Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ABD, 120.6 milyar metreküp ile AB’nin ardından en fazla satın alan 2. ülkedir. 4) 1 Ocak 2005 tahminlerine göre: İran, dünya ikincisi olarak 26.6 trilyon metreküp doğalgaz rezervine sahip. Rusya 47.5 ile 1, ABD 5.5 ile 6. sıradadır. İran’daki nükleer tesislerden bir görünüm... C S TRATEJİ 21 "kaybetkaybet" oyunundan başka bir şey değildir. İyisi mi, pasifist aydınlara kulak vermek: "Savaşmayın, savuşun…" İRAN’IN GEREKÇELERİ İran ile ABD’yi karşı karşıya getiren, yukarıda belirtilen, zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarıdır. İran bunları egemenlik haklarına dayanarak korumak ve geliştirmek, ABD ise küresel çıkarları doğrultusunda denetlemek için adeta ‘düello’ ilan etmişlerdir. İki ülkenin bu mücadelesi, bir başka açıdan, ulusalcılıkla emperyalizmin amansız mücadelesidir. İran, bölgede kendisiyle özdeşleştirdiği antiemperyal misyon gereği, ABD’yi ‘vurmak’ istiyor olabilir. Buna, Ortadoğu’da İsrail’in nükleer silahlanma monopolcüğünü (tekelciliğini) kırıp ‘oligopol’ olma planı da eklenebilir. İran’ın ayrıca, ABD’nin yeni bir cephe açmasını sağlayarak gücünü dağıtma, ekonomisinde konjonktürel dalgalanmalar yaratma ve böylece, siyasal bünyesini zayıflatarak küresel iktidarını sallama şeklindeki her türlü stratejik çıkışı dikkatle izlenmektedir. Bütün bu gelişmelere bakılırsa, aslında İran, ABD’yi vurma sürecine çoktan girmiş sayılabilir. En son vuruş için en uygun zamanı kollamaktadır. Aslında ABD İran’a saldırıyı yaptığı an, İran’ın karşı vuruşu başlayacaktır. İran, savaşçı bir ulustur ve bir yandan sanayisini/sanayileşmesini, öte yandan da güvenlik ve istikrar formülünü ‘nükleer’e endekslemiştir. Nükleer sanayinin götürdüğü yere doğru gidiyor. Tam bu süreçte, İran’la aynı ticari blokta ve siyasal kutupta yer alan devletleri bile meşgul edecek, hatta kaygılandıracak zor bir soru karmaşık bir sorun şekillenmiştir: Acaba İran, temelde, güçlü olmak için mi nükleer silah/enerji üretiyor, yoksa nükleer üretim yaparak mı güçlü olmaya/güçlü olduğunu kanıtlamaya çalışıyor? İşin yanıt kısmını, galiba, hiçbir zaman çıkmasını arzu etmediğimiz savaşla şeffaf hale getirecektir. ASKERİ GÜÇ 1) Askerlik çağı İran’da 18, gönüllüler için 16 yaştır. 2005 tahminlerine göre askerlik hizmeti verebilecek insangücü 1849 yaş arasında 18.3 milyon erkek, 17.5 milyon kadın var. Her yıl yaklaşık 1.7 milyon kişi askerlik yaşına gelmektedir. 2) İran, Ortadoğu gibi en ateşli bir coğrafyada konumlanmasına karşın, 2005 tahminine göre, GSYİH’den yüzde 3.3 oranında askeri harcama yapmaktadır. İran’ın bu mütevazı harcamasına karşın, ABD’ninki yüzde 4, Türkiye’nin yüzde 5.3’tür. Dünyanın askeri harcama rekortmenleri arasında, İsrail faktörü nedeniyle S.Arabistan ve Ürdün yer almaktadır. (Her birininki ortalama yüzde 10’ar.) İran’ın, doğrusu, böyle dar bir savunma bütçesiyle nasıl nükleer silah ürettiği kuşkuludur. Zaten bu üretimi alternatif enerji yaratmak için yaptığını söylediği halde hiç kimseyi inandıramıyor. BOMBA KİMİN ELİNDE PATLAYACAK? İran, bir çok parametreye göre Ortadoğu’nun önemli bir ekonomisi ve büyük bir pazarıdır. Fakat ABD karşısında ‘cüce’ görünüyor ve nükleer güç elde ederek ‘dev’leşmek istiyor. Bu da tüm bölgeyi korkutuyor, ABD’yi bile… İran'a ilk kez zenginleştirilmiş uranyum ile çalışan reaktörü 1967’de satan ABD idi. Aynı ABD bu kez 2007’de (yani 40 yıl aradan sonra), İran’dan ‘niçin bu reaktörlerden üretiyorsun?’ diye hesap soruyor. İran, sadece her üçüncü dünya ülkesinin yapmak isteyip de yapamadığını başarıyor: İthal ikamecilik! Suçu ise, ABD için iyi bir nükleer pazar olmaktan çıkmak ve küresel güçlerin tekelinde olan nükleer silahlarını yapmaktır. Bu bile, tek başına ABD ve koalisyon güçleri üzerinde, daha patlatılmadan atom bombası etkisini yaratmış durumdadır. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun da doğruladığı gibi, İran, atom bombası 1 milyon 648 bin km2’lik alana sahip yapımında ve patlatılmasında kullanılan uranyum zenginleştirici santrifüj mekanizmasına sahiptir ve 69 milyon nüfusla geriye dönüşü olmayan bir yola girmiştir. ‘Su testisi su yolunda Beklenen ömür 70 yaş kırılır’ misali, ya atom bombası, onu Okuma yazma oranı yüzde 80 imal eden İran’ın elinde patlarsa?! En kötüsü de, bu bombanın yapımı Net göç (her 1000 kişiye düşen göçmen) 0.48 için teknolojik katkı vermiş ve hatta (negatif düzeyde) bu konuda model alınan ABD’nin Barındırdığı işgücü; 24.4 milyon kişiyle başında patlamasıdır. Niye en kötüsü? Çünkü ABD’nin ‘ektiğini 1564 yaş arası nüfusun toplamdaki payı biçmesi’nin faturasını tüm dünya yüzde 69, 014 yaşın payı ise yüzde 26. resesyon şeklinde ödeyebilir. İster Kaynak: CIA, Mart 2007. elde patlasın ister başta; bunun adı İran, tüm üçüncü dünya ülkeleri gibi nükleer teknolojiye sahip olarak, daha da BİRKAÇ SONUÇ güçlenmeye çalışıyor. Yalnız, uranyumu İran, ABD’yi vurabilir mi? ABD’nin neredeyse 20’de 1’i kadar olan bir ulusal zenginleştirmeye çalışırken, halkını gelirle mi? İran’ın ABD odaklı ve sanki temsilen antiemperyalistliğe zenginleştiremiyor. Nükleer güce ulaşmasının Ortadoğu’yu soyunmasını bir noktada anlamamız Ancak bu radikal duruş, orta ve ardından bölgede ABD benzeri tavırlara gerekebilir. uzun vadede Amerikan silah sanayisinin daha büyümesi için yeni fırsat olacağı girmeyeceğini de kimse garanti edemez… da düşünülürse, ‘bumerung’ etkisi yaratabilir. İran’ın ulusalcılığı; ABD’nin, özü aynı fakat yöntemleri sürekli değişen emperyalist politikasına karşı ise ‘ilerici’ sayılmalı ve desteklenmelidir. Ama eğer, güçlendikten sonra Ortadoğu’da Amerikan yöntemleriyle bölgesel emperyalizme soyunmasına hizmet edecekse ‘gerici’ ve tehlikelidir. Ayrıca, lütfen dikkat!.. İran, uranyumu zenginleştirirken yurttaşlarını zenginleştiremiyor; bir başka deyişle atom çağına girerken bir türlü refah çağına giremiyor. Sonuçta, bir parçası olmaya doğru gittiği uygarlıklar çatışmasını uygarlıklar buluşmasına dönüştürmek gibi bir seçeneği de pek zorlamıyor; yani bir anlamda ABD ile ‘işbirliği’ yapıyor. Not: Bu yazıda geçen rakamlar, CIA’nın Mart 2007’de yenilediği ve www.cia.org "World Factbook" sayfasında yayımladığı verilere dayanmaktadır. İran Dünyadaki yeri ve/ya ABD ile karşılaştırılması Dünyanın en büyük 26. ülkesi (ABD’nin 6’da 1’i) dünyanın 20. büyük ülkesi (ABD’nin yaklaşık 4’te 1’i) ABD’de 77 yaş ABD’de yüzde 99 ABD’de +3.18 (pozitif düzeyde) Dünyada 25.sırada (ABD ise 151.4 milyon kişi ile 5.)