07 Haziran 2025 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Despot’ta (1957), Kurtuluş Savaşı döneminde çıkarlarını birlikte ağladım. Onların arasından ayrılıp evime dönünce, Yaşar Kemal şunları yazdı: korumak için düşmanla işbirliği yapan Davut Ağa ekseninde, hıçkırıklarımı tutamazdım bir süre… Sofra başında “Reşat Enis, romanımızın temel taşlarından birisidir. (…) boğazıma dizilirdi yediklerim…” diyen Reşat Enis, toplumun ağa zulmünden kurtulamayan köylüleri ve uyuşturucu Bu sessiz, karınca gibi çalışkan adam gerçekçi romanımızın ezilen, horlanan, dışlanan, “ötekileştirilen” insanlarını, kaçakçılığını anlatırken iktidarı da eleştirdi. babalarından oldu. Toprak Kokusu’nda belki evrenin, fabrikalarda, atölyelerde, maden ocaklarında, tarlalarda 1960’lı yılların ortalarında her kesimde eylemlerin insanın, doğanın büyük şiirini bulamayız ama, insanın katı çalışanları, insanları ezip sömüren patronları, toprak yükseldiği bir dönemin doruklarında, işçilerin bir fabrikadaki gerçeğine başımızı küt diye vurur irkiliriz. ağalarını, sarı sendikacıları acıtıcı bir gerçekçilikle gazete örgütlenme çabalarını ve “Yellow-Dogs” yerine “Sarı İt” O, hep irkilten bir yazardı. Onun için ilk Çukurova röportajına benzeyen romanlarına taşıdı. Çıplak gerçeği romanını o yazdı. Bu kaynağın, Anadolu’nun yüreğinin attığı dedikleri sendika başkanına karşı mücadelelerini Sarı İt dağınık bir üslupla da olsa irkiltici bir biçimde aktardı. (1968) romanında, anlattı. yeri ilk o dile getirdi ve ondan sonra gelenlere bir çığır da Romandan çok anılar geçidi olan Kırmızı Karanfil’de, olsa, yolu o çizdi. YAŞAR KEMAL: ‘REŞAT ENİS, ROMANIMIZIN Birinci Dünya Savaşı’na rastlayan çocukluğu, gazeteciliği, İlk işçi romanını da yazanlardan birisi, belki de birincisi TEMEL TAŞLARINDAN BİRİSİDİR’ özel yaşamıyla ilgili anılarını, siyasal çatışmaları, toplumsal odur. Bizim romanımız, toplumumuz tartışılırken sağlıklı Hakkında Reşat Enis Aygen Hayatı ve Eserleri Üzerine olayları, yapıtlarını niçin yazdığını, toplumsal çarpıklıkları bir dönemde Reşat Enis adı en çok anılan adlar arasında Bir Araştırma / İnceleme (Mümtaz Sarıçiçek, Fırat eleştirerek aktardı. olacaktır.” (Milliyet Sanat, 1 Şubat 1984). Üniversitesi, 1996) ve Reşat Enis Tozlu Raflardaki “Ben toplumun romancısı olmaya uğraştım. İnsanlarımın Gölge (Aydan Gündüz, Kafe Kültür Yayıncılık, 2013) Gerçekçi ve insani edebiyatımızın yol açıcı, öncü çevrelerine girdim. Onlarla birlikte güldüm, onlarla iki kitap yayımlanan Reşat Enis’in ölümünden sonra romancısı Reşat Enis’i şükranla anıyorum. n ‘Gönlümün Çetelesi’ ve yaşadığı zamanın öznesi şair: Habib Bektaş! “Kırk gün nedir ki, Habib/ geçiverdi işte, günü geldi/ Öyle ya “Su, toprak/ hava, ateş ve şiir/ sabrın eylemi”dir (Gün). Dünyanın kötü haydi, vur kendini denek taşına:/ Madem ki şairim diyorsun,/ gidişatına da başkaldırıyor şair, “Ne gece ne gündüz, sadece karanlık” diyerek. doyur bakalım dünyadaki açları!// Söyle,/ ekmek de, ekmek olsun/ İnsanlığı yıpratan, özgürlükleri kısıtlayan, doğayı yok eden, siyasi baskıları yaratacağın ekmek/ alın teriyle tartılmış olsun”. artıran, faşizmin adım adım yükselmeye başlamasının yarattığı tedirginlik, Ömrünün şiir çilesini hem Almanya’da hem de Türkiye’de dokuyan ülkemizdeki siyasi, ekonomik ortamların oluşturduğu huzursuzluk günlük Habib Bektaş, Gönlümün Çetelesi’nde (Artemis Dergisi - Hermos Şiir Dizisi / yaşamın her alanına elbette şiire de yansıyor kaçınılmaz bir biçimde. 2024) yaşamına, elbette gönlünün “çetelesi”ne de ayna tutuyor. İçinde yaşadığı toplumların ve zamanların konumlarına da kafa yorup acılarını, Ömrüne, yazdıklarına, daha yakından bakıyor geriye dönüp bakarak, önünü üzüntülerini, kaygılarını da paylaşıyor okurlarıyla. “Yeni bir memlekettir bu, görmeye çalışıyor “bırakın, kendimle kalabalık olayım” diyerek. İşi sözcüklerle yeni Türkiye” çünkü. Habib Bektaş, giderek sesini yükselten bir şair. Pek çok olan şair “yaşadığı zamanın öznesi” dilin peşinde olumsuzluğa itiraz etme yolunu seçti. oluşunu da vurguluyor “Şiir, belki de/ bütün zamanların/ dünya hali” diyerek. İyi de etti. Farklı bir ses yakaladı, o sesin izini sürmeye başladı. birbirlerine, ömürleri tükene tükene, yurt GÜLTEKİN EMRE özlemiyle kavrula kavrula. Ya Adresinde Yoktur? (1985) Adresi neresi- ‘BİR YANGIN, KURTARDIĞIM SÖZ’ dir şairin? Hangi ülkede, hangi dilde? Ya, Yorgun Habib Bektaş, şiirle yola çıkıp öykü, roman, Ölü’ler? (1989) Kapıkule’ye gelmeden yolda ölen- araştırma ve oyunlarıyla “Dilin tay tayı”nda lerin dışında, fabrikalarda sıla hasretiyle ölüp gi- duran bir şairdir; “zamanı” soyunan da... denler. Sevdiklerine kavuşamadan ölüp gidenler? Almanya-Türkiye arasında kendine Cennetin Arka Bahçesi’ndekiler? (2000) sözcüklerden bir yaşam kuran şair, Gönlümün Bir çocuğun, Çakır’ın gözüyle, diliyle Çetelesi’nde (Artemis Dergisi - Hermos Şiir kurduğu dünyanın yakıcı etkisine ne demeli? Bu Dizisi / 2024), halini şöyle dile getiriyor: roman, “toplumumuzun kanayan bir yarasını “Bir öykü sanıyordum, yazılmaz/ yaşanınca deşiyor, yoksul, itilmiş, dışlanmış, çaresizlik aşk şiiri seçti./ Bir yangın, kurtardığım söz. // kıskacında sıkışmış bir kesimin sorununa Tenin, yurtsadığım/ kokun gönüllü sürgünüm/ parmak basıyor. Bir insanlık dramını ince bir gözlerin korunağım” duyarlıkla” ele alıyor. Dünyanın kötü gidişatına da başkaldırıyor ‘HAMRİYANIM’, ‘GÖLGE KOKUSU’ şair, “Ne gece ne gündüz, sadece karanlık” Ya Hamriyanım? (1989) “Gerilimlerle doruğa diyerek. İnsanlığı yıpratan, özgürlükleri çıkan değişik bir roman” ama bu değişikliği kısıtlayan, doğayı yok eden, siyasi baskıları “başka dünyaların Fatma”sı, sessiz dert ortağı... artıran, faşizmin adım adım yükselmeye Yer: Almanya, Fritz, uç noktalarda İna. İyilik başlamasının yarattığı tedirginlik, ülkemizdeki uzmanı. Daha birçok tip. Sorunların, ilişkilerin siyasi, ekonomik ortamların oluşturduğu yoğun ve keskin dokusunu ortaya koyuyor. huzursuzluk günlük yaşamın her alanına elbette Gölge Kokusu (1997) romanı 1999’da yönet- şiire de yansıyor kaçınılmaz bir biçimde. men Atıf Yılmaz tarafından Eylül Fırtınası adıyla “Gözlerimi bir karanlığa açtım./ Ne ay ne filme çekilmiş, büyük ilgi görmüştür. yıldız bekledim sabırla,/ sabah olsun, ışık, “Aklımda kalan tek şey, bir ışık/ sonrası yok./ bekledim. // Sabah olmuş, öyle dediler./ Burası Işık yitince/ susmak, dil oluyor” (“Yokmavisi”) Dil karanlık, dedim, karanlık, çok karanlık,/ beni susmuyor, hiç susar mı? Susar mı? Susmaz “bir gö- ışığa götürün, ışığa. Sorun Seneca’ya/ sorun, nül yarası/ cumartesi günleri”ne de, yani, çocukları ışık nerede? // Alıp götürdüler beni. İşte, dediler,/ burası ‘SÖZ’Ü YURT EDİNDİM’, ‘ERLANGEN öldürülen annelerin acı yazgısı, Cumartesi Annelerinin eylemle- ışıklar içinde. // Anladım, kör olmuşum. // Işığı bildim,/ kör ŞİİRLERİ’, ‘ADRESİNDE YOKTUR’, ‘YORGUN rine de yüreği yana yana şiirleriyle ortak oluyor Habib Bektaş: olduktan sonra.” (“Önce Karanlık Vardı”) ÖLÜ’LER’, ‘CENNETİN ARKA BAHÇESİ’ “Onun canı bende acır/ ondandır damağımdaki kan tadı/ Habib Bektaş, Gönlümün Çetelesi’nde, “yeni bir dil”in Söz’ü Yurt Edindim kitabının başlığına taşıdığı gibi hep siz de bilirsiniz, ben unutmadım/ bir gönül yarası/ cumartesi içinde kendini var kılıyor. Almanya’da yazdıklarıyla kalıcı “sözü yurt” ediniyor Habib Bektaş. Erlangen Şiirleri (1983), günleri/ yerde sürüklenirken bir anne annemin gözünde bir bir biçimde kendini var ederken ülkemizde de şiirleriyle, gurbeti yurt edinenlerin dünyasını yansıtıyor yaşamının oğul/ sesinde bir oğul/ dilinde bir oğul/ cumartesi günler,/ öyküleriyle, romanlarıyla geldiği yeri sürekli sağlamlaştıran geçtiği ortamın doğurduğu şiirleriyle. ay oğul, ay oğul, ay oğul // Bir dil tükenir, bir dil/ cumartesi bir şair olarak hep dikkat çekti, çekiyor. Kapıkule Nerede? (1983) sorusunu ne çok kişi sormuştur günleri/ konuşanı kalmayınca/ konuşanı olmayınca/ >> 10 29 Mayıs 2025
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear