Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? boyayarak şevkle yakut rengine tarihsel yüzünü bu mağrur şehrin? Hep eskisi gibi eğri ve dar mı ak taşlı arnavutkaldırımları, acaba hep öyle yoruyorlar mı ağır aksak giden arabaları? Yüklü asmaların taçlandırdığı çardaklarla süslü eski evlerde sürüyor mu yaşlıların varlığı hamarat kızlarla hep aynı yerde? Orada seni de sıcak bağrında uyutacak eski bir evcik var mı? Yoksa bir kiracı ayak altında çiğniyor mu ata yadigârını? Yakınların çoktan unutmuş seni. Yüz yüze geleyim deme onlarla. Falsolaşmış sanacaksın sesini ve anılar can verecek bir anda. O halde geriye dönmek neyine? Seni burdan kim kovdu ki? Suç kimde? Öyle bir şey batıyor ki kalbine mutlu oluyorsun acırken bile. DUA Özgürlük ekmek gibidir yoğrulur her gün, pişirilir, yenilir. Özgürlük her gün taze taze olmalı sıcacık, lezzetli ve başkalarıyla bölüşmek için yeterli Ekmeğin artığını yemeyin, bayatını da yemeyin bir de hak edilmemişini. Ekmeği hep kendiniz yoğurun ve pişirin ona muhtaç kalmamak, dilenmemek için. Ekmeğin hayatıyla bedava verileni boğazda kalır. Kişi ekmeğini kendi kazanmalıdır. YAŞAM Bahçe, bahar, mayıs, çiçek, bank, fısıltı, ok, daire. Bir kadınla, bir de erkek, sevişmeler ve saire. Ova, doğa, güzellikler, yeşil alan, orman, dere, her şey hoş, görmeye değer, şevk, heyecan ve saire. Nişan, yüzük, düğün, papaz, zaman ve zemine göre, sonra usanç ve bozuk saz, çoluk çocuk ve saire Tatil, deniz, akşam, sabah, engin, dalga, ve mesire, bakış, istek, yatmak, günah çift çift boynuz ve saire. Cinnet, şefkat, korku, tehdit, küfür, tokat, darp ha bire, bebek, valiz, yargıç, şahit, boşanmalar ve saire. Arsız, hırsız, para, taksi, batmak her gün biraz kire, içki, oyun, kadın sesi, hovardalık vesaire. Baston, astım, göğüs güm güm, saç baş harap, kalp nafile, bir oturak, bir de albüm, huzurevi ve saire. Mirasçılar bulut bulut ve bir çukur en son çare, haç ve çiçek, bir de tabut ve saire yok bu kere. YILLARDAN SONRA Neredeyse her gün karşılaşıyor ve geçişiyoruz dilsizler gibi. Düşleri yaşatmak o denli mi zor? O yüce duygular nerede şimdi? Dememiş miydik ki bizim aşkımız farklı olmalıydı bildik aşklardan? Taşlara mı çarptı yaşam hızımız, Yoksa bizler miydik çığrından çıkan? Hep öyle aydınlık ve iyisin sen. Yaşam sevinciyle doluyum ben de. Güya hiç farkımız yok eskisinden, oysa kaçıyorsun beni görsen de. Güya hep aynıyız. Ne ki bugün sen karşıma dikilsen, bakacağım yok. Eski hisler kabarsa da aniden, boğarım onları...çok geç artık, çok. Ah, içimden lanet olsun diyorum bu boş inada da, ayrılığa da. İkimiz adına geberiyorum utançtan, her gece rüyalarımda. Bizi tutsak etmiş kör bağnazlıklar, ben sözde çağdaşım, sen güya yeni. Unutmuşuz belli bugüne kadar sevişen kuşların sadeliğini.. KÜL Anımsıyorsunuzdur çektiklerimizi. Malumunuzdur onları doğuran neden. Biliyorsunuzdur neler kocattı bizi. Öyleyse, kesin bu yakınışı tek sesten, çünkü biz hepimiz yanlış şarkı okuduk, hep yalancıktan ağladık çünkü hepimiz. Safça kendi kendini affedebiliyor insan, sonra bir gülücük kalıyor geriye onu kor gibi yakan. Aslında sizler de, bizler de, yani hepimiz ülkü düşüşleri yaşadık, ülkü düşleri yaşadık... Ya o, hiçbir şeyi olmayanlar, acep hiçlikle mi besleniyorlar? Cesur olmaktı hepimizin düşlediği! Birer arenaya dönüştü her birimiz, dostluklarımız inceliverdi kıl gibi. Bugün artık hem yaşlı, hem bitkiniz, savaşımlarımız da anlamsızlaştı artık. Cesur olmaktı hepimizin düşlediği! Oysa sadece birer yaşlıyız şimdi. Benim artık şiir yazdığım yok. Sen de şiir yazamıyorsun artık. Anlaşılan yokuz biz daha şimdiden. O güzel aldanışlar bile, ne yazık, artık ümitsizce kaçıyor bizden. Aramayın bizi. Biz yokuz çünkü. Oysa başka türlü bitebilirdi günlerim çok daha basit ve doğal şeyler yaparak: Bir çocuğun gözyaşlarını silerek örneğin ve ona masallar anlatarak. Arenalar tümden mahvedildiler. Arenalar tümden boyun eğdiler. Onlar kül kavanozuna dönüşmekteler. CUMHURİYET KİTAP SAYI 891 SAYFA 31