25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş R iir Atlası CEVAT ÇAPAN Aleksandr PUŞKİN / Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY Rus şiirinin güneşi... Ve kölelik enkazının üstüne Hepimizin adlarını oyacak. us edebi dilinin yaratıcısı, dâhi şair, yazar ve dramaturg Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 26 Mayıs 1799’da Moskova’ da soylu bir ailede dünyaya geldi. 18111817 yılları arasında Tsarsko Selo Lisesi’nde okudu. Daha o zaman yazdığı 120 civarında şiirle güçlü yeteneğini topluma kabul ettirdi. Liseden sonra Petersburg’a yerleşip mülkiye memurluğu yaptığı yıllarda (18181820) “Yeşil Lamba” adlı edebiyatçılar derneğine katıldı ve yazmış olduğu Ruslan ile Lyudmila adlı lirik destanla yeni Rus şiirini başlatmış oldu. Bazı siyasi içerikli şiirleri ve epigramlarından dolayı sürüldüğü Kişinev ve Odesa’da (18201824) Kafkasya Tutsağı, Bahçesaray Çeşmesi vb. yapıtlarını kaleme aldı. 1824 yılında görevden alınarak Mihaylovskoe’ye bağlı Pskov’da bulunan dede malikânesinde gözaltında tutuldu. Orada Yevgeni Onegin manzum romanı üzerinde çalışmaya başladı, aynı zamanda bir yandan da Çingeneler ve Kont Nulin adlı destanları, Boris Godunov başlıkı tiyatro oyunu gibi çeşitli yapıtlar kaleme aldı. Dekabristlerle çok yakın ilişkiler içinde olmasına karşın onların ortamına girmedi ve 14 Aralık 1825’te başlattıkları ayaklanmaya katılmadı. Nikolay I onu affetti ve özel olarak kendi gözetimi altına aldı. Puşkin’in, Rusya’da yapılması gereken reformlarla ilgili çarın hazırlamış olduğu Halkın Eğitimi Hakkında başlıklı yazısını hedef alan Sekizlikler (“İyilikler Umuduyla”) şiiri de hiçbir işe yaramadı. 18271828 yıllarında yazılan Andrey Şenye başlıklı şiir ile Gavriilyada (Cebrailname) adlı lirik destandan sonra şair yeniden gizlice izlenmeye alındı. 1831’de Nataliya N. Gonçarova ile evlendi. Ardından da Yevgeni Onegin bitirildi ve Biyelkin’in Hikâyeleri, Yüzbaşının Kızı, Bakır Süvari, Maça Kızı vb. yeni kitaplar da yazıldı. Evlendikten sonra Puşkin’e Çar Petro ile Pugaçev’in tarihlerini inceleyebilmesi için eski işyerindeki devlet arşivinde çalışma hakkı verildi. Derin bir tarih sezisine sahip olan şair 18. Yüzyıl Rus Tarihiyle İlgili Notlar, Poltava, Büyük Petro’nun Arabı vb. yapıtlarında şematik yorumlara mesafeli durarak, “söz konusu çağı tüm gerçekliğiyle” yansıtmaya özen gösterdi. Böylece o, Rusya tarihi uzmanı A. L. Şapiro’nun “Şair kaleminin dokunduğu her tarihsel olgu tüm canlılığı, parlaklığı, inandırıcılığı ve gelişme sürecindeki tüm benzersizliği ve karmaşıklığı ile gözlerimizin önünde canlandırılır” sözlerini haklı çıkardı. 1833 yılında Puşkin şairlik şanına yakışmayan düşük bir unvanla asiller topluluğuna alındı. 1836’da Sovremennik (Çağdaş) dergisiyle Literaturnoy gazetıy (Edebiyat Gazetesi) adlı gazetenin yayımcılığını yapsa da maddi sıkıntılardan bir türlü kurtulamadı. Petersburg sosyetesinden ünlü şairi çekemeyenlerle gözü dönmüş düşmanları, eşi Nataliya’nın bir yandan Çar Nikolay I ile yakın olduğunu, öte yandan Fransız asıllı subay d’Anthes’ in de ona kur yaptığını ağızbirliği etmişçesine her yerde dillendirerek şairin gururuyla oynamak istediler. Kişilik onurunu korumak amacıyla şair, d’Anthes’i düelloya çağırmak zorunda kaldı. Ne ki 27 Ocak 1837’de Çernoy Reçke denen yerde gerçekleşen düelloda Puşkin ağır yaralandı ve iki gün sonra yaşama gözlerini yumdu. Tıpkı V. Jukovski’nin dediği gibi “Rus şiirinin güneşi battı”. SİYAH ŞAL Bakıyorum siyah şala hâlâ çılgınlar gibi, Hissederek yüreğimde buz nefesli elemi. Öylesine genç ve safdil biriydim ki, o zaman, Tutuşuyordum bir Yunan güzelinin aşkından. Onun ateş kollarında utanıp titrerken ben En karanlık bir günümü yaşadım beklemeden. Bir kez şölen veriyorken seçkin konuklarıma Sefil bir Yahudi geldi koşa koşa yanıma. “Sen, dedi, ahbaplarınla eğlenirken yuvanda, Senin Yunan dilberin de başkasıyla şu anda.” Lanetledim Yahudi’yi, sonra da altın verdim, Ardından da hizmetçime acil haber gönderdim. Her şey tamam. Kırbaç sesi… kuş gibi uçan atlar, Oysa şurda can evimde susan derin bir gam var. Bildik kapı eşiğine bakınca bir aralık, Dizlerime inme indi, gözlerime karanlık. Odasına koştuğumda… sanki yüreğim dondu: Bir Ermeni, sevgilimi kibarca okşuyordu… Dünyam bitti; öfke kusan hançerimin ötüşü Bitirtmedi Ermeni’ye başladığı öpüşü. Tükürerek tekmeledim kellesiz cesedini; Kızın gözlerine baktım, duymadan dediğini. O gözleri… o çağrıyı hiç unutmuş değilim… Öldü benim Yunan kızım, ilk göz ağrım, sevgilim. Cansız omuzlarından indirdim hemen şalı Ve onunla temizledim hançerdeki kanları. Uşağım gizlenerek karanlığın bağrına Attı iki cesedi de Tuna’nın sularına. Ama artık öyle gözler hiç çıkmıyor önüme Ve unuttum gecelerce huzur nedir, gülüş ne. Bakıyorum siyah şala hâlâ çılgınlar gibi Hissederek yüreğimde buz nefesli elemi. *** Gündüzün kandili sönüverince Akşam sisi örttü mavisini denizin. Dalgalan, ey yelken bezi, delice, Sen de coş ey, altımda somurtan sonsuz engin. Uzak bir kıyı var görebildiğim O topraklar Güney’in kutsanmış mekânıdır – Ki beni oraya hep anılarım çağırır Ve çoğalır acım, artar özlemim… Sezerim gözlerimin ıslandığını birden Sakinleşip tekrar kabarır içim Hayalim koşar benle, koşar hem de ne biçimo büyük çılgın aşkım yılların öncesinden, kalpteki acılar, hasretler ince ince, ihtiraslar, umutlar, yansıması düşlerin… Dalgalan, ey yelken bezi, delice, Sen de coş ey altımda somurtan sonsuz engin. Götür beni ey gemi, uzak mavi iklime, Uçarak hevesiyle köpüren dalgaların, Götür, ancak benim memleketime Ve geriye dönme bir daha sakın, Semtine o gönül denen mekânın – İlk yaşantıların doğduğu yurda Hani esin perisi korurdu beni orda, Oysa ilk filizi orda kırıldı Hoyratça harcanan ilkgençliğimin İhanetini tattım ilk kez uçuk sevincin, Ruhuma soğuk küller ve hüzünler yığıldı. Yeni izlenimler peşindeyim ben İşte kaçıyorum senden, öz yurdum, Geçmişle yaşayan dostlarım, sizden, Ve bomboş gençliğimden uzağa kaçıyorum! Ve siz, kör yanılgıyla seçtiklerim – gerçekten Uğrunuza şandan ve huzurdan vazgeçtiğim Can, özgürlük, yaşam… tümden heba ettiğim – Siz ki, bende bittiniz: Siz ki sinsi hainler, Siz ki, altın çağıma öylesine girenler… Siz bittiniz, ama aşkın hançeriyle gizlice Açılan kalp yarası hâlâ açık ve derin… Dalgalan, ey yelken bezi, delice, Sen de coş, ey altımda somurtan sonsuz engin. *** Ben arzularımı yaşadım, doğru, Hayallerimi de tam yaşadım ben; Bunların meyvesi acılar oldu, Çölleşen bir kalpten süzülüp gelen. Feleğin o ağır gürzü altında Çelengimin çiçekleri soldular – Hüzünlü bekleyiş fasıllarında Sessizlik soruyor: Daha ne kadar? Ve işte ortasında fırtınaların Buzlu gök kusarken habire zehir, Yapyalnız, ucunda kara bir dalın, Bir yaprak çaresiz titremektedir. A.P. KERN’E Hep aklımda o müthiş an: Huzurumda görmem seni – Çıkmış gibi bir rüyadan, Şahane güzellik gibi. Boğarken umarsız kaygı, Kahrederken beni hüzün Hoş sesin kulağımdaydı Düşlerimde şirin yüzün. Yıllar geçti. Coşku seli Yıktı düşün tamamını. Unuttum ben hoş sesini, Gözlerini, endamını. Uzakta bir kör sürgünde Doldurdum çilemi, yalnız, Tanrısız, esinsiz hem de, Gülüşsüz, gözyaşsız, aşksız. Ruhumu yaktı tekrardan Huzurumda görmem seni – Çıkmış gibi bir rüyadan, Şahane güzellik gibi. Ve esrik yürek yeniden ÇAADAEV’E Aşk ve umut gibi sahte sözlerin Beşiği bir süre salladı bizi. Gençlik düşlerinin tozpembe izi Uçtu erken çiyi gibi seherin. Ama zulmün baskısında boğulup Titiz inancımız kül bağlamadı Ve yürekte hiç arasız çağladı Vatanın çağrısı, çağlayan olup. Hoş bir beklentiye odaklanmışız Özgürlüğün kutsal bayramına tek – Genç bir âşık nice nefes keserek Bekliyorsa cananını sabırsız. Özgürlükle yandığımız sürece, Kalpler susadıkça dürüstçe şana Sonsuz coşkumuzu, derin ve yüce, Bağışa hazırız aziz vatana. Dostum, inan, çok yakınız o güne – Gökte uğur yıldızımız doğacak Rusya uyku illetini boğacak CUMHURİYET KİTAP SAYI 1068 Çağrı aldı çağırmakla Hem tanrıdan, hem esinden Gülüş, gözyaşı ve aşkla. SAYFA 23
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear