Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Celal Soycan'dan 'Saptım Burçlar Bilgisinden' Düzlemde cisimleşen lirik Celal Soycan şiirinde bütün soyutlamalar, dil ile oynamalar, kalıp sözlerin deformasyonları, öykülemeler, öykülerden, masallardan yararlanmalar, metinlerarası ilgiler, hayattan doğrudan alıntılar beraberlerinde şiiri ketleyici kimi sorunsallara yol açsalar da yeni bir şiirin olanaklarını elde etmeye yönelik bilinçle kullanılır. çimde gelişen bir kent olarak görüyoruz şiirde. Evin geri alınması imgesini ise şairin sözün gücüne olan inancı, bu şiirle şehri yeniden el değmemiş haliyle tasarımı vb. olarak değerlendirebiliriz. Çocuklukta belleğe kaydedilen görüntülerin şiirde kazandığı bilinç (biçim olarak bilinç) bu imgeyle somutlaşıyor. “gayb ve kün”de ise ilk dörtlük şöyle: “su donarken pislikleri yüzeye/itermişuykulu evrenin rahmindeki/ tay ayaklanırmış balçık siniden” Aynı özellikleri görüyoruz; geleneksel bir üçlük. Kısa dizeler. Yoğun bir imgesellik. Şaşırtıcı, kimselerinkine benzemeyen bir söyleyiş. İlk dize şiirde yadırgatıcı bir bilgi içeriyor. Ama kısa tire işaretinden hemen sonraki “uykulu evrenin rahmindeki/ tay ayaklanırmış balçık siniden” dizeleri birlikte müthiş bir doğa olayını çiziyor gözlerimizin önüne. Evrenin insan eliyle bir başka biçimde var edilişinin öyküsü anlatılmakta. Soycan şiirinde bütün soyutlamalar, dil ile oynamalar, kalıp sözlerin deformasyonları, öykülemeler, öykülerden, masallardan yararlanmalar, metinlerarası ilgiler, hayattan doğrudan alıntılar beraberlerinde şiiri ketleyici kimi sorunsallara yol açsalar da yeni bir şiirin olanaklarını elde etmeye yönelik bilinçle kullanılır. İmge bu arada devinir. Bütün bu yararlanılan araçlara yerleşir. Celal Soycan'ın biçemi böylece yerleşmiş olanda oluşurken, inanılmaz bir biçimde de yadırgatıcı, şaşırtıcı bir özellik kazanmaktadır. Yerleşiklik şiir geleneği ile arasında kurduğu sağlam bağlardan, şaşırtıcılık bu yerleşiklik üstünden işleyen dönüştürücü imgesel işleyişten kaynaklanmaktadır. imgelerin kolay algılanamamasının sebebi de budur. ETKİN VE YARATICI Aynı durum bu duruma özgü bazı olumsuz etkenlere karşın Celal Soycan şiirinin lirik bir vadide akmasına da yol açmaktadır. Çocukluğun tanıklıkları, olana bitene itiraz, meşruiyet kazanmış değerlere saldırı, bireyin kendini öne çıkarışı, şiirsel olanın önce bireyin içinde mayalanarak ıra kazanması, bütün bunlar lirizmi destekleyen etkenler. Bilincin imgeye dönüşmesinin öyküsünü de anlıyoruz böylece. Diğer bir deyişle Soycan şiirde nasıl etkin ve yaratıcı olabileceğini bilen şairlerden. Şiirini rastlantısal olanın eline bırakmaz. Eğer sanatsal yaratma burada şiir söze bir biçim verme etkinliği ise bilincin yeri kaçınılmazdır. Söze acıyla, dünyaya kusulan bireysel oluş haliyle, ya da varoluşsal bir durum içinden öyle kendiliğinden biçim vermenin olanağı yoktur. Yani bir varoluş probleminden yola çıkarak ya da insanın benlikle ilgili sorunsalını aydınlatmak için ışık yakmaya çalışarak yalnızca bir düşünceye ulaşılabilir. Bu düşünce ise şiir bilinci olmaksızın şiire dönüşmez. Ancak şiir bilincidir ki şiir biçimi olarak işlerlik gösterir. Modern özne epistemolojik temelde deneyimlediği KİTAP SAYI ? Metin CENGİZ iirde asıl sorun düne kadar farklıydı. Bugün bir şiiri değerlendirirken artık dün önem verilen değerlerden başka değerler aranmaktadır. Bu sözleri okuduğunda birçok şiir okuyucusunun hatta şairin dudak bükeceğini ya da yüksek sesle itiraz edeceğini biliyor dahası sözlerini duyuyor gibiyim. Bugün şiir düne karşın çok daha çeşitlenip dal budak verse de üzerinde durulan en önemli şey, imge açısından taşıdığı değerdir. Bu olgu da kendisiyle birlikte bir çok soruna yol açmıştır. Durumu anlamak için dün şiirde aranan değerler ile bugün aranan değerlere bir göz atmakta yarar var. Dün, yani 1990'lara kadar şiirde göndermeler (mesaj, ileti, bildiri) önemliydi. Nasıl yazılırsa yazılsın şiirde önce göndermelere bakılırdı. Yani bir şiirin taşıdığı düşünsel değer (fikir, yorum) öne çıkarılırdı. Hatta şiir açıklamaları hep bu bağlamda yapılırdı. Gerçek dünya nesneleri hakkında göndergeler (gösterilenler) ve yaşadığımız dünya hakkındaki bu göndergelere bağlı olarak yapılan yorumlar şiiri şiir yapan değerlerdi. Elbette bu değerlerin biçim olarak şiirsellik kazanmış olanları, bütünlük taşıyanları kalıcı olur, diğerleri zamanla elenirdi. Bu işlem örneğin düzyazı sınırında (düzanlamın dénotation baskın olması, yan anlamın connotation özgün olmaması, ortamalı olması) kalma ya da dizeleştirme tekniklerindeki beceriksizlikler vb. ile işlerdi. Yani düzyazı okur gibi okunurdu şiir. Şiirde farklı anlamlamalara açık imgeler, çağrışımlar, çok anlamlılık, özgünlük gidimli dildeki gibi yaşadığımız dünyayı imleyen kavramlar açısından değerlendirilirdi, öyle görülürdü. Bu genel oydaşma ülkemizde sosyal yönü güçlü bir şiir geleneğinin giderek farklı kulvarlara akarak ve günümüz değerleriyle taçlanarak gelişmesinin de temel sebeplerindendir. İMGE YIĞINI Bugün ise yalnızca biçime (şiirsel teknikler) özgü değerler daha çok öne çıkarılmakta, hatta şiiri şiir yapan temel ve biricik öge olarak görülmektedir. Öyle ki şiirin temel yapıcı öğelerinden biri olan biçeme (söyleyiş, anlatma, anlamlandırma) özgü olan değerlere hiç önem verilmemekte, sonuç olarak şahsiliği yansıtmayan ve birbirini andıran metinler ortalıkta yüzmektedir. Yine şiirin olmazsa olmazı olan SAYFA 14 Ş Celal Soycan, resim ve şiir üzerine düşünen, yazı yazan bir şair olarak öncelikle modern şiirin ve resmin sorunsalları üzerinde duruyor. gerçeklikle ilgili akrabalığı yani bizde uyandıracağı gerçeklik duygusu görmezlikten gelinmektedir. Sanki şiir gerçek dünyaya ilişkin herhangi bir anlamlandırma içermezmiş ya da böyle bir anlamlandırma yaratmazmış gibi genel bir oydaşma hüküm sürmektedir. Hatta bu oydaşmanın tüm itiraz ve yazılara karşın egemenliğini giderek pekiştirerek sürdürdüğü de söylenebilir. Bir tür birbirinden kopuk, gerçeklikten azade, bir bütün oluşturmaktan yoksun imge yığınıyla şiir yazmak moda oldu, ki bu durumun seksenlerde de zaman zaman görülen ve İkinci Yeni ile hesaplaşma sürecinin ancak ortalarında terk edilebilen bir hastalık ve şiirsel zaafiyet olduğunu da söyleyelim. Bu durumu şiirimizin gelişme seyrinde değişen temel ögeleri göstermek amacıyla yazdığımız ve Dil, Şiir, Şiir Dili adlı kitabımızda yer alan kapsamlı yazılarda derinliğine işlemiş, şiirin imgeye indirgendiği günümüzde yapılanı imge avcılığı olarak da değerlendirmiştik. Nitekim şiir üzerine düşünen bir çok değerli şair ve yazar da bizimle aynı doğrultuda görüş belirtmiştir, belirtmektedir. Kısaca İkinci Yeni'de egemen olan, şiiri örgütleyen, istikamet tayin edici öge biçem+imge iken, bu 1980 kuşağı ile şiir diline verilen önemin bir sonucu olarak imge+biçim (ilk dönemlerde biçim biçemi kucaklıyordu, sonradan biçem diğer örgütleyici öge olan imge ve biçim ile denge kazanıyordu) olarak ivme kazanmış (yani ağırlık, öncelik noktası değişmiş), 1995'lerden sonra özellikle de 2000'den itibaren imge=şiir olacak biçimde bir özelliğe bürünmüştür. İşte Celal Soycan'ın şiirine bu ara noktada, biçemi de hesaba alan 1980 şiiri özelliklerinin bilinçli bir uygulanımı olarak bakılabilir. Örnekse Saptım Burçlar Bilgisinden adlı kitabında rasgele açıp okuduğum “ev geri alınıyor, gayb ve kün, küskün” adlı şiirlere bakılabilir. “bir şehrin ilk halindeyim/ köşker suyunda kösele/ kilim kokusu çivit sevinci/ ev geri alınıyor//…//çiriş kabında yelken/ biçimliyor kesik eşyayı/ delirmiş harf eski sayı/ batsa taşırmaz suyu” Bu dizeler “ev geri alınıyor” şiirinin ilk iki dörtlüğü. Dörtlük geleneksel söyleyiş biçimlerinden biri. Nitekim geleneksel söyleyiş birimleri olan ikilikler (beyit), üçlükler ve dörtlüklerin Öyle Kal (2000)'dan başlayarak Soycan'da ağırlık kazandığını görüyoruz. Ve kısa dizeler. Sözü en aza indirmeye, sözden tasarruf sağlamaya yönelik bir söyleyiş biçimi olarak belirgin. Yoğun bir imgesel söyleyiş altında Soycan'ı anlatımcı bir şair olarak görmemek mümkün değil. Elbette daha şiirin ilk dizesinden son dizesine kadar yalnızca Soycan'a ait bir söyleyiş. Köşkerlerin köylüler için yemeni denilen deriden ayakkabı yaptıklarını, onardıklarını biliyoruz. Şimdiki ayakkabıcıların ataları. Böylece gerçekten de Soycan bir şehrin ilk haline götürüyor bizi kendisiyle. Gaziantep'i 50 yıl içinde tanınamayacak bi ? CUMHURİYET 902