07 Haziran 2025 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

temelli olması benim için önemli. Me- BATILILAŞMA ÇABALARI, SOSYALİZM VE KOMÜNİZMİN tinde binada uygulanan işkenceleri uzun uzun anlatmak yerine insanın üzerinde ARTAN İVMESİ, SAĞA SOLA bıraktığı kalıcı zihinsel ve duygusal ha- SAVRULAN SİYASAL İKLİMDE sarı anlatmayı tercih ettim. YER BULMAYA ÇALIŞAN Olaylar gelir geçer önemli olan bu İNSANLAR... yaşananların insanın zihninde nasıl n Mekânların ruhu ile bireylerin yorumlandığıdır bence. Hasarları ta- duyguları arasında gizemli paralellikler kurmak bu romana şımak bazen çok güçlü insanlar için bile mümkün olamıyor. özgü bir anlatı tekniği olsa gerek. Neredeyse hepimiz günlük yaşamın Botter’den, Mısır Apartmanı’ndan süzülüp gelen tılsım Markiz’de içinde farklı anlamlarda hasar alıyoruz masalara yerleşiyor. aslında. Dümdüz ve mutlulukla şekil- Dönem 1970’ler, birçoğumuz lenen bir yaşamla hiç karşılaşmadım. için pek de uzak sayılmaz. “Yakın Ama bazı insanlar yaşamla daha dönem, yaşanan acılarla, coşkularla uyumlu şekilde dans edebilirken ba- çiçekleniyor” diyorum. zıları bunu yapamıyor. Evet, romanımın alt metninde Bu durum içimizde sakladığımız 1970’li yılların başında yaşadığımız anıların izleriyle ilgili olmalı. Ro- oldukça sıkıntılı toplumsal olaylar da manda biraz da insanın bu karanlık yer alıyor. Bu dönem çok eski bir za- yüzlerini, saklamaya çalıştığı tarafla- man dilimi değil. rını ifade etmeye çalıştım. Romanda bir yanda Batılılaşma ‘ARKEOLOJİ VE EDEBİYAT İKİ çabaları diğer yanda sosyalizm ve ÖNEMLİ YAŞAM KAYNAĞIM!’ komünizmin artan ivmesi, sürekli n Son olarak yeni tasarılarınız var mı? AYŞE ÖVÜR, ÖNER CİRAVOĞLU sağa sola savrulan siyasal iklimin Dördüncü romanım Markiz’deki Ka- içinde kendilerine yer bulmaya dın çok değer ve emek verdiğim bir metin oldu. Çıkan so- çalışan insanların dünyasını da aralamaya çalıştım. elbette Ümit Yaşar Oğuzcan demek. Bu nedenle roman- nuçtan memnun olduğumu söyleyebilirim. Elbette bu kaygan zeminde özellikle üniversite da özellikle Ümit Yaşar Oğuzcan’na gönderme de yaptım. Bundan sonra ilk olarak bir süredir zihnimde benimle gençlerinin baş etmesi gereken pek çok sorun vardı. Okuyucu bunu elbette fark edecektir. birlikte dolaşan Beyoğlu üçlemesinin son kitabını yazma- O dönemde gençler ne kadar başarılı oldular tartışmaya Markiz, İstanbul tarihinde aynı zamanda bellek yı düşünüyorum. İsmi ve anlatacağım karakterler bile be- açık bir konu. mekânlardan birisi olmuştur. Bu özelliğiyle umarım kısa nim için belirli. Romanda Nilüfer ve Selim’in aşkını anlatırken Lebon sürede eski ihtişamlı günlerine ulaşır. Renkli ve farklı bir metin olmasını hedefliyorum. Birbi- Pastanesi’nin mirasçısı Markiz’in ihtişamını ama her şeye rine zıtlık oluşturan insanları, hikâyeleri bir araya getirme- ‘İNSANIN KARANLIK YÜZLERİNİ, karşın yaşananlara tezat oluşturacak şekilde duvarları süs- yi her zaman sevdim. leyen panolardaki kadınların hiç kaybetmedikleri renkle- SAKLAMAYA ÇALIŞTIĞI TARAFLARINI Bundan sonra da böyle yapacağım. Yazdığım her metnin İFADE ETMEYE DE ÇALIŞTIM’ rini ve kendilerine güvenen edalarını birer metafor olarak birbirinden farklı olmasını önemsiyorum. kullandığımı da kabul edebilirim. n Kitabınızda, değindiğiniz gibi toplumsal çalkantılara Şu sıralar Zamanın Kapıları isimli romanımdan uyarla- da yer veriyorsunuz. Romanda özellikle Sansaryan Ha- ‘MARKİZ PASTANESİ BİRAZ DA HALDUN nan dizinin yeni bölümleri çekiliyor. Romanlarımdan dizi nı çok geçiyor. İşkence uygulamalarının geçtiği gizem- TANER, OĞUZ ATAY, PEYAMİ SAFA VE yapılması konularında da ciddi anlaşma teklifleri alıyorum. li bir yapı... Siyasi şube denen kattaki tabutluklar çok ya- ELBETTE ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN DEMEK!’ Bu durum da beni mutlu ediyor. zılıp çizildi. Parmaksız Hamdi adlı bir işkenceci görevli- Romanı yazdığım sırada Markiz Pastanesi kapalıydı, Aslında büyük bir düzensizliğin içinde kendime özgü bir sinin uygulamaları da çok anlatıldı. Aslında biraz döne- hâlâ da kapalı. Bu nedenle sadece bir defa, tesadüfen içe- düzenim var. Sadece Beyoğlu üçlemesinin son romanını değil mi de konuşsak... ride bir onarım çalışması olduğu sırada, çalışanlardan izin bundan sonra yazmayı düşündüğüm bir kaç farklı metnin de Markiz’deki Kadın’ı yazarken Sansaryan / Sanasaryan alarak içeri girmiştim. hangi çerçevede gelişeceğini zihnimde düzenledim. ile ilgili bir araştırma yaptım. Aslında iyi niyetlerle çocuk- Karşımda duvarı kaplayan İlkbahar tablosunun güzelli- İstanbul sadece edebiyatçılar için değil tüm sanatçılara lara eğitimleri için kaynak yaratmak amacıyla inşa edilmiş ğinden etkilenmemek mümkün değildi. kucak açan çok zengin ve verimli bir kent. Bundan sonra bir yapı. Yeri de Sirkeci civarında ve denize de yakın. Va- Romanı yazarken daha çok fotoğraflardan yararlandım. İstanbul’un farklı semtlerinde de geçecek yeni romanların kıf Han’ın bitişiğinde. İş dünyasının ortasında kalıyor. Za- Çokça da Markiz ile ilgili anıları okudum. zamana ve mekâna tanıklık etmenin hazırlığı içindeyim. manla el değiştirmiş ve farklı amaçlarla kullanılmış. Birkaç Markiz Pastanesi biraz da serviste kullanılan Degugis Öte yandan bir arkeolog olarak da çalışmalarım, defa önüne gidip binayı uzun uzun seyrettim. kristaller, Christofle tabaklar, Alexandre Valury sayesinde araştırmalarım devam ediyor. Arkeoloji ve edebiyat Maalesef yakın tarihimizdeki pek çok acı hatıranın ya- duvarları kaplayan Art Nouveau panolarıyla ülkenin Batılı yaşamımda birbirini destekleyen iki önemli yaşam şandığı bir yapı. Hem sağ hem de sol görüşlü toplumun ta- yüzünün fotoğraflarından birisiydi. kaynağım olarak yer alıyor. Elbette pek çok edebiyatçının da Markiz’de artık tarihe nıdığı isimler buradan geçmiş. Sansaryan’ın tabutluk diye geçen izleri var. Bu nedenle Markiz Pastanesi pek çok ki- adlandırılan bazı bölümleri olduğunu da okudum. Markiz’deki Kadın / Ayşe Övür / Remzi Kitabevi şi için biraz da Haldun Taner, Oğuz Atay, Peyami Safa ve Roman elbette bir kurgu eser. Anlatması gerekenin duygu / 280 s. / 2025. SUNGUR SAVRAN’DAN ‘TÜRKİYE’DE SINIF MÜCADELELERİ CİLT 2: 12 EYLÜL KARŞIDEVRİMİNDEN 28 ŞUBAT’A’ üyük kentlerimizin, ekonomik durumu iyi, eğitimi lı, cumhuriyet döneminin bütünü ile ilişkisi çerçevesinde ve yüksek nüfusu nezdinde bir araştırma yapılsa ülkenin dünyanın bugün yaşadığı gerici ortamla bütünlüğü içinde Bson çeyrek yüzyıl boyunca içinden geçmekte olduğu değerlendirecek. döneme ilişkin şu yargıya ulaşacak insan oranı çok yüksek çı- Kitabın bu ikinci cildi, 12 Eylül karşıdevriminin Türkiye tari- kacaktır: “Türkiye hiç böylesine kötü bir dönemden geçme- hinde esas dönüm noktası olduğunu ortaya koymayı hedef- mişti.” liyor. Yazara göre Erdoğan dönemini anlamak için önce Ke- Sungur Savran tersini söylüyor: En az bugünkü kadar kö- nan Evren-Turgut Özal dönemini anlamak gerekiyor. tü bir dönemden geçmişti. Üstelik bugün yaşanan bütün Kitabın bu cildi de aynen birinci cilt gibi hem Türk hem Kürt gericiliklerin kökleri de o dönemde yatıyor. O dönem 12 solu üzerinde çok büyük etki yapmış olan sol liberal ideoloji- Eylül’dür, yazarın kullandığı terimle “12 Eylül karşıdevrimi”dir. nin ve onun kendine hasım olarak bellemiş olduğu sol Kema- Bu kitabın ilk kez 1992’de yayımlanan birinci cildi 1908-1980 lizmin, bunların her ikisini de karşısına alan bir üçüncü pozis- arası Türkiye’sini sınıf mücadelelerini merkeze alarak inceli- yondan, Marksist sınıf mücadeleleri perspektifinden eleştiri- yordu. Uzun bir bekleyişten sonra yayınlanmakta olan yine sini anlatımın merkezine yerleştiriyor. Yordam Kiutap tarafından yayımlanan ikinci cilt ise hikâyeyi Türkiye’de Sınıf Mücadeleleri Cilt 2 - 12 Eylül 1980’den 20. yüzyılın sonuna getiriyor. Kitabın üçüncü ve son cildi ise 2025 yılı içinde yayımlanacak. Karşıdevriminden 28 Şubat’a / Sungur Savran / Yordam Erdoğan ve AKP hâkimiyetinde geçen son çeyrek yüzyı- Kitap / 512 s. 6 22 Mayıs 2025 VEDAT ARIK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear