22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Gülseli İnal’dan “Lady Lazarus” ‘Bu modernizmin bir eleştirisi ve diriliş’ Şair, yazar Gülseli İnal “Lady Lazarus” adlı romanında, etrafı sanatçılar, sanat eleştirmenleriyle sarılı yaşayan Abigal’in dünyasına yoğunlaşıyor. Erkek egemen bir topluluk içinde bunaldığını, küçümsenip aşağılandığını hissederek yazdığı şiir ve yazıları kimselere gösteremeden mutsuz evliliğini sürdüren Abigal’in, bir yandan da kaçış yolları arayarak bilinmeze doğru yolcululuğunda gerçeklikle fantastiği iç içe geçiriyor İnal. Sylvia Plath’ı çağrıştıran Abigal üzerinden erkek egemen toplumda kadına bakışın altını çizerken şair kimliğini de ortaya koyuyor. İnal’la romanını konuştuk. r Özge BAHAR kocası İbrahim’in, sonra Silas’ın, AlemSur’un, modernist Leo’nun, Abigal’e tezahürünü de okuyoruz tüm örselemelerle. Siyasilerin bilerek belli programlar uygulayarak cahil bıraktığı toplumumuzda yüksek bilinci temsil etmesi gereken şairler ve yazarların cahillere benzer davranışlar sergilediğine hepimiz tanıklık ediyoruz. Kendi yarattığı tuzaklara düştüğünü, içgüdülerine hâkim olamayıp yabani ataklar içinde olduğunu, vahşileştiğini, nefsi için her şeyi yapabildiğini Abigal açıkça görebiliyor. Bir toplumun entelijansiyası böyle olursa gerisini siz düşünün. Modernizmin insanı ikiye bölerek bilinç ve ruhu bir tarafa bedeni başka bir tarafa savurması yüzyılları kuşattı ve insanoğlu nın yakın zamanında belirmiş elçileri. Bu inisiyatik metin ya da canlandırma zamansız, mekânsız, her ne kadar belli mekânlar görünüyorsa da kozmosdaki tüm yaşamları kuşatma amacıyla yani bütünlüğü ima etme amacıyla yazıldı. Abigal’in ruhu ve zihni nominalist yasalarla bezeli olduğundan, zamansızlıkta yol alan bir yolcu gibi. Dünyayla sınırlı zihinler ona hiçbir şey ifade etmez, hele de bu dünya ile sınırlı zihin ve ruhların birer entelektüel ya da yaratıcı olduğunu düşünürsek bu da gelişmemiş yaşamdan çıkıp gitme isteği başka evrenlere geçme isteği doğurur. sadece objeye yönelir. Nefsini doyurur, evrenle bütünleşme fikri içinde değil. Abigal öte dünyayı tasarlarken yeniden doğumu düşler. Buradaki öte dünya ise cennet cehennemle ilgili değil. Ten ya da tensellik... Antreposu tıka basa dolu ruhun evreninde, mantığı uzun süreli askıya alamıyor... Beden hapishanesi içinde yaşayan Abigal cinsellik açısından yaratılmış doğasına bazen uygun bazen uygunsuz hareket eder. Aşk onun için kaçış noktası. Erkek egemenler tarafından sadece cinselliğiyle ilgilenilmesi onu yaralar ama o sadece istediğiyle beraber olur, bir tür içinde anaerkil dürtüyü hissederek. Asi, yıkıcı, romantik ve hülyalı. Yüksek bilinçlidir ruhu, tertemiz, kalbi kristal kadar parlak. Ama içinde bulunduğu çevre onu aşağıya çekiyor ve frekansını değiştiriyor. Direnir. “CANAVAR HÂLÂ TAZE ET VE KAN İSTİYOR” Bireyin özgürlüğü, yok edilişi, egemenlerce o bastırılış! Sadece roman kişileri bağlamında değil, rehberlik eden, metinde yer verili mitolojik Tanrılar, İlkçağ filozofları ile İsa, Dostoyevski, Wilde, Nietzsche, René Char, panteist, hedonist, egosantrikler gibi faniler(!) bağlamında da sorarsam “bireye” etkileri nasıl örülü metinde? İlkel toplumların bilinçaltı dürtülerinde varlığını sürdüren “kurban etme” geleneği çağımız insanının ruhunda kadim arketipler olarak yaşıyor. Bu inisiyatik metinde ise uygarlık kılıfı altında “kurban etme” temel güdüsü ortaya çıkar. İlk çağlarda canavarlara verilen genç kadınlar bu metinde sözde demokratik davranışlar çerçevesinde yavaş yavaş psikolojik olarak öldürülen bir kurbana dönüşür. Kadim çağlardaki gibi ortada bir canavar görülmez kurbanı parçalayacak bir ejder bulunur ama gelin görün ki görüntü ve yaşam ne kadar başkalaşırsa başkalaşsın sözde demokratik düzende bile insanın içinde nefsinden ötürü yaşayan “canavar” hâlâ taze et ve kan ister. Kurban kadınlar, egemen kadınlar veya sadece kadınlar ne denli dayanışıyor yapıtta? Artemis, İphigenia’yı infazdan kurtarıyor; Abigal’in içten içe azıcık da olsa gıpta ettiği Clea, Baltasar’ı tepeleyebilen yegâne kadın olarak öne çıkıyorsa da yapıtın kazananları değil kadınlar... Belli bir dayanışma var ama her an kopabilecek düzeyde. Çünkü kadınlar da ataerkil bilinç içinde yetişmiş ve aşmaya çalışıyorlar. Bu metinde baş devindiriciler üç kadın; Abigal, Clea ve Melissa. Hepsi de ataerkillerin tutsağı durumunda. Ancak bebek bir çağ yaşlı ve yorgun çağın içinden doğar. İlk nüveler bu üç kadın tarafından atılıyor. Toprağa verimli tohumlar atar gibi gizli gizli birbirlerini destekliyor. Hepsi ataerkil düzenin çarpıklıklarının farkında ve gizli bir örgüt gibi birbirlerini destekliyor. İlk başlangıç sonra başka başlangıçlara yol açacak bunu biliyorlar. Ancak bunu planlı programlı yapmıyorlar, doğaları yaradılışları öyle. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Lady Lazarus/ Gülseli İnal/ Varlık Yayınları/ 336 s. K İ T A P S A Y I 1283 izli bir örgüt üyesi gibi ayinvari bir akıl birliği ve duygudaşlık içindeki erkekler sızıyor ruhuna Abigal’in... O kıstırılmışlık duygusu yön veriyor kalemine. Şiir, hayat, Tanrı böyle sınıyor belki de. Tepkisi, serzenişi izleğinin rençberi. Abigal, Mezopotamyalı kral Nabukadnezar’ın iki kızından birinin adı, zeki, duyarlı, yaratıcı bir kadın. Ne var ki bilinç ve ruh olarak yüksek olması gereken edebiyat ortamındaki yaratıcı yazarların hiçbirinin “yeryüzünde görmek istediği” insanlar olmadığını fark ediyor. Ataerkil anlayışın böyle yaratıcı bir toplulukta bile sürdüğünü, kendilerini yüksek egolarına teslim etmiş olduklarını, bir kadını; hâlâ bilinçaltlarında süren ilkel dürtülerle değerlendirdiklerini irkilerek deneyliyor. Abigal hegomonyacı ataerkiller tarafından seçilen dişi bir kurban. Zihninin oynadığı oyunlarla okuma boyu ruhani bir yolculukta mı? Abigal. Yeryüzünde bulamadığını öte dünyada arıyor Abigal. Hepimiz insan formunda doğarız ama asıl insanlaşma süreci, yeryüzü serüvenimiz. Yani kaba nefsimizi eğitmek zorundayız. Bu zorlu süreç her insanı insan haline getirmez bazıları yarı yoldan döner, bazıları sapkınlaşır, bazıları da ego çukurunda kaybolur ve sürü haline Gülseli İnal gelir. Abigal bu süreçte, çevresini saran ego azgını edebiyatçıları içten içe eleştiriyor. Çünkü yeryüçok mutsuzlaştı. Çünkü ruhu ve bilinci zünde düşlediği yaşam bu değil. içine doğduğu ve bir parçası olduğu Romanda düşlenen en çok ne? “Doğa”dan koparılmıştı. Lady Lazarus Düşlenen özgürlük ancak özgürlübiraz da modermizmin eleştirisi. Yanı ğün olmadığını acı çekerek görmüştü sıra diriliş, yeniden doğum. artık. Yazında, şiirde, çağlar boyu algılanagelende neleri eksik buluyor Abigal ve “MODERNİZM İNSANI İKİYE metin? BÖLÜP BİLİNÇ VE RUHU İnsanoğlunun yeryüzünü adımlaSAVURDU” maya başlamasıyla tek tanrılı dinlerin Moderniteden nefret eden, köşeli her ortaya çıkışı arasında neredeyse bütün fikre ve oluşuma karşı Baltasar’ın, madbir kainatın tarihi yer alır. Musa, İsa, de âleminin talancısı addettiği hiddetli Muhammed; evrenin dolayısıyla dünyaS A Y F A 4 n 1 8 E Y L Ü L 2 0 1 4 G “LUCİFER’İN YOLCULUĞU BU” Yaşamın yazı tura halini de okuyoruz, madalyonun iki yüzünü de ve rengi ne olursa olsun koyu tonlarda sorgulamalarla bezeli “Lady Lazarus”. Lucifer’in yolculuğu bu. İyi ve kötünün ötesini düşler Abigal. İnsanlık bir gün iyiyi de kötüyü de aşacaktır. Dokuzuncu bilinç durumunda madde bağımlılığından kurtulma yaşanacak ona göre ve yeryüzü ilkellerden arınıp temizlenecek. İlkel bilinç, birinci seviyedeki bilinç durumu hayvan bilinci seviyesinde C U M H U R İ Y E T Fotoğraflar: Yahşi BARAZ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear