Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
karşın, İsrail, 1950’lerden itibaren Irak’ın kuzeyindeki Kürt aşiretleri ve Kürtçülük akımlarına verdiği desteği, İkinci Körfez Savaşı’ndan sonra, açıktan vermeye başlamıştır. Bu bağlamda, Kürtİsrail ilişkilerini şu örnekle vurgulayabiliriz. New Yorker gazetesinden Seymour Hersh’e göre “İsrail istihbaratı ve askeri operasyon yetkilileri (Mistaravim) Kürt bölgesinde sessizce çalışmakta, Kürt komando birimlerini İsrail için en önemli konuyu teşkil edecek biçimde, İran’a ve Suriye’ye yönelik örtülü operasyonlar için eğitmektedirler. İsrail, bölgede en büyük tehdidi İran’dan algılamaktadır.” Temel soru şudur. Eğer Irak’ta güvenlik açısından bir askeri varlık olacaksa ‘müttefikler’ beraber davranmalıdır. Türkiye’den habersiz bir İsrail askeri varlığının, Türkiye’ye karşın, neler yapacağı, tartışmalı bir zemini ifade etmektedir. İsrail’in Irak’taki merkezi otoritenin parçalanması zemininde, Kürt kartını daha açık bir biçimde kullanmaya başlaması, Yeni Ortadoğu zeminindeki haritadan, kimlerin nemalanacağını göstermesi açısından somut bir delili teşkil etmektedir. İran, Hizbullah kartıyla, Lübnan’da ve dolayısıyla İsrail sınırında mesafe alırken, İsrail, Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesi aracılığıyla, Hersh’ün deyimiyle İran ve Suriye’ye karşı mevzi kazanmaktadır. Irak’ta oluşturulan Kürt bölgesi ABD ve İsrail’in doğal müttefiki konumundadır. Bu çerçevede, İranSuriye hattının ortasına, ABDİsrail yanlısı bir unsur yerleştirilmiş, bu alan Yeni Ortadoğu’nun biçimlendirilmesinde adeta tetikçi bir eleman olarak tasarlanmıştır. Türkiye’nin 19841999 döneminde ‘düşük yoğunluklu çatışma’ olarak adlandırdığı, 1 Haziran 2004’ten (2.Körfez Savaşı’nın ardından, ABD işgali altına giren bölge kaynaklı) tekrar yoğunlaşan PKK terörü bu kapsamda değerlendirilmelidir. 1.Körfez Savaşı’ndan sonra (1991), bölgede sağlanan otorite boşluğu sayesinde, üçbeş kişilik saldırılardan, bölük düzeyindeki ataklara geçen PKK’nın, İncirlik’te üslenen Çekiç Güç’le bağlantıları, başka bir yazının konusudur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ABD’nin 1991 ve 2003’teki Körfez operasyonlarından sonra, Irak’ın kuzeyinin devletleşmesinin teşvik edilmesi ve PKK’nın manevra sahası kazanmasıdır. Bu çerçevede, PKK’nın, artık ABD tarafından, özel koordinatörlük C S TRATEJİ PKK militanları, son dönemde eylemlerini artırdı. 21 çekmekte fayda vardır. 14 Ağustos’taki ateşkesten sonra, 17 Ağustos’tan itibaren Lübnan ordusu, Litani nehrinin güneyine, yani Mavi Hat’a yerleşmeye başlamıştır. Birleşmiş Milletler’in çok uluslu gücü de (Barış Gücü’nün teknik detayını 14 Ağustos’taki yazıda makamıyla muhatap kabul edilmesi, ayrı bir soru işaretini ifade etmektedir. PKK, bu çerçevede ABDİsrail tarafından kullanılan Kürt kartının önemli bir ayağıdır. Hatta, İran’a yönelik olası bir operasyonda kullanılmak üzere, yedekte bekletildiği savlanmaktadır. Bu bağlamda, PKK terörü Türkiye’nin iç bütünlüğüne yönelik kan akıtırken, ‘müttefiklerimiz’ Kürt kartını, ülkemizin de içinde bulunduğu, bölge ülkelerine yöneltirken, Türkiye’nin İsrailLübnan arasındaki Mavi Hat’a, İsrail’in güvenliğini sağlamak üzere asker göndermesi, en kibar deyimiyle abesle iştigaldir. İsrail ana muhalefet liderinin ‘ikinci raundunu’ beklediği savaşın ortasına, “muharip güç göndermeyeceğiz” demek, ne yazık ki, sıcak çatışma ortamında anlam kazanamamaktadır. Söz edilen çerçevede, Türkiye’nin Ortadoğu’da, İsrail ve İran gibi, bölgesel hesapları olması gerektiği savları, karşı görüşe meşruiyet kazandırmak açısından öne sürülebilmektedir. Bu savları yanıtlamadan önce, çok uluslu güçle ilgili gelişmelere dikkat vermiştik), yine Yedioth Ahronoth gazetesinden Yitzhak Benhorin’in haberine göre, 4 Kasım’da Mavi Hat’a konuşlanmaya başlayacaktır. Aynı kaynağın aktardığı çerçevede, İtalya, Belçika ve Bangladeş , çok uluslu güçte öncelikle yer almak isteyen ülkeleri ifade etmektedir. Almanya’nın, yalnıza sınır bölgesinde görev alma isteğine yer verilirken, ülkemiz Mısır, Fas, Polonya, Yeni Zelanda, Yunanistan, Çin ve Portekiz’le birlikte, 40 kadar ülkenin içinde, öncelikle belirtilmektedir. Türkiye’nin, kendisine yönelik terör hareketlerini durduramamasındaki temel neden, önceki paragraflarda belirttiğimiz biçimiyle, PKK terörüne ‘müttefiklerinin’ verdiği, uluslararası desteğin sürmesi çerçevesinde ele alınmalıdır. Türkiye, PKK terörünün yanısıra, Ortadoğu kaynaklı militan örgütlerle de, Mavi Hat’a bekçilik etmesi zemininde mücadele etmeye başlarsa, bu ülkemiz açısından, terörün çeşitlendirilmesi anlamına gelecektir. Türkiye, İsrail için, Hizbullah’la cebelleşirken, İsrail, Kürt kartını, ülkemizin de içinde bulunduğu bölge ülkelerine karşı kullanmaya devam edecektir. Türkiye, bu çerçevede İsrail’in güvenlik algılamalarını içselleştirirken, İsrail’den farklı bir yaklaşım görmektedir ve görecektir. Ülkemizin kırmızı çizgilerinin, mavi hat’a kurban edilmemesi, Türkiye ve bölgenin esenliği için, yaşamsal bir önem taşımaktadır. Hizbullah, Lübnanlıları çocuk yaşlardan itibaren militan olarak eğitiyor.