23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 1 Aralık 2008/231 ST R A T E J İ c Hele hele son olarak, Cumhuriyet Bayramında Yüce Meclisin çatısı altında dağıtılan haritada somut olarak ortaya konan istekler; uluslararası konferans ve toplantılarda mahalli seçimlere gözlemci davet etmekten, yeni soykırım iddialarına kadar uzanan çıkışlar sadece ifade özgürlüğünün demokratik bir yansıması mıdır? Yoksa Ayrılıkçı Etnik bölücü hareket, bölgede güç gösterisi için fiziki sınırlarımızı ve ulusal demokratik hoşgörümüzü mü sınamaktadır? Yoksa “Zayıf ve Başarısız devletler” kıstasları çerçevesinde politik durumu mu geliştirilmektedir? kendilerini öncelikle Türk Milletinin vekili olmak yerine, bölücü terör örgütünün paralelinde kendilerince sınırlarını çizdikleri bir bölgenin temsilcisi olarak tanımlamaya özel önem vermektedirler. Ancak ayrılıkçı etnik bölücü hareketin alıştığımız ve nerdeyse özümsemeye başladığımız bu taleplerinin sonuçları nerelere gider farkında mıyız, bilemem. Ama başarısız devletler kıstasları içinde bu gelişmeler hayra işaret etmiyor. Hele Alevi canlarımızın son günlerde ortaya attıkları ve gönülden haklı olsalar da ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin Türkiye’yi ille de “Ilımlı İslam”la birlikte anmaya çalıştığı raporla nerdeyse eş zamanlı gündeme getirilen çıkışları Başarısız Devletler kavramı içinde maalesef sinerji yaratmaktadır. İş bu kadar basit olsa yine de sorun kutupların ise ittiği olmuştur. 9 BENZEŞMENİN İTİCİLİĞİ Şimdi ABD’nin Türkiye Cumhuriyetine yapıştırmaya çalıştığı İslami kimlik ısrarını aynı kural çerçevesinde kısaca değerlendirelim. Herhalde “Ilımlı İslam” kimliği ile öne çıkan Türkiye Cumhuriyeti, bölgedeki diğer Müslüman kimliği ile öne çıkan ülkelere daha çok benzeyecektir. O halde benzeşerek bu ülkelerin genç nüfuslarına nasıl bir çekim noktası olabilecektir. Türkiye’nin“Ilımlı İslam”la enerji kaynakları mı çoğalacak, yeni teknolojik ve endüstriyel devrim mi gerçekleşecektir. Yoksa küresel ekonomide çığır açacak ve G9 olarak anılmaya başlayacaktır. Unutmayalım ki Türkiye’nin bu bölgedeki çekim gücü; Laik, sosyal hukuk devleti nitelikleri ile bölgedeki Müslüman kimliği ile öne çıkan ülkelere göre sosyal ve kültürel alandaki çağdaş farklılığından gelmektedir. Başa dönersek Başarısız devletler temel faktörleri çerçevesinde gelişmeleri değerlendirirken komplo teorisyeni olarak suçlanma riskine rağmen, ileride başımıza gelecekleri görme şansımız daha büyüktür. Son yıllarda ezberimize sokulan Türkiye’nin kültürler mozaiği olduğu önermesine karşılık ABD’nin kendi kendisi için neden “eritme Potası”(melting pot) kavramını kullanmaktadır? Hiç anlaşılır değil(!). Yine de mozaik üzerinden değerlendirelim. Aslında gelişmeler Türkiye için uygun görülen bu önermenin sonuçlarını yansıtmaktadır. Çünkü mozaiği meydana getiren elementler, artık teker teker bu mozaiğin harcı olan Cumhuriyetin kuruluş felsefesini ve temel değerlerini sorgulamaya başlamışlardır. Düşünen özgür toplumlar sorgular ve burada korkulacak hiçbir şey yoktur. Ancak dogmalar üzerinden akıl tutulması içinde sorgulama sürerse, bu mozaiğe can veren, görselleştiren ve zenginliği yaratan harç daha ne kadar görevini yapabilecektir. Düşünelim; Cumhuriyetin temel nitelikleri ile geldiğimiz noktada, bu nitelikleri çağdaş gereksinimlere cevap verecek bir sistemle mi? Türkiye Cumhuriyeti 2025’lerde bölgede bir “Yükselen Güç” olabilir. Yoksa Cumhuriyetin kuruluş felsefesi ve temel değerleri her köşesinden çekiştirilen, devlet fonksiyonlarına, kalkınma ve toplumsal refah için ayıracağı gücü kısır çekişmelere, ayrılıkçı taleplere ve terörle mücadeleye ayırmak zorunda kalan ve ödül olarak da “Ilımlı İslam”a kavuşma sürecindeki Türkiye; “Yükselen Güç” olabilir. Harç bitti yapı paydos dendiğinde bırakın “Yükselen Güç” olmayı ne mozaik kalır ne de onu oluşturanlar. Olsa olsa “Başarısız Devletler” listesinde yukarılara tırmanan bir ülke ortaya çıkabilir. Dipnotlar: 1 http://www.foreignpolicy.com/story/ cms.php?storyid=4350&page=0 2 Liana Sun Wyler; “Weak and Failing States: Evolving Security Threats and U.S. Policy”( Zayıf ve Başarısız devletler: Evrimleşen/Gelişen Güvenlik Tehditleri ve ABD Politikaları ) ? Dış Kalkınma Yardımları, ? Çatışma Sonrası Harekât. ABD yönetimi 21. yüzyılda kendisine karşı ortaya çıkabilecek bu kapsamdaki risklere karşı tedbirler almak için Milli Güvenlik Kurumlarının dönüşümünü öncelikli hedef olarak belirlemiştir. MÜDAHALE GEREKÇESİ Zayıf Devlet veya Başarısız Devletin uluslararası bir tanımı bulunmamaktadır. Genel olarak devlet ve egemenlik yeteneğinin erozyona uğraması olarak tanımlanmaktadır. Barış ve istikrar, etkin devlet yönetimi, ülke çapında bölgesel kontrol ve sınır güvenliği ile ekonomik istikrar ve devamlılık gibi dört temel devlet fonksiyonundaki görünüm tanımda esas alınmaktadır. Bu devletler, Fiziki güvenlik ve devlet fonksiyonlarının yetersizlikleri nedeniyle barış ve istikrara risk ve tehdit kabul edilmektedir. Sonuç olarak; ABD’de Başarısız Devlet Kavramı ile ABD ulusal ve uluslararası güvenliğe yönelik tehdit ilişkisi; terörizmden nükleer silahların kontrolüne, hatta bulaşıcı hastalıkların yayılmasından, çevresel bozulmaya ve en sonunda enerji güvenliğine kadar geniş bir açıdan kurulmaktadır. Birinci körfez savaşından beri kullandığı “Premptive Strike Önleyici Saldırı”dan sonra ABD; şimdi de “Zayıf Devletler/Weak States” veya “Başarısız Devletler/Failing States” kavramını küresel stratejik çıkarları için gerektiğinde müdahale gerekçesi olarak geliştirmektedir. Aslında akademik çalışmalara kaynak olabilecek bu dokümanı ilginç kılan ve bizi ilgilendiren yönü ise; yayımlanmasının hemen ardından Kasım 2007’nin son haftasında Türkiye’ye gelen Chris Shays’ın başkanlığındaki ABD Kongresi heyetidir. Bu heyet Güneydoğu bölgesini ziyaret için gelmiştir. Bu ziyaretin basında yansıması bölgede kimlerle görüştüğü, hangi aileleri ziyaret ettiği ile sınırlı kalmıştır. Ancak heyet, Güneydoğu seyahati öncesi ABD Büyükelçiliği Konutunda bölge milletvekilleri ve ileri gelen şahsiyetlerle bir araya gelmiştir. ABD’li kongre üyeleri ve yetkililer tüm katılımcılara tek tek Kürt sorunu ve bölge hakkında görüşlerini sorarak konu ile ilgili; deyim yerinde ise, “Zayıf ve Başarısız devletler” kıstasları çerçevesinde “Saha Çalışmalarını” başlatmışlardır. Altı ayda iki kez hedef alınan Aktütün Jandarma Karakolu’nun hedef seçilmesini, özellikle sınır bölgelerinde artan terör eylemlerini, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına kepenk kapatarak “Hoş Geldin” diyen bölge esnafını bu konu ile ilişkilendirerek üzerinde de yorum yapmaya kalkarsak her halde komplo teorilerinin ötesinde “Öküzün Altında Buzağı” aramakla suçlanabiliriz(!). Ancak Kürt kimliğinin anayasal güvence altına alınması, Kürt dil ve kültürüne yönelik her alanda özgürlüğün yaratılması, yerel yönetimin güçlendirilmesi gibi AB Kıstasları içinde kamuoyunda sindirilmeye çalışılan taleplerin, birdenbire “Demokratik Cumhuriyetin Tesisi” maskesi altında özerk veya federe yönetim taleplerine dönüşmesi de takdiri ilahinin bize layık gördüğü bir tesadüf olsa gerek. BÖLÜCÜLÜĞÜN GÖRÜNÜMÜ Yine de bu gelişmelerden hareketle, etnik bölücü hareketin genel görünümünü aşağıdaki şekilde toparlayabiliriz. Obama ABD, barış, etkin devlet yönetimi, ülke çapında bölgesel kontrol, sınır güvenliği, ekonomik istikrar ve devamlılık unsurlarına bakarak ‘başarısız devletler’ sıralaması yapıyor. Türkiye bu sıralamada ‘uyarı verenler’ bölümünde ve 92. sırada. ABD, ulusal çıkarları gereği bu ülkelere müdahale edebiliyor. ? Terör örgütünün siyasallaşma süreci hızla ve artarak devam etmektedir. TBMM'de grup kurmayı başaran DTP'nin, PKK terör örgütü ile bağlarını bir türlü koparamadığı göz önünde tutulduğunda; hukuki olarak olmasa da fiilen bölücü hareketin parçası olmaktan rahatsız olmadığı gözlenmektedir. ? Bölge halkının ve dış kamuoyu gözünde yerel yönetimler örgütün demokratik temsilcileri gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. ? Terör örgütü ile organik bağını bir türlü ret edemeyen partinin önde gelen liderleri ve TBMM'deki milletvekilleri değil. Ama Cumhuriyetin kuruluş felsefesinden başlayarak, bütün milli ve toplumsal değerlerimiz bunlar üzerinden sorgulanmaya başlarsa işte o zaman; Cumhuriyetimizin 100. yılını takip eden 2025’te ABD’nin öngördüğü bir “Ilımlı İslam” devleti bu coğrafyada ortaya çıkabilir. Ancak korkarım ki; “Ilımlı İslam” yutturmacası üzerinden “Yükselen bir Güç” olarak değil sadece ve sadece parçalanmış bir mozaiğin artıkları olarak tarihte kendisine yer edinir. Neden mi? Çok basit. Fizikte daha ilköğretim sıralarında öğrendiğimiz kurallardan biri manyetik kutuplardan farklı olanların birbirini çektiği, aynı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear