Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O hmet Ümit’in yeni romanı İstanbul Hatırası (Haziran 2010, Everest yay.), 2010 İstanbul Kültür Başkenti’ne bir armağan gibi. İstanbul Hatırası okuru seri cinayetlerin izini sürerek İstanbul’un tarihinde önemli dönemeçlere işaret eden mekânlarda gezdiriyor, İstanbul’un üç bin yıllık tarihini anlatıyor. Ahmet Ümit’in önceki polisiyelerinden tanıdığımız kahramanı Başkomiser Nevzat, yardımcıları Zeynep ile Ali ve sevgilisi Evgenia İstanbul Hatırası’nda ana kadroyu oluşturuyorlar. Her biri İstanbul’un tarihi bir yerine bırakılan cesetlerin verdiği işaretlerin izini sürerek katili yakalamaya çalışıyor Komiser Nevzat. Seri cinayetlerin kurbanları İstanbul’a zarar verenler, tarihi yapılar üzerine binalar yapılmasını sağlayanlar, inşaat rantı için İstanbul’un binlerce yıllık tarihini yok edenler, tahrip edenler. Komiser Nevzat, her cinayet sonrası kurbanın kimliğini sorgulayıp, katillle, cinayet sebebiyle ilgili bir ipucu bulurum umuduyla evini, işini, ailesini araştırdıkça bazı İstanbulluların nasıl zenginleştikleri de ortaya çıkıyor. Üstelik bu zenginleşmede sanıldığı gibi ne siyasi görüş, ne dini inanç etkin. Çıkarlar söz konusu oldu mu en aykırı görüşteki insanlar bile bir araya geliyor. Kurbanların ortak noktası da bu; çıkar birlikteliği. Bu çıkar birlikteliklerinin oluşturduğu alt hikâyelerin her biri de ayrıca roman olarak yazılabilecek nitelikte. Sarayburnu’na, günümüzde Atatürk anıtının bulunduğu, şimdi yok olmuş Poseidon Tapınağı’na avucunun içinde bir sikke ile bırakılan bir cesetle başlıyor roman. Ceset bir başka tarihi yapıyı işaret edecek biçimde yerleştirilmiş. Ama o yönde öyle çok tarihi eser var ki Komiser Nevzat ve yardımcılarının bu yapıyı tespit etmeleri mümkün değil. İkinci ceset, işaret edilen yerde Çemberlitaş Sütunu’nun altında yine avucunda bir sikke ile bulunuyor. Katil ya da katiller hem cesetleri bıraktıkları tarihi yapılarla, hem de avuçlarındaki sikkelerle bir mantık yapısını bildirmek istiyorlar. Komiser Nevzat, tarihi yapıların ve sikkelerin hangi mantık silsilesine göre sıralandığını çözerse, cinayetlerin nedeni de faili de açığa çıkacak. Kitabın arka kapağında da bildirildiği gibi “Yedi kurban, yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekân” söz konusu. Komiser Nevzat’la birlikte cinayetlerin izini sürerek İstanbul’un birçok bilinmeyenle dolu hikâyesini öğreniyoruz. Bu öğrenme işinde en çok yardım, kurbanlardan birinin eski eşi olan Topkapı Sarayı’nın müdürlerinden Leyla Hanım’dan alınıyor. Her cinayetten sonra Komiser Nevzat Leyla Hanım’ı arıyor ve komiserle birlikte kurbanın bıraklıdığı yerin ve kurbanın avucundaki sikkenin SAYFA 12 kuduğum Kitaplar METİN CELÂL İstanbul Hatırası A simgelediği dönemin tarihini öğreniyoruz. Romanın amacının İstanbul’un tarihini hatırlatmak olduğunu ve bu amaca uygun olarak kurgulandığını bildiğimizden bu bilgi aktarımını normal karşılıyoruz. Ama ilerleyen sayfalarla birlikte hemen her roman kahramanının İstanbul’un tarihini anlatmaya başlamasıyla bu bilgi fazla geliyor, romanın esasının, polisiyeliğinin önüne geçiyor. Bu bilgiler nasıl satır aralarına çekilip göze batmaz hale getirilirdi, sorusunun cevabını vermek zor. Çünkü, İstanbul’un binlerce yıllık tarihi var ve İstanbul’un tarihinde önemli dönüm noktaları oluşturan yedi hükümdarı ve yedi yapıyı anlatmakla sınırlasanız bile anlatacak şey çok. Yedi cinayetin işleneceğini bilmek, polisiye meraklısı okur için romanın sonunu bilmek gibi bir şey. Okumaya bu bilgiyle başladığınız için Komiser Nevzat’ın bu yedi cinayeti engelleyemeyeceğini, cinayetler işlenmeden katili bulamayacağını da biliyorsunuz. Merakınız katilin nasıl bulunacağı ve yakalanacağına kayıyor. O zaman da büyük boy, 565 sayfalık roman fazla uzun geliyor. Ahmet Ümit, bu dezavantajı, beklenmedik bir son, umulmadık katiller kuşkusu/umudu yaratarak aşmayı denemiş. O nedenle sürekli romanın olağan şüphelilerine, İstanbul’u kurtarmak için canını bile verebilecek insanlara ve amacına ulaşmak için her şeyi göze alabilecek, tabii İstanbul’u kökünden yok edebilecek bir müteahhite yükleniyor, dikkati onların üzerine çekiyor. Böyle olunca da komiser Nevzat’ın sürekli çocukluk arkadaşlarıyla buluşması, onlarla yiyip içip eski İstanbul’u yad etmesinin sadece İstanbul nostaljisi yapıp, okurlarına “nerede o eski İstanbul” dedirtmek olmadığını daha romanın ortalarında anlıyorsunuz. Polisiye okurunun en büyük merakı olabildiğince erken katilin kim olduğunu bulmaktır. Bu hem kendi zekâsını sınamak hem de okuduğu romanın polisiye açıdan değerini, notunu vermektir. En değerli polisiye katilin son sayfaya kadar bulunamadığı polisiyedir. Komiser Nevzat’ın bu yedi cinayeti engelleyemeyeceği, cinayetler işlenmeden katili bulamayacağı bilgisi, heyecanın Ahmet Ümit, seri cinayetlerin izini sürerek İstanbul’un önemli mekânlarını gezdiriyor, üç bin yıllık tarihini anlatıyor. dozunu düşürdüğü gibi bize “katilleri niye bulamıyor” sorumiğe büründürülmesi, geçmişinin ayrıntılansunu sorduruyor. Komiser Nevzat, belki de dırılması, iş dışındaki yaşamının da anlatıldaha ilk cinayetten itibaren kurbanların ölması. Böylelikle Komiser Nevzat’a daha yadürülmeyi hak ettiğini düşünüyor, düşünkın hissediyoruz kendimizi ve sözünü ettiğim dürüyor. Çünkü yedi kurban da İstanbul’un bazı eksikleri ve kusurları onun kişiliğine, tahrip edilerek yok edilmesinde rolleri olan alışkanlıklarına bağlayarak hoş görüyoruz ya kişiler. İşlerini o kadar ustaca yürütüyorlar da tabii karşılıyoruz. ki yakalanmaları ihtimal dahilinde değil, yaİstanbul Hatırası dediğim gibi kalın bir kalansalar da pek ceza yemeyeceklerini kitap. Ahmet Ümit, günümüz çoksatar yatahmin etmek zor değil. Bu nedenlerle de zarlarının kalın kitap yazma genel eğilimine katili bulma işinde pek aceleci davranmami uydu bilmiyorum ama bence polisiyede yıp, işini bitirdikten sonra yakalamak polisien uygun uzunluk 200 sayfa civarıdır. Poliyelerden bildiğimiz bir trük. Komiser Nevsiye uzadıkça okur yorulur, ilgisi dağılır, zat bize böyle bir ruh halinde olduğunu sabrı azalır. Polisiye okurlarının genel tercihissettirse de esas olarak bühi bir bilemediniz iki oturumda kitabı bitiryük bir şevkle cinayetlerin nemektir. İstanbul gibi üç bin yıllık tarihi olan denini çözmeye, katili bulmabir şehri ana eksen olarak alıyorsanız ve ya çalışıyor. Ama çok yavaş “eksen kayması” olmadan romanı yazıp biçalışıyor. tirmek istiyorsanız size üç yüz sayfa da Komiser Nevzat’ın yeni tekyetmez beş yüz sayfa da. Bana okur olarak nolojiler hakkında bilgisi yok gereğinden fazla gelen bilgiler büyük bir ve emekliliğinin çok yakın olihtimalle yazara az, hatta eksik gelmiştir. duğu bugünlerde öğrenmeye Günümüz çoksatarlarında görülen olabilde niyetli değil. Tam anlamıydiğince çok ve ayrıntılı bilgi aktarımı eğilila demode bir polis. Yardımmine uyan Ahmet Ümit, tecrübeli bir polisicısı Zeynep, biraz meraklı göye yazarı olarak sürekli bilgi vermenin bir rünüyor ama o da internette süre sonra can sıkacağını, dikkati dağıta“search” yapmanın ötesine cağını bildiğinden akıcı diyaloglarla bu geçemiyor. Örneğin beyaz handikapı aşma yolunu seçmiş. Genelde minibüsü bulmak için İstande başarılı olmuş. Ama bazı bölümlerde bul’un hemen her yanını kapçok kitabi kaldığını da belirtmeliyim. Yüz layan Mobese kameralarınbin baskılı bir kitapta okurun düzeyini tesdan, bankaların ve işyerlerinin pit etmek pek kolay değil. O nedenle de hemen hepsinde bulunan güortalama okurun ortaokul düzeyinde olduvenlik kamerası kayıtlarından ğunu, okuduğu konuda hiç bilgi sahibi olyararlanmak akıllarına gelmimadığını varsayıp ona göre yazmak gerekiyor. Komiser Nevzat ve ekibi yor. O okur Süleymaniye Camii’ni kimin eskiden kalma yöntemleri teryaptırdığı, mimarının kim olduğu bir yana, cih ediyor, şüpheliler ve tayerini de bilmeyebilir. Ahmet Ümit bilgi venıklarla yüz yüze görüşüyorrirken bu durumu dikkate almış ama neyse lar. Komiser Nevzat, görüşki bu düzey sorununu fazla dert etmemiş melerin çoğuna yardımcısı anlatımını üç yüz sözcükle sınırlamamış. Ali’yle birlikte gitme alışkanlıÖnceden bir deneyim yaşamasına rağmen, ğında. Tek başına iş yapmayı kendisinden hemen sonra aynı konuyu üç sevmiyor. Hemen her gün yeyüz sözcükle işleyecek yazarların çıkma ihni bir cinayetin işlendiği bir timalini önemsememiş. Üstelik onlara ve olayda bu alışkanlığın büyük tabii konuya merak saracak okurlara kobir zaman kaybına neden ollaylık olsun diye de kitabın sonunda yararması kaçınılmaz. Öyle de olulandığı tüm kaynakların listesini vermiş. yor. İstanbul Hatırası, iyi bir polisiye yazarı İsDikkati çeken bir nokta da tanbul’un tarihini nasıl anlatırdı sorusuna Komiser Nevzat’ın önceki roverilmiş doğru bir cevap. ? manların aksine iyice ete keCUMHURİYET KİTAP SAYI 1068 Fotoğraflar: Emre Keten