25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bir televizyon dizisinin kahramanı olarak bütün dünyada polisiye roman sevenlerin ilgisini çeken takıntılı ve saplantılı dedektif Adrian Monk yeni bir macerayla, Monk: Hawaii Macerası adlı kitapla okuyucuların karşısına çıktı. Lee Goldberg’den ‘Monk: Hawaii Macerası’ Saplantılı dedektif Monk ğılığın, duygusuzluğun, tutarsızlığın, karmaşıklığın egemen olduğu bir dünyadan “kaçarak”; anlam, tutarlılık, duygululuk ve düzenin simgesi olan müziği dinlemek için konser salonlarına veya evimizdeki müzik dinleme cihazlarına sığınmıyor muyuz? Bundan dolayı ki ünlü Bolşevik lider Bukharin’in polisiye roman merakını ve polisiye roman okurken politbüro toplantılarını bile kaçırmasını yahut Abdülhamit’in her gece yatmadan kendisine polisiye roman okutturup dinlemesini gayet iyi anlıyoruz. Monk bize bu kaçış zevkini en üst düzeyde veren kahramanlardan biri. Özellikle bu türde az rastlanan ve ustalık isteyen ironi öğesi öykülerden keyif almamızı daha da artırıyor. Monk hikâyelerinin Doktor Watson’u rolünü dedektifin sekreteri Natalie Teeger üstleniyor. Natalie çalışmak zorunda, patronunu seviyorsa da takıntı ve saplantıları bazen onu canından bezdiriyor. Monk ise sekreteri olmadan yaşamını sürdüremeyecek durumda, çünkü takıntı ve saplantılarıyla birlikte yaşayabilmesi Natalie’nin desteğine bağlı. Öykü, Natalie’nin Hawaii’ye çok sevdiği bir arkadaşının düğününe nedime olarak katılmak için kaçamak bir izne gitmesiyle başlıyor ama Monk, Natalie’siz yaşayamayacağından, dedektifimizin de aynı uçakla Hawaii’ye gittiğini görüyoruz. Bu Natalie için hiç de hoş olmayan bir sürpriz ancak asıl sürpriz Monk’un bütün saplantı ve takıntılarından kurtulmuş olması. Örneğin uçağın tuvaletini kullanması, dedektifimiz San Fransisco’da bu ihtiyacı ortaya çıktığında umumi bir tuvalete girmektense işi gücü bırakıp evine döner uçakta verilen yemekleri yemesidir. Ama bu durum geçicidir, Monk psikiyatristi’nin çok acil bir durum dışında kullanmasını yasakladığı bir ilacın etkisi altında böyle davranır, işin kötüsü bu ilacı kullanınca beyni çalışmaz ve üstün dedektif niteliklerini yitirir. Hawaii’ye gelince dedektifimiz ilacın kısa süreli etkisinden kurtulacak yine takıntılı ve saplantılı Monk olarak karşımıza çıkacak ve başına düşen bir hindistancevizinden dolayı öldüğü söylenen zengin Helen Gruber’in herkesin sandığının aksine bir cinayet kurbanı olduğunu anlayıp şarlatan ünlü televizyon medyumu Dylan Swift ile olayın ilişkisini ortaya çıkaracaktır. Olan bir haftalık tatil umutlarıyla Hawaii’ye gitme düşleri berbat olan Nathallie’ye olacaktır. Sonuç olarak Monk’un bu öyküsü gizemli, sürükleyici, yerinde ve bayağı kurnazca kullanılmış ironi öğesiyle eğlendirici ve polisiye kurgusu ustalıklı bir hikâye ve günlük dağdağadan kurtulmak isteyenler için dört dörtlük bir kaçış olanağı. Çevirinin başarısı da bu etkiyi çoğaltıyor. ? Monk: Hawaii Macerası/ Lee Goldberg/ Çeviren: Zeynep Umuroğlu Çetinol/ E Yayınları/ 350 s. Ë Erol ÜYEPAZARCI ynı kahramanın çeşitli maceralarının hikâye edilmesinin edebiyattaki ilk örneklerini Honoré de Balzac’ın verdiği bir gerçek. Onun ünlü kahramanı Vautrin, yazarın Goriot Baba, Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti ile Vautrin’in Son Dirilişi gibi eserlerde çeşitli isimler altında boy gösterir. Polisiye roman yazanlar onun açtığı yoldan gitmiş ve aynı kahramanın çeşitli öykülerinin anlatılması bu edebi türde çok rastlanan bir uygulama olmuştur. Polisiye roman tarihine bakarsak bu uygulamanın Auguste Dupin, Sherlock Holmes, Arsène Lupin, Hercule Poirot, Komiser Maigret gibi efsanevi örneklerini hemen hatırlayabiliriz. Özellikle Anglosaksonların “Whodonit” dedikleri “Katil kim?” türü polisiye romanlarda bu uygulama neredeyse bir genellik kazanır. Usta bir polisiye roman yazarı eğer seri öykülerini anlattığı kahramanını iyi betimlerse okuyucuda bir tiryakiliK yaratır; meraklı okuyucu ya onunla özdeşleşir ya da onunla yarışır. Lee Goldberg’in yazdığı polisiye romanların kahramanı Adrian Monk bu tip dedektiflerin çok başarılı bir örneği. Okuyucuyu baştan uyaralım, Monk öyküleri, özellikle Dashiell Hammett ve Raymond A Lee Goldberg Chandler ikilisinin kurucusu olduğu “kara roman” okulunun takipçisi olan bugünkü İsveç, Fransız ve Güney Amerika polisiye romanlarında başat öğe olarak görülen toplumsal sorunları irdeleme gibi bir işlevi üstlenmiyor. Kitabın okuyucuya tattırdığı keyif ona bir kaçış zevkini dolu dolu vermesi. Yalnız bu arada kişisel kanımız olarak belirtelim ki polisiye roman okurunun “kaçış zevki”ni küçümseme yoluna, entelektüel bir ukalalıkla hiçbir zaman kapılmamak gerekir. İnsanların hele bugünkü koşullarda “kaçış zevkine” gereksiniminin her zamandan çok olduğuna inanıyoruz. Bunun ayıplanacak hiçbir yanı yok. Çoğu olayın, çoğu gelişmenin, çoğu insanın dönüp de ikinci kez bakılmaya değmediği bir dünyadan “kaçarken”; sevdiğimiz ressamların yapıtlarını tekrar tekrar bakalım diye duvarlarımıza asmıyor muyuz? Bunca baya CUMHURİYET KİTAP SAYI 1060 SAYFA 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear