163'ü Meciisegetireceğiz. Son safhadayız. Bunun sonucunda anayasada değişiklik yapılması lazım geliyorsa diyeceğiz ki 'Buyurun biz bunu getirdik, anayasada değişiklik gerekiyor.' Ama ille seçim yapalım biçiminde kilitlerse muhalefet o olmaz tabii. Din ve vicdan özgürlüğünün, ancak laiklik prensibiyle gerçekleşeceğine inanıyorum. Bize şöyle puan getirecek, böyle puan getirecek diye politikaL yapamayız. Çoğunluk laikliğe sahip çıkacaktır. Türban bunu etkilemez. rum. Şimdi biz mesela belli husus- ları gündeme getireceğiz, gerek kanunlarda, gerek anayasada. Ka- nunlardaki bazı değişiklikleri de gündeme getireceğiz. Bunlar gelip anayasaya dayanıyorsa onu da teklif edeceğiz. Diyeceğiz ki ana- yasadaki değişiklikleri yapalım. Mesela 141, 142, 163'ü getireceğiz, son safhadayız, son hazırlıkları- mızı bitirmış sayüınz, getireceğİA bunun sonucunda anayasada de- ğişiklik yapılması laam geliyor ise diyeceğiz ki, 'Buyurun biz bunu gelirdik, anayasada değişiklik ge- rekiyor'. Ama ılle seçim yapalım biçiminde kilitlerle muhalefet, o olmaz tabii. Düşünün, bugün eğer biz yapamazsak yann birisi bunu yapmaya kalkacak. Bu şekilde ki- litlenirse onlarla da yapamayacak, yine aynı şekilde münakaşalar de- vam edip gidecek. Bugün biz an- laşamayız, yann öbürleri anlaşa- mazlar, öbür gün başkaları anla- şamazlar, bu böyle gider, bir 40 sene münakasa ettik. Daha müna- kaşa ederiz. — Nasıl bir iktidar felsefeniz var diye sorsam... AKBULUT — Kurulacak sıs- temde böylesi iddialar imkânsız hale gelecek. Soruşturmada avu- kat bulunduracağım. Yani o yasayı çıkaracağım. Ve başka kontrol mekanizmalan da ne ise onu da getireceğim. Zaten avukat bulun- durmak herhalde sorunun önem- li bölümünü halleder. Hazırlaya- cağım. — Sayın Başbakan, 60 günün degeriendirmesini yapar mısınız? Ekonomiden başlayarak.. AKBULUT — Şimdi ekonomik konularda söylüyorsaniA şöyle bir sonuç çıktı: Yüzde 69 dolayında enflasyon. Bu pek arzu edilen bir rakam değil tabii. Deniyordu ki yüzde 100 olur, yüzde 120 olur, bu enflasyon fırlar gider, bunu hem politikacılar söylediler, hem bu iş- le iştigal eden ekonomistler söy- lediler, yazdılar, çizdiler. Fakat öy-_ le olmadı, bir 5^6 puan da geçen seneye nazaran düşüş var. Bu da- ha da düşecektir. — Hedefiniz nedir? AKBULUT — Ama ben bir ra- kam telaffuz etmiyorum. Çünkü neticede tahmini bir şey soylüyo- liyorsunuz... AKBULUT — Ben beklerim. Ama gelirler gelmezler bilmem. Gelmelerini de isterim. Şu anaya- sa münakaşaları bitsin, yani biz günümüzün çoğunu bu münaka- şaları yapmakla geçirmeyelim. Di- ğer Ulkelerde bu nizamlar kurul- muş, o nizam üzerine hiç- kimse bir münakasa yapmaksızın kendi istikametini tayin etmiş gidiyor. Biz de öyle yapalım. — Bu konuda da ortamı hazır- lamak size düşüyor. AKBULUT — Tabii zemin ha- zır. Buyurun yapalım. Nedir iste- nen anayasayı düzehelim, işte milli mutabakat olsun, bu iş bitsin. An- ti demokratik gördüğünüz hü- kümler neyse değıştirelim. Anaya- sadaki, kanunlardaki onu biz ya- panz. . — Ayasofya... AKBULUT — O konuya tütfen girmeyelim. — Peki laiklik?.. AKBULUT — Din ve vicdan özgürlüğünün, ancak laiklik pren- sibiyle gerçekleşeceğine, yaşanaca- ğına inanıyorum. Bu nedenle o la- yecek çerçe\ede ve meşru plat- formlarda politikasını yapar, ama bu politika şahsi bir politika de- ğildir, partinin politikasıdır. Hiç kimse şahsi politika yapayım der- ken partiye zarar verecek davra- ruşlarda bulunamaz. — Ne vaparsınız? AKBULUT — Ben de ona mü- saade etmem. Grupta da aynen söyledim. Herkes biliyor. Eğer bu hareketler devam ederse ona bizim müsaade etmemiz mümkün değil. Biz diyoruz ki kasıt bu değildir. Ve arkadaşlanmız bundan böyle par- ti menfaatleri ve bir noktada da parti disiplini içerisinde çalışırlar, partilerin kendilerine göre disip- lini de vardır, olmalıdır da. — Ama görüşlerimizi açıklıyo- ruz dıyoriar. AKBULUT — Efendim herkes fikrini söylemesin mi, hayır söy- lesin. Varsa fıkri söylesin, fıkri iti- bar görürse tatbik ederiz, itibar görmezse iltifat gören fıkre herkes uymak mecburiyetindedir. Ben iki gün Ust üste MKYK toplantısı yaptım. Aşağı yukarı 18 saat ko- nuştuk. Eğer kişilerin söyleyecek- BAŞKENTTEN AHMET TAN Akbulut ile üç saat (Baftarafı L Sayfada) başkanı Kenan Evren'den boşalan yeri en kolay ben doldururum diyen Özal, "Beain» yerimi de en iyi yao kaldınmdaki Meclis Başkanı Akburut doldarur" diye düşünmuş olmalı. Devletin en tepedeki üç görevinin "dn«vn"mda lokal etkinin payı büyük.. Kapı açılıyor. Eşi Samia Hanım'la birlikte Başbakan dı- sardaki eksi 10 derecelik soğuğu birden unut- turacak bir sıcaklıkta karşılıyor. "Varın Basbakanlık'ta ikinci ayıntz doln- yor. Hâlâ karşı kaldınma taşınmadımz?" '•Haffaya" diye yanıtlıyor. Gcv kaltşm nedeni. "karşı kaldınmdaki- 'nin de öteki kaldınma taşumıamı? olması Bunu Türkiye'de bilme>-en yok. Bu ytizden "oeden" diye sormuyoruz. Önce "konuşnmk" üzerine konuşuyoruz. Başbakaauı konuşmayı fazla sevmeyen bir tabiatı olduğunu sade miliervekili ve bakan olduğu günlerden biliyoruz. Meclis Başkanlığı görevi bu tabiatma çok uygun döşüyordu. Ama şimdiki görevi bu yönüne pek uymuyor. Bugün ikind ayını doldurduğn halde ne bir basın toplantısı düzeniedi. ne de uzun uzadıya bir gazeteci iie konuştu. Cumhurbaşkanı basın toplantısı üstüne basın toplantısı yaparken, heyet kabullerin- de söylevîer verirken Akbulut'un suskunlu- ğu,' kamuoyunda "Başbakaıthgın ipterini fae- nüz eîine geciı^Bedi" diye izlenim yaratıyor. Başbakan iie dün yaptığımız üç saatlik eö- rüşmede. iplerin eline gecmekte olduğu iz- lenîmini veriyor. Akbulut, gerçekten son 60 gûn içinde her politikacının ustesinden pek kolay geieme- yeceği sınavlardan geçti. Bu anavlar, "Özal'ın bizzal dizayn" etti- ği hedeflere ulaşmasım sagiadı. özal'ın "di- zaym", özü tartısılsa bile, anayasanın yazıiı kurallarına harfî ile uygundu. Akbuiut ANAP'lı bir politikacı olarak, •iiderinia" kendisine \ > erdiği görevi yüzline gözüne bulaştırmadı, yıidınm hızı ile kabi- neyi ilanetti. Çünkü, güvenoyu alarak bü- \-ük kongreye gitmek, kendisine artı puan sağjayacaktı. Üye olurken düşünü bile kurmadığı parti liderliğine seçikli, genel başkanlık koltuğu- na dişü bir rakiple rnticadele ederek otunnayı başardı. Ardından bütçe geldi. Açık butçe- de siyasal bir açık vermeden Medis'ten gecirdi. Bunlar Türkiye'de hiçbir Başbakanın ba- şına gdmedik bir hız içinde 60 günde gdis- ti, gercekleşîi. Başbakanlığı hiç mi hiç ha- yal etrjaemiş hazırhksız bir politikacı olarak bu bir "basan" tdi. - Akbulut ile kormşmanıızm yairuzca yanm saaü teyp açık geçti. Gerisi, "jazümamak" koşulu ile yeni yd soyleşisi îdi. Akbulut da dlın Cumhurbaşkanı Özal'm Milliyet Ankara Bürosu'nun açıhşında "Aya- sofya sonısu"na> "Şirndi baea bindun" de- di. .Ama laikHkle iigili sözlen "Ayasofya'Hin camîtesririlmesine" karşı olduğu izlenimi ve- riyordu: "Laiklik çercevesittde hareket efmektes Tazgeçeme>iz. Bu prensipler hilafına mıispet bk puan kazanmamız söz konusu olamaz. Olsa büe vazgeçerim. Demek ki bize şöyle pvaa getirecek. böyle puan getirecek diye po- litika yapamayız." "Toplumsal uzlaşma" isteyen Cumhurbas- kanı'na karşıhk Akbulut "milli mutabakat" çağnsı De ortaya çıktı. Çağrısı, daha eski dii ile idi. Ama özal'a göre daha somut bir çer- çeve çiziyordu: "Anayasadaki demokratik ol- mayan raaddetri ayıklayalını.." Özal'ın ve Akbuiut'un cağnlannın içten- likleri üzerinde bir yorum yapmadan, bu çağnların altını çizmek gerek. Öyle anlaşıhyor ki ANAP'ın eski ve yeni liderleri, muhalefeti miting alanlarmdan ma- saya çekmek istiyorlar. Akbulut, Nîhat Erim dışında, son 30 yı- lın ilk hukukçu Başbakan!. Sözierine ve vaat ettiği tcraata hukuk te- masj egemen. Bunda eşi Samia Hanım'ın Yargıtay üyeüğinin de etkisi olmaü. Akbulut bu düşünceye "belki diyor, ama asjl neden, demokrasinin ancak hukukun ha- kimiyeü iie sa^laaacağtna inancımdan." Akbulut, 60 günlük hızlı devreyi atiattık- tan sonra hem parti lideri, hem de Başba- kan olarak "ANAP'ın patronıT olduğunu karutlamaya azimli görünüyor. Ama bunu parmak sallayarak, çok konu- şarak ya da zor kuilanarak değil, dinie>l erek ve sabrederek gercekleştireceği anlaşılıyor. Haftaya Başbakanlık Konutu'na taşınması Akbulut için gerçek bir başlangıç olaeak. VEFAT Merhum MEHMET REFET Bey ile merhume MUNİSE Hanım'ın oğlu, merhume ULVİYE SOMER'in eşi, ORHAN SOMER, SELÇUK SOMER ve İNCİ BAYSAL'ın babaları, VRENY SOMER, ÜLKÜ SOMER ve merhum FARUK BAYSAL'ın kayınbabaları, METİN, MURAT, TURGAN, ATİLLA ve BABÜR SOMER'in büyükbabaları, SUMRU SANBERK ve LEYLA BAYSAL'ın dedeleri, NAZLI SANBERK ile SELİM ve ALEV SOMER'in kocadedeleri, ÖZDEM SANBERK ile CHERYL ve SELMA SOMER'in büyük kayınbabaları, ENVERE LÜTFİ, MERDİYE ZİYA ve MUSTAFA SOMER'in dayıları Yüksek Mühendis ZIYA SOMER 1 7 Ocak 1990 Pazar günü vefat etmiştir. Cenazesi 10 Ocak 1990 Çarşamba günü (yarın) öğlen namazmı müteakip Teşvikiye Camii'nden alınarak Zincirlikuyu Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin Türk Eğitim Vakfı'na bağışta bulunmalan rica olunur. leri varsa bir 18 saat daha konu- şur, orada söyler söyleyeceğini, ben de söylerim, o da söyler. Ama orada işimiz biter, biz partiyiz. Biz parti içerisinde muhalefet aramı- yoruz. Zaten muhaliflerimiz var. Parti içerisinde muhalefet ya da birlikmiş gibi görünümler yanüs- tır. Ben zaten kasıtlı hareket edil- diğini zannetmiyorum. — ANAP'ın içindeki muhale- fet gruplan ANAP'ın geleceğini nasıl etkileyecek diye bir sonı sor- sam? AKBULUT — Bakın, ben mu- halefet gruplan olduğuna inanmı- yorum. Şöyle değerlendiriyorum. Konuşrnamızın başında da söyle- dim. Bu işler çok süratle seyredi- yor. Bu arada tabii bir hazırlik da olmadığı için genel başkan, baş- bakan hazırlığı olmadığı için. Ar- tık kendi alt kademelerinden iti- baren buna hazırladığı bir veya iki ya da üç kişi olmadığı için bir baş- ka aday arkadaş çıktı. Ben çıktım,. onun yanmda olanlar da oldu, be- nim yanımda olanlar da oldu. Şimdi o iş bundan sonra onun ya- randa olanlar onun, benim yanım- da olanlar illa benim yanımda de- vam edecekler diye bir şey yok. Çünkü ben ve onlar diye bir şey yok. ANAP var. Şimdi herkes ANAP'ın yanında olmaya mec- burdur. — Ama parti içinde bir karşı grup da var. AKBULUT — Artık o grup, bu grup falan filan yok. Grup Ana- vatan Parti grubudur. — Ara seçimlerle ilgili bir tarih düşünüyor musunuz ya da ara se- çim olağan kongreden önce mi olur, sonra mı? AKBULUT — Hiçbir tespiti- miz olmadı o konuda. Onun he- sabını yapmadık. — Peki bu türban konusunda- ki degişiklige deginmek istiyorum. Sayın eşinizle birlikte yaşam tar- nndan sizi ve laikliğe hassasiyeti- nizi biliyorlar. Türban, laikliğe bir gölge dıişüruyor mu? AKBULUT — O konular da gündemde sık sık tutuluyor. Ben Türkiye'nin laiklik prensibini be- nimsediğine inanıyorum. Çoğun- luk laikliğe sahip çıkacaktır, tür- ban bunu etkilemez. — Türban, bir giysi özgüriüğu gibi değil de bir dinsel eylenı sem- bolü gibi kullamlıyor. AKBULUT — Laiklik prensi- bi çok iyi bir biçimde Türkiye'de yerleşmiştir. Devletin temelinde la- iklik vardır. Halel gelmez ona. Çünkü müsaade de etmeyiz. tn- sanlann inanışlannı, din ve vicdan özgürlüklerini ^-aşayabilmeleri için laiklik prensibinin gereğine inanı- yoruz. O olmadığı takdirde deği- şik şeyler olurî' Ecevit veErbakan'dan Özal'ayanıt: Davet gelsin düşunuruz ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın TBMM dışındaki muha- •efet partilerinden DSP ve RP ge- nel başkanlarıyla Çankaya'da gö- riişmeye açık olduğu yolundaki sözlerini DSP ve RP genel baş- kanlan yanıtladılar. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, "Görüşme çağrısı geldiği zaman davramşla- nnı belirleyecekletini" bildirirken, RP Genel Başkanı Necmettin Er- bakan, "Muhalefet liderleri Çan- kaya'da degil, önce kendi aralann- da toplanmalıdıriar" dedi. DSP lideri Ecevit, Çankaya Köşkü'nden görüşme çağnsı gel- mesi durumunda, parti olarak bu konuda kendilerini şu veya bu şe- kilde bağlayıcı herhangi bir karar almadıklarmı, görüş belirtmedik- lerini söyledi. Ecevit, şöyle konuştu: "Bu konuda, ozellikle, SHP, şimdiden bazı ilginç çeiişkUere düşmüştür. SHP, Sayın Özal'ın cumhurbaşkanlıgını tanımamak iddiasındadır. Bu iddiada o kadar ileri gitmişti ki. SHP'li belediye başkanlannın bile cumhurbaşka- nı ile görüşraeyeceğini, halta An- kara veya Çankaya belediyesince cumhurbaşkanbğııun suyunun ke- silecegini söylemişti. Oysa şimdi SHP'li Ankara ve İstanbul Bele- diye başkanlannın, Sayın Özal'ı ziyaret ettiklerini televizyonda iz- liyoruz. Hatta geçen gün SHP'li İstanbul Belediye Başkam'nın ser- gilediği televizyon göriintüsü son dereceli çarpıcı idi. Cumhurbaş- kanı Sayın Özal, masanın başın- da belediye başkamnın yüzüne bi- le bakmadan otururken, SHP'li belediye başkanı, sanki padişah huzuruna çıkmış bir Osmanlı ve- ziri gibi, ayağa kalkıp el - pence divan durarak Cumhurbaşkanı Özal'a maruzatta bulunuyordu. Kısacası, bu konu, öncelikle Meclisle grubu bulunan muhale- fet partilerinin, ozellikle de SHP'nin bir sorunudur." RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ise Cumhurbaşkanı Tur- gut Özal'ın görüşme önerisinden Once bir önerileri bulunduğunu belirterek şöyle dedi: "Milletin yüzde 80'ini teşkil eden muhalefet partisi liderlerinin Çankaya'da değil, kendi aralann- da bir araya gelmeleri millete ya- pılacak en iyi hizmettir. Muhale- fet liderleri bir araya gelerek Tür- kiye'nin gündemine el koymahdır- lar."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle