27 Kasım 2025 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

STEFAN ZWEIG (28 KASIM 1881 / 22 ŞUBAT 1942) VE ‘DÜNÜN DÜNYASI: BİR AVRUPALI’NIN ANILARI’ ‘Bütün dostlarıma selamlar olsun. Umarım bu uzun gecenin ardından sökecek şafağı görebilirler.’ Avrupa topraklarının “neredeyse kesintisiz FERDA FİDAN volkanik sarsıntıları” ve Nazilerin iktidara gelmesiyle ölümcül bir virüs gibi yayılan KİTAPLARI NAZİLERCE YAKILIR! antisemitizmin sonucu gelen polis baskınları Kendini “Avusturyalı, Yahudi, yazar, Stefan Zweig’ı, bir kültür başkenti olarak hümanist ve pasifist” olarak tanımlayan gördüğü, çok sevdiği kenti Viyana’yı terke Stefan Zweig, 1933 yılında Adolf Hitler’in zorlamıştır. iktidara gelmesinden bir yıl sonra sevgili kenti İnsanlığın en büyük iki savaşını yaşamak Viyana’yı bir suçlu gibi terk etmek zorunda talihsizliğine uğradığı için kendini son derece kalmış ve kitapları, bizzat kaleme aldığı bahtsız hisseder çünkü artık veba gibi onulmaz ülkenin sınırları içinde Naziler tarafından bir hastalığa benzettiği milliyetçilik illeti yakılıp yok edilmişti. “Avrupa kültürünün çiçeğini” tepeden tırnağa Zweig önce İngiltere’ye, ardından ABD’ye zehirlemiştir. sığınmış, oradan da Güney Amerika’ya geçerek savaşın bir yangın yerine çevirdiği YIKIM ÖNCE BARIŞ DÖNEMİ Avrupa’nın geleceğinden umudunu tamamen YAŞAMI, DENEYİMLERİ... kesmiş olarak 1941 yılında genç eşi Lotte Yazar, kitabın ilk bölümlerinde bu yıkımlar ile Brezilya’da Rio de Janeiro’ya bir saat öncesi barış dönemini kendi deneyimleri mesafedeki Persepolis kentinde küçük bir eve üzerinden aktarır: yerleşmişti. Huzurlu Viyana’daki çocukluk ve gençliğini, öğrencilik yaşamını, daha yirmili yaşlardan itibaren edebiyat dünyasına DÜNÜN DÜNYASI: BİR AVRUPALI’NIN girerek Sigmund Freud, Romain Rolland, Maria Rilke gibi ANILARI’NDA SÜRGÜN YAŞAMINI yazar ve düşünürlerle tanışmasını, ustası olarak gördüğü DENİZE BİR ŞİŞE ATAR GİBİ ANLATIR! Erasmus gibi Fransa, İngiltere, ve İsviçre’de yaptığı öğretici ve Dünün Dünyası: Bir Avrupalı’nın Anıları (Çeviren: Gülçin zenginleştirici yolculukları, hikâyelerindeki gibi duygusal yer Wilhelm / İletişim Yayınları) başlığıyla yayımlanacak ve tüm yer şiirsel, su gibi okunan bir üslupla anlatır. edebiyat dünyasını sarsacak olan intiharından sonra edebi bir Stefan Zweig, gençliğinin Viyana ve Avrupa’sını nostaljik vasiyet gibi okunulacak otobiyografik denemesini bu küçük betimlemelerle canlandırır: Rönesans ve Aydınlanma çağından evde, vatanından 10 bin kilometre uzakta yazmaya koyulur. miras kalan kültürel geleneklerine sadık, sanatsal zenginliğinin Anılarını bir araya getirmek, maziyi canlandırmak için tüm zirvesinde olan bir Avrupa’nın bütün nimetlerinden duyarlılığını kullanmak, yaşamını denize bir şişe atar gibi an- yararlanmıştır gençliğinde. latmaktır amacı. “Güvenliğin altın çağı” diye idealize ettiği bu devir, Bugün bize ne kadar inanılmaz gözükse de bu kitabı ilerlemeye inanan, istikrar ve özgür düşüncenin hâkim olduğu, 1941 yılının yazında, bir ay gibi inanılmaz bir sürede, üstelik geleceğe sonsuz güven duyan bir uygarlığın devridir. sürgün yaşamı nedeniyle elinin altında yararlanabileceği Bu uygarlık döneminin sonsuza dek süreceğini, savaş denen hiçbir belge, mektup ya da kitap olmadan salt belleğinin saçmalığın bu güzellikleri yok etmesine kimsenin izin verme- gücüne güvenerek yazmıştır. yeceğine biraz da safdil bir iyimserlikle yürekten inanmıştır. Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, Karmaşık Duygular, Ancak 1914’te Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Satranç gibi etkileyici öyküleri, Macellan ya da Marie Stuart müthiş bir şiddetle insanlığın üstüne çöken bu karabasanın gibi kapsamlı biyografileriyle evrensel bir üne kavuşmuş, insanın en hayvani dürtülerini yüzeye çıkaran, en vahşi hatta 30’lu yıllarda dünyada en çok çevrilen yazar olan Stefan içgüdülerini tetikleyen bir bela olduğunu geç de olsa Zweig’ın son yapıtı olacak çok boyutlu, özel bir yapıttır bu. kavrayarak hayallerini yitirmeye başlar. Bir yaşamın romanı olduğu kadar Avrupa’nın en mutlu yıllarının bir freski, yazarlığının iki yönünü de yansıtan, içinde ZWEIG’IN GÖZÜNDE HİTLER’E İKTİDAR hem tarihsel biyografilerindeki soluğu hem de hikâyelerini YOLUNU BAŞTA BÜYÜK BUHRAN AÇAR! mükemmelleştiren içsel çözümlemeleri bulabileceğimiz bir Dört yıl süren savaşı izleyen yıllarda ise benzeri görülmemiş yaşam öyküsüdür. bir ekonomik kriz dünyayı kasıp kavururken Avrupa da bundan Kitabın aynı zamanda sosyal ve tarihsel bir deneme olduğu payını almış, Avusturya kronu ve Alman markı inanılmaz “Barlarda yaygara koparan bir provokatörün ciddi bir da kesindir: Ekonomik ve sanatsal açıdan güçlü ve ihtişamlı bir oranlarda değer kaybetmiş, günlük yaşam bu sefer de bir ölüm tehlike oluşturması düşünülemez.” Avrupa’nın 1914 öncesi altın çağı ve art arda gelen felaketler kalım savaşına dönmüştür. Yıllardır tüm kalbiyle inandığı hümanist ilkelerin Naziler sonucu çöküşü anlatılır. Zweig’ın gözünde Adolf Hitler’in iktidara giden yolunu açan tarafından birer birer silinip atıldığını, bütün dünyasının göz Zaten depresif bir mizaca sahip olan Stefan Zweig, faktörlerin başında bu Büyük Buhran gelir. göre göre çöktüğünü kabul etmekte güçlük çeker: Avrupa uygarlığının hızla çöküşü karşısında derin endişelere Yine de Almanya’da 1930 seçimleri sonrasında Nazi parti- “İnsanın dünyaya olan otuz, kırk yıllık inancından birkaç sürüklenmiş ve artık altmış yaşına geldiğini de hatırlayarak bu si hiç beklenmedik bir şekilde 12 milletvekilinden 107 millet- hafta içinde vazgeçmesi kolay değil.” kitabı yazmaya karar vermiştir. vekiline çıktığında Klaus Mann gibi birçok aydın vatandaşları- Bu siyasal krizin kısa sürede son bulacağına kendini nı yaklaşan tehlikeye karşı uyarmaya çalışmak için çabalarken İKİ DÜNYA SAVAŞI, BÜYÜK BUHRAN, gerçekten inandırmak ister çünkü Stefan Zweig sosyal Stefan Zweig, iyimserliğini korumaya, seçimlerden çıkan ina- ANTİSEMİTİZM VE MİLLİYETÇİLİK İLE meselelerden uzak durmaya gayret eden, siyasete ne olursa nılmaz sonucu gençliğin yaşlı siyasetçilerin hantallığına karşı SARSILAN BİR KUŞAĞIN ÖYKÜSÜ... olsun bulaşmak istemeyen bir yazardır. bir tepkisi olarak algılamaya çalışır. Ancak yapıtının önsözünde açıkça belirttiği gibi asıl amacı, Ne kadar acı bir yanılsama içinde olduğunu birkaç yıl içinde kendi bireysel kaderinden çok bütün bir kuşağın nasıl yaşamış ACI YANILSAMA! anlayacak, Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında olduğu gibi olduğunu anlatmaktır. Çağdaş felsefenin vatanı olan Almanya’nın ne idüğü belirsiz bu zorlama iyimserliği fazla sürmeyecektir. Önce Birinci Dünya Savaşı, ardından 30’lu yıllara damga bir tımarhane kaçkınının buyruğuna girerek uygarlıktan bu Yahudilere karşı başlatılan devlet destekli korkunç şiddet vuran Büyük Buhran ve sonunda İkinci Dünya Savaşı yani kadar kolay uzaklaşması mümkün değildir: olayları karşısında 1934’te Avusturya’yı terk eder. >> 16 27 Kasım 2025
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear