Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DIZI-ROPORTAJ 4 OCAK 1990
Adıpark ve bulvara verildi, üniversiteyakında açılıyor, hemşerilerinin yeni isteğv
Aydın'a Menderes heykelı dikelim
3 Kent
3 Başbakan
Röportaj: Necati
Gûngör
"Yalnızca polis degil, CHP'Iiler de baskı yapıyorlar-
dı. thtilai gunu, İsmel Sezgin gotünılurken arkasından
leneke çalanlar oldu... On yıl boyunca CHP'Iiler bcp
azmlıktaydı Aydın'da. Ama aramızda bir kavga yoktu.
Yollanmız a>nydı o kadar. Bir arada, yuz yıize yaşa-
mıştık OD yıl boyunca-. lşte, baalannın içinde biraz kin
birikmiş olraalı ki 27 Mayıs'ın havası içinde bunu açı-
ga vurdular..."
Bazılarının aksine Hikmet Sucuoglu, Adnan Men-
detcs'in Aydın iline birçok şey yaptı|ım ileri sürüyor-
du. Ona göre "Menderes, Aydın'a bir şey yapmadı" de-
raek, nankörluk olurdu. Hal binası, Kasaplar Çarşısı,
gar binası, Menderes'in emriyle yapümıştı sözgelirai. Va-
li Konağı, DSİ, Orman lşletmesi, tekstil fabrikası,
1950'den önce mezbele durumunda olan Bey Carnisi,
Cihanoğlu Camisi, koskoca Aydın Ovası'nı sulayan Ke-
raer Barajı... Bütün bunlar Menderes'in özellikle iize-
rinde durarak yaptırdığı eserlerdi. Esnaf Kefalet Koo-
peratifi'ni kurdurtmuş, esnafa krediler vermişti. Çift-
çilere yardım etmişti. TARlŞ'in gelişmesini sağlamıştı...
Menderes ikcidannı sürdürebilse, kuşkusuz çok daha
buyuk işler, faydalı şeyler yapacaktı Aydın için...
1960 İhtilali'nin çekindiği
demokratlardan biri de camcı Emin
olur. Aydın'dabir "karşı hareket"
beklentisi içinde olan ihtilalciler,
camcı Emin'in evini özellikle
: gözaltında tutarlar.
; "Rahmetlinin bir beykelini dikmekte geç kaldık" di-
ye hayıflanıyordu Hikmet Sucuoglu. Adını bir parka
verdik, bir bulvara verdik, aynca Menderes Üniversite-
ii'ni açacağız... Yasası, kısa sure önce çıklı. Ama onun
cok sevdigi bu kentte, heykdini dikmekte geç kaldık!
jhtilalin saldıgı korku yuzıinden oldu bu gecikme. İn-
jallah onu da kısa zamanda gerçekleştirecegiz..."
- "Bizlerin Menderes'i unutması mumkun degil... Bu-
raya geiişlerinde merasimle karşılardık rahmetliyi, ama
yanına çıkmak merasim gerektirmezdi. Diieyen herkesle
görüşurdu. Çiftliğine giderdi insanlar. tşlerini yaptınr-
lardı... Onun babnna, çocuklanm da çok orauzJanmız-
da taşıdık... Adını çocuklanma verdim: Oglumun adı
Adnan, kıamınki Benin... Şimdi bakıyorum, Aydın
Bey'in haJleri aynı babası... Aydın Bey de burokrat de-
gil; bizlerden biri gibi."
J950'den sonra seçmenlerin büyük çoğunluğu demok-
rat olan Aydın ilinde, partinin kuruluşu kolay olmamışlı
Sucuoglu — 'Heykelı dıkemedık
Kasaroğlu — CHP'lilikten donmedi. 1%5'lerde açılan Menderes Bulvan, kısa zamanda Aydın'ı zenginlerin oturduğn bir senıt htiine getirdi. (Ugur Günyiiz)
oysa. 1945'te bir avuç insan, gizli gızli partiye adam çek-
meye çalışıyordu. Toplumdan dışlanmış gibiydiler. Üye
kaydetme çalışmaları, adam kazanma çabaları olduk-
ça güç koşullarda gerçekleşiyordu. özellikle CHP yan-
lısı devlet memurlan göz açtırmak istemiyorlardı bu
"mubalir'lere. Polis enselerindeydi. Savcı gözaltında tu-
tuyordu çalışmalannı... Basın olarak yalnızca "Demok-
rat tzmir"den biraz destek göruyorlardı, o kadar...
Demokrat Parti'nin kuruluş aşamasında bizzat gö-
rev alanlardan camcı Emin Arslan, "CHP'den yıl-
mıştık" diye anlatıyor o yılları. "Polis çagınr ikide bir,
sava suçlarm boyuna! Üye bulmakta zorianıyorduk; pa-
ramız yoktn... Mesudiye mahallesinde partinin ocağını
kurduk. Çoluk çocuğumuzun nafakasını vererek bir yer
edindik. Bu yer Kız Enstitusu'ne yakın diyerek, bunu
bahane ederek savcı hemen topladı bizi, 'Hepinizi içeri
aıarim' diye gozdağı verdi. Neyse araya Ethem Mende-
res girdi, kurtardı bizleri... 1947'de kendi paramızla bir
arsa alıp CelaJ Bayar'ın üzerine topuladık. Üzerine bir
bina yaptık. Açılışı bizzat Adnan yaptı... Yıllarca kar-
pit lambasının ışığındatoplandık burada; siya*ıi değer-
lendirmeler yaptık, duşuncelerimizi buradan halka du-
yurmaya cabaladık..."
1950 seçimlerine gelindiğinde iki parti arasındaki güç
dengesi eşit bir düzeye erişir... Durumu değerlendiren
CHP kurmayları tsmet Pasa'nın bizzat Aydınlılara hi-
taben bir konuşma yapmasını uygun görürler. Neden-
se Adnan Menderes, Aydın bölgesinden seçime gırmez
1950'de. Hulusi Çakıcı'nın da belirttiği gibi, tam tersi-
ne CHP, güçlü adaylarla seçime girer burada: Nihal
Erim, İ. Rüştii Aksal... Ismet Paşa, Aydınlılann top-
landığı alanda, "Beni sevenler Cumhuriyet Halk Par-
tisi'ne oy versinler!" diye açık açık ağırlığını duyurmak
ister... Ancak çabalar boşunadır. Halk, tek partinin an-
racaktır. 1957'ye gelindiğinde ise CHP % 33'ün üzeri-
ne 1.8'Iik bir artış ekleyebilecektir...
1950 seçimlerınden sonra, bürokrasi önünde boynu
bükuk duran DP'liler, artık bazı komplekslerinden sıy-
rılacaklardır. Degil eczaneye girerken, valinin odasına
girerken bile eşit koşullarda bulunmanın tadını yaşa-
yacaklardır elbette. Bu devirlerde, DP rnuhalifi diye bi-
1950'den sonra seçmenlerin büyük çoğunluğu demokrat olan
Aydın ilinde, partinin kuruluşu kolay olmamıştı. 1945'te bir avuç
insan, gizli gizli partiye adam çekmeye çalışıyordu. Tcplumdan
dışlanmış gibiydiler. Üye kaydetme çalışmalan, adam kazanma
çabalan oldukça güç koşullarda gerçekleşiyordu. Özellikle CHP
yanlısı devlet memurları göz açtırmıyordu.
tidemokratik gölgesinden kurtulmak için el yordamıy-
la bir arayısa çıkmıştır bir kez.
1950 seçiminde, CHP % 43 oy alırken, Demokrat
Parti % 54.5 alır. Vo 2 oy da MP'ye çıkar. Sonuç ola-
rak 1950'de, Aydın'da, CHP ile DP arasındaki oy farkı
ancak 1<t 9 civanndadır. Bu küçük fark, bundan son-
raki seçimlerde artış gösterecektir. 1954'te CHP'nin al-
dığı oylar % 33'e inerken, DP oylarını % 64'lere çıka- S I J I t E C E K
linen bazı öğretmenler, devlet memurlan hizaya sokul-
mak uzere haklarında kovuşturmalar açılacak, başka
yörelere atamalan yapılacak, yahut emekliye sevk edil-
meleri sağlanacaktır... llin özel ihtiyaçları için Adnan
Bey, o yoksa Ethem Bej bizzat meşgul olacaktır. Ay-
dın'la Ankara arasında "beyef'ler gıdip gelecek...
1950-60 YILLARINDA
AYPIN'DA GELİŞMELER
Kentleşme
yaşamı etkiledi
• 1950-55 arasında Aydın'da, ülke ortalamasının
uzerinde bir nüfus arüşı gözlemlenir: 335.000'den
414.000'e yukselir. Bu dönemde ülke genelinde
nüfus artışı % 28'dir, Aydın'da °/o 40. Bu
yıllarda kendi nufusunu rahatlıkla geçindirmeye
başlayan il, dışandan göç almaya başlar.
• 1950-55 arasında il, şiddetli bir kentleşme süreci
yaşar: Binde 62.5... Kentleşmeyle birlikte, ilin
geleneksel yaşam biçimi de değişmeye başlar.
• llde ücretle çalışan nüfus sayısı da 1950'den
sonra artış gösterir. 1955'e gelindiğinde ücretli
kesim, yine Turkiye genelinin üstünde bir
göstergeye vanr.
• Aydın'ın göç alan bir il özelliğine sahip olması,
kalkınma hızının yuksekliğini gösterir ve iş
alanlannın genişlemesi anlamını taşır.
• Ekili alanlar, 1950 ile '60 arasında, yaklaşık
99.750 hektardan 151.000 hektara hızla
genişlemiştir. Pamuk ekim alanı 1950'de 40.000
dolayındayken 1960'a kadar 64 bin hektara ulaşır.
Tahıl ve sebze uretimleri de aynı gelişme çizgisini
izler bu yıllarda. Keza tütün üretiminde 1950
yılından sonra dört, beş kat artış gerçekleşir.
1940'larda başlayan tanmda makindeşme,
1950-60 arasmda büyük bir hız kazanır; özellikle
traktör kullanımı yaygınlaşır.
• 1950'den sonra özellikle Kemer Hidroelektrik
Santrah'nın devreye girmesiyle ucuz enerji
sağlanmış, imalathane düzeyindeki işletmeler
büyük ölçekli yatınmlara dönüşmüş, tüketim
malzemeleri sanayiinin yanı sıra inşaat
malzemeleri sanayii kurulmuş, tanm araçlan
üreten metal eşya dalı gelişmiştir.
• 1950'lere gelinceye dek en önemli sanayi
kuruluşu Nazilli Basma Fabrikası'dır. Oysa'
1950'den sonra Aydın ili, ihracata yönelik tanmın
egemen olduğu bir bölge görünümü kazanır.
Sümerbank öncülüğünde kurulan ve giderek özel
sektöre mal edilen Aydın Tekstil'in varlığı da
1950'li yılların eseridir.
• 1950'lerden itibaren açılan yollar ve fabrikalar
eski bağ-bahçe alanlannın yok edilmesine neden
olmuş; buna karşılık yeni yerleşim bölgeleri
ortaya çıkmıştır. Girne, 7 E>lül, Ata mahalleleri
gibi.
Öteki gelişmeler
1953'te Aydın Veretn Hastanesi hizmete girdi.
1954'te Soke Çimento Fabrikası'nm temeti atıldı.
1955'te Aydın Dokuma Fabrikası'nm temeli atıldı.
19S6'da Nazilli'de otomatik telefon santralı açıldı.
1958'de Nazilli SSK Hastanesi hizmete girdi.
1958'de Akçay uzerinde Kemer Barajı kuruldu.
1959'da Ana ve Çocuk Sağlığı Merkezi açıldı.
Umberto Eco Cumhuriyet'e anlatıyor:
Çevirmen,yazarınbir parçasıdır
YAVUZ BAYDAR
STOCKHOLM — Umberto
Eco, dunyada 8 milyon satan
"Gülün Adı"ndan sonra bir tür
"süper slar yazar" oldu ister iste-
mez. Eco'nun hakkında yazılan-
lar da neredeyse rekor sayıya ulaş-
tı. Bu durumda, ünlü yazar, ikin-
ci romanı konusunda bir "tnzafa"
duşme tehlikesiyle de yüz yüzey-
di. Eco, "Gülun Adı'nın başansın-
dan sonra telefon rehberini kop-
ye edip yayımlasaydım bile
satardı" diyor.
— Sayın Eco, dünyanın en ön-
de gelen göstergebilimcilerinden
biri olarak kitle iletişimini çeşitli
yönlerijle derinlemesine irdeledi-
niz. Ancak 8 milvondan fazla sa-
tan Gulun Adı'ndan sonra, nesne
olarak irdelediginiz bu olgunun
öznesi baline geldiniz, bir tür "sü-
perstar yazar" oldunuz. Bu sizin
kurmaca edebiyatınızı nasıl etki-
ledi?
— Evet, ikinci roman işte bu
nedenle 8 yılımı aldı. tlkinin elde
ettiği başarıdan sonra telefon reh-
berini kopye edip yayımlasaydım
bile en azından ilk başlarda pek
çok insan bu "yapıtı" satın ala-
caktı. Bu da kişiye olağanüstü bir
sorumluluk duygusu veriyor... Bir
başka tuzak da kolaya kaçmak
olacaktı; saJt sukse devam etsin di-
ye... îşte bu nedenledir ki Fouca-
ult'nnn Sarkacı'nın ilk iki bölü-
rnünü özellikle güç ve girift bö-
lümler olarak yazdım. Böylece
dikkatsiz, aceleci okuyuculan ro-
mandan hemen uzaklaştırmayı
amaçladım. Karşılaştığım hemen
herkes, ilk iki bölüm geçildikten
sonra, üçüncu bölümden itibaren
romanm biraz daha dostane bir
havaya büründüğunti söylüyor.
Evet, başarı beni daha katı, daha
müşkülpesent olmaya, ökuyucu-
ya karşı belki biraz daha acıma-
sız davranmaya zorladı.
— Bir ögretim üyesi olarak ku-
ramsal ve kurmaca edebiyaü bir-
likte üretiyorsunuz. Kişiliginizin
bilim adamı yönu. ozgür kurma-
ca yazan yonü uzerinde baskı kur-
muyor mu? Bu iki yazma türii
arasında bir ikUem yaşamakta nu-
sınız?
— Bu bana hiçbir zaman bir
ikilem olarak gelmedi. Evet, iki
farklı faaliyet olduğunu yadsımı-
yorurn. Fakat kanımca, bunlann
ikisi de aynı sorunla ilintili. Fakat
yöntemleri, biçimleri farklı. Soru-
nun ortak olması nedeniyle kişi-
liğimde bir bölünme olduğunu
sanmıyorum. Fakat sözgelimi po-
litik nedenlerle bu iki faaliyeti bir-
birinden ayn tutmaya da özen
gösteriyonım. Bilimsel bir toplan-
tıya katılırsam burada romanla-
rımdan söz etmek istemem.
Foucault'nan Sarkaa'nı yazar-
ken bilimsel çalışmalanmdan or-
taya çıkan düşüncelerden de yarar-
landım. Sözgelimi 1986'da düzen-
lenen bir üniversite seminennde
yaptığım "degişik çaglarda benzer
dnrnmlan kıyaslama yoluyla akıl
yurütme" üzerine konuşmamda
kullandığım malzeme, romanda
kullandığım raalzerneydi. Fakat
bunu o kez farklı, eleştirel biçim-
de kullandım.
— tzin verirseniz şöyle sorayım:
Kurmaca yazın ile kuramsai ede-
biyat arasında sizin belirgin ola-
rak gordugunuz farklar var mı?
— 6 ay kadar once, "Yaratıa ve
Yaratıcı Olmayan Yazın Türleri
Arasındaki Farklar" konulu bir
sempozyuma katılmıştım. Yaratıcı
olmayan yazın türü ile bilim-
sel/akademik ve denemeci yazın-
lar kastediliyordu. Böylesi bir ayır-
lerinizi anlamayanlar çıkarsa on-
lan ebleb ilan edersiniz.
v Düşgücü ürünü ya da yazınsal
bir yapıtta ise sergileyecek bir so-
nuç olmadığını düşünüyorum. Ol-
sa olsa bir çelişkinin kendisini ser-
güersiniz. Yaşamın üniversitelerde
öğretildiğinden daha karmaşık ol-
duğunu göstermeye çalışırsınız.
Çelişkili ya da karşıt göruşler öne
süren roman tiplerinize gülersi-
niz... Çözümlenmemiş sorunlar,
yanıtlanmamış sorular olduğunu
göstermeyi amaçlarsınız. Yaşamı
bir kurama indirgemek hiç de ko-
lay değildir.
— Bir yazarın yapıtından soz
etmesi, onu açıklamaya calışması
da hiç kolay degil galiba.
— Öyle. Bu yüzden ben söyle-
şilerde sık sık kitabım hakkında
değil, kitabım çevresinde konuş-
mak istediğimi vurgulanm. Çün-
"Her yazar gibi ben de
olumlu eleştiriyi
olumsuz olanına tercih
ediyorum. Fakat benim
dost yerine düşman
olmasım tercih ettiğim
insanlar da var! Bana
dostça davranmaya
kaba bir tavırla
kalkıştıkları zaman
kaba bir tavırla geri
çeviriyorum onları,
düşman kalmaya
devam etsinler diye.
Fakat kimi zaman
olumlu eleştiri beni
düşkırıklığına
uğratıyor. Olumsuz
eleştiri ilgimi çekiyor"
ma bana hayli itici geldi, çünkfi
bundan Sofokles'in yaratıcı oldu-
ğu, Platon'un olmadığı; Goethe1
nin yaratıcı olduğu, Kant'ın olma-
dığı gibi bir sonuç çıkarmaya zor-
lanıyonız. Oysa ben hiç böyle dü-
şünmüyorum. Pbton, Aristo,
Oescartes, Swedenborg ve benzer-
leri; şairler, öykücüler ve romaıı-
cılar kadar yaratıcıdırlar. Elbette
ki yaratımn biçimi konusunda
farklar var. Einstein'ın yaratıları
ile Joyce*unkiler bırbınnden lark-
h.
— Nedir bu farklar?
— Akademik bir yapıtta yara-
tıcı bir sonuca varmaktır amacı-
nız. Kitabı yazdığınızda, en azın-
dan bir süre vardığınız sonuca ina-
nırsuuz. Yine tırnak içinde söylü-
yorum, "gerçek" bir şey söyledi-
ğinize eminsinizdir. Eğer söyledik-
kü bir şeyi birkaç cümleyle söyle-
yebilseydim, tutup 600 sayfalık ki-
tap yazmaya kalkınazdım. Eğer si-
hirli formülü bulsaydım, hepsini
bir kartpostalın arkasına yazmak-
la yetinirdim! Fakat ben böyle
yapmama özgürlüğünü kullan-
dım; okuyucular da benim kitabı-
mı okumama özgürlüğune sahip.
Hatta zaman zaman romanlan-
mın belirli bir süre sonra, söz ge-
limi 10 yıl kadar sonra okunma-
sını önerdiğim de oluyor. Ben Ho-
meros'un "Odysseia"sını 2500 yıl
sonra okudum, buyük zevk aldım.
Demek ki zamanın engelleme gi-
bi bir işlevi yok.
Bir yazar olarak romanınız hak-
kında konuşmamz olanaksızdır,
çünkü konuşmaya başladığınız
andan itibaren belirli bir yoruma
gitmek zorundasınız. Böylece ya-
pıtıtuzı öldurürsünüz. Roman yo-
rum(lar) uretsin diye tasarlanır ve
yazılır. Fakat ben her yorumun ge-
çerli sayılabileceği duşüncesinde
de değilim. Valiry'nin, "Metinde
gerçek anlam yoktnr" şeklinde
ifade ettiği görüşüne de katılmı-
yorum.
— Neden?
— Bence yorumlama, toplum-
la ne yapılacağı ve bir metnin yo-
rumlanma sımrları konusunda
karşıhklı gorüş alışverişi ve tartış-
ma sorunudur. Bir metnin sonsuz
ölçüde yonımlanabilirliği, her yo-
rumun iyi ya da geçerli olacağı an-
lamına gelmez. Kanımca, bir yo-
rumun iyi/geçerli olduğunu söy-
lemek çok guçtür; buna karşılık
bir yorumun lcötü olduğunu an-
lamak çok kolaydır. Bilirsiniz Pop-
per'a göre bilimsel bir kuramın
geçerli olduğunu kanıtlamak çok
güçtür, geçersiz olduğunu göster-
mek ise çok kolay.
— Peki, yargıcı? Bir yazar y«-
pıtının yargıcı olabilir mi?
— Zor bir soru. Her şeyden ön-
ce bir yazar, yapıtına sadık kal-
mak, aynı zamanda eleştirmenle-
rin ve yorumculann hak ve özgür-
lüğune saygı göstermek zorunda-
drr. Ancak elbette ki bir yazar ola-
rak eleştirilere biraz farklı tepki
gösteriyorum. Her yazar gibi ben
de olumlu eleştiriyi olumsuz ola-
nına tercih ediyorum. Herkes se-
vilmek ister! Fakat benim dost ye-
rine düşman olmasıru tercih etti-
ğim insanlar da var! Bana dostça
davranmaya kalkıştıkları zaman
kaba bir tavırla geri çeviriyorum
onlan, düşman kalmaya devam et-
sinler diye. Fakat kimi zaman
olumlu eleştiri beni düş kırıkhğı-
na uğratıyor, olumsuz eleştiri il-
gimi çekiyor.
Bir yazara kitabım en açık şek-
liyle ifşa eden deneyimlerden biri
de çeviridir. İyi bir çevirmen, ya-
zarla tuhaf bir arkadaşhk kurar.
Çevirmen bir yapıtın içine yerle-
şen, onunla birlikte yasayan bir ki-
şidir. O yapıtı sizden belki de da-
ha fazla okur. Bu yüzden yazarla
iyi bir çevirmen arasındaki ilişki-
nin erotik bir ilişki olduğunu, aşk
ilişkisi özellikleri taşıdığını söyle-
yeceğim. Çevirmen, yazarın bir
parçası haline gelmiştir; çünkü
onunla birlikte ve onun içinde du-
şünür. Neyse ki bu ilişki platonik!
Yoksa 25-30 çevirmenle hayli so-
runlu bir ilişki yaşardım! (kahka-
ha) Çevirmen, "Bu sozcugü 206.
sayfada kullanıyonım, çünkü ay-
nı sözciik 112, sayfada da var" di-
yen kişidır. Yazar olarak size bazı
bağlantılann türünu, yönünü gös-
terir. Bilinç düzeyini arttırır. Bu
bağlamda, çeviri, kanımca, yazar
için önemli bir itici güçtür.
SlRECEK
6 Ocak 1990 Saat 15.00
"Jön Türkler ve
Türk MiUiyetçiliğinin Doğuşu"
Şükrü Hanioğlu
13 Ocak 1990 Saat 15.00
'Osmanh Devletinde Çağdaşlaşma
Sürecinin Başlangıcı"
Yavuz Cezzar
20 Ocak 1990
AYIN KONUSU*
"10 Yıl Önce, 10 Yıl Sonra
24 Ocak Kararlarmın İktisadi,
Toplumsal, Siyasal Sonuçları>»
"
27 Ocak 1990 Saat 15.00
Avrupa'da ve Türkiye'de
Ekonomik Akımlar"
Osman Kavala
3 Şubat 1990 Saat 15.00
"Güncel Ekonomik Sorunlar
Üzerine Söyleşi"
Cem Boyner
10 Şubat 1990 Saat 15.00
"İsveçte Gündelik Hayat"
Demir Özlü
17 Şubat 1990 Saat 15.00
1992'ye Doğru Finans Kesiminde
Yeniden Yapılaşma"
Samr Uslu
Etkıniıkler ucresızdır
* Avın Konusu lsunbui Sheraıon Otelı Mcrhaba Salonu'nda
yapılacak program av nca duyunjlacaklır
İU İKTISAT FAKÜLTESİ MEZUNkARl CEMİYETİ
Cumhunyet Cad 27/6 Taksim Tel 150 50 34, 150 16 42
HEP ATATURK'UN YANINDA
Salih Boıok-Cemal S. Bozok
2000 lira (KDV ıçmde)
Çağdaş Yaymian, Turkocağı Cad. 19M1 Cağaloğlu-tstanbul
KİRALIK DAİRE
Kadıköy yakasında küçük daire arıyorum.
200.000 TL'ye kadar.
Bekâr bir doktor.
Tel: 363 76 48 - Akşam saatleri
DUYURU
MİMARLAR ODASI BAKIRKÖY BÜYÜKKENT
BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ 1. GENEL KURULU
GÜNDEM:
1-Açılış ve Başkanlık Dıvanı Seçımı
2- Saygı duruşu
3- Açılış kpnuşması
4- Konuklarm konusması
5- Çalışma raporunun okunması
6- Çalışma raporunun gorüşulmesı ve karara bağlanması.
7- Yeni donem çalışmalan üzerine görüş ve önerıler
8- Yönetım Kurulu adaylarının belırlenmesı
TOPLANTININ YERİ ve TARİHİ:
Çoğunluklu: 20-21 Ocak 1990 Saat: 09.00-17.00
Yer Bakırkoy Büyukkent 8619e Temsrtcıhğı Sakızağacı Mah. tskele Cad No:
9/1 Bakırkoy
Çoğunluksuz: 27 Ocak 1990 Saat 09 00-17 00 / Genel Kurul Gorûşmeleri
Yer Koşk Duğün Salonu Hüsrevıye Sok. Bakırkoy
28 Ocak 1990 Saat: 09.00-17 00 / Seçımler
Yer Bakırkoy Bûyükkent Bölge Temsitcniğı Sakızağact Mah iskete Cad. No:
9/1 Bakırkoy
DUYURU
MİMARLAR ODASI KADIKÖY BÜYÜKKENT BÖLGE
TEMSİLCİLİĞİ 1. GENEL KURULU
GÜNDEM:
1- Açılış ve Başkanlık Dıvanı Seçimı
2- Saygı duruşu
3- Açılış konuşması
4- Konuklann konuşması
5- Çalışma raporunun okunması
6- Çalışma raporunun görüşülmesı ve karara bağlanması
7- Yeni donem çalışmatarı uzerıne görüş ve önenler
8- Yönetım Kurulu adaylannın belırlenmesı
TOPLANTININ YERİ ve TARİHİ:
Çoğunluklu: 20-21 Ocak 1990 Saat 09 00-17.00
Yer Kadıkoy BCıyükkent Bölge Temsılcıliğı Söğûtlüçeşme Cad Bayramyeri
Sok Huzur Apt No 15/2 Kadıkoy
Çoğunluksuz: 27 Ocak 1990 Saat: 09 00-17 00/ Genel Kurul Görüşmelen.
Yer: Marmara Ünıversıtesı Göztepe Kampusu Ibranim Üzümcü Kûltûr Mer-
kezi Salonu Göztepe
28 Ocak 1990 Saat 09 00-17 00/Seçımler
Yer Kadıköy Bûyükkent Bölge Temsitcılığı Söğûtlüçeşme Cad Bayramyeri
Sok Huzur Apt. No- 15/2 Kadıkoy
DUYURU
Diyarbakır'da Dilan Kitabevi'ne yapılan alçakça
saldırıyı kmıyor, tüm kamuoyunu duyarlı olmaya
çağırıyoruz.
ADIMLAR, DENG, GENÇLİK
DÜNYASI, MEDYA GÜNEŞİ,
SOSYALİŞT PARTİ D.BAKIR İL
ÖRGÜTÜ, D. BAKIR SANAT
TİYATROSU
Birfik Tartişmalon
DEMOKRASİ VE SOSYALİZM
SORUNLARI
TARTIŞMA TOPLANTILARI
1. GÜN DEMOKRASİ DEVRİM VE PROGRAM ANLAYIŞLARI
2. GÜN : SOSYALİŞT DEMOKRASİ
TARİH : 6-7 OCAK 1990
SAAT : 10.00 - 18 00
YER : ANIL DÜĞUN SALONU
Köyıçi Cad Büyük Besiktaş Çarş.sı No 21 (PTT östû)
BEŞİKTAŞ/İST.
Not : Biletler yalnızca kaptda salılacaktır