24 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 29 Ekim 2019 SALI 26 Ağustos Gecesinde Saatler İki Otuzdan Beş Otuza Kadar ve izmir rıhtımından akdeniz’e bakan nefer Saat 2.30. Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır, ne ağaç, ne kuş sesi, ne toprak kokusu vardır. Gündüz güneşin, gece yıldızların altında kayalardır. Ve şimdi gece olduğu için ve dünya karanlıkta daha bizim, daha yakın, daha küçük kaldığı için ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten evimize, aşkımıza ve kendimize dair sesler geldiği için kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe’den dünyanın en yıldızlı karanlığını. Düşman üç saatlik yerdedir ve Hıdırlıktepesi olmasa Afyonkarahisar şehrinin ışıkları gözükecek. Küzeydoğuda Güzelimdağları ve dağlarda tek tek ateşler yanıyor. Ovada Akarçay bir pırıltı halinde ve şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde şimdi yalnız suların yaptığı bir yolculuk var : Akarçay belki bir akar su, belki bir ırmak, belki küçücük bir nehirdir. Akarçay Dereboğazı’nda değirmenleri çevirip ve kılçıksız yılan balıklarıyla Yedişehitler kayasının gölgesine girip çıkar. Ve kocaman çiçekleri eflâtun kırmızı beyaz ve sapları bir, bir buçuk adam boyundaki haşhaşların arasından akar. Ve Afyon önünde Altıgözler Köprüsü’nün altından 96. Yıl Coşkusu gündoğuya dönerek ve Konya tren hattına rastlayıp yolda Büyükçobanlar Köyü’nü solda ve Kızılkilise’yi sağda bırakıp gider. Düşündü birdenbire kayalardaki adam kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri. Kim bilir onlar ne kadar büyük, ne kadar uzundular? Birçoğunun adını bilmiyordu, yalnız, Yunan’dan önce ve Seferberlik’ten evvel Selimşahlar Çiftliği’nde ırgatlık ederken Manisa’da geçerdi Gediz’in sularını başı dönerek. Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saatı sordu. Paşalar : “Üç,” dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlıyacaktı. ... Nâzım HİKMET (Kuvayi Milliye Destanı, Sekizinci Bap)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear