28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Orhan Kemal'in babası Abdülkadir Kemali'nin anıları yayımlandı Edebiyatımıza Orhan Kemal’i armağan eden babayı, sıra dışı bir şahsiyeti, vatansever bir hukukçu, ülkesi için savaşmış bir asker, mücadeleci bir siyaset ve halk adamını, bir muhalifi kendi satırlarından tanıyoruz artık. Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü, dedesi Abdülkadir Kemali Öğütçü’nün el yazısıyla ve eski alfabeyle sayfalar tutan hatıratını, günümüz Türkçesiyle sunuyor okurlara. ? Erendiz ATASÜ n büyük derdim, kanaatlerimi ve inançlarımı hazırlayan olayları, böyle bir eserde toplamak, bugünün ve yarının gençliğine bunları bıraktıktan sonra ölmekti. Eğer bu olaylar benimle birlikte mezara gidecekse iki felaket meydana gelecekti... Birincisi vatan ve millet düşmanları kimlerdir?... İkincisi, benim muhalefetimi adi bir koltuk kavgasının zorunlu neticesi olarak kabul etmek isteyen sahtekârların propagandası zihinlerde yer edecek; tarihi gerçeklerden uzak ve ikiyüzlü kişilerin yazılarıyla... (s.195) Genç kuşaklarımızın kimlik bunalımına düşmelerinin bir nedeni, okullarımızdaki tarih eğitiminin yetersizliği ise, bir diğeri mektup, günce, hatırat gibi kişisel yazıların ne oluşturulmasının ne saklanmasının yaygın bir alışkanlık haline gelişidir, diye düşünmüşümdür hep. Mazi en iyi kişisel tarihler aracılığıyla tanınır oysa; ruhsuz söz kalıpları olmaktan çıkar, ete kemiğe bürünür. İlk devre milletvekili, üç günlük bakan, İstiklâl Mahkemesinin hem reisi, hem sanığı, yaman bir hükümet eleştiricisi, güçlü bir gazeteci,1930’larda Ahali Cumhuriyet Partisi’nin kurucu başkanı, din üzerine eserler yazan bir bilgin, bitkilerin şifalılığını inceleyen bir kâmus yazarı, ceza hukukunda içtihatlara kaynak olan görüşleriyle uzman bir hukukçu ve yakın politika tarihimizin renkli siması ve dinlenmesine doyum olmaz hatibi.... (s. 6, Taha Toros’tan alıntı) Vatan yahut Istırap Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü, dedesi Abdülkadir Kemali Öğütçü’nün (18891949) el yazısıyla ve eski alfabeyle sayfalar tutan hatıratını, günümüz diline aktarılmış olarak kamunun dikkatine sunuyor. Fotoğrafta, Orhan Kemal, Abdülkadir Kemali ve Sıtkı Öğütçü birlikte... E Masalların Bağdat’lı halifeleri gibi hükmeder kendi evinde: Kendine has şahane merhameti, İnsafsız adaleti, Akıl almaz hasisliği ve Cömertliğiyle....... (s.89) Edebiyatımıza Orhan Kemal’i armağan eden babayı, sıra dışı bir şahsiyeti, vatansever bir hukukçu, ülkesi için savaşmış bir asker, mücadeleci bir siyaset ve halk adamını, bir muhalifi şimdi kendi satırlarından tanıyoruz; dedesinin vasiyetini tutan torun Işık Öğütçü’nün övülesi çabası sayesinde. Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü, dedesi Abdülkadir Kemali Öğütçü’nün (18891949) el yazısıyla ve eski alfabeyle sayfalar tutan hatıratını, günümüz diline aktarılmış olarak kamunun dikkatine sunuyor. Bir macera romanı gibi soluk soluğa okunan bu sürükleyici yapıtta, Abdülkadir Kemali’nin gerçekten de roman gibi seyreden çok yönlü, çok boyutlu toplumsal hayatının bir bölümü, okurun tarihimize biraz daha nüfuz edebilmesini sağlayarak sergileniyor. Abdülkadir Kemali, sert, dindar, aynı zamanda aydınlanmacı bir babanın oğludur; ve doğal ki kişiliğinde o babanın izlerini taşır. Babası Adanalı, annesi Rumelilidir. O, her şeyden önce, Hallacı Mansur’dan Carlyle’a, Spencer’a kadar insanlık kültürünün geniş bir kesimini özümsemiş bir aydındır. Tüm özgün insanlar gibi çelişkilidir yapısı. İnsan sevgisi, hürriyet aşkı, rasyonel düşünce, dindarlık, merhamet ve sertlik karakterini birlikte örecektir. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Türk halkının çektiği acılarla şekillenmiştir yaşamı ve bilinci. Beş yüz yıldır vatan bilinen Rumeli’den Türklerin katliama uğraya uğraya sökülüp atılışı, yitim, ayrılık, hasret Bulgaristan göçmeni annesinin sessiz acılarıyla yansır hayatına (s.26, 27). Gençliği, Abdülhamit istibdadına rastlar. Öğrenciliği, hafiyelerin, zaptiyelerin kol gezdiği ürkünç bir İstanbul’un, insanların gölgelerinden korka rak dolaştıkları karanlık ve ıslak sokaklarında, köprülerinde, fukara bekâr odalarında geçer. Haksızlığa gelemez Abdülkadir Kemali ve haksızlık karşısında susamaz. Oysa çöken Osmanlı’da yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, müzevirlik, kılınma, yaşam biçimi haline gelmiştir ve daha çok genç yaşlarında haksızlığın hem kurbanı hem tanığı olacaktır. Sessiz kalamayan delikanlı öğrenciliği boyunca Abdülhamit devrinin işkencehanesi Bekir Ağa bölüğünün devamlıları arasındadır ve elbette İttihatçıdır. Yetenekli, çalışkan, azimlidir; tüm engellenmelere karşın, hukuk eğitimini tamamlayıp savcı olmayı başaracaktır. EZELİ EBEDİ MUHALİF Zaman içinde, İttihatçılarla serüveni, diğer politik hareketlerle olduğu gibi hüsranla sonlanacaktır. Gözünü budaktan esirgemeyen yiğit kişiliği, kırılgan onuru, ödünsüzlüğü, haklı karşı çıkışlarının bazen saldırganlığa varabilmesi ve keskin zekâsının, sağlam hukuk bilgisinin büsbütün bilediği sivri dili, özgün insana tahammül edemeyen bir toplumda onun ezeli ebedi muhalif konumunu perçinleyecektir. Abdülkadir Kemali, sırasıyla Siirt, Basra savcılıklarında bulunur. Çanakkale muharebelerinde topçu subayı olarak görev yapar. Savaşa değgin izlenimlerini ve duygularını büyük bir içtenlikle açığa vurur: ...dokuz yüz küsur kiloluk mermilerin havada patlaması beynimizi sarsıyordu (s.190). ...Sanki gökte yıldırım depolarının ağzı açılmış gibi, mermiler aralıksız yere iniyordu. Yerden dünyanın merkezi patlamış da taşlaşmış olarak yanan sıvılar fırlatarak gökyüzüne ve oradan denize dökülüyordu (s.192). O yiğit adam, savaş boyunca bir gün korkusuz kalmadığını söyleyecektir (s.186). Gerek sivil, gerek asker yaşantısında rastladığı vatansever, dürüst devlet görevlilerini saygıyla anacaktır, hiçbirini unutmadan. Ne yazık ki, sayıları pek azdır bu insanların. Görevlilerin çoğu, sorumsuz, KİMDİR BU ADAM? Aynı adam, Nâzım Hikmet’in dizelerinde yansır: Birinci Büyük Millet Meclisi’nde de bundan yıllarca evvelyine böyle dev gövdesiyle yükselir ve sağ kolunu yine böyle fırlatıp öne doğru her nutkunun sonunda fakat böyle Kur’an’dan ayet değil, şu beyti okurdu...... Grupların dışında muhalifti. Cesurdu Topal Osman’ı şaşırtacak kadar Onu ikinci seçimde mebus çıkarmadılar: Dövüştü. İstiklal Mahkemesi’ne düştü, Çıktı hapisten. Halep’e kaçtı kavgaya dışardan devam için,.................. SAYFA 10 bencil, yeteneksiz, erdemsiz, hırsız, hatta zalimdir. Günümüzdeki mali yolsuzlukların derin kökleri nerelere kadar uzanmaktadır! Bu acı deneyimler Kemali Bey’de halkına karşı şefkat, görevlilere karşı isyan uyandırır. Devlet, özellikle uzak vilayetlerde fiilen silinmiştir. Günümüz açısından, özellikle Siirt’teki savcılık günlerine ait anılar ilginçtir (s.124144). Doğuda yerleşip kalmış, sadece devletle kişi arasına değil, her ilişkiye sızmış, sinmiş, adeta gelenekselleşmiş güvensizliği, korkuyu ve bunun hem sebebi hem sonucu olarak beliren silahöldürmeöç kültürünü, ağalık düzeninin ne menem şey olduğunu anlamadan bugün Güneydoğu’da olanları kavramak mümkün müdür? Kemali Bey, adil davranacağına dair halkta güven yaratır. Duyarlı bir gözlemcidir. Kitabi davranmaz, eylem ve kararlarında fiili koşulları göz önünde tutar. Şefkatli, gereğinden sertleşeceğinden kuşku duyulmayan güçlü bir baba gibidir. Doğunun kültürü, böyle bir baba figürüne saygı duymaya yatkındır. Ayrıca Abdülkadir Kemali, baskın yapıp zanlıyı kaçırmak isteyen tepeden tırnağa silahlı kalabalık bir grubun içine, elinde tabanca tek başına dalabilecek kadar gözü pek bir adamdır. Cümle âlem bilir ki savcı beyle şaka olmaz. Onun doğruluktan yana, hem şefkatli hem acımasız kişiliği Kirmasti kaymakamlığı sırasında da etkili olacak, eşkıyanın gönüllü teslim olmasını sağlayacaktır. (s. 269277) Abdülkadir Kemali’nin askeri savcı olarak görev yaptığı dönem de çok ilginçtir. İdam cezasının eskilerin deyişiyle umuru adiye’den sayıldığı bir zamanda, suçlanan bir zabitin iddianamesini aceleye getirmemekte direnmesi, delilleri titizlikle toplayıp adaletin tecellisini ve zanlının beraatını sağlayışı, herhalde bugün bile hukuk adamlarına ders oluşturmaktadır. (s.240245) Kılı kırk yaran bir kanun adamıyken, Kemali Bey, sık sık kendini adalet kürsüsünün öbür yanında bulur. İnsan hayatı konusunda son derece saygılı ve titiz davranan, 20. yüzyıl başından söz ederken, “Ben bir masumun en küçük zarara KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 846
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear