Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Üretici birlikleri nereye? Hasan Cengiz YAZAR Zeytin Üreticileri Sendikası girişimcisi 2000 yılında çıkan yeni Üretici Birlikleri Yasası'yla birlikte şirketleştirmeye, kooperatif özelliklerini yitirmeye, ellerindeki olanakları kaybetmeye başlamışlardır. 2000 yılında yani 57'inci hükümet döneminde birlikler yasasıyla TARİŞ'in ve diğer 15 birliğin ipini çektiler. Peki 2000 yılında çıkan 4572 sayılı birlikler yasasının amacı birlikleri özerk hale getirmek, birliklere yönelik devlet müdahalesini ortadan kaldırmak olarak açıklandı. Bu söylem ilk başta kulağa çok hoş geldi ama niyeti ele veren düzenlemeler ilk maddede göze batıyordu, neydi madde? Birlikler özerk hale gelecek ve mali yönden bağımsız olacaklardı. Mali yönden özerklik değil bağımsızlık? Neden acaba? Birliklerin mali yönden bağımsız olması bunların kendi kaderiyle başbaşa bırakılacaklarını peşinen ilan etmekti. Gelinen süreçte bir çok TARİŞ ortağı ve yöneticisi bunu şimdi daha iyi anladıklarını ve kendilerini kötü sonun beklediğini söylemektedirler. Sonraki madde birliklerin fabrikalarının A.Ş. statüsünde kurulması ve işletilmesi zorunlu hale 2 derhal durdurulmalıdır. Kimin malını kime getiriliyordu. Bir başka madde de birliklere kamu devrediyorsunuz? bankalarından kredi verilemeyeceği maddesiydi. TARİŞ demokratik bir işleyişe kavuşturulmalı, Birliklerin ne sanayi işletmeleri ne de ilk işleme şeffaflaşmalı, ortaklarının çıkarlarını koruyan bir tesisleri rehin ve hacize karşı korunmamıştı oysa eski kurum haline getirilmelidir. Yeni ortak kabulünde ve yasada bu korumlar vardı. ortakların oy kullanımındaki kısıtlamalar Amaç sadece aracılık yapan, depo işlevi gören bir kaldırılmaldır. birlik, piyasayı dengeleme gücü olmayan bir birlik, Devlet ise madem Avrupa Birliği'ne bu kadar amaç buydu. Bu amacı TARİŞ ilk şirketini kurarak önem veriyor o takdirde çiftçilerine ispat etti. Şirketi kurarken "özel sektörle Üretici, TARİŞ’in Avrupa ülkeleri kadar olsun destek rekabet edemiyoruz, zeytinyağımızı birikimlerinin olmaldır. pazarlayamıyoruz, kendi patenti olan devredileceği Şimdiye kadar IMF ve Dünya Zeytinko ambalajlı ürünümüzü kuşkusunu Bankasınını şubesi gibi çalışan satamıyoruz, satmak için şirket kurmamız hükümetlerin ortağı MHP şimdi lazım" dendi. Her bir hamle sonradan daha taşıyor Edremit'de "Zeytin Mitingi" yıkıcı sonuçlar açtı, açıyor. düzenliyor. Bu noktaya gelmiş Kooperatifçilikte bir ortak bir oy demektir. olmaları güzel. Şirkette ise bir ortak tüm şirkete hakim Ama sormazlar mı size: 15 günde olabilir. Bu olduğu zaman şirket bir kişinin 15 yasayı çıkaranlar siz değil eline geçer. TARİŞ'in bütün birikimleri miydiniz? Tarım bakanı MHP'liydi, uluslararası ve ulusal sermayenin eline ürünlere "öz Türkçe" isimler koymak geçebilir. dışında bir faaliyetini görmedik. Tükenen ve tasfiye edilen eski ilişki ve Büyük ekonomik krizde bir günde kurumların yerine halkın demokratik yüzde 40’lık yoksullaşmanın arkasında MHP'nin hiç ilişkilerle ördüğü, üreticinin önceliklerini ve iradesini mi günahı yok? Her şeye rağmen ırk, din temelli yansıtan kurumlar oluşturulmalıdır. Üretimden politika yerine sosyal sorunlarla ilgilenmeniz de bir pazarlamaya zincirin halkalarına ulusaşırı şirketlerin gelişmedir. değil çiftçilerin egemen olduğu yapılar; sendikalar, Çözüm çiftçilerin kendi sorunları etrafında öz kooperatifler, demokratik yollarla oluşmalıdır. örgütleriyle örgütlenmelerinde yatıyor. TARİŞ üreticilerin öz malıdır. Şirketleşme süreci CHP narenciyeyi inceliyor Akın BODUR S AMANDAĞ Girdileri her yıl artarken satış değerinde artış yaşanmayan narenciyenin üreticilerinin sorunlarını saptamak ve çözümüne ilişkin politikalar gerçekleştirmek amacıyla TBMM CHP Grubu'nun kurduğu Narenciye Komisyonu, çalışmasını Hatay'dan başlattı. Samandağ, İskenderun ve Erzin'de üretici ve ihracatçılarla görüşen Muğla Milletvekili Gürol Ergin başkanlığındaki komisyon, tespitlerini hükümet, meclis ve kamuoyuna sunacak. Ülkenin AKP döneminde dört yılda birçok alanda geriye gittiğini, ama bu dönemde tarımın çöktüğünün altını çizen CHP Narenciye Komisyonu Başkanı Gürol Ergin, "Türkiye'de uygulanan politikalar ülke politikası olmadığı ve IMF'ye verilen niyet mektubundan başlayan ve Dünya Bankası programları izleyen süreci oluşturduğu için böyle oldu. Bundan vazgeçilmezse Türkiye'de tarımdan çıkış yok. O yüzden hiçbir ülkenin de tarımını ihmal etmesi mümkün değildir. Tarımı, hiçbir üretimle kıyaslayamazsınız" dedi. Eski Sovyetler Birliği'nin çöküşünün de tarımdan kaynaklandığını vurgulayan Ergin, "Tarım ihmal edilmemeli, hiçbir üretimle de kıyaslanmamalı. Eski Sovyetler Birliği, ülkede buğday ekimini sınırladı. Bu ihtiyacını ithalatla karşıladı. Ama, ABD'den iki yıl üst üste buğday alamayınca, ülke çöktü. DİE rakamlarına göre 640 bin köylü aç, 10 milyon 840 bin üretici de yoksul durumda. Köylünün yoksulluğu son dört yılda çok ciddi boyutta arttı. Tarımın kalkınmasının Türkiye ekonomisinin itici gücü olduğunu biliyor, o yüzden de ülkeyi karış karış geziyoruz" diye konuştu. Komisyon üyeleri Dr. Ali Arslan (Muğla Milletvekili), Osman Kaptan (Antalya Milletvekili), Vahit Çekmez (Mersin Milletvekili), Abdulaziz Yazar (Hatay Milletvekili), Gökhan Durgun'un (Hatay Milletvekili) da katıldığı toplantıda konuşan CHP MYK Üyesi Fuat Çay, 'Gözünüzü toprak doyursun', 'Ananı da al git' söylemlerinde bulunan iktidarın politikalarında çiftçinin olmadığını savundu ve "Bir gün millet de onlara 'sen de ananı al git' diyecek ve demesi de gerekir" dedi. CHP Hatay İl Başkanı Halef Tiftikçi, Belediye Başkanı Fuat Terzi'nin de katıldığı, Samandağ Belediyesi'nin çok amaçlı salonundaki toplantıda, 'Anamızı aldık geldik, Tayyip seni defterden sildik' yazılı afiş de asıldı. İhracatçı ve Hatay İl Genel Meclis üyesi Necdet Sin, ihracatçının narenciyedeki ilaç kalıntısının ciddi sıkıntısını yaşadığının altını çizdiği konuşmasında, "İhracat pazarları kolay kazanılmadı ve biz o pazarlarımızı kaybetmek istemiyoruz. Türkiye'nin narenciye ihtiyacını karşılayan Hatay, nakliye sektörünün de İstanbul'un ardından ikinci filosuna sahip. Hatay bu özelliklerini kaybetmek istemiyor. Onun için yerinde olacak desteklemeyi ve üreticinin bilinçlendirilmesini öneriyoruz" ifadesinde bulundu. Türkiye'nin üretim planlaması yapmasını, çiftçinin kendi projesini üretmesini öneren Samandağ Seracılık Geliştirme Kooperatifi Başkanı Hikmet Oruç, güçlü olmanın yolunun örgütlenmeden geçtiğini vurguladı. Vakıflı Köyü Muhtarı Berç Kartun, üç yıldır yaptıkları organik tarıma hükümetin destek vermediğini anlatırken, milletvekilleri Gökhan Durngun ve Abdulaziz Yazar da narenciyeye verilen desteğin yetersiz olduğunu, bu desteğin özellikle İspanya ve Yunanistan üreticisi ile rekabeti azalttığını kaydetti. İskenderun'un Gözcüler beldesinde yapılan toplantıda da Belediye Başkanı Necmettin Güler, narenciyenin dalında kalmaması için desteğin arttırılması gerektiğini kaydetti. Hiçbir afetin çiftçiye AKP iktidarı kadar zarara vermediğini savunan Samandağ Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı da, en zor şartlarda dahi narenciye ağaçlarının sökülmediğini belirtti ve "Ama bugün sökülüyor" dedi. Üreticinin sorunlarını ve yetkililerin yaklaşımını hükümeti, 'doğal afet'le kıyaslayarak ifade eden Kamacı, ülkemizin tarım politikasının, iktidarın ve IMF'nin gazabına uğradığını savundu. Narenciye sorunlarının tarımın genel sorunlarından ayrılamayacağını, ama kendine has özel durumu nedeniyle acil tedbirlerin alınmasını gerektiren ürünü oluşturduğunu vurgulayan Kamacı, "Narenciye üreticisi geçmiş yıllarda yaşanan olumsuzluklardan dolayı kaygı içinde bulunmakta ve bütün umudunu bu sezona bağlamışken yine derin bir hayal kırıklığına uğramıştır. Hiçbir doğal afet bu hükümet kadar çiftçiye zarar vermemiştir. Samandağ'da en zor şartlarda bile narenciye ağaçları kökünden sökülmemiştir. Ama bugün sökülüyor. İhtiyarlarımız anlatır; 1951 yılında görülmemiş şiddette bir don olayı yaşanmış ve narenciye ağaçları kurumuş. O zamanlarda bile ağaçları kökünden sökmediler. Budayıp yeniden yeşerttiler. Bugün ise kökünden sökülüyor... Çiftçi bu kadar umutsuzluğa kapılmış. Üreticinin artık dayanacak gücü kalmamıştır" dedi. 30