27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

96. YIL COŞKUSU 329 EKİM 2019 SALI Yabancı elçi ve gazetecilerin gözüyle Cumhuriyetin ilanı: Fransız Temp Gazetesi yazarı Paul GentIzon Özgün bir hükümet Büyük Millet Meclisi, oybirliği ile Mustafa Kemal’i Cumhurbaşkanı olarak seçti. Bu, başlı başına büyük bir reform idi. Çünkü yeni Türkiye, şimdi gerçek bir hiyerarşiyi sağlamış oluyordu. sistemi kurdu İkinci Meclis, yeni yasama dönemi için 11 Ağustos’ta törenlerle kapılarını açtı. Yeni milletvekilleri usulü ne göre ve ilk kez kabul edilen formüle uyarak yeminlerini ettiler. Yeni rejim için bu sonuç ne derece memnunluk verici olursa olsun, Mus tafa Kemal kendini tatmin etmiş say mıyordu. Gerçekten seçim sonunda tu tucu muhalefet, daima teh dit karşısında bulunma larına rağmen şiddeti el den bırakmadı. Kemalist miyase ilknur rejime karşı bilinçli bir yıkım çabasına girişti. Bir kısım İstanbul basınının içinden pazarlıklı yardımı nı elde ederek monarşi yararına çalış malarını yoğunlaştırdı. İlk günlerden itibaren bu propagandanın etkisi his sedilmeye başlandı. Hocalar, din adı na rejime karşı kıpırdamaya başladı lar. “Hür fikirliler” camiye kadar gidip halifeliği bütün Müslümanların saygı ve din mihrakı olarak göstermekte idi ler. Yabancı Müslümanlar bile imda da geliyor, böylece adeta Türkiye’nin içişlerine karışıyor ve Ankara’dan ru hani hükümdara gösterilmesi gerek li güç ve saygınlığın ona iadesini isti yorlardı. Özetle, müminlerin yöneticisi Abdülmecit’e dünyevi yetkilerinin ve rilmesi için ardı arkası kesilmeyen bir uğraşı sürdürüldü. Yeni Meclis’te Mustafa Kemal’in kişi sel ve politik düşmanları olan diğer üye ler tarafından da benimsenen bu görüş, Mustafa Kemal’in karşısında, monar şik bir müessesenin İslamlık kisvesi altında bir tehdit öğesi olarak belirdiğini ve Türkiye’nin Avrupa uygarlığının gereklerine uymasına engel olduğu görülmekteydi. Bu tehlikeleri önlemek üzere Gazi birbiri ardına bir dizi önlemler aldı. Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması işi de tam o sıralarda yapılmış olduğundan, Türk delegasyonu başkanı olan ve o güne dek yüksek zekâ ve yeteneğini kanıtlamış bulunan İsmet Paşa Ankara’ya döndü. Mustafa Kemal, Fethi Bey’in kısa bir geçiş kabinesinden sonra, Rauf Bey’i feda ederek yeni hükümeti kurma görevini İsmet Paşa’ya verdi. Aynı zamanda 29 Ekim’de Meclisin çoğunluğu ile anlaşarak birden devletin anayasal kurallarını yeniden gözden geçirmek ve Cumhuriyeti ilan etmek kararını aldı. Resmen adı kondu Gerçekte, saltanatın kaldırılışından beri bu devlet biçimi vardı. Ama bu kez resmen adı konuyordu. Hatırlanmaktadır ki, zaferden sonra Mustafa Kemal, Türkiye için Avrupa, Amerika’daki kuruluş taklitlerinin ötesinde yeni bir hükümet sistemi kurmak eğilimindeydi. Bilinmeyen bir türde özgün ve yüksek, sorumsuz iktidar sistemine, oligarşiye, mutlakiyetçiliğe karşı derin bir tepki fikrini taşıyan bir devlet şeklinin kuruluşunu kısmen tasarlamış ve uygulamış bulunuyordu. Bütün hukuki ve idari yasa kavramlarını altüst eden bu hükümet sistemi, bütün yasama, yürütme ve yargı yetkilerini, millet tarafından seçilmiş parlamentonun bünyesinde yoğunlaştırıyor ve Büyük Millet Meclisi hükümeti adını alıyordu. Bu milli konsey, her şeyin yöneldiği biricik odak oluyordu. O her şeyin tek sorumlusuydu ve en geniş anlamıyla iktidarı temsil ediyordu. Bu Büyük Meclis’in yanında ya da üstünde, diğer ülkelerde olduğu gibi herhangi bir bakanlar kurulu yoktu. Bakan denilen kişiler sadece günlük işlerin yürütülmesi için kendilerini görevlendiren Büyük Millet Meclisi’nin doğal elemanlarıydılar. Sonuç olarak, Mustafa Kemal’in fikri millet bünyesinde, devlet adına herhangi bir biçimde kötü davranışa yönelebilen bir veya birçok kişiye yer vermemekti. En kısa tatil bile önemli Bununla beraber, uygulanan deney çok olumlu görünmüyordu. Örneğin şunun farkına varılmıştı ki, bu sistem, ancak parlamento aralıksız çalışır ve bakanların her davranışını denetlerse iyi sonuç alınacaktır. Kuşku suz, parlamentonun yapacağı en kısa tatil sırasında bile bazı girişimlerde bulunmak zorunda idiler. Onlar tıpkı Avrupa’daki bakanlar gibi davranıyorlar ve bu hallerinden dolayı ya olumlu karşılanıyorlar ya da eleştiriliyorlardı. Sonuç olarak, Ankara’ya egemen olan ilke, şu görüş üzerine bina edilmişti: Bakanları sonradan sorumlu duruma düşürmek yerine onlara bu sorumluluğu yüklememek daha uygun olacaktır. Ama uygulama bu ilkenin tümden teorik olduğunu kanıtladı. Özgünlük arzusundan olduğu kadar önlem konusunda doğan aşırılıklar düzeltilmeye değer görülüyordu. Türkiye tarihinin önemli bir döneminde Mustafa Kemal’in önerdiği yeni esas, eksantirik formülün terk edilişini ve açıktan açığa Batı demokrasilerinde uygulanan konulara dönüşü sağladı. Önce Türkiye, Cumhuriyet olacaktı. Büyük Millet Meclisi, süresiz oturum yapacağına, yılda iki dönem çalışacak, hükümet temsilcileri bakanlar kurulu ha line dönüşerek Meclis’in devamlı denetiminden kurtulup birlikte sorumlu olarak Avrupa’da olduğu gibi her normal hükümet için gerekli olan özgürlükleri kullanacaktı. Başlı başına büyük reform 29 Ekim’de Büyük Millet Meclisi, anayasa değişikliğini ve Cumhuriyeti kabul etti. Aynı gün oybirliği ile (Rauf Bey ve arkadaşları bu sırada İstanbul’da bulunuyorlardı) Mustafa Kemal’i Cumhurbaşkanı olarak seçti. Bu, başlı başına büyük bir reform idi. Çünkü yeni Türkiye şimdi gerçek bir hiyerarşiyi sağlamış oluyordu. O zamana kadar, Büyük Meclis, gerçekte hükümet görevi yapıyordu ve Mustafa Kemal, otoritesini sadece bu Meclis’in başkanı olarak değerlendiriyordu. Ama şimdiden sonra, Gazi, parlamentodan ayrı, millet gözünde yüksek bir mevki işgal edecekti. İlk kez o devlet başkanıydı. Cumhuriyet, en küçük duygusal taşkınlık olmadan milletçe kabul olundu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear