Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
yapıtıdır aynı zamanda çünkü yazar, bir köyden özel mülkün tasfiye edilişi sırasında yaşananları çarpıcı bir bakış açısıyla anlatır kurduğu bu hikâyede. Bunun önemli bir diğer yanı da var elbet çünkü Platonov, hiçbir zaman komünizim karşıtı olmaz. Aksine sıkı bir komünisttir ama onun idealist bakış açısı, gördüklerini söylemesi gerekliliği uyandırır onda. Bunu da boğmayan ama kendini bir biçimde hissettiren bir alegoriyle yapar bu romanında. İdealist bakış açısı ise sadece bu romanına değil tüm yazdıklarına yansır. Çukur’un ardından yayımlanan öykü derlemesi Dönüş’te de bunu görmek mümkün. Dönüş’te bir diğer yandan, hümanizmin pratriğe dökülmüş metinlerini okur gibi oluruz. Dönüş, Platonov öyküleri arasından yapılmış dokuz öykülük bir seçki. Belli bir motif birlikteliğinden doğduğu söylenebilir bu seçkinin çünkü genelde “savaştan dönen erkekler” sadece kitaba adını veren öyküde değil hemen her öyküde karşımıza çıkar. Bir yandan da art alanda sürekli olarak gezinen açlık ve safaletin resmidir bu öykülere yansıyan ama bu da Platonov’a has bir bakışla tabii ki. Bu özgün bakışı ise tüm o kötücül manzaranın ardına döşediği insani motiflerle yakalıyor Platonov. Umudu ve sevgiyi bir şekilde öykülerinin katarına takıveriyor. Evladını kaybeden bir ineğin öyküsünü anlatırken bile insanlığın fotoğrafını çekip umudu baş köşeye oturtuyor. Bu bağlamda doğanın da çok önemli bir motif olarak yer aldığını vurgulamak gerek Platonov’da. Onun için insan, hayvan ya da bitki değil varlığın kendisi önemli. O nedenle bir kütük parçası da dile gelebiliyor Platonov metinlerinde. Öykülerinde genellikle köylüyü, köylüleri de anlatsa fark etmiyor o yüzden. Onlar da Platonov’un “varlık” çatısı altındaki en halis yerlerini alıyor. Aslında genel bir bakış olarak alabiliriz az önce söylenenleri Platonov için. Türkçede yayımlanan diğer romanları; evrenin en yoksul halkını anlattığı Can’da, komünizme ve yaşamı değiştirme fikrine inanmış küçük insanların hikâyesi Çevengur’da ve alegorinin üst düzeyde içine sızdığı, Moskova adındaki bir kızın yaşamını anlatan, bitiremediği romanı Mutlu Moskova’da da farklı yansımalarıyla görüyoruz bunu. Aynı şekilde geçen günlerde yayımlanan öykü derlemesi Muhteşem Vahşi Dünya’da da bu insana insanca bakışın farklı bir yansıması var. GÖREBİLMENİN “DERTLİ” ÇEKİCİLİĞİ Platonov’un, Metis Yayınları’nca basılan tüm kitaplarında olduğu gibi, Çevengur çevirisiyle ödül alan Günay Çetao Kızılırmak’ın titiz çevirisiyle okur karşısına çıkan Muhteşem Vahşi Dünya’da, tıpkı Dönüş’te olduğu gibi Platonov öykülerinden derlenmiş dokuz öykü var karşımızda. Yine aynı Dönüş’te olduğu gibi bir motif birliği söz konusu bu öykülerde de. Nasıl ki Dönüş’te savaş dönüşü küçük dünyalar resmediliyorsa burada, dünyanın ve teknolojinin gelişimine ayak uydurmaya çalışan, belki de yakalamış ama bir şekilde motif olarak bu “vahşi” dünyanın “muhteşemlikleri” ana eksende kendine C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I yer buluyor. Ama insan yine önde... Platonov’un yazdıklarını yaşamından ayrı düşünmek imkânsız. Her satırında yaşanmışlık ve yaşamın ta kendisi yer alıyor bu öykülerde de. Yazarın, 1899’da bir demiryolu işçisinin oğlu olarak dünyaya geldiğini, İç Savaş sırasında Kızıl Ordu’da görev aldığını, sonrasında elektrik mühendisi ve arazi ıslahı uzmanı olarak çalıştığını bildiğimizde, kitaptaki öykülerin nasıl gerçeklerden, yaşam ve yaşanmışlıklardan doğduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Dahası, farklı bir anlam düzeyi de aralanıyor böylelikle... Öykülerde; demiryolu motifi, bazen kitaba adını da veren öyküdeki gibi sadece bir makinist, elektrik getirmek ya da toprak ıslahı için çabalayan insanları anlatan önemli parçalar kitabın genel atmosferini meydana getiriyor. Öyküleri bu bağlamda bir kültürün dirilişi olarak da okuyabiliriz. Yeni dünyanın, yeni yeni oluşan imgelerinin diriliş hikâyeleri... Rusya’da komünizmi yayma uğraşıyla Platonov’un kendince harcadığı özel çabanın yansımaları aynı zamanda Muhteşem Vahşi Dünya. Buna bağlı olarak yazarın, teknolojiyle kurduğu ilişki dikkate değer. Bu olguyu yaşamıyla ilişkilendirerek okumak mümkün ama Platonov’un makineler ve buluşlarla farklı bir bilinç düzeyinde ilişki kurduğu açık. Makineleri, buluşları, teknolojik gelişimi önemsiyor Platonov çünkü makineleri, bilimi insanlığı özgürleştirmede en önemli yardımcılardan bir olarak görüyor ve adeta resimlediği o sefalet manzaralarından kurtuluşun müjdecisi olarak yaklaşıyor onlara. Kitaptaki, “Yepifan Savakları” adlı öykü, Çarlık Rusyası’nın müthiş zorbalığını anlatmasının yanında bunun özlemini betimlemek için yazılmış adeta. Aynı şekilde “Elektiriğin Yurdu” adlı öyküyü de bu kervana katabiliriz. Platonov’un roman ve öykülerini ise farklı değerlendirmek gerek. Her ne kadar romanlarının imgesel boyutları biraz daha fazla olup düşsel manevralara daha fazla alan açsa da, öykülerinde gerçeğe biraz daha tutunup onları gün yüzüne çıkarma uğraşı var yazarın. Fikir temelinde birliktelik her zaman için geçerli ama öykü ve romanlarının dünyalarını farklı kefelerde ağırlamak lazım. Tüm bunlar doğrultusunda, son söz olarak, görebilmenin “dertli” çekiciliğine kapılmış bir yazar olduğunu söyleyebiliriz Platonov’un. Dönemi ekseninde düşündüğümüzde belki daha birçok yazar onun gördüklerini görmüştü ama Platonov’un bir hastalığı daha var anlaşılan; “yazmak”. İşte tam da bu yüzden başı ölesiye ağırır yaşamı boyunca. Onun gördükleri, aslında içinde bulunduğu, kendini ait hissettiği bir mücadelenin kendince eksik gördüğü, yamanması gerektiğini düşündüğü yanlarıydı. Ama dönemi için “haksız” sayıldı. Şimdi şimdi değeri anlaşılıyor ve Rus edebiyatında etkisi, Kafka’nın Batı edebiyatına yaptığı etkiyle kıyaslanıyor. Yani, elyazmaları bir kez daha yanmıyor... n erayak@cumhuriyet.com.tr Muhteşem Vahşi Dünya/ Andrey Platonov/ Çeviren: Günay Çetao Kızılırmak/ Metis Yayınları/ 168 s. 1283 1 8 E Y L Ü L 2 0 1 4 n S A Y F A 1 7