24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

O K U R L A R A Zeynep Atikkan bir gazeteci hem de çok iyi bir gazeteci. Atikkan yeni kitabı 'Amerikan Cinneti'nde; beş yıl süresince ABD’nin ve ona bağlı olarak dünyanın geçirdiği değişimi ve geldiği noktayı çok yönlü olarak tartışırken, ABD narsisizminin 11 Eylül sonrasında medyanın da yardımıyla nasıl bir toplumsal cinnete dönüştüğünü, son derece kıvrak bir üslupla gözler önüne seriyor. Kitap; her şeyin birbirine karıştığı, hızla değiştiği bir süreci (Soğuk Savaş – Küreselleşme süreci) toparlıyıp anlatıyor. Buna hafıza tazeliyor da denebilir. Metnin bütünü siyasi tarihi iyi takip ediyor; yerinde tespitlerle olaylar arasında sağlam bağlantılar kuruyor. Çelişkileri iyi yakalıyor. Dünya siyasetinde 17 yılda olup bitenlerin başarılı bir sentezini sunuyor. Atikkan'la Gamze Akdemir görüştü. Enver Gökçe '40 Kuşağı şiirinin en önemli adlarından. Onu kaybedeli tam 25 yıl olmuş. Şiiri üzerine bir yazı ile analım istedik onu. Tülay Ferah, 'Dünya Çıplak'ta farklı kesimlerden, ama toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan, ergenlik çağını bir türlü aşamamış insanları ironik bir bakışla gözlemleyerek hepsinin, yoksul ya da zengin fark etmeksizin, dünyayı aynı mantıkla kullandığını söylüyor. Tümü dünyanın seyircisi. Hepsi hiç düşünmeden, elindekini tüketerek yaşıyor; yaşadıkları aklıyla değil duygularıyla yorumluyor ve çoğu hiçbir sorunu çözemeyeceği inancıyla şiddete sığınarak var olmaya çalışıyor. Tülay Ferah, 'Dünya Çıplak'ta farklı kesimlerden, ama toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan, ergenlik çağını bir türlü aşamamış insanları ironik bir bakışla gözlemleyerek hepsinin, yoksul ya da zengin fark etmeksizin, dünyayı aynı mantıkla kullandığını söylüyor. Ferah'la Nevra Bucak konuştu. XX. TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr Yüzyıl Dünya şiirine yön vermiş bazı örnekmetinler vardır, onları "başşiir" olarak adlandırmayı seviyorum. Bir devrim gerçekleştirdikleri, bir kavşağı simgeledikleri, ya da benzersiz derinliklere ulaşabildikleri gerekçesiyle taçlandırılmış bu yapıtların arasında Eliot'ın "Çorak Ülke"si, Rilke'nin "Duino Ağıtları", SaintJohn Perse'in "Anabase"ı sayılabilir bir çırpıda. Bu başşiirler, genellikle çabuk fark edilmişlerdir. Etki alanları böylece genişlemiş, ait oldukları dilin okurlarıyla sınırlandırılamayacak bir "seçkin kalabalığı"na nüfuz ettikleri gözlemlenmiştir. Perse'in şiiri dörtdörtlük örnektir: O süzme yapıtı İngilizceye Eliot'ın, Almancaya Rilke'nin ve Benjamin'in, İtalyancaya Ungaretti'nin çevirdiğine bir yazımda değinmiştim. Sözkonusu çevirilerin çok gecikmeden yapıldığını eklemek isterim : Majör, yaygın, merkezi, egemen nasıl adlandırırsak adlandıralım dillerin şairleri, yazarları biribirilerini yakından izleyecek donanıma da, ortam özelliklerine de çarçabuk kavuşmuşlardı; Parisli Baudelaire'in, Bostonlu Poe'yu yazarın sağlığında keşfedip çevirdiğini anımsatalım. Gene de, hiç şüphesiz, bir başşiirin önce kendi dilinde, ülkesinde görülmesi gerekir. Görülmemesi mümkün müdür, sorusunu aklından geçirebilir okur; mümkündür, en azından bir başşiirin görülmesinin zaman aldığı örnekler anımsanacak olursa: Pessoa'nın dehası Portekiz'de, Hopkins'inki İngiltere'de, Lautreamont'unki Fransa'da hayli geç anlaşılabilmiştir. Bu gecikme, ister istemez evrensel düzleme de yansımıştır. Aslına baFazıl Hüsnü Dağlarca kılırsa, verdiğim üç örneğin ortak özelliği belirgindir: Gözükmemeyi seçmiş, görülme tasası çekmemiş, gözükememiş şairlerdir bunlar. Yapıt bir biçimde gözükmemişse, görülmemiş olmasını doğal kılar. Beni bu konuda düşündüren, daha çok, gözükmüş yapıtın görülememiş olması durumu: Elimizin altında, bana kalırsa "hepimiz"i sıkıntıya sokacak bir örnek var: Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Taş Devri" adlı kitabı Norgunk Yayınları'ndan çıkalı bir ay oldu olmadı. 1941'de yazılmış, 1945'te basılabilmiş bu şiir kitabının tam 61 yıl sonra ikinci basımı gerçekleştiriliyor. Yanlış anlamadıysam, Dağlarca'nın "Bütün Yapıtları"nın yayıncısı bile gözden kaçırmış kitabı. Her yıl Aralık ayında "yılın edebiyat olayı" anketi yapanlar olur, gerçi bu yılın yanıtı belli ama, bir de 61 yıl sonra gelen ikinci basım eklenebilir belki listeye. "Taş Devri"ni, bu vesile, yeniden, sindire sindire okudum ve kim Enis BATUR Pervasız Pertavsız "Taş Devri": Bir başşiir ya da Taş Devri: Dağlarca "daha" ne yapsın? ne derse desin, kendi cümlemi kurdum: Bir başşiir bu, "Duino Ağıtları" ayarında bir başyapıt. Heyecana kapılarak, bir anda öylesine ortaya atılmış bir yargı, abartılı bir övgü olarak görenlere ne diyebilirim? Ola ki, kimseyi ikna etmese bile (sonuç olarak çok da tasam olduğu söylenemez, ayrıca), ana gerekçelerimi dile getirebilirim. "Taş Devri", dört bölümden ve 44 şiirden oluşan bir kitap, görünüşte; benim gözümde, yekpare bir şiir. Büyük bir metafizik programa dayanıyor: Yaşamın temel öğeleri, Evren'in varoluş denklemi, Doğa'nın ve İnsan'ın buradaoluş koşulları üzerine ürpertici bir monolog. Yer yer yakarıların, yanık ilahilerin kılığına bürünen; yer yer de, "çocukların ölüm (ve dirim) şarkıları"nı çağrıştıran parçaların duru, süssüz, tek bir fazlalığa pay bırakmayan bir dille biribirilerine geçtikleri, aktıkları hemen fark ediliyorbundan, işte, yekpare şiir. Kalıyor geriye, açıklanabilecekse, açıklanması gereken soru: "Taş Devri"ni 61 yıl bekleten, 61 yıl sonra çıktığında ilk çıkışta güç bela 200 nüshalık bir talep yaratan "durum" nedir? Dağlarca, çok ünlü bir şair. Türk şiirinin gelişim çizgisi açısından da ciddi önem taşıyan bir, birçok yapıtı karşısında bunca uzak, isteksiz, kayıtsız kalınabiliyorsa, yıllardır "şiirin halktan, toplumdan koptuğu" saptamasını yapan çatıkkaş yorumculardan bu sonuca bir anlam vermeleri beklenir: Şairin daha ne yapması gerekirdi? "Taş Devri", şairin, dilinin içinde handiyse inanılmazı gerçekleştirdiğini gösteriyor; bir şey daha yapması beklenemezdi. Ülkesi eğitim sistemi, kültüre yatırımı, insana yaklaşımı, toplum felsefesi, egemen değerleri, düzeni ile "Taş Devri"ni hakettiği yere taşımamış, onu yabancı dillerin başşiirlerinin hizasına oturtmayı okuruyla, eleştirmeniyle, akademisyeniyle başaramamışsa, Dağlarca daha ne yapsın? ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 878 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear