Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
STEFAN ZWEIG (28 KASIM 1881 / 22 ŞUBAT 1942)
VE ‘DÜNÜN DÜNYASI: BİR AVRUPALI’NIN ANILARI’
‘Bütün dostlarıma selamlar olsun.
Umarım bu uzun gecenin ardından
sökecek şafağı görebilirler.’
Avrupa topraklarının “neredeyse kesintisiz
FERDA FİDAN
volkanik sarsıntıları” ve Nazilerin iktidara
gelmesiyle ölümcül bir virüs gibi yayılan
KİTAPLARI NAZİLERCE YAKILIR!
antisemitizmin sonucu gelen polis baskınları
Kendini “Avusturyalı, Yahudi, yazar,
Stefan Zweig’ı, bir kültür başkenti olarak
hümanist ve pasifist” olarak tanımlayan
gördüğü, çok sevdiği kenti Viyana’yı terke
Stefan Zweig, 1933 yılında Adolf Hitler’in
zorlamıştır.
iktidara gelmesinden bir yıl sonra sevgili kenti
İnsanlığın en büyük iki savaşını yaşamak
Viyana’yı bir suçlu gibi terk etmek zorunda
talihsizliğine uğradığı için kendini son derece
kalmış ve kitapları, bizzat kaleme aldığı
bahtsız hisseder çünkü artık veba gibi onulmaz
ülkenin sınırları içinde Naziler tarafından
bir hastalığa benzettiği milliyetçilik illeti
yakılıp yok edilmişti.
“Avrupa kültürünün çiçeğini” tepeden tırnağa
Zweig önce İngiltere’ye, ardından ABD’ye
zehirlemiştir.
sığınmış, oradan da Güney Amerika’ya
geçerek savaşın bir yangın yerine çevirdiği
YIKIM ÖNCE BARIŞ DÖNEMİ
Avrupa’nın geleceğinden umudunu tamamen YAŞAMI, DENEYİMLERİ...
kesmiş olarak 1941 yılında genç eşi Lotte Yazar, kitabın ilk bölümlerinde bu yıkımlar
ile Brezilya’da Rio de Janeiro’ya bir saat öncesi barış dönemini kendi deneyimleri
mesafedeki Persepolis kentinde küçük bir eve üzerinden aktarır:
yerleşmişti. Huzurlu Viyana’daki çocukluk ve gençliğini, öğrencilik
yaşamını, daha yirmili yaşlardan itibaren edebiyat dünyasına
DÜNÜN DÜNYASI: BİR AVRUPALI’NIN
girerek Sigmund Freud, Romain Rolland, Maria Rilke gibi
ANILARI’NDA SÜRGÜN YAŞAMINI
yazar ve düşünürlerle tanışmasını, ustası olarak gördüğü
DENİZE BİR ŞİŞE ATAR GİBİ ANLATIR!
Erasmus gibi Fransa, İngiltere, ve İsviçre’de yaptığı öğretici ve
Dünün Dünyası: Bir Avrupalı’nın Anıları (Çeviren: Gülçin
zenginleştirici yolculukları, hikâyelerindeki gibi duygusal yer
Wilhelm / İletişim Yayınları) başlığıyla yayımlanacak ve tüm
yer şiirsel, su gibi okunan bir üslupla anlatır.
edebiyat dünyasını sarsacak olan intiharından sonra edebi bir
Stefan Zweig, gençliğinin Viyana ve Avrupa’sını nostaljik
vasiyet gibi okunulacak otobiyografik denemesini bu küçük
betimlemelerle canlandırır: Rönesans ve Aydınlanma çağından
evde, vatanından 10 bin kilometre uzakta yazmaya koyulur.
miras kalan kültürel geleneklerine sadık, sanatsal zenginliğinin
Anılarını bir araya getirmek, maziyi canlandırmak için tüm
zirvesinde olan bir Avrupa’nın bütün nimetlerinden
duyarlılığını kullanmak, yaşamını denize bir şişe atar gibi an-
yararlanmıştır gençliğinde.
latmaktır amacı.
“Güvenliğin altın çağı” diye idealize ettiği bu devir,
Bugün bize ne kadar inanılmaz gözükse de bu kitabı
ilerlemeye inanan, istikrar ve özgür düşüncenin hâkim olduğu,
1941 yılının yazında, bir ay gibi inanılmaz bir sürede, üstelik
geleceğe sonsuz güven duyan bir uygarlığın devridir.
sürgün yaşamı nedeniyle elinin altında yararlanabileceği
Bu uygarlık döneminin sonsuza dek süreceğini, savaş denen
hiçbir belge, mektup ya da kitap olmadan salt belleğinin
saçmalığın bu güzellikleri yok etmesine kimsenin izin verme-
gücüne güvenerek yazmıştır.
yeceğine biraz da safdil bir iyimserlikle yürekten inanmıştır.
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, Karmaşık Duygular,
Ancak 1914’te Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde
Satranç gibi etkileyici öyküleri, Macellan ya da Marie Stuart
müthiş bir şiddetle insanlığın üstüne çöken bu karabasanın
gibi kapsamlı biyografileriyle evrensel bir üne kavuşmuş,
insanın en hayvani dürtülerini yüzeye çıkaran, en vahşi
hatta 30’lu yıllarda dünyada en çok çevrilen yazar olan Stefan
içgüdülerini tetikleyen bir bela olduğunu geç de olsa
Zweig’ın son yapıtı olacak çok boyutlu, özel bir yapıttır bu.
kavrayarak hayallerini yitirmeye başlar.
Bir yaşamın romanı olduğu kadar Avrupa’nın en mutlu
yıllarının bir freski, yazarlığının iki yönünü de yansıtan, içinde
ZWEIG’IN GÖZÜNDE HİTLER’E İKTİDAR
hem tarihsel biyografilerindeki soluğu hem de hikâyelerini
YOLUNU BAŞTA BÜYÜK BUHRAN AÇAR!
mükemmelleştiren içsel çözümlemeleri bulabileceğimiz bir
Dört yıl süren savaşı izleyen yıllarda ise benzeri görülmemiş
yaşam öyküsüdür.
bir ekonomik kriz dünyayı kasıp kavururken Avrupa da bundan
Kitabın aynı zamanda sosyal ve tarihsel bir deneme olduğu payını almış, Avusturya kronu ve Alman markı inanılmaz
“Barlarda yaygara koparan bir provokatörün ciddi bir
da kesindir: Ekonomik ve sanatsal açıdan güçlü ve ihtişamlı bir oranlarda değer kaybetmiş, günlük yaşam bu sefer de bir ölüm
tehlike oluşturması düşünülemez.”
Avrupa’nın 1914 öncesi altın çağı ve art arda gelen felaketler kalım savaşına dönmüştür.
Yıllardır tüm kalbiyle inandığı hümanist ilkelerin Naziler
sonucu çöküşü anlatılır. Zweig’ın gözünde Adolf Hitler’in iktidara giden yolunu açan
tarafından birer birer silinip atıldığını, bütün dünyasının göz
Zaten depresif bir mizaca sahip olan Stefan Zweig, faktörlerin başında bu Büyük Buhran gelir.
göre göre çöktüğünü kabul etmekte güçlük çeker:
Avrupa uygarlığının hızla çöküşü karşısında derin endişelere Yine de Almanya’da 1930 seçimleri sonrasında Nazi parti-
“İnsanın dünyaya olan otuz, kırk yıllık inancından birkaç
sürüklenmiş ve artık altmış yaşına geldiğini de hatırlayarak bu si hiç beklenmedik bir şekilde 12 milletvekilinden 107 millet-
hafta içinde vazgeçmesi kolay değil.”
kitabı yazmaya karar vermiştir. vekiline çıktığında Klaus Mann gibi birçok aydın vatandaşları-
Bu siyasal krizin kısa sürede son bulacağına kendini
nı yaklaşan tehlikeye karşı uyarmaya çalışmak için çabalarken
İKİ DÜNYA SAVAŞI, BÜYÜK BUHRAN, gerçekten inandırmak ister çünkü Stefan Zweig sosyal
Stefan Zweig, iyimserliğini korumaya, seçimlerden çıkan ina-
ANTİSEMİTİZM VE MİLLİYETÇİLİK İLE meselelerden uzak durmaya gayret eden, siyasete ne olursa
nılmaz sonucu gençliğin yaşlı siyasetçilerin hantallığına karşı
SARSILAN BİR KUŞAĞIN ÖYKÜSÜ... olsun bulaşmak istemeyen bir yazardır.
bir tepkisi olarak algılamaya çalışır.
Ancak yapıtının önsözünde açıkça belirttiği gibi asıl amacı, Ne kadar acı bir yanılsama içinde olduğunu birkaç yıl içinde
kendi bireysel kaderinden çok bütün bir kuşağın nasıl yaşamış ACI YANILSAMA! anlayacak, Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında olduğu gibi
olduğunu anlatmaktır. Çağdaş felsefenin vatanı olan Almanya’nın ne idüğü belirsiz bu zorlama iyimserliği fazla sürmeyecektir.
Önce Birinci Dünya Savaşı, ardından 30’lu yıllara damga bir tımarhane kaçkınının buyruğuna girerek uygarlıktan bu Yahudilere karşı başlatılan devlet destekli korkunç şiddet
vuran Büyük Buhran ve sonunda İkinci Dünya Savaşı yani kadar kolay uzaklaşması mümkün değildir: olayları karşısında 1934’te Avusturya’yı terk eder.
>>
16 27 Kasım 2025

