14 Ekim 2025 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

MERHABA “Ben başarısız bir şairim. Belki de her romancı şiir yazarak başlamak ister, bunu yapamayacağını fark edince, şiirden sonra en zorlu edebi tür olan öyküye yönelir. Ve ancak orada da başarısız olduktan sonra roman yazmaya girişir.” Böyle diyor, 1897’de Mississippi eyaletinin Jefferson kentinde doğan ve gençliğinden Dalgasız sevinçler, buruk itibaren şair olmak istemiş Nobelli usta yazar. Günümüzde özellikle romanlarıyla tanınıyor olsa da aslında şiirden sonra en zor tür olarak özlemler ve Alejandra Pizarnik! gördüğü öykü alanında da yetmişe yakın metin üretmiştir. Birçok romanının ana karakterlerini öyküleri aracılığıyla yaratmıştır. ir karşılaşma anıydı o ne okumadan ede- Yakınlarına yazdığı mektuplarda hikâyelerini an. Gözümden gitme- memiştim: “Gerçek salt para kazanmak için yazdığını söyler. Byen görüntülerin ses- acıyı tanıdım/ yara- Ancak öykülerini Dostoyevski ya da Balzac cil yansımaları olmalıydı ya değdim/ bir ce- gibi borçlarını ödemek için yazmış olsa da zihnimde döneduran o ez- kesinlikle kolaya kaçmadan, sanatından hiç hennem taşıdım/ giler. Adeta bir sesten öte- ödün vermeden yüksek düzeyde metinler omuzlarımda sanır- yaratmış olduğu açıktır. kine geçiyordum. Ara nağ- dım/ açtım gözü- meyi andıran dizelerden Ona göre yazarın kendine özgü bir evren mü ki dünya/ cehen- de gözlerimi alamıyordum: yaratabilmesi için üç yetiye ihtiyacı vardır: nemden öte cehen- Deneyim, gözlem ve hayal gücü. “Mavi elbisesinden ölen nem/ utandım…” kadın şarkı söylüyor./ Ölüm Yazar okuyucuyu etkilemek istiyorsa en iyi bil- (“Utanç”) sinmiş her yanına, şarkı diği çevrelerden yola çıkmalıdır. Bu nedenle ilk Sessizce akan bir hikâyelerinden itibaren mekân olarak kullandığı söylüyor./ Sarhoşluğunun yaşamın, umutlu bir Yoknapatawpha County’i, doğduğu Mississippi’de- güneşine…” (s. 13) bakışın, sanrılı bir ki Lafayette County’den esinlenerek yaratmıştır. Suskun dil, acemi bakış, duygunun yolcusu- Hikâyelerini tasarlarken doğup büyüdüğü ve tatsız öpüş…Sizi de çekin- dur Pizarnik. Sesine Amerikan iç savaşının paramparça ettiği Derin gen kılan ne varsa o do- ses verince anlıyor- Güney’in dramatik sorunlarından da beslenir. kunmadan bakan gözle- dunuz onu: “Fakat sessizlik kesin. Onun Eserlerini ırk ayrımcılığının resmi olarak rin sırrında. Öyleyse de- için yazıyorum. Yalnızım ve yazıyorum. acımasızca uygulandığı bir dönemde yazmış vam etmeli söze: “Bu ley- Hayır, yalnız değilim. Titreyen birisi var olan usta yazarın öykülerinde bu sorun önemli lak yaprak döküyor. Kendi- burada.” (s. 67) bir yer tutar. sinden kopup düşüyor ye- İyi bir şairle yolculuğumuz asla bit- Kahramanları ABD’nin kırsal güneyindeki re/ Ve örtüyor kadim göl- mez. Sözleri yaşamın sonsuzluğunu günlük yaşamı yansıtmak amacıyla kurguladığı gesinin üzerini./ Böyle şey- anlatır bize. Şiirlerinden seçkiyi içeren sıradan karakterlerdir. Genellikle yalnız, anlaşıl- lerden olacak benim ölü- Delilik Taşı’nı dilimize çeviren Yasemin mamış, geçmişlerinin veya ruhsal sorunlarının müm.” (s. 15) Çongar, onun için şunu yazmıştı: tutsağı olmaktan kurtulamayan bireylerdir. Hiç konuşmadık bunları. “Pizarnik, içe dönük bir şiir yazıyor- Toprak işinin ve toplumsal kuralların ezdiği, Bahçemizde nar ağacı iste- du: Bir yandan, benliğinin dünya ağrı- beyaz ya da siyah fakir tarım işçileri, sarhoş- mişti, ben de leylak. Çocukluğumun ren- canhıraş sesle eşini arıyordu bunu ger- sı çeken, ölümü düşleyen, ölmek iste- lar, berduşlar, bütün bir ailenin yükünü sızlan- gi kokusuydu. Yan yanayken ölümü dü- çekleştirmek için. yen yanıyla konuşuyordu yazarken; ölü- madan sırtlarında taşıyan ev kadınları, anneler, Diyordu ya, Pizarnik: “Müzik budur, ölüm şünmezdik. Şimdi araya uzun ayrılık girdi. mün çağrısını işitiyor, seslendiriyor ve genç kızlar, toplumsal baskının kurbanı olan budur, budur söylemek istediğim ormanın Bir akşamüstü, bahçe duvarına sırtı- bu çağrıya da yine şiirle direniyordu. bekar kadınlar, olaylara ne olup bittiğini pek renkleri gibi elvan elvan gecelerde.” (s. 51) nı vermiş Alejandra Pizarnik’ten şiirler Beri yandan, kendisiyle baş başa ka- anlayamadan sessizce tanıklık eden hatta ba- Adını anmadan edemiyorum her sa- okurken (*) aklıma düştü. lıp şiir yazdığı, yani en yaratıcı, en güç- zen anlatıcı rolüne de bürünen çocuklar... bah, akşam, günbatımında gözleri çı- Bakışları onun bakışlarıydı, duyguları lü olduğu zaman dilimi olan gece ile öz- Kötümser bir yazardır fakat beyhude bir kö- kıyor karşıma. Evimizin doğu cephesi ortaktı, yaşadıklarında benzer yanlar var- deşleştirmişti ölümü. tümserlik değildir bu: Çöküş halinde olan Derin kıpkızıla kesiliyor. “İç yangını da böyle dı: Göçmen, sürgün… Yurtsuz demeli. Sürekli olarak dilinin sınırlarını geniş- Güney’i anlatırken aslında insanlık durumunun bir şey olmalı” diyorum içimden. “Aramızda olmayanlar iç çekiyor ge- letmeyi denediği uykusuz bir gece me- en karanlık yönlerini anlatmayı amaçlar. Kendi yokluğumda kendimi iyileştir- ce kesif,/ Gece, ölülerin gözkapakları- saisiydi onun için şairlik, dilde bulunan İçinde yoğrulduğu Derin Güney’in ötesine meye çalışırken, gene Alejandra Pizar- nın renginde./ Bütün gece geceyi ku- çarelerin tükendiği yerdeyse yeni bir geçerek görünüşte bölgesel öykülerinin nik çıkıyor karşıma: ruyorum./ Bütün gece yazıyorum/ Keli- evrenselliğe ulaşabileceğini kanıtlamıştır. çare olarak sessizlik kullanırdı onu ve “Şeyleri isimleriyle anmamak./ Dikenli me kelime geceyi yazıyorum.” (s. 17) yine ölümle özdeşleştirirdi.” (**) William Faulkner kapağımızda. kenarları, yemyeşil bitki örtüsü var şeyle- Gecesizim onu her düşündüğüm- Çongar, adeta Türkçe söyleyendir Ferda Fidan’ın yazısı... rin. Fakat gözlerle dolu bu odada kim ko- de. Sözcüklere say beni, diyor ade- Pizarnik’in sesiyle. Okura dokunan bir - Feridun Andaç (Alejandra Pizarnik / Delilik nuşuyor?/ Kim dişliyor kağıttan yapılmış ta. Özlemini kanatan, o uzaklığı taşı- sestir bu. Ondan sözü taşıyan bakış, Taşı / Çeviren: Yasemin Çongar, Everest), ağzıyla?/ Dile gelen isimler, maske takmış yan dizelerini birlikte okumak isterdim duygu “sır”lıdır. gölgeler./ Bendeki bu boşluğu iyileştirir - Mustafa Pala (“Doğumunun 100. yılında Pizarnik’in. Ve şu sözleri kendimce ez- Öyle ki; “Delilik Taşını Çıkarmak”ı anısına saygıyla” / Abdullah Rıza Ergüven giliyorum ansızın. Ötede nicedir uyuyan dedim./ (Işık kendisine aşıktı benim ka- okuduğumuzda, ondaki ondaki “dünya / Sonsuz Değişim: Doğa, İnsan - Fizik ve klarnetime el atıyor üflüyorum. ranlığımda. Kendimi şunu söylerken bu- ağrısı”nı derinden hissediyorsunuz. Doğu Düşüncesi / Berfin), I. “Çoktan yitirdim bana verdikleri is- lunca anladım yokluğumu: benim bu.) Bu “uzun şiir”ine epigraf yaptığı şu - Ata Devrim (Arthur Schopenhauer / mi,/ Siması söner durur etrafımda/ Su- Beni iyileştir dedim.” (s. 55, “Süreklilik”) sözler de, Pizarnik’in bu bakışını yete- İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya 1-2/ Çeviren: yun sesi gibi geceleri,/ Suya dökülen su Pizarnik; vedasız bakışların, sızılı iç- rince açımlıyor, bence: Abdullah Onur Aktaş / Doğu Batı), gibi./ Ve geriye kalan tek şey gülümse- lenişlerin şairi. Siz ona doğru gittikçe, o “Onlar, o ruhlar (…) hasta, acı çekiyor mesi onun,/ Anılarım değil.” da size kanatlanıyor adeta: - Hidayet Karakuş (Esra Alkan / İçindeki ve kimse dertlerine çare olmuyor; yara- Kahkahayı Patlat / Kuraldışı), II. “En güzeliydi hepsinin/ Bırakıp gi- “Büyüyen otların tatlı fısıltısı./ Rüzgârın lı ve bitkinler ve kimse yaralarını sarmı- denlerin gecesinde,/ Ah özlediğim,/ yıkıp geçtiği şeylerin sesi./ Bütün varlık- - Necdet Neydim (Murat Sayım / yor.” (Jean de Ruysbroeck) n Sonu yok geri gelmemenin,/ Gölgesin ların kalbi benmişim gibi bana geliyorlar. Mezarlıktaki Ateş Böcekleri / Eksik Parça), (*) Delilik Taşı, Alejandra Pizarnik, sen beklenen güne kadar.” (s. 17) Ölmüş olmak ve de bir başkasının kalbine - Emek Yurdakul (Tina Vallès / Mira / Çeviren: Yasemin Çongar, Everest, Ölümü şarkı söyleyerek karşılayan ağus- girmek isterdim.” (s. 57, “Yaz Vedaları”) Çeviren: Emrah İmre / Can), 224 s., 2025. tos böceğinin sesindeydim günboyu. Adeta “Sonra İşte Yaşlandım” diyen, bizim - Dolu dolu Vitrindekiler, kısa tanıtımlar, ölüm dansı ezgisi gibi geliyordu bu bana. Gülten Akın’ın sesine benzer bir se- (**) “Alejandra Pizarnik’e ‘Sonradan Emek Yurdakul’un hazırladığı Güncel ve Yeryüzüne çıkarak, yeni yaşamla- si keşfettim Pizarnik’te. Bir gün, telefon Yaklaşmak’”, Yasemin Çongar, 17 Mustafa Başaran’ın hazırladığı Bulmaca ile ra can verebilme telaşıydı bu. Belki de, açmıştım kendisine. Şu şiirini kendisi- Temmuz 2025, K24.) de düşün trafiği sürüyor! İyi okumalar... lİmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Yayın Yönetmeni: Gamze Akdemir l Tasarım: Serhan Eren l Sorumlu Müdür: Betül Berişe l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli- İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Uets: 25999 - 15079 - 37611 l Reklam Genel Müdürü: Evsun Sinem Alkan l Reklam Rezervasyon: Tel: 0 (212) 343 72 74 Mail: reklam@cumhuriyet.com.tr l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. AŞ, Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 KItap Bahçelievler - İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear