Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                jini yazıya ver” demişti. Aralık 1979. K.Maraş’tan ona 
‘KİBİRLİ BİR EDEBİYAT İKLİMİNE  ‘İYİ EDEBİYATIN ÖZSUYU 
yazdığım mektuplara bir yanıtında söylediğiydi. Oysa 
SÜRÜKLENDİK BUGÜN!’ HEP TAŞRADAN GELMİŞTİR!’
“Günü Gününe” adını verdiğim günlüklerimde yazdıkla-
Geçen gün telefonda Mustafa Kutlu ile konuşuyorduk. Gene de taşranın bugünkü görünümüne bakınca ne çok 
rım birer metindi, kurmaca ve denemeler… 
Büyük bir coşkuyla Şule Gürbüz’ün Kıyamet Suresi roma- şeyi kaybettiğimizi gözlediğimi söylemeliyim. Yani çözül-
Öncesi ise lise sıralarında yazdığım mektupların yanı sı-
nından söz ediyordu. Hiç sakınmadan şu cümleyi kurmuş- me hayatın her alanında… Toprağın kaybı, doğanın katle-
ra Hüseyin Haydar’la çıkardığımız “Taşra” ve “Haykırış” 
tu sevgili dostum: “Onun yazdığı bir cümleyi inan yaza-
dilmesi, mekânların yağmalanması bir tür hafıza kaybı ya-
dergilerine yazdıklarımdı. Öyküler, denemeler… Hüseyin 
madım bugüne kadar!” Üstelik usta bir öykücü söylüyordu ratıyor… Ve o “iyicil taşra” da tükenişe veriyor kendini. 
şiirler yazıyordu.
bunu. Hiçbir kibir, çekince göstermeden… 
Canetti’nin “insanın taşrası” tanımını severim, orada du-
Resim bizim için sanatın bütün kapılarına gitmenin anahta-
Bu ortamda iyi insanlar, iyi yazarlar hep var. Şule ran edene bakışta kalıyorsunuz ister istemez. Yıllar önce, 
rıydı adeta. Düşünsenize ortaokul öğrencisisiniz, Akademi’den 
Gürbüz’ü hiç görmedim, tanımadım da. Ama ona dair yazı-
“İçimdeki Babil” öykümde biraz da bunu anlatmıştım.
çıkıp gelmiş bir ressam giriyor okul hayatınızda dünyanıza. 
lar yazdım, yazdıklarını neden önemsediğimi, beğendiğimi 
İyi edebiyatın özsuyu hep taşradan gelmiştir. Çehov bi-
Işığını düşürüyor yetenekli öğrencilere, dahası bunun önü-
anlattım. Yeni bir defter açıp bu iki ciltlik romanını oku-
le yazabilmek için taşraya gitmeyi seçmiştir. John Fowles 
nü açan bir sanat eğitimi veriyor… Resmin yanına edebiya-
maya verip kendimi, notlar aldım… 
da öyle. Yıllar sonra yazdığı taşraya gitmeyi özleyen John 
tı, müziği ve hayata bakışınızı yerleştiriyor…
Cortazar’a soruyorlar; Borges’le yolda karşılaşsanız yo-
Steinbeck’in Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında’sını 
Neşet Günal, bir gün bir konuşmamızda, Akademi’de 
lunuzu değiştirir misiniz, aynı görüşte değilsiniz? Yanı-
okumanızı öneririm. Hem yağmalanmayı görmek hem de 
öğrencisi olan Fuat İğdebeli Hoca için şunları söylemiş-
tı şudur: Durup elini sıkar hatırını sorarım! Ne yazık ki bu 
kaybedilenlere bakabilmek için…
ti: “Paris’e gitmeyi seçmedi, gitseydi dünya ölçeğinde res-
duyguyu yitiren bir edebiyat iklimine sürüklendik bugün.
n İmlediğiniz gibi deneme gündeş bir yazı türü. Ve fa-
samdı, ama Anadolu’yu seçti, oradaki çocuklara eğitim 
kat? Denemenin doğası, yordamı, türler arası yolculuğu, 
‘NİYAZİ BERKES OKUMA KILAVUZUM 
vermeyi önemsedi…”
bakan ve gören gözüne ve iyi bir denemecinin yazı bilin-
OLMUŞ BİR DÜŞÜNÜRDÜR!’
cine ilişkin düşünceleriniz nelerdir?
‘ERZURUM YİTİK CENNETİM!’
n “Niyazi Berkes’e dönme nedenimi şöyle açıklayabili-
Ve özellikle bir dönemin düşünce iklimine bakabilmek 
n Memleketiniz Erzurum’un esinini, etkilerini anarsa-
rim: Doğu ile Batı arasında kalmışlığımızın tarihsel serü-
için yazınsal ve eleştirel denemelerinin dikkatle okunması 
nız neler söylersiniz?
venine nasıl bakmalıyız?” diye yazıyorsunuz. 
gerektiğini vurguladığınız isimler kimlerdir?
Bir Kentin Solgun Yüzü: Erzurum kitabım bir bakıma 
Berkes’in Türkiye’deki çağdaşlaşma serüveninin geç-
Denemeyi başat yazınsal tür olarak görmemin birkaç ne-
doğduğum kentle yüzleşme, oraya tanıklığı içerir. Kadim 
tiği evreler, Türk Devrimi’nin geldiği noktanın öncesi ve 
deni var. Şunu derim, deneme yazabilen her türde yazabi-
bir kentin tükenişine kayıttır aynı zamanda. Geçenlerde gi-
sonrasındaki evrilme noktaları, bunları biçimleyen ortam, 
lir. Bir diğer önemli yanı, bence, toplumun eğitim durumu-
dişimde bu tükenişi iyice görmek beni oradan uzaklaştırdı. 
iktisadi ve toplumsal gelişmelere ilişkin düşüncelerini / 
nu / düşünce ikliminin ne’liğini ele veren bir tür. Düşünen 
düşünceleri bu sorunuza nasıl bir yanıt sağlamaktadır? Artık “yitik cennet” gibi anılarımdadır o kent. Yerci, ha-
bir toplumun, yaratıcılığı ve bilimi önemseyen bir zamanın 
masetçi biri değilimdir. Ama bir yazarım aidiyet duygusu-
Niyazi Berkes, benim okuma kılavuzum olmuş bir düşü-
ruhunun izlerini yazılan denemelerde, deneme yazarlarının 
nürdür. Tarih, sosyoloji, psikanaliz bir yazarın ilgi / bilgi na inanırım. Büyük resme, Anadolu’ya bakmayı önceler ve 
ufkunda görebiliriz.
önemserim. 
alanında hep olmalıdır derim. Sinema, müzik, fotoğraf özel 
Montaigne benim rehberimdir. Nurullah Ataç’tan çok 
ilgi gerektirir. Ama bunlar olmazsa olmazıdır yazarın. Kaplıcada Son Yaz romanımın ilk kitabında bu çözülmenin 
şey öğrendim. Onun dil anlayışını savunduğum için, lisede 
yansımalarına da değindim. İşte o izler / etkiler size neyi / niçin 
Niyazi Berkes’i erken yaşlarımda keşfettiğimi söyleme-
edebiyat öğretmenim beni dersten çıkarmıştı! Sonra Ner-
liyim. Türk Düşününde Batı Sorunu’nu 1977’de okumuş- / neden yazmanız gerektiğinin de bilincini aşılar demeliyim. 
mi Uygur, Salâh Birsel, Melih Cevdet Anday, Oktay Akbal, 
Joyce, Ulysses romanı için şunu der: “Eğer Dublin’i ter-
tum. Lisede, edebiyat öğretmenimiz Muhammed Alkaşi bizi 
Memet Fuat o yolculuğumun öncüleridirler…
Fethi Naci’nin Gerçek Yayınevi’nin “100 Soruda” dizisi, ketmeseydim, bu romanı yazamazdım!” 
n Yeni tasarılarınızı sorarak, ipuçları vermenizi rica 
Doğduğunuz yer bazen yamanızın, anlatmanızın da en-
UNESCO’nun o yıllarda Türkçe de yayımlanan “Görüş” 
ederek bitirelim söyleşimizi. 
dergisiyle tanıştırmıştı. Ve daha birçok şeyle… İyi insanlar gelidir. Ancak giderek yazabilir, anlatabilirsiniz. Sanırım 
Bir yazarın gizli / çoklu çekmeceleri olmalıdır derim. 
Kaplıcada Son Yaz üçlemesi de bunu yanıtlar düzeyde.
/ eğitimciler öyledir, size dünyanın kapılarını açarlar. 
Ben öylelerindenimdir. Sanırım Edmund Husserl ile ilgili 
Tarihi, sosyolojiyi, hatta felsefeyi bir “ders” olarak oku- Ama yazınca uzaklaşıyorsunuz. Hele bugünün yağma 
bir okumada karşıma çıkmıştı, onun ardında bıraktığı def-
düzeninde… Doğduğum kent nitelikli göç verip, niteliksiz 
maktan çıkaran düşün insanlarıyla o genç yaşta buluşmak 
terlerin sayısının 100 küsur olduğu…
nasıl bir zenginlik anlatamam. Berkes Hoca’yı tanıyama- göçle artık kimlik değiştirmiş durumda. Oraya dair hiçbir 
Bir yazar daha çok defterlerindedir derim. Abartısız yüz-
aidiyetim yok şimdi. “Yitik cennet” dediğim ise artık yazı-
dım. Ama öğrencisi Ruşen Sezer’den uzunca dinledim onu.
lerce yazı / okuma / yazar defterim vardı ve bunlarda olan 
Edebiyat bilincinin oluşmasında iktisadın, sosyolojinin, larda kalandır… 
/ oluşanların zamanla yazıya dönüşebileceğini söylesem de 
tarihin ne deneli önemli olduğuna kapı aralayanlardandır 
‘YAYINCILIKTAN HİÇ KOPMADIM!’
bir ömür yetmez! Gene de ikinci kitabın yazıları hazır. Ki-
benim için Niyazi Berkes.
n Uzun yıllara varan yayıncılık deneyimlerinizi anla-
tap olarak yayımı bu kitabın sonrasında gelecek. 
‘OKUMANIN YANI BAŞINDA RESİM tır mısınız? Ve bugün yazar ve yayın dünyasının karşılıklı 
Sürekli yazan birinin her daim yayıma hazır kitabı var-
imtihanına ilişkin görüşleriniz nelerdir?
TUTKUM, ÇİZMEK HEP VARDI!’
dır. Ve sürdürülen kitap çalışmaları. O yolda biriyimdir. 
n Şimdi biraz başa, Feridun Andaç’ın yaşamına döne- Sanırım bir yazar için benzersiz bir deneyimdir. Bu ko-
“İlle de yeni bir kitabım olsun” diyen değilimdir. Ama yaz-
nuda Erdal Öz’den çok şey öğrendim. Ona her gittiğim-
lim: Kronolojik izlekte anlatmanızı rica edersem; yazı ve 
dıklarımın içinde kitabı dönüşenler, yayım süresini bekle-
yazın nasıl başladı, her şey nasıl başladı? de yeni bir şeyle karşılaşır, öğrenirdim. Çok insan tanıdım 
yenler çoğunlukta elbette:
onun yayıncılık arenasında ve çok deneyimler edindim. 
Okumak…Ve elbette yaşadığım aile ortamı, coğrafya… 
Kavşaktaki Kent Erzurum, Bir Bakışı Solduran Zaman, 
Karşıma çıkan insanlar… Okumanın yanı başında resim Ama önce Sait Maden adını anmalıyım. Aslında yayıncı-
Haritalarda Yüzün, Yüzüm Özleminle Solacak, Ters Akın-
tutkum, çizmek hep vardı. Öyle ki, iyiden iyiye bu yönde lığın neredeyse bütün inceliklerini ondan öğrendim demeli-
tıdakiler (2 cilt), Aforizmalar, Pusulasız Edebiyat, Yazarın 
ilerleyeceğim bile sanılmıştı! yim. Örnek aldığım diğer iki yayıncı da Memet Fuat ve Fe-
Yolu / Yordamı (2 cilt), Kısa Öykü Dersleri, Yazıdan Yoru-
Edebiyatı seçtim… Okurken yazmaya başladım. Bunun rit Edgü’dür. O ara başka yayıncılar da tanıdım kuşkusuz. 
ma… Tüm bunlar kurmaca dışında olup hazır olanlar… 
n
ince, uzun bir yolculuk olduğunu keşfettim. Bu da, ilkin, Dünya Kitapları deneyimim başlı başına yazılası bir öy-
mektuplar yazarak oldu. küdür bence. Yaptıklarım ortada. Yayıncılıktan hiç kopma- Yüzler İzler Gölgeler: İnsan Kavşağı’ndaki Sesler, 
Hiç unutmuyorum, Orhan İyiler dostum, “Artık bu ener- dım. Ama bugün kıyısında durmayı seçtim. Renkler / Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitapları / 2022.
HALDUN TANER İLE ‘ZAMANIN GETİRDİĞİ PERSPEKTİFLER’
‘Dünya Edebiyatı ve Edebiyatçıları’
gilerde çıkmış yazılarından oluşuyor. 
“Okumak, insanı megalomanlıktan, narsisizmden, kendi 
Edebiyatımızın büyük ustası, klasiklerden modernlere uzanan ge-
fikirlerine hayranlıktan kurtarır. Alçakgönüllü olmaya, dengeli 
niş yelpazede dünya edebiyatına evrensel ölçekte bir bakış getiriyor. 
olmaya, ölçülü olmaya götürür. Megalomaniye yakalanmaya en 
Shakespeare’den Céline’e, Flaubert’den Kafka ve Faulkner’a pek çok 
yatkın kişiler içinde sanatçılarla politikacılar sanırım en başta 
yazarı; Vişne Bahçesi’nden Güneş de Doğar’a dilimize çevrilmiş on-
gelir. Bu virüse karşı en dayanıklılar, en bağışık olanlar ise bilim 
larca kitabı yorumluyor. 
adamlarıdırlar. Bilimadamları bütün edindikleri bilgiyi başka 
Öte yandan günlük ve biyografi yazmak, klasikler, yazarın sorumlu-
kitaplara, başkalarının bu alandaki çalışmalarına ve tüm insanlığın 
bu alandaki birikimine borçlu olduklarını bilirler.” Haldun Taner luğu, intihar, öykü, eleştiri, çeviri sorunları gibi konular üstüne özgün 
değerlendirmelerde bulunuyor. 
n
Haldun Taner’in düzyazı kitapları serisi yeni derlemelerle sürüyor. 
Tuncay Birkan’ın derleyip hazırladığı Zamanın Getirdiği Perspektif- Zamanın Getirdiği Perspektifler: Dünya Edebiyatı ve Edebiyat-
ler: Dünya Edebiyatı ve Edebiyatçıları (Yapı Kredi Yayınları) yazarın çıları / Haldun Taner / Yayına Hazırlayan: Tuncay Birkan / Yapı 
dünya edebiyatının seçkin yazarları ve yapıtları üstüne gazete ve der- Kredi Yayınları / 160 s. / 2022.
18 1 Aralık 2022
            
    
