27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK 1990 **** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 WASHINGTON'dan AHMET TAN (Baştarafi I. Sayfada) getirdi. "Bekienmedik" iki olaydan bi- risi, BM Genel Sekreteri'nin Denktaş ve Vasiliu'yu New York'a davet etmesidir. ABD'nin etkisiyle davrandıği giderek su gö- türmez haJe gelen BM Genel Sek- reteri'nin çağrısı Kıbrıs'ı Özal- Bush görüşmesinin baş konusu yaptı. lkinci beklenmedik olay ise Azerbaycan ile Ermenistan ara- sında patlak veren ve 37 kişinin öldüğü bildirilen çatışmalardır. Türkiye'nin Ermeni tasansı konu- sundaki hoşnutsuzluğu ortada iken ve tasannın geri çekilmesi için Bush yönetiminin yeterince uğraş vermediği biliniyor. Özal'- ın Bush ile buluşmakta ısrarlı ol- ması diplomatik basiretle fazîa bağdaşır bulunmuyordu. Şimdi Azerbaycan-Ermenistan çatışma- sı, ABD'deki Ermeni lobisini ha- rekete geçirebilecek. Lobinin "Biz bep zulme uğramış milletiz, tarih- te de, şimdi de bu böyle" diyerek kamuoyunda başlayacağı "Erme- nilere sempati" havası Kongre üzerinden Beyaz Saray'a yansıtı- lacak. (Ermeni tasarısının, geçen yıl Ermenistan'da meydanageien ve yüzlerce Ermeninin öldüğü deprem felaketinin ABD kamuo- yunda yarattığı sempatinin üzeri- ne bina edildiği buradaki diplo- matik gözlemcilerce ifade ediliyor.) Özal'ın gezisinde Dışişleri Ba- kanhğı'ndan yetkililerin adlan yer almıyor. Ancak geçen hafta An- kara'da Dışişleri'nin ilgili tüm da- ireleri Cumhurbaşkanı'nın verdiği "not hazıriansın" talimatı üzeri- ne geceyanlanna dek fazla mesai yaptı. Savunma veEkonomik İş- birliği Anlaşması'ndan "banş su- yu"na, insan haklarından AT ra- poruna dek yüzlerce sayfalık not dosyalan hazırlanjp Çankaya'ya sunuldu. Özal, aynca önceki gün Dışişleri Bakanı ve Müsteşannı da çağırarak bilgi aldı, soru yöneltti. Bush'un öğle yemeğinde Peri- er içerken, Özal'ın bunu fırsat bi- lip Ortadoğu'yu kapsayan barış suyu projesini açması beklenmi- yor. Ama Suriye ve Irak'ın Fırat ' ve Atatürk Barajı hoşnutsuzluğu- nu Bush'un dile getirmesi olasılı- ğına karşı yine de tedbirli olmak gerekiyordu. Yannki yanm saatlik Beyaz Sa- ray görüşmesinde ağırlık bu iki konu üzerinde toplanacak. Yanm saatte iki ülkenin "1 numsunlan" nın herhangi bir karar almaları kolay degil. Zaman yeterli olsa da değil ATnC'tı da Bush'un da ya- pacağı, Kıbns ve Ermeni tasansı konulannda "devletlerinin pozis- yonlarını bir kere daha teyit" et- meleri. Bu "pozisyonlar" Dışişleri'nin Çankaya'ya sunduğu notlarda şöyle ortaya konuyor: . Kıbns: Denktaş'ın Kıbns Türk halkının adil ve kalıcı bir çözüme ulaşması uğrunda yaptığı müca- dele Türk hükümetinin, siyasal partilerin tam desteğine sahiptir. Kıbns'ta herhangi bir çözümün geçerliüği Kıbns Türklerinin ken- di kaderlerini tayin çerçevesinde görülmelidir. Türk tarafının önündeki temel mesele, Rumlar- ca gerçek dışı bir ortamda yapıl- maya zorlanan görüşmeleri bir al- datmaca olmaktan kurtarıp, mü- zakere sürecini Kıbns meselesinin gerçek boyutları ile irtibatlandır- maktır. Türkiye, Kıbrıs Türk hal- kını 26 yıldır süren haksızlığa kar- şı mücadelesinde desteklemeye de- vam edecek ve onun güvenlik ve bekasını sağlayacak garantileri sürdürecektir. (Bunun anlamı, Rumların tutumlarında belirgin bir uzlaşma eğilimi ortaya çıkma- dan adadan Türk askerinin çekil- mesinin söz konusu olmaya- cağıdır.) Ermeni tasansı: ABD Kongre- si'nin yeni çalışma dönemi 23 ocakta başlıyor. Tasarı 24 Nisan 1990'ın "Ennenj soykınmııun 75. yıldönümü" olarak anma günü üan edilmesini öngörüyor. Türki- ye bakımından temel olan tasa- rımn tümden reddidir. Senatör Dole'un ertelemeye ilişkin açıkla- maları bizce geçersizdir. Bu ne- denle Türkiye'nin yürürlüğe koy- duğu geçici öniemlerin kaldınlma- sını hakh gösterecek bir aşamaya ulaşılmamıştır. Şubat ayı başında Senato ve Temsilciler Meclisi gün- demlerine ayn ayrı gelmesi bek- lenen Ermeni tasarısı için Anka- ra'nın uyguladığı öniemlerin ye- tersiz kalması halinde "ikinci on- lernler paketi"nin uygulamaya konulması gündeme gelebile- cektir. Özal Ue Bush'un Beyaz Saray'- daki görüşmesinde soruniann de- rinliğine ele alınması olanaksız. Ancak, taraflar, son gelişmelerin ışığmda pozisyonJarını ortaya ko- yacaklar ve birbirlerine ayrıntı gi- bi gelen noktaların altlarını çize- ceklerdir. Bu altlan çizilmiş noktalar iki ülkenin 1990 yıhndaki ilişkilerinin yolunu ortaya çıkaracak. Ermeni tasarısının mimarı Dole: Tasanda ısrarhyım UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON — Senatör Robert Dole, Ermeni karar tasa- rısını Kongre'ye getirmekte ısrarlı ofduğunu açıkladı ve ABD baş- kentinde bulunan Cumhurbaşka- nı Turgut Özal ile görüşmekten memnun olacağını söyledi. Senatör Dole, dün New York Times Gazetesi'nde bir makale yayımlayarak İsrail, Mısır, Fili- pinler, Türkiye ve Pakistan'a ve- rilen Amerikan yardımlarının yüzde 5 oranında kesilerek, orta- ya çıkacak fonun Doğu Bloku ül- kelerine kaydırılmasını önerdi. Bush, dün öğleden sonra da bir basın toplantısı düzenleyerek, gö- rüşlerini açtı. ABD Başkarumn bu fıkri takdirle karşıladığını kayde- den Dole, basın toplantısından sonra, Türk gazetecilerin Ermeni karar tasansı ile ilgili sorulannı yanıtladı. Dole, Sovyet Ermenistan'ı Dı- şişleri Bakanı'nın geçen günlerde Türk-Sovyet sınınnı anlaşmaya taraf olmadıkları gerekçesiyle ta- nımadıgını açıklamasından sonra, Ermeni karar tasarısının hâlâ Türkiye'nin toprak bütünlüğüne halel getirmeyeceğini nasıl emin olabüeceğinin sorulması üzerine şöyle konuştu: "Tasanda hâlâ ısrarlıyım. Ama kendimi bazılarımn toprak erael- leri ile ilgili düşüncelerinden so- yutlavacağım. Ben sadece geçmis- te olmuş bir şeyin kabul edilme- siyle ilgiliyim. Toprak istekleriy- le ilgili tartısmjya girmern." Dole, Ermenistan Dışişleri Ba- kanı'nın açıklamasının Türkiye'- nin toprak bütünlüğüne tehdit olup olmadığının sorulması üze- rine de şu yanıtı verdi: "Aslında Ermeni karar tasan- sına hiçbir toprak istegini destek- lemediğine ilişkin bir paragraf koymaya hazınm. Ben toprakla değil, bir trajedinin (anınmasıyla ilgiliyim. Neden bu kadar baskı pldugunu anlayamıyonım. Bu ka- dar senedir senatodayım, biç bu kadar ağır baskıya tanık olma- dım. Önde gelen İsrailliler, Yahu- di Kongre üyelerine baskı yaptı. İsrail lobisinin eski müdiirii Ami- tay'ı tuftular, bu gayet agır bir \o- bi faaliyetidir." Dole, VVashington'da bulu- nan Cumhurbaşkanı Özal ile gö- rüşme yapıp yapmayacağının so- rulması üzerine, "Umut ederim. Bir araya gelmekten memnun olunım" vanıtını verdi. Sermaye Piyasasında ilk kez bu boyutta bir fon kuruldu.• • Iş Bankası 4. Iş-Yatınm Fonu: İş Bankası. sermaye piyasasına yeni ölçüler getirdi. Yatırım olanaklarını artırdı: 4. İş-Yatırım Fonu. 100 milyarlık hacmiyle tüm tasarruf sahiplerine. kısa sürede nakit fazlasını değerlendirmek isteyenlere uygun, büyük boyutlu bir fon. 4. İş-Yatınm Fonu, vadeyle sınırlı değildir. Her gün ilan edildiği değerden istendiği an paraya çevrilebilir. 4. İş-Yatınm Fonu Katılma Belgeleri, bugün satışa çıktı. Birikimlerinizi. nakit fazlanızı bu verimli ve güvenilir kıymetlere yatırın. Kazançlı çıkın. TÜRKİYE İŞ BANKASI İş-Yatınm Fonu Katılma Belgeleri 'nin alım satımının yapıldığı yerler: Menkul Kıymetler Müdürlüğü, Celal Bey İş Hanı,.14420 Bahçekapı-İstanbul Tel: 513 8354 (4 hat) Menkul Kıymetler İzmir Grup Müdürlüğü. Atatürk Caddesi 182. 36210 Alsancak - İzmirTel: 21 40 51 - 21 40 56 Subeler: Istanbul: Bakırköy. Bebek. Beyoğlu .Borsa (Tophane). Caddebostan, Galata. Levent. Nişantaşı. Rıhtım (Kadıköy). $işli. Ankara: Başkent.Yenişehir. İzmir: Merkez.Kordon. Adana , Antalya . Bursa. Denizli, Mersin. Samsun. Trabzon Merkez Şubeleri GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafi 1. Sayfada) Karar haklı tepkilere yol açtı. iyi hoş da ceza yasamızın kadınlara karşı hükümleri bu maddeyle sınırlı değil ki. Başka maddeler de var. Örneğin "zina" ile ilgili maddeler var. Ceza yasamız zina eyleminde kadın-erkek ayrımı gö- zetiyor. Örneğin, bir erkeğin zina eyleminden ötürü cezalandırıl- ması için evli olmayan bir bayanla karı-koca yaşantısı sür- dürdüğünün kanıtlanmasını gerektirir. Günlük dilde "met- res tutma" diye adlandırılan ilişki sürekli degilse erkek zi- na eyleminden dolayı cezalandırılamaz. Erkek, başkası ile evli bir kadınla cinsel ilişki halinde ya- kalanırsa her ikisi de ceza görür. Peki ya kadın? Evli bir kadının zina eyleminden dolayı cezalandırılması için bekâr bir erkekle karı-koca gibi beraber yaşaması ko- şulu aranmaz. Bir kadın, bekâr bir erkekle bir kez "zina halinde" yakalanırsa doğru cezaevine yollanır. Bazı siyasetçilerimiz de anayasa hükmü alanında böyle bir düşünceyi savunmadılar mû — Bir kere ile bir şey olmaz... Neyse. Yıl 1968. Pötürge Ağır Ceza Mahkemesi Ceza Ya- sası'nın 441'inci maddesini anayasadaki eşitlik kuralına ay- kırı bularak Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş. Anayasa Mahkemesi 28.11.1968 günlü kararı ile bu mad- deyi anayasaya uygun görmüş. Yüce mahkeme böyle düşünmüş. Peki "ilmi içtihaf ne yolda? Rahmetli ceza hukuku profesörierinden Naci Şensoy, ka- dın ve erkek zinaları ile ilgili görüşünü şöyle özetlemiş: — Erkek yaradılışı itibarı ile başkası ile vaki cinsi müna- sabetten sonra karısı için duyduğu sevgi ve muhabbeti mu- hafaza edebilmek kudretine sahiptir. Kadına gelince, bir va- kaya da mahsus olsa, o bu fiili işledikten sonra artık muva- zenesini kaybeder... "Erkek millet" olduğumuz için midir, nedir; kadmlar ile il- gili konularda hep böyle erkekliğimiz tutuyor. Var mı bize yan bakan! Anayasa Mahkemesi'nin bu konularda bir başka kararı var. Bu karar da "kadınların erkek kaçırma" eylemleri ile il- gili. Bir kızı evlenmek amacıyla kaçıran bir erkek, eğer kaçır- dığı kız ile evlenirse, açılan kamu davası düşer. Peki bir kadın, bir erkeği kaçırıp evlenirse, ne olur? Hiç iyi olmaz! Niçin iyi olmaz? Çünkü, ceza yasamız kız kaçıran erkeğin kaçırdığı kadınla evlenmesi halinde kamu davasının düşeceğini öngörüyor, buna karşılık evlenme amacıyla erkek kaçıran kadın bu er- kekle evlense bile hakkındaki kamu davası sürüyor. Alın size bir eşitsizlik daha. Bu konu da Anayasa Mahkemesi'nde görüşülmüş. Yü- ce mahkeme 1973 yılında bu maddeyi kadın-erkek eşitliği- ne aykırı bulup Anayasa Mahkemesi'ne başvuran Şiran As- liye Ceza Mahkemesi'nin basvurusunu yargılama yöntemine ilişkin gerekçe ile geri çevirmiş. Gelin bir başka sorundan söz edelim: Ceza Yasası'nın 415. ve 416. maddeleri "ırz ve namusa tasaddi" eylemini yaptırıma bağlıyor "Tasaddi" ne demek? Bu sözcüğün maddedeki anlamı, "ırza geçmeye girişim" demek. "Fuhşu kendisine meslek edinmiş" bir kadının ırzına ge- çilirse ceza indiriliyor. Ama aynı kadının ırzına geçmeye "teşebbüs" edilirse, "ırza tasaddi" için indirim görülmedi- ğinden ırza geçme eyleminin cezası bu eyleme girişmek- ten fazla oluyor! -Yani yasa "madem teşebbüs ettin, ırza geç, devam" diyor! Benzetmek gibi olmasın; "anayasayı ihlal" suçu da böy- ledir. Bu suça "teşebbüs" suçtur; teşebbüs başarıya ula- şınca kimse anayasanın ırzına geçenler hakkında dava açmaz. Cinsel anayasa hukukumuz da bu olsa gerek... Özal'a ABD'de sıcak (Baştarafı 1. Sayfada) özal'ın ABD gezisinin ekonomi bakımından dört hedefi şunlar: 1. Dünya Bankası ile bugünkü ve gelecek yıllardaki programın aynntıları göriişülecek. 2. ABD'li bankalarla 1990 eko- nomik programı ve dış borçlanma üzerine görüşmeler yapılacak. 3. IMF ile konvertibilite konu- su ele alınacak. 4. Türk kamu menkul değerle- rinin New York piyasasında alım satımlarının sağlanması için te- maslar yapılacak. Bu hedeflcrden birincisinin ilk adımı dün atıldı. Taner ve Hazi- ne Müsteşar Yardımcısı Mahfi Eğilmez, Dünya Bankası Başkanı Conable'a, Türkiye ekonomisinin 1990'daki gelişmelerini ve 1990"daki beklenti ve hedefleri an- lattılar. Aynı konularda bankanın başkan yardımcısı WUli V^agenh»- us ve Qureski ile de toplantılar yaptılar. TeKnik aynntılar üzerin- de ise Eğilmez, Dünya Bankası- nın Türkiye Direktörü Köpp ile bugün bir araya gelecek. Bu arada konvertibilite kararı- nı onaylatmak için IMFye resmen başvuran Türkiye'ye sunulan an- ket yetkililerce dolduruldu. Kon- vertibiliteyi engelleyen iki nokta var: —tthalat sırasında teminat uy- gulanması. —Ikili ticari anlaşmalar. İthalatta teminat uygulanması- na yeni ithalat kararı ile son ve- rildi. İki anlaşmaların ise kademeli olarak kaidırılması için taahhüt- te bulunuldu. 1990 sonunda İran ve Irak ile ödeme anlaşmaları uy- gulamadan kalkmış olacak. Bu iki engelin aşıldığı konusunda genel- de IMF ikna edilmiş durumda. Resmi "evet"lerin ortaya konul- ması ile Türkiye, IMF tanımına göre parası "resmen"konvertibl olan ülkeler arasına alınacak. Bu fiili konvertibilite anlamına gelmi- yor; tam konvertibilitenin 1992'de gerçekleşebileceği düşünülüyor. Hedeflerden ikincisini 1990 için dış borçlanma programı oluşturu- yor. Bu yıl 3 milyar 150 milyon dolarhk orta-uzun vadeli borçlar- maya gidilecek. Anapara ödeme- si yapılacak borçların tutarı ise 3 milyar 850 milyon dolar. Banka- cılık çev releri ile orta-uzun vadeli borçlanma kaynaklarının yanı sı- ra kısa vadeli borçlanmalarda uy- gulanacak strateji ele alınacak. Gezinin son amacını ise Türk ka- mu menkul değerlerinin Nevv York'ta alınıp satılabilmesi oluş- turuyor. Bu konuda cuma günün- den sonra New York'a geçecek olan ekonomi heyeti, daha düşük maliyetli borçlanma demek olan bu görüşmeleri yürütecekler. özetle, Özal'ın bugün "eski dostlanm" dedıği IMF ve Dünya Bankası baskanları ile başlataca- ğı ve ekonomi kurmaylarının sür- düreceği görusmeler, Türkiye eko- nomisinin 1990 yıh için görücüye çıkarılması diye nitelendiriliyor. OLAYLARIN ARDENDAKl GERÇEK(Baştarafi 1. Sayfada) yın Özal'ın halkm karşısındaki kişiliği siyasalyaşamının başlan- gıcından beri bir gölgeyi taşıyor. O gölge şudur: Başbakanlığı sı- rasında Sayın Özal'ın olaylara yaklaşımı hep "satanm" sözcü- ğüyle eşleşmiştir. KİT'leri saı- mak, Boğaz Köprüsü'nü sat- mak; hem de yabancılara sat- mak üzere somutlaşan siyasal tutumun yarattığı kuşku, kamu- oyuna sinmiştir. En ciddi sorun- larda bile Saym Özal'ın gayri ciddi sözleri unutulmadı. Bu ba- kımdan halkm bir güven buna- lımma düşmesi doğaldır. Kamu- oyu Özal'ı yansız ve partilerus- tü bir cumhurbaşkanı gibi gö- remiyor. Oysa 82 Anayasası Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkesini - yaralamakla birlikte- korumuş- tur: Cumhurbaşkanı tarafsız, yetkisiz ve sorumsuzdur; devle- ti temsil eder. tktidar gücü, yet- ki ve sorumluluk hükümettedir. Özal'ın Amerika gezisi, ka- muoyunda ve basında bu neden- lerte tedirginlik yaratmıştır. Hele Kıbns sorununun şu günlerde Vaşington kaynaklı etkilerle sı- caklaştırüması, bu tedirginliği büyütmektedir. Sonuçta Amerika gezisine çı- kan Sayın Özal'ın arkasında toplumun desteği değil, kuşku- su vardır. Bu kuşku da ikisoru- ya dayanıyor: Birincisi, Özal, cumhurbaşkanlığının belirlediği temsil yetkisinin sınırlarını aşa- rak bağlantılara girecek mi? tkincisi, Türkiye'nin hayati so- runlarında ödünler verecek mi? Oysa yurtdışma geziye çıkan ve yabancı bir devletin başka- nıyla görüşecek olan bir cum- hurbaşkanı üzerinde ne böyle sorular ne de böyle gölgeler bu- lunmalıydı. Neyaztk ki Sayın Özal'ın da- ha önceki tuıum ve davranışla- n soru ışareüerinı büyütmüştür. Ancak bu alanda kamuoyunun duyarlığı öylesine yoğunlaşmış- tır ki Özal'ın hem kendisini, hem Türkiye'yi zora sokacak en küçük bir tutum ve davranıştan dikkatle sakmmasında sayısız faydaiar vardır. * * *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle