Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 Dr. Mitat ÇELİKPALA HÜ Uluslararası İlişkiler Anabilimdalı on dönemde Türkiye’nin Kafkasya’daki stratejik ortağı olarak ön plana çıkan Gürcistan’da geçtiğimiz ay yaşananlar Kafkasya’da Gürcistan merkezli olmak üzere yeniden bir çatışma başlar mı tartışmalarının doğmasına yol açtı. Bölgede 1990’lı yıllar boyunca yaşananlara ve var olan anlaşmazlıkların hâlihazırdaki durumlarına bakıldığında bu korkunun ya da potansiyelin aslında hiç bir zaman ortadan kalkmadığı sadece dondurulduğu hatta görmezden gelindiği söylenebilir. Amerika’nın planlaması ve NATO üyeliği perspektifinde Türkiye’nin de desteğiyle yeniden şekillendirilen Gürcü ordusunun bölgedeki dengeleri değiştirip değiştiremeyeceği; Rusya’nın buna nasıl tepki göstereceği; gelişmelerin Türkiye’ye yansımaları; BTC projesi merkezli olmak üzere diğer enerji projelerine etkileri bu çerçevede değerlendirilmesi gereken alt başlıklar olarak belirginleşmekte. Gürcistan özellikle petrol ve doğalgazın uluslararası pazarlara nakli çerçevesinde yürütülen küresel projeler bağlamında Kafkasya’daki kilit ülke durumunda. Bu konumu Gürcistan’ın 2000’li yıllardan itibaren daha farklı bir düzeyde ilgi çekmesini sağladı. Gerek Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikası gerekse küresel güçlerin Rusya’ya karşı takındıkları tavır anlamında Gürcistan bu ilgiden Ülkedeki karışıklıklar bölgeyi doğrudan etkileyecek... C S TRATEJİ işbirliği yaptıklarını görmekteyiz. Gürcistan, Kafkasya’daki varlığını sorguladığı ve bu varlığa karşı çıktığı için de Rusya tarafından her fırsatta eleştiriliyor. Gürcü yönetiminin de yaptığı açıklamalar ve değerlendirmelerle bahsedilen bu konumunu daha da pekiştirdiğini görmekteyiz. Son dönemde meydana gelen gelişmeleri ve muhtemel yansımalarını ancak bu iki ayrı bakış açısını da dikkate alarak analiz edebiliriz. Sovyetler Birliğinin dağılması sürecinde etkin olan ve bağımsızlığını ilan eden Sovyet Cumhuriyetlerinin başında gelen Gürcistan’da bağımsızlığın ilanını takiben ortaya çıkan anlaşmazlıklara bağlı olarak peş peşe çatışmalar yaşanmasının temel sebebi olarak merkezi ve üniter bir ulus devlet kurma projesi görülebilir. Güney Osetya ve Abhazya’da eş zamanlı olarak yaşananlar, Acara’da farklı bir siyasi yapılanmanın oluşması, Ermeni azınlığın yoğun olarak yaşadığı Javakheti’deki gerginlik bu çerçevede değerlendirilmelidir. Gürcü grupların kendi aralarında çıkan çatışmalar da bu istekle ilişkilendirilmelidir. Geçtiğimiz ay meydana gelen ve bu değerlendirme benzeri analizlerin yapılmasına neden olan gelişmeler de bu sorunların yansımalarıdır. Abhazya örneğinden hareket edildiğinde bugün için karşımıza çıkan fiili bir Abhazya Devletidir. Sorunun ayrıntılarına girmeden iki tarafın Gürcü askeri harekâtı nedeniyle 14 Ağustos 1992’de savaşmaya başladıkları ve savaşın 30 Eylül 1993’de Gürcülerin yenilgisiyle sona erdiği belirtilebilir. Savaş sonrasında Rusya’nın da dâhil olduğu uluslararası girişimler sonucunda 14 Mayıs 1994’de tarafların ortak sınırlarında Uluslararası Barış Gücü konuşlandırılmasını öngören bir anlaşma yapılmış olup o günden bu güne yapılan çeşitli görüşmelere (4 Nisan 1994’de Moskova, 1998’de Atina, 1999’da İstanbul ve 2001’de Kırım) rağmen bir sonuca ulaşılamamış ya da diğer bir değişle arzu edilen barış sağlanamamıştır. Güney Osetya ile de benzer bir süreç yaşanmış olup Gürcistan’ın bu bölgede de hâkimiyeti söz konusu değildir. Fakat gerek eski gerekse yeni iktidarın Acara örneği çerçevesinde bu bölgelerin geleceği ve statüsüyle ilgili yaptığı açıklamalar huzursuzluk kaynağıdır. Statü konusu sorunların başında yer almaktadır. Abhazya yönetimi Gürcistan ile federal veya konfederal bir yapıda ortak devletin kurulması yönünde çeşitli defalar tekliflerini yapmış ama bunlar üniter bir Gürcistan hedefiyle uyuşmadığı için Gürcüler tarafından reddedilmiştir. Sonuç ise Abhazya’da bağımsızlık tezinin olgunlaştırılması sürecidir (Abhazlar 4 Nisan 1994 tarihli dört taraflı anlaşmanın Abhazya Devleti’nin uluslararası süjeliğini kesinleştirdiğini savunmaktadırlar). Bu bağlamda Abhazya’da uluslararası gözlemciler eşliğinde parlamento seçimleri yapılmış başkanlık seçimleriyle iktidar değişikliği de sağlanmıştır (ilk başkan Vladislav Ardzinba yerine Sergey Bagaps başkanlığa seçilmiştir). Abhazya’da bir devlet yapısı oluşturulması süreci işlemektedir. Benzer bir durum Güney Osetya için de geçerlidir. Diğer yandan Gürcistan’ın BDT içerisindeki etkinliği ve Batı dünyasıyla ilişkileri bağlamında yürüttüğü faaliyetler neticesinde Abhazya 1995’den bu yana çok sıkı bir ambargo ile yaşamaktadır. Ama bu ambargonun Rusya için iki tarafa karşı da kullanılan bir silah olduğu bilinmelidir. Geçtiğimiz ay yoğunlaşan sıkıntıların temelinde bu belirsiz durum yatmaktadır. Osetler Güney Osetya’nın başkenti Tskhinvali’de Temmuz ayında meydana gelen ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan S Kafkaslar’da Gürcistan bilmecesi Gürcistan özellikle petrol ve doğalgazın uluslararası pazarlara nakli çerçevesinde yürütülen küresel projeler bağlamında Kafkasya’daki kilit ülke durumunda... Bu konumu küresel güçlerin de gözlerini Tiflis’e çevirmesine neden oluyor. arzuladığının da ötesinde yararlandı. Sonuçta Gürcistan bir aciz devlet durumuna düşmekten kurtarılarak kendi ayakları üzerinde durabilen, bölgesel dengeler anlamında bir rol yüklenebilen ve Batı dünyası açısından güvenilir siyasi, ekonomik ve askeri bir yapıya kavuşturuldu. Saakaşvili’nin ülkenin başına geçmesini sağlayan devrimle de ülke demokratik ve halk desteğine sahip bir iktidarla tanıştırıldı. Bu beyaz sayfanın arkasına bakıldığında ise çok daha farklı bir bölgesel algıyla karşılaşmaktayız. NATO çerçevesinde ABD desteği ve Türkiye’nin katkısıyla ordusunu yenileyerek modernleştiren Gürcistan bu yeni haliyle bölgesel dengeler anlamında bir tehdit olarak görülmekte. Ermenistan açısından Gürcistan’ın başta Türkiye olmak üzere Azerbaycan ve Batı dünyası ile yakınlaşması rahatsız edici bulunmakta. Gelecekte ortaya çıkacak muhtemel bölgesel hesaplaşmalarda ya da pazarlıklarda Ermenistan kendisini yalnız hissetmekte. Güçlenen Gürcistan fiili (de facto) bağımsızlıklarını elde ederek her geçen gün kendi devlet yapılanmalarını sağlamlaştıran Abhazya ve Güney Osetya yönetimlerince de korkuyla izleniyor. Nitekim Saakaşvili’nin 2007 yılbaşını Güney Osetya’nın başkenti Tskhinvali’de kutlayacağı türünde söylemleri bu korkuyu pekiştirmekten başka bir fayda sağlamıyor. Bu korku sonucunda Gürcistan her iki tarafın askeri Lideri stratejilerini Saakaşvili ortaklaştırarak