Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 OCAK 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/5
Arşıray'dan Uzakdoğu havası
• KiUtür Servisi — Levent Arşıray'ın resim sergisi bugün
Sanfa Sanat Galerisi'nde açılıyor. 1971 yılında DGSA
Bedri Rahmi Eyuboğlu Atölyesi'nden mezun olan
sanatçı, 1983 yılında MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi'ne
araştırma görevlisi olarak atandı. 1986 yılında grafik
baskı dalında sanatta yeterliliğıni başarı ile kazanan
Arşıray, 1988-1989 yıllan arasında UNESCO çerçevesinde
Tayland hükümetinin verraiş olduğu burs ile Bangkok
Poh Chang G.S. okulunda Tayland gölge oyunlan
konusunda araştırmalar yaptı ve bir kitap hazırladı.
Halen Yard. Doc. olarak üniversitede öğretim üyeliği
görevini sürdüren sanatçı kişisel sergiler açtı ve karma
sergilere katıldı. Sanfa sergisinin broşüründe Cevat
Çapan, Levent Arşıray'la ilgili olarak şunlan söylüyor:
"...Levent Arşıray, korkusuzca çıktığı yolculuklardan,
çocukluktan olgunluğa, karmaşıklıktan yalınlığa,
saflıktan bilgeliğe yönelen bir çizgide oluşturduğu
resimlerle dönüyor aramıza. Uğradığı limanlarda,
dolaştığı ülkelerde karşılaştığı doğa ve insan gerçekliğini
renkleri, kokuları, dokulan, hatta sesleriyle özümle>'erek!'
Rüşdü hâlâ saklanıyor
• LONDRA (Cumhuriyet) — "Şeytan Ayetleri" romanı
yazarı Salman Rüşdü, saklanmaya başladığından yaklaşık
bir yıl sonra ilk kez mülakat verdi. "Guardian"
gazetesinde yayımlanan mülakatında Rüşdü, "Ben
kimseyi incitmek istemedim. Ayrıca bana karşı çıkanlann
büyük çoğunluğu kitabımı okumadı. Okusalardı,
öfkelerini uyandıracak bir şey olmadığını göreceklerdi"
dedi. Rüşdü'ye karşı çıkanlar, hakkında verüen ölüm
fermanının birinci yıl dönümü yaklaştıkça eylemlerini
arttınyorlar. Romanın yayıncısı "Penguin" önünde aşın
görüşlü dincilerin gruplar halinde dolaştıklan görülüyor.
Binaya ya da çalışanlarına karşı bir girişimi önlemek
amacıyla Penguin önündeki güvenlik önlemleri arttırıldı.
Ingiltere'deki kitapçılaruı yarıdan çoğunun ise "Şeytan
Ayetleri"nin cep tipi baskısını da satmak istedikleri
açıklandı. Penguin Yayınevi, eserin ekim 1988'deki ilk
baskısından bu yana ikinci baskısını yapmamış,
protestolar nedenivle daha ucuza satılacak cep tipini de
basmamıştı.
Vannca'dan sergiye itiraz
• Kttltür Servisi — Adnan Varınca, Kile Sanat
Galerisi'nde cumartesi günü açılan sergi için kendisinden
izin alınmadığını belirterek bu sergiyle hiçbir ilişiği
olmadığını söyledi. Varınca, galerinin koleksiyonlardan
derleyerek oluşturduğu sergiyi kişisel bir sergiymiş gibi
göstermeye kalktığını, "koleksiyon" sergisi olduğunu
özellikle belirtmediklerini öne sürdü ve hakkmı yasal
yollardan arayacağını açıkladı. Kile Sanat Galerisi
yöneticisi ise, profesyonel anlamda galericilik
yaptıklarını, her türlü resmin alım-satım işlemini
gerçekleştirebileceklerini söyledi. Yönetici, "Para
verdiğitn her resmi satabilirim. Ressamdan izin almak
gibi bir zorunluluğum olduğunu sanmıyonım" dedi.
