16 Temmuz 2025 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

İSMAİL GÜZELSOY’DAN ‘SAF - SUYA ANLAT’ Büyülü gerçekçiliğin izini süren bir arayış! “Yolun sonu aşktır ve aşkın sonu yoktur.” yazdığı bu metinle yalnızca anlatıyı değil, Sadi-i Şirazi. İsmail Güzelsoy, yeni romanı okuyucuyu da dönüştürüyor. Saf - Suya Anlat’ın merhabasını Sadi-i Bu masal tadındaki anlatı su gibi akarken Şirazi’nin şiirinden bir cümle ile veriyor. aynı zamanda ruhun en kuytu köşelerine Ve “90’ların ilk yıllarında başlayan ve hiç işleyen, sorgulatıcı ve zaman zaman dinmeyen bir masal-roman hayalim vardı. sarsıcı bir yolculuk vaat ediyor. Bilgeliğin Aslında bu benim yazmayı planladığım ilk son aşamasının, sahip çıkılmış masumiyetin roman olacaktı ama” diyerek de romanın ta kendisi olduğunu fısıldayan bir anlatı yaratılma hikâyesini / notlarını “yazarın şöleni sunuyor. önsözü”ne bırakıyor. Yüzlerce yıl öncesinden günümüze uzanan İsmail Güzelsoy’un eski bir romanını köklü yolları ve hikâyeleri izlerken bir yerden bir dönüşümle Saf - Suya Anlat (İthaki sonra yolun ve hikâyenin tek bir şey Yayınları) adıyla yeniden kaleme aldığı olduğunu gösteriyor. Saflığın doğasını, romanı, büyülü gerçekçiliğin izini süren bir bilgeliğin sınırlarını ve tabii ki aşkın sonunun arayış hikâyesi. Güzelsoy, yeniden olmadığını da… hatırlayan bir varlık gibidir. (geleneksel yaylı bir çalgı) ile kervandakileri de duygudan duy- İLAYDA DEMİROK Yazar masalsı anlatımının içinde yeniden masallar ürete- guya sürükler. “Yolun sonu aşktır ve aşkın sonu yoktur.” rek okuyucuyu gerçekliğin içinden çekip alırken çocuksu yanı- Kadim bilgeliğin bastırılmış sesini ta en başından beri duyum- ROMANSI BİR MASAL! na seslenir. Subala’nın yolda karşısına çıkan her şey onu ken- satan yazar, aşk ile yıkanan kahramanına bir çıkış kapısı aralar. İsmail Güzelsoy, Saf - Suya Anlat (İthaki Yayınları) adlı ro- di gerçekliğine biraz daha yaklaştırır. Belki de peşine düştüğü manında, hem mecazi hem de doğrudan bir yolculuk anlatısı ALEGORİK KARAKTERLER, MASALSI MEKÂNLAR sıfır, Ayazkız için büyük bir özlemle almak istediği ayna, onun olarak karşımıza çıkan, kelimelerle çizilmiş, düşünceyle derin- İsmail Güzelsoy, düşsel olaylarla örülü bir anlatının içinde ruhundaki boşluklara işaret ediyordur. leştirilmiş bir su yolunda, yalnızca kahramanını değil, okuyu- alegorik karakterler ve masalsı mekânlar yaratır. cusunu da bir yolculuğa çıkarıyor. KUTLU OYUNCAK YOLUNDA ‘AYNA’ VE ‘SIFIR’! Yüzeyde fantastik bir dünya kurulmuş gibi görünse de ro- Yazar, bu yeniden üretim sürecine ahlaki ve varoluşsal bir Ayna iki boyutlu bir katmandır. Hem iyi hem de kötüyü gösterir. manın alt katmanlarında insan doğasına ilişkin gerçekçi sorular Ayna ile ilk karşılaşmaları insanın ilk kötülüğü ile karşılık bulur. boyut katarken, bir şeyi yeniden inşa ederken o şeyin aslında ne yankılanır. Subala’nın yaşadığı içsel sarsıntılar, okuyucunun da Güzelsoy, pek çok yerde Kutlu Oyuncak’a ulaşmaya çalışan kah- olduğu hatta neden yıkıldığına ilişkin bir arayışa da gönderme- iç dünyasında yankı bulur. ramanına iki amacı daha olduğunu anımsatır: “Ayna” ve “sıfır”. de bulunuyor. Roman, birinci tekil şahıs anlatımıyla yazılmıştır. Subala’nın “Sıfır”, aslında her şeyin başladığı ama aynı zamanda bittiği Saf - Suya Anlat, Güzelsoy’un ifadesiyle “romansı bir masal”. sesi yalnızca bir anlatıcı sesi değildir, ruh halinin ve düşünsel noktadır. Onunla karşılaşmak, yalnızca bir kişiyle ya da durum- Fakat masal gibi görünen anlatının ardında ciddi ve felsefi so- katmanların da taşıyıcısıdır. Güzelsoy’un dili şiirsel ve yoğun- la değil, hiçlikle karşılaşmak anlamına gelir. rular gizli. Yolun anlamı, benliğin saflığı, insanın iç sesi, aşkın dur; her sözcük bir tını her cümle bir çağrı gibidir. Sıfır, Subala’nın taşıdığı amaçların sınandığı, sorgulandığı içkin halleri gibi temalar anlatının dokusuna ustalıkla işlenmiş. Okuyucu bir noktadan sonra hikâyeyi okumayı bırakır, dinle- ve çözüldüğü bir eşiktir. Onunla teması, Subala’nın varlık dü- Masalsı dili ile kaleminden su damlayan yazar, kahramanı meye başlar. Metnin en güçlü yönlerinden biri de budur: zeyini değiştirir. Subala’yı farklı coğrafyaların engebeli yollarında gezdiriyor. Subala’nın ruhani ve mistik sesinin, okuyucunun içine sız- Belki de sıfırın öğretisi şudur: Kutlu Oyuncak’ın peşindey- Romanın ana karakteri Subala, genç bir şaman. Sözün, sor- ması. Her kelime önce büyüler, sonra derinleştirir. Her cümle, sen, önce içindeki boşluğu tanımalısın. Çünkü anlam, içi dolu gulamanın, anlam aramanın baskılandığı bir zihinsel eğitimden okuyucunun kendi iç arayışına yönelttiği bir çağrıya dönüşür. bir şey değil, boşlukla kurulan bir ilişkidir. geçmiştir. Subala aslında seçilmiş değildir, şekillendirilmiştir. ‘SAFLIK MI YAŞATIR, KURNAZLIK MI?’ Subala da, Kutlu Oyuncak’ı yapan ve zamanda kaybolmayan Bir birey olarak değil, bir “araç” olarak düşünülmüştür. Saf - Suya Anlat’ın merkezine yerleştirilen soru, basit gi- yapıtlara imza atan Çinli büyük usta Ki’nin emsalsiz yapıtıdır Subala’nın yaşamındaki en önemli figürlerden biri bi görünür ama yankısı güçlüdür: “Saflık mı yaşatır, kurnazlık bir bakıma. Ki de yazar gibi bir yeniden yaratımın mimarıydı. Ayazkız’dır ve onunla (!) beraber Mahimah’ın sert eğitiminden mı?” Güzelsoy, bu soruyla yalnızca edebiyatın değil, insanın da Her yeniden yaratım dengeleri nasıl sarsarsa Ki’nin oyuncakla- geçmiştir. Kutlu Oyuncak’ı bulmak üzere Semerkant’a doğru en eski ve en derin ikilemini anımsatır. rı da dengeleri altüst etmiş, bilinene karşı koymuştur. Ama her yola çıkar ancak asıl aradığı şey nedir? Yanıt ararken saflığın ne denli değerli ama bir o kadar da kı- güçlenen gibi gücün zehrinden belki de payını almıştır. Bu yolculuk, ilk insandan bugüne taşınan bir sorunun izlerini rılgan olduğunu fark ederiz. Her kahraman amaca giden yol- Bir kervanın içinde hem sıfırın peşine düşer hem de asıl ama- sürer: “İnsan kendini ne zaman ve nasıl bulur?” da aracı ve taşıyıcı olurken saflığın da şekil değiştirdiğine tanık ca yol alırken kutsal topraklara ulaşmaya çalışan hacıların yol- “SU” METAFORU! oluruz, tıpkı aşk gibi. culuğu ile örtüşür Subala’nın yolculuğu. Hem kendine yol alır Saf - Suya Anlat, zaman, bellek, sabır, aşk ve insan ruhu- Subala’nın yolculuğu hem kendi geçmişini hem de insanoğ- hem de Semerkant’a. na ilişkin dingin bir arayışla örülmüş bir roman ve belki de en lunun unutulmuş saflığını yeniden anımsama çabasıdır. Kervan o koca şehre yol alırken açlığa, ölüme, kana, hastalık- çok da bu yüzden değerli: Çünkü bu roman yalnızca okunmaz, Belleğin bu kırılganlığı, masalsı yapıyla dengelenirken su lara da tanık olur kahraman ve bir de gönül hastalığına yakalanır. metaforu da bu yumuşak geçişi destekler. Su, hem unutan hem Subala aşkla sınanırken aşka ilişkin aforizmaları ve erhusu Subala’nın sihirli erhusu eşliğinde dinlenir. n HATİCE EKEOĞLU’NDAN ‘BİZİM KÖYDE KADIN OLMAK’ atice Ekeoğlu, Bizim Köyde Kadın Olmak (Son Adım Küçük kız, öncelikle köyün çağ dışı, akıl dışı gelenek ve Yayınları) adlı kitabında, günümüzde çeşitli dogmalarla görenekleri içinde kadının nasıl ezildiğini, sömürüldüğünü, H cahil bırakılmış köy kadınlarının dramını gözler erkek egemen bir düzende kadının nasıl köle haline önüne seriyor. getirildiğini, gerçekten yaşanmış olaylarla, kısa kısa öyküler Anadolu’da köyde doğan bir kız çocuğunun 18 yaşına kadar olan halinde anlatırken daha sonra aydınlanmış, bilinçlenmiş yaşamını yaşadıkları ve gözlemleriyle kendi ağzından anlatıyor. kişiliğiyle de olaylara eleştirel gözle bakarak yaşananlara Kitabın kahramanı küçük kız, iki kişilik birden sergiliyor: okuyucuyu da tanık ediyor. n Biri küçük kızın yaşadıklarını, gördüklerini olduğu gibi Bizim Köyde Kadın Olmak / Hatice Ekeoğlu / Son Adım anlatması; diğer kişilik ise aynı kızın büyümüş, aydınlanmış haliyle bu anlatılanları eleştirmesidir. Yayınları / 292 s. /2025. 3 Temmuz 2025 4
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear