24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

? hakkı alındı. Biz o zaman piyasaya kitap süremiyorduk. Otuz kitaptan oluşan kutular içine konulmuş diziyi evden eve pazarlıyorduk.. Ve tabii ilgi görüyordu. Ama öğretmenler alamıyordu kitapları, çocuklar alamıyordu. Piyasada bulamıyorlardı. Ve Antalya’da bir okulu basıyorlar bir gün. Bir ilkokul mu, ortaokul mu şimdi çıkaramayacağım. Sanıyorum ilkokul. Ve müfettişler gelip bütün sınıflara ansızın giriyorlar ve çocukların çantalarını araştırıyorlar. Okuldan bir on kadar Can Yayınları Çocuk Kitapları çıkıyor. Onları törenle okul bahçesinde müdürün, öğretmenlerin ve çocukların gözü önünde yakıyorlar. Ve öğretmenler, sınıflarında kitap bulunan öğretmenler görevden alınmıştı. Korkunç bir tehlikeymişiz biz. Şimdi bizim kitaplar satılıyor, hiçbir tehlike yok ortada. Aynı kitaplar. Öyle bir dönem geçirdi Türkiye. ÇEVİRİ KİTAPLAR Bu Can Yayınları’nın seksenlerde yaşadıklarını, şimdi belki artık bir anı olarak kalmış olan serüvenlerini anlattınız. Ama şimdi çocuk edebiyatına çok farklı bir gelişim süreci etkili. Hem çocukların kitapla buluşması, daha farklı kitaplarla buluşması söz konusu hem de yayınevinin anlayışı içerisinde çok ilginç, özellikle altmışlı yılların, bu İkinci Dünya Savaşı sonrası çocuk anlayışındaki değişiklikleri ortaya koyan kitapları, çeviri kitapları özellikle yayınladınız ki bunların en başında bir Roald Dahl gelir, ondan sonra Erich Kaestner gelir, Astrid Lindgren, Goscinny gelir ki okurlarımız bunu daha çok Red Kit’ten, Asterix'den hatırlayabilirler. Pıtırcık dizisinden hatırlayabilirler. Onları isterseniz şimdi bölüm bölüm konuşalım. İsterseniz ilk önce Gosscinny ile başlayalım. Pıtırcık dizisi zannediyorum bir sekiz kitaptan oluşuyor, ki çok ilginçtir, hem eğitim sistemiyle, aile içi ilişkilerle hesaplaşır; hem de hayatı biraz tam tabiriyle ti’ye alır. Neden o kitapları seçtiniz öncelikle. Yani Gosscinny, neden Gosscinny…? Bir kere çok sevimli tipler yaratmıştı. Ve bizim Pıtırcık diye adını değiştirdiğimiz kahraman… Çok hoş bir isim bulunmuş bu kahramana değil mi? Onu çeviren arkadaş yaptı tabi. Vivet Kanetti yaptı bu çeviriyi. Kendisi de yazardır zaten. Güzel bir çeviridir. Bir de tabii bu kitabın ilginç tarafı Sempe denilen Fransız çizerinin resimlemesi müthiştir. Ve metinle öyle bir buluşur ki o. Ve pıtırcığı sadece küçükler değil büyükler de okuyorlar. Çok keyifli ve çok ince bir mizah vardır orda. İşte babalar ve anneler biraz noktalıdırlar çocukların gözünde. Saf çocuk, o saflığın içinde anlatır fakat ortaya beceriksiz baba ve anne çıkar. Bu şey de de vardır. Astrid Lindgen’in "Pippi Uzunçorap". Biliyorsunuz Pippi dizisi film olmuştu TRT’de gösteriliyordu çok da Erdal Öz bir güzel bir dizi gösteride... yapmışlardı. Efendim büyükleri ti’ye alıyor bunlar eğitimimizi bozacak gibisinden yayınCUMHURİYET KİTAP SAYI dan kaldırıldı. Geçen yıl bir gazetenin kitap ekinde gene bir kitap eleştirmeni arkadaşımız "Pippi Uzunçorabı" antipedagojik bulmuştu. Çok şaşırmıştım. Ee demek ki belli bir gözle okumuş yani çocuklar sadece büyüklerin buyruğunda olacak onların çizgisine karşı hiçbir soru ile çıkmayacaklar asla özel bir dünyaları olmayacak böyle bir gözlük takarsanız bu kitap öyle de okunabilir ama yazık olur. Kitaba da yazık olur okuyana da yazık olur. Şimdi aynı güzellikte başka bir diziye geçtik. "Benim adım Manolito" diye başlayacak bir dizi. Altı kitaptan oluşacak bir seri bu. Bunların üçü çıktı. Üç kitap daha çıkıyor hazırladık onun da içi değişik hoş resimlerle dolu. Pıtırcık’ın biraz büyüğü. Sanırım Pıtırcık’ın etkisiyle yazılmış bir kitap. Ama o da çok hoş. Astrid Lindgren’e de sanırım büyük ödüller verilmiş. Evet 1975’te Frankfurt Kitap Fuarı’nda Dünya Barış Ödülü verilmiş. William Faulkner’in bir kitabı da bizde " Dilek Ağacı" adıyla yayımlandı. O da önemli bir Amerikalı yazardır. Ben şimdi bizdeki genç yazarların hepsine ısmarlıyorum. İnandırıyorum onları. Anlatıyorum da. Bir şey daha var Rıfat Ilgaz’a Bacaksız dizisini ben ısmarladım. Öyle keyif aldı ki her ay bir kitap getiriyordu. Çok heyecanlanıyordu. Yakaladı bir tane Bacaksız tipini. Ona anlattım Pıtırcık gibi bir tip olması gerektiğini. İyi bir yazardı ve hemen anladı ne istendiğini. Rıfat Ilgaz deyince Hababam Sınıfı’nı unutmamak gerek. Aziz Abi’nin de Şimdiki Çocuklar Harikası var Kaestner de Alman edebiyatının önemli yazarlarından. Onun Hayvanlar Toplantısı romanı çok önemlidir. Roald Dahl’a gelince o çok iyi bir yazar. Yani öyküleriyle, romanlarıyla zaten çağdaş dünya yazarlarından biri. Şimdi çok usta bir yazar. Yazınca da usta bir yazar olmak lazım. Edebiyat bir keyif işidir. Bazı yazarlar nutuk atıyorlar. Belli bir formun içine oturtmaya çalışıyorlar çocuğu. O da keyif vermiyor. Edebiyat çünkü, keyif almak için okunan bir şeydir. Öyle bir kaptırırsınız ki kendinizi, öyle bir büyüsü vardır ki... Yoksa insanlar niye okusun. Ders kitabı değildir ki bu. Beni çok etkileyen bir kitap vardır. Rilke’nin bir kitabıdır bu. A dergisinde başucu kitabımızdı bu bizim. Ne zaman okusam her seferinde başka çıkarımlar yapardım. Küçük Prens de öyledir. Yediden yetmişe herkesin keyif alabileceği bir kitaptır. ? * Yard. Doç. Dr. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi. 849 SAYFA 29
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear