Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
(25 HAZİRAN 1907/ 27 MAYIS 1989)
Arseni Aleksandroviç Tarkovski:
‘Yaşıyorsun ormanda yürür gibi’
Anna Ahmatova: “Uzun bir süredir yayımlanmayı bekleyen bu şiirler, bir sürü
ender rastlanan özelliğinden dolayı şaşırttı. En çok şaşırtansa, her dakika
konuşup durduğumuz, yeniden keşfettiğimiz, gizemli ve yürekte beklenmedik
yankılar uyandıran sözcükler… Rus şiirindeki bu yeni ses uzun süre çınlayacak.”
O şiirler yayımlanınca evet, evet uzun süre çınladı “Sessizliğimin sesini dinlerim”
diyen Arseni Aleksandroviç Tarkovski’nin dipdiri sesi çınlamayı da sürdürüyor.
“Dizelerim siz, kuşcuklar, varislerim, siz,/ İrademin son icra vekilleri,
davacılar siz,/ Onurlu, uysal, yoldaşlarım siz,/ Suskunluklarımda,
konuşmalarımda/ benimlesiniz” diyerek sürüp gidiyor hâlâ. Uzun süre öyle
imgelerle, şiirlerle yaşıyordur ki gel de bunu anlat anlatabilirsen!
Tarkovski’nin şiirlerini ilkin Almanca okudum, sonra Rusçalarını edindim.
Tam 26 yıl olmuş dilimize Menekşe Toprak’la kazandırdığımız şiirlerinden
seçmeleri içeren Şiirler’inin (1999) yayımlanması. Maalesef o gündür
bugündür dilimize kazandırılmış başka bir kitabına rastlamadım.
Üzerimden nasıl akıp gittiğini/ Soğuk ve berrak suyun./ Ve onları... (“Dün ve Bugün”, 1941)
ben yatarken nehir dibinde,/ Ve söylüyoruz bir şarkı-/ Çimle
CAN DOSTU ANNA AHMATOVA!
başlıyor, üstü çamurla kaplanıyor,/ Açamıyoruz artık ağzımı-
Anna Ahmatova onun için önemli mi önemli bir dosttur.
zı.” (“Uzun süredir öyle yaşıyorum ki”)
Çünkü Ahmatova da acılıdır, yasaklıdır, sesi kısılmıştır. Sa-
Şiirlerinde duygu ağır basar. Kendinden yola çıkıp çevreyi,
vaşın, yaralanmanın, ölümden dönmenin acılarıyla yüklü yü-
doğayı, mevsimsel değişmeleri gözler önüne serer. Ruhun-
reğinde Tarkovski, acılarını sık sık anımsatır imgelerinde.
da esen fırtınaları sezdirir, tarihe göndermeler yapar. İmgeleri
Can dostu Ahmatova’nın ölümünün üzerine yazdığı şiir ikisi-
etkileyicidir. Yaşama bir hastalık gibi baksa da lirik duygular
nin de acılı yüreklerini, iç dünyalarını yansıtıyor:
öne çıkar. Karanlıktan çıkıp aydınlığa yayılır imgeleriyle.
“Beyaz çeneler/ şarkı söylüyor: ‘Amin!’/Güvercin – elin senin./
Ataol Behramoğlu’nun çevirdiği “Otlar Kitabı” şiiri onun
Ekmeğim acı,/ sesim acı/ -Ülkenin üstündeki pelin otu.// Boğazda
dünyasını pek güzel gözler önüne seriyor: “Ah, hayır, ben ır-
düğümleniyor/ maviliği göğün-/ adın göz kamaştırıyor/ buzdan
mağın yamacındaki kent değilim,/ Sadece armasıyım o kentin.//
A-/ Melek ve han/ sen öldün.// Sen soyutlandın,/ çölden çöle,/
Kentin arması değil, bir yıldızım/ Üstünde kent armasının.// Ka-
anılırsın iftarda,/ fosforu, gözlerle/ ulaşan son kez/ parlayan
GÜLTEKİN EMRE
ranlık suda bir konuk değilim gökten,/ Sadece bir yıldızın adı-
bir yıldız kaydı” (“Anna Ahmatova İçin”, 1967)
yım ben.// Ne ses, ne giysiyim karşı kıyıda,/ Işık saçabiliyorum
Arseni Tarkovski, şiirlerinde hayal kırıklıklarının yanı sıra
zun süre Sibirya’da sürgün kalan halkçı bir babanın
yalnızca.// Hayır, senden gizli bir yıldız değilim,/ Ben, savaşta
umutsuzluk ve yakınmalar da yer alır. “Dudakları kenetlenmiş
oğludur Arseni Aleksandroviç Tarkovski (25 Haziran
yıkılmış bir evim.// Ev değil toprak bir tabyayım kalede,/ Se-
sımsıkı” bir dünyada var olmaya çalışır. Çocukken hastalanır:
U 1907/ 27 Mayıs 1989). Soylu bir ailede yetişmiştir. Ba- nin evinin anısıyım belki de.// Sana yazgının yolladığı bir dost
“Açlıktan ve korkudan. Dudakta kabuk bağlamış/ Yaradan -
bası şair, çevirmen ve aynı zamanda toprak sahibidir.
değilim,/ Ben uzak bir atışın sesiyim.// Sizi deniz ötesi bozkıra
yalıyorum dudaklarımı;/ anımsıyorum hâlâ/ Soğuk, tuzlu, ta-
Devlet Edebiyat Akademisi’ni bitirdikten sonra bir gazetenin
götüreceğim,/ Orada nemli toprağa düşeceğim.// Ve dönüşe-
dı./Ve gidiyorum sıkıntılı ve gidiyorum/ sıkıntılı ve gidiyorum”
magazin bölümünde çalışır. Bir şiir antolojisinde ilk şiirleri ya- ceğim bir bebek otlar kitabına,/ Başım ana yurdun bağrında.”
Sıkıntı onun yaşamına damgasını hep vurmuştur, şiirlerine,
yımlanır ama pek ses getirmez. Bir süre devlet radyosunda çalışır.
ÖNE ÇIKAN TEMALARI...
imgelerine de. “Yazgı” ise iz sürer: “Hançeri elinde bir de-
“Glass” (Cam) başlıklı şiiri “mistik” bulunur, suçlanır yö-
“İşte Yaz da Bitti” dese de o hep sonbaharı yaşar ve yazar.
li gibi” Dizeleri üzerine de şunları yazar: “Kahve sarısı kuru
neticiler tarafından. O da Moskova yakınlarında bir köye çe-
“Yüz kollu ırmak” nehirler, “Son yapraklar coşkusunda” olan
topraktım önce ,/ Arsız ve yurtsuz, ama o,/ Çim gözünde kuş
kilir kırgın, küskün sesini bulmak için. Burada 30 yıl boyunca
orman ve ormanda yürür gibi yaşama, “Gece Yağmuru”, yollar,
gagası,/ Gönlüme düştü istemeden.”
şiirlerini yayımlamadan yazmayı sürdürür.
yolda olmak, kırk yıl önceki geçmiş, savaşın unutulmaz izleri,
Hep bulmaya, yürümeye, aydınlığa kavuşmaya çalıştığı bir
Arapçadan, Ermeniceden, Türkmenceden, Gürcüceden ve İb-
acıları, yaraları şiirlerinin, imgelerinin, öne çıkan temalarıdır.
yolun arayışındadır: “Dört yama dağılmış, tama avare,/ Narası
raniceden şiir çevirileri yapar. 1941’de Alman-Sovyet savaşın-
“Soğuk ve berrak su”yun yanında “kasvet / keder” de ek-
kara yel argo ağlar,/ Tur atar bozkırda/ İstasyon bekçisi yalnız
da cepheye gider. Cephede, ordu gazetesi “Savaş Alarmı”nın
sik olmaz dizelerinde. Hele yağmur yağmadan duramaz sev-
ışığıyla/…/ Ve özenli bir izleme, bir ressam gibi/ Yolcu ışığın
muhabiri olarak çalışır, muhabirlik yapar. Savaşta ağır yarar-
gilinin yüzüne. Günlük yaşamın içinden boy veren yaşam fel-
lanır. Ölümden döner. Bir bacağını kaybeder. tersi,/ Trencinin ince gölgesi/ Hiçlikte yitmedikçe.” (“Yolcu”)
sefesi de sık sık belirir:
1962’den sonra 1929-1962 yıllarını kapsayan şiirleri-
‘ŞİİRLER’ KİTABI DIŞINDA DİLİMİZE
“Dünyada sevmedim hiçbir şeyi/ Çocukluğumda uçuşan/
ni Karın Önünde’yi yayımlar. “Fani Dünya” (1966), “Kur-
KAZANDIRILMIŞ BAŞKA KİTABI NEDEN YOK!
Hayaller hummasını/ Sevdiğim kadar./ …/ Kelebek yatar beyaz
ye” (1969), “Şiirler” (1974), “Büyülü Dağ” (1979), “Kış Gü-
Tarkovski’nin şiirlerini ilkin Almanca okudum, son-
karda,/ Anılar onu geri getirmez-/ Sözlerim uçucu,/ Yalnızca
nü” (1980), “Seçme Şiirler” (1982), “Çeşitli Yılların Dizele-
ra Rusçalarını edindim. Tam 26 yıl olmuş dilimize Menekşe
yankısı kalır uzakta” (“Dünyada Sevmedim Hiçbir Şeyi”)
ri” (1983), “Gençlikten Yaşlılığa” (1987)… Sonra da şiir ki-
Toprak’la kazandırdığımız şiirlerinden seçmeleri içeren Şiir-
Yaşadığı sürece “ölümsüz” olduğunu vurguluyor yer yer, ölü-
tapları art arda çıkar; bunlar büyük ses getirir hem ülkesinde
ler’inin (1999) yayımlanması. Maalesef o gündür bugündür
mü ötekileştirmek için: “Hepsi ölümsüz. Ve ölümsüz her şey.
hem de Avrupa’daki şairler ve şiir okurları arasında.
dilimize kazandırılmış başka bir kitabına rastlamadım.
Yetmiş yaşında değil,/ on yedi yaşında ölümden korkmayın/ Bu
Arseni Tarkovski “Tam Kırk Yıl Olmuş” diyerek geçmişine
ŞAİR BABA, YÖNETMEN OĞUL! dünyada sadece varlık ve ışık var,/ ne karanlık ne de ölüm.//
dönüp bakınca geleceği de göz ardı etmeden ne diyor? Tren-
Sinema dünyasının yakından tanıdığı yönetmen oğlu Andrey Uzun zamandır denizin kenarında/ duruyoruz,/ ağları alanlarla
Tarkovski, “Nostalji”, “Ayna” ve “Kurban” gibi bazı filmle- ler geçmişle geleceğe köprü oluyor yürek sızlatarak:
birlikteyim,/ Sürü gibi ölümsüzlük gittiğinde.” (“Hayat, Hayat”)
“Tam kırk yıl olmuş,/ Yağmurdan ıslanmış bir şey/ Unut-
rinde babasının kimi şiirlerini, imgelerini, dizelerini kullanır. Dünle bugün arasında bir köprüdür onda yaşam ve yazdıkla-
Böylece babasının şair olarak ününün artmasını, giderek daha rına yansıyanlar “ve biz zavallıların karşısında geçmiş durur”. tum, bir şey söylemiyor bana,/ Suçluyorum kendimi, bağışlar-
çok tanınmasını ve şiirlerinin yaygınlaşmasını sağlar. lar seni,/ Ve tren geliyor dörde on kala/ Kıvrılarak dönemeç-
“Dün şafakla başladım beklemeye,/ Gelmeyeceğini bildi
ten./ Saat dörtte bitecek,/ Gelecek kırk yıl da/ Gecikecek tren-
Babasının şiir dünyasındaki gizemli dünya, onun filmleri- onlar önceden,/ Anımsıyor musun günün nasıl geçtiğini?/ Bir
nin havasına, konularına da uyar. Kahramanların iç dünyasını şenlik! Ve şapkasız fırlıyorum dışarı.// Geldin, umudumuzu le giderken/ Ve pencereler parıldayacak saatte,/ Sözsüz söyle-
diklerin bitti,/ Tren çoktan terk etti garı,/ Ve bir gençlik garın
yansıtır imgeler, dizeler, belirsizlikler, sezdirmeler, gönderme- yitirmişken/ Yalnızca bu donuk ve acılı güne./ Ve yağmur.
ler; geçmişle yaşanan gün arasında köprü olur pek çok imge. Ve zamana çok gecikmiş bizler,/ Ve bütün dallarda şaşkın orda/ Kalıyor el sallayanların ardında,/ Sürükleniyor su biri-
“Uzun süre öyle yaşıyorum ki,/ Duyuyorum zaman zaman,/ damlalar.// Hiçbir söz teskin edemez, hiçbir bez/ silemez kintileri arasından eve,/ Dudakları kenetlenmiş sımsıkı.”
n
29 Mayıs 2025
15