Thomas Hardy anılıyor
• Kiiltür Servisi — tngilizlerin ünlü şair ve roman
yazan Thomas Hardy, doğumunun 150. yılında,
Ingiltere'nin güney batısındaki Dorset'te çeşitli
etkinliklerle anılacak. îngiliz Türist Örgütü BTA'nın
bildirdiğine göre, Hardy'yi anmak uzere yaz boyunca
doğum yeri olan Dorset'te oyunlan sergilenecek,
konserler, sohbetler, halk dansı gösterileri, Viktorya devri
panayırları, sergiler, çiçek festivalleri, geleneksel elişi
pazarları ve birçok eğlenceler düzenlenecek. Etkinlikler
çerçevesinde Îngiliz Demiryollan'nın "Thomas Hardy"
adını vereceği bir lokomotif, 6-16 haziran arası
Dorchester'de çeşitli gezilere çıkarken, Dorset,
Swanage'de yolculuğa çıkacak buharlı bir trende de
Hardy'nin şiir ve oyunları okunacak. Aslen mimarlık
eğitimi görmüş olan Hardy, aralannda ülkemizde fılmi
gösterilmiş olan, Nastasia Kinski'nin başrolde oynadığı
"Tess", "Çılgın Kalabalıktan Uzak", "Jude the Obscure"
gibi romanlarm yer aldığı birçok eserle dünya
edebiyatınm ünlüleri arasına girmişti.
REFO Fotografın 10. sayısı
• Kiiltür Servisi — Refo Fotoğraf Sanatı Dergisi'nin 10.
sayısı yayımlandı. Bu sayıda 1989 yılının son
günlerindeki önemli fotoğraf etkinliklerine geniş yer
aynlıyor. 3. Refo Fotoğraf Yarışması, 5. FİAP Doğa
Bienali, profesyonel tanıtım fotoğrafı, FOG'un
' "Birikimler" adlı sergisi, Ahmet öner Gezgin'in
"Nesneleşmiş Görüntüler" ile Othmar Pferchy ve Ali
Sami Bey sergilerinin sunulduğu dergide, Çekoslovakyalı
fotoğrafçı Pavel Stecha'nın sergisi ile sanatçının
fotoğraflarına da yer veriliyor.
'Cumhuriyet Kızı' tartışması
• ANKARA (AA) — Üniversiteden 1402 sayıh yasa ile
uzaklaştırılan öğretim üyelerini hedef aldığı öne sürülen
Memet Baydur'un "Cumhuriyet Kızı" adlı oyununun
tartışmalarına Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Prof.
Bozkurt Kuruç da katıldı. Oyunun, çeşitli tartışmalann
odağı olmasmdan mutluluk duyduğunu belirten Kunıç,
yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Tiyatronun
fonksiyonu bu. Keşke bütün oyunlar kamuoyunda, çeşitli
çevrelerde tartışılsa. Bence Cumhuriyet Kızı ile ilgili
tartışmalar, özlemini çektiğimiz demokratik geüşmenin
bir parçası. Oyundan alınan olacağını sanmıyorum.
Tartışmalar, yıllardır özlemini çektiğimiz tiyatro
geleneğini yeniden canlandırıyorl'
Çoksesli miizikte Türk dili
• ANKARA (ANKA) — Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Y_ttksek Kurumu "Çoksesli Müzikte Türk Dili" konulu
bir toplantı düzenliyor. 18 ocakta gerçekleştirilecek olan
toplantıda çoksesli müzikten örnekler de verilecek. Türk
Dil Kurumu'nda yapılacak olan toplantının açış
konuşmasını Prof. Dr. Ismail Parlatır yapacak. Piyanoda
Fügen Serbest'in katılacağı konser bölümünde opera
sanatçıları çeşitli eserleri seslendirecekler. Seslendirilecek
eserler arasmda A. Adnan Saygun'un "Yumıs Emre
Oratoryosu"ndan "Deyiş", Nevit Kodallı'nm "Menevşe",
ve l.Baran'ın "Köroğlu Yiğitlemesi" yer alıyor.
Kültür Bakanlığı konferanslan
• ANKARA (AA) — Kültür Bakanlığı, kültür
faaliyetlerinin arttırılması, geliştirilmesi ve illerin kültürel
kimliklerinin belirlenmesi amacıyla yıl boyunca 71 ilde
çeşitli konferanslar düzenleyecek. Kültür Bakanlığı'ndan
yapılan açıklamaya göre, uygulanacak proje çerçevesinde
"sanat, edebiyat, arkeolojik kazılar ile illerdeki büyük
şahsiyetlerin ortaya çıkanlması ve tanıtımı" çahşmalanna
ağırlık verilecek. Konferanslarda ayrıca Islami ve sivil
mimari eserlerin korunması, arkeolojik kazılar ile eski
eser kaçakçıhğı konularında da yöre halkı aydınlatılacak.
MÜZİK
FILIZAU
IstanbulDevlet Operası'nın genç sanatçısı destek görememekten yakınıyor
Iago'dan Peron'a Suat ArıkanDeğişik rollere kolaylıkla uyum
sağlayan bas Suat Ankan,
Dustin Hoffman hayranı.
Doğan Onat ise kılıktan kılığa
girdiği için Arıkan'ı Laurence
Olivier'ye benzetiyor.
Suat Ankan'la konuşmaya şöyle başla-
dık: "Operaya neredcn, nasıl merak sardın
Suat?" Sual'ın yanıtı biraz çarpıcı aldu:
"Ben resme meraklıydım."
"Haa, onun için operacı oldun, öylc
mi?" (Gülüşmeler).
Suat Ankan'la konuşmak çok zevkli.
Doğal, içten, komplekssiz biri Suat. Ope-
rada kılıktan kdığa guiveren, üstlendiği her
rolde -ister uşak olsun, ister kral- hemen
sivrilip kendisini gösteren genç bas, gerçek
hayatta alçakgönüllü, ama zirveleri hedef-
leyen, açıksözlü, ama nazik bir insan. Ope-
racı olma öyküsünü anlatırken kiroi zaman
Türkiye'de rastlanülann ne denli önemli ol-
duğunu, bu mesleğe gönül veren insanın
rastlantılan iyi değerlendiren ve başanya
giden yolda yılmadan tırnakları ile söke sö-
ke çalışan kişilikte olması gerektiğini an-
lıyoruz.
"Hiç opera mopera kafamda yoktu" di-
yor Suat. Lise H'ye giderken resim merakı
uyanmış, sergilere gider olmuş. Eyuboğlu
sülalesinden gelen annesi, almış Suat'ı Bed-
ri Rahmi'ye, Akademi'ye götürmüş, Bedri
Hoca da bakmış çocuk meraklı, "Bizim
kontenjandan alınz okula" demiş. Tam o
sırada Suat'ın kanına iki Faruk'lar giriver-
mişler. Fanık Yener ve Faruk Güvenç.
Suat diyor ki: "Benim müzisyen olma-
ma iki insan sebep olmuştur. Evde fizik,
kimya çalışırken bunlann radyo program-
lannı dinleye dinleye, yavaş yavaş zehirlen-
dim. Her hafta sonu konserlere gitmeye
başladım. Derken kendi kendime, Acaba
ressam olacağıma müzisyen mi olsam?' so-
nılan sormaya başladım. Mesela viyolon-
seli çok sevdim. Sordurn soruşturdum, bu
işin kolay olmadığını, viyolonsel çalmak
için yaşımın geçtiğini ogrendim. Başladım
dövünmeye, 'Neden aklım başıma daha ön-
ce gelmedi?' diye.. Ama müzikten caymak
yok. Bu yaşta müzikle ilgili ne yapılır? Şan
bölumü liseden sonra öğrenci alıyor, ög-
rendik. Aklımıza Işık Kurt geldi, tsmet
Kurt da bizim akraba, Karadenizliyiz ya.
Sesime baktılar, 'Gırebilirsin' dendi. tşte
böyle oldu benim konservatuvara girmem."
O zamana kadar Suat, sesi olduğunu bil-
miyormuş. "Bizde herkes şarkı söyler. Dört
kardeşiz, hepimizin sesi basür. Ağabeyle-
rim Türk Sanat Müzigi söylerler. 'Ben
Gamlı Hazan' falan. Ben de nefret ediyo-
rum bu müzikten. Odama kapanıp kendi
sevdigim müziği dinliyorum."
"EVTTA"DA ZUHAL OLCAY'LA OYNAMIŞTI — lstanbul Devlet Operası bas-
lanndan Suat Ankan, başrolde Zuhal Olcay'ın oynadığı "Evita" müzikalinde Pe-
ron'u canlandırmıştı. Arıkan, müzikal söylemenin opera söylemekten
luyaslanamayacak kadar kolay olduğu kanısında.
Suat, kendisi hakkında mitoslar yarat-
maya hiç yeltenmiyor, o denli emin ki ken-
dinden: "Doğuştan müzisyen degilim ben,
ne yapnmsa çalışarak elde eltim. Eğitimim
boyunca ne cumartesi-pazar ne bayram ta-
tili bildim, sürekli çalışarak solfej gibi zor
bir dersten bile hep 10 aldım" diyerek mü-
zikte sırf Tanrı vergisi yeteneğin önemli ol-
madığını, yeteneğin üzerine inşa edilecek-
lerin önemli olduğunu vurguluyor.
"Bir arkadaşla beraber okul zamanı para
birikürir, yazın düşerdik Avnıpa yollanna.
Sırtmuzda uyku tulumumuz, parklarda ya-
tarak Avnıpa'yı dolaştık. 400 markla yurt-
dışına çıkar, 400 marİdık plakla dönerdik."
Konserve yer, otel parası vermezsen olma-
yacak iş değil. Bir de genç olursan tabii.
"Peki, opera nasıl seyredebüiyordunuz
bu kadar kısıtlı parayla?" diye soruyorum.
"Aa, operaya sempati ile girerdik. Arka-
daşlar edindik. Onlar da bizim gibi opera
hayranıydı. Ama onlann parası vardı. Hiç
unutmam, zengin çocuklarla arkadaş ol-
muştuk Milano'da. Bizi arabalarıyla Mü-
nih'e kadar götürdüler, o da yetmezmiş gibi
opera bileümizi de aldılar. Hep böyle dört
ayak üzerine düşerdik zaten."
Yaz geldi mi, iki operasever kafadar ön-
ce Verona'daki arenaya kapağı atarlarmış.
Orada edindikleri arkadaşlar sayesinde Mi-
lano La Scala Operası'nda özel locadan
opera seyretmeye alışmış bizimkiler.
Konservatuvan bitirdikten sonra lstan-
bul Devlet Konservatuvarı'nın düzenledi-
ği şan yanşmasında ikincilik kazanan Su-
at Ankan, kısa zamanda kendini kabul et-
tirdi operada. "Don Giovanni"de Leporel-
lo, "Sevil Berberi"nde Don Basilio, "Ot-
hello"da Iago ve "Eviu"da Peron rolleri-
ni canlandıran Suat'a soruyorum: "Sen de-
ğişik rollere, değişik kişüiklere kolavlıkla
uyum saglıyorsun sanınm, bunun sonu ne
olacak?"
Suat muzip muzdp gülüyor. "Ben Dus-
tin Hoffman hayranıyım. İlk tstanbul'a
geldiğimde 'La Boheme'de iki rol o> nuyor-
dum. Bir gece Schaunard yapıyordum, öte-
ki gece Coline yapıyordum. tki değişik ki-
şilik. Rejisörümüz Doğan Onat bir gün de-
di ki, 'Yahu çocuğa bak, Laurence Olivier
gibi, kılıktan kılığa giriyor! O gün bugün
adım Laurence Olivier kaldı."
"Suat, sen böyle iltilatlan dnya duya ne
oldum delisi olmuşsundur arbk" diyorum.
"Yok olmam" diye yarutlıyor. "Çıinkü ken-
dimi çok yetersiz görüyorum. Ben kendi-
mi Türkiye standartlanna göre ölçmem.
Kendimi hep yurtdışındaki arkadaşlarım-
la mukayese ederira. Senede 59-60 temsil
yapan arkadaşlanm var dışanda. Ben kendi
elimde olmayan sebeplerden bunu yapanu-
yorum. Dolayısıyla, onlann yaşadıklan,
müzikle iç içe yaşanan, yanşma ve calış-
ma orumını tatmaya burada fırsatım ol-
madt."
Kılıktan kılığa girebilen, sesini çok iyi
kullanabilen, müzikal hatasız şarkı söyle-
yebilen ender operacılanmızdan biri olan
Suat Ankan ile Iago rolü üzerine konuşu-
yoruz biraz da.
"Iago, çok enteresan bir rol. Verdi önee
operanm adını Iago koymak istemiş hat-
ta. Verdi'nin Iago'va yaklaşımı çok farklı.
Baslar için miimkün değil, baritonlar için
süper zor. Pesleri olan, ama rejistr olarak
bariton rejistrindeki biri için yazmış bu
partiyi. Iago rolünü benim kafama Italyan
asıllı Amerikalı hocam Daniel Ferro sok-
tu aslında. Hoca Paris'e. Siena'jn gelir, biz
de ona gideriz yaz aylannda. O bana, 'Sen
yüksek bir bassın, tiz seslerin çok iyi, Es-
camillo, Scarpia, Iago yapabüirsin' demişti.
Zaten fazla tutucu olmamak lazım. Şimdi
artık sadece şarkıcılık var dünyada, kate-
gorilere aynlmak yok. Altından kalkabi-
liyor musun? Yapacaksın. Ruggiero Rai-
mondi Scarpia yapıyor Karajan'la. Hari-
ka. Şarkıcılık. haldur huldur bağınp cağır-
mak değil ki. Bir zekâ işi, ifade işi, oyun
işi. Sesiyle tiyatro yapıyor Rairaondi,
önemli olan bence bu."
Suat Ankan geçen yaz "EYİU" müzika-
linde Peron rolünü canlandırarak, maga-
zin basımnın da ilgisini cekti. Her gece sah-
neye çıkmaktan ilk başta korkuyormuş Su-
at, hatta Gencay Güriin'e, "Lütfen bir ikin-
ci Peron olsun, dönüşümlü olsun, dinlene-
lim" ricasında bulunuyormuş.
"Hiçbir zaman yanaşmadılar böyle bir
şeye ve ben yalmz kaldım." Ancak bütün
kaygüanna, "yorulur söyleyemem' ürperti-
sine karşm Suat, müzikal söylemenin opera
üe kıyaslanamayacak kadar kolay olduğu-
nu, mikrofonla söyleyince sesin yorulma-
sırun söz konusu olmadığını, sesi eğitilmiş
bir sanatçı için müzikalde söylemenin sa-
dece bir zevk olduğunu vurguluyor ve ek-
liyor:
"Opera hem fiziksel hem de sinirsel ola-
rak çok yorucudur. İnsan temsilden iki gün
önce strese girer, içi içini yer. Oysa 'Evi-
ta'da temsilden bir saat önce makyaja gi-
rene kadar hiç 'Evita'yı düşünmüyordum
bile."
Suat Ankan, 1986 yılında Italya'da Ri-
goletto Yanşması'nda Sprafucile rolü ile bi-
rinci olmuş. Arkasında devlet veya özel
destek bulunmadığından bu yanşmamn ge-
tirdiği olanaklardan yararlanamamış.
"Dış dünyada isim yapmak için arkan-
da seni lanse edecek bir güç olmalı. Diye-
lira İş Bankası beni desteklese, benim bü-
tün dış konserlerimden alacagım ucretle-
rin yansını, hatta yüzde yetmişini onlara
geri veririm. Fark etmez benim için. Önem-
li olan köşe dönmek değil. Ama şimdi Tür-
kiye'nin Doğu Bloku'yla kültür anlaşma-
lan var. Bakıyonım bugun Ahmet gidiyor,
yann yine Ahmet gidiyor. Ne zaman Meh-
met gidecek yani oraya?"
Söyleşimizi noktalarken Suat Ankan gi-
bi bir sanatçınuzın dış dünyada tanıülma-
sı ve onun da bizi tamtması yollanhın açıl-
masını diliyoruz.
Ünlü saksofoncu SteveLaçy, IstanbuVda 2 konser verecek
Caz eşliğinde
moderıı daıısSon yılların en tanınmış soprano saksofoncusu Steve
Lacy, altıhsıyla birlikte şubat başında tstanbul'da.
Konserin ilk bölümünde, modern dansçı Christine
Brodbeck, Lacy'nin saksofonu eşliğinde bir gösteri
sunacak.
Kültür Servisi — Caz dünyasın-
da soprano saksofonun ustalan
arasında sayılan Steve Lacy, Tür-
kiye'ye geliyor. Ajans Poâtif ta-
rafından düzenlenen Steve Lacy
konserleri 4 ve 5 şubat günleri ts-
tanbul Atatürk Kültür Merkezi'n-
de gerçekleşecek.
Fransız Kültür Merkezi ve Is-
viçre'nin Pro Helvetia Sanat Vak-
fı ile işbirliği içinde konserleri dü-
zenleyen ajans yöneticileri, kon-
serin ilk bölümünde, son 10 yıl-
dır eleştirmenlerin bir numarası
olan saksofoncu Steve Lacy eşli-
ğinde modern dans sanatçısı
Christine Brodbeck'in bir çağdaş
dans gosterisinin yer alacagım be-
lirttiler. İkinci bölümde ise Steve
Lacy Altıüsı'mn konseri yer ala-
cak. Altılı, soprano saksofonda
Steve Lacy, trombonda Flenn
Ferris, keman ve vokallerde Ire-
ne Aebi, davulda John Betsch, pi-
yanoda Boby Few ve basta Jean
- Jacques Avenel'den oluşuyor.
20 yıl önce ABD'den aynlarak
Paris'e yerleşen Steve Lacy, Sid-
ney Bechet'ten sonra unutulmaya
başlayan soprano saksofonu, üs-
tün tekniği ile yumuşak stiliyle ye-
niden gündeme getirdi, caz dün-
yasına kazandırdı. "Down Beat"
caz dergisinin son 20 yıldır yaptı-
ğı anketlerde birçok kez en iyi
soprano saksofoncu seçilen Lacy,
1950'lerde Cecil Taylor, 1958-59
yıllarında Gil Evans, Mal Wald-
•'on, Jimmy Giuffre ile çalıştı.
BDORBECK VE LACY — Christine Brodbeck (solda) Avnıpa ve New York'ta gösterilerini sürdürüyor.
Steve Lasy (sağda +) 1964'te ölen ünlü saksofoncu Eric Dolpby Ue biriikte.
1960 yılında Thelonius Monk'la
yaptığı kısa calışmadan fazlasıy-
la etkilendi. 1967 yılında Isviçre-
li eşi ve bugünkü topluluğun vo-
kal ve kemancısı lrene Aebi ile
Avrupa'ya yerleşti.
Halen Isviçre'nin Basel ve
ABD'nin New York kentlerinde
yaşayan Christine Brodbeck, kla-
sik ve modern dans çalışmalanm
Isviçre, Paris ve Londra'da sür-
dürdükten sonra 1980'den bu ya-
na Avrupa'nın çeşitli kentlerinde
ve New York'ta birçok solo gös-
teri gerçekleştirdi. Lisa Fox, Po-
oh Kaye, Yvonne Meier, Sara
Skaggs, Tom Cora ve Scott John-
son gibi tanınmış müzisyenlerle
çalışmalar da yapan Brodbeck,
ABD ve Avrupa'nın "avaot-
garde" gösterüerine sahne olan
Domino, Cash, Roulette ve La
Mama gibi mekânlannda gösteri-
ler sundu.
Rehalsvan (
Ne Söylersen BirEksik'te Metris Tutukevi'ni anlattı
Tutukevi mi9
tutsak kanıpı mı?
ALPAY KABACALI
Didar, Şefıka, Işıl, Aynur, Me-
lek, Gülcan, Şener, Hilal, Gülni-
hal... Çeşitli mesleklerden yüzler-
ce kadın... Kimi siyasi tutuklu, ki-
mi adi... Hepsinin ayn bir öykü-
sü var...
Oruan bir araya getiren, Met-
ris Tutukevi ve oranın koşulları.
Reha tsvan, Ne Söylersen Bir
Eksik adh kitabında (Bilgi Yayı-
nevi, tst. 1989, 210 Sayfa) işte o
öyküleri, o koşullan anlatıyor.
Hangi koşulları?
"Daha girer girmez, açık açık
'Bir savaş hali yaşaruyor' diyor-
lardı. 'Siz dUşmansımz. Sizi ken-
di zihniyetimize göre eğitebilirsek
ne âlâ. Eğitilmezseniz, yandınız!
Asanz, keseriz! Yani, tutsak sa-
yıyoriardı bizi. Kurallara uymak
da yetmiyordu. Ük gittigimde ace-
miydim. 'Tek sıra yürünse ne
olur, çift sıra yürünse ne olur' di-
ye bakıyorsunoz. Oysa tek sıra
yüriirseniz mesafe al diyoriar.
Mesafe alınca marş söyle diyor-
iar. Bu böyle zincirleme gidiyor.
Çünku onlara göre orası tutuke-
vi değil, askeri tutsak kampıydı."
Reha Isvan, 12 Eylul öncesinin
silahh eylemleriyle uzaktan yakın-
dan ilişkili değildi. "Suç"u, Ba-
nş Derneği'ne kurucu ve yönetici
olarak katümaktı. Evet, 12 Eylül,
banşı savunan bir derneğin kuru-
cu ve yöneticüerini yıllarca hapis-
lerde tutan, "tutsak alan" rejimin
adıydı. O da 10 a> tutuklu kaldık-
tan sonra bırakılmış, 10 ay sonra
yeniden tutuklanmış ve 16 ay da-
ha "yatmış"tı...
Ayru toplumsal konumdaki bir
başkası için Metris'in o koşullan
altında yaşamak gerçek bir yıkım
olabilirdi. Ama Reha tsvan, ken-
disini bu ortama uyarlayabihniş.
Dahası var:
"İnsan bir takım şeyleri kitap-
lardan okuyarak benimsiyor. An-
cak yaşayarak, görerek algılaması
çok farklı bir şey. Benim açımdan
cezaevi çok öğretici oldu. O sıra
manca ortamda tabii ki bir takım
haıalar işleyeceklerdi. Evlatlan-
mızın kusuruna bakmamız gere-
ken gözle bakmalıydık onlara.
Düşman olarak görülüp gösteril-
diler."
Reha tsvan, toplumun her ke-
siminden insanlarla karşılaşıyor
orada:
"Topluma kepçe daldınp geür-
mişler gibi... Ayrıca, onlarla öy-
le yoğun biçimde biriiktesiniz ki...
Toplumun bir kesitini büyüteç al-
edilmek istenen şeylerin daha gür
biçimde sürdügünü gördüm. Gii-
zellik öldürülemi>or, insanın için-
deki direnç oldürülemiyor."
Çok kimse tutukluluğunu, ha-
pisUğini anlatmaktan hoşlanmaz.
Kendinden söz etmenin, çektikle-
rinden yakınmamn bir çeşit er-
demsizlik olduğuna inamr. Oysa
Reha tsvan, "Dünyada yaşayan
her bir kişinin vicdanına ulaşsın
istivonım tutsaklığın bilinci, tadı,
kokusu, duygusu" diyor. Bunun
Reha îsvan, Görüş Dergisi'nde yayımlanan bir
yazısında eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e
hakaret ettiği savıyla 25 ocakta 2. Asliye Ceza
Mahkemesi'nde yargılanacak. Hapiste
yaşadıkları karşısında insanlara güveninin
pekiştiğini söyleyen İsvan, "Güzellik ve direnç
öldürülemiyor" diyor.
herkesin umacı gibi göstermek is-
tediği, gerçekte insanlık onunı
adına verdikleri sınavı başanyla
sürdüren gençlere minnel duyuyo
rum. Çok yanlışlar yapmış olabi-
lirier. Ben onlan yargüayacak du-
nunda degiiim. Ama, kuşkusuz ki
herkes bir takım yanlışlar yaptı.
Kimse bir şey yapmasa, hiçbir şey
yapılamıyor. Onlar, 'Bir şeyler
yapılmair deyip yola çıkmışlar.
Yola çıktıklannda o kadar dona-
nımsızlar ki... O donanımsızlık-
lanyla, o çaresizlikleriyle, o duş-
tına almış gibi gözlemliyor, yaşı-
yorsunuz. Diyebilirim ki, içinde
yaşadığım toplumu en iyi orada
algıUdım. Bu da çok önemli bir
şey."
Reha tsvan'ın bunca deneyim-
den çıkardığı sonuçlara gelince...
"12 Eylül'ü herkes farklı yo-
mmluyor", diyor. "Insanhk onu-
nı açısından çok ovıinç duyulacak
bir dönemdir. İnsanlara güvenim
orada pekişti, insanlara baskı ile
hiçbir şey yaptınlamayacagını
orada öğrendim. Baskı Ue yok
için hep anlatıyor. Bunun için
yazmak gereğini duyuyor. Kitabın
adı da buradan eliyor. "Ne ka-
dar söylesem, tümünü anlatabil-
menin olanağı yok" anlamına.
"Taşıt edebiyad"ndan alınmış:
Bir kamyonun arkasındaki yazı-
dan...
Ne Söylersen Bir Eksik'te ön
plana çıkan sorunlardan biri de
kadınlann konurau: 12 Eylül'ün
ve cezaevlerindeki direnişin ka-
dınlar cephesinden görünümleri...
Reha tsvan, Soroptimist Kulü-
bü kuruculan arasına katıldığı
1948'den beri kadın sorunuyla il-
gileniyor. Bir ara Soroptimistler
Avnıpa Federasyonu'nun yöne-
tim kurulunda görev almış, dört
yıl süreyle Avrupa'daki toplantı-
lara katılmış. Bugün bu sorun
üzerine ne düşünüyor?
"Ben feminist degilim", diyor.
"Feministlere karşı da degilim.
Ancak bazılanna çok yakın, ba-
zılanna çok uzagım. Erkek düş-
manlığını bir çeşit ırkçıhk olarak
görüyorum. Ote yandan, bu so-
runu fırsal eşitUği sorunundan so-
yutlayamıyonım. Bu yüzden, ka-
dınlar kendilerini erkeklerle eşit
göriinceye kadar pek fazla >ol alı-
namayacak. Ama toplumun o dü-
zeye gelmesi oylesine uzun vadeli
ki... Bu bakımdan saygı duyuyo-
rum feministlere, bazı konularda
birlikte çalışıyoruz. Bir kere olay
güncelleşiyor. Sonra, bir tek siya-
sal görüşleri olmadığı için taban
kaygılan yok. Çok somut ilkele-
ri de yok. Bu nedenle, bir devin-
genlik yaratabiliyorlar. Ama bir
tek şeye taktlıyorum: Örgiitsiiz,
kendiliğinden nereye kadar gide-
bilir bu?"
Bir haberle bitirmek istiyorum
bu yazıyı: Reha Isvan, Ekim
1989'da Görüş Dergisi'nde ya-
yımlanan yazısında eski Cumhur-
başkanı Kenan Evren'e hakaret
ettiği savıyla, 25 Ocak günü 2. As-
liye Ceza Mahkemesi'nde yargı-
lanacak. Kanımca, son yıllann en
ilginç davalanndan biri olacak
bu.
Süreya
anıhyor
• Kiiltür Servisi — Geçen
hafta yitirdiğimiz şair-
yazar-çevirmen Cemal
Süreya, 21 ocak pazar günü
Kadıköy Belediyesi Kültür
ve Sanat Merkezi'nde
(Caddebostan, eski Budak
Sineması yeri) anıhyor.
Toplantıda Atilla Özkırımlı,
Doğan Hızlan,
Muzaffer Buyrukçu, Cevat
Çapan, Füsun Akattı,
Necati Güngör ve Ülkû
Tarner, şair Süreya'yı
anlatan konuşmalar
yapacaklar. Cemal Süreya
halka açık son konuşmasını
aynı merkezde 13 aralık
günü Behçet Necatigil'i
anma gününde yapmıştı.
İcraatın
tçinden
• Kültür Servisi —
Etkinliklerini 4 aydır
tstanbul'da sürdüren
Ankara Birlik Tiyatrosu,
geçen yılın en çok
yasaklanan oyunu "tcraatın
Içinden İnsan
Manzaraları"nı, bugün ve
yann saat 20.30'da Pendik
Kultürevi'nde sergileyecek.
Zeki Göker ve Muzaffer
tzgü'nün yazdığı politik
güldürü, bugüne dek
oynandığı yerlerde büyük
ilgi gördü.
Avoriaz
Festivali
• Kiiltür Servisi — 13 ocak
tarihinde başlayan 18.
Avoriaz Fantastik Film
Festivali'nde bu yıl toplam 14
film yanşmalı bölümde yer
alıyor. 8'i Avnıpa, 6'sı
Amerikan yapımı olan
fılmleri, yönetmen Jcrry
Schatzberg'in
başkanhğındaki jüri
değerlendirecek. Ray
Bradbury, Regis Wargnier ve
Wes Craven'in de yer aldığı
jürinin karan 21 ocak
tarihinde belli olacak.
Avoriaz Fantastik Film
Festivali'nde bu yıl, ünlü
Polonyalı yönetmen Roman
Polanski'ye aynlan bölümde,
sanatçının 5 filmi
gösterilecek.
Paris'te
fet
uyarlaınalar
w
• Kiiltür Servisi — Ünlü
edebiyat yapıtlanndan
beyazperdeye aktarılan
toplam 100film,Paris'teki
üç salonda gösteriliyor.
Prevert, Shakespeare gibi
ünlü edebiyatcıların
yapıtlannı sinemaya aktaran
sinemacılar arasında, Orson
Welles, François Truffaut
gibi ünlü isirnler var.
Edebiyat uyarlamalannın
gösterimi 6 mart tarihine
kadar sürecek.
Sanlınıan
Sergisi
• Kültür Servisi — Tayfur
Sanhman Resim Sergisi yann
Galeri MD'de açılıyor. Güzel
Sanatlar Akademisi Zeki
Faik İzer Atölyesi'nden
mezun olan sanatçının son
dönem "soyut figüratif"
yapıtları 12 şubat tarihine
kadar görülebilir.
Sanatçılar
mahallesi
• NEVŞEHtR
(Cumhuriyet) —
Nevşehir'in Avanos
ilçesindeki tarihi Osmanlı
evlerinin bulunduğu bir
mahallenin sanatçılar
mahaJlesine dönüştürüleceği
bildirildi. Avanos Belediye
Başkanı Seyhan Duru,
sanata ve sanatçıya daha
kapsamlı çalışma olanağı
sağiamak ve çeşitli dallarda
ürün veren sanatçıları bir
arada bulundurmak
amacıyla belediye
olanaklanyla Avanos'un
tarihi evlerinin yer aldığı
bir mahallenin sanatçılar
mahallesi olarak
düzenleneceğini söyledi.
Duru, belediye tarafından
mahallenin düzenlenmesi
amacıyla girişimlerde
bulunduklannı belirtti.
UGUN
• 'KütüphaneBüyüMeri*
Beyazıt Devlet
Kütüphanesi'nde saat 14.00'te
"Kütüphane Büyüklerini
Anma Günü" izlenebilir.
• Bir sergi HahlAkdeniz
Sergisi Galeri BM'de açıhyor.
BILSAK'TA
BUGÜN
17 Ocak Çarşamba:
19.00 DERGI YAZI
KURULLARIYLA
TANIŞMA, SOHBET:
Adımlar Dergisi.
10.00-01.00 arası CAFE-
FOYER-BAR
BİLSAK, Herkese Açıktır.
BİLSAK, Sıraselviler,
Soğancı Sok. No: 7
CÎHANGİR
143 28 78 - 143 28 99