24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 C S TRATEJİ ‘İfade özgürlüğü’ ve ‘kutsal’ çerçevesinde karikatür krizi… DoğuBatı gerginliği Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası caatac@tusam.net animarka’da başlayıp dünyaya yayılan, İslam dini ve peygamberini terör ile bağdaştırarak resmeden 12 karikatürün yarattığı kriz kendimizi, dimağımızı bulandıran çok boyutlu bir fikirler savaşı içinde bulmamıza yol açtı. Karikatürlerin ilk yayımlanış tarihi olan Eylül 2005’ten sonraki dört ay boyunca, sanki başlangıçta verilen tepki yeterli bulunmamış ve bugün kopan fırtına beklenmişçesine, Avrupa gazetelerinde tekrar tekrar yayımlanması, bazı ülkelerin kendilerini ustaca bu krizin dışında tutabilmiş olması ve şiddet derecesi büyükelçilik yakmaktan kan dökmeye kadar değişen İslamcı gösterilerin Batı’daki "İslam’ın karanlık bir din olduğu"na dair önyargıyı iyice kuvvetlendirmeye hizmet etmiş olması, akıllarda önceden yazılmış bir senaryonun uygulanmaya başlandığına yönelik soru işaretleri oluşturuyor. Ne var ki şu aşamada, "karikatür krizi" çerçevesinde kolay yanıtlanamayacak sorular yerine, Avrupa düşünce sisteminin nasıl işlediğini ve bu sistemin Doğu’ya özgü unsurları ne ölçüye kadar kabullenebileceğini –veya kabullenemeyeceğiniaşikâr eden ve geçtiğimiz haftalarda izini Batı basınında ve politik hayatında sıkça gördüğümüz "medeniyetçi" söyleme odaklanmak daha yerinde olacaktır. Avrupa günlerdir, başka Avrupa’nın ‘İfade özgürlüğü’, İslam dünyasının ‘kutsal’ kavramı arasındaki çelişki, kısa sürede aşılabilecek gibi görünmüyor. medeniyetlerin "kutsal" saydıkları adına kendi medeniyetinin özü olarak kabul ettiği "mutlak ifade özgürlüğü"nden taviz verip veremeyeceğini tartışıyor. En katı biçimiyle, "diğer bütün özgürlüklerin koruyucusu ve sağlayıcısı olan mutlak ifade özgürlüğü, özür dilemez ve sansüre tabi tutulamaz," daha ılımlı olarak "dinler saygı duyulacak inanç sistemleridir ama özgürce analiz edilebilmeli, eleştirilebilmeli ve hicvedilebilmelidirler" şeklinde dile getirilen düşünceler, Batı ile Doğu arasına ifade özgürlüğü Kazakistan... anlayışındaki farklılıktan kaynaklanan aşılması zor bir sınır çiziyor. Politikacılar, daha dikkatli sözcükler kullanıp "medeniyetler ittifakı" göndermesi ve itidal çağrısı yapsalar da, Avrupa basınından edinilen genel kanı, bazı inançlara nezaket göstermek veya dinlere küfretmemek için özgürlüklerin kısıtlanmaması gerektiği yönünde. Article 19 isimli sivil toplum örgütü adına Guardian’a yazan Dr. Agnes Callamard, "dine küfredilmemesi" kavramının insana karşı inançları koruduğunu", hâlbuki medeniyetlerdeki öncelikli unsurun inançlar değil insan olması gerektiğini dile getiriyor. Böylelikle İslam dünyası, gösterdiği şiddet içerikli tepkilerin de etkisiyle, gerçekte mizah yoksulu ve artistik yönü zayıf olan karikatürler aracılığıyla "terbiye edilme" girişimlerine maruz kalıyor. olduğunu düşündükleri ifade özgürlüklerine karşı ortak bir duruş sergilemesi anlaşılır bir durum olmasına rağmen bu duruşun dile getirilişi, çoğu zaman karşı taraftaki medeniyetin ikinci sınıf olduğu ve böylesine bir dersi hakettiğini ima eden cümleler aracılığıyla gerçekleşmesi itiraz edilmesi gereken bir nokta olarak göze çarpıyor. Karikatürlerin mümkün olduğu kadar çok gazetede yayımlanması çağrısı yapan muhafazakâr Frankfurter Allgemeine Zeitung, D İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ Söz konusu karikatürleri ilk olarak yayınlayan Danimarka gazetesi JyllandsPosten’in kültürsanat editörü Flemming Rose, "dini bir tabuyu yıkma maksadı ile bu işe giriştiklerini" söylüyor ve ekliyor: "hiçbir tabu tanımamak, çok eskiye dayanan bir Danimarka geleneğidir." Kimin tabusunun yıkıldığının çok da önemli olmadığını düşünen pek çok Avrupa gazetesi de "ifade özgürlüğüne hizmet etmek ve dayanışma içinde olmak" amacıyla "Muhammed’in Suretleri" adı verilen 12 karikatüre kendi sayfalarında yer verdi ve vermeye devam ediyor. Avrupa basınının tehlikede "Hiciv ve dine küfür arasındaki farkı bilmeyen kökten dincilerin sadece Danimarka ile değil bütün Batı dünyası ile sorunu var" diyerek karikatürlerden hoşnutsuzluk duyan herkesi "kökten dinci" ilan ediyor. Die Welt’te yazan Boris Kalnoky ise gösterilen diplomatik tepkileri, tepkiyi veren ülkenin rejiminin otoriterliği ile ilişkilendiriyor. En ılımlı yazıların bile satır aralarında, barbarlığa karşı sonunda medeniyetin kazanacağına dair telkinler yer alıyor. Hatta gazete editörlerinden bazıları, "Avrupa toplumundan Müslümanlarla bütünleşmesi beklenirken bu karikatürler, Müslümanların bütünleşme kapasitesine ayna tuttu" diyerek Avrupa’yı zorlayan bütünleşme meselesini Müslümanların, "tutucu ve şiddet yanlısı" tavırlarıyla kendi kendilerine çözdüklerini söylüyorlar. Müslüman cephesinden gelen yakmayıkma eylemleri ve savrulan tehditler ise medeniyetçi cephenin bu söylemini güçlendiriyor. YASAL DURUM İfade özgürlüğünden hiçbir şekilde ödün verilemeyeceğini ve bu hususun Batı’yı Doğu’dan belirgin bir şekilde ayırdığını savunanlar, kabul edecekleri tek kısıtlamanın nezaket kuralları değil, yasal kısıtlama olduğunu belirtiyorlar. Dr. Callamard, Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi’nin ifade özgürlüğünün sadece onaylanarak benimsenecek bilgi ve fikirleri değil, rahatsız edici düşünceleri de koruma amacı güttüğüne atıfta bulunuyor ve "bariz bir nefret uyandırma niyeti yoksa suç unsuru da yoktur ve gazetelere yönelik sansür mekanizması çalıştırılamaz" diyor. JyllandsPosten de karikatürlerin yarattığı tepkinin ardından dilediği
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear