Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
çoğunun üçüncü nesil basınçlı su (PWR) olmasının yanı sıra Çin, Fransa ve Güney Afrika gibi ülkelerin 4. nesil çok geliştirilmiş reaktörlere eğilim göstermeleri ve ömürleri şimdiki gibi 30 yıl değil 60 yıla kadar uzanan teknolojilere sahip olmaya çalışmaları dünya ülkelerinin attıkları önemli adımların belirtisidir. Bir nükleer tesis... C S TRATEJİ 5 NÜKLEERE DÖNÜŞÜN NEDENLERİ Hiç şüphesiz bütün bu çabalar enerji güvenliği ve çevre kirliliğine karşı çare olmakla beraber aynı zamanda fosil yakıtların giderek pahalılaşmakta olması, petrolün varilinin 70 dolar seviyesinde, doğalgazın fiyatının da 1000 metreküp için 200–300 dolar düzeylerinde olması ve hatta bu fiyatların artış eğilimi göstermesi de ülkelerin nükleer enerjiye ağırlık vermelerine neden olmuştur. Çünkü; ? Nükleer enerji, fosil yakıtlara erişim açısından şanslı olan yerler dışındaki termik santrallere göre rekabet gücüne sahiptir. ? Ayrıca nükleer yakıtın maliyetinin kömüre dayalı santrallere göre daha ucuz olması önemlidir. Halen nükleer santral kuruluşlarının göreceli olarak pahalı olması dezavantajının bu teknolojilerin giderek ucuzlaması ve kömürlü santrallerin de maliyetlerinin çevresel korumaya yönelik ek teçhizatlar eklenmesi gereği nedeniyle artmasından dolayı avantaja dönüşeceği beklenmektedir. ? Kaldı ki önümüzdeki 3 yılda nükleer santrallerde üretilen enerjinin fosil yakıtlı santrallere göre daha da ucuzlayacağı hesaplanmaktadır. OECD raporuna göre 2010 yılında Fransa’da bir KiloWatt/saat elektrik enerjisi nükleerde 2,54 cent, kömürde 3,33 cent, doğalgazda 3,92 cent, Japonya’da; sırasıyla, 4,80 cent, 4,95 cent ve 5,21 cent, Kanada’da da; 2,60 cent, 3,11 cent ve 4,00 cent olacaktır. ? ABD’de ise nükleer santrallerden elde edilen elektrik bir KiloWatt/saat için 1,72 cent, petrolden üretilen elektrik 7,51 cent ve kömürden üretilen elektrik ise 2,21 cent’tir. Nükleer santrallerden daha ucuz elektrik üretimi ancak barajlardan edilen elektrikle mümkündür. ABD’de daha uzun ömürlü ve güvenli nükleer santral inşası arayışları sürüyor. Türkiye ise en ucuz ikinci enerji kaynağı olan nükleerde olabildiğince geride sayılır. Durum Türkiye’yi iki ülkeye doğalgaz bağımlısı yapıyor. özellikle tekstil ve hazır giyim sanayimizin giderek artan bir kısmının tesislerini yurt dışına taşıdıkları da bilinmektedir. kapasitelerini ileriye dönük doldurmuş ve doldurmaktadır. Nükleer santral kazanları üreten dünyadaki birkaç firmanın kapasitesi o denli dolmuştur ki, bu konuda özellikle Japonya’da yeni reaktör kazanı imal eden tesislerin kurulmasına gidilmektedir. İçinde bulunduğumuz kış uykusundan uyanmazsak yarınlarda bir gün enerji bağımlısı haline geldiğimiz ülkelerin enerjiyi silah gibi kullanma politikaları sonucu elektriksiz kalabiliriz. Dünyadaki küresel ısınma eğiliminin giderek artacağı gerçeği hidroelektrik santrallerimizin özellikle yaz aylarında artan oranlarda devre dışı kalacakları olgusunu da önümüze artık net bir biçimde ortaya koymaktadır. Enerjiye ilişkin gereksinimlerimiz ve acı gerçeklerle karşılaştıkça aklımız başımıza geldiğinde ise çok geç olacaktır. Ayrıca gün geçtikçe kömüre dayalı termik santrallerimizin çıkardıkları radyasyon dâhil zehirli maddelerin çevreye verdikleri zarar da bilimsel açıdan daha çok ortaya çıkacaktır. Bu konuda çevrecilerimizin olaylara daha bilimsel ve dünyada değişen çevrecilik bakışı açısının gerisinde kalmadan asri yaklaşımla bakmaları çocuklarımızın geleceği açısından da önemli olacaktır. Ama en önemli husus Türk milletinin haklı olduğu uygarlık düzeyine en uygar teknolojilerle erişmesi gereği ve gerçeğidir. Bugün dünyada nükleer teknolojiye dayanan füzyon reaktörleri üzerinde de çalışılmaktadır. "Güneşi nasıl bir kutuya koyup bundan enerji elde edebiliriz?" düşüncesinden hareket eden ABD, Rusya, Çin, Güney Kore, Avrupa Birliği, Japonya ve Hindistan gibi ülkeler kısaca "ITER" olarak bilinen bu çok iddialı projeyi başlatmışlardır. Türkiye söz konusu tavrıyla devam ettiği sürece çoğu G8’e dâhil olan ve ilerde G8’e katılacak ülkelerin arasına maalesef bu gidişle hiç giremeyecek ve ikinci hatta üçüncü sınıf bir ülke konumunda kalacaktır. Çünkü maalesef ülkemiz, dışarıdan yönlendirilen siyasilerimiz ve çevrecilerimiz sayesinde, dünya haritasına baktığımızda nükleer santrallere sahip olmayan ülkelerin büyük çoğunluğunun arasında olan Afrika ülkeleriyle aynı kategoriye girmek üzeredir. Ama bunun sonuçlarıyla ilgili olarak vicdanen gelecek kuşaklarımıza hesap verme vebali de onların üzerinde kalacaktır. ENERJİ DARBOĞAZINA ÇÖZÜM Ülkemizin bu günlerde kuraklık nedeniyle beklenen elektrik sorununu çözmede kısa yoldan bazı arayışlara gidileceği geçmişteki deneyimlerimizden bellidir. Çözüm her halde yine kuruluşu ucuz, kuruluş süresi kısa doğalgaz santralleriyle gerçekleştirilecektir. Ancak unutulmaması gereken husus, doğalgazın tedarik edildiği komşumuz iki ülkenin petrol ve doğalgaz satışlarında siyasal bazı şantajları uygulama hevesine açık oldukları, bunları geçmişte denedikleri ve bu nedenle tedarik güvenliğimizin stratejik açıdan tehdit altında olduğu gerçeğidir. Ayrıca halen elektrik üretimimizin yaklaşık yüzde 44’ü doğalgaz bağımlısı hale gelmiştir. Ufukta beliren söz konusu zorunlulukların da bu bağımlılığı giderek daha da arttıracağı bu nedenler ışığı altında olasıdır. Ayrıca yine paçal maliyet açısından da doğalgazın üretimde kullanımının artması, hele ilerde gaz fiyatlarının daha da artması söz konusuyken, elektrik fiyatlarımızı daha da yukarılara çekecek ve dayanılmaz hale getirecektir. Yine milli ekonomi açısından da bakıldığında, doğalgazı elektrik üretiminde kullandığımızda bugün yılda 4 milyar dolar harcamakta olduğumuz ve halbuki 4 milyarlık dolarlık doğalgazdan elde ettiğimiz elektriği 200 milyon dolara üretme olanağı olduğunu bilmek ülkemizin parasının nasıl sokağa atıldığının en çarpıcı örneğidir. Ama aslında doğalgazı elektrik üretiminde kullanmak aynen uyuşturucuya benzer. Alıştınız mı kurtulamazsınız ve zamanla da ekonomik olarak batarsınız.( http://www.nukte.org) Maalesef gün geçtikçe özellikle iki ülkeye ve yabancı enerji kartellerine stratejik açıdan intihar edercesine, özellikle doğalgaz açısından bağımlı hale gelen ülkemizde bugün çok kesin anlaşmalar yapsak bile 2015’lerden önce nükleer santrale sahip olma şansımız yoktur ve bu gidişle de 2015’lerde bile olamayacaktır. Çünkü her geçen gün nükleer santrallere yönelik artan talep, bunları inşa eden firmaların TÜRKİYE VE NÜKLEER ENERJİ Dünyadaki enerjinin geleceği ve çevresel kaygılara yönelik çözümlerde nükleer enerjiye yaklaşımlar böyle gelişirken Türkiye’nin dünyadaki ekonomik ve nüfus açısından konumu, hak ettiği sıçramayı yapması beklentisine karşın hala yerinde saymaktadır. 1950’lerde savaştan çıkmış Kore gibi fakir ülkeler bugün sanayileşmede büyük sıçramalar gerçekleştirmelerini ve dünyada birçok alanda teknolojik liderliğe oynamalarını her alanda dengeli ve akılcı ilerlemeye borçludurlar. Bunun içinde nükleer teknoloji de vardır. Çünkü ancak teknik olarak bu teknolojiye sahip bir ülke sanayi, tıp, tarım gibi alanlarda atılım yapabilir. Nitekim Kore çok örnek olacak bir şekilde kalkınma çabalarına paralel şekilde nükleer teknolojiye adım atmış, dünyanın belli başlı nükleer santral üreticisi ülkelerin hepsine değişik teknolojilerde nükleer reaktörler inşa ettirmiş, sonra da bunların hepsinin özelliklerini etüt ederek kendine en uygun ve özgün teknolojiyi yaratmıştır. Kore bugün bu yöntemle dışarıda nükleer santraller kuracak bir teknik düzeye ulaşmıştır. Öte yandan Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) verilerine göre, Türkiye, çoğunluğu gelişmiş 32 ülke arasında, sanayiye verilen elektrik enerjisinin en pahalı olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde sanayinin kullandığı elektriğin bir KiloWatt/saati 35 sent arasında değişirken, Türkiye’de ise bu rakam 9 centi geçiyor. Bu nedenle Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancılara "ucuz ve kalifiye iş gücümüzü" vurguladığımız zaman onlar da bize "ama bizim de elektrik enerjimiz daha ucuz" diyebilmektedirler ve bunu diyenlerin hepsinin elektrik enerjilerinin önemli bir kısmını nükleer santrallerden elde ettiklerine de burada değinmekte gerek vardır. Maalesef pahalı elektrik enerjisi nedeniyle son yıllarda