Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? Collodi hakkında çok ilginç bir araştırma okumuştum. Collodi bir gazeteci. Yani döneminin en muhalif gazetecilerden. Onu bir gazetede tefrika olarak yayınlatmış. Resimleriyle birlikte. Biz onu işte o resimlerle bastırdık… Ne kadar güzel! Şimdi Arkadaş Kitaplara gelelim. Cem Yayınevinde başlayan bir süreç ve Arkadaş Kitaplar’ı bastınız ve birçok yazarı çocuk edebiyatı içerisine çektiniz. Peki o süreç devam edebildi mi acaba? Yani aynı yazarlar daha sonrada çocuklar için yazmaya devam ettiler mi? Hayır çoğu yazmadı. Belki Fazıl Hüsnü Dağlarca. Yazdıysa bir de Fakir Baykurt yazmıştır. Sakarca’yı yazdı sanırım. ÇOCUKLAR İÇİN SEÇMELER Fakir Baykurt Almanya’da çocuklar için bir kitap yazdı. "Yandım Ali" idi galiba ismi hatırladığım kadarıyla. Ve orada Almanya da yetişen bir çocuğun uyum sorunlarını anlatan bir kitap. Bir de ben şunu yapmıştım. Mesela birtakım yazarlarımızın büyükler için yazdığı kitapların içinden çocukların anlayabileceği bir ustalıkla yazılmış olan birtakım bölümleri kitap olarak yayımlattım. Örneğin Sabahattin Ali’den bir öykü kitabı çıkartmıştım. Seçmiştim ben onu. Sonra Orhan Kemal'den bir seçme daha yapmıştım. Aziz Nesin’den "Böyle Gelmiş Böyle Gitmez" diye bir bölüm yapmıştım. Ahmet Rasim’den, Evliya Çelebi’den seçtik. Ama bunlar edebiyat. Yani çocuğu oyuncak yerine koyan aptal kitaplar değil. Yazarların dünyasından çocukları çekmeye çalışan kitaplar bunlar. Cem Yayınevi ve Arkadaş Kitaplar serüveninden bahsetmiştik biraz önce ve çocuk edebiyatından bahsettik.Sonrasında Can Yayınevi’ni kurdunuz. Orada yine çocuk edebiyatı çok önemli bir bölüm olarak yer aldı. Orada neler yaptınız? Şimdi Arkadaş Kitaplar’ın en parlak döneminde ben görevden alındım. Atıldım. Hoşuma gidiyordu bu iş. Çok alışmıştım ve görsel yayınlarla bir ortaklık kurdum. Çünkü hiç param yoktu. Tabii ilk başlayacağım şey çocuk kitaplarıydı. Arka arkaya otuz kitap çıkardım. İki ay içinde ve bir raf edindik bir kere kitapçılarda. O otuz kitaptan sonra ben büyük kitaplarına geçtim. Yirmi iki seneyi bitirmişiz demek ki ve bu süre içinde iki binden fazla kitap çıkartmışız. Bunun yüz tanesi falan çocuk kitabı. Şimdi biz tekrar çocuk kitaplarına döndük. Yani ağırlıklı olarak çocuk kitaplarına eğildik. Yakında çok değişik bir diziye başlıyoruz. Fransızların Gallimard Yayınevi’nin bir bölümü olan Folyo bölümünün şöyle kitapları var: örneğin Steinbeck’in "Al Midilli"si ya da Exupery’nin "Küçük Prens"i. Bunu basıyorsunuz arkasında bir forma kadar sorular ve yanıtlar var. Kitabı müthiş inceleten çok usta sorular hazırlanmış. Şimdi o diziye başlıyoruz. Bakalım nasıl olacak? Çünkü haklarını aldık. Çok parlak bir şey. Büyüklere biraz fazla yönelince üstelik bir de 1981 askeri darbesi olunca çocuk kitapları altüst oldu, bütün Türkiye'nin alt üst olduğu gibi. Müthiş bir okur erozyonu yaşandı. Kitapçılar kapandı, yasak kitaplar listeleri ağırlaştı, okullara sokulacak kitaplar belirlendi ve satılmaz oldu kitaplar. Hatta mahkemelere bile düştük biliyorsunuz. O dönemdeki çocuk kitaplarını çocuk denildiği zaman dokunulmaz bir alan olarak görülür ama onları yayımladığınızda nasıl eleştiriler aldınız? Mesela şimdi Çetin Öner’in "Gülibik" diye bir köy çocuğunun çok sevdiği horozunun bir öyküsü vardır. Ve babası bunu satmaya götürür pazara ve orda bir horozla dövüştürürler onu. Ve horoz ölür. Bu kadar basit bir konusu olan ve çok güzel yazılmış bir kitap. Bunu Orhan Peker resimlemişti, büyük ressamımız, keyifle. Almanya’da da basıldı ve sonra TRT ve Alman Televizyonu’nun işbirliği ile filme de çekildi. ASKERİ DARBE... Örneğin Ahmet Kabaklı denilen bir eleştirmen, köşe yazarı ve sözde edebiyat tarihçisi Tercüman gazetesinde bizim Can Yayınları’na taktı. Askeri darbe olunca her hafta bir kitabımızı komünizm propagandası yapıyor diye eleştirmeye başladı. Ve bunlardan bir tanesi de "Gülibik"ti. Bir tanesi de Andre Maurois’nın – ki çok güzeldir"Şişkolar Ve Sıskalar"ıydı. Bir tanesi de şimdi adını çıkaramayacağım İsveçli bir yazarın kitabıydı. Behrengi’nin "Küçük Kara Balığı" Her hafta on kadar kitabı –Küçük Prens’te komünizm propagandası bulamadıkomünizm propagandası girişiminde bulunduğu gerekçesiyle eleştirdi. Bunları yazılınca mahkemeler el koydular bu kitaplara ve ben yargılandım. Kitapların satışı durduruldu. Sonuçta beraat ettim. Ama çok eski bir kanun vardı Türkiye’de. Mustafa Kemal döneminin yasalarından biri. 1927 yılında çıkarılmış "Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu" idi adı. O kanunun çıkış nedeni sanıyorum çocukları laik Cumhuriyete karşı şeriata yöneltecek yayınları önlemekti amacı. Böyle bir şey de yaşanmayınca bu yasa unutuldu gitti. Beni yargılayan mahkeme sonunda bu yasayı buldu nasıl karıştırmışlarsa benim karşıma çıkardılar ve bu kitapları çocuklara muzır neşriyat, zarar veren ya Erdal Öz bir edebiyat işçisiydi, kurduğu yayınevine ruhunu katmıştı, bu şimdi kitap kapaklarından metin seçimlerine kadar yayınevinin her işinde görülebilir. Edebiyatın her alanına sevgiyle yaklaşmış, hatırında yüzlerce şiir tutmuş, bunları dostlarına okumaktan büyük zevk almış, sevdiği şairyazar dostlarıyla söyleşiler yapmış, genç yazarları övgüyle onurlandırmıştı. yınlar diye nitelediler. Ve bunların ancak poşetlere sokularak ancak 18 yaşından küçüklere satılamayacağı ve okuması yasaktır cümlesi basılarak satışına izin verdiler. Ve kitapların satışı durdu ben hiçbir zaman poşete koymadım o kitapları. Kesinlikle bir propaganda yoktu. Dünyayı ve hayatı sevdiren kitaplardı bunlar. Bunlar çocuğa soru sorduran kitaplardı. Böyle yapılarak Anadolu’da pek çok kitapçının kapanmasına yol açtılar. Anadolu hâlâ kitapçısızdır. Ben şeyi de anlatayım size, o baskı döneminin bir örneğini daha anlatayım: Buyrun Milli Eğitim Bakanlığı bunların üzerine bir genelge yayımladı: "Can Yayınları’nın okullara sokulması yasaktır." Okuyan çocukların okuması yasaklandı. Çocukların elinden okuma KİTAP SAYI ? SAYFA 28 CUMHURİYET 849