18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 rı intihar eylemlerine teşebbüs etmişlerdir. Ancak bu eylemlerin önemli bir kısmı başarısız olmuştur. PKK’nın dördüncü dönemi KK terör örgütünün dördüncü aşaması ise, birbiriyle çelişen stratejilerin uygulanmaya çalışıldığı dönemdir. Bu, günümüzde PKK ne yapmaya çalışıyor sorusunu da sıklıkla akla getiren karmaşıklığın doğmasına yol açmıştır. Son döneme sarkan karmaşıklığın temeli, PKK lideri Öcalan’ın Türk devlet görevlilerinin eline geçtiği andan itibaren; devletime hizmet etmeye hazırım, halkların kardeşliği, akan kanın durdurulmasında üzerime düşeni yapmaya hazırım, demokratik cumhuriyet gibi ifadelerle, hem Türkiye Cumhuriyeti’ne hem de örgüte yönelik mesajlarıyla ortaya çıkmasıdır. Örgüt, militanlarına Kuzey Irak’a çıkmaları için emir vermenin yanında eylemsizlik kararı almıştır. Bu Örgütün inisiyatifinden ziyade, tüm şartların örgütün aleyhine gelişmesinin zorunlu bir sonucu olmuştur. Eylemsizlik sürecini uzun kılan bir başka gelişme ise, ABD’ye karşı gerçekleştirilen 11 Eylül terör eylemleridir. 11 Eylül saldırılarından sonra küresel güç ABD, teröristlere karşı topyekün bir mücadele ilan etmiştir. Uluslararası alanda gerçekleşen bu hava teröre müracaat edenlere sıfır tolerans olarak ortaya çıkmış ve PKK terör örgütü bu rüzgarı üzerine çekmekten çekinmiştir. C S öne çıkarmak suretiyle acı, gözyaşı, düşmanlık, etnik milliyetçilik, tahrik ve kışkırtma üzerinden negatif duygusal politik argümanlar ileri sürmüşlerdir. Gerçi bu yaklaşım tarzı Kürtlerin sorunlarını çözmemiş olsa da bir kısım insanların duygularını okşamıştır. 11 Eylül saldırıları PKK’nın eylemsizliğini daha da pekiştirmiştir. Süper güç ABD’nin teröristlere yönelik kızgın açıklamaları yeni dünya düzeninde terörle sonuca gitmeye çalışanlara veya heveslilerine ağır bir darbe indirmişti. Artık PKK’nın en büyük ümidi siyasal alanda kazanımlar elde etmekti. Ancak yıllarca terörle uğraşmış ve düşmanlığın, gerilimin arttırılması üzerine stratejiler geliştirmiş olan örgütün demokratik yaşamda başarılı olması da oldukça zordu. Gerçi Türkiye’nin politika yapıcıları da PKK’nın siyasallaşması konusundan çok endişe etmekteydiler. Onların da bakışı, silahlı mücadeleyi kazandık; ancak, beyin gücüne dayalı mücadeleyi kazanmamız daha zor olacak şeklindeydi. Her iki taraf açısından da korkulan olmadı 2003 yılına gelindiğinde; 1 Mart tezkeresinin TBMM’de kabul edilmemesi sonucunda oluşan TürkABD ilişkilerindeki gerilim, PKK açısından yeni bir canlanmanın işaretlerini vermeye başladı. Irak savaşına ABD’den farklı yaklaşan Türkiye, bir bakıma bölgedeki rolünü de sınırlamak zorunda kaldı. ABD Irak işgalinde Şiileri ve Kürtleri müttefik ilan etti. Bu gelişmelere bağlı olarak Kuzey Irak’ta konuşlanmış olan PKK terör örgüt ABD’nin Irak’taki operasyonlarına doğrudan hedef olmadı. PKK, Irak savaşının konuşulduğu süreçte kendine yönelik risklerin kaygısını yaşarken, savaşta Türkiye’nin ABD tarafında doğrudan yer almaması sonucunda önemli bir nefes almıştır. ABD’nin terörle mücadeleden anladığı ile Türkiye’nin anladığı arasında önemli farklar oluşmaya başlamıştır. Bir bakıma Türkiye ABD’nin ilan ettiği terörle mücadele projesinde aktif yer alırken, ABD sadece kendi teröristlerinin peşinden koşmayı strateji olarak benimsemiştir. Bu durum PKK’yı ABD’nin hedefi dışında tutmuştur. PKK’nın önemli terörist liderlerinden Murat Karayılan açık bir şekilde ABD’nin kendi menfaatleri çerçevesinde PKK’ya karşı operasyon yapamaz, çünkü Irak’taki müttefiki olan Kürtleri karşısına almak istemez demiştir. ABD’nin bölgede kendini direk hedef almayacağını anlayan PKK, önemli ölçütte rahatlamıştır. Bu Örgütün kendini yeniden toparlaması açısından ateşleyici olmuştur. PKK’nın dağılmayı önleme çabaları TRATEJİ dar, Murat Kayrılan gibi örgüt liderleri PKK’nın eylemlere başlamasının gerekli olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bunun içe dönük iki nedeni vardır; birincisi yaşamını militan olarak geçirenlerin uzun eylemsizlik döneminde kokuşmaya başlaması, ikincisi ise örgütün hedeflerin gerçekleştirmek için başka araçları kullanma yeteneğinin sınırlı olmasıdır. Bu düşünce terör örgütünün söylemlerinde inandırıcı olmasa da elindeki araçlara göre politik hedeflerine ulaşma çabasıdır. Bu çerçevede örgüt doğrudan güvenlik güçlerine yönelik saldırlar gerçekleştirme yeteneğinden yoksun olduğunu da açığa çıkaracak şekilde, siviller, turistik bölgelere ve ulaşım araçlarına yönelik uzaktan kumandalı bombalı eylemlere başlamıştır. Demokratik Toplum Hareketi mralı’daki Öcalan ise bu eylemeleri desteklemekle birlikte kendi yaşamını garantiye alacak asıl gelişmenin siyasal alandaki çalışmalara bağlı olduğunun farkındadır. Bu doğrultuda Demokratik Toplum Hareketi (DTH)’nin kendi inisiyatifinde kurulmasına özel önem vermiştir. DTH, Kürt siyasal hareketinin tek adresi ve Kürtlerin yegane temsilcisi olduğu tezini işleyen bir projedir. Bunun en önemli delillerinden olan Hikmet Fidanın (Kürt siyasal yaşamında önemli bir isim) PKK tarafından öldürülmesi ve diğer alternatif girişimlerde bulunanların da tehdit edilmesi veya öldürülecekler listesine alınmasıdır (Abdülmelik Fırat, İbrahim Güçlü, Kemal Burkay, Ümit Fırat gibi yüzlerce kişi). PKK’nın 2004’ten sonraki gelişimi karmaşık olmakla birlikte iki temel strateji üzerine oturmaktadır. Bunlardan birincisi örgüt açısından riski az silahlı eylemler, bir diğeri ise siyasallaşma sürecini canlı tutmaktır. Bu iki sürecin de eş zamanlı ilerlediğini görmekteyiz. PKK bir elinde bomba diğer elinde ise siyasetle kamuoyuna mesajlar vermeye çalışmaktadır. Siyasallaşma çabalarının daha çok Türkiye’nin AB sürecine yönelik mesajlar içerdiği açıktır. Ancak Örgütün İmralı güdümünde, aynı zamanda silahlı eylemleri içeren vizyonu bu günlerde sadece Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi ve uzun dönemde ise serbest bırakılmasına yöneliktir. Kürt halkını temsil ettiği iddiasıyla yola çıkan bir hareketin Kürt halkını Öcalan’a indirgemesi yakın gelecekte farklı alternatiflerin ortaya çıkmasının en önemli nedenini oluşturmaktadır. Zira Kürt sorunu ile Öcalan ve terör sorunu aynı şeyler değildir, dolayısıyla çözüm arayışları da farklı zeminlerde olacaktır. PKK’nın yeni dönemde karışık sinyaller vermesi, örgütün de bir hiyerarşiye sahip olmadığının göstergesidir. Bir kısım bombalama eylemlerini örgütün doğrudan üstlenmememsi veya bazı örgüt üyelerinin eylemleri üstlenmesine karşı, üst düzey militanların bu eylemleri (özellikle Kuşadası, Bodrum bombalı eylemleri ve Mersin’deki bayrak eylemi) reddetmesi karşımızda tek bir PKK’nın olmadığını göstermektedir. Tek bir Kürt siyasalı (DTH) ve tek Bir PKK yoksa durum iyi demektir. PKK’nın tüm diğer alternatifleri yok edip siyasal alanı sadece DTH’ye bırakma girişimi, korkutma ve yıldırma politikasını zorunlu olarak gündemde tutmaktadır. Bu çerçevede gerçekleştirilen eylemler bizzat Kürtlere yönelik eylemlerdir. PKK’nın kendi içersindeki farklı sesler de terör örgütünün hangi stratejide devamlılık sağlayacağını zamanla ortaya koyacaktır. Silahlı eylemlerin tekrardan canlı tutulması ve süreklilik kazanması oldukça zordur. Çünkü bu alanda örgüt önemli yenilgiler almıştır ve eski gücünden de uzaktadır. Dolayısıyla PKK’nın yeni dönem stratejisi terör şantajını kullanmakla birlikte, yasal uzantılarıyla kamuoyunu yönlendirme ve pasif direniş eylemleriyle Öcalan’ı kurtarma çabası içersinde olacaktır. PKK’nın yeni dönem stratejisinde amaçlanan, Kürtlerin sorunlarının çözülmesi değildir. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in Avrupa Parlamentosu başkanı Josep Borrell’le görüşmesinde yaptığı açıklama dikkat çekicidir. Baydemir, Bölgeler arasındaki gelişmişlik farkına dikkat çekerek, AB fonlarında ağırlığın Doğu ve Güneydoğu’ya verilmesini talep etmiştir. Ancak bu talebin içtenliği de sorgulanmaya muhtaçtır. Son beş yıllık ekonomik göstergeler bu bölgede önemli kalkınma hamlelerinin olduğunu, yerli ve yabancı yatırımcıların bölgeye her geçen gün ilgisinin arttığı, turizmin yeniden canlandığı, yaşamın normale döndüğü, Olağanüstü hal yasasının tüm illerde uzun yıllar sonra tamamen kalktığı, hak ve özgürlüklerin oldukça genişlediği bir dönemde bombaların patlamaya başlaması eylemlerin hedefini açıkça ortaya koymaktadır. Bu gelişmeler karşısında eylemleri gerçekleştiren örgütü kınama, dışlama ve yalnızlığa itme yerine örgütün başını destekleyen yürüyüşleri savunmak, ölen teröristlerin cenazelerinde yer almak DEHAP’lı belediyelerin önceliğini teşkil etmektedir. Bombaların nasıl bir huzur getireceği geçmiş deneyimlerden bellidir ve belediyelerin taraf olması gereken hizmet vermekle mükellef oldukları halkın yanında olmaktır, oysaki gelişmeler tam tersi yöndedir. AB sürecinde Türkiye’de yaşayan Kürt kökenlilerin kaderi bizzat DEHAP’lı belediyelerce sabote edilmektedir. PKK, ölü küllerinden canlandırılmaya çalışılmakta ve Öcalan’ın gölgesinde oluşturulan toz ve duman bulutları bölge halkının geleceğini karartmaktadır. Baydemir Borrell’le görüşmesinde Gemlik’teki olayların kaygı verici olduğunu ifade etmektedir; ancak, bu kaygının bizzat PKK’nın terörist bir kişiyi destekleme yürüyüşü olduğunu ve terör örgütünü destekleme yürüyüşünü AB yasaları çerçevesinde de çok ağır bir suç olduğu açıklamada yer almamaktadır. Türkiye’de bir çatışma ortamı yaratılması yönünde çabalar var P İ Örgütü yeniden eyleme yönlendiren unsurlar KK’yı eylem sürecine getiren gelişmeleri; Türkiye’nin AB süreci, örgütün iç sorunları, Irak savaş ve ABD’nin teröre bakışı olarak sıralayabiliriz. PKK, Öcalan’ın tutuklanması sonrasında Kuzey Irakta konuşlanmış ve Türkiye’deki gelişmeleri takibe koyulmuştur. 1999 sonrası, örgütün içersindeki şaşkınlık intihar eylemlerinin denenmesi olarak ortaya çıkmıştır ancak bitmişlik psikolojisinin ürünü olan bu eylemler fazla sürme şansı bulamamıştır. Bu eylemler düşünülmüş bir stratejiden ziyade şok ve şaşkınlığın bir kısım militanları bu yöne itmesi şeklinde cereyan etmiştir. Silahlı eylem yapma döneminin önemli ölçüde bittiğini anlayan örgüt siyasallaşma çalışmalarına ağırlık vermiştir. Bu çerçevede çeşitli adlarda sivil toplum örgütlerini arttıran örgüt belediye başkanlığı seçimleri ve kurdurduğu partiler aracılığıyla Türkiye genel seçimlerini gücünün önemli ölçütte ispatlanabileceği olimpiyatlar olarak görülmüştür. HEP, DEP, DEHAP, HADEP gibi PKK ekseninde siyaset yapan partilerin önemli siyasal argümanları, bölgedeki insanların ekonomik, sosyal sorunlarını çözmeye yönelik olmamıştır. Tam tersine bu sorunların varlığını yapıcı çözüm önerileri üretmek yerine PKK örgütünün bölücü söylemlerini gündemde tutmak ve ayrılıkçı söylemleri P KK’nın Türkiye’de eylemlere başlamasının bir diğer nedeni ise örgütteki dağılmanın önlenmesi çabasıdır. Örgüt, Öcalan’ın İmralı’da vereceği işaretleri beklemenin yanında, kendi iç sorunlarını aktif olarak örgütün başında bulunanlarca yürütülmesini de ön plana çıkarmıştır. Zübeyir Ay P
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear