Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ST R A T E J İ c NESCO 2008 yılını “Kaşgarlı Mahmut Yılı” ilan etti. Bu nedenle, 2008 yılında Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde Kaşgarlı Mahmut anıldı. Bu anma toplantılarından bir tanesi de 12 Kasım günü Gazi Üniversitesi ve Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlendi. “Doğumunun 1000. Yılında Kaşgarlı Mahmut ve Uygurlar” konulu panelde Kaşgarlı Mahmut ve O’nun büyük eseri Divânü Lügati'tTürk’ün Türk ve dünya tarihindeki önemi tartışıldı. 12 Kasım gününün bir başka önemi daha bulunmaktaydı: 12 Kasım 1933 yılında kurulan ilk bağımsız Uygur devleti olan Doğu Türkistan İslam Devleti’nin kuruluş yıldönümüydü. Bu vesileyle panelde Uygurların günümüzdeki sorunları da gündeme geldi. Avrasya coğrafyasındaki güç dengesinde giderek önemli bir ağırlık haline gelen Uygurların durumu… BATI’NIN YENi TÜRKiYE POLiTiKASI Erol MANiSALI sorunlarla karşı karşıyalar. 1990’larda Türkiye’nin Adriyatik’ten Çin Seddi’ne büyük Türk Dünyası” söylemi Çin’i, Sovyetler Birliği’nin akıbetine uğrama endişesiyle oldukça korkutmuştu. Ancak 11 Eylül saldırılarından sonra ortaya çıkan yeni dönem Çin’e büyük fırsatlar verdi. Pekin, Uygurlara yönelik politikalarını terörizmle mücadele kapsamına alarak uluslararası kamuoyunda meşrulaştırmaya çalıştı. Uygurlara göre, çözümün önünde iki yol var: Toptan imha ya da tam bağımsızlık. Oysa konjonktüre en uygun formül, ara formül gibi gözüküyor. Zira Sovyetler Birliği, Afganistan’dan çekildiğinde olanlar hâlen hafızalardan silinmedi. Bugün Afganistan’da yaşanmakta olan trajedinin kökenleri o günlere gitmektedir. Afganistan iç savaşının nedeni birden fazla Afgan grubunun arasında yaşanan iktidar mücadelesiydi. Doğu Türkistan için mücadele eden Uygur gruplarıyla Uygur olmayan İslami grupların kesin sayısı bugün tam olarak bilinmiyor. Onlarca grup, Orta Asya’da bağımsızlık için mücadele ediyor. Büyük ihtimalle bağımsızlıktan sonra da iktidarı ele geçirmek için birbirleriyle de mücadele edecek, bu da sonu gelmez bir iç savaşa neden olacaktır. Bu mücadeleden Uygurların kârlı çıkmayacağı açıktır. U Barış ADIBELLİ TUSAM AsyaPasifik, Çin Danışmanı badibelli@yahoo.com Rusya, Çin, ABD ve Uygur parametrelerinde yeni Avrasya politikaları… Asimetrik yöntemler gündemde UYGUR SORUNU Geçtiğimiz Ağustos ayında düzenlenen Pekin Olimpiyat Oyunları öncesinde Uygurlar, uluslararası politika gündemine gelmişti. Pekin, Uygur Özerk bölgesinde 16 Çinli polisin ölümüne neden olan Olimpiyat oyunları öncesinde yaşanan bir takım olaylardan Uygurları sorumlu tutmuştu. Pakistan merkezli Türkistan İslam Partisi, olimpiyatlar öncesi internette yayımladığı bir görüntüde olimpiyatları hedef alacaklarını ilan etmişti. 14 Mart’ta Tibet’te çıkan ayaklanmadan sonra Çin, özerk bölgeler konusunda daha sert önlemeler almaya başladı. Olimpiyat oyunlarından sonra Tacikistan’da toplanan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Duşanbe zirvesinde Hu Jintao, örgüt üyelerinin tutuculuk, ayrılıkçılık ve terörizmle mücadelede daha sert önlemler almalarını isteyerek, “Türkiye gibi kimi ülkelerden gelen para ve silah yardımlarının Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan üzerinden Uygur Özerk Bölgesine ulaştırıldığını” hatırlatarak ilgili ülkelerin önlem almasını istedi. Kuşkusuz, Uygur konusunda Çin, sadece ŞİÖ’de önlem almamış aynı zamanda askerî önlemlere de başvurmuştur. Çin Komünist Partisi Uygur Özerk Bölgesi komitesi sorumlusunun ayrılıkçı hareketlere karşı uzun vadeli bir “halk savaşı” başlattıklarını belirtmesi ve önleyici müdahalenin de dâhil olduğu çeşitli önlemleri gündeme getirmesi, merkezî hükümetin yeni güvenlik stratejisinin çerçevesini ortaya koyuyor. Çin, Uygur Özerk bölgesinin askerî açıdan bağlı olduğu Lancov askerî bölgesinden takviye yaparak bölgeyi güçlendirdi. Hâlihazırda yaklaşık üç bin asker Uygur Özerk Bölgesinde konuşlanmış durumda. Çin, tüm bu önlemleri alırken Financial Times gazetesi de Ağustos ayında yayınladığı bir makale ile Çin’in buldozer yaklaşımında ısrar etmesinin cihat silahını tetikleyeceğini vurgulayarak Çin’in “tarihteki ilk yerleşik kadim Türk devletini kuran” Uygurların değerlerine saygı göstermesi gerektiğini dile getirmişti. ABD’nin içinde bulunduğu durum, yeni dönemde farklı yönelimleri gündeme getirebilir. ABD, Rusya ve Çin’i dengelemek için asimetrik yöntemlere destek verebilir. Bu yaklaşım Uygurların yararına olmayabilir… Aslında, bu uyarının arkasında Avrasya coğrafyasındaki değişimin yattığı açıktır. Çin’in en büyük korkusu ise, ülkede yaşayan Müslümanların cihat ilan etmesi ve Filistin’de yaşanan intifada benzeri bir hadisenin Çin’de yaşanmasıdır. önemine ilişkin değerlendirmesinde, ŞİÖ konusundaki hassasiyetini üstü kapalı olarak göstermiştir. Çin, Uygur sorununun çözümünden kaçarak tehlikeli bir kumar oynamaktadır. Kendi kendine oluşturduğu güvenlik zafiyeti içerisinde Rusya ve ABD’ye koz vermektedir. Dünya gerçeğini ve reel politikayı oldukça iyi bilen Çin Başbakanı Wen Jiaboa aslında bu tehlikeyi çok daha önce sezerek TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın 611 Nisan 2008 tarihli Çin ziyareti sırasında örgüt adı vermeden Türkiye’nin terörizmle mücadelesini desteklediklerini açıklamıştır. Bu açıklama, TürkÇin ilişkilerinde tarihi bir adım olarak kayda geçti. Köksal Toptan da Uygurların Türkiye ve Çin arasında işbirliği için önemli bir köprü vazifesi gördüğünün altını çizdi. Başbakan Wen’in böyle bir adım atmasında aslında Çin’in “terörizm” kapsamında Uygurlarla mücadelesini meşrulaştıran 11 Eylül sürecinden artık dünyanın uzaklaşmış olduğunun farkında olmasının da rolü büyüktür. Bu, Çin açısından önemli bir gelişmedir. ASİMETRİK SAVAŞA YÖNELİM ABD’deki seçim süreci, aslında Avrasya coğrafyasındaki çok önemli gelişmeleri gölgeledi. Bush yönetiminin ABD’nin uluslararası terörizmle mücadeleyi bırakarak, Taliban’la masaya oturabileceğini ima etmeye başlaması önemli bir gelişmedir. Çin, bu imaları büyük bir tehlike olarak görüyor. ABD, Avrasya’da giderek artan Çin ve Rus gücüne karşı mücahitleri yeniden kullanmayı gündeme getirdi. Afganistan’da iktidarı Taliban’a vererek ayrılıkçı radikal grupların üzerinden gerek Rusya’nın Kafkasya’da başlattığı yeni süreci ve çıkarlarını, gerekse Uygurlar üzerinden Çin’in çıkarlarını baltalamak istiyor. Hâlen dünyanın en büyük askerî gücü olmasına rağmen ABD, hâlihazırda ne Çin’i ne de Rusya’yı artık askerî açıdan boyun eğdirmeye muktedir değil. Bu nedenle Rusya ve Çin’i engellemek için tekrar asimetrik savaşı tercih etmek zorunda. Fakat ABD’nin bu stratejisinde bir takım riskler bulunuyor. Zira El Kaide’nin hâlen kimin kontrolünde olduğu da, bu yeni asimetrik savaşta kimin yanında yer alacağı da meçhul. Öte yandan, El Kaide de Taliban’ın ABD ile olası ittifakını veya barışını tepkiyle karşılıyor ve bu hareketin doğrudan El Kaide’yi hedeflediğini düşünüyor. Bu nedenle, El Kaide, Afganistan ve Pakistan cephelerini Çin topraklarına doğru genişletmeyi düşünüyor. Savaşı Çin topraklarına kaydırmakla bölgesel bir kaosun ortaya çıkmasını sağlayarak kendi yaşamını garanti altına almak istiyor. 1994 yılında Taliban’ın iktidara gelmesinde hangi büyük gücün rol oynadığını gayet iyi bilen ve bir zamanlar ABD’nin önderliğinde Sovyetler Birliği’ne karşı savaşan Ladin, ABD’nin atacağı adımları yakından izliyor. UYGURLARIN ŞİÖ YAKLAŞIMI Uygurların ŞİÖ’ye yaklaşımı pek olumlu değil. Uygurlara göre ŞİÖ’yü Türk düşmanları kurmuştur. Daha akademik bir ifadeyle ŞİÖ, kurucuları olan Çin ve Rusya’nın ulusal politikaları çerçevesinde hareket etmektedir. En son toplanan ŞİÖ Duşanbe zirvesi de ŞİÖ’nün maniplasyona ne denli açık bir örgüt olduğu ortaya çıkmıştır. Rusya, Gürcistan’a yönelik kendi politikası doğrultusunda ŞİÖ’yü yönlendirmeye çalışmış, aynı şekilde Çin de olimpiyat oyunları öncesi yaşanan şiddet olayları nedeniyle Uygurlar konusunda ŞİÖ’yü kendi algılamasına göre hareket etmeye zorlamıştır. Tüm bu gelişmeler, Özbekistan ve Kazakistan başta olmak üzere diğer üyeleri rahatsız etmiştir. ŞİÖ’nün giderek bölgesel kolektif örgüt niteliğinden uzaklaşması Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) de dikkatinden kaçmamıştır. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, NATO ile ittifakın BAĞIMSIZLIK SORUNU Bugün, kendilerini Kaşgarlı Mahmut’un evlatları olarak gören Uygurlar büyük TBMM Başkanı Toptan’ın Çin gezisinden...