18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/5 Arşıray'dan Uzakdoğu havası • KiUtür Servisi — Levent Arşıray'ın resim sergisi bugün Sanfa Sanat Galerisi'nde açılıyor. 1971 yılında DGSA Bedri Rahmi Eyuboğlu Atölyesi'nden mezun olan sanatçı, 1983 yılında MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi'ne araştırma görevlisi olarak atandı. 1986 yılında grafik baskı dalında sanatta yeterliliğıni başarı ile kazanan Arşıray, 1988-1989 yıllan arasında UNESCO çerçevesinde Tayland hükümetinin verraiş olduğu burs ile Bangkok Poh Chang G.S. okulunda Tayland gölge oyunlan konusunda araştırmalar yaptı ve bir kitap hazırladı. Halen Yard. Doc. olarak üniversitede öğretim üyeliği görevini sürdüren sanatçı kişisel sergiler açtı ve karma sergilere katıldı. Sanfa sergisinin broşüründe Cevat Çapan, Levent Arşıray'la ilgili olarak şunlan söylüyor: "...Levent Arşıray, korkusuzca çıktığı yolculuklardan, çocukluktan olgunluğa, karmaşıklıktan yalınlığa, saflıktan bilgeliğe yönelen bir çizgide oluşturduğu resimlerle dönüyor aramıza. Uğradığı limanlarda, dolaştığı ülkelerde karşılaştığı doğa ve insan gerçekliğini renkleri, kokuları, dokulan, hatta sesleriyle özümle>'erek!' Rüşdü hâlâ saklanıyor • LONDRA (Cumhuriyet) — "Şeytan Ayetleri" romanı yazarı Salman Rüşdü, saklanmaya başladığından yaklaşık bir yıl sonra ilk kez mülakat verdi. "Guardian" gazetesinde yayımlanan mülakatında Rüşdü, "Ben kimseyi incitmek istemedim. Ayrıca bana karşı çıkanlann büyük çoğunluğu kitabımı okumadı. Okusalardı, öfkelerini uyandıracak bir şey olmadığını göreceklerdi" dedi. Rüşdü'ye karşı çıkanlar, hakkında verüen ölüm fermanının birinci yıl dönümü yaklaştıkça eylemlerini arttınyorlar. Romanın yayıncısı "Penguin" önünde aşın görüşlü dincilerin gruplar halinde dolaştıklan görülüyor. Binaya ya da çalışanlarına karşı bir girişimi önlemek amacıyla Penguin önündeki güvenlik önlemleri arttırıldı. Ingiltere'deki kitapçılaruı yarıdan çoğunun ise "Şeytan Ayetleri"nin cep tipi baskısını da satmak istedikleri açıklandı. Penguin Yayınevi, eserin ekim 1988'deki ilk baskısından bu yana ikinci baskısını yapmamış, protestolar nedenivle daha ucuza satılacak cep tipini de basmamıştı. Vannca'dan sergiye itiraz • Kttltür Servisi — Adnan Varınca, Kile Sanat Galerisi'nde cumartesi günü açılan sergi için kendisinden izin alınmadığını belirterek bu sergiyle hiçbir ilişiği olmadığını söyledi. Varınca, galerinin koleksiyonlardan derleyerek oluşturduğu sergiyi kişisel bir sergiymiş gibi göstermeye kalktığını, "koleksiyon" sergisi olduğunu özellikle belirtmediklerini öne sürdü ve hakkmı yasal yollardan arayacağını açıkladı. Kile Sanat Galerisi yöneticisi ise, profesyonel anlamda galericilik yaptıklarını, her türlü resmin alım-satım işlemini gerçekleştirebileceklerini söyledi. Yönetici, "Para verdiğitn her resmi satabilirim. Ressamdan izin almak gibi bir zorunluluğum olduğunu sanmıyonım" dedi. Thomas Hardy anılıyor • Kiiltür Servisi — tngilizlerin ünlü şair ve roman yazan Thomas Hardy, doğumunun 150. yılında, Ingiltere'nin güney batısındaki Dorset'te çeşitli etkinliklerle anılacak. îngiliz Türist Örgütü BTA'nın bildirdiğine göre, Hardy'yi anmak uzere yaz boyunca doğum yeri olan Dorset'te oyunlan sergilenecek, konserler, sohbetler, halk dansı gösterileri, Viktorya devri panayırları, sergiler, çiçek festivalleri, geleneksel elişi pazarları ve birçok eğlenceler düzenlenecek. Etkinlikler çerçevesinde Îngiliz Demiryollan'nın "Thomas Hardy" adını vereceği bir lokomotif, 6-16 haziran arası Dorchester'de çeşitli gezilere çıkarken, Dorset, Swanage'de yolculuğa çıkacak buharlı bir trende de Hardy'nin şiir ve oyunları okunacak. Aslen mimarlık eğitimi görmüş olan Hardy, aralannda ülkemizde fılmi gösterilmiş olan, Nastasia Kinski'nin başrolde oynadığı "Tess", "Çılgın Kalabalıktan Uzak", "Jude the Obscure" gibi romanlarm yer aldığı birçok eserle dünya edebiyatınm ünlüleri arasına girmişti. REFO Fotografın 10. sayısı • Kiiltür Servisi — Refo Fotoğraf Sanatı Dergisi'nin 10. sayısı yayımlandı. Bu sayıda 1989 yılının son günlerindeki önemli fotoğraf etkinliklerine geniş yer aynlıyor. 3. Refo Fotoğraf Yarışması, 5. FİAP Doğa Bienali, profesyonel tanıtım fotoğrafı, FOG'un ' "Birikimler" adlı sergisi, Ahmet öner Gezgin'in "Nesneleşmiş Görüntüler" ile Othmar Pferchy ve Ali Sami Bey sergilerinin sunulduğu dergide, Çekoslovakyalı fotoğrafçı Pavel Stecha'nın sergisi ile sanatçının fotoğraflarına da yer veriliyor. 'Cumhuriyet Kızı' tartışması • ANKARA (AA) — Üniversiteden 1402 sayıh yasa ile uzaklaştırılan öğretim üyelerini hedef aldığı öne sürülen Memet Baydur'un "Cumhuriyet Kızı" adlı oyununun tartışmalarına Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Prof. Bozkurt Kuruç da katıldı. Oyunun, çeşitli tartışmalann odağı olmasmdan mutluluk duyduğunu belirten Kunıç, yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Tiyatronun fonksiyonu bu. Keşke bütün oyunlar kamuoyunda, çeşitli çevrelerde tartışılsa. Bence Cumhuriyet Kızı ile ilgili tartışmalar, özlemini çektiğimiz demokratik geüşmenin bir parçası. Oyundan alınan olacağını sanmıyorum. Tartışmalar, yıllardır özlemini çektiğimiz tiyatro geleneğini yeniden canlandırıyorl' Çoksesli miizikte Türk dili • ANKARA (ANKA) — Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Y_ttksek Kurumu "Çoksesli Müzikte Türk Dili" konulu bir toplantı düzenliyor. 18 ocakta gerçekleştirilecek olan toplantıda çoksesli müzikten örnekler de verilecek. Türk Dil Kurumu'nda yapılacak olan toplantının açış konuşmasını Prof. Dr. Ismail Parlatır yapacak. Piyanoda Fügen Serbest'in katılacağı konser bölümünde opera sanatçıları çeşitli eserleri seslendirecekler. Seslendirilecek eserler arasmda A. Adnan Saygun'un "Yumıs Emre Oratoryosu"ndan "Deyiş", Nevit Kodallı'nm "Menevşe", ve l.Baran'ın "Köroğlu Yiğitlemesi" yer alıyor. Kültür Bakanlığı konferanslan • ANKARA (AA) — Kültür Bakanlığı, kültür faaliyetlerinin arttırılması, geliştirilmesi ve illerin kültürel kimliklerinin belirlenmesi amacıyla yıl boyunca 71 ilde çeşitli konferanslar düzenleyecek. Kültür Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, uygulanacak proje çerçevesinde "sanat, edebiyat, arkeolojik kazılar ile illerdeki büyük şahsiyetlerin ortaya çıkanlması ve tanıtımı" çahşmalanna ağırlık verilecek. Konferanslarda ayrıca Islami ve sivil mimari eserlerin korunması, arkeolojik kazılar ile eski eser kaçakçıhğı konularında da yöre halkı aydınlatılacak. MÜZİK FILIZAU IstanbulDevlet Operası'nın genç sanatçısı destek görememekten yakınıyor Iago'dan Peron'a Suat ArıkanDeğişik rollere kolaylıkla uyum sağlayan bas Suat Ankan, Dustin Hoffman hayranı. Doğan Onat ise kılıktan kılığa girdiği için Arıkan'ı Laurence Olivier'ye benzetiyor. Suat Ankan'la konuşmaya şöyle başla- dık: "Operaya neredcn, nasıl merak sardın Suat?" Sual'ın yanıtı biraz çarpıcı aldu: "Ben resme meraklıydım." "Haa, onun için operacı oldun, öylc mi?" (Gülüşmeler). Suat Ankan'la konuşmak çok zevkli. Doğal, içten, komplekssiz biri Suat. Ope- rada kılıktan kdığa guiveren, üstlendiği her rolde -ister uşak olsun, ister kral- hemen sivrilip kendisini gösteren genç bas, gerçek hayatta alçakgönüllü, ama zirveleri hedef- leyen, açıksözlü, ama nazik bir insan. Ope- racı olma öyküsünü anlatırken kiroi zaman Türkiye'de rastlanülann ne denli önemli ol- duğunu, bu mesleğe gönül veren insanın rastlantılan iyi değerlendiren ve başanya giden yolda yılmadan tırnakları ile söke sö- ke çalışan kişilikte olması gerektiğini an- lıyoruz. "Hiç opera mopera kafamda yoktu" di- yor Suat. Lise H'ye giderken resim merakı uyanmış, sergilere gider olmuş. Eyuboğlu sülalesinden gelen annesi, almış Suat'ı Bed- ri Rahmi'ye, Akademi'ye götürmüş, Bedri Hoca da bakmış çocuk meraklı, "Bizim kontenjandan alınz okula" demiş. Tam o sırada Suat'ın kanına iki Faruk'lar giriver- mişler. Fanık Yener ve Faruk Güvenç. Suat diyor ki: "Benim müzisyen olma- ma iki insan sebep olmuştur. Evde fizik, kimya çalışırken bunlann radyo program- lannı dinleye dinleye, yavaş yavaş zehirlen- dim. Her hafta sonu konserlere gitmeye başladım. Derken kendi kendime, Acaba ressam olacağıma müzisyen mi olsam?' so- nılan sormaya başladım. Mesela viyolon- seli çok sevdim. Sordurn soruşturdum, bu işin kolay olmadığını, viyolonsel çalmak için yaşımın geçtiğini ogrendim. Başladım dövünmeye, 'Neden aklım başıma daha ön- ce gelmedi?' diye.. Ama müzikten caymak yok. Bu yaşta müzikle ilgili ne yapılır? Şan bölumü liseden sonra öğrenci alıyor, ög- rendik. Aklımıza Işık Kurt geldi, tsmet Kurt da bizim akraba, Karadenizliyiz ya. Sesime baktılar, 'Gırebilirsin' dendi. tşte böyle oldu benim konservatuvara girmem." O zamana kadar Suat, sesi olduğunu bil- miyormuş. "Bizde herkes şarkı söyler. Dört kardeşiz, hepimizin sesi basür. Ağabeyle- rim Türk Sanat Müzigi söylerler. 'Ben Gamlı Hazan' falan. Ben de nefret ediyo- rum bu müzikten. Odama kapanıp kendi sevdigim müziği dinliyorum." "EVTTA"DA ZUHAL OLCAY'LA OYNAMIŞTI — lstanbul Devlet Operası bas- lanndan Suat Ankan, başrolde Zuhal Olcay'ın oynadığı "Evita" müzikalinde Pe- ron'u canlandırmıştı. Arıkan, müzikal söylemenin opera söylemekten luyaslanamayacak kadar kolay olduğu kanısında. Suat, kendisi hakkında mitoslar yarat- maya hiç yeltenmiyor, o denli emin ki ken- dinden: "Doğuştan müzisyen degilim ben, ne yapnmsa çalışarak elde eltim. Eğitimim boyunca ne cumartesi-pazar ne bayram ta- tili bildim, sürekli çalışarak solfej gibi zor bir dersten bile hep 10 aldım" diyerek mü- zikte sırf Tanrı vergisi yeteneğin önemli ol- madığını, yeteneğin üzerine inşa edilecek- lerin önemli olduğunu vurguluyor. "Bir arkadaşla beraber okul zamanı para birikürir, yazın düşerdik Avnıpa yollanna. Sırtmuzda uyku tulumumuz, parklarda ya- tarak Avnıpa'yı dolaştık. 400 markla yurt- dışına çıkar, 400 marİdık plakla dönerdik." Konserve yer, otel parası vermezsen olma- yacak iş değil. Bir de genç olursan tabii. "Peki, opera nasıl seyredebüiyordunuz bu kadar kısıtlı parayla?" diye soruyorum. "Aa, operaya sempati ile girerdik. Arka- daşlar edindik. Onlar da bizim gibi opera hayranıydı. Ama onlann parası vardı. Hiç unutmam, zengin çocuklarla arkadaş ol- muştuk Milano'da. Bizi arabalarıyla Mü- nih'e kadar götürdüler, o da yetmezmiş gibi opera bileümizi de aldılar. Hep böyle dört ayak üzerine düşerdik zaten." Yaz geldi mi, iki operasever kafadar ön- ce Verona'daki arenaya kapağı atarlarmış. Orada edindikleri arkadaşlar sayesinde Mi- lano La Scala Operası'nda özel locadan opera seyretmeye alışmış bizimkiler. Konservatuvan bitirdikten sonra lstan- bul Devlet Konservatuvarı'nın düzenledi- ği şan yanşmasında ikincilik kazanan Su- at Ankan, kısa zamanda kendini kabul et- tirdi operada. "Don Giovanni"de Leporel- lo, "Sevil Berberi"nde Don Basilio, "Ot- hello"da Iago ve "Eviu"da Peron rolleri- ni canlandıran Suat'a soruyorum: "Sen de- ğişik rollere, değişik kişüiklere kolavlıkla uyum saglıyorsun sanınm, bunun sonu ne olacak?" Suat muzip muzdp gülüyor. "Ben Dus- tin Hoffman hayranıyım. İlk tstanbul'a geldiğimde 'La Boheme'de iki rol o> nuyor- dum. Bir gece Schaunard yapıyordum, öte- ki gece Coline yapıyordum. tki değişik ki- şilik. Rejisörümüz Doğan Onat bir gün de- di ki, 'Yahu çocuğa bak, Laurence Olivier gibi, kılıktan kılığa giriyor! O gün bugün adım Laurence Olivier kaldı." "Suat, sen böyle iltilatlan dnya duya ne oldum delisi olmuşsundur arbk" diyorum. "Yok olmam" diye yarutlıyor. "Çıinkü ken- dimi çok yetersiz görüyorum. Ben kendi- mi Türkiye standartlanna göre ölçmem. Kendimi hep yurtdışındaki arkadaşlarım- la mukayese ederira. Senede 59-60 temsil yapan arkadaşlanm var dışanda. Ben kendi elimde olmayan sebeplerden bunu yapanu- yorum. Dolayısıyla, onlann yaşadıklan, müzikle iç içe yaşanan, yanşma ve calış- ma orumını tatmaya burada fırsatım ol- madt." Kılıktan kılığa girebilen, sesini çok iyi kullanabilen, müzikal hatasız şarkı söyle- yebilen ender operacılanmızdan biri olan Suat Ankan ile Iago rolü üzerine konuşu- yoruz biraz da. "Iago, çok enteresan bir rol. Verdi önee operanm adını Iago koymak istemiş hat- ta. Verdi'nin Iago'va yaklaşımı çok farklı. Baslar için miimkün değil, baritonlar için süper zor. Pesleri olan, ama rejistr olarak bariton rejistrindeki biri için yazmış bu partiyi. Iago rolünü benim kafama Italyan asıllı Amerikalı hocam Daniel Ferro sok- tu aslında. Hoca Paris'e. Siena'jn gelir, biz de ona gideriz yaz aylannda. O bana, 'Sen yüksek bir bassın, tiz seslerin çok iyi, Es- camillo, Scarpia, Iago yapabüirsin' demişti. Zaten fazla tutucu olmamak lazım. Şimdi artık sadece şarkıcılık var dünyada, kate- gorilere aynlmak yok. Altından kalkabi- liyor musun? Yapacaksın. Ruggiero Rai- mondi Scarpia yapıyor Karajan'la. Hari- ka. Şarkıcılık. haldur huldur bağınp cağır- mak değil ki. Bir zekâ işi, ifade işi, oyun işi. Sesiyle tiyatro yapıyor Rairaondi, önemli olan bence bu." Suat Ankan geçen yaz "EYİU" müzika- linde Peron rolünü canlandırarak, maga- zin basımnın da ilgisini cekti. Her gece sah- neye çıkmaktan ilk başta korkuyormuş Su- at, hatta Gencay Güriin'e, "Lütfen bir ikin- ci Peron olsun, dönüşümlü olsun, dinlene- lim" ricasında bulunuyormuş. "Hiçbir zaman yanaşmadılar böyle bir şeye ve ben yalmz kaldım." Ancak bütün kaygüanna, "yorulur söyleyemem' ürperti- sine karşm Suat, müzikal söylemenin opera üe kıyaslanamayacak kadar kolay olduğu- nu, mikrofonla söyleyince sesin yorulma- sırun söz konusu olmadığını, sesi eğitilmiş bir sanatçı için müzikalde söylemenin sa- dece bir zevk olduğunu vurguluyor ve ek- liyor: "Opera hem fiziksel hem de sinirsel ola- rak çok yorucudur. İnsan temsilden iki gün önce strese girer, içi içini yer. Oysa 'Evi- ta'da temsilden bir saat önce makyaja gi- rene kadar hiç 'Evita'yı düşünmüyordum bile." Suat Ankan, 1986 yılında Italya'da Ri- goletto Yanşması'nda Sprafucile rolü ile bi- rinci olmuş. Arkasında devlet veya özel destek bulunmadığından bu yanşmamn ge- tirdiği olanaklardan yararlanamamış. "Dış dünyada isim yapmak için arkan- da seni lanse edecek bir güç olmalı. Diye- lira İş Bankası beni desteklese, benim bü- tün dış konserlerimden alacagım ucretle- rin yansını, hatta yüzde yetmişini onlara geri veririm. Fark etmez benim için. Önem- li olan köşe dönmek değil. Ama şimdi Tür- kiye'nin Doğu Bloku'yla kültür anlaşma- lan var. Bakıyonım bugun Ahmet gidiyor, yann yine Ahmet gidiyor. Ne zaman Meh- met gidecek yani oraya?" Söyleşimizi noktalarken Suat Ankan gi- bi bir sanatçınuzın dış dünyada tanıülma- sı ve onun da bizi tamtması yollanhın açıl- masını diliyoruz. Ünlü saksofoncu SteveLaçy, IstanbuVda 2 konser verecek Caz eşliğinde moderıı daıısSon yılların en tanınmış soprano saksofoncusu Steve Lacy, altıhsıyla birlikte şubat başında tstanbul'da. Konserin ilk bölümünde, modern dansçı Christine Brodbeck, Lacy'nin saksofonu eşliğinde bir gösteri sunacak. Kültür Servisi — Caz dünyasın- da soprano saksofonun ustalan arasında sayılan Steve Lacy, Tür- kiye'ye geliyor. Ajans Poâtif ta- rafından düzenlenen Steve Lacy konserleri 4 ve 5 şubat günleri ts- tanbul Atatürk Kültür Merkezi'n- de gerçekleşecek. Fransız Kültür Merkezi ve Is- viçre'nin Pro Helvetia Sanat Vak- fı ile işbirliği içinde konserleri dü- zenleyen ajans yöneticileri, kon- serin ilk bölümünde, son 10 yıl- dır eleştirmenlerin bir numarası olan saksofoncu Steve Lacy eşli- ğinde modern dans sanatçısı Christine Brodbeck'in bir çağdaş dans gosterisinin yer alacagım be- lirttiler. İkinci bölümde ise Steve Lacy Altıüsı'mn konseri yer ala- cak. Altılı, soprano saksofonda Steve Lacy, trombonda Flenn Ferris, keman ve vokallerde Ire- ne Aebi, davulda John Betsch, pi- yanoda Boby Few ve basta Jean - Jacques Avenel'den oluşuyor. 20 yıl önce ABD'den aynlarak Paris'e yerleşen Steve Lacy, Sid- ney Bechet'ten sonra unutulmaya başlayan soprano saksofonu, üs- tün tekniği ile yumuşak stiliyle ye- niden gündeme getirdi, caz dün- yasına kazandırdı. "Down Beat" caz dergisinin son 20 yıldır yaptı- ğı anketlerde birçok kez en iyi soprano saksofoncu seçilen Lacy, 1950'lerde Cecil Taylor, 1958-59 yıllarında Gil Evans, Mal Wald- •'on, Jimmy Giuffre ile çalıştı. BDORBECK VE LACY — Christine Brodbeck (solda) Avnıpa ve New York'ta gösterilerini sürdürüyor. Steve Lasy (sağda +) 1964'te ölen ünlü saksofoncu Eric Dolpby Ue biriikte. 1960 yılında Thelonius Monk'la yaptığı kısa calışmadan fazlasıy- la etkilendi. 1967 yılında Isviçre- li eşi ve bugünkü topluluğun vo- kal ve kemancısı lrene Aebi ile Avrupa'ya yerleşti. Halen Isviçre'nin Basel ve ABD'nin New York kentlerinde yaşayan Christine Brodbeck, kla- sik ve modern dans çalışmalanm Isviçre, Paris ve Londra'da sür- dürdükten sonra 1980'den bu ya- na Avrupa'nın çeşitli kentlerinde ve New York'ta birçok solo gös- teri gerçekleştirdi. Lisa Fox, Po- oh Kaye, Yvonne Meier, Sara Skaggs, Tom Cora ve Scott John- son gibi tanınmış müzisyenlerle çalışmalar da yapan Brodbeck, ABD ve Avrupa'nın "avaot- garde" gösterüerine sahne olan Domino, Cash, Roulette ve La Mama gibi mekânlannda gösteri- ler sundu. Rehalsvan ( Ne Söylersen BirEksik'te Metris Tutukevi'ni anlattı Tutukevi mi9 tutsak kanıpı mı? ALPAY KABACALI Didar, Şefıka, Işıl, Aynur, Me- lek, Gülcan, Şener, Hilal, Gülni- hal... Çeşitli mesleklerden yüzler- ce kadın... Kimi siyasi tutuklu, ki- mi adi... Hepsinin ayn bir öykü- sü var... Oruan bir araya getiren, Met- ris Tutukevi ve oranın koşulları. Reha tsvan, Ne Söylersen Bir Eksik adh kitabında (Bilgi Yayı- nevi, tst. 1989, 210 Sayfa) işte o öyküleri, o koşullan anlatıyor. Hangi koşulları? "Daha girer girmez, açık açık 'Bir savaş hali yaşaruyor' diyor- lardı. 'Siz dUşmansımz. Sizi ken- di zihniyetimize göre eğitebilirsek ne âlâ. Eğitilmezseniz, yandınız! Asanz, keseriz! Yani, tutsak sa- yıyoriardı bizi. Kurallara uymak da yetmiyordu. Ük gittigimde ace- miydim. 'Tek sıra yürünse ne olur, çift sıra yürünse ne olur' di- ye bakıyorsunoz. Oysa tek sıra yüriirseniz mesafe al diyoriar. Mesafe alınca marş söyle diyor- iar. Bu böyle zincirleme gidiyor. Çünku onlara göre orası tutuke- vi değil, askeri tutsak kampıydı." Reha Isvan, 12 Eylul öncesinin silahh eylemleriyle uzaktan yakın- dan ilişkili değildi. "Suç"u, Ba- nş Derneği'ne kurucu ve yönetici olarak katümaktı. Evet, 12 Eylül, banşı savunan bir derneğin kuru- cu ve yöneticüerini yıllarca hapis- lerde tutan, "tutsak alan" rejimin adıydı. O da 10 a> tutuklu kaldık- tan sonra bırakılmış, 10 ay sonra yeniden tutuklanmış ve 16 ay da- ha "yatmış"tı... Ayru toplumsal konumdaki bir başkası için Metris'in o koşullan altında yaşamak gerçek bir yıkım olabilirdi. Ama Reha tsvan, ken- disini bu ortama uyarlayabihniş. Dahası var: "İnsan bir takım şeyleri kitap- lardan okuyarak benimsiyor. An- cak yaşayarak, görerek algılaması çok farklı bir şey. Benim açımdan cezaevi çok öğretici oldu. O sıra manca ortamda tabii ki bir takım haıalar işleyeceklerdi. Evlatlan- mızın kusuruna bakmamız gere- ken gözle bakmalıydık onlara. Düşman olarak görülüp gösteril- diler." Reha tsvan, toplumun her ke- siminden insanlarla karşılaşıyor orada: "Topluma kepçe daldınp geür- mişler gibi... Ayrıca, onlarla öy- le yoğun biçimde biriiktesiniz ki... Toplumun bir kesitini büyüteç al- edilmek istenen şeylerin daha gür biçimde sürdügünü gördüm. Gii- zellik öldürülemi>or, insanın için- deki direnç oldürülemiyor." Çok kimse tutukluluğunu, ha- pisUğini anlatmaktan hoşlanmaz. Kendinden söz etmenin, çektikle- rinden yakınmamn bir çeşit er- demsizlik olduğuna inamr. Oysa Reha tsvan, "Dünyada yaşayan her bir kişinin vicdanına ulaşsın istivonım tutsaklığın bilinci, tadı, kokusu, duygusu" diyor. Bunun Reha îsvan, Görüş Dergisi'nde yayımlanan bir yazısında eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e hakaret ettiği savıyla 25 ocakta 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak. Hapiste yaşadıkları karşısında insanlara güveninin pekiştiğini söyleyen İsvan, "Güzellik ve direnç öldürülemiyor" diyor. herkesin umacı gibi göstermek is- tediği, gerçekte insanlık onunı adına verdikleri sınavı başanyla sürdüren gençlere minnel duyuyo rum. Çok yanlışlar yapmış olabi- lirier. Ben onlan yargüayacak du- nunda degiiim. Ama, kuşkusuz ki herkes bir takım yanlışlar yaptı. Kimse bir şey yapmasa, hiçbir şey yapılamıyor. Onlar, 'Bir şeyler yapılmair deyip yola çıkmışlar. Yola çıktıklannda o kadar dona- nımsızlar ki... O donanımsızlık- lanyla, o çaresizlikleriyle, o duş- tına almış gibi gözlemliyor, yaşı- yorsunuz. Diyebilirim ki, içinde yaşadığım toplumu en iyi orada algıUdım. Bu da çok önemli bir şey." Reha tsvan'ın bunca deneyim- den çıkardığı sonuçlara gelince... "12 Eylül'ü herkes farklı yo- mmluyor", diyor. "Insanhk onu- nı açısından çok ovıinç duyulacak bir dönemdir. İnsanlara güvenim orada pekişti, insanlara baskı ile hiçbir şey yaptınlamayacagını orada öğrendim. Baskı Ue yok için hep anlatıyor. Bunun için yazmak gereğini duyuyor. Kitabın adı da buradan eliyor. "Ne ka- dar söylesem, tümünü anlatabil- menin olanağı yok" anlamına. "Taşıt edebiyad"ndan alınmış: Bir kamyonun arkasındaki yazı- dan... Ne Söylersen Bir Eksik'te ön plana çıkan sorunlardan biri de kadınlann konurau: 12 Eylül'ün ve cezaevlerindeki direnişin ka- dınlar cephesinden görünümleri... Reha tsvan, Soroptimist Kulü- bü kuruculan arasına katıldığı 1948'den beri kadın sorunuyla il- gileniyor. Bir ara Soroptimistler Avnıpa Federasyonu'nun yöne- tim kurulunda görev almış, dört yıl süreyle Avrupa'daki toplantı- lara katılmış. Bugün bu sorun üzerine ne düşünüyor? "Ben feminist degilim", diyor. "Feministlere karşı da degilim. Ancak bazılanna çok yakın, ba- zılanna çok uzagım. Erkek düş- manlığını bir çeşit ırkçıhk olarak görüyorum. Ote yandan, bu so- runu fırsal eşitUği sorunundan so- yutlayamıyonım. Bu yüzden, ka- dınlar kendilerini erkeklerle eşit göriinceye kadar pek fazla >ol alı- namayacak. Ama toplumun o dü- zeye gelmesi oylesine uzun vadeli ki... Bu bakımdan saygı duyuyo- rum feministlere, bazı konularda birlikte çalışıyoruz. Bir kere olay güncelleşiyor. Sonra, bir tek siya- sal görüşleri olmadığı için taban kaygılan yok. Çok somut ilkele- ri de yok. Bu nedenle, bir devin- genlik yaratabiliyorlar. Ama bir tek şeye taktlıyorum: Örgiitsiiz, kendiliğinden nereye kadar gide- bilir bu?" Bir haberle bitirmek istiyorum bu yazıyı: Reha Isvan, Ekim 1989'da Görüş Dergisi'nde ya- yımlanan yazısında eski Cumhur- başkanı Kenan Evren'e hakaret ettiği savıyla, 25 Ocak günü 2. As- liye Ceza Mahkemesi'nde yargı- lanacak. Kanımca, son yıllann en ilginç davalanndan biri olacak bu. Süreya anıhyor • Kiiltür Servisi — Geçen hafta yitirdiğimiz şair- yazar-çevirmen Cemal Süreya, 21 ocak pazar günü Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nde (Caddebostan, eski Budak Sineması yeri) anıhyor. Toplantıda Atilla Özkırımlı, Doğan Hızlan, Muzaffer Buyrukçu, Cevat Çapan, Füsun Akattı, Necati Güngör ve Ülkû Tarner, şair Süreya'yı anlatan konuşmalar yapacaklar. Cemal Süreya halka açık son konuşmasını aynı merkezde 13 aralık günü Behçet Necatigil'i anma gününde yapmıştı. İcraatın tçinden • Kültür Servisi — Etkinliklerini 4 aydır tstanbul'da sürdüren Ankara Birlik Tiyatrosu, geçen yılın en çok yasaklanan oyunu "tcraatın Içinden İnsan Manzaraları"nı, bugün ve yann saat 20.30'da Pendik Kultürevi'nde sergileyecek. Zeki Göker ve Muzaffer tzgü'nün yazdığı politik güldürü, bugüne dek oynandığı yerlerde büyük ilgi gördü. Avoriaz Festivali • Kiiltür Servisi — 13 ocak tarihinde başlayan 18. Avoriaz Fantastik Film Festivali'nde bu yıl toplam 14 film yanşmalı bölümde yer alıyor. 8'i Avnıpa, 6'sı Amerikan yapımı olan fılmleri, yönetmen Jcrry Schatzberg'in başkanhğındaki jüri değerlendirecek. Ray Bradbury, Regis Wargnier ve Wes Craven'in de yer aldığı jürinin karan 21 ocak tarihinde belli olacak. Avoriaz Fantastik Film Festivali'nde bu yıl, ünlü Polonyalı yönetmen Roman Polanski'ye aynlan bölümde, sanatçının 5 filmi gösterilecek. Paris'te fet uyarlaınalar w • Kiiltür Servisi — Ünlü edebiyat yapıtlanndan beyazperdeye aktarılan toplam 100film,Paris'teki üç salonda gösteriliyor. Prevert, Shakespeare gibi ünlü edebiyatcıların yapıtlannı sinemaya aktaran sinemacılar arasında, Orson Welles, François Truffaut gibi ünlü isirnler var. Edebiyat uyarlamalannın gösterimi 6 mart tarihine kadar sürecek. Sanlınıan Sergisi • Kültür Servisi — Tayfur Sanhman Resim Sergisi yann Galeri MD'de açılıyor. Güzel Sanatlar Akademisi Zeki Faik İzer Atölyesi'nden mezun olan sanatçının son dönem "soyut figüratif" yapıtları 12 şubat tarihine kadar görülebilir. Sanatçılar mahallesi • NEVŞEHtR (Cumhuriyet) — Nevşehir'in Avanos ilçesindeki tarihi Osmanlı evlerinin bulunduğu bir mahallenin sanatçılar mahaJlesine dönüştürüleceği bildirildi. Avanos Belediye Başkanı Seyhan Duru, sanata ve sanatçıya daha kapsamlı çalışma olanağı sağiamak ve çeşitli dallarda ürün veren sanatçıları bir arada bulundurmak amacıyla belediye olanaklanyla Avanos'un tarihi evlerinin yer aldığı bir mahallenin sanatçılar mahallesi olarak düzenleneceğini söyledi. Duru, belediye tarafından mahallenin düzenlenmesi amacıyla girişimlerde bulunduklannı belirtti. UGUN • 'KütüphaneBüyüMeri* Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde saat 14.00'te "Kütüphane Büyüklerini Anma Günü" izlenebilir. • Bir sergi HahlAkdeniz Sergisi Galeri BM'de açıhyor. BILSAK'TA BUGÜN 17 Ocak Çarşamba: 19.00 DERGI YAZI KURULLARIYLA TANIŞMA, SOHBET: Adımlar Dergisi. 10.00-01.00 arası CAFE- FOYER-BAR BİLSAK, Herkese Açıktır. BİLSAK, Sıraselviler, Soğancı Sok. No: 7 CÎHANGİR 143 28 78 - 143 28 99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle