23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 OCAK 1990 HABERLER CUMHURİYET/U İnönü'ye yemek • tstanbul Haber Servişi SHP tstanbul ll örgütü dün gece SHP Genel Başkani Erdal Inönü onuruna bir akşam yemeği verdi. Rumelihisarı'ndaki Han Restaurant'taki tanışma yemeğine SHP Genel Başkanı Erdal Inönü, eşi Sevinç Inönü, SHP tstanbul ll Örgütü Başkani Ercan Karakaş, Tolga Yarman ile diğer il örgütü üyeleri kaüldılar. tl Başkani Ercan Karakaş yemekle ilgili olarak "Sayın Genel Başkanımız Erdal tnönü ile SHP Jstanbul ll Örgütü'nün göreve başlamasından sonra ilk kez bir araya geliyoruz. Bu ilk tanışma yemeğinde il örgütü üyelerini genel başkanımız ile hem tanıştınp hem de çeşitli konular hakkında görüş alışverişinde bulunduk" dedi. (Fotoğraf: Esat Pala) Bilge Erol göreve çagrıldı • ANKARA (ANKA) — Federal Almanya Karlsruhe Başkonsolosu iken 1987 yılında Türkiye'ye çağnlan ve daha sonra Dışişleri Bakanlığı'ndan ihraç edilen Bilge Erol, Danıştay'a açtığı davayı kazanmasından sonra bakanlık tarafından yeniden göreve çagınldı. Bilge Erol Dışişleri BakanlığVnda bu ay itibanyla "unvansız rneslek memuru" olarak göreve başlayacak. Bilge Erol, Danıştay karan uyannca Dışişleri Bakanı Mesui Yılmaz'ın kendisini göreve çağırmasından büyük memnuniyet duyduğunu iade etti. Beyaz eylemcilere yeni dava • ANKARA (ANKA) — Altındağ 3'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada "aklanan", beyaz eylemciler hakkında bu kez de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca bir dava açıldı. Ankara Cumhuriyet Basın SavcıhğYnın geçen yılın mayıs-haziran aylarında yürütülen beyaz eylemler nedeniyle açtığı davaya, Ankara 5'inci Asliye Ceza Mahkemesi bakacak, 17 ocak çarşamba günü başlayacak olan davada, beyaz eylemciler, 2911 sayılı topiantı ve gösteri yürüyüşleri yasası uyannca yargılanacaklar. Cumhuriyet savcılığmın, söz kotıusu davayı, Ankaralı bir grup hekimin, Sağlık Bakanhğı önüne gömlek bırakması eylemi nedeniyle açtığı öğrenildi. Davada, Ankara Tabip Odası yöneticileri sanık olarak yargüanacak. Ogrenci kredilerine tırpan • ANKARA (ANKA) — Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol tarafından 100 bin lira olarak ilan edilen, ancak ödeneksizlik yüzünden tırpanlanarak yeniden 75 bin liraya indirilen yüksek öğrenim kredileri, bugünden itibaren ödenecek. Yurt-Kur Daire Başkanhğı'ndan edinilen bilgiye göre öğrencilere yanndan itibaren ocak, şubat ve mart aylan için 225 bin lira ödenecek. Kesilen 75 bin lira, nisan ayı başında verilecek 300 bin liralık öğrenim kredisi tutanna eklenecek. Dünyada yeni dengeler • tSTANBUL (AA) — Ekonomik Panorama Dergisi tarafından düzenlenen panelde, "Dünyada Yeni Dengeler ve Tûrkiye" konusu tartışıldı. Hilton Oteli'ndeki panelde konuşan Milli Savunma ve Dışişleri eski bakanlanndan Haluk Bayülken, Doğu Avrupa'da yaşanan gelişmeler sonucu NATO'nun neredeyse çözülme aşamasına geldiğini belirterek şöyle dedi: "Avrupa'da soğuk harbin sonu geldi. Savaş tehdidi azaldı ve yeni bir Avrupa gündeme geldi. Bugünkü dünya dengelerinde Gorbaçov'un ortaya koyduğu siyasetin büyük katkısı varT Gazeteci-yazar Mehmet Ali Birand ise Avrupa'nın kargaşa içinde olduğunu ve büyük belirsizlik yaşadığını kaydetti. Panele ayrıca, Prof. Dr. Haluk Ülman ve tktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Haluk Ceyhan da katıldı. Savacı hastaneye yatınldı • tSTANBUL (AA) — Üsküdar Kısıklı'da kolunun kırıldığı ve başından yaralandığı kavgada tabanca kullanan manken ve sinema sanatçısı Akif Tolga Savacı, Haydarpaşa Numune Hastanesi Beyin Cerrahisi Servisi'nde tedavi altına alındı. Akif Tolga Savacı (26) olayı soruşturan Üsküdar Cumhuriyet Savcısı Musufa Gül tarafından, yaralarıyla ilgili olarak kesin raporun alınması için adli tabipliğe, tabiplikçe de Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne sevk edildi. Doktorlar tarafından muayene edilen Savacı'nın, Beyin Cerrahisi Servisi'ne yatınlması uygun görüldü. Elmas ve Sel toprağa verildi • İSTANBUL (AA) — Geçirdiği kalp krizi sonucu lstanbul'da ölen Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale senatörlerinden tmadettin Elmas, Şişli Camii'nde dün öğleyin kılınan namazdan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Cenaze törenine, Elmas'ın ailesi ve yakınları ile SHP lstanbul tl Başkani Ercan Karakaş ve lstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Alev Coşkun kauldı. Öte yandan önceki gün ölen gazeteci Niyazi Sel de lstanbul'da toprağa verildi. Esentepe Nimet özden Camii'nde öğleyin kılınan namazdan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilen Niyazi Sel'in cenaze törenine, ailesi, yakınları, Gazeteciler Cemiyeti Başkani Nezih Demirkent ve meslektaşlan katıldılar. İZMİR'den HİKMET ÇETİNKAYA Prof. Aldıkaçtı anayasa açısından ÖzaVın cumhurbaşkanlığını değerlendirdi: ÖzaPuı düşiirülıııesi gerekîrFARUK BİLDİRİCİ ANKARA — Anayasanın geçici maddeleri dışın- daki bölumünün hazırlayıcısı Prof. Dr. Orfaan Al- dıkaçtı, Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanlığını, "Özal agırtigı olan, tma anayasa ile de ne ölçüde bagdaş- tıgı şttpbcü bir Cumnnrbaskanı. Düşüriilmesi ge- reken bir Cumhurbaşkanı" diye değerlendirdi. Al- dıkaçtı, ortaya çıkan bu durumun anayasadan kay- naklanmadığını ve anayasanın Cumhurbaşkanhğı seçimine ilişkin hükümlerinin hatalı olmadığını savundu. lstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. AJdıkaçtı, muhalefet parti- lerine özal'ın "düşiiriUmesi" için mitingler, toplan- tılar yapmalannı önerdi. Aldıkaçtı'ya özal'ın Cum- hurbaşkanlığı konusunda yönelttiğimiz sorular ile yanıtlan şöyle: "— Sizce Cumhurbaşkanı Turgut Özal, görevini •aayasada bdirtilen smıriar içerisinde yerine geti- riyor mu? ALDIKAÇTI — Cumhurbaşkanı'nın bir partiyi yönetmemesi lazım. Yönetiyorsa anayasa ile bağ- daşmaz. — Sizce Sayın Özal hftlâ ANAP'ı yönctiyor mu? ALDIKAÇTI — Yönettiği havası yok. Ama be- ni daha çok rahatsız eden, televizyonlarda ticaret odasından bilmem kimi kabul etmesi, şunu kabul etmesi, bunu kabul etmesi. Eğer hâlâ partiyi yöne- tiyorsa, herhalde bunu bizim haberimiz olmadan yönetiyor. Bilemiyorum, bakanları çağırıp talimat verdiğini okumuyorum gazetelerde. — Ama Sayın Özal'ın deraeçlerinde hiikümetin poliükalanna ilişkin talimatlar ve Uvsiyeler yok mu? ALDIKAÇTI — Bakın. bir Cumhurbaşkaru ile- risi için bunlar yapılacak dedigi zaman yanında bir sorumlu bakan olmalı ki, sorumluluk ona yüklen sin. Mesela Cumhurbaşkanı Almanya seyahatinden dönerken kalkıp bir siyasi beyanat verirse, Dışişle- ri Bakanı'nın yanında olması lazıni ki, o beyanatın sorunıluluğunu o alsın. Aslında bu demektir ki, Dı- şişleri Bakanı'nın onayı olmadan bir beyanat vere- mez. Mesela Sayın Cumhurbaşkanı, '2000 yülannda diinyanın en iyi on ülkesinden biri olacağız' diyor. 'Enflasyon düşccek' diyor. Bunlan hukiımetin prog- ramı olarak söyleyebilir. Ama alınacak tedbirleri söylemeye kalkarsa olmaz. — Sİzce Cumburbtşkanı alınacak tedbirleri de söyliiyor mn? kanı'na güveni kalmaz. Rejim krizine asıl o zaman girilir. Nihayet kendisi yedi sene için Cumhurbaş- kanı. Fakat onu, söyledikleri gibi hukuken uzak- laştırmanın, indirmenin imkânı yok. Yok anayasa- yı değiştiririz vs. Bunlar hukuk yolları değildir. — O halde Camhurbaşkanını oradan indirecek hcrhangi bir yol yok. ALDIKAÇTI — Zaten, maalesef yol yok. Par- lamenter rejimin temeli, Cumhurbaşkanı'nın istik- rarlı bir unsur olarak görevinde kalmasıdır. Onun içindir ki politikaya karışmaması lazım. — Bir erken seçim yapılsa ve bu setimde ANAP çogunluğunu yitirse de Özal'ın Cumhurbaşkanlı- Önerî Yapacakları tek şey -Süleyman Demlrel geçenlerde söyledi - mitingler yapmak, toplantılar yapmak, anlatmak vs. Başka yol 3 göremiyorum. Cumhurbaşkanı'nın elini sıkmamayı fîlan geçerli yol olarak görmüyorum. ALDIKAÇTI — Evet. Şunlan bunlan yapalım diye beyanatlarda bulunabiliyor. — Sizce bunun sakıncası nedir? ALDIKAÇTI — Gayet basit. Sakıncası, Cumhur- başkanı'nın tarafsızlığından uzaklaşmasıdır. — Cumhurbaşkaaının tarafsıznktan uzaklaşması ne gibi sancılar dogtıınr? ALDÜtAÇn — Bugünkü düzen içerisinde bu hiçbir sorun çıkartmaz. Çünkü Mecliste büyük bir çoğunluğa sahiptir ve o çoğunluk kendisini destek- lemektedir. Fakat yarın seçimler olur da bir koa- lisyon hukümeti sorunu ortaya çıkarsa, o koalisyon hükümetıni oluşturacak olan taraflann Cumhurbaş- ğı'ndan indirilmesi miimkün degil mi? ALDDLAÇTI — ANAP çoğunluğünu yitirirse şu kriz çıkabilir ortaya. Diğer partUer kendisiyle işbir- Iiği yapmazlarsa, koalisyon kurulması çağnsına ce- vap vermezlerse, ortada kalır, istifa etmek zorunda kalır. Ama bunu takdir eder mi edemez mi, onu bi- lemiyorum. Benzer sorun zamanında Fransa'da ol- du. Hükümet kurma görevini kimse kabul etmedi. Zaten, 'Bizi boşuna çağınna geimeyecegiz' dediler. O da istifa etti. — Anladıgım kadanyla bir rejim krizinden söz etmiyoruz. ALDIKAÇTI — Biz zaten rejim krizindeyiz. Marttan beri, bu secim kanunu çıktığmdan beri re- jim krizi içindeyiz. Ama bu kriz ortaya atılmadı. • Sorumlu olanlar gerekli tedbirleri almadüar. SHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne gitmesi lazundı, gitmedi. — Şimdi geriye bakbğınızda anayasayi bazıriar- ken, Cmnburbaşkanbg» secimine iHşldn bükümlenle hata yapüğınızı diişünüyor mnsonnz? ALDDiAÇTI — Katiyen. Anayasada hiçbir ha- ta yapılmamıştır. Bir siyasi partinin yüzde 34 oyla yüzde 65 çoğunluğu alacak bir seçim sistemini sev- ketmesi dahi anayasa ile bağdaşmaz. Cumhuriyet Başsavcısının bu seçim kanunuyla bu işin yürüme- yeceğini, gerekirse Anayasa Mahkemesi'ne başvu- rarak bildirmçsi lazundı. Cumhuriyet Başsavcısı baş sorumluydu burada. — Sizce özal nasıl bir Cmnbnrbaşkanı görüaü- mii çiziyor? ALDDiAÇTI — Çok ağırhğı olan bir Cumhur- başkanı Ublosu çiziyor. Ağırhğı olan, anayasa ile de ne ölçüde bağdaştığı şüpheli olan bir Cumhur- başkanı. Duşürülmesi gereken bir Cumhurbaşka- nı. Ama unutulmaması gereken bir şey var. Bugün şeklen çoğunluk o partide. — Bn konuda muhalefet partOerine ae yapma- lannı öneriyorsnnoz? ALDIKAÇTI — Yapacaklan tek şey, Süleyman, Demirel geçenlerde söyledi. Mitingler yapmak, top- lantılar yapmak, anlatmak vs. Başka yol göremi- yorum. Cumhurbaşkarunın elini sıkmamayı filan geçerli yol olarak görmüyorum. Devletın başıdır. Söylediİderimde hiçbir çelişki yoktur. Denebilir ki, 'bir yandan Cumhurbaşkanı'nın elini sık, öbür yan- dan Cumhurbaşkanı mitihglerle devrilebilir de? Bu devrilebilir, formel bir yol, imkân olarak söylüyo- rum. Yoksa yapılıp yapılmaması politik sorunlar- dır. Buna partilerin sorumluları karar verirlerî' CUHEYT ARCAYUREK yazımr 'Yeni Model' Demokrasi Görüşçülere 90 armağanlarıSon 2 yıh Adana E Tipi'nde olmak üzere tam 9 yıldır cezaevinde yatan Kadir Koç'un ilk aylardaki "dışan" umudu, Yargıtay'm verdiği onama karanyla sönüvermişti. Tam 14 yıl yatacaktı dört duvar arasında. Nasıl geçerdi bunca zaraan, "sol memenin altında cevahir" kararmaz mıydı? Düşündü, bir değil birçok uğraş edinmeliydi. Spor yapmaya karar verdi, yetmedi; yabancı dil çahştı az geldi. 1 Ağustos Genelgesi'nin tırpanJanmasının ardından baslayan yumuşama süreci, önce sevk zincirini ve ardından tek tipin kaldınlmasım • sağlamıştı. Personel, yani gardiyan eskisi gibi sert de değildi. Boncuktan, kibritten kolyeler, küpeler, maşallahlar ve gemiler yapmaya başladı. Personel, eşyaların teşhirine, hatta satılmasına bile izin verir olmuştu. "Artık rahatça havalandırmaya Çikıyoruz. Başka cezaevlerinde de durum iyiymiş. Cilthanede iş buldum. Vaktin nasıl gectiğini bilmiyorum bile" diyordu. 26'sındaki Koç, çıkuğında 31'ind« olacaktı. Kimbilir şimdilik yalnızca görüşçülere sunduğu armağanlar, bir gün reyonları süsleyecekti. (Ufuk Tekin) Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu açıkladv Belediyeler Yasası değişecek ANKARA (AA) - lçişleri B*- kanı Abdülkadir Aksu, 1580 sa- yılı Belediye Kanunu'nun günün şartlarına cevap vermediğıni be- lirterek, "Mahalli idareier için önemli yenilikier getirecek yeni belediye kananuDun bu yıl içinde yürürföge konulmaa için çabşıyo- nız" dedi. Aksu, "Belediye Muhabirieri Dern«ti"nin yayın organı "Kent Giinhı|ü" Dergisi'ne yaptıgı acık- lamada, 1580 sayılı Belediye Ya- sası'nın 1930 yıhnda yürürlüğe girdiğini, zaman zaman değişik- likler yapılarak bugune gelindiği- ni, ancak bu değişikliklerin kanu- nun bütünlüğiinü bozduğunu be- lirtti. Aksu şunlan söyledi: "Gelişmekle olan ölkemizde bırfı şehirleşmeiıin sonucu olarak, belediyelerimizin bünyelerinde gönev, yetki, teşkilat, hizmet alan- larında da değişmeler olmuş, bu yeni ihtiyaçlara, yeni gelişmelere paralel olarak yeni bir belediye kanunu çıkanlmamıştır. Çeşitli dönemlerdc sosyal gelişme, ihti- yaç ve zorlamalann etkisi ile ya- pılan degisiküklede de kananun bütonlfiğö bozuimnştar." Kanun taslağı ile yerel yönetim- lerin gelişmesine, artan hizmetle- rine ve bünyelerine uygun olarak önemli yenilikier getirmeyi duşuıı- düklerini belirten Aksu, bunlan şöyle sıraladı: — Bdedfayekrdeid memnr kad- rolannın ihdası, degiştirilmesi ve kaJdınJması işkmlerinde Mrtakun burokratik engeileri ortadan kal- dıran, personelin egi&'mine imkin veren yeni bir düzenleme yapıl- mıştır. — Belediye suç ve cezaian ko- nusunda eski mevzuat degiştirile- rek yeni birtakım suç ve ceza hü- kümleri getirilmiştir. — Belediyelerin sanayi, ticaret ve iktisadi hizmet ve faaliyetleri konusunda işJetme, kunım, döncr sermaye ve fon karmaianaa im- kân veren yeni aynnub bükümler getirUmektedir. — Belediyelerin taşıt edinmderi kolaylaştınlmaktadır. — Hesap işleri miidiirleri ve saymanlann görevlerini objektif olarak yerine getirmelerini sağla- mak amacıyla, atama ve yer de- ğiştirnıe işlemleri lçişleri Bakan- lıgı'nın yetkisine bırakılmaktadır. — Belediye meclisi, belediye encümeni ve başkanlann görevleri aynntüı ve açık bir şekilde düzen- lenmektedir. Aynca belediye mec- lisinin çalışmalannı kolaylaştırı- cı birtakım hükümler getirilmek- tedir. Uzlaşma Formülü İZMİR — Muhalefetin ANAP iktrdarına karşı başlatacağı atak, Çankaya tepelerini oldukça ra- hatsız ediyor. Bundan ötürü Cumhurbaşkanı Özal ve Başbakan Akbulut, "fikir beraberliğini" ikinci kez gündeme getiriyorlar. Ne SHP De de DYP uzlaşma formülüne sıcak bakıyor. Zaten SHP Genel Başkani Erdal İnönü sık sık verdiği demeçlerde, uzlaşmanın "erken secimle" gerçekieşeceğini işin başından beri yi- neliyor. Halkın desteğini çektiği bir siyasal iktida- rın ayakta duramayacağını vurguluyor. "Uzlaşalım" çağnsını yineleyen Cumhurbaş- kanı'na ve ANAP sozcülerine, DYP Genel Baş- kani Süleyman Demirel de aynı tavrı gösteriyor. Demirel, Türkiye'nin on yılda demokrasi sınavında başarısız olduğunu belirterek "Bunun tek sorum- lusu da ANAP iktidan" diyor. Böylece muhale- fetle iktidar arasında uzlaşma eğilimleri kilitleni- yor. SHP kendı içinde "uzlaşma formüllerini" ara- ma noktasına geliyor bu kez. Yediler olayıyla baş- layan milletvekili istifaları, örgütlerdeki huzursuz- luğu gündeme getiriyor. Bir çıkış tüneli bulmayı hayli geç olsa da görebilen sağduyulu yönetici- ler gidenleri yeniden geriye döndürme arayışına giriyorlar. Son seçenek yeni SHP'de ''birlik ve bütünlüğün" gerçekleşmesi, 27-28 ocak günleri yapılacak seçımli tüzük kuruttayında görülüyor. Böylece SHP'de hava yavaş yavaş durulmaya başlıyor. Genel merkeze yakın örgütler bile "Evet, yu- karıda bir rahatsızlık var" biçiminde konuşuyor- lar. Parti meclisinin tepeden tırnağa değil, ama bir hayli iyenilenmesinden yana olduklarını söy- lüyotiar. SHP kendi içinde uzlaşma ararken Genel Baş- kan İnönü, milletvekilleriyle tek tek görüşüyor, kendi seçim bölgesindekı belediye başkanlarını arıyor. İnönü, ıstifalardan bir hayli sıkıntı duydu- ğunu yakın çevresine açıklarken şöyle konuşu- yor: — Halkımız yaşam savaşı verirken biz birbiri- mizi yiyip bitiriyoruz... inönü, seçimli tüzük kurultayından tüm sorun- ları çözümleyerek çıkmayı amaçlıyor. Bunun için de ortak bir liste oluşturulması yolunda ağırhğını koyuyor. Her iki tarafı da hoşnut kılacak, örgütlerin se- sini yansıtacak bir ortak liste, SHP'de sorunları tümüyle çözmese bile bir rahatlama getirebilir dü- şüncesinde olanlar bir hayli fazla. Toplumsal uzlaşmanın önce siyasal örgütler- deki iç hesaplaşmaların sona ermesiyle gerçek- leşebileceği bilıncine varan SHP, tüm dengelerı hesap ederek muhalefet atağını sıkı bir biçimde başlatma yolları arıyor. "Ücretler eriyor, önce ona çare bulunsun" di- yen Tûrk-İş, enflasyonun acımasız çarkında işçi- lerin zor ayakta durduklarını söylüyor. Hüküme- tin, kesenin ağzını açmadığı sürece "uzlaşma for- mülü"ne sıcak bakmayacağını açıklıyor. Engelsiz bir demokrasi sözü veriliyor 1990 yılı için. Yasaklar kalkacak, Tûrkiye demokrasinin tüm kurum ve kurallarının işleyeceği bir ûlke ola- cak. Elbet muhalefet, sendikalar, demekler, kısacası ülke insanı böyle bir isteme "hayır" demez. Ama o yasaklar 1990 yılının başında hâlâ işliyor, polis Ankara'da, İstanbul'da dernekleri basıyor, yüz- lerce insanı gözaltına alıyorsa "engelsiz demokrasi" sözü kandırmacadan öteye gitmeye- cektir. 1990'ın ilk aylarında "uzlaşma formülü" ara- yışına giren ANAP sözcüleri, acaba kendi içlerin- de uzlaşabilecekler mi? Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'ın, önceki gece Mehmet Ali Birand'ın 32. Gûn programında söy- lediği "fedakârlık" sözünü değerlendirmekte ya- rar var. Bakan Yılmaz "başa güreşmenin" arka- sında yatan gerçekleri söylemek istemedi, ama "fedakârlık" sözcüğünü açtı: — Gerekirse çekilirim... Ne demişler? — Kendileri arasında uzlaşamayanlar, toplum- sal uzlaşmayı nasıl gerçekleştirecekler? Galiba engelsiz demokrasi için sıkıntıların ba- şında da bu geliyor... ANKARA — Bu kadarı olmaz, olamaz. Muhalefet liderleri TÖ- nün yılbaşı buyruklanna burun kıvınyorlar. "Milli bir davaya" hiz- met vermiyorlar. Enflasyon da bir türlü düşmek bilmıyor. Enflasyon düşmeyince, tabii halkı da karşı- larına alıyorlar. Bu koşullarda ik- tidara nasıl gelecekler, soyter mi- siniz lütfen! Dün sabah söyleştiğimiz De- niz Baykal, işin ciddiyetini hâlâ kavramamış görünüyordu. "Halk sizden davacı" diyorduk, irdele- meyi başta önemsemedi. "Bir türlü enflasyonu düşürmüyorsu- nuz" deyince, kahkahayı bastı. Demirel keza. TO, enflasyonu "milli dava" ilan etmiş, toplumsal banş ayağına yatarak hükümete, önümüzdeki gûnlerde neler yap- ması*ve söylemesi gerektiğini öğretmiş. Yılın son günü gazete- cilere yaptığı açıklama, zaten ipucu veriyordu, yazmıştık. "Milli dava" direktifi meyvelerini ver- meye başladı. Aynı kapıya çıkan eğilimi Keçeciler de bir sözcük değiştirerek yineledi. "Milli me- sele enflasyonu aşağı çekebil- mek için muhalefetle bırlikte ça- reler aramanın zorunluluğunu" beyan buyurdu. Demire), enflasyonu muhalefe- tin düşürmediği ilanından sonra kahkahayı basıyor, "iktidar şaşkın" diyor ve ekliyor: "Bre- men'Mızikacıları bunlar. Her biri ayrı telden çalıyor." Keçeciler'e hakkını vermek ge- rekiyor. O, TÛ'den daha baskın ÇlktK TO, nihayet planladığı yeni po- litikanın ipucunu halka duyur- muş, aynntılı içeriği hükümette- ki uzantlarına fı»ldamıştı. Keçe- ciler, çıkış yolunu keşfetti ya us- tasını bastırdı. "Fiyat yükselişle- rini muhalefetin körüklediğini" TÖ'nûn milli dava buluşuna ek- leyrverdi. İktidarla çare tükenmez Bu hükümeHe, gelmiş gecmiş yönetictleriyte iktidar, eski plağı çalmaya, toptumun bütün kesim- lerinı perişan eden geçmiş uygu- lamaları yeniden fırına vermeye hazırlanıyor. 1983'ten 1988'e ka- dar TÛ, kalkınmak istiyor; enflas- yonu durdurmaya yanlıysak isçi- nin, memurun, küçük çifçinin, emeklinin, kabaran fiyatlara kar- şın aldığı ücret ve parayla yetin- mesini savundu. Ne vakit 26 Mart iktidarın başına kaya gibi çarptı, TÖ, ekonomiyi geri vitese aldı. "Sabit tutmakta inat ettiği" ücret ve taban fiyatlarını yükselt- meye girişti. Bu zikzaklar enflas- yonu körükledi. 1989'un hali ortada, enflasyon 74.8. Yukarı çıkıp sorumluluktan sıyrılan TÖ, baktı ki ilk seçimde ANAP'ın defteri dürülüyor. Koltuk sallantıya giriyor. Artık diyordu, enflasyon aşağıya çekilmeli. İk- tidar, iktidarsız, yani önlem ala- mıyor. Ortaya bir milli dava sözü atıyor, "arkası yann" örneği, er- tesi günü hûkümetten tamamla- yıcı açıklamalar. Keçeciler, hemen altı yıla yay- gınlaşmış modeli anımsatıyor: İş- çi ister, vereceksin. Çiftçi taban fiyatını begenmez, yükseltecek- sin. "Olmaz böyle şey" diyor. Ya ne o/urmuş efendim? Muhalefet ortak sorumluluk aisın, fiyatlar düssün... Maşallah! Buldukları yeni önlem Bir ara ingiltere'de, sanırız bir işçi hukümeti, enflasyonu frenle- mek için sendikalara karsı "üc- retleri dondurma' savaşına giriş- miş, sonuç alamamıştı. Bizimki- lerin, İngilizden eksik yani var mı? İngilizin yapamadığını Akbu- lut hukümeti nicin yapmasın? Hele TÖ, milli dava dedi mi, akan sular duracak. Keçeciler seslent- yor, "Gelin anlasalım" diyor mu- halefete. Sendikalarla, ziraat ve ticaret odalarıyla oturup işçi üc- retinden taban fiyatına kadar her kesimin 1989da aldığını 1990'da arttırmayalım. « Fiyatları, ücretleri dondurma hevesi, işte bu senaryo içinde, geçen yılın son günü filiz vertyor, yeni yılın ilk günü boy atıp serpi- liyor. Benzinle mazot fryatta es- leşirken, işçi aldığı ile dört kişi- lik ailesini geçindiremezksn, me- mur homurdanırken, milli dava adı altındaki politikaya, muhale- fetin otmayacak bu duaya amin demesi isteniliyor. SHP önderleri ve Demirel, TÖ ile başlayıp Keçeciler'le besle- nen yeni politikayı gülerek izliyor- lar. Ana muhalefete göre hükü- met Medis'e "fiyatlan dondurma- yı öngören bir yasa" gönderme- yi düşünüvor. Belli belirstz hazır- lıkiar. Yasayı gönderecek ama"şu hınzjr muhalefetin de onayını" al- mak koşuluyla. Milli dava uğru- na minicik bir koşul. Böylece milli davada partiler birteşmiş olacak, ulusal birliğe ne kadar önem verdiklerini ser- gileyecekler. Halk ezilecek, fiyat- lar donacak, ANAP, tabii TÖ yu- karda rahatlayacak. Kalkınma ht- zı, dar ve orta gelirlinin satın aJ- ma gûcü sıfır olacakmış. Vızzzl Enflasyon aşağı, TÖ yukarı. Deniz Baykal, "Halkı daha bü- yük bunalıma itecek önlemlerde bizi yanlarına almaya calışıyor- lar" diyor. Tabii yutan olursa. TÖ ile yukarıdan aşağıya garip uy- gulamalar birbirini kovalayacak- tı. Ama böylesine doğrusu pes. Görülmemış bir örnek işletilme- ye çalışılıyor. Meclis'te oy azın- lığındaki muhalefet iktidar, mut- lak çoğunluğu elınde tutan ikti- dar ise muhalefet görevi üsnene- cek. Derler ki TÖ'den baslayan yeni demokrasi anlayışını Oda- lar Birliği, TİSK gibi hatırı sayılır kurumlar desteklryor. Asıl sorun akla gelmlyor Bu gelişmeler katı gerçeği ka- nıtlıyor: Hükümet ve akıl hocası, iktidar yedinb yıla girerken bece- riksizliğini açıkça ilan ediyor. Oy- sa düşünülen yasa taslakları, muhalefeti sorumluluğa ortak et- me çabaları karşısında halkın sağduyusu "iktidarın iflas ettiğini" bir kez daha düşünecek. Akbulut'a dikkat etmeliymişiz, değişik ve yeni bir çehreyle kar- şılaşmak üzereymiş. Oyie yazn yortar. Şimdi yeni manevra bu. Akbulut'a siyasal yaşam sağla- manın yollarını arıyorlar. Başba- kan ise "Tûrkiye, Romanya değildir" dryenek demokratik tep- kinin önünü almaya çalışryor. El- bette Tûrkiye Romanya değil, ama "başkalarının çiftliği hiç de- ğil." Akbulut, "Herkesin keyfine göre demokrasi olamayacağım" söylüyor ki bilmeyerek Türkiye^ nin asıl sorununun üzerine par- mak basıyor. Beğen ya da beğenme, devfe- tin iskeletini oluşturan bir anaya- sa var. "Herkesin keyfine göre demokrasi"yi engelliyor. "Keyfe göre" demokrasi icraahna giri- şenleri, Akbulut başka yerlerde niçin arıyor? Şimdi yeni bir ana- yasa biçimi piyasaya sürülüyor. Keyfi demokrasi olmazmış, ama muhalefete iktidar, iktidara mu- halefet sorumluluğu yûkleyen "yeni bir demokrasi" öneriliyor. Enflasyon sorumluluğunu üst- lenmek isteyen partiler "seçim" diyorlar. Akbulut, eski ağızdan eski taamları yineliyor, 92'ye ka- dar seçim yok diyor. Çevirin dizeyi tersine: "Düş ki iktidardan yerin bugünkü yer de- ğildir / İktidara geliş hüner değil- dir." Zaten enflasyon da bu bekle- yiş içinde, düşmüyor!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle