Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? diği gibi, "Modern zaman insanının iç sıkıntısı, çözümsüzlük ve mutsuzluk tünelidir. Günümüz insanı için öyle de dünün insanı için öyle değil miydi? Mutsuzluk, yarının insanı için öyle olmayacak mı sorusu sökün ediyor hemen okurun dimağına. Aynı darboğaz, aynı karanlık, aynı kâbus kuyusu, aynı çatışma koşulları düğümlenmeyecek mi gündeme? İnsanoğlu; duyan, gören, düşünen, öylelikle sorumluluk üstlenen, üstlendiği sürece de, hangi dönemde yaşıyor olursa olsun sorunlu bir varlıktır. Algılayan, etkilenen, arayan ve hep arayan bireydir. Kent insanıdır çünkü, dış dünyası kadar iç dünyası da karmakarışık birey... O ki 'olma hali' ırmağında akıp yitmektedir." Yüzyıllardır yağmalanan ve kendilerini gerçekleştirmelerine engel olunan bu toprağın kadınlarının bu engeli aşıp yazdıkları şiirler artık daha rahat biçim buluyor son yıllarda. Her ne kadar kadınlar bütün bütüne kendilerini gerçekleştirecek olanaklardan hâlâ yoksunlarsa da, köhneleşmiş yargıları kıracak bir şiir pratiği yaratarak bu açmazı kıranlar sayıca artıyor. Ne yazık ki birçok kadın şairimiz, sözünü, sesini genellikle otuzundan sonra duyurmaya başlıyor. Bu da, kadının ülkemizdeki ekonomiksosyolojik durumun yansımasından başka hiçbir şey değil. Halide Yıldırım’ın, sanırım bu kaygıyla alıntıladığı gibi: Arthur Rimbaud’nun: "Kadın ozanlar da çıkacak elbet. Kadının o sonsuz köleliği sona erdiği, salt kendisi için ve kendisine dayanarak yaşadığı gün, bugüne dek ona hayvanca davranan erkek hakkını teslim ettiği gün, kadın da ozan olacaktır. Bilinmeyen’i bulup çıkaracaktır. Düşünce dünyası bizimkinden ayrı mı olacak acaba? Garip, alabildiğine derin, insanı tiksindiren, son derece tatlı şeyler bulup ortaya çıkararak, bir de bunları alacak ve anlayacağız." İKİ KARŞI KUTUP Kadın şairlerin getireceği renge ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu bir kez daha kanıtlıyor Halide Yıldırım’ın şiirleri. Kendisine dökülüp biriktikçe, kendi içinde kendiyle yüzleştikçe, hayatlarımızda eksik olanı tamamlayan şiirler, dizeler çıkarıyor: ne zaman baksam içerde ölüm taşı imkânsız aşk! taşıyor arsız kadehlerden köpüklü anılardan yalnızlık bir eski hüzün uzun havalanıyor gelip dilime dilime, elimde değil dönüyor, içerimi dönüyor sessizlik lütfen... Herkesi kendinde seven bir felsefe, insanın olduğu yeri işaretler. "Doğada, zamanda, düşte olduğu kadar; gerçekte ve yanılsamada; birbirini besleyen CUMHURİYET KİTAP SAYI Kadın şairlerin getireceği renge ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu bir kez daha kanıtlıyor Halide Yıldırım’ın şiirleri. (tamamlayan) iki karşı kutuptur. Aklın egemenliğini sınayan, yaratımın/üretimin dinamosudur çünkü, karşıtlık... Aşkta ve ölümde, dışa görünen meyve; ruha sunulmuş armağan, sezgiyi diri tutan, rastlantıyı bala çeviren devinimdir. Şiirdir, doğanın imbiğinden süzülüp insana gelen nektar." Kaçan bir trenin ardından koşan söz gibi, "hayallerimi koyacak bu boş huysuzluğumda / başlı başına sensizim artık ne anlamım var? // tabutumda tütün ağzımda sabır sararmışım ki / sustum inceldim sanki ne hızlı konuştum seni!" dendiğinde varlığın anlamına kavuşur. Başlangıçta düşenin iflah olmayacağı bir köprünün şiirini sunarken, kendine dökülen isyanının, o asi nehrin gücünden ortaya çıkarıyor: utangaçlıkla unutuluş aynı duruyor oysa/ siyahî bir rüyadan şaşkınlıkla görülen/ sulardan diyorum, nehirlerden…/ kendine dökülen âsi! anlatılmazlardan! Bazen "la ekstre espri" şiirindeki gibi: "kendime bayılıyorum/ hiç hesap bilmiyorum" diyor kendisiyle eğlenerek işliyor sözü günümüz çağının uyutan düzenine, bazen de bir sağanak olup seriveriyor "sekiz aslan"ın sekizini de yere!... Kar’ın, Kars’ın, bunca göndermenin "gül diliyle konuşanı" nasıl oluyormuş diye merak ediyorsanız, Halide Yıldırım’ın bu ıssız sesine kulak verin mutlaka…"Irak Olmayan Kadınlar”da "Issız Kuğu"da susmanın örtüsünü sıyırdığınızda, derinde sözün nasıl bir kar sese, nasıl buzdan dizelere aktığını görün: gelinlerdi ki sezgisi saçlarından uzun geceyi dağıtıp topluyorlardı, gördük! söz gezdirdik üşüyen yerlerine etimizden et biçtik, kesip sözümüzü! ? ersanercelik@yahoo.com 891 SAYFA 27