24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Claude Estaban/ Şiirler çemberleri ve kırmızı tavşanlarıyla, ama ölüyüz biz uzun zamandır, bu gerçek, ve kuşkusuz doğaldır cennette her şeyin biraz karışması. *** Yağmur yağıyor bir şiirde usul usul ve kent uzanıp yatmış yanıbaşına uysal bir köpek gibi, birileri geçer, ardından başkaları gelir sözcükler vardır güneş dolu içleri ve çok iyi açıklayan saklı kürkünü bir kadının ve ötekiler sis içinde uyanıncaya dek öyle yavaş yağıyordu ki yağmur belki de başka bir dünya yaşadığımız dünyanın benzeri ama telaşsız ve alçakgönüllü ve ta içinde kendisinin, sessizlik damları gibi. *** Öyle güzeldin ki sabah inandım artık ölmeyeceğime. ‘sözcükler vardır güneş dolu içleri’ Bu hafta “Şiir Atlası”nın sayfalarını 10 Nisan 2006’da yitirdiğimiz bir dostumuzun şiirlerine ayırıyoruz. 26 Temmuz 1935’te Paris’te, Fransız bir anneyle Cumhuriyetçi İspanyol bir babanın oğlu olarak doğan Estaban yükseköğrenimini Ecole normale superieure’de yaptı. İspanyolcanın “Altın Çağ” şairleriyle yakın dostu Octavia Paz ve öbür Latin Amerikalı şairleri Fransızcaya çevirdiği gibi bir yandan da Sorbonne’da uzun yıllar İspanyol Edebiyatı Profesörü olarak çalıştı, Argile dergisini ve Flammarion Yayınevi’nin şiir bölümünü yönetti. İlk şiirlerini yirmi dört yaşında Tanca’da yayımlamaya başlayan Estaban’ın sayıları on beşi aşan şiir kitabının yanı sıra önemli deneme kitapları ve çevirileri de vardır. Gallimard’ın kısa bir süre önce yayımladığı Le Jour a peine ecrit (19671992) onun en önemli şiirlerinin bir toplamıdır. Eylül 1995’te İstanbul’da Divan Şiir Derneği’nin kolektif şiir çevirisi çalışmalarına katılan Claude Estaban’ın aşağıda “Sabahın Basamaklarında” (Graduel du Petit Matin) başlığı altında okuyacağınız şiirleri Hulki Aktunç, Hüseyin Baş, Eray Canberk, Ergin Ertem, Orhan Koçak, Ahmet Soysal ve Tuğrul Tanyol, “Akşama Doğru, Uzak Bakışlarıyla” başlıklı şiirleri ise (Sept Jour d’hier’den) Hüseyin Baş çevirdi. Avrupa Çağdaş Şiir Çeviri Merkezleri Ağı’nın ve onun Türkiye’deki üyesi olan Divan Derneği’nin Türkiye’deki ve yurtdışındaki çalışmalarını yürekten destekleyen Claude Estaban’ı saygı ve sevgiyle anıyoruz. girmek isteyebilir bir esinti ve belki bir pervane, bir yaprak birçok şey yeniden doğabilir, eğer zaman odaların karanlığında gönlünce gezinirse ve oyalanırsa bir aynada, çizerse ya da uyuyan birinin zihninde bir başka düşünceyi zaman sevmez, sabah açılmak için kapanan kapıları, sanki insan dönüp duran saatlere hep sahipmiş gibi. *** Yalnızsın, yalnız olmaktan memnunsun, oturmuş kapının önüne bir sandalyede beklersin onarılmaz bir şeyler olmasını, belki hiçbir şey, şakıyan bir kuş ya da bir bulut bir an bir kadının saçına benzeyen ve bir ejderhanın pembe kuyruğunda kaybolan bu bir şey değil, yalnızca kırın üstünde kımıldanan akşam ve memnunsun yalnızca bunun olmasından çünkü onca yaşandı, bir sürü gözyaşı dökülebilirdi başkaları için, kendin için, ve şimdi ağlamıyorsun kalmışsın orada, akşamları güzeldir hava bazen ve insan yalnızca ellerine bakar. *** Ey bir resimde görünen deniz bir büyük liman ve çok eski bir zaman gemiler kalkmaya hazır, dalgacıklar her yerde ve güneş altında bir yığın insan gidip gelen akşamdır, belki de gün doğuyor kulede, elveda diyor toz pembe bir bayrak çırpınan ve uzaklaşan mavi bandıralara, tatlı bir hava kıyıda, bir yerlerde başı sarıklı bir Türk, dört denizci bir kayıkta, yarı çıplak ve yanlarında iki beyaz buzağı, her zaman yeşil ağaçlar ve mermer sütunlar yaşanabilir burada diyen, giderken başkaları çok uzaklara, dalgalar arasında, bir resimde. *** Başlayan gün biten gün yağmur gibidir sessizlikle dolu kuşku ve arayıştır bu sözcükler içinden dışındaki hep daha yükseklerde aşağılarda belki, erdemlerle toprağın ilk gelenden gizlediği ilerleyen gün belirsiz akşam sessizlik ve şiirdir yağmur gibi. *** Öyle uzun zamandır ölüyüz ki uyandığımızda kalmamı tanıdık kimse, ağaçlar bile farklı, büyüdüler belki, ya da değişti türleri ve biçimleri, bir adam gazete satardı şurda, şimdi bir oyuncakçı dükkânı olmuş Akşama Doğru, Uzak Bakışlarıyla 9 Düşen bir taç yaprağı ve yumuşaklığı sözcüğün güneş burada üstünde masanın hepsi bensiz başladılar yeniden benden habersiz ve kan fışkırdı gün ışığı sanki çok uzakta içinde dışarının. 10 Yaşam kuşku ve umutsuzluk yazılı ve bu yaşam yiyip bitiriyor bedeni ve bedenin gizini her zaman olduğu gibi ve zaman dakikaların çarpımından öte bir şey değil, açık kitabın aynı sayfasında kapkara. 11 Bedenden koparılmış sabah parçaları sonra sıcaklık artıyor yükseliyor ağza ve dişlerin arasında kovuyor eski kokuyu, konuşmayı, tüketmeyi ölümü ve sabah, parça parça da olsa siliyor her şeyi. 12 Gerektiği üzere, orada acilde ve sözcükler dil altında katı, düşünmek olanları, bir akşam, tek bir akşam akıp giden zaman, yok olan an, bu çığlık ve orada değilim ben yolla bir olmak gerekirdi ve alnın üstünde taşlar. 13 Uyandığında aynı gözler daha yaşlanmış bellek bazen bir canlanış ruhun içinden sonra ölüm denen soysuz tür gelir dans eder kafanın içinde ve evet, der evet hiçliğe, evet ürkünç olana evet her zaman. 14 Zaman olmadı yeterince, sanıldı bir dakikanın yeteceği bir el kol üstünde düşünülmedi bittiği bir yerlerde yazılmıştı belki de bir kitapta hiç okunmayan bir kadından, bir erkekten, bir bahçeden söz eden. 15 Bir kez, bir kez daha yaklaşıyorum duvara doğru, sesleniyorum sana anımsadığım adını, haykırıyorum bir sözcük sadece gelen güneş sıcaklığından yoksun ev ve ev kapanıyor yeniden döneceğim gene bulmak için seni rahatlatan sözcüğü. CUMHURİYET KİTAP SAYI 849 Sabahın Basamaklarında Belki söylendi her şey belki de gece bekleniyor yazılsın diye aynı cümle *** Tüm nedenleri yeryüzünün bir çakıl taşına takılıp kaldı kimi yürüyor, kimi arıyor yitip gitmiş bir şeyi. *** Akşamları üç ayaklı olan o eskimiş bilmece sen usandın ve bir başkası yanıtlayıp kazandı daha sonra yitirmek için gözlerini, seçiyorsun kendi mutsuzluğunu, madem çürümek var sonunda bari bu hınç duymadan olsun bedene. *** Kimi zaman öyle güçsüzdür ki yürek tek bir yalan bile öldürebilir onu dokundum koluna geceleyin, soğuktu ağaçlar gibi seviyorsan beni, geri gelme yeryüzünün silindiği saatte. *** Acı çekince çok uzun zaman, durmak gerek biraz ve gülmek, paylaşmak dostlarla ballı çörekleri ve içmek Kanarya Adaları’nın tatlı şarabından ve danslar baştan çıkarıcı, böyle diyordu bir zamanlar bir soytarı, eğlendirmek için hiç iyileşmeyen efendisini ya da kurtulmak istemeyen derdinden, var bildiğim böyleleri. *** Sakın bakma kışkırtıyor her adımın uçurumu her adımda bir tanrı ruhuna el koyacak senin görüyor ve düşünüyorsun çok güneş var parıldayan büyük boşlukta. *** Her akşam aralık bırakın kapıyı SAYFA 36
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear