25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

KITAP l BEBEK l ÇOCUK cumhuriyetkitapcocuk@gmail.com l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Kırlangıcın Söylemediği Kırlangıcın belki de imlediği ne “göç” ne “zaman” ne “fırtına” ne de “oyun”; gezegenin çoğunu kat ederken böyle kesik ve parçalı değil de daha bütünlüklü bir şey söylemiyor mu? Kırlangıç Zamanı (öykü) ve Kırlangıç Oyunu (çizgi roman) adlı kitapların izinde yanıtını arayacağız. SIMLÂ SUNAY S avaş, göç, yoksulluk; kayıplar, haksızlıklar tam da hikâyeleştiği o anda dönüp de doğaya bakıp bir imge çağırmanın altında yatan ne olabilir? Sadece insana özgü, o hep bildiğimiz trajediye bir delik, bir aralık, bir umut mu açar? Çaresizlik, çağrı ya da örtük bir dua mıdır? Uğur ya da uğursuzluk söylemi? Doğanın “sonsuz” masumiyeti var da bir soluk mu gerekir kendini ondan ayırdığı yazının aracılığıyla? Bu bin yıllarca tekrar eder de eder, aslını kaybetmiş olsa da sanki onun sonsuzluğuna oturur. Ne ki trajedinin tersini simgeler hâle gelir imge ve bazen redde, inkâra varır, bazense ifşaya. Ahmet Büke’nin gençler için yazdığı Kırlangıç Zamanı adlı toplumsal içerikli öykü kitabındaki on kısa öyküden biri Kırlangıçlar Durmadan Uçuyor’un kahramanı küçük Mine, tırmandığı şeftali ağacından, kayıp babasının iş arkadaşı ve komşuları Hüsnü Abisiyle konuşurken bir söz verir. Eğer okula başlarsa Hüsnü Abi de madene inip babasını arayacaktır. Soma Katliamı’nı hatırlatan hikâyede belli ki Mine’ye babasının öldüğü söylenmemiş. Mine’nin, verdiği sözü yaslı annesine onaylatmasıyla olay örgüsü noktalanan, kısacık bir sabahta geçen hikâyenin son cümleleri şöyle: “Yeni vardiya gidiyor kömüre. Bir de kırlangıçlar uçuyor penceremizin önünde. Durmadan.” (s. 22). Hem kitaba hem öyküye adını veren “kırlangıç” burada baharı, yuvayı ve umudu çağrıştırıyor gibi gelebilir. Ya da kazalara ve ölümle re rağmen “durmayan” maden sorunsalına işaret düşüyor. Kazafıtrat denen iş cinayetlerinin ardından hiçbir şey olmamış gibi devam edilmesinin; kırlangıç ritminde, hep tekrarlı; velhasıl “doğal” olduğunu da. GÖÇ OYUNU Lübnanlı sanatçı Zeina Abirached, otobiyografik malzemeyle hem yazıp hem çizdiği, 19751990 yılları arasındaki Lübnan İç Savaşı’nı konu edinen çizgi romanı Kırlangıç Oyunu’nda “kırlangıç” imgesini doğrudan “yuva” kavramı üzerine kuruyor. Kırlangıçlar göç ettikleri yerlerde eskiden yaptıkları yuvaları ararlar öncelikle. Bulurlarsa onarır ve orada yumurtlarlar, bulamazlarsa yeni bir yuva yaparlar. Abirached, bir milyon kişinin evini terk etmek zorunda kaldığı Lübnan İç Savaşı’nda ikiye bölünen Batı ve Doğu Beyrut şehirlerindeki durumu haritalarla, sınırı oluşturan barikatların, dikenli tellerin, kurşunlarla delik deşik varillerin ardından görünen ayrıntılı çizilmiş mimariyle, her sayfada ayrı, özenli grafik tasarımıyla gözler önüne seriyor. Abirached 1984 yılının Doğu Beyrut’unda bir gece yaşananlara odaklanırken, geriye dönüşlerle, ikiye ayrılmış bir şehirde gündelik yaşamın nasıl geçtiğini kare kare anlatıyor. “Binalar, kendilerini, barikat duvarlarının ve metal varillerin ardına kapatmışlardı. Bu bölünmüş bölgelerin içerisinde hayat, ateşkeslere göre şekilleniyordu.” (s. 12). On beş yıl süren iç savaşta bu ateşkeslerle şekillenen hayatta göç bir “oyun” halini alıyor. İlk gidenler, sonra gidenler, arada gidip gelenlerle mevsimi şaşmış bir kırlangıç oyunu… BÜTÜN SAVAŞLAR BITER (MI?) Yetişkinler için de yazan Büke her ne kadar gençler için yazarken bastığı fren izlerini belli etse de toplumsal meselelere yaklaşımıyla ve yoksulluğu işleyebilmesiyle gençlik edebiyatına katkı sağlıyor. Daha çok küçük şehirkasaba içlerinden, kırsal geleneğin hâlâ sürdüğü, geniş aileli, daha çok Ege’den samimi mahalleleri mekân ediniyor. Tatlı dedelerin, maharetli ninelerin, sert esnaf babaların, bitirim çırak çocukların geçtiği; bahçeyle, ağaçla kurulan, çoğunlukla açık alanlarda şekillenen, küçük ayrıntılarla zenginleşen anların izini sürüyor. Zor koşullarda yaşayan çocukların hayatlarına değerken kahramanlar değil gerçekçi karakterler yaratıyor. Suriyeli işçi çocuklara iş kaptırmamak için diklenen, kâğıt toplarken sokakta kardeşliği öğrenen, mevsimlik işçi olduğu için derslerini yanında taşıyan, dedesiyle karpuz kavun satan, Suriye’den ailesiyle geldiği İzmir’de daha önce hiç görmediği denize bakarken geride bıraktığı babasını özleyen… Hem iç hem dış göçe dokunarak, bugünün koşullarında ülkemize çocukların gözünden bakarak kırlangıç fırtınasını, Nisan’da açan zeytinleri de imgesinin yanına katarak bir “zamana” yerleştiriyor. Zeytin Çiçeklerine İnanın öyküsünde, Suriye’den göç etmiş Ali, kardeşleri Ayşe ve Elise’ye, İzmir’de deniz onlara bakarken şöyle diyor: “Üzülmeyin, bütün savaşlar biter.” (s. 29). Ancak savaşın geride kalmadığını, sadece değiştiğini, Çırak Savaşları öyküsündeki ekmek kavgasından anlıyoruz. Abirached iç savaşı işlerken bildik sa vaş sahnelerindense insanların bu zor koşullarda her şeye rağmen nasıl hayata devam ettiklerine odaklanıyor. Nour ve Sami adlı kardeşlerin anne babalarının birkaç sokak ötede büyükannelerini ziyarete gittikleri sırada başlayan bombardıman nedeniyle eve geç kaldıkları bir akşamda, 1940’lardan kalma ve şehrin ikiye ayrıldığı sınıra yakın bir apartmanda onların bekleyişlerini içeren hikâyede komşuluk ve dayanışma işleniyor. Apartmanın en güvenli yeri olduğu için tüm komşular giriş katta toplanırken aynı zamanda çocuklara da destek oluyorlar. Bu sırada tek tek komşuların da yaşam hikâyesine tanık oluyoruz. Apartmanın planından, dairelerin iç mekân düzenine kadar ayrıntılı verilen mimariyse, okuru savaş ortamından yabancılaştıran bir perde görevinde. Duvar halıları, avizeler gibi eşya ve nesnelerse hem geçmişi hatırlatıyor hem de her şey normalmiş duygusu veriyor. Komşular arası gündelik diyaloglara karışan bu ayrıntılar, dışarıda bombalar atılırken “yok edileni” değil de “yaşama dair olanı” öne çıkarma çabası… Siyah zeminde, beyaz, iç taramalı, kıvrak dönüşlü desenler umutlu bir çizgi dilini işaret ederken bununla bağlantılı olarak metinlerdeki O’ların içine konan nokta ise Ying Yang çemberine itiraz ediyor sanki. İyiliğin içinde kötülük küçücük bir noktadır. Büke’nin yerli öyküleri artık sıcak iklime gelmiş kırlangıçları anlatırken Abirached, iklimi bize ulaşan Ortadoğu’da, kışın ortasında göç hazırlığındaki gururlu ve kararsız kırlangıçların telaşını tutuyor. İnsanlara en uygun coğrafyaları işaret edercesine göç yollarıyla gezegeni çepeçevre dönen kırlangıçlarsa aslında, Dünya tek, tam ve bütün bir yer diyor bizlere. İmgesinin söylemediği de bu. n Kırlangıç Zamanı / Ahmet Büke / Resimleyen: Mert Tugen / Can Çocuk / 68 s. / 2019 / 10 + yaş Kırlangıç Oyunu Ölmek Gitmek Dönmek / Zeina Abirached / Çeviren: Candan Yasan/ Sırtlan Kitap / 210 s. / 2014 / 14 + yaş 16 15 Ağustos 2019
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear