26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Dünya ısınıyor, ormanlarımız yağmalanıyor TMMOB Çevre Mühendisleri Odası kolojik dengenin korunmasında üstlendiği işlev ile yaşamsal öneme sahip olan ormanlar, dünyamızın en önemli varlıklarıdır. Bilinçsiz kullanım, yanlış uygulamalar, çevresel değerleri dikkate almayan kalkınma politikaları dünya ormanlarını gün geçtikçe yok olma tehlikesiyle yüz yüze bırakmaktadır. Dünya giderek ormansızlaşmakta, ormanlarla birlikte biyolojik çeşitlilik ve ekolojik yaşam doğrudan zarar görmektedir. Yanlış politika ve uygulamalar, sonu gelmeyen orman yangınları gezegenimizin en değerli varlıklarını tehdit etmektedir. Bugün, ülkemiz ormanları da ciddi bir şekilde bozulma ve yok olma tehlikesiyle yüz yüze bırakılmaktadır. Orman ekosisteminin yasalar eliyle yok edilmesinin yanı sıra, sanayi tesislerinin, konut alanlarının, turizm yatırımlarının kıskacı altında her gün parça parça orman alanı talan edilmektedir. Aslında durum çok açıktır; Türkiye’nin doğal yaşam ortamları, "çevre" nasıl yönetiliyorsa ya da yönetilemiyorsa, ormanlarımız da aynı "sorun" ile karşı karşıyadır. Örneğin; ormancılığımız da Anayasa’ya ve yasalara rağmen özelleştirilmekte, Anayasamızın 169. maddesine göre mülkiyeti devredilmemesi gereken "devlet ormanı" sayılan araziler, başta turizm ve madencilik olmak üzere uzun süreli ya da süresiz olarak ormancılık dışı kullanımlara tahsis edilmektedir. Orman ürünü hasadı, planlama, orman yetiştirme gibi temel ormancılık çalışmaları ihalelerle özel girişimcilere yaptırılmakta, arazi rantları yüksek orman fidanlıkları ile her türlü tesis satılmaya çalışılmaktadır. Diğer taraftan; son günlerde sıkça konuşulan küresel ısınmanın gündeme getireceği kuraklıklara, kuraklıkların yol açabileceği orman yangınlarına, zararlılara karşı dirençli orman yapılarının oluşturulmasına yönelik önlemler alınmamaktadır. Bu arada, yoksul orman köylülerinin çevrelerindeki ormanların işletilmesine yabancılaşmalarına yol açan uygulamalara yeni boyutlar kazandırılmakta; Orman Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü (ORKÖY), Çevre ve Orman Bakanlığı’nın işlevinin gereklerini yerine getiremeyecek biçimde yönetilmektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen siyasal iktidar, göz boyayıcı çabalarıyla kamuoyunu kolaylıkla aldatabilmektedir. Bu nedenledir ki, tüm bu olumsuzluklar yaşanmaya, kontrolsüz ve denetimsiz tehlikeli atık varillerine ülkenin dört bir yanında rastlanmaya, orman yangınlarının yol açtığı yıkımların dikkatsizlik ve rastlantılara bırakılmasına devam edilmekte, Böyle bir ortamda tüm bunların sorumlusu Çevre ve Orman Bakanı’na "Yılın Çevrecisi" ödülü bile verilebilmektedir. Oysa, ormanlarımızın başına gelenler ormancılığımızın içinde bulunduğu durumun bir bakıma kaçınılmaz sonuçlarıdır. Örneğin, ilgili kamuoyunun gündemindeki Acarİstanbul olayı, Sorgun ve Belek ormanlarındaki golf alanı yatırımlarının yol açtığı orman yıkımları yalnızca birer sonuçtur ve ormanlarımızın her yanında öteden beri bu türden yıkımlar yaşanmaktadır. Ormanlar yalnızca ekolojik yararları olan kaynaklar değil, doğal ortak varlıklarımızdır. Yapısal E teknolojilerden yararlanılmalıdır. Ormanların özelliklerinin ve sahip olduğu tüm değerlerin ayırdına korunması, yönetilmesi, orman alanlarının varılmalı, ormancılık çalışmalarının gerektiğince genişletilmesinde, doğru yapılamamasının ormancılık politikalarına ve bu ormanlarımızın Ülke ormanları bozulma ve yok olma alanda yasal ve yönetsel azalmasına ve ayırtedici tehlikesiyle yüz yüze… düzenlemelere ihtiyaç olduğu yapısal özelliklerini açıktır. yitirmesine yol açtığı İstanbul’da "Acarkent" bilinmelidir. Ormanların vakası tartışılırken ve bu azalmasına ve konuda yargı olumlu bir karar verimsizleşmesine yol alırken, İstanbul’un kuzey ve açan nedenlerin yalnızca doğu ormanlarını yok eden, yangınlar ve köylülerin talan eden onlarca Acarkent yasa dışı yararlanması unutulmaktadır ! Orman olmadığı gerçeği gözden alanlarına, su havzalarına, kaçırılmamalı, ancak tarım alanlarına inşa edilen çok yönlü çabalarla fabrikalar, konutlar, villalar, gerektiği gibi oteller, golf sahaları bir Türkiye gerçeği olarak korunabileceği gerçeği kavranmalıdır. Ormancılık önümüzde durmaktadır. Bu durumda soru ya da sorun çalışmaları bilimsel ve teknik gereklere uygun olarak ortadadır: böyle bir ortamda "Ormancılık Günü"nü yapılmalı, ormanlarımızda daha etkin yönetsel yapılar kutlamak ne kadar anlamlıdır? oluşturulmalı, daha yeni bilgilerden, gelişkin teknik ve Aç kalmamak için çiftçiye sahip çıkalım Adnan ÇOBANOĞLU ÜzümSen Genel Başkanı U ygulan tarım(sızlaştırma) politikaları nedeniyle her yıl binlerce çiftçi iflas ediyor, arazilerini, üretim araçlarını satarak mesleklerini terk ediyor. 2006 yılı sonundaki verilerine göre tarımsal nüfus uygulanan tarım(sızlaştırma) politikaları yüzünden dört yılda 6 puan gerileyerek yüzde 33’den yüzde 26, 8’e düştü. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’e göre çiftçiler üretimden daha hızlı kopmalı, çiftçi nüfus azalmalı. Bakan Mehdi Eker 20 Şubat 2007 tarihli gazete haberlerine yansıyan basın açıklamasında ; "Bir an önce ABD ve AB seviyesine gelinmesini" istiyor. ABD’de tarımsal nüfus yüzde 1, 5, AB’de ise yüzde 6 civarında, yani bakana göre Türkiye’de hala yüzde 2021 civarında bir fazlalık var. Bu fazlalığın da biran önce tarım dışına çıkması lazım. Peki Tarım dışına çıkan bu nüfus ne yapacak? Bakana göre yeni istihdam olanakları yaratılarak bu nüfus istihdam edilmiş. Gelin bir de bunu biz çiftçilere sorun. Tarımsal üretim dışına çıkan çiftçiler hiç de öyle sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı’nın söylediği gibi yeni iş olanakları yaratılarak üretime katılmış değil. Bu kesimin büyük bir kısmı işsiz. Bu güne kadarki geçimlerini de sattıkları traktörlerinden, otomobillerinden ve hatta sattıkları arazilerinden ellerine geçen para ile sürdürdüler. "Belki iş buluruz" umuduyla şehirlere göçüp varoşlara yerleştiler. Ama sayın Mehdi Eker’e göre "kentsel nüfustaki artış gelişmişlik göstergesi". Dünyanın hiçbir ülkesinde varoşların çoğalması gelişmişlik göstergesi olmamıştır. Aksine açlıkla, işsizlik ve yoksullukla karşı karşıya kalan insanlar çetelerin, uyuşturucu tacirlerinin kullanımına açık hale gelmişlerdir. Eğer çiftçilerin tarımdan tasfiyesi süreci daha hızlı devam ederse kentlerde hızla çoğalan varoşlar işsizlerin , açların ve yoksulların toplu olarak yaşadığı mekanlar ha line gelecektir. Çünkü tarımsal nüfusun ABD ve AB standartlarına çekilmesi demek 1213 milyon çiftçinin üretimden kopması ve işsiz kalması demektir. Böylesi bir durumda tüketicilerinde açlık ve kıtlıkla karşılaşacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur. Çünkü çiftçilerin üretim araçları (tohumu, toprağı v. b) kardan başka hiçbir şey düşünmeyen büyük şirketlerin eline geçecek. Ve bu şirketler gıdanın tek hakimi olacaklar. Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in istediği de bumudur? Sayın bakanın yapmış olduğu açıklamadan anlaşılıyor ki AKP Hükümeti; "çiftçiler nasıl olsa üretimden vazgeçmek zorunda kalacak, toprağını terk edecek, binlerce köy de yok olacak bu nedenle köye ve köylüye hizmet götürmeye gerek yoktur" mantığıyla hareket etmiş ve Köy Hizmetleri o nedenle kapatmış, "Tohumculuk Kanunu"nu o nedenle çıkartmış. "Tarım ve Köyişleri Bakanlığı" eğer köyü korumak, geliştirmek , çiftçinin ve köylünün refah düzeyini arttırmak için yoksa ne için vardır?Yoksa Bakanlığın adı "Türkiye Çiftçisini Yok Etme Bakanlığı" oldu da bizim haberimiz mi yok? Üreticiler olarak AKP Hükümeti’ni ve Tarım ve Köyişleri Bakanı’nı bir kez daha uyarıyoruz; İMF, Dünya Bankası ve AB’nin ülkemize dayattığı "Tarım(sızlaştırma) Politikaları"ndan vazgeçin. Çiftçiye ve tarımsal üretime sahip çıkın. Ülkemizin ve insanlığın geleceği "Gıda Egemenliği" ve "Gıda Güvencesi"ni bir avuç emperyalist tekelin eline teslim etmemekten geçiyor. Küresel sermayenin saldırıları karşısında bir avuç nefes , bir avuç yaşam alanı yaratmaya çalışan Brezilya’daki "Topraksızlar", Fransa’daki GDO karşıtı "Tırpancılar", Kore’de direnen çiftçi hareketleri gibi biz Türkiye’deki çiftçiler olarak da direnmeye kararlıyız, tohumumuza, toprağımıza ve suyumuza kısacası yaşamımıza sahip çıkıyoruz, sahip çıkmaya da devam edeceğiz. Ülkeyi yönetenlerden de aynı şeyi; yaşama sahip çıkmalarını istiyoruz. Çiftçi üretmezse dünya aç kalır. Dünyanın aç kalmaması için çiftçilere sahip çıkalım. 29
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear