Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 OCAK 1990 HABERLER CUMHURİYET/U
İnönü'ye yemek
• tstanbul Haber Servişi SHP tstanbul ll örgütü dün
gece SHP Genel Başkani Erdal Inönü onuruna bir
akşam yemeği verdi. Rumelihisarı'ndaki Han
Restaurant'taki tanışma yemeğine SHP Genel Başkanı
Erdal Inönü, eşi Sevinç Inönü, SHP tstanbul ll Örgütü
Başkani Ercan Karakaş, Tolga Yarman ile diğer il örgütü
üyeleri kaüldılar. tl Başkani Ercan Karakaş yemekle ilgili
olarak "Sayın Genel Başkanımız Erdal tnönü ile SHP
Jstanbul ll Örgütü'nün göreve başlamasından sonra ilk
kez bir araya geliyoruz. Bu ilk tanışma yemeğinde il
örgütü üyelerini genel başkanımız ile hem tanıştınp hem
de çeşitli konular hakkında görüş alışverişinde
bulunduk" dedi. (Fotoğraf: Esat Pala)
Bilge Erol göreve çagrıldı
• ANKARA (ANKA) — Federal Almanya Karlsruhe
Başkonsolosu iken 1987 yılında Türkiye'ye çağnlan ve
daha sonra Dışişleri Bakanlığı'ndan ihraç edilen Bilge
Erol, Danıştay'a açtığı davayı kazanmasından sonra
bakanlık tarafından yeniden göreve çagınldı. Bilge Erol
Dışişleri BakanlığVnda bu ay itibanyla "unvansız rneslek
memuru" olarak göreve başlayacak. Bilge Erol, Danıştay
karan uyannca Dışişleri Bakanı Mesui Yılmaz'ın
kendisini göreve çağırmasından büyük memnuniyet
duyduğunu iade etti.
Beyaz eylemcilere yeni dava
• ANKARA (ANKA) — Altındağ 3'üncü Asliye Ceza
Mahkemesi'nde görülen davada "aklanan", beyaz
eylemciler hakkında bu kez de, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı'nca bir dava açıldı. Ankara Cumhuriyet
Basın SavcıhğYnın geçen yılın mayıs-haziran aylarında
yürütülen beyaz eylemler nedeniyle açtığı davaya, Ankara
5'inci Asliye Ceza Mahkemesi bakacak, 17 ocak
çarşamba günü başlayacak olan davada, beyaz eylemciler,
2911 sayılı topiantı ve gösteri yürüyüşleri yasası uyannca
yargılanacaklar. Cumhuriyet savcılığmın, söz kotıusu
davayı, Ankaralı bir grup hekimin, Sağlık Bakanhğı
önüne gömlek bırakması eylemi nedeniyle açtığı
öğrenildi. Davada, Ankara Tabip Odası yöneticileri sanık
olarak yargüanacak.
Ogrenci kredilerine tırpan
• ANKARA (ANKA) — Milli Eğitim Bakanı Avni
Akyol tarafından 100 bin lira olarak ilan edilen, ancak
ödeneksizlik yüzünden tırpanlanarak yeniden 75 bin
liraya indirilen yüksek öğrenim kredileri, bugünden
itibaren ödenecek. Yurt-Kur Daire Başkanhğı'ndan
edinilen bilgiye göre öğrencilere yanndan itibaren ocak,
şubat ve mart aylan için 225 bin lira ödenecek. Kesilen
75 bin lira, nisan ayı başında verilecek 300 bin liralık
öğrenim kredisi tutanna eklenecek.
Dünyada yeni dengeler
• tSTANBUL (AA) — Ekonomik Panorama Dergisi
tarafından düzenlenen panelde, "Dünyada Yeni Dengeler
ve Tûrkiye" konusu tartışıldı. Hilton Oteli'ndeki panelde
konuşan Milli Savunma ve Dışişleri eski bakanlanndan
Haluk Bayülken, Doğu Avrupa'da yaşanan gelişmeler
sonucu NATO'nun neredeyse çözülme aşamasına
geldiğini belirterek şöyle dedi: "Avrupa'da soğuk harbin
sonu geldi. Savaş tehdidi azaldı ve yeni bir Avrupa
gündeme geldi. Bugünkü dünya dengelerinde
Gorbaçov'un ortaya koyduğu siyasetin büyük katkısı varT
Gazeteci-yazar Mehmet Ali Birand ise Avrupa'nın
kargaşa içinde olduğunu ve büyük belirsizlik yaşadığını
kaydetti. Panele ayrıca, Prof. Dr. Haluk Ülman ve
tktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Haluk Ceyhan
da katıldı.
Savacı hastaneye yatınldı
• tSTANBUL (AA) — Üsküdar Kısıklı'da kolunun
kırıldığı ve başından yaralandığı kavgada tabanca
kullanan manken ve sinema sanatçısı Akif Tolga Savacı,
Haydarpaşa Numune Hastanesi Beyin Cerrahisi
Servisi'nde tedavi altına alındı. Akif Tolga Savacı (26)
olayı soruşturan Üsküdar Cumhuriyet Savcısı Musufa
Gül tarafından, yaralarıyla ilgili olarak kesin raporun
alınması için adli tabipliğe, tabiplikçe de Haydarpaşa
Numune Hastanesi'ne sevk edildi. Doktorlar tarafından
muayene edilen Savacı'nın, Beyin Cerrahisi Servisi'ne
yatınlması uygun görüldü.
Elmas ve Sel toprağa verildi
• İSTANBUL (AA) — Geçirdiği kalp krizi sonucu
lstanbul'da ölen Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale
senatörlerinden tmadettin Elmas, Şişli Camii'nde dün
öğleyin kılınan namazdan sonra Zincirlikuyu
Mezarlığı'nda toprağa verildi. Cenaze törenine, Elmas'ın
ailesi ve yakınları ile SHP lstanbul tl Başkani Ercan
Karakaş ve lstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel
Sekreteri Alev Coşkun kauldı. Öte yandan önceki gün
ölen gazeteci Niyazi Sel de lstanbul'da toprağa verildi.
Esentepe Nimet özden Camii'nde öğleyin kılınan
namazdan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa
verilen Niyazi Sel'in cenaze törenine, ailesi, yakınları,
Gazeteciler Cemiyeti Başkani Nezih Demirkent ve
meslektaşlan katıldılar.
İZMİR'den HİKMET ÇETİNKAYA
Prof. Aldıkaçtı anayasa açısından ÖzaVın cumhurbaşkanlığını değerlendirdi:
ÖzaPuı düşiirülıııesi gerekîrFARUK BİLDİRİCİ
ANKARA — Anayasanın geçici maddeleri dışın-
daki bölumünün hazırlayıcısı Prof. Dr. Orfaan Al-
dıkaçtı, Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanlığını, "Özal
agırtigı olan, tma anayasa ile de ne ölçüde bagdaş-
tıgı şttpbcü bir Cumnnrbaskanı. Düşüriilmesi ge-
reken bir Cumhurbaşkanı" diye değerlendirdi. Al-
dıkaçtı, ortaya çıkan bu durumun anayasadan kay-
naklanmadığını ve anayasanın Cumhurbaşkanhğı
seçimine ilişkin hükümlerinin hatalı olmadığını
savundu.
lstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim
üyelerinden Prof. Dr. AJdıkaçtı, muhalefet parti-
lerine özal'ın "düşiiriUmesi" için mitingler, toplan-
tılar yapmalannı önerdi. Aldıkaçtı'ya özal'ın Cum-
hurbaşkanlığı konusunda yönelttiğimiz sorular ile
yanıtlan şöyle:
"— Sizce Cumhurbaşkanı Turgut Özal, görevini
•aayasada bdirtilen smıriar içerisinde yerine geti-
riyor mu?
ALDIKAÇTI — Cumhurbaşkanı'nın bir partiyi
yönetmemesi lazım. Yönetiyorsa anayasa ile bağ-
daşmaz.
— Sizce Sayın Özal hftlâ ANAP'ı yönctiyor mu?
ALDIKAÇTI — Yönettiği havası yok. Ama be-
ni daha çok rahatsız eden, televizyonlarda ticaret
odasından bilmem kimi kabul etmesi, şunu kabul
etmesi, bunu kabul etmesi. Eğer hâlâ partiyi yöne-
tiyorsa, herhalde bunu bizim haberimiz olmadan
yönetiyor. Bilemiyorum, bakanları çağırıp talimat
verdiğini okumuyorum gazetelerde.
— Ama Sayın Özal'ın deraeçlerinde hiikümetin
poliükalanna ilişkin talimatlar ve Uvsiyeler yok
mu?
ALDIKAÇTI — Bakın. bir Cumhurbaşkaru ile-
risi için bunlar yapılacak dedigi zaman yanında bir
sorumlu bakan olmalı ki, sorumluluk ona yüklen
sin. Mesela Cumhurbaşkanı Almanya seyahatinden
dönerken kalkıp bir siyasi beyanat verirse, Dışişle-
ri Bakanı'nın yanında olması lazıni ki, o beyanatın
sorunıluluğunu o alsın. Aslında bu demektir ki, Dı-
şişleri Bakanı'nın onayı olmadan bir beyanat vere-
mez. Mesela Sayın Cumhurbaşkanı, '2000 yülannda
diinyanın en iyi on ülkesinden biri olacağız' diyor.
'Enflasyon düşccek' diyor. Bunlan hukiımetin prog-
ramı olarak söyleyebilir. Ama alınacak tedbirleri
söylemeye kalkarsa olmaz.
— Sİzce Cumburbtşkanı alınacak tedbirleri de
söyliiyor mn?
kanı'na güveni kalmaz. Rejim krizine asıl o zaman
girilir. Nihayet kendisi yedi sene için Cumhurbaş-
kanı. Fakat onu, söyledikleri gibi hukuken uzak-
laştırmanın, indirmenin imkânı yok. Yok anayasa-
yı değiştiririz vs. Bunlar hukuk yolları değildir.
— O halde Camhurbaşkanını oradan indirecek
hcrhangi bir yol yok.
ALDIKAÇTI — Zaten, maalesef yol yok. Par-
lamenter rejimin temeli, Cumhurbaşkanı'nın istik-
rarlı bir unsur olarak görevinde kalmasıdır. Onun
içindir ki politikaya karışmaması lazım.
— Bir erken seçim yapılsa ve bu setimde ANAP
çogunluğunu yitirse de Özal'ın Cumhurbaşkanlı-
Önerî Yapacakları tek şey -Süleyman
Demlrel geçenlerde söyledi - mitingler yapmak,
toplantılar yapmak, anlatmak vs. Başka yol 3
göremiyorum. Cumhurbaşkanı'nın elini sıkmamayı fîlan
geçerli yol olarak görmüyorum.
ALDIKAÇTI — Evet. Şunlan bunlan yapalım
diye beyanatlarda bulunabiliyor.
— Sizce bunun sakıncası nedir?
ALDIKAÇTI — Gayet basit. Sakıncası, Cumhur-
başkanı'nın tarafsızlığından uzaklaşmasıdır.
— Cumhurbaşkaaının tarafsıznktan uzaklaşması
ne gibi sancılar dogtıınr?
ALDÜtAÇn — Bugünkü düzen içerisinde bu
hiçbir sorun çıkartmaz. Çünkü Mecliste büyük bir
çoğunluğa sahiptir ve o çoğunluk kendisini destek-
lemektedir. Fakat yarın seçimler olur da bir koa-
lisyon hukümeti sorunu ortaya çıkarsa, o koalisyon
hükümetıni oluşturacak olan taraflann Cumhurbaş-
ğı'ndan indirilmesi miimkün degil mi?
ALDDLAÇTI — ANAP çoğunluğünu yitirirse şu
kriz çıkabilir ortaya. Diğer partUer kendisiyle işbir-
Iiği yapmazlarsa, koalisyon kurulması çağnsına ce-
vap vermezlerse, ortada kalır, istifa etmek zorunda
kalır. Ama bunu takdir eder mi edemez mi, onu bi-
lemiyorum. Benzer sorun zamanında Fransa'da ol-
du. Hükümet kurma görevini kimse kabul etmedi.
Zaten, 'Bizi boşuna çağınna geimeyecegiz' dediler.
O da istifa etti.
— Anladıgım kadanyla bir rejim krizinden söz
etmiyoruz.
ALDIKAÇTI — Biz zaten rejim krizindeyiz.
Marttan beri, bu secim kanunu çıktığmdan beri re-
jim krizi içindeyiz. Ama bu kriz ortaya atılmadı.
• Sorumlu olanlar gerekli tedbirleri almadüar.
SHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne gitmesi lazundı,
gitmedi.
— Şimdi geriye bakbğınızda anayasayi bazıriar-
ken, Cmnburbaşkanbg» secimine iHşldn bükümlenle
hata yapüğınızı diişünüyor mnsonnz?
ALDDiAÇTI — Katiyen. Anayasada hiçbir ha-
ta yapılmamıştır. Bir siyasi partinin yüzde 34 oyla
yüzde 65 çoğunluğu alacak bir seçim sistemini sev-
ketmesi dahi anayasa ile bağdaşmaz. Cumhuriyet
Başsavcısının bu seçim kanunuyla bu işin yürüme-
yeceğini, gerekirse Anayasa Mahkemesi'ne başvu-
rarak bildirmçsi lazundı. Cumhuriyet Başsavcısı baş
sorumluydu burada.
— Sizce özal nasıl bir Cmnbnrbaşkanı görüaü-
mii çiziyor?
ALDDiAÇTI — Çok ağırhğı olan bir Cumhur-
başkanı Ublosu çiziyor. Ağırhğı olan, anayasa ile
de ne ölçüde bağdaştığı şüpheli olan bir Cumhur-
başkanı. Duşürülmesi gereken bir Cumhurbaşka-
nı. Ama unutulmaması gereken bir şey var. Bugün
şeklen çoğunluk o partide.
— Bn konuda muhalefet partOerine ae yapma-
lannı öneriyorsnnoz?
ALDIKAÇTI — Yapacaklan tek şey, Süleyman,
Demirel geçenlerde söyledi. Mitingler yapmak, top-
lantılar yapmak, anlatmak vs. Başka yol göremi-
yorum. Cumhurbaşkarunın elini sıkmamayı filan
geçerli yol olarak görmüyorum. Devletın başıdır.
Söylediİderimde hiçbir çelişki yoktur. Denebilir ki,
'bir yandan Cumhurbaşkanı'nın elini sık, öbür yan-
dan Cumhurbaşkanı mitihglerle devrilebilir de? Bu
devrilebilir, formel bir yol, imkân olarak söylüyo-
rum. Yoksa yapılıp yapılmaması politik sorunlar-
dır. Buna partilerin sorumluları karar verirlerî'
CUHEYT ARCAYUREK yazımr
'Yeni Model' Demokrasi
Görüşçülere 90 armağanlarıSon 2 yıh Adana E Tipi'nde olmak üzere
tam 9 yıldır cezaevinde yatan Kadir
Koç'un ilk aylardaki "dışan" umudu,
Yargıtay'm verdiği onama karanyla
sönüvermişti. Tam 14 yıl yatacaktı dört
duvar arasında. Nasıl geçerdi bunca
zaraan, "sol memenin altında cevahir"
kararmaz mıydı? Düşündü, bir değil
birçok uğraş edinmeliydi. Spor yapmaya
karar verdi, yetmedi; yabancı dil çahştı
az geldi. 1 Ağustos Genelgesi'nin
tırpanJanmasının ardından baslayan
yumuşama süreci, önce sevk zincirini ve
ardından tek tipin kaldınlmasım •
sağlamıştı. Personel, yani gardiyan eskisi
gibi sert de değildi. Boncuktan, kibritten
kolyeler, küpeler, maşallahlar ve gemiler
yapmaya başladı. Personel, eşyaların
teşhirine, hatta satılmasına bile izin verir
olmuştu. "Artık rahatça havalandırmaya
Çikıyoruz. Başka cezaevlerinde de durum
iyiymiş. Cilthanede iş buldum. Vaktin
nasıl gectiğini bilmiyorum bile" diyordu.
26'sındaki Koç, çıkuğında 31'ind«
olacaktı. Kimbilir şimdilik yalnızca
görüşçülere sunduğu armağanlar, bir gün
reyonları süsleyecekti. (Ufuk Tekin)
Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu açıkladv
Belediyeler Yasası değişecek
ANKARA (AA) - lçişleri B*-
kanı Abdülkadir Aksu, 1580 sa-
yılı Belediye Kanunu'nun günün
şartlarına cevap vermediğıni be-
lirterek, "Mahalli idareier için
önemli yenilikier getirecek yeni
belediye kananuDun bu yıl içinde
yürürföge konulmaa için çabşıyo-
nız" dedi.
Aksu, "Belediye Muhabirieri
Dern«ti"nin yayın organı "Kent
Giinhı|ü" Dergisi'ne yaptıgı acık-
lamada, 1580 sayılı Belediye Ya-
sası'nın 1930 yıhnda yürürlüğe
girdiğini, zaman zaman değişik-
likler yapılarak bugune gelindiği-
ni, ancak bu değişikliklerin kanu-
nun bütünlüğiinü bozduğunu be-
lirtti. Aksu şunlan söyledi:
"Gelişmekle olan ölkemizde
bırfı şehirleşmeiıin sonucu olarak,
belediyelerimizin bünyelerinde
gönev, yetki, teşkilat, hizmet alan-
larında da değişmeler olmuş, bu
yeni ihtiyaçlara, yeni gelişmelere
paralel olarak yeni bir belediye
kanunu çıkanlmamıştır. Çeşitli
dönemlerdc sosyal gelişme, ihti-
yaç ve zorlamalann etkisi ile ya-
pılan degisiküklede de kananun
bütonlfiğö bozuimnştar."
Kanun taslağı ile yerel yönetim-
lerin gelişmesine, artan hizmetle-
rine ve bünyelerine uygun olarak
önemli yenilikier getirmeyi duşuıı-
düklerini belirten Aksu, bunlan
şöyle sıraladı:
— Bdedfayekrdeid memnr kad-
rolannın ihdası, degiştirilmesi ve
kaJdınJması işkmlerinde Mrtakun
burokratik engeileri ortadan kal-
dıran, personelin egi&'mine imkin
veren yeni bir düzenleme yapıl-
mıştır.
— Belediye suç ve cezaian ko-
nusunda eski mevzuat degiştirile-
rek yeni birtakım suç ve ceza hü-
kümleri getirilmiştir.
— Belediyelerin sanayi, ticaret
ve iktisadi hizmet ve faaliyetleri
konusunda işJetme, kunım, döncr
sermaye ve fon karmaianaa im-
kân veren yeni aynnub bükümler
getirUmektedir.
— Belediyelerin taşıt edinmderi
kolaylaştınlmaktadır.
— Hesap işleri miidiirleri ve
saymanlann görevlerini objektif
olarak yerine getirmelerini sağla-
mak amacıyla, atama ve yer de-
ğiştirnıe işlemleri lçişleri Bakan-
lıgı'nın yetkisine bırakılmaktadır.
— Belediye meclisi, belediye
encümeni ve başkanlann görevleri
aynntüı ve açık bir şekilde düzen-
lenmektedir. Aynca belediye mec-
lisinin çalışmalannı kolaylaştırı-
cı birtakım hükümler getirilmek-
tedir.
Uzlaşma Formülü
İZMİR — Muhalefetin ANAP iktrdarına karşı
başlatacağı atak, Çankaya tepelerini oldukça ra-
hatsız ediyor. Bundan ötürü Cumhurbaşkanı Özal
ve Başbakan Akbulut, "fikir beraberliğini" ikinci
kez gündeme getiriyorlar.
Ne SHP De de DYP uzlaşma formülüne sıcak
bakıyor. Zaten SHP Genel Başkani Erdal İnönü
sık sık verdiği demeçlerde, uzlaşmanın "erken
secimle" gerçekieşeceğini işin başından beri yi-
neliyor. Halkın desteğini çektiği bir siyasal iktida-
rın ayakta duramayacağını vurguluyor.
"Uzlaşalım" çağnsını yineleyen Cumhurbaş-
kanı'na ve ANAP sozcülerine, DYP Genel Baş-
kani Süleyman Demirel de aynı tavrı gösteriyor.
Demirel, Türkiye'nin on yılda demokrasi sınavında
başarısız olduğunu belirterek "Bunun tek sorum-
lusu da ANAP iktidan" diyor. Böylece muhale-
fetle iktidar arasında uzlaşma eğilimleri kilitleni-
yor.
SHP kendı içinde "uzlaşma formüllerini" ara-
ma noktasına geliyor bu kez. Yediler olayıyla baş-
layan milletvekili istifaları, örgütlerdeki huzursuz-
luğu gündeme getiriyor. Bir çıkış tüneli bulmayı
hayli geç olsa da görebilen sağduyulu yönetici-
ler gidenleri yeniden geriye döndürme arayışına
giriyorlar.
Son seçenek yeni SHP'de ''birlik ve
bütünlüğün" gerçekleşmesi, 27-28 ocak günleri
yapılacak seçımli tüzük kuruttayında görülüyor.
Böylece SHP'de hava yavaş yavaş durulmaya
başlıyor.
Genel merkeze yakın örgütler bile "Evet, yu-
karıda bir rahatsızlık var" biçiminde konuşuyor-
lar. Parti meclisinin tepeden tırnağa değil, ama
bir hayli iyenilenmesinden yana olduklarını söy-
lüyotiar.
SHP kendi içinde uzlaşma ararken Genel Baş-
kan İnönü, milletvekilleriyle tek tek görüşüyor,
kendi seçim bölgesindekı belediye başkanlarını
arıyor. İnönü, ıstifalardan bir hayli sıkıntı duydu-
ğunu yakın çevresine açıklarken şöyle konuşu-
yor:
— Halkımız yaşam savaşı verirken biz birbiri-
mizi yiyip bitiriyoruz...
inönü, seçimli tüzük kurultayından tüm sorun-
ları çözümleyerek çıkmayı amaçlıyor. Bunun için
de ortak bir liste oluşturulması yolunda ağırhğını
koyuyor.
Her iki tarafı da hoşnut kılacak, örgütlerin se-
sini yansıtacak bir ortak liste, SHP'de sorunları
tümüyle çözmese bile bir rahatlama getirebilir dü-
şüncesinde olanlar bir hayli fazla.
Toplumsal uzlaşmanın önce siyasal örgütler-
deki iç hesaplaşmaların sona ermesiyle gerçek-
leşebileceği bilıncine varan SHP, tüm dengelerı
hesap ederek muhalefet atağını sıkı bir biçimde
başlatma yolları arıyor.
"Ücretler eriyor, önce ona çare bulunsun" di-
yen Tûrk-İş, enflasyonun acımasız çarkında işçi-
lerin zor ayakta durduklarını söylüyor. Hüküme-
tin, kesenin ağzını açmadığı sürece "uzlaşma for-
mülü"ne sıcak bakmayacağını açıklıyor.
Engelsiz bir demokrasi sözü veriliyor 1990 yılı
için. Yasaklar kalkacak, Tûrkiye demokrasinin
tüm kurum ve kurallarının işleyeceği bir ûlke ola-
cak.
Elbet muhalefet, sendikalar, demekler, kısacası
ülke insanı böyle bir isteme "hayır" demez. Ama
o yasaklar 1990 yılının başında hâlâ işliyor, polis
Ankara'da, İstanbul'da dernekleri basıyor, yüz-
lerce insanı gözaltına alıyorsa "engelsiz
demokrasi" sözü kandırmacadan öteye gitmeye-
cektir.
1990'ın ilk aylarında "uzlaşma formülü" ara-
yışına giren ANAP sözcüleri, acaba kendi içlerin-
de uzlaşabilecekler mi?
Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'ın, önceki gece
Mehmet Ali Birand'ın 32. Gûn programında söy-
lediği "fedakârlık" sözünü değerlendirmekte ya-
rar var. Bakan Yılmaz "başa güreşmenin" arka-
sında yatan gerçekleri söylemek istemedi, ama
"fedakârlık" sözcüğünü açtı:
— Gerekirse çekilirim...
Ne demişler?
— Kendileri arasında uzlaşamayanlar, toplum-
sal uzlaşmayı nasıl gerçekleştirecekler?
Galiba engelsiz demokrasi için sıkıntıların ba-
şında da bu geliyor...
ANKARA — Bu kadarı olmaz,
olamaz. Muhalefet liderleri TÖ-
nün yılbaşı buyruklanna burun
kıvınyorlar. "Milli bir davaya" hiz-
met vermiyorlar. Enflasyon da bir
türlü düşmek bilmıyor. Enflasyon
düşmeyince, tabii halkı da karşı-
larına alıyorlar. Bu koşullarda ik-
tidara nasıl gelecekler, soyter mi-
siniz lütfen!
Dün sabah söyleştiğimiz De-
niz Baykal, işin ciddiyetini hâlâ
kavramamış görünüyordu. "Halk
sizden davacı" diyorduk, irdele-
meyi başta önemsemedi. "Bir
türlü enflasyonu düşürmüyorsu-
nuz" deyince, kahkahayı bastı.
Demirel keza. TO, enflasyonu
"milli dava" ilan etmiş, toplumsal
banş ayağına yatarak hükümete,
önümüzdeki gûnlerde neler yap-
ması*ve söylemesi gerektiğini
öğretmiş. Yılın son günü gazete-
cilere yaptığı açıklama, zaten
ipucu veriyordu, yazmıştık. "Milli
dava" direktifi meyvelerini ver-
meye başladı. Aynı kapıya çıkan
eğilimi Keçeciler de bir sözcük
değiştirerek yineledi. "Milli me-
sele enflasyonu aşağı çekebil-
mek için muhalefetle bırlikte ça-
reler aramanın zorunluluğunu"
beyan buyurdu.
Demire), enflasyonu muhalefe-
tin düşürmediği ilanından sonra
kahkahayı basıyor, "iktidar
şaşkın" diyor ve ekliyor: "Bre-
men'Mızikacıları bunlar. Her biri
ayrı telden çalıyor."
Keçeciler'e hakkını vermek ge-
rekiyor. O, TÛ'den daha baskın
ÇlktK
TO, nihayet planladığı yeni po-
litikanın ipucunu halka duyur-
muş, aynntılı içeriği hükümette-
ki uzantlarına fı»ldamıştı. Keçe-
ciler, çıkış yolunu keşfetti ya us-
tasını bastırdı. "Fiyat yükselişle-
rini muhalefetin körüklediğini"
TÖ'nûn milli dava buluşuna ek-
leyrverdi.
İktidarla çare
tükenmez
Bu hükümeHe, gelmiş gecmiş
yönetictleriyte iktidar, eski plağı
çalmaya, toptumun bütün kesim-
lerinı perişan eden geçmiş uygu-
lamaları yeniden fırına vermeye
hazırlanıyor. 1983'ten 1988'e ka-
dar TÛ, kalkınmak istiyor; enflas-
yonu durdurmaya yanlıysak isçi-
nin, memurun, küçük çifçinin,
emeklinin, kabaran fiyatlara kar-
şın aldığı ücret ve parayla yetin-
mesini savundu. Ne vakit 26
Mart iktidarın başına kaya gibi
çarptı, TÖ, ekonomiyi geri vitese
aldı. "Sabit tutmakta inat ettiği"
ücret ve taban fiyatlarını yükselt-
meye girişti. Bu zikzaklar enflas-
yonu körükledi.
1989'un hali ortada, enflasyon
74.8. Yukarı çıkıp sorumluluktan
sıyrılan TÖ, baktı ki ilk seçimde
ANAP'ın defteri dürülüyor. Koltuk
sallantıya giriyor. Artık diyordu,
enflasyon aşağıya çekilmeli. İk-
tidar, iktidarsız, yani önlem ala-
mıyor. Ortaya bir milli dava sözü
atıyor, "arkası yann" örneği, er-
tesi günü hûkümetten tamamla-
yıcı açıklamalar.
Keçeciler, hemen altı yıla yay-
gınlaşmış modeli anımsatıyor: İş-
çi ister, vereceksin. Çiftçi taban
fiyatını begenmez, yükseltecek-
sin. "Olmaz böyle şey" diyor. Ya
ne o/urmuş efendim? Muhalefet
ortak sorumluluk aisın, fiyatlar
düssün... Maşallah!
Buldukları yeni
önlem
Bir ara ingiltere'de, sanırız bir
işçi hukümeti, enflasyonu frenle-
mek için sendikalara karsı "üc-
retleri dondurma' savaşına giriş-
miş, sonuç alamamıştı. Bizimki-
lerin, İngilizden eksik yani var
mı? İngilizin yapamadığını Akbu-
lut hukümeti nicin yapmasın?
Hele TÖ, milli dava dedi mi, akan
sular duracak. Keçeciler seslent-
yor, "Gelin anlasalım" diyor mu-
halefete. Sendikalarla, ziraat ve
ticaret odalarıyla oturup işçi üc-
retinden taban fiyatına kadar her
kesimin 1989da aldığını 1990'da
arttırmayalım. «
Fiyatları, ücretleri dondurma
hevesi, işte bu senaryo içinde,
geçen yılın son günü filiz vertyor,
yeni yılın ilk günü boy atıp serpi-
liyor. Benzinle mazot fryatta es-
leşirken, işçi aldığı ile dört kişi-
lik ailesini geçindiremezksn, me-
mur homurdanırken, milli dava
adı altındaki politikaya, muhale-
fetin otmayacak bu duaya amin
demesi isteniliyor.
SHP önderleri ve Demirel, TÖ
ile başlayıp Keçeciler'le besle-
nen yeni politikayı gülerek izliyor-
lar. Ana muhalefete göre hükü-
met Medis'e "fiyatlan dondurma-
yı öngören bir yasa" gönderme-
yi düşünüvor. Belli belirstz hazır-
lıkiar. Yasayı gönderecek ama"şu
hınzjr muhalefetin de onayını" al-
mak koşuluyla. Milli dava uğru-
na minicik bir koşul.
Böylece milli davada partiler
birteşmiş olacak, ulusal birliğe
ne kadar önem verdiklerini ser-
gileyecekler. Halk ezilecek, fiyat-
lar donacak, ANAP, tabii TÖ yu-
karda rahatlayacak. Kalkınma ht-
zı, dar ve orta gelirlinin satın aJ-
ma gûcü sıfır olacakmış. Vızzzl
Enflasyon aşağı, TÖ yukarı.
Deniz Baykal, "Halkı daha bü-
yük bunalıma itecek önlemlerde
bizi yanlarına almaya calışıyor-
lar" diyor. Tabii yutan olursa. TÖ
ile yukarıdan aşağıya garip uy-
gulamalar birbirini kovalayacak-
tı. Ama böylesine doğrusu pes.
Görülmemış bir örnek işletilme-
ye çalışılıyor. Meclis'te oy azın-
lığındaki muhalefet iktidar, mut-
lak çoğunluğu elınde tutan ikti-
dar ise muhalefet görevi üsnene-
cek. Derler ki TÖ'den baslayan
yeni demokrasi anlayışını Oda-
lar Birliği, TİSK gibi hatırı sayılır
kurumlar desteklryor.
Asıl sorun akla
gelmlyor
Bu gelişmeler katı gerçeği ka-
nıtlıyor: Hükümet ve akıl hocası,
iktidar yedinb yıla girerken bece-
riksizliğini açıkça ilan ediyor. Oy-
sa düşünülen yasa taslakları,
muhalefeti sorumluluğa ortak et-
me çabaları karşısında halkın
sağduyusu "iktidarın iflas
ettiğini" bir kez daha düşünecek.
Akbulut'a dikkat etmeliymişiz,
değişik ve yeni bir çehreyle kar-
şılaşmak üzereymiş. Oyie yazn
yortar. Şimdi yeni manevra bu.
Akbulut'a siyasal yaşam sağla-
manın yollarını arıyorlar. Başba-
kan ise "Tûrkiye, Romanya
değildir" dryenek demokratik tep-
kinin önünü almaya çalışryor. El-
bette Tûrkiye Romanya değil,
ama "başkalarının çiftliği hiç de-
ğil." Akbulut, "Herkesin keyfine
göre demokrasi olamayacağım"
söylüyor ki bilmeyerek Türkiye^
nin asıl sorununun üzerine par-
mak basıyor.
Beğen ya da beğenme, devfe-
tin iskeletini oluşturan bir anaya-
sa var. "Herkesin keyfine göre
demokrasi"yi engelliyor. "Keyfe
göre" demokrasi icraahna giri-
şenleri, Akbulut başka yerlerde
niçin arıyor? Şimdi yeni bir ana-
yasa biçimi piyasaya sürülüyor.
Keyfi demokrasi olmazmış, ama
muhalefete iktidar, iktidara mu-
halefet sorumluluğu yûkleyen
"yeni bir demokrasi" öneriliyor.
Enflasyon sorumluluğunu üst-
lenmek isteyen partiler "seçim"
diyorlar. Akbulut, eski ağızdan
eski taamları yineliyor, 92'ye ka-
dar seçim yok diyor.
Çevirin dizeyi tersine: "Düş ki
iktidardan yerin bugünkü yer de-
ğildir / İktidara geliş hüner değil-
dir."
Zaten enflasyon da bu bekle-
yiş içinde, düşmüyor!