24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S Çeviri: İbrahim Özgür Bektaş TRATEJİ 11 Karikatür Krizinin Yansımaları... olduktan sonra seçmenlerin desteğini arayan bir politikacı, bir şeyh kıyafeti giyip insanların dini duygularına hitap eden bir konuşma yaptı ve kendi servetini Danimarka karşıtı kampanyada seferber etmeyi düşündüğünü duyurdu. Dini duygulardan yoksun olmakla itham edilen ve eğitimin önemi, kadının toplumdaki pozisyonu gibi konulardaki fikirleri yüzünden hedef haline getirilen "diğerleri" ise, şeyhlerden daha fazlasını teklif ettiler. İşte bu İslam dünyasının trajedisidir. Ana meselemize geri dönelim. Avrupa’da ve Batı’da fikir özgürlüğü bahanesi altında dini sembollerle alay etmek kabul edilebilir bir şey Danimarka’yı midir? İşte bu protesto gösterilerinden Müslümanlarla Batı arasındaki tartışmanın en önemli noktası. Bazıları, Batı medeniyetinin mirasının bir parçası olarak, "ifade özgürlüğü" haklarını kullandıklarını iddia ediyorlar. Onlar, Hz. İsa’nın da karikatürlerde, filmlerde ve kitaplarda hicvedildiğini ve " İsa’nın Çilesi" filminin de buna en iyi örnek olduğunu öne sürüyorlar. Diğer yandan Müslümanlar ya da en azından bazı Müslümanlar, düşünce özgürlüğü kisvesi altında İslamiyet ve Hz. Muhammed ile alay edilmesinin kabul edilebilir olmadığına inanıyorlar. Müslümanlar, bu konuda Danimarka Ceza Yasası’nın bir insana Danimarka’da yasal bir biçimde var olan, herhangi bir dini topluluğun kutsal saydığı kurallarıyla açıkça alay etmeyi yasaklayan 140. maddesine ve dini inançları yüzünden insanları alçaltan, onurlarını kıran ve tehdit eden ifadelerin kullanılmasını yasaklayan 266. maddesine müracaat ediyorlar. Krizin başlangıcında, yani 2005 yılının Eylül ayında, Kopenhag’daki Mısır Büyükelçisi Musa Ömer, yayımlanan saldırgan karikatürlere verilecek tepkiyi koordine etmek için diğer Arap ülkelerinin elçileri ile buluştu. Diplomatlar, Danimarka Başbakanı Rasmussen’e resmi bir şikâyet mektubu yolladılar. Büyükelçi Ömer, Güney Afrika’ya kaydırılınca, Mısır parlamentosundaki Müslüman Kardeşler temsilcileri, Mısır elçisini bakış açısı yüzünden cezalandırıldığı düşüncesiyle hükümete meydan okudular. Umarım ki, bu tartışma barışçıl bir düzeyde kalır ve aynı şekilde protestolar da daha "fazla ileri" gitmez. Aksi takdirde, protestolar başka amaçlar için kullanılabilir. Beyrut’ta, Müslümanlar ve Hıristiyanları karşı karşıya getiren Danimarka Büyükelçiliği’nin ateşe verilmesi olayında olduğu gibi. Şarkülevsat Krizin bitmesini istemeyenler var Mişari ElZeydi G eçtiğimiz Eylül ayında Kopenhag’da diplomatik tartışmalarla başlayan anlaşmazlık daha sonra büyük bir krize dönüştü. Hükümetler artık krizi daha fazla yönetemiyorlar ve kontrol altına alamıyorlardı. Daha sonraları krizi idare edenler bir kaç gün önce El Cezire’de görünen Şeyh El Karadavi gibi onu bu şekilde kontrol edemeyince halka kendine hakim olma ve bağlılık çağrısı yaptılar. Şüphesiz dünya çapında bir milyardan fazla insan için dini bir sembol olan Hz. Muhammed’in karikatürleri bir saldırganlık örneğidir. Özellikle de 11 Eylül saldırılarını izleyen bir süreçte, kutuplaşmış bir dünyada yaşarken. Bu nedenle Jylland Postan gazetesinin yayımladığı 12 karikatürün tüm dünyadaki Müslümanlar arasında öfke ve kızgınlığı ortaya çıkarması şaşırtıcı değil. Ancak, bu noktada sorulması gereken sorular var. Müslümanların tepkisi mantıklı mı yoksa abartılı mı? Gruplar ve bireyler, herhangi bir davranışı reddettiklerinde bunu ekonomik boykot yolu ile, şikayet mektupları yazarak, toplantılar düzenleyerek, posterler basarak ve diğer barışçıl protesto yolları ile göstermek hakkına sahiptirler. Hele ki, suçlu olan taraf kendini saldırgan olmayan, yumuşak yollar ile ifade etmişse. Ancak, açık olalım, bu tip durumlarda hiç kimse detaylara dikkat etmez ve daha sonraları farklı sesleri dinlemek imkansız hale gelir. Örneğin, boykot edilecek Danimarka malları listesinin Danimarka ile herhangi bir ilişkisi olmayan bazı gıda maddelerini içermesi gibi. MANTIKLI ÖNERİ GEREKİYOR Şu örnek üzerinde düşünelim: ElVatan gazetesinden Suudi gazeteci Ali ElMusavi, geçen hafta katıldığı, hatipin hutbede karikatür tartışması ile ilgili konuştuğu Cuma namazını tasvir etti. El Musavi yazısında hutbe bitince bir adamın mikrofonu gasp ettiğini ve şu sözleri sarf ettiğini dile getiriyor: "Şeyh, karikatürlerin zararlı durumları üzerinde durdu. Ancak sadece, kinci düşmanlarımızdan yani Yahudilerden ve Haçlılardan bahsetti. Ama ilginçtir ki, İslam’a ve Müslümanlara karşı olan bu saldırılar sadece Danimarka gazeteleri ve Batı yayınları ile sınırlı değil. Bunlar içimizdekiler tarafından da yapılıyor. Dinimizin dayandığı esasları, onun öğretilerini, sembollerini ve İslami organizasyonları alay konusu eden, yerel gazetelerde yazan, bazı yazarlar da buna dahil." Söz konusu konuşmayı yapan kişi, bazı Müslümanları da Danimarkalı karikatürcüler gibi aynı fırçayla, İslam düşmanlığı ile boyamaya çalışıyor. Krizin sona ermesini istemeyenler de var. Çünkü krizin uzamasından ve kızışmasından kazanç elde ediyorlar. Örneğin, bir yazar "Kalk ve Özür Dile! Daha Sonra?" başlıklı bir makale yazdı. Yazar, makalesinde, yalnızca ekonomik boykotları sona erdirmek için dilenen özürlerin, resmi olsa bile yeterli olmayacağını belirtiyor. Onun yerine, bu özrün suçluluk duyguları temelinde olması gerektiğini söylüyor ve ekliyor, "Ancak Müslümanlar bu konunun failleri mahvolana kadar tatmin olmayacaklar." Problem işte burada yatıyor; bu durumlarda doğal bireysel tepkiler politik amaçlarla ve fırsatçılar tarafından abartılmış tutumlar ile yer değiştiriyor. Herkes dilediği ürünü tüketme ve kendi kimliğini ve kültürel onurunu korumak için barışçıl bir şekilde istediği yiyecek maddelerini boykot etme hakkına sahiptir. Müslüman dünyasında ya da Batı’da krizi derinleştirmek ve her türlü uzlaşma girişimini yok etmek isteyenler var. Neden bazıları medeniyetler çatışmasından "memnuniyet" duyuyorlar? Ne yazık ki, son yaşananlar ilk değil. Olaylar kriz noktasına ulaştıktan sonra, hem Müslüman dünyasında hem de Batı’da, ileri adımlar atacak ve ateşi söndürecek mantıklı insanların ortaya çıkmasının zamanı değil mi? Umut ediyorum ki, öyledir! SAMİMİ OLMAYAN TEPKİLER Tartışmaya katılan bütün politikacıların ve hükümetlerin İslam’ı "daha fazla" umursadıklarına inanmak zor. Baas Partisi’nin lideri insanların İslam sevgisi bahanesi altında yabancı büyükelçilikleri yakmasına izin verirken, önceki seçimlerde başarısız Danimarka’da aşırı sağ güçleniyor ir gazetede yayımlandıktan sonra bazı Avrupa gazetelerinde de yayımlanan ve İslam dünyasının tepkisini çeken karikatürlerin yarattığı krizin Danimarka'daki aşırı sağı güçlendirdiği belirlendi. Ramböll Management tarafından 68 Şubat'ta tarihlerini kapsayacak şekilde yapılan ve sonuçları, karikatürleri ilk basan JyllandsPosten gazetesi tarafından yayımlanan kamuoyu araştırmasına göre, B liberalmuhafazakar hükümetin ortağı olan aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi (PPD), oylarını yüzde 13.3'ten yüzde 17.8'e yükseltti. Araştırma, sağ blokun oyların yüzde 55.5'ini ve 179 sandalyeli parlamentonun 100 sandalyesini alarak krizden güçlenerek çıkacağını, buna karşılık merkez ve sol muhalefetin oyların ancak yüzde 42.3'ünü ve parlamentodaki 75 sandalyeyi alabileceğini gösteriyor. 2005'teki seçimlerde sağ blok oyların yüzde 52.6'sını alarak 94 sandalye, muhalefet ise yüzde 44.4 oy alarak 81 sandalye kazanmıştı. Aynı araştırma, ülkedeki ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti'nin ise krizden zayıflayarak çıktığını ve geçmişe oranla yüzde 4.2'lik gerileme kaydettiğini ortaya koyuyor ve bunun da parlamentoda 9 sandalye kaybıyla ifade bulduğu belirtiliyor. Son seçimlerde Sosyal Demokrat Parti yüzde 25.8'lik oy oranıyla 47 sandalye kazanmıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear