Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Arap dünyası ve ABD arasındaki ilişkilerinde önemli bir gelişme de Libya üzerinden yaşandı. ABD kendi politikalarını yaşama geçirebilme adına 26 yıldır uluslararası toplumdan soyutladığı Libya’yı da uzlaşma zeminine çekebildi. Libya üzerinde sergilenen havuçsopa politikasının ABD açısından olumlu sonuçlanmasının zamanlaması da ilginç. İran ile yaşanabilecek olası bir krizde dünya piyasalarının petrol konusunda karşılaşabileceği krize karşı Libya petrollerinin pazara güvenle girmesinin garantisi artık sağlanmış durumda. Kaddafi’nin AB ve ABD ile ilişkilerinin gerginlikten işbirliğine doğru bir seyir izlemesi bu açıdan önemlidir. Batı dünyası petrole güvenli koşullarda ulaşmanın maliyetini aşağıya çekilmesi ile ilgili politikaları kendi açısından sağlama gayretinde önemli adımlar atıyorlar. 2003 Irak Savaşı’nın ardından yaşanan gelişmeler de buna işaret ediyor. Irak’ın Talabani zengin petrol yataklarının Kürt ve Şii nüfuz bölgelerinde olması, bu bölgelerde de parçalı müttefiklik yapısının birer göstergesidir. olarak birbirleriyle bir çatışma, mücadele sergilediler. Bu mücadele de, siyasal kontrol mekanizmalarının (egemenliğin ve hukuki meşruiyet zeminin nasıl tanımlanacağı) ele geçirilmesi ile ilgilidir. Halepli Sat’i El Husri’nin formülasyonuna göre, Arap milliyetçiliğinin doktrinel çatısı 19.yy. Alman kültürel milliyetçiliğinin unsurlarını taşııyor. Alman milliyetçiliğinin düşünürlerinde olduğu gibi Arap milletini bir arada tutmak tüm değerlerin üstünde bir kutsal amaçtır. Arap milletinin birliğini ve bütünlüğünü her türlü değerin üzerinde tutan bu anlayış özellikle Nasır ve Baas milliyetçiliğinin ana taşlarından birisi oldu. Arapların kendi gayretleri olması bakımından tarihsel Arap toplumunu tek bir çatı altında siyasi birliğe kavuşturma gayretlerinin en çarpıcı örnekleri 19581961’de Suriye ve Mısır arasında kurulan Arap devleti ve Saddam Hüseyin tarafından 1990 yılında Kuveyt’in Irak’ın tarihi toprağı olduğu iddiasıyla ilhak girişimidir. Fakat her iki girişim de başarısızlıkla sonuçlandı. Nasır önderliğinde başlayan girişim Süveyş kanalının millileştirilmesi sürecinde ve ardından da İsrail’e karşı alınan ağır yenilgilerle bozguna uğradı. Hemen belirtilmesi gereken, "Arap milliyetçiliği"nden bahsederken çok farklı Arap milliyetçiliklerinin bulunuyor olmasıdır. Martin Kramer’in ifadesi ile, "Arap milliyetçiliği, Verimli Hilal’den, Arap Yarımadasına, Nil Vadisi’nden Kuzey Afrika kıyılarına kadar farklı gelişim çizgileri izlemiştir." Geniş bir coğrafyada kendine özgü C S TRATEJİ 9 BİRLİK KURUMLARI ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNE ENGEL Öte yandan petrol ve güvenlik konularının güncel önemi ile ilgili gelişmelerin gölgesinde yan konu olarak gelişen bir başka süreç daha yaşanıyor. 2003 Irak Savaşı’nın işaret ettiği bir konu da Arap milliyetçiliğidir. Ortadoğu coğrafyasında güçlü siyasal bir oluşuma zemin olabilecek ve bölgenin hakim dini unsuru İslam ile desteklenebilecek bir Arap milliyetçiliği olasıdır ki ABD için en son tercih edilecek bir gelişmedir. Bu yüzdendir ki Arap kimliği çatısındaki bir birlik tarihsel olarak Batı’nın engellemeleri ile karşılaşmıştır. 1. Dünya Savaşı’nın ardından İngiltere ve Fransa tarafından izlenen bu siyaset daha sonra 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD tarafından da takip edilmiştir. Her iki politika arasında uygulama araçları açısından farklar olsa da amaç Arap birliği ve milliyetçiliğinin ortak bir siyasi hedef olarak gelişiminin engellenmesidir. Ancak yine de Arap entelijansiyasının ve güçlü siyasi liderliğinin söylemlerinde Arap milliyetçiliği hep önemli bir yer tutuyor. 2. Dünya Savaşı sonrası modern Ortadoğu’yu şekillendiren sosyal ve ideolojik hareketlerin en güçlüsü milliyetçilik oldu. Ortadoğu’da ortaya çıkan milliyetçilik, Avrupa siyasi düşünce akımları ile Avrupa’ya ait kültürel gelişimin ağırlıklı olarak Arap milliyetçiliği ve devletçiliğiyle ilgili yaklaşımlardan etkilendi. Öte yandan Arap milliyetçiliği ile ilgili tartışmalar büyük oranda İslam ve etnisite ile de ilişkilidir. Ancak Arap milliyetçiliği ilk günlerinden bu yana hâkim Batı ve mahkum Arap dünyası arasındaki ilişkinin sonucu olarak şekillendi. Nitekim Arap milliyetçiliği, dış etkiler (Batı ve onun oluşturduğu düşünsel ve sanayi ürünlerin yayılması) ve yerel unsurları bir araya getiren tarihsel bir sürecin etkisiyle oluştu. Bu süreçte iç ve dış faktörler sürekli Batılı stratejiler nedeniyle tarihsel süreçte gelişemeyen Arap milliyetçiliğinin yerine İslam ön plana çıkıyor. Arap milliyetçiliğinin temel unsurlarından birisi olan Sosyalizmin, Soğuk Savaş’ın ardından ideolojik anlamda gözden düşmesi Arap milliyetçiliğine de bir darbe oldu. Diğer bir temel unsur olan İsrail devletinin kurulması ve Filistin sorunu ise artık İslam çerçevesinde önemini sürdürüyor. İsrail uçaklarının Suriye devlet başkanı Beşer Esad’ın yazlık ikametgahının üzerinde uyarı uçuşu yapması ile ilgili olarak Suriye Dışişleri Bakanı Arap devletlerinin konuya olan ilgisizliğinden yakındı. Aslında Libya lideri Kaddafi’nin 5 Ekim 2003’de yaptığı konuşmada Arap milliyetçiliğinin bir daha canlanmamak üzere sonsıza dek öldüğünü, bir zamanlar toplumsal yığınları harekete geçirmiş olan bu düşüncenin artık değersiz bir para olduğunu" iddia etmesi daha da anlamlıdır. Arapların bir üst siyasi örgütlenmelerinin temeli Sistani olarak Mart 1945’de Arap Ligi’nin kurulması, Arap milliyetçiliğinin kilometre taşlarından birisini oluşturdu. Devletler üstü bir yapıyı amaçlamış olan lig, birbirleriyle ilişkileri çatışma noktasına kadar gelen (IrakKuveyt, SuriyeÜrdün gibi) ülkeleri barındırmasının yanısıra farklı siyasi hedefleri olan (Sosyalist görüşleri benimseyen Libya, geleneksel monarşilere sahip Ürdün, seküler yapıyı savunan Nasır dönemi Mısır gibi) üye devletlere sahiptir. Arap Ligi, Arap milliyetçiliğinin tek bir çatı altında güç birliği oluşturmaktan çok üye ülkelerin kendi çıkarlarının dile getirildiği ve faaliyetleri anlamıyla tutarsız bir yapı sergileyen görünümdedir. Arap birliğinin simgesi olma amacıyla kurulmuş olan örgüt daha çok Arap devletleri arasındaki farklılıkların ve çatışmaların su yüzüne çıktığı bir yapıya bürünmüştür. Öte yandan Arap milliyetçiliğinin Iraklı tutuklular farklı yansımaları özellikle 1991 ve 2003 Irak savaşlarında yaşandı. Irak’ın Kuveyt’i işgali sonrasında Irak’ı destekleyen Arap ülkeleri Sudan, Yemen, Ürdün ve Filistin savaş öncesi Kuveyt’in yardım fonlarından en çok yararlanan ülkelerdi. Arap dünyasının güçlü ülkesi Mısır da Suudi Arabistan’dan en fazla mali yardımı alan ülke olmasına rağmen Arap Ligi’nin kuruluş amaçlarından olan Siyonizm (dolayısıyla İsrail devletinin kurulmasına karşı olma) ile mücadelenin aksine 1979 yılında İsrail ile tek başına barış anlaşmasına gidebilmişti. Arap milliyetçiliği her bir Arap devletinin kendi "ulusal çıkarı"nı koruma adına koşullar içinde tarihi, sosyalsiyasal ve ekonomik işlevini yerine getiremeyen bir durumda gözüküyor. oluşumların farklılaştırdığı zihniyetler bulunuyor. ABD’nin Ortadoğu politikası, büyük stratejinin Arap dünyasındaki Arap milliyetçiliğini esaslarından olan küresel hegemon gücün oluşturması vatanseverlikten etnikmilliyetçiliğe kadar uzanan anlamındaki işlevlerini yerine getirmesi bakımından değişik perspektiflerden ele almak olanaklıdır. Ayrıca, iki önemli sonuç açısından istikrarlı bir süreç izliyor: Arap milliyetçiliği, sömürgecilikten kurtulma Petrolün güvenlik altına alınması ve kendine rakip süreçleri ile yoğun bir şekilde dini motiflerin ön plana büyük güçlerin oluşmasının engellenmesi. Zengin çıktığı çok farklı sosyoekonomik yapıları da içeriyor. petrol kaynaklarına sahip Ortadoğu coğrafyasında Öte yandan Arap milliyetçiliği veya Arabizm devlet Arapların milliyetçilik kimliği altında birleşmesini bazlı bir yaklaşımı içeren milliyetçiliği kapsıyor. Bu engelleyecek parçalı müttefiklik yapısı hızla hayat anlamıyla bölgede bulunan devletlerin, örneğin Mısır bulurken, bu kez de Arap dünyasının büyük bir Arap milliyetçiliği, Suriye Arap milliyetçiliği, Libya kesiminde ağırlıklı olan ve zihniyetlerin ortak Arap milliyetçiliği ve Saddam Hüseyin dönemi Irak paydası İslam ön plana çıkmaktadır. Arap milliyetçiliği gibi yaklaşımları olagelmiştir.