18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 D C S evrim değil, evrim tercih edildi... TRATEJİ BM zirve konferansı sonuçları E. Büyükelçi Turhan Fırat M’nin dünya barış ve güvenliğine katkısının artırılması ve yeryüzünde yoksulluğun azaltılması, kalkınmanın sağlanması, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygının yaygınlaştırılması amacıyla New York’ta BM Merkezi’nde düzenlenen Zirve Konferansı 1316 eylül 2005 tarihleri arasında yapıldı. Hemen belirtmek gerekir ki Zirve başarı ile sonuçlanmadı. Gelişmeleri ve hazırlık çalışmalarını izleyenler için bu sonuç şaşırtıcı değildir. Strateji dergisinin ve 1 ağustos 2005 tarihli sayılarında yazdığımız yazılarda biz de gelişmelerden söz ederek, zirveden fazla bir şey beklememek gerektiğini anlatmıştık. B kinci Dünya Savaşı sonrasında galip ülkeler tarafınİ dan kurulan BM’de reform yapılması son yılların güncel konularından birini oluşturuyordu. Bu konuda yapılan uzun hazırlıklar BM Zirvesi’nde ele alındı. Zirvede beklendiği gibi reformlar gerçekleşmedi, alt düzeyde bazı düzenlemeler yapıldı. BM Zirvesi’nde devrim değil, evrim tercih edildi. bi devletler ve özellikle de ABD düşünülen reformların gerçekleştirilmesini istemiyorlardı. BM’nin ayakta durabilmesi ülkelerin bütçeye ve bütçe dışı katkılarına bağlıdır. Bu katkılar önemli ölçüde zengin, gelişmiş ülkelerden gelmektedir. Bu ülkelerin istemedikleri değişiklikleri kabul ettirmek de doğal olarak mümkün değildir. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, gelişmiş ve nükleer güçler için ne kadar önemliyse, Afrika ülkeleri için de fakirlik ve salgın hastalıklar (AIDS, sıtma, verem gibi) aynı şekilde önemli ve ivediliği olan konulardır. Ama zirvede gördük ki yapıcı çalışma değil, politika yapmak maalesef ön plana çıkmıştır. Zirve toplantılarında konuşulan ve Zirveye katılan 150 devlet ve hükümet başkanının kabul ettikleri belgede yer alan ve ayrıca belgeden toptan çıkartılan konulara kısaca bir göz atarsak daha somut fikirler elde etmek mümkündür Kalkınma ukarıda da değindiğimiz gibi 20. yüzyılın sonunda meydana gelen değişmeler zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmıştır. Yoksul 3. dünya ve Afrika ülkelerinin gelişmeleri için hemen hemen hiçbir umut yoktur. Her ne kadar bazı ülkelerde petrol ve doğalgaz bulunmuşsa da bunlar da çokuluslu şirketlerce değerlendirilmekte, üstelik ülkede yolsuzlukların artmasına da yol açmaktadır. Sermaye birikimi ve dışardan gelen yatırım yoktur. Çaresizlik içindeki yoksul ülkeler gelişmiş ülkelerin GSMH’larının % 0.7’sinin yoksul ülkelere 2015 yılına kadar kalkınma yardımı olarak aktarılması hedefini sonuç belgesine koydurmuşlardır. Bu hedef esasen Yeni Binyıl hedeflerinde de yer alıyordu. Ama acaba bu hedef gerçekleşecek mi? ABD toplantılar sırasında bununla hemfikir olmadığını ortaya koymuştur. Diğer gelişmiş ülkelerin de bu hedefe uymaları uzak olasılık olarak görünmektedir. Bu gibi durumlarda yardım yapan ülke ikili düzeyde hareket ederek sağlayacağı siya si, askeri ve ekonomik çıkarlara göre yoksul ülkelerle anlaşma yoluna gitmeyi tercih etmektedir. Kabul edilen belgeye bakacak olursak, neredeyse belgenin yarısı "kalkınma" konuları ile ilgilidir. Ama uygulamada boş vaatler öncelik kazanacaktır. Barış ve ortak güvenlik u alanda kabul edilen belgede yer alan konular kadar yer almayan konular da önem taşımaktadır. Örneğin dünya barış ve güvenliği için BM Yasası, Güvenlik Konseyi’ne belirli ve önemli görevler vermiş olmasına karşın belgenin bu bölümünde Güvenlik Konseyi’ne yapılan atıflar ikincil düzeyde kalmaktadır. Bu bir hatadan değil, bilinçli bir davranıştan ileri gelmektedir. Zira Güvenlik Konseyi’nin genişletilmesi ve yetkileri konusunda özellikle Konseyin 5 Daimi üyesinin kesin itirazları ve vetoları söz konusudur. Bu engeli aşamadıkça ilerleme kaydetmek de mümkün değildir. Güvenlik Konseyi konusuna BM’nin kuvvetlendirilmesi bölümünde sadece 3 madde ile yer verilmiş, daha önceki belgelerde yer alan bütün hususlar sonuç belgesinden çıkartılmıştır. Güvenlik Konseyi’nde reform yapılması çalışmalarının izlenmesi görevi Genel Kurul’a verilmiş, yani konu şimdilik ‘çıkmaz ayın son çarşambası’na havale edilmiştir. Halbuki Güvenlik Konseyi’nin dünya siyaseti ve güvenlik konusunda oynayabileceği rolün önemi dolayısıyla konu basında da yakından izlenmekteydi. Ancak 5 Daimi üyenin hepsi (Fransa, İngiltere, ABD, Rusya, Çin) veto yetkisinin sadece kendilerinde kalmasını istiyorlardı. Ayrıca Daimi üyelik sayısının artırılmasına itirazları vardı. Konseyin bugünkü 15 üyeli halinin genişletilerek 24 üyeye çıkarılması önerilerine de çeşitli itirazlar geliyordu. Örneğin ABD, Japonya’nın Konsey üyeliğini kabul edebileceğini söylerken, Almanya’nın üyeliğine itiraz ediyordu. Sebep tabii ki Irak savaşında Almanya’nın Washington’a karşı aldığı tutumdu. Buna karşılık Çin de Japonya’nın üyeliğine kesinlikle karşıydı. Fransa, İngiltere ve Rus Reform hazırlıkları ugün üye sayısı 191’i bulan BM, 1945’te kurulduğunda 51 üyeliydi. Neredeyse 4 misli bir büyüme söz konusudur. Soğuk Savaş bitmiş, Sovyet imparatorluğu dağılmış, yeni kurulan devletler uluslararası ilişkilerde rol oynamaya başlamışlar, teknolojik alanda çok büyük gelişmeler meydana gelmiş bulunmaktadır. Bu baş döndürücü gelişmeler insanlar için yeni olanaklar yarattığı kadar, dünya barış ve güvenliğinin korunması için yeni tehditler ve yeni riskler ortaya çıkarmıştır. Bunu da doğal karşılamak gerekir. Diğer taraftan, uluslararası tehditlere uluslararası önlemlerle cevap vermek için BM’nin, yasasında öngörülen görevleri yerine getirmesi ve yetkileri kullanması gerektiği de ortadadır. 60 yıl önce kurulan BM bugünün gereksinmelerine cevap verememektedir. Ayrıca teşkilat da eskidiği için canlandırılmasına, taze kan verilmesine ihtiyaç vardır. Bütün bunlar biliniyordu. Yeni bir yüzyılın başlangıcında olduğumuz için Yeni Binyıl Projesi kabul edilmiş ve çalışmalara da başlanmıştı. Bu noktadan hareket B le ve Genel Sekreter Kofi Annan’ın da gayretleriyle 2005 sonbaharında bir dünya zirve konferansı toplanması kararlaştırıldı. Daha yararlı ve daha canlı bir Birleşmiş Milletlerin ortaya çıkartılması, bunun için gerekli altyapının sağlanması, yani zirvede alınacak kararlarla BM Yasası’nda bazı önemli değişikliklere gidilmesi (Güvenlik Konseyinin üye sayısı ve yetkileri gibi) ve ayrıca bazı önemli konularda (terörizm, silahsızlanma gibi) ilke kararlarına ulaşılması beklentisi vardı. Bunun oldukça iyimser bir beklenti olduğu da bilinmiyor değildi. Bununla birlikte, ümit insanlığın anası olduğu için, yapıcı düşünenler çalışmalarını aralıksız sürdürdüler. Geçtiğimiz yaz aylarında bu çalışmalar, New York’un çekilmez derecede sıcak ve rutubetli havasına rağmen hummalı bir şekilde devam etti. Temmuz ve ağustos aylarında zirveye sunulacak belgenin ana hatları ortaya çıktı. Bununla birlikte, pazarlıklar sürdürülerek herkesin kabul edebileceği ve daha da iyileştirilmiş bir belge yapılmasına gayret edildi. Sonuçta herkesin kabul ettiği bir belge ortaya çıktı ama belge sulandırılmış ve daha yararsız bir hale gelmişti. 178 maddelik, yaklaşık 40 sayfalık belgede gerçekten olumlu ve yapıcı unsurlar bulabilmek için , metni büyüteçle ve birkaç defa okumak gerekecektir. Niye böyle oldu? Sebebi bence basit. BM’yi kuran 2. Dünya Savaşı gali B Y The Guardian 24 Eylül ?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear