23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 OCAK 1990 * • * * HABERLERİN DEVAM CUMHURİYET/17 İlk Adım Olumlu, Ama... (Baftarafı I. Sayfada) ma" politikasından geri dönüşü olumlu bir gelişmeyi vurguluyor. Özellikle 1984'ten baş- layarak uygulanmış olan kültürel soykınm po- litikalarından vazgeçildiğinin ilan edilmesi, Bulgaristan'daki soydaşlanmızın rahat bir nefes almalarını sağlayabilecektir. Ancak şimdilik ihtiyatlı bir iyimserliğin ge- çerli olmasında yarar var. Her şeyden önce bu kararın nasıl uygulanacağının izlenmesi gerekiyor. Bulgaristan'dan gelen haberler. bazı yörelerde parti yetkililerinin Türk azın- lıkla ilgili bu karara karşı direndiklerini orta- ya koyuyor. Özellikle soydaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları Kırcaali bölgesi bu konu- da ilginç bir örnek oluşturmaktadır. Böylesi direnişlerin belirleyici olması beklenmemekle birlikte, yine de gelişmelerin dikkatli biçim- de gözlenmesi gereğine işaret ediyor. Bu arada şu unutulmamalı; Şofya'nın al- mış olduğu karar, soydaşlarımızla ilgili ola- yın yalnızca bir boyutudur. Bulgarlaştırma polrtikasının açmış olduğu derin yaraların bir Ölçüde sarılabilmesi için olayın göç boyutu da gündeme getirilmelidir. Jivkov döneminm insanlık dışı politikaları sonucu Türkiye'ye göç etmek zorunda bıra- kılmış olan Türklerin durumu birçok açıdan düzeltilmeye muhtaçtır. Parçalanmış aile- Ier... Bulgaristan'daki akçalı haklar... Bu ko- nular bir anlaşma çerçevesinde görüşülüp akılcı çözümlere kavuştumlmadıkça yarala- rın sarılması olanaksızdır. Ayrıca gündeme gelebilecek konulardan biri de soydaşlanmızın Türkçe eğitim ve ya- yın hakkıdır. 1950'li yıllarda aşamalı biçim- de yok edilen bu hakkın yeniden tanınması, insan haklarına saygının gereği olur. Hiç kuşkusuz bütün bunlann gerçekleşe- bilmesi zaman alacak. Sofya'daki yeni yö- netimin attığı ilk adımlar doğru yöndedir. Türk azınlığınm yaralarını sarmak ve onların kimliklerine saygıyı ön plana çıkarmak, hem iki ülke arasındaki ilişkileri hem de Balkan- lar'da işbirliğini olumlu yönde etkileyecektir. 9 ocakta Kuveyt'te yeniden bir araya ge- lecek Türk ve Bulgar dışişleri bakanlarının yapıcı bir diyaloğun kapısını açmalannı dili- yoruz. Dev-Sol liderlerinden Sinan Kukul firar etti Türban kararı Danıştay yolundaANKARA (Cumbariyet Büro- su) — YÖK'ün üniversitelerde "çagdaş kıyafet" zorunluluğunu kaldırarak "türban"ı serbest bı- rakma karan, "iptaT istemiyle ye- niden Danıştay'a gidiyor. öğretim Üyeleri Demeği Başkanı Prof. Ta- hir Haû'poğlu, kararı Danıştay'a götürmek amacıyla çalışmaJara baslandığını açıkladı. Daha önce de YÖK'ün türbanı serbest bıra- kan karannı Danıştay'da iptal et- tirdiklerini anımsatan Prof. Ha- tipoğlu, YÖK'iin Öğrenci Disipün Yönetmeliği'nde yaptığı yeni de- gisikliği aynı jekilde iptal edilmesi istemiyle Danıştay'a götürecekle- rini söyledi. Hatipoğlu, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararla- nnda, üniversitelerde laikliğe uy- gun nasıl bir kıyafet giyilebilece- ğinin açık biçimde tanımlandığı- nı kaydederek şunları söyledi: "Bu tanımın dısında berhangi bir luyafet giyilmesi anayasaya ve yasalara aykın olacakür. Hele ba- şörtüsü ve türban giyilmesiniıı ya- saklanması iki mahkemenin ana karandır. Dolayısıyla, rektörler ve Tuzak öneri (Baftan/ı 1. Sayfada) rın geri verilmesi gereği üzerinde durdu. Türkiye Maden-lş Başka- nı Hasan Hüseyin Kayabaşı isçi- den koşullara boyun eğmenin is- tendiğini söyledi. Türk-lş Başkanı Şevket Yıl- maz, Cumhurbaşkanı özal'ın "toplumsal uzlaşma" önerisine ilk tepkisinde, "Uzlaşmanın ko- şulu, enflasyonun altında kalan iicretieriıı bu kesinılere verilmesiy- le mttmköndiir" dedi. Daha son- ra Türk-îş genel kurulunun aldı- ğı kararlar doğrultusunda hukuk- çulann bugünden itibaren çalış- maya baslayacaklanna işaret ede- rek özetle şöyle devam etti: "Onlar hazırlıkJannı bir an ön- ce bitirecekler. Madern ki Sayın Cumhurbaşkanı uzlaşma istiyor, bizim uzlasmamız için yasaklı sendikalar ile toplu iş sözieşmesi, grev ve lokavt yasalannın degiş- tirilmesi lazım geiir. Onu degştir- sinler. Ondan sonra toplumsal uz- iaşma önerisine cevap vereiim". Toplumsal uzlaşma önerisinin Cumhurbaşkanı'ndan değil, Baş- bakandan gelmesi gerektığini de kaydeden Yılmaz şunlan söyledi: "Başbakan da yeni yıl beyana- tında biraz daha konuva açıkiık getirdi. Ama daha bunian TV'de- ki haberlerden duyduk. Bir göre- lim bakalım." TISK Genel Sekreteri Kubilay Atasayar da şunlan söyledi: "Toplumsal uzlaşma mutlaka taraflara görevler ve sorumluluk- lar vükleyecektir. Fakat, zor dö- nemlerden çıkmanın da başka bir alternatiıî yoktur. Toplumsal uz- laşmamn taraflan olarak, siyasi iktidar, siyasi partiler, işçi ve iş- karatnşlan ile ekonomide ~ <U§er kunüuşlann, detflsc beUi bir dö- bnlnnmalan, karşıhkh olarak haklara saygı göstenneieri ve sonucu dde etme- leri için de sabıriı olmalan şart- ûr. Her şeyden önce, taraflar top- lumsal uzlaşmaya vanrken. ken- di kesim yararlannı degil. ülkenin yarariannı ön planda görmek zo- rundadırlar." Türk-Iş'in ağırlıkh sol kanat sendikalar başkanlan ise "top- lumsal uzlaşma" önerisine sert eleştirilerle karşı çıkar ve Türk- Iş'in "ret" etmesini isterlerken görüşlerini şöyle özetlediler: Orhan BaJaban (Sol kanat baş- kan adayı): Uzlaşma sözcüğü ile amaçlanan, içinde yaşanılan çar- pık düzeni korumak ise son on yıldır düzenin ezdigi, işçi sınıfı böyle bir özveride neden bulun- sun? tşçiden bunu istemeye kim- senin hakkı yoktur. Uzlaşma ön- ce insan haklanna, çalışanlann te- tnel hak ve özgürlüklerine saygı- la; işçinin iş güvencesini sağlama- la, sosyal adaletsizlikleri tümü ile artadan kaldırmada, kısacası, ço- |ulcu ve özgürlükçü demokrasi- lin vazgeçilmez koşullarında sağ- anabiJmelidir. Ucret önenıli ol- nakla birlikte, tüm güvencelerden -oksun bir yapıda tek başına ne fade eder? Bunun korunmasım stemek, uzlaşma şartı oiamaz. Pürk-Iş yönetimi sorunu bir bü- ün olarak görmek zorundadır. İzal'ın önerisi başta TİSK olmak izere sermaye çevrelerinin can si- nidi gibi sanldığı bir tuzaktır. lş- •iyi pasifize etme, uyutma çaba- ıdır. Buna izin verilemez. Esasen >ç\ de buna izin vermez. Mttnir Ceylan (Petrol-tş Başka- üDiversitelerin yetkili kurullan YÖk Yönelmeliği'nin yürurtukten kaldınlrnasını serbestlik getirdigi- ni sanarek bu tür giyimleri serbest bırakamazlar. Bırakmalan duru- munda. laikliğe ve anayasanın te- mel maddelerine aykın davrana- caklanndan suçlu dunıma diişe- ceklerdir. Bu nedenle rektörlerin duyarlı olmalanm rica ediyorum." Ote yandan, YÖK'ün öğrenci- lerin kılık kıyafeti konusunda ka- rarı üniversite yönetimlerine bı- rakması farklı uygulamalara yol açtı. Universitelerin bir bölümü türban ve başörtüsünü serbest bı- rakırken, "Hacettepe Üniversite- si'nin bazı bolümkrijıde" ögren- cilerin türbanlı ya da başörtülü olarak derslere girmesine izin ve- rilmediği bildirildi. Ankara Büro- muzu arayan Hacettepe Üniversi- tesi Tıp Fakültesi'nden bir grup öğrenci, türban ve başörtüsü tak- tıklanndan dolayı okula sokulma- dıklarını öne sürdüler. İstanbul'daki universitelerin se- natoları henüz bu konuda bir ka- rar almadı. nı): "Bu ginşim 1990yıhnda, iş- çilerin ortak mücadele ile hak ara- malarının geliştiği bir ortamda, örgütlü mücadele bilinci gelişin- ce, böyle bir potansiyeli geri pla- na atmadır. Özal'ın çabası işçinin heyecanını indirmektir. Türk-tş'in buna itibar etmesi bir talihsizlik olur. Geçmişte 3'lü, 5'li toplantı- lar deMoaus, işçi sınıfı için hiç- bir olumlu sonuç vermemiştir. Böyle bir girişim zaman kaybet- mekten başka bir anlam taşı- maz." Sabri Özdeş (Tanm-İş Genel Başkanı): Ben işverenlerin uzlaş- ma önerilerinde samimi oldukla- nna inanmıyorum. Bizim işçiler olarak temel sorunlarımız var. Başta anayasa olmak üzere de- mokrasinin önündeki engellerin, çalışma yaşamındaki yasakların kaldırılması, işgüvencesinin sağ- lanması ve ücretlerin ekonomik ve sosyal açıdan kabul edilebilir bir düzeye yükseltilmesi bu sonınla- rın başında geliyor. Bu sorunlar çözülmedikçe bir uzlaşma günde- me gelemez. Bunlar uzlasmanın ön koşullarıdır. Kenan Durukan (Türk Harb-lş Genel Başkanı): Aynı düzeyde olan kişiler arasında uzlaşma söz konusu olabilir. Bugün işçi sınıfı ulusal gelirden en düşiik pay alan kesim haline geldi. önce bu pa- yın işveren payına eşit olması ge- rekir ki, masaya oturduğunda uz- laşabilsin. SiyasaJ iktidar da acık- ça işverenden yana tavır alıyor. Bu durumda bir uzlasmanın söz konusu olabilmesi için öncelikle 1980 yılından bugüne işçilerin yi- tirdigİ hakların geri verilmesi ge- rekmektedir. Şemsi Denizer (Genel Maden- İş Başkanı): Biz uzlaşma çağn- sını olumlu sonuç alınabilecek bir girişim olarak görmüyoruz. Çün- kü benzerleri yıllarca denendi ve isçileri oyalamaktan baska bir işe de yaramadı. Türk-tş yönetiminin ardında ne yattığını düşünmeden hemen bu çağrıya sarılmasım da yanlış buluyoruz ve uzlaşmacı tu- tumlarının yeni bir göstergesi ola- rak değerlendiriyoruz. 1990'ın iş- çiler için mücadele yüı olması bek- lenirken Türk-lş yönetiminin uz- laşmacı ve oyalayıcı bir tutum ta- kınması kendilerine yönelik eleş- tirilerimizin ne kadar haklı oldu- ğunu göstenniştir. Hüseyin Karmkoç (Tek Gıda-ls Genel Sekreteri): Bu tür uzlaşma çağnları daha önce de defalarca denendi ve isçileri oyalamaktan başka bir sonucu da olmadı. Türk-lş'in bu çağrıyı gCTçekçi bir yaklaşımla dejerlendirip ardında ne yattığını ortaya koyması gere- kir. Biz teskilat olarak bu çağn- nın kesirüikie samimi olmadığına inanıyoruz. Türk-Iş'in isçileri oyalamaya, tepkilerini yumuşat- maya ve mücadelelerini zayıf dü- şürmeye yönelik bu çağrıya evet dememesi gerekir. Hasan Hüseyin Kayabaşı (Türkiye Maden-lş Başkanı): "Toplumsal uzlaşma kimden is- teniyor? Çalışanlardan. Kim isti- yor? Özal, ANAP ve sermaye. Hedef bellidir. Işçiden çaiışaniar- dan, mevcut koşullara boyun eğ- meleri isteniyor. Uzlaşma adı al- tında kitleleri pasifize etmenin yo- lu aranıyor. Türk-tj yönetiminin bu sözcüğü ağzına alması bile yanlış olur. Sorunu ücret bazın- da görmek daha büyük yanlış. IPPdan ozgürluk Htbet Merkezi — Ulıulara- rası Basm Enstitûsü (IPt), bu yıl ilk kez bir özgurlOk ödüJü İcoydu. "özgürtak yoinyta an- iayış ve uzlasiBa" konusunu en başantı biçimde işkyen yazı ya da yayına 10 bin Isviçre Fran- gı (yaklaşık 15 tnilyon TL) ödül wriiecek. IPl'dan yapılan açıklamaya göre yazı ya da yayınlann IPI merkezine en geç 31 ocak gü- nüne kadar gönderilmesi, ya- zıların 10 bin sözcüğü aşma- tnası gerekiyor. IPI'nın konuyla ilgili açık- laması aynen şöyle: "UJnsUranta Basrn Eastfrü- su, 'özgaHak yolayb aolayç ve uzlaşma' koflasuna işieyen f*- yımiannuş bir yazı ya da yayı- sa ödül Termeyi karariaştır- mıştır. Konuyu en iyi işkyea jnzı ya da yayın 10 bin tsviere FrnAfak ödül* defer Dalua- caktır. IPI, dâaya çaptnda hnzar- saztnkiar, iç ** dis çatişaabu', terorizm, yolsuzlnklar ve BM tnsan Haklan Bildirgesi'Bde yer alan temebel taaa nakla- n u ttfadU ediklgi y» da ayrt- iar ataada etğoesd^ gerce^- dea yota çıkank bu ödntt, ev- r m d Wr aolayış, dzgitriik, uıJaşma ve bans ortamını ge- Hjtirecek bir anç oiarak gör- mekteciir. ödöl jurisi şa k^flertJen otuşmaktadın Juan Lois Cebrian - lspaa- ya, Prof. Panl Lendvu - Avas- tury», Richard Leoaard' - ABD. Gasther Nomeamacner - Federal Almanya, Raysood Louw - Güoey Afrika, Piero Ottoae - İttiya, Amtr Taberi - İru, IPI Baskanı ve IPI £M- rektörfi. Vazılann ve yavmiana ea geç 31 Ocak 1990 tarihine ka- dar The Adjnimstrator, IPI freedom Awaıd, iBtenuliooal Press İBsdtute, D8ke Hause, MaJet Street, Loadon WCIE 7JA, VK adresne gÖBderflaıe- $i, yazdann azuslugiiBun 16 Ma sözca%ü geçmemtsi gerefc- nektedir. Jüriaio soa karan kesia ve baglajTOdır, UçMr jeköde de- ÖdüHika adı, IPI'aın Mayıs 19Wda Fraasa'mB Bordeam kenüa4e dazesleııecek IPI Genel Kant- ta'ada açıklanacakbr.*' 'Enflasyon ve faizler 90'da düşecek' ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ekonomiyi yönlendiren ko- nuşmalarını sürdürüyor. Özal, "önümüzdeki yû, enflasyonun kur ayariamasına yakın olacağını" bil- direrek, "Herkes bilsin, bir yanlış- lık yapmasın" dedi. Bu kez de Merkez Bankası Başkanı gibi ko- nuşan Özal, Türk Lirası'nın dıs- satım için enflasyon endekslerin- den 5-6 puan daha aşağıda belir- lendiğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Özal, kabulle- rini dün de Ankara Ticaret Odası ve Prof. Dr. Ahmet Sonel başkan- Iığındaki Türkiye llim ve Edebi- yat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) he>;etlerini kabul etti. ATO heyetini kabulde Özal, 1990'da bir gelişme hamlesinin ka- çınılmaz olduğunu vurguladı. Özal, birçok ekonomik konuya değindiği konuşmasında, bu yıl- ki kur ayarlamasının da yüzde 30 civarında olacağını belirterek, "herkesin hesabını ona göre yap- masını ve yanlışlık yapmamasını" istedi. Cumhurbaşkanı, 1990'da enflasyonun oldukça iyi bir biçim- de aşağı ineceğini belirterek, bazj yazaı ve çizerlerin dediklerinin ak- sine 1990'da enflasyonun üç ra- kamlı sayılara ulaşmadığını, yüz- de 68-69 seviyesinde kaldığım söy- ledi. Özal, "Enflasyon bu sene kur ayariamasına yakın olacakür, tah- minim öyle" diye konuştu. özal, 1990'da enflasyonun gerçekten düşeceğine ilişkin işaretler bulun- duğunu, kendisine gelen, aralık ayına ilişkin kaba rakamlarm bu- nu gösterdiğini ifade ederek, faiz- lerin de aşağıya ineceğini söyledi. Özal, Merkez Bankası'nın geçmiş- (e KİT ve kooperatif gibi çeşitli kurum ve kuruluşları finanse et- mesinin enflasyona yol açtığırü sa- vundu. İstanbul Haber Servisi — Ya- sadışı Dev-Sol örgütü davasının 75 numaralı sanığı ve örgütün li- derlerinden, 9 yıldır tutuklu Meh- met Sinan Kukul (34), yerine am- casımn oğlu Veysel Kuİcul'u bıra- karak Bayrampaşa Cezaevi'nden fırar etti. Bayrampaşa Ceza ve Tutukevi yetkililerinden alınan bilgiye gö- re ilginç firar olayı dün akşam ya- pılan sayım sırasında ortaya çık- tı. Yetkililer, koğuşlarda saat 21.00'de yapılan sa>ımda, duru- mundan kuşkulandıkları Veysel Kukul'un, yılbaşı nedeniyle dün yapılan açık görüşten yararlana- rak içeriye girdiğini belirlediler. Daha sonra yapılan kontrol ve sa- yımda ise C-14 koğuşunda kalan Trabzon Vakfıkebir doğumlu Mehmet Sinan Kukul'un açık gö- rüş sırasında kalabalığa karışarak amcasımn oğlu ile yer değiştirip fırar ettiğa anlaşıldı. Olayın duyulmasından sonra, Bayrampaşa Cezaevi ile İstanbul gendinde geniş güvenlik önlemleri alındı. Aramaların sürdürüldüğü- nü belirten polis yetkilileri, Vey- sel Kukul'un da sorgulanmak üze- re Siyasi Şube Müdürlüp'ne gö- türüldüğünü bildirdiler. Dev-Sol örgütünün liderlerin- den olan Mehmet Sinan Kukul, Dev-Genç adlı yasadışı örgütün tüm eylemlerinden sonimlu tutul- muştu. Idam cezası istemiyle TCK'nın 146-1 maddesiyle yargı- lanan Kukul'un, ayrıca cezaevin- deyken verdiği dilekçeler nedeniy- le aldığı kesinleşmiş yaklaşık 10 yıllık hapis cezası da bulunuyor. 6.12.1980 tarihinde yakalanan ve İTÜ Maçta Makine Fakültesi son sımf öğrencisi olan Mehmet Sinan Kukul'un mütalaasında ya- sadışı Dev-Genç örgütü içinde "faşist teröre karşı silahlı müca- Mehmet Sinan Kuicul dele ekiplerinin kurulmasını gerçekleştirdiği" savı yer alıyor- du. Dev-Genç sorumlusu olduğu, eylemlerin talimatını ve onayjnı verdiği öne sürülen mütalaada, M.Sinan Kukul'un "subut bulduğu" (sabit görülen) eylem- leri şöyle sıralanıyor: 9.2.1980 tarihinde Yedikule Karakolu baskını; bir polisin öl- dürülüp 3 polisin yaralanması. 23.7.1979'da Migros şirketine ait kamyonların kaçırılması. 31.12.1979'da Kahramanmaraş öğrenci Yurdu'nun kurşunJanıp bombalanması. 16.6.1979 tarihinde Eminönü'ndeki İTO binası önün- de korsan gösteri ve binanın kur- şunlanması. 24.7.1979'da Yeşildirek'teki Amerikan Bord Heyeti'ne ait ha- nın basılıp bombalanması. 14.6.1979'da Kocamustafapa- şa'daki MHP binasının ya- kılması. Dev-Sol davasının 1 numaralı sanığı Dursun Karataş ve Bedri Yağan da 25 Ekim 1989 günü BayTampaşa Ceza ve Tutukevi'n- den kaçmışlar, nasıl firar ettikle- ri belirlenememişti. HAYALİ İHRACAT SANIĞI 'Berber teslim olduİZMİR (Cumhuriyet Bürosu) — 55 milyon dolarlık Marmaris haya- li ihracat davası- nın 'kilit adam- larından' olan ve "Berber Y'a- şar" lakabıyla ta- nınan Yaşar Aktürk, dün İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi Sav- cılığı'na teslim oldu. 1986 yıhnda "Norsun" adlı ge- miyle, Marmaris'ten yapıldığı id- dia edilen hayali ihracat davasın- da, Turan Çevik ve arkadaşlarına döviz sağladığı gerekçesiyle 1.5 yıl önce hakkında gıyabi tutuklama kararı verilen Aktürk, savunma- sını üstlenen İzmir Barosu avukat- lanndan eski Baro Başkanı Güneş Atabey, Mehmet Siirücü ve istan- bul Barosu avukatlanndan Kenan Tekdag ile birlikte savcılığa geldi. DGM Savcısı tarafından sorgula- nan Aktürk hakkındaki "gıyabi" tutuklama kararı, "vicalıiye" çev- rildi. Aktürk 1.5 saatük sorgudan sonra tutuklanarak Buca Cezae- vi'ne gönderildi. Yaşar Aktürk, savcılıklan çıka- nlırken gazetecilerin sorulannı ya- mtlamaktan kaçındı ve "Kendi ayaklanmla gelip teslim oldum. Adalete inanıyorum, güveniyo- rum" dedi. Aktürk'ün avukatları da açıklama yapmadılar. 1989 yılımn ocak ayında İzmir DGM'de görülmeye başlanan Marmaris hayali ihracat davasın- da, halen 13'ü tutuklu 30 sanık yargılamyor. Yaşar Aktürk hak- kında da, savcılık iddianamesin- de 20 yıl kadar ağır hapis cezası isteniyor. 7.5 milyarın keyfi (Baftomfı 1. Sayfada) sinde bir başka subay bulunma- dığı bildirildi. 7.5 milyarın ortak- ları olan 8 astsubay ve şoförün kimlikleri ise belirlenemedi. 10 or- taklı biletin çekini Garanti Ban- kası Yeşişehir Şubesi Müdür Yar- dımcısı Kadir Solgun dün aldı. Talihlilerin, ortak bilet alan 10 astsubay olduğunu söyleyen Sol- gun, gazetecilerin sorularına kar- şın, talihlilerin kimliklerini ve ad- reslerini vermedi. 7.5 milyar lira çıkan diğer bi- letin çekini ise, kimliği açıklanma- yan tah'hli adına Yapı Kredi Ban- kası Ankara Bölge Müdürü Fik- ret Erez aldı. Milli Piyango 1da- resi'ne 11.30'da gelen Erez, Milli Piyango Genel Müdürü llhan Küsmenoğlu ile bir süre görüştük- ten sonra, talihlinin ismini açık- layamayacağını, kendisinin çeki "temsilci" olarak alacağını söy- ledi. 2 milyar tutarındaki 50 bin- lik banknotların önünde bileti Küsmenoğlu'na teslim eden Erez, talihli hakkındaki soruları yanıt- sız bırakırken, paranın yerini bul- duğunu söylemekle yetindi. Erez, "İstanbul'dan yeni geldiğim için talihliyi tanımıyorum. Ancak ta- lihli 15 gün sonra ismini açıkla vacak"dedi. Milli Piyango Idaresi'ne 1 mil- yar talihlileri ise sabahm erken sa- atlerinde geldiler. Yarım biletine bir milyar çıkan Hüseyin Ekmen, sağır ve dilsizler takınıı ve Kavakhdere futbol ta- kımlannda antrenörlük yaptığım belirterek "Amacım sağır ve dil- sizler takımına yardımda bulunmak" dedi. 1978 yıhnda Be- şiktaş'ta futbol oynadığını açıkla- yan Ekmen, "Takıma da vardım yapmayı düşünüyorum. 28 yıldır futbolun içindeyün, amatör takım kurmayı planlıyorum" diye ko- nuştu. Erkmen, hayatında ilk de- fa piyango bileti aldığım söyle>r e- rek parayı Yapı Kredi Bankası'na yatıracağım bildirdi. 1 milyarlık biletin diğer talihli- lerinin yoğurt fabrikasında çalışan dört işçi olduğu öğrenildi. Adla- rını acıklamak istemeyen işçiler yarım bilet aldıklarını, olayın şo- kunu atlattıklarını bildirerek pa- rayı TÖBANK'a yatıracaklarını ifade ettiler. Renault-9"un talihlisi, asteğmen olduğunu kaydederek, "Adımı acıklamak islemiyorum. Üç ay sonra memlekele dönünce araba- yı götürerek aileme sürpriz yapacagım" dedi. Toros talihlisi Fadime Kaya da arabayı oğluna vereceğini ifade ederek "Bir ev, bir de araba isti- yorduk. Hayalimiz gerçekleşti" di- ye konuştu. Toros arabamn diğer talihhleri- nin 32 kişiden oluşan bir grup ol- duğu öğrenildi. Talihliler, araba- yı satacaklarını söylediler. Milli Piyango Genel Müdür Yardımcısı Ali Serdar, Ankara'nın bu yıl piyangoda şanslı il olduğu- nu vurgulayarak "240 milyarhk biletin 233 müyannı sattık. Satış oranı bu yıl yüzde 97.2. Bu oran geçen yıla göre çok iyi" dedi. Milyarder ortaklar Öte yandan Ziraat Bankası Is- tabul ve Trakya Bölge Müdürlü- ğü Sağiık Servisi'nde çalışan per- sonelin aldığı 18%140 numaralı yarım bilete 1 milyar çıktı. Semih Tarancı, Ertuğrul Atılgan, Cem Bosut, Hatice Kur, Cemil Yılmaz, Nalan Candan., Esra Büyükakpı- nar, Jale Ada, Ümit Islamoğlu ve Gulay Gülener'in ortaklaşa aldı- ğı 10 yarım biletin bir tanesine ik- ramiye isabet etti. Ertuğrul Atıl- gan, arkadaşlan adına yarım bi- letin karşılığı olan 500 milyon li- ralık çeki Bahçekapı Şube Müdü- rü Aıif Hikmet Gökçe'den aldı. Ayrıca Sultanahmet'teki büfesin- de çalışan ve evlenmek için ken- disinden para isteyen işçisine aldı- ğı bileti hediye eden Doran Erdo- ğan'ın biletine de 100 milyon lira çıktı. Çeyrek biletin karşıhğı olan 25 milyon liralık çekini alan bü- feci, "Patronumdan para istedim, bana büet hediye etti. Şans bu, 100 milyon çıktı. Hıar gibi yetişen bu parayla en kısa zamanda düğün yapacagım" dedi. Yarım biletine bir milyar isabet eden Bursalı Şoför Mehmet Ka- ranfil de ikramiye çekini dün al- dı. Piyango idaresine yanında bir bankanın müdürüyle birlikte ge- len Karanfil, parasının 50 bin li- rasıru nakit olarak aldı, geri ka- lanıyla da vadeli hesap açtırdı. Mi- nibüs şoförlüğü yaptığım söyleyen Mehmet Karanfil, "Şimdiye kadar kuru fasulyeye lalim ettik. Bun- dan sonra hep kebap yiyecegim. Üç oğlum var. Her birine birer otoınobil ve daire alacağım" dedi. Bir milyarın Aydınlı talihlisi dün parasıru alamadı. Milli Pi> r an- go idaresine başvuran ve adının açıklanmasını istemeyen talihliye, ödeme talimatı gelmediği için para verilemedi. Milli Piyango Idaresi Aydın Şube Müdürü Selahattin Gündoğdu, "Talihlimiz bize gel- . di. Ancak, Genel Müdürlük'ten liste ve ödeme talimatı gelmedi- ginden istegini yerine getiremedik. Ödemeyi yann (bugün) yapacağız sanıyorum" dedi. İTÜ doktoruna silahlı saldırı İstanbul Ha- ber Servisi — İstanbul Teknik Üniversitesi Me- diko Sosyal Sağiık Ünitesii nde görevli Doktor Levent Beden (33), dün akşam üzeri »r.BEüEM Ayazağa'daki rektörlük binası önünde servis otobüsüne binerken kimliği belirsiz bir kişinin silahlı saldırısına uğradı. Tek kurşunun sağ omuzunu delip geçmesi üze- rine Dr. Beden, tstanbul Tıp Fa- kültesi Hastanesi'nde tedavi altı- na alındı. Bu arada, saldırganı ko- valayan İTÜ Sağlık Dairesi Baş- kanı Nazif Karabacak'a da aynı kişinin iki el ateş ettiği belirtildi. Görgü tanıklanndan ve polis yetkililerinden alınan bilgiye gö- re olay şöyle gelişti: İTÜ Mediko-Sosyal Sağiık Üni- tesi'nde görevli doktor Levent Be- den ve Sağiık Daire Başkanı Na- zif Karabacak, saat 18.15 sıralann- da çalıştıklan bürodan çıkarak rektörlük binası yakınındaki ser- vis otobüsüne doğru yürüdüler. Otobüs yanına vardıklarında Dr. Levent Beden, Nazif Karabacak- ın 3 yaşındaki kızı Nazlı Karaba- cak'ı severken yanlanna yaklasan kimliği beh'rsiz bir kişi iki el ateş etti. Kurşunlardan biri Dr. Levent Beden'in sağ omuzunu delerek geçti. Sağiık Dairesi Başkanı Na- zif Karabacak ise, 10 metre kadar yakınlanna gelen saldırganı kova- lamaya başladı. Saldırgamn Kara- bacak'a da iki el ateş ettiği ancak, kısa sürede hızla olay yerinden uzaklaştığı öğrenildi. Dr. Levent Beden, arkadaşları- mn yardımıyla tstanbul Tıp Fakül- tesi Hastanesi Acil Servisi'ne kal- dınlarak tedavi altına alındı. Banker (Baftanfı 1. Sayfada) nın yarattığı sonuçlar ancak 1990'da ortadan kaldırılabilecek. "Banker skandalı" 1982 temmu- zunda dönemin Başbakan Yar- dımcısı Turgut özal ve Maliye Ba- kanı Kaya Erdem'in istifasına ne- den olan etkenler arasında yer al- mıştı. Peş peşe gelen banker iflasları- nın ardından kurulan tasfıye ku- rullan taksitler halinde yurttaşlara ana paralarını ödemeye başlamış- lardı. Bugüne kadar 32 milyar 600 bin lira ödenmişti. Güneş Taner dün sadece TRT'ye yaptığı açıklamada 10 ocaktan itibaren 5 milyar 800 mil- yon liraiık son dilimin de odene- ceğini ve böylece bankerzedelere toplam 38 milyar 400 milyon lira ödeme yapılmış olacağını söyledi. Konuya yakın çevreler, banker- zedelerin alacaklannın önemli bir bölümünün verildiğdni belirterek "Bu son dilim kişi başına ortala- ma 50 bin liralık bir degeri ifade ediyor. Taner, 'Bankerzedelere olan borcun son dilimi de öden- di, bu sorun çözüldü' diye propa- ganda malzemesi yapmak istemiş olabilir. Ama bu paralann o gün- kü degeri dikkate alındığında bu- gün vanlan noktanın çözüm de- gil. konunun kapatılması anlamı- na geldiği ortaya çıkar" dediler. GAP savaşı (Baftarafı 1. Sayfada) rak nitelendiriyorlar. 13 ocakta Atatürk Barajı'nda yapılacak su tutma törenine Cum- hurbaşkanı Özal ve Başbakan Yıl- dınm Akbulut da katılacak. Tö- rende ayrıca bakanlar ve ANAP'h milletvekılleri de bulunacak. ANAP, tören için özel uçak kal- dırmayı planlıyor. GAP ve Atatürk Barajı konu- sunda ANAP ve Turgut Özal ile sert tartışmalara giren DYP'li yet- kililer, "GAPIa Özal'ın bir alaka- sı yok" görüşünü dile getiriyorlar. DYP Genel Başkan Yardımcısı Esal Kıratlıoğlu, Cumhuriyet'e şunları söyledi: "GAP'ın Turgut Özal Ue bir alakası yoktnr. On çalışma Sayın Demirel zamanında yapılmıştır. Ancak araya 12 Eylül girmiştir. Atatürk Barajı GAP içinde bir tek barajdır. Bunun sulama kanalla- nnın ihalesi de daha jnpılama- mıştır. lurgut Özal'ın en ufak bir baş- langıç hizmeti yoktur. Sonraki yaptığı işler ise noraıal olarak ya- pıiması gereken rutin işlerdi. Çiin- kü işe başlanmış, ihalesi yapılmış. SHP Genel Sekreter Yardımcı- sı Adnan Keskin de Atatürk Ba- rajı su tutma törenine Cumhur- başkanı Turgut Özal'ın katılması ve burada yapılacak törenlerle il- gili görüşleri şöyle özetledi: "Televizyon karşısına çıkmak- la sonucu ulaşamayacağını anla- yan Sayın Özal Türkiye'nin birta- kım ulusal projelerine damgasını vurmaya çalışma ve kendisini Cumburbaşkanı olarak kabul et- tirme sevdası içindedir. GAP, Türkiye Cumhuriyeti"nin bir or- taklaşa projesidir. Ne lurgut Özal'ın, ne ANAP'ın malıdır." ANAP cephesinde ise "GAP, ANAP'ın ve Özal'ındır" görüşü hâkim buluyor. Enflasyonun GAP'a giden paraiar nedeniyie arttığını iddia eden ANAP Genel Başkan Yardımcısı Metin Gürde- re, konuyla ilgili olarak Cumhu- riyet muhabirine şunlan söyledi: "Sayın Demirel 1980 öncesi olumsuzluklan kabu) ediyorsa Atatürk Barajı'yla ilgili olumlu degerlendirmelerde de hak sahibi olması bahis konusu olabilir. An- cak kendisi keramet ehli midir ki, eli kolu bağlıyken baraj yapabili- yor. Kâra ortak olmak istiyorlar. Ancak zaran bize yükleme çaba- sındalar. Sayın Demirel, 1987'de iktidara gelseydi GAP diye bir derdi yoktu. GOZLEM UGUR MUMC1J (Baftarafı 1. Sayfada) \az Soysal ile Ceza Hukuku profesörleri Uğur Alacakaptan ve Çetin Özek ile görüştü. Soysal, Alacakaptan ve Özek, "bu üç maddenin kaldırılmasını" önerdiler. Bu maddeler kaJkarsa boşluk doğar mıydı? Bakan, bu ko- nu üzerinde duruyordu. Hayır, doğmazdı. Ceza Yasası'nın 125,146,147,149,153,168,169,170,171 ve 313'üncü maddeleri "şiddef ve "eylem" yollarını yasak- lamıştı. Bugün, 141,142 ve 163'üncü maddelere girdiği ile- ri sürülen düşüncelerin şiddet yoluyla uygulanmasına baş- ta 146'ncı madde olmak üzere sayılan bu maddeler engel- di. Peki, 141,142 ve 163'üncü maddelere "şiddet unsurv" ek- lenirse sorun çözülmüş olmaz mıydı? Bu maddelere "şiddet unsuru" koşulunu eklemek elbet- te bir çözüm yoludur. Ancak bu çözüm yolu sorunu teme- linden çözmez. Niçin çözmez? Çözmez, çünkü, 141, 142'nci maddeler ile ilgili karartar- da "komünizm zaten şiddeti de içerir" gerekçesi benimsen- miştir. Böyle olunca da maddelere ister "şiddet unsuru"nu koyun, ister koymayın, sonuç değişmiyor. Değişmediği için eyleme dönük olmayan ideolojik yayın- lann hemen hemen hepsi de bu maddelerin kapsamına so- kuluyor. Bu maddeler ile ilgili bir başka sorun da "çeviri yaprtlar" yoluyla 142'nci maddenin çiğnenip çiğnenmeyeceğidir. Örneğin, Çarlık Rusyası'ndaki olaylan konu alan kitap- lar, neden Türk Ceza Yasası'nın 142'nci maddesine girmek- tedir? 141 ve 142'nci maddeler, Türkiye'deki sosyal bir sınıfın öte- ki sosyal sınıflar üzerindeki egemenliğini yasakladığına ve Türkiye'deki sosyal, hukuki ve ekonomik düzeni koruduğu- na göre bir başka üikedeki sımf savaşımlarını konu alan bu kitapların 142'nci maddeye sokulması hem hukuk hem de akıl dışıdır. Ceza Hukuku'nda "kıyas yoluyla" suç oluşturulamaz ve ceza da verilemez. Konu bu kadar açıktır. Adalet Bakanlığı'nın üzerinde durduğu bir başka nokta da bu maddelerde yer alan örgütlenme özgürlüğü ile ilgili yasakların kalıp kalmamasıdır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü- nü de kapsar. Örgütlenme özgürlüğü düşünceyi açıklama özgürlüğünün "olmayınca olmaz" nitelikte doğal uzantısı- dır. Bu nedenle "141 kalsın, 142 kalksın, 163'ün örgütlenme İle ilgili bölümleri de kalsın" gibi düşünceler pek tutarlı de- ğildir. Adalet Bakanı'nın profesörlere sorduğu sorulardan biri bu konularda bir anayasa değişikliğinin gerekip gerekmeyece- ğidir. 141 ve 142 için anayasanın değiştirilmesi zorunlu bir ko- şul değildir. Çünkü anayasa "sınıf egemenliğini" yasaklıyor. Komünist partileri de bu egemenlikten vazgeçtiklerini açık- lıyorlar. 163 için anayasanın değiştirilmesi bir zorunluluktur. Sa- nırız güçlük de bu noktadan kaynaklanmaktadır. 163'üncü madde "Laikliğe aykırı oiarak.." diye başlıyor. Anayasanın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin "laik" ol- duğunu yazıyor. 4. maddede de cumhuriyetin niteliklerinin değiştirilmesinin önerilmeyeceği belirtiliyor. 24. madde Ceza Yasası'nın 163'üncü maddesindeki suç öğelerini tek tek sa- yıp vicdan özgürlüğündn din sömürüsüne yol açmaması için güvence getiriyor. 68. maddede siyasal partilerin "laik cum- huriyet ilkelerine aykın olamayacaklan" vurgulanıyor. Anayasadan bu engeller kalkmadıkça 163'üncü madde- nin kaldırılması ile ilgili yasa, anayasaya aykırı olacaktır. İtalya, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yasaların faşizm- den anndınlması için bir özel komisyon kurmustu. Türkiye'de de yapılacak iş budur. Yoksa, antidemokratik hükümter, yai- nızca 141, 142 ve 163 ile başlayıp bltmiyor. Siyasi Partiler Yasası var, Dernekler Yasası var, Sendikalar Yasası var. Onlardan önce de anayasa var! EVET/HAYIR OKT^AKBAL (Baftarafı 2. Sayfada) na işte bu anlayışla girdik! Bir yanda >aşasın başörtüsü' sesle- ri, öte yanda Ayasofya açılmalıdır' istekleri!.. Bekleyin bir süre sonra sıra çarşafa, peceye de getecek. Kızlar niye ilkokuldan son- rasını okusun istekleri de!.. Kadınları kafesli evlere, karanlık oda- lara tıkmak özlemleri de. Gide gide iş padişahlığın, halifeliğin geri dönmesi heveslerine dayanırsa hiç şaşmayalım. Gidiş o gi- diştir. Halkın bilincini körleştirmek, kafasını bulandırmak, çağ- dışına itmek hevesleri günden güne güç kazanacak, etkili ola- caktır. Buna, fırsatçı polrtikacılar, çıkarcılar, içtensiz kafalar da katılacaklardır. Oy almak için en ummadığınız kişiler, kuruluşlar bile. Hem de demokrasi diye diye!.. Oemokrasi ile çarşafın, başörtüsünün ne ilgisi var demeyin! Özgürlükçü bir düzende herkes her istediğini yapar, kim karışır ona!.. Hemen ileri sürülecek itiraz budur. Ama bir süre sonra kısa etekle üniversiteye gelen, başı açık gezen kızlara zorbaca baskılar başlarsa, kot pantolonlu delikanlılar sokaklarda dövü- lürse o zaman ne yapacağız? Demokrat olmak, özgürlükçü ol- mak bağnazlığa, yobazlığa, çağdışılığa göz yummak mıdır, ona katlanmak mıdır? Bülent Habora'nın 'Elhamdüliltah Müsfüman" kitabı bu gün- lerin kitabı... Habora, Kuran'ın bazı ayetlerinin sık sık yinetendi- ğini, ama başka ayetlerin görülmedigini söylüyor. "Allah zaJim- leri sevmez", "iyice bilin, Allah'ın lâneti zalimleredir", "Zalimle- rin sonu neye varmış, nice olmuş bak gör", "Zulmedenler apa- çık sapıklık içindedirler", "Zulmedenlere gelince onlar cehen- nemde odun olurlar" vb... Nice 'Müslüman geçinen'lerin zulüm- den vazgeçmediklerini görünce onlann İslamiyeti hiç mi hiç an- lamadıklannı görüyoruz. Dünya işlerinde din kurallarının yeri olmamalı... Kuran ayetle- ri ne olumlu, ne oiumsuz biçimlerde kullanılmamalı, din polrti- kaya alet edilmemeli. Atatürk'ün istediği buydu. Dinsel duygu- ları çirkin politikacılara sömürtmemek, halkı kandırmalarını, al- datmalarmı önlemek... Oysayıllardır bunun tam tersi bir tutum- la karşı karşıyayız. Zafer çığlıkları atılıyor, 'Başörtüsü ebediyen halledildi, Ayasotya açılmalı!.. Yirmi birinci yüzyıla doğru gıder- ken ûlkemizi, halkımızı çağdışı bir ilkelliğe sürüklemeye kalkış- mak bilime, uygarhğa, insanlığa ters düşmek olmuyor mu? İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ 1960 YILI MEZUNLARI 30. YIL SINIF TOPLANTISI 09/11/ŞUBAT 1990 Detaylı bilgi, kayıt ve adres bildirimi için MÜRACAT JOLLY TOUR A.Ş. Valikonağı Cad. Başaran Ap. 33/1 Harbiye-İstanbul TEL: 147 98 11/131 50 18-19 "A COMPUTER MANUFACTURER AfJD 5ALE5 CGMPANY 15 -OCKING ^ FDR CDMPUTER SALES REPRESENTATIVE QUALIFICATIGNS : * UNIVERSITY DEGREE. * ENGLISH KNOULEDGE. * COMPUTER EXPERIENCE. * DRIVING LICENCE. ALL APPLICATIONS yiLL 3E TREATED IN THE HD5T CONFIDENTIAL MHNNER.PLEA5E CALL US ANÛ TAKE AN APPOINTMENT. (1) 159 1 1 50 (3 Lines)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle