24 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 29 EKİM 2019 SALI 96. YIL COŞKUSU Yabancı elçi ve gazetecilerin gözüyle Cumhuriyet’in ilanı: Sovyet Diplomat SEMYON İVANOVİÇ Aralov Atatürk’ün Cumhuriyet mücadelesi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu’da gelişen ulusal kurtuluş hareketinin lideri olarak Mus tafa Kemal Paşa’nın oynadığı seçkin rol, herkesçe bilinmektedir. Türkiye’nin ya rı sömürge, feodal bir ülkeden, özgür ve bağımsız bir devlet haline gelmesi için yapılan yiğitçe savaşla rın bu şanlı yılları üzerine, Türkiye’de bulunduğum sı ralarda, Mustafa Kemal’le miyase ilknur konuşmak fırsatını buldum. Mustafa Kemal Paşa, “Anadolu Müdafai Hukuk Cemiyeti’ni, kurtuluş hareketenin bu ilk kaynağını; 1919 yılında toplanan Er zurum ve Sivas kongrelerini hatırlar ken, daha o zaman, değil padişah hükü metinin direnişiyle, ama doğrudan doğ ruya daha hareketin içinde de grup ha linde ya da kişisel anlaşmazlıklarla kar şılaşıldığını belirtti. Mustafa Kemal Paşa o zaman ba na şunları söylemişti: “Ordu sadece bir isim olarak vardı. Her şeyi, korkunç bir karışıklık içinde yaratmak gerekiyordu. Generaller ve subaylar şaşkın bir hal deydiler. Onlara bir çıkış yolu göster mek, morallerini yükseltmek gerekiyor du. Ne onlar, ne de halkın öteki grupla rı, ulusu, padişahsız ve halifesiz kurtar manın mümkün olacağına inanmıyor lardı. Ama halk ayaklanıyordu, kurtuluş bundaydı. Önümüzde ulusal egemenlik üzerine kurulmuş yeni bir Türk devleti meydana getirmek duruyordu. Silah ve savaş arkadaşlarım her zaman benimle bir düşüncede değillerdi. Padişah ve İti laf Devletleri’nin ajanları, bunlara çeşit li korkular aşılıyorlardı, bunlar da mu halif oluyorlardı. Durum ağırdı, ama bir çok dostlar ortaya çıkıyordu, millet de bizi destekliyordu.” Mustafa Kemal, Türkiye’nin öteki devletlerden, karşılık temeline daya nan, medeni, insanca bir davranış ve dostluk istemek için, bütün nedenlere sahip olduğu düşüncesine dayanıyordu. Türkiye’nin iç düzeni meselesine gelin ce, ulusal iradenin, yasama ve yürütme iktidarını kendinde birleştiren Büyük Millet Meclisi’nin elinde toplanması ge rektiğine inanıyordu. Gerici güçler, Mustafa Kemal’e karşı çok şiddetli düşmancı bir kampanya aç mışlardı. Bununla ilgili olarak kendisi, büyük bir acı içinde şunları yazmaktadır: “Bazıları, başlamış olan ulusun birleşmesi hareketine, benim kişisel insiyatifimin bir sonucu olarak bakıyorlardı. Bunu, halkın siyasal uyanışı olarak açıklamanın daha doğru olacağını anlamıyorlar ve halkın beni lanetleyeceğini umarak, inisiyatifimi göstermek imkânından yoksun etmeye, beni inkâr etmeye, beni yalanlayamaya çalışıyorlardı.” Padişahın devrilmesi 1 Kasım 1922’de çok önemli bir hadise oldu: Türkiye Büyük Millet Meclisi, sultanlığın kaldırılması kanununu kabul etti. Bu sorunun çözümlenmesi, Türkiye’nin Lozan Konferansı’na çağrılmasını hızlandırdı. İtilaf Devletleri Vahdettin Hükümeti’ni tanımakta devam ediyorlardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetiyle birlikte İstanbul hükümetini de konferansa çağırmışlardı. Bu önemli anayasa davranışıyla bağlı bazı ayrıntılar dikkate şayandır. 31 Ekim 1922 tarihinde, “Müdafaai Hukuk” Meclis grubu toplantısında, Mustafa Kemal sultanlığın kaldırılması zorunluluğunu bildirdi. Ertesi gün Meclis toplantısında büyük bir konuşma yaptı. Mustafa Kemal Paşa, halifelik ve sultanlık meselesini birbirinden ayırdı. Halifeliğin kal Mustafa Kemal’in, Meclis toplantısındaki sözü “Egemenlik ve iktidar, akademik tartışmayla kimseye verilemez. Egemenlik ve iktidar, ancak güçlü; hatta zorla elde edilir” olmuştu. dırılması teklifinin ülkede kötü yankılar uyandırması ihtimalini dikkate alarak, ilkin sultanlığın kaldırılması ve son padişah Vahdettin’in kovulması meselesini ileri sürdü. Mustafa Kemal, konuşmasında, bütün iktidarın, bütün egemenliğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin elinde toplanması gerektiğini anlattı. Halifelerin öldürülmesi, kovulması üzerine birçok örnekler verdi. Bu arada: “Sultan Vahdettin” dedi, “Emperyalistlerle uzlaştığı için bütün halkın gözünde kendini rezil etti. Devrilmesi gerekmektedir.” Sultanlığın kaldırılması sorununda Rauf Bey, babası padişahlığın iyiliğini gördüğüne ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yüksek memurlarından olduğuna göre, kendisinin padişaha candan ve yürekten bağlı olduğunu Mustafa Kemal’e bildirmiş ve şunları söylemişti: “Bu iyiliklerin hatırası hâlâ kanunda yaşıyor. Benim ödevim, halifeye ve sultana bağlı kalmaktır. Bunlarsız Türkiye çökmeye mahkumdur.” 1 Kasım 1922’de alınan sultanlığın kaldırılması kararından az önce, Mustafa Kemal, “Nutuk”unda belirttiğine göre, muhalefet, sultanlığın kaldırılışı tasarısını şahsen Mustafa Kemal’e mal ederek Meclis’te şiddetli tartışmaya girişmişti. Mustafa Kemal, muhalefetin bu konudaki manevralarını zararsız bir hale getirmek için, Rauf Bey’i Meclis’teki odasına davet eder. Başbakanı ayakta karşılayan ve Rauf Bey’in görüş ve inançlarından hiç haberi yokmuş gibi davranan Mustafa Kemal, ona şöyle seslenir: “Halifelik ile sultanlığı birbirinden ayırıyoruz. Meclis’te bunu destekleyici bir konuşma yapmanızı rica ederim.” Rauf Bey’i çağırttı Mustafa Kemal bu konuda başka bir şey söylemez. Rauf Bey, paşanın odasından çıkar. Mustafa Kemal, Kazım Karabekir Paşa’yı da (O da sultan ve halife yanlısıydı) çağırtır. Ondan da Rauf Bey’den rica ettiği konuşmaya benzer bir konuşma yapmasını rica eder. Rauf Bey, Mustafa Kemal’in ricasını yerine getirir. Hatta sultanlığın kaldırılışı tarihinin ulusal bir bayram olarak kabul edilmesini teklif eder. Mustafa Kemal sonraları Rauf Bey’in bu biçim davranışına bir hayli şaştığını söylemekten kendini alamamıştır. Millet Meclisi’ne sunulan kanun tasarısı, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışını, yeni Türk devletinin kuruluşunu tespit ediyor ve egemenlik hakkının ulusa ait olduğunu doğruluyordu. Kanun tasarısı, aralarında Mustafa Kemal’in de bulunduğu 80 milletvekilinin imzasını taşıyordu. Müzakerelerde, yalnız iki milletvekili açıkça teklife karşı koymuşlardı. Mustafa Kemali’in, Meclis toplantısındaki son sözü, çok dikkate değer bir anlam taşıyordu. Mustafa Kemal şöyle demişti: “Egemenlik ve iktidar, akademik tartışmayla kimseye verilemez. Egemenlik ve iktidar, ancak güçlü; hatta zorla elde edilir. Ödevimiz sadece oldu. bittiyi tescil etmekten ibarettir. Yüksek Meclis’inizin, ulusunuzun ülkede sonsuz olarak bağımsızlığını koruması kararını oybirliğiyle vereceğini umarım.” Oybirliğiyle kabul edildi Padişahın kovulması ve halifeliğin sultanlıktan ayrılması kararı oybirliğiyle kabul olundu. Kamuoyu, sultanlığın devrilmesine hazırlandığı için, muhalefet, karşı oy vermekten korkmuştu. Bununla birlikte Mustafa Kemal, feodal ve dinsel çevrelerden ve bunların geri kalmış bilinçsiz köylüler üzerindeki etkisinden çekindiği için o zaman Cumhuriyeti ilan etmeye cesaret edememişti. Mustafa Kemal Paşa’nın daveti üzerine Abilov yoldaşla ben de Meclis’in bu tarihi toplantısında bulunmuştuk. Mustafa Kemal, çok ateşli konuştu, onun büyük inancı hissedilmekle birlikte, yine de heyecanlıydı. Salonda gürültü oluyor, oturdukları yerden bağıranlar görülüyodu. Yüzyıllar boyunca egemenlik sürmüş sultanlığın kaldırılması, birçoklarına imkânsız bir iş gibi görünüyordu. Birçok milletvekili, adeta kendi cesaretine kendisi de şaşmış bir haldeydi. Refet Paşa gibi, Rauf Bey gibi muhalefet liderleri, başları eğik bir halde Meclis binasından çıkmışlardı. Ama iş henüz bitmemişti. Ancak bir yıl sonra, 29 Ekim 1923 tarihinde, Meclis, Cumhuriyeti ilan etti. Bir süre sonra da (3 Mart 1924’te) halifeliği kaldırdı. Zaten sultanlığın kaldırılışından sonra monarşik düzen ortadan kalkmış demekti. Bu olaydan sonra halifenin gücü kalmamış demekti. 17 Kasım 1922 tarihinde Vahdettin geceleyin, sarayından ayrılarak, büyük Biritanya Devleti’nin himayesini istemiş ve bir İngiliz zırhlısına sığınmıştır. Çiçerin, sultanlık düzeninin kaldırılması ile ilgili olarak Mustafa Kemal Paşa’ya bir tebrik mesajı gönderdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear