23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 C S TRATEJİ C S karar vermesi gerektiğini söylerken, Maocular ise tüm yetkilerini devreden Kral Gyanendra'nın meclis seçimlerinden önce unvanını da bırakmasını istiyordu. Sonuçta 18 Eylül 2007’de Maocular geçici hükümetten ayrıldıklarını açıkladılar. TRATEJİ 13 Nepal’de Maocuların seçim zaferi ABD’nin bölgedeki çıkarlarını sarsabilir… Çin renkli devrimleri kopyaladı Barış ADIBELLİ Akademisyen Yazar www.barisadibelli.com Nepalli Maocuların kızıl renge boyanmaları dikkat çekiyor... 21 . yüzyılın gözde güçleri olarak görülen Çin ve Hindistan'a sınır komşusu olması (ÇinNepal sınırı 1,236 km, HindistanNepal sınırı 1,690 km) ve bu iki ülke arasında tampon görevi görmesi nedeniyle bu ülkedeki gelişmeler bölgesel ve küresel güvenlik ve istikrarı yakından ilgilendirmektedir. Nepal, binlerce yıllık tarihiyle Himalaya dağlarının tepesinde Çin ve Hindistan arasında stratejik bir konumda bulunan, 140.800 kilometrekarelik küçük bir krallıktır. Fakat bu küçük krallık, Güneydoğu Asya coğrafyasında Çin, ABD ve Hindistan arasında oynanmakta olan "başat güç kim?" oyununun belirleyici yegâne bölgesel aktörüdür. Himalayaların tepesinde Hindistan ile Çin arasında bulunan Nepal’de yapılan seçimler, monarşiye son verdi. Maocu partinin iktidara gelmesiyle, kralın sarayı kamulaştırılacak. Maocu gerillalar silah bırakmışlardı, şimdi eski hatalardan ders alarak ülkeyi yöneteceklerini açıklıyorlar… 2005 yılı itibariyle Batı medyasına göre Nepal'in tamamen Maocuların kontrolü altında olduğu söylenmekteydi. 2001 yılına kadar ordu, doğrudan Maocu gerillalarla muhatap olmadı. Onlara göre, sorun polisin yetkisi altındaydı. Fakat gelinen durum o kadar iç açıcı olmayınca Kral, Maoculara karşı kraliyet ordusunu görevlendirdi. Çatışmalarda 11.500 kişi öldü. Ele geçirilen silahların çoğunun Çin yapımı olması ve örgütün Maoculuğu benimsemesi, örgütün Çin'den destek aldığı iddialarını gündeme getirmektedir. Bu iddiaları, Çin, kabul etmemektedir; hatta Çin'in Nepal büyükelçisi, Pekin'in bu gruplarla uzaktan yakından ilgisinin olmadığını söyleyerek, Mao'nun adını suiistimal ettiklerini belirtmiştir. Bunun yanında, Çin, Katmandu vadisinde konuşlanan Tibetli ayrılıkçı gruplara da dikkat çekerek, Nepal'in Çin'in toprak bütünlüğüne saygı göstermesini istemiştir. Bu arada, Amerikan yönetimi, Nepal Komünist Partisini terör örgütü olarak kabul etmiş ve Nepal hükümetine bunlarla mücadele için 20 milyon dolar yardımda bulunmuştur. Bunun yanında, ABD ve Hindistan'ın terörle savaş kapsamında Nepal'e yardımda bulunması, Nepal'in Maocu gerillalara karşı yeni ve sağlam önlemler almasını sağlamıştır. Buna karşılık Maocu liderler, ABD'nin içişlerine karıştığını ve bundan sonra Amerikan hedeflerine de saldıracaklarını açıklamıştır. Öte yandan, Ağustos 2005'te Avrupa Birliği, Maocuları iç savaşta çocuk askerler kullandığı için kınamıştır. 3 Eylül 2005’de, Maocu Nepal Komünist Partisinin tek taraflı ateşkes ilan etmesiyle yeni bir sürece girilmiştir. mesini isteyen gösteriler yapmıştır. Yaşanan tablo, renkli devrimlerin yeni adresinin Nepal olduğunu göstermiştir. 21 nisan 2006’da iki hafta süren gösterilerin ardından Kral Gyanendra, ülkenin idaresini, 1990'da belirlenen anayasa uyarınca halka bıraktığını açıklamıştır. 1990 anayasası, monarşiyi anayasal hâle çevirmiş, ülkede siyasî partiler yasallaşmıştı.Gyanendra, "Çok partili demokrasiye ve anayasal monarşiye bağlıyız. Halkın egemenliğini halka devrediyoruz. Çok partili demokrasiyi koruyarak yeniden barış ve düzeni tesis edebileceğimizi umuyoruz" demişti. Kral Gyanendra, ülkede bir an önce seçimlerin düzenlenmesi gerektiğini de belirtmişti. 18 mayıs 2006’da toplanan Nepal parlamentosu oturumunda Kral Gyanendra'nın siyasi ve askeri yetkilerini elinden almayı kabul etti. Aslında bu karar 250 yıllık Nepal monarşisinin de sonuydu. Parlamentoda onaylanan karar, Kral'ın ordu üzerinde kontrolüne son vererek Nepal siyasetinden çekilmesini öngörüyordu. Karar uyarınca Nepal ordusuna atanacak komutanları bundan böyle hükümet belirleyecek. Hükümetin de artık "Majestelerinin Hükümeti" yerine kısaca Nepal hükümeti olarak adlandırılması isteniyordu. Kraliyet ailesinin mal varlığının vergilendirilmesi talebini de içeren kararda, sembolik bir göreve indirgenen Kral'ın yerine geçecek kişiyi hükümetin belirlemesi öngörülmüştür. Kasım 2006’da Maocu gerillalarla hükümet arasında devam eden barış görüşmelerinin anlaşmayla sonuçlanması üzerine iç savaş resmen sona erdi. Bu anlaşma çerçevesinde, Maocular, gerilla savaşını sona erdirerek parlamentoda ve hükümette görev alma sürecini de başlatmış oldular. Son beş yıl zarfında yapılan iki barış görüşmesinden yeni bir anayasa yazacak meclisin seçimi hakkındaki görüş ayrılıkları nedeniyle bir sonuç alınamamıştı. Ancak Kral Gyanendra'nın demokrasi yanlısı protesto gösterileri nedeniyle istifa etmesinin ardından kurulan mevcut hükümet söz konusu seçimleri yapma vaadinde bulunmuştu. Ocak 2007’de Maocu lider Praçanda, partisinin "Halkın Hükümeti" ve "Halkın Mahkemesi" adını verdiği örgütlenmelerin ve gölge hükümetlerini resmen feshedildiğini açıkladı. Diğer önemli bir sorun ise Maocu gerillaların silahsızlandırılması konusuydu. Yapılan barış anlaşması kapsamında Ocak 2007 tarihinden itibaren Maocu gerillalar Çitvan kampında BM denetiminde silahlarını teslim etmeye başladılar. Afganistan ve Nepal'den 12 Birleşmiş Milletler görevlisi, silahları teslim alıyor ve kayda geçiriyor. Birkaç gün içinde silah teslim işleri bitirilerek silahlar sayım ve kontrol için Nepal ordusuna teslim edildi. Nepal'de Maocularla yapılan barış anlaşmasından sonra, kamplarda yaklaşık 31 bin eski gerillanın toplandığı BM tarafından kaydedildi. Anlaşma çerçevesinde, yapılacak seçimlere kadar binlerce eski gerillanın 7 ana kamp ile 21 küçük kampta tutulmalarına karar verilmişti. Güneydeki ana kamplardan birindeki yüzlerce eski gerilla, barınma ve gıda konusundaki şartların yetersiz olduğu gerekçesiyle kamptan ayrılmıştı. Maocular, silah bırakmalarının ardından Nisan 2007’de hükümete katıldılar. Fakat hükümette monarşinin geleceği üzerine farklı görüşler ortaya çıktı. Başbakan Girica Prasad Koyrala, monarşinin kaderine de bu meclisin MAOCULAR İKTİDARDA Uzun yıllardan sonra ilk defa Çin’in dışında bir başka ülkede Maocular iktidara geldiler. Nepal’de 10 Nisan günü yapılan seçimlerde beklenmedik bir sonuçla Maocular zaferle çıktılar. Parlamentonun çoğunluğunu alan Maocular şimdi monarşiyi kaldıracak bir anayasa hazırlama süreci içerisine girdiler. İlk sonuçların açıklanması ardından taraftarları kutlamalar düzenlerken, Praçanda adıyla tanınan liderleri sonucun bir zafer olduğunu ifade etti; barış süreci ve çok partili demokrasiye bağlı olduklarını söyledi. Partinin Başkan Yardımcısı Baburam Battaray ise üç haftaya kadar monarşiyi kaldıracaklarını, sonra da kraliyet sarayını kamulaştıracaklarını belirtti. Battaray ekonomide ise kapitalizmin devam edeceğini ve ancak "tam bir kapitalist temel kurulduktan sonra sosyal anlamda bir şeyler yapılabileceğini" kaydetti. Battaray, partisinin "geçmiş kuşakların hatalarından ders almak istediğini" söyledi. Maocu yetkili ayrıca meclise kadınlar, alt kastın üyeleri ve farklı etnik kökenlerden gelenler gibi dezavantajlı toplulukları taşıyacaklarını belirtti. ANAYASAL MONARŞİ 1991 yılında, Jan Andolan'ın (Halk hareketi) baskısıyla Nepal, çok partili hayata geçerek anayasal monarşiye geçmiştir. 1990'a kadar, Nepal, bir monarşiydi. 1990 yılında, Kral Birendra, geniş ölçekli siyasal reformlar yaparak, parlamenter monarşiye geçmiştir. Nepal'de üç ana parti bulunmaktadır. Bunlardan biri, 1940'da kurulan Nepal Kongre partisi, diğer ikisi ise komünist partilerdir. Bu komünist partilerden birisi Marksist Leninist, diğeri ise Maocu özellik taşımaktadır. İç savaşın en önemli aktörlerinden Maocu Nepal Komünist Partisi, 1994 yılında, Puşpa Kamal Dahal (başkan praçanda olarak adlandırılıyor) tarafından kuruldu. 13 Şubat 1996'da monarşiyi ülkeden kovarak yerine "yeni demokrasi" adı verilen Marksist bir rejim getirmek için Nepal Halk savaşını başlattı. Mücadelelerinde halk savaşının bir parçası olan Maocu gerilla stratejisini uyguladılar. Maocular, amaçlarını halkı kast sisteminden kurtarmak, kadınlara eşit haklar vermek ve baskıcı monarşik yönetimi defetmek şeklinde özetliyorlardı. Maocu Nepal Komünist Partisi, "Birleşik Halk Cephesiyle" politika farklılıkları nedeniyle yollarını ayırdı. 1995 yılından itibaren Maocular, mevcut monarşiyi yıkarak yerine sosyalist bir rejim getirmek için silahlı mücadeleye başladı. Maocular, ülkenin birçok bölgesinde kontrolü ele geçirmişti. Öyle ki, Seçim zaferini kutlayan Maocular... NEPAL’DE ‘KIZIL DEVRİM’ Son yıllarda uluslararası ilişikler literatürüne ABD, "Renkli Devrim" adı altında yeni bir kavram getirdi. Bu renkli devrimleri Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan’da görmek mümkün oldu. Eğer başarıya ulaşsaydı Özbekistan ve Myanmar’da da görülecekti, hatta belki de Tibet üzerinden Çin’de de görülecekti. Tüm bu yaşanan süreç aslında Çin için önemli ve yaşamsal bir güvenlik tehdidi oluşturmuştur. Son 30 yıldan beri Çin, devrim ihracı veya halk iktidarları için halk hareketlerini desteklememektedir. Ancak son zamanlarda Çin’de yeniden Üçüncü Dünya görüşünün canlanması ve devrimci bir retorik penceresinden halk rejimleri, iktidarları ve halk hareketleri sık sık kullanılır oldu. Küresel güç olabilmenin en önemli şartlarından bir tanesi dünyada geçerli ve kabul edilebilir bir siyasi sisteme sahip olmaktır. Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki temel mücadele hangisinin siyasal sisteminin daha iyi olduğu üzerineydi. Çin’in yeni süper güç olarak ortaya çıkmasının ardından Batı’da yapılan en önemli tartışmalardan bir tanesi Çin’in evrensel düzeyde kabul edilebilir bir siyasi sisteme sahip olmaması gösteriliyordu. Ayrıca bu siyasi sistemin diğer ülkeler tarafından da benimsenmesi gerekiyor. Çin, son 30 yılda milli ya da kendisine ait bir siyasi rejim geliştirmek için uğraşmış ve son 10 yılda da bu rejimi geliştirmiştir. Bu rejimin temel argümanı otoriter yönetimin egemenliğinde piyasa ekonomisidir. Bu sistemle Güney Kore, İran, Vietnam ve Latin Amerika ülkeleri yakından ilgilenmektedir. Şu sıralar aynı sistem Küba’da tesis edilmektedir. Nepal yukarıda da bahsedildiği gibi oldukça stratejik bir bölgededir. Son zamanlarda ABD’nin Hindistan’a yanaşarak Çin’e karşı yapay bir güç merkezi oluşturmaya çalışması 1970’lerde ortaya çıkan Mao’nun meşhur "kendi yağınla kavrul" politikasını gündeme getirmiştir. Sovyetler Birliği ile yolları ayırdıktan sonra Çin, kendi kendine yetebilmeyi öğrenmiş ve geliştirmiştir. Çin, güvenlik politikalarını hiçbir güce ihale etmeden kendi düzenlemesini yapmaktadır. Hindistan konusunda da Çin, dünyada pek fazla sesleri duyulmayan Myanmar, Laos, Butan, Kamboçya ve Tayland gibi ülkeler ile ikili anlaşmalar imzalayarak karşı önlemler geliştirmiştir. Fakat geçtiğimiz sonbaharda sürpriz bir şekilde Çin devlet başkanı Hu Jintao’nun inisiyatifi ile Hindistan’la savunma alanında işbirliği anlaşması imzalanarak Tibet sınırında terörizmle mücadele tatbikatı düzenlendi. Hindistan’ın bir anda Çin eksenine kayması hem Washington’da hem de Moskova’da soğuk duş etkisi yarattı. Çin,derhal Moskova’yı konu hakkında bilgilendirerek Hindistan’ın ÇinRus mihverinin bir parçası olduğunun altını çizdi. Böylece Rusya, soru işaretlerinden arındırılmış oluyordu. ABD’nin son 3 yıldan beri oluşturmaya çalıştığı Hindistan politikası iflas edince her ne hikmet ise, bir anda Pakistan karıştı ve Benazir Butto öldürüldü. Müşerref’in iktidarı sarsılınca ABD tarafına kaydı. ABD’nin bu desteği karşılığında Müşerref’in Çin’le olan stratejik ilişkilerini yeniden gözden geçirmesini istediği konuşuldu. Kuşkusuz, bu durum, Çin’in Hindistan’la yeni bir denge oluşturmasını haklı göstermektedir. Müşerref, ortalık yatışınca derhal Pekin’e Tibet’teki olaylar nedeniyle desteklerini sunsa da Çin’den eski yakınlığı göremedi ama Çin, Pakistan’ı tümden de gözden çıkarmadı. HALK AYAKLANMASI Nepal, demokrasi yanlısı muhalefet gruplarının 6 Nisan 2006’da halka yaptıkları çağrıyla büyük bir kaosa sürüklenmiştir. Muhalif gruplar, hükümeti devirerek bütün gücü elinde toplayan Kral Gyanendra iktidarının sona er HİMALAYALAR’DA KÜRESEL SAVAŞ İran’ı Rusya’ya, Pakistan’ı da ABD’ye kaptıran Çin, bu iki önemli açığı kapatmak zorundaydı. Birincisi Hindistan ile ilişkiler geliştirildi. İkincisi Türkiye ve İsrail gibi İran’a ve Pakistan’a alternatif güç merkezlerini devreye soktu. Geçtiğimiz yıl Çin Genelkurmay başkan yardımcısının önce Hindistan’ı ziyaret edip ardından Türkiye’ye gelmesi ve buradan da İsrail’e geçmesi Çin’in yeni denge politikasını da ortaya koymuştur. Bu arada, Tayvan’ın yeni seçilen cumhurbaşkanının yardımcısı da Çin’e resmi bir ziyaret gerçekleştirerek Çin devlet başkanı Hu Jintao ile görüşmesi Çin’in çok hızlı bir şekilde denge bozup denge kurduğunu gözler önüne sermektedir. Tayvan’ı kendi safına çeken bir Çin’i dünyada hiçbir güç durduramaz. Dolaysıyla şu an için Çin’in en önemli zaafı Tayvan’dır. Her ne kadar gündeme getirilmese de sanki Rusya ile Çin, dünyayı aralarında paylaşmış gibi hareket etmektedirler. Rusya, Avrupa’da ABD, AB ve NATO ile mücadele ederken Çin’de Asya Pasifik’te Amerikan etki alanlarını bir bir düşürüyor. Myanmar’da ABD’yi püskürten, Japonya ve Hindistan’ı etkisiz hâle getiren Çin, şimdi de dünyanın çatısı denen Nepal’de, Maocular üzerinden söz sahibi oluyor. Bu bölgeye Çin’in güçlü hava savunma ve izleme dinleme sistemleri yerleştirmek istediği biliniyor. Çin, bu sistemlerle bölgeyi izleyecek. Maocu iktidar, Çin’e bu yolu açacak. Bu tehlikenin farkında olan seçim gözlemcisi olarak Nepal’de bulunan eski başkanlardan Jimmy Carter Washington’u uyararak derhal ABD’nin Maocularla temasa geçmesini istedi. Oysa bilin Çin, Nepal’de bölgeyi dinlemek için tesis kurmayı planlıyor. ABD’nin desteğindeki Tayland kralı Nepal’de monarşinin sona ermesinden en çok tedirgin olan kişi. Teknolojideki ‘kopyalama’ ile tanınan Çin, renkli devrimleri de kopyalamış oldu. Carter, risk konusunda ABD’yi hemen uyardı… diği üzere Washington Maocuları terörist olarak kabul ediyor. Kısaca Çin ve Rusya’nın hiçbir hareketi iki ülkenin ulusal çıkarlarına aykırılık taşımamaktadır. Rusya, Çin’i füze savunma sistemi tehdidinden korurken Çin de ABD’nin Rusya’nın arkasından Uzakdoğu topraklarına yanaşmasını Pasifik bölgesinden engellemektedir. Nepal’de Maocuların seçimi kazanması ABD’nin yeni müttefiki Tayland’ı da endişelendirmiştir. Zira dünyanın en uzun tahtta kalan kralı ile yönetilen Tayland, monarşi ile yönetilmektedir. 2006 yılında ABD’nin işbirliği ile Kralın orduya verdiği talimatla Çin yanlısı Başbakan’ın devrilmesinin aslında ardında yatan en önemli etken kralın iktidardan inme korkusudur. Çin, yavaş yavaş Tayland’da da halk iktidarı işareti vermektedir. Tibet’te çıkan isyanın aslında nedenlerinden birisi de Batı’nın Çin’in istikrarsız ve sömürgeci ve özünde emperyalist bir ülke olduğu imajını yayarak yakın bölgede bulunan ülkelerin Çin’in rejimini ithal etmemesini sağlamaktır. Sonuç olarak, rejimin niteliğini değiştirmek için mücadele eden Maocular nihayet cumhuriyet isteklerine kavuşmuş durumdadırlar. 21. yüzyılın tek monarşi deviren halk hareketidir. Dünyada her ürünün bir kopyasını yapmayı başaran Çin, şimdilerde ABD’nin renkli devrim girişimini kopyalamış gibi gözükmektedir. İlk kopya renkli devrimi de Nepal’de gerçekleştirmiştir. Ancak devrimin bu seferki rengi kızıl olmuştur… (*) Nepal’in tarihi hakkında daha geniş bilgi için bkz. Barış Adıbelli, Büyük Avrasya Projesi, IQ Yayıncılık, İstanbul 2006.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